24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 ŞUBAT 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYPA HABERLER Murat DemN Ifadevenfi • ANKARA (Comhuriyet Bürosu) - Egebank'ın eskı sahihi Yahya Murat Demirel, iki şirket adına kefıl olduğu gayrimenkulleri icra takibinden önce elden çıkararak, "alacakhsını zarara sokmak amacıyla mevcudunu eksilttiği" suçlamasıyla hakkında Istanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi'ne açılan davayla ilgili olarak talimatla ifade verdi. Mahkemede beklerken neden güldüğünü soran gazetecilere Demirel, "Baltalan biledim. Savaşa hazınm. Onun için gülüyorum" dedi. heyet DlYARBAKm (Cumhuriyet Bürosu) - Gözaltma almdıktan sonra kaybolan HADEP Sılopi tlçe Başkanı Serdar Tanış ve üye Ebubekir Deniz ıle ilgili olarak aralannda HADEP, ÖDP, EMEP, Insan Haklan Derneği (ÎHD). Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Demeği (THAYDER) ile Göçedenler Yardımlaşma ve Dayanışma Demeği'nin (GÖÇ- DER) îzmir şubeleri temsılcılennin de bulunduğu siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinden 11 kişilik heyet Silopi'de temaslarda bulundu. lçişleri Bakanı Sadettin Tantan da olayın araştınlması için iki müfettiş görevlendirdi. TBMM'de tarttşma • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Genel Kurulu'nda bazı fonlann tasfiyesini öngören tasan ile avukathk yasa tasansı "temel yasa" olarak görüşülecek. Avukatlık yasa tasansının 4 bölûm, fikir ve sanat eserleri yasa tasansının da 2 bölüm halınde gelecek hafta görûşülmesine ilişkin Meclis Danışma Kurulukaran genel kurulda benimsedi. DYP Tünceli Milletvekili Kamer Genç, 20 bin avukatı ilgilendiren bir yasanın temel yasa kabul edilemeyeceğinı savunarak getırilen tasanyla avukatlann zengin edilmek istendığini söyledi. Bunun üzerine Genç ile ANAP ve DSP milletvekilleri arasında tartışma yaşandı. Sadettin Sincar oltfuruMu • tstanbul HaberServisi - Mardinli Sincar aşireti reısi Murat Sincar'ın kardeşı Sadettin Sincar, önceki gece Büyükada'da bir restoranda Gafrur Karaca tarafindan silahla vurularak öldürüldü. Saldından sonra kaçan Gafrur Karaca, daha sonra polis tarafindan gözaltına aluıdı. Olaydan sonra geniş güvenlik önlemi alan polis, Büyükada'ya 50 kişilik çevik kuvvet ekibi gönderdi. Sadettin Sincar'ın cesedi Adli Tıp Morgu'na kaldınldı. Beş eski genel başkanın CHP liderine ilettiği mektup beklenen yankıyı uyandırmadı Baykal yamt vermiyor MUTLUSERELİ ANKARA - CHP Genel Başkanı De- niz Baykal parti içinde son dönemde ya- şanan gelişmeleri değerlendirmek üze- re bir araya gelen 5 eski genel başkanın kendisine ilettiği mektuba yanıt verme- di. BaykaTın,CeznıiKartay'ınmasanın üzerine bıraktığı mektubu, görüşme sı- rasında açmadığı öğrenildi. Daha sonra kurmaylanyla bir değerlendırme yapan Baykaİl'ın mektuba yanıt vermeyı de dü- şûnmediği belirtildi. CHP Genel Baş- kan Yardımcısı Cevdct Sehi, mektupta, CHP'nin siyasi tutumu ve ideolojisiyle ilgili değil. örgütte yapılanlara yönelik eleştirilere ağırhk venldığıne dikkatçek- tı. Selvi, «Bu vapuanlar, her birinin ge- nel başkan obnası durumunda vapraak • SODEP,SHPve CHP'nin eski genel başkanlanKartay, tnönü, Çetin, Karayalçın ve Öymen'in önceki gün bir araya gelerek kaleme aldıklan "uyan mektubu"na Baykal'ın yanıt vermeyi düşünmediği öğrenildi. istedikferidir. Bunu inkâr etmek müm- kündeğüaVdedı. SODEP, SHP ve CHP'nin eski genel başkanları Cezmi Kartay, Erdal tnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın veAl- tan Öymen'in önceki gün bir araya ge- lerek. 6 saatlik görüşme sonucunda ka- leme aldıklan "uyan mektubu", genel merkezde beklenen yankıyı uyandırma- dı. Mektupta yer alan görüşlerin, "mu- halefetin her zaman söylediğ? şeyter" ola- rak değerlendıren genel merkez yöneti- minin, bir yanıt vermesinın söz konusu olmadığı kaydedildı. Genel Başkan Yar- dımcısı Selvi, eski liderlerin bir araya gelerek Türkiye'nin ve bu arada partinin de içindebulunduğu sorunlan değerien- dirmelerinin son derece doğal olduğunu belirtti. Mektupta, partinin siyaseti, ide- olojisi ile ilgili değil, örgüt ile ilgili du- ruma yönelik eleştirilere ağırlık venldi- ğine dikkat çeken Selvi. "Buyapdanlar, her birinin genel başkan obnası duru- mundayapmakistedikleridir'' dedi. Sel- vi, kurultayda genel başkan adayı olan herkesin, iktidara geldiklennde örgüt ya- pısını sıfirlayacaklannı, üyelikte yeni- den düzenleme yapacaklannı söyledik- lerini anımsatarak "Bu.geçmiştenbuya- na, kendi dönemkrinde dahi bir sıkınti- nın var oiduğunu gösterhor. Bugünkü yapılanlar tüzüğe uygundur, demokra- tiktir" diye konuştu. Olağanûstû PM isteniyor Genel merkezin örgütteki uygulama- lanna dönük tepkiler sürüyor. Anka- ra'da görevden alınan örgüt yöneticile- ri, bugün saat 14.00'te genel merkezin önünde bir araya gelerek son gelişme- leri protesto edecekler. Genel merkezin uygulamalanna tep- ki gösterenbir grup PM üyesi de, PM'yi olağanüstü toplamak için hazırlık yü- rütüyor. PM üyeleri, tüzüğe göre olağa- nüstü toplantı için gerekli olan 15 im- zayı toplamaya çabşıyorlar. CHP Parti Içi Demokrasi Hareketi, uygıüamayı kabul edilemez olarak niteledi Tabanda genel başkaııa öfkeİZMÎR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - CHP Genel Merke- zi'nin, parti tüzüğünün 13. maddesini usule aykın kullan- masma üyelerin tepkisi sürü- yor. Genel merkeze, seçim dö- nemlerinde partiye olağanüstü yarar sağlayacak kişileri üye yapmayetkisini veren 13. mad- denin, üye yığmak ıçınkullanıl- dığını söyleyen CHP Parti Içi Demokrasi Hareketi katıhmcı- lan, söz konusu durumun kabul edilemez olduğunu belirttiler. Hareket üyeleri, eşki îzmir îl Başkanı Osman Ozgüven ve Hibni Değinnenci'vle bırlikte, Îzmir ll Başkanı Kemal Kara- taş'a genel merkeze iletilmek üzere, uygulamadan vazgeçil- mesı ıçın dilekçe sundular. CHP Parti Içi Demokrasi Ha- reketi katmmcılannı karanfil- lerle karşılayan CHP Îzmir ll Başkan Kemal Karataş, parti içi huzurun ve banşın sağlanması gerektığinı vurgulayarak kaö- hmcılann taleplerini genel rrier 1 -' keze ileteceğini söyledi. CHP üyeleri bu sırada tepkilerini, "Tekke değfll parti", *CHP ta- rikatiar. şeyhler ve dervişler partisi olamaz*,"Devrknciözü- nü yitir, şeyh Edebali'yi getir, partiyi btör", "Ya sev ya terk et mi?", "Menderes, Kesici, Di- kerpartibiter''.''Yüzrie8'mso- rumlusu kün?", "Demokrasi önce partide" yazılı pankartlar açarak dile getirdiler. "Şeyhler dışan, devrhncfler içeri" sloga- nını atan üyeler, CHP'nin Ata- türk ilkelerinden ve solun ev- rensel değerlerinden hızla uzaklaştığını vurguladüar. Bu arada Izmir il yönetimin- de bulunan bazı kişilerin, pro- testonun yanlış olduğunu söy- lemeleri üzenne ortam zaman zaman gerginleştı. CHP Parti Içi Demokrasi Ha- reketi katüımcılan adına Os- man Özgüven tarafindan yapı- lan açıklamada, "Hiçbir baskı w antidemokratik uygıuamayı kabul etmiyoruz" denilerek. Baykaİ ekibinin göreve gelir gelmez ük olarak, kurultayda kendilenne oy vermeyen, hale- fi Altan Öymen'i destekleyen ıl ve ilçe yönetimlerini tüzük dı- şı özel organizasyonlarla çö- kerttiğine dikkat çekildi. Açık- lamada, "13. tnaddeye davam- larak yığma üye yapüamaz. Partiiçibanş, hukuk, demokra- si gibi temel değerieri yok sayan bu genel merkez yönetimi oB- garşikveüdkişflik parti olarak tanımlariığııni7 DSP modeüni yaratma peşindedir" denildi. Sosyal Demokrasi Okulu'nda 4. dönem Sosyal Demokrasi Vakfi (SODEV) fle Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araşnnnalar Vakn'nm (TUSES) biıükteaçüMan Sosyal Demokrasi Oku- hı'nda 4. dönem dersJer önceki akşam başUdL BflgiÜnrersftesi'nin Smsehiler'deki merkezinde yapdan derslerin 12 hafta sürdüğünü beürten SODEV Başkanı Ercan Karakaş ve TÜSES Başkanı Prof. Dr. Burhan Şenatalar, bflginin güç ve iktidar oktuğuna dikkat çekerek okula olan fl- giden memnun oMuklannı söylediler. Topuz sağbksız politikadan şikâyetçi • AÜ Topuz, "Bu arkadaşlan kaybetmek istemiyoruz ama kendilerini kaybederlerse diyecek bir şey yok. Eski alışkanlıklanm bırakıp, akıllannı başlanna alsınlar" dedi. İstanbul Haber Servisi - CHP İstanbul tl Başkanı AB Topuz, parti içinde alt kimlik- lere dayanarak yapılan siyase- te, 1980 darbesi sonrası orta- ya çıkan yanlış ve sağlıksız politika yapma hastahğuıa, fe- odal odaklara, ağalara, beyle- re ve parti hukukunu tanıma- yanlara izin vermeyecekleri- ni, göz yummayacaklarını söyledi. CHP'nin son kurultayında, 1980 darbesi sonucu partiye yerleşen hastalıklı siyaset an- layışının reddedildiğını belir- ten Ali Topuz, darbe sonrası yaşanan çöküntünün CHP'yi de derinden sarstığını söyledi. Parti içindeki kavgayı bitir- mek ve hastalıklı siyaseti ön- lemek için partınuı kapılannı halka açtıklannı, göreve geldi- ğinden bu yana tüzüğün 13. maddesine dayanarak 8- 9 bin üye kaydettiklerinı anlatan To- puz, "Partinin örgütsel yapısı düzgün değiL Partide be> lik- ler, egemenlik alanlan, kavga- a ve profesyonel politikacılar var. Bu insanlar, pazar günü fl merkezi önünde yapdan ey- lemde de görukiüğü gibL, par- tiye zarar vererek kendi ko- numlannı korumaya çahşryor- Iar"dedi. Parti üyelerinin özgür olma- dığmı, beylerin, ağalann, fe- odal odaklann baskısı altında olduklanm anlatan Topuz, CHP'de bölge, mezhep, etnik köken, hemşerilik farkı göze- tilerek siyaset yapmaya alışan- lara izin vermeyeceklerinin al- tınıçizdi. Ertuğrul Günay Yeni partiye sıcak bakdmtyor ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Eski CHP Parti Meclisi (PM) üyesi Ertuğrul Günay, partinin bütünlüğünü koruma ko- nusunda sadece muhale- fete değil, genel merkeze büyük sorumluluk düştü- ğünü söyledi. Genel mer- kez yönetiminin bugüne kadar bu konuda çok dik- katli davranmadığını vur- gulayan Günay, parti için- de yaşanan sıkıntılann Anadolu'da gerek partili- ler. gerekse partiye yüzü- nü dönmüş seçmenler ta- rafindan kaygıyla izlen- diğini anlatarak "Herkes eteğindeki taşı döksün" dıye konuştu. Günay, ye- ni birpartinin "güç böhln- mea" yaratacağı ve CHP açısmdan iyi olmayacağı görüşünü dile getirdi. Günay, partinin bütün- lüğünü korumanın herke- sin görevi olduğunu be- lirterek "Parti içi sorun- lan sokağa taşunakdoğru değildir. Ancak, bu konu- da genel merkez yöneti- minin de özen göstermesi gerekiyor.AaJ görevgenel merkeze düşüyor" dedi. Günay, kongre süreci- ne girildiğj bir ortamda, 13. maddeden üye kaydı yapılması, görevden al- ma gibi konulann parti bütünlüğünü koruyan davramşlar olmadığmı söyledi. IRMIKIAYDIN ENGİN aengin@doruk.nettr Evet, evet, başlıktan belli, kimi okuriar içinyine bir "aptal demcrfc- rat" yazısı bu. N'apalım, demokrasi ağacının bir türlü boy atamadığı şu çorak topraklarda "demokrat olsun da varsın aptal olsun" diyenlerde- nim. "Aptal olmayayım da varsın demokrat da dmayayım" diyen- lerte aramızda sık sık uçurumlar açılması doğal. Uçurumu aşma- yı becerirsek hep birlikte "akıllı demokratlar" oluruz (belki ve in- şaallah). Yolum "on/arTa sjk kesişmiyor. Onlar dedtğim "başını örten" ksz oğrencıler. Sık kesişmiyor dedik- se, hiç kesişmiyor demedik el- bet. ÇapaTıp Fakültesi'nde birara- sınava girmek için bekleşen oğ- rencilerden "başını açmış" kızlar sınav salonuna alındılar "başını örtinûş" kız öğrenciler, suratlan- na kapanan kapının önünde ka- lakaldılar. Içim burkuldu. Oysa, Adana SSK Hastane- si'nde, kepinin altına türban sa- np "altı kaval üstü şişhane" deyt- mini hak eden bir rüküşlükle or- talıkta dolanan bir hemşire, klinik şefi tarafindan azartandığında içim filan burkulmamıştı. Demokratlığın Bitmeyen Sınavı Keza nöbet tuttuğu Boğaz Köprusu girişınde seccade niye- tine gazete serip. kafasınattğ br- güsü takke geçirip, üniforması- nın üstüne yeşil bir cüppe kuşa- nıp sözümona namaza duran po- lis memuruna da iç burkuiması filan değil, bal gibi öfke duymuş- tum. Mesieğin gerektirdiği giyim ku- şamı, üniformayt reddetmeye dinsel nedenlerie kararlı danla- nn, bunu meslek seçiminden ön- ce düşünmeleri gerek. Peki üniversrte öğrencileri için de bu geçerii mi? Geçerli olabilir mı? 12 Eylülcülere sorarsanız, el- bette geçerli. Çünkü onlar için üniversiteler, bilim üretilen aka- demik kurumlar değil, meslek yüksekokullanna benzer kuruluş- lar. Özgürlüğü "benim izin verdi- ğim kadar" diyerek tanımlayan, demokrasiyi, "halk demokrasiyi sindirecek olgunluğa gelinceye kadar" gerekçesiyle sünnet edenler için; bilimin hiçbir kısrtla- maya, önyargıya, yasağa, ideoto- jik tercihlere bağımlı kılınamaya- cağını anlamayan kafa için, ünn versrte öğrencisinin başının örtü- süne, kravatının düğümüne, oku- yacağı kitaba kısıtiar koymak da doğal, hatta hak. Kafanın içindeki örümcek ağ- lannı temizleyecek içerikte bir eğitim programı üretemeyen ne yapar? Bugün YÖICün, dün 12 Eylül kafasının yaptığını tabii. Ka- fanın içini bırakıp kafanın dışını kaplamış örtüyle uğraşır. Türkiye'de en çok imam - ha- tip lisesinin 12 Eylül sonrası açıl- dığını, bunun bir devlet politikası haline getiriidiğini unutacağımızı sanırlar. Günübirlik politikalann çıkmaz sokaklannda dolanırtar, yükselen sohj dizginlemek için prtrak gibi i- mam - hatip lıseleri açarlar, bu- nunla da yetinmez "kadın imam" olabilirmış gibi "toz imam - hatip lisel&i" de açarian sonra da laik- lik elden gidiyor çığlıklanyla, ken- di elleriyle açtiklan imam - hatip mezunu kızlann başörtüleriyle uğraşırlar. "Burası ünh/ersitedir. özgûriü- ğûn yatağıdır. Isteyen başını açar, isteyen örter" diyenlere de "Vay şeriatçılann değirmeninesu taşı- yan demokrat kılığında Atatürk dûşmanlan" dıye göz döndürür- ler. Bu cadı kazanından ürküp su- sulacağını sanırlar. Haftalardır Istanbul'da, Mar- mara Üniversitesı Siahtyat F a k ^ tesi önünde başortulü öğrencile- rin direnişi var. Adı ustünde, ilahi- yat eğitimi almak üzere girdikleri bir bitim kurumunun öğrencileri. Başörtülerini çıkarmadıklan için sınavlara alınmıyorlar, okula alın- mıyoriar, şiddete başvurmaksızın (Dekan Beyaz'a yönelen bıçaktı saldınyı ilk onlar kınadılar) direni- yorlar. Bu yalın bir özgürlük istemi, gerçekten demokratik bir istem mi? Yoksa arkasında rejimin te- mellerineyönelik ideolojik bir sal- dın mı var? Bu sorunun ne anlamı var, ne yanıtı. Onlar şiddete başvurmadıkla- n ve bizler demokrasinin sınırlan içinde kaldığımız sürece, bu ço- cukiann akademik eğitim hakla- nnın ellerinden alınmasını savun- mak mümkün değil. Kendileri için özgürlük, başla- nnı örtme özgürlüğü isteyen bu çocukJartn, gerçek birer özgür- lükçü, gerçek birer demokrat olup olmadıklan da önemli değil. Büyük olasılıkla kendileri dışında- ki bütün demokratik istemlere ka- yrtsız kalmışlardır. Büyük olasılık- la kendileri için özgürlük isterken- ki kararlılıklannı, özgurtük isteyen "başkaian" için gösterecek yü- rekten ve bilinçten yoksundurlar. Büyük olasılıkla demokratlık SJ- navında üst üste çakmışlardır. Büyük otasılıkla demokrat ot- mak gibi bir sorunlan da yoktur. Bu onlann sorunudur ve onla- nn utancKJır. Ama bilim üretiimesi gereken kurumlardaki hertürlüyasağa, kh sıtlamaya karşı çıkmak demok- ratlann sorunudur, sorumluluğu- dur. Varsın kimileri onlara "apö/de- mofeaf'desin... Çünkü demokrasi hiç bitme- yecek bir sınavlar zinciridir. Onlann düşünceiennden nef- ret ediyorum. Ama düşüncelerini açıkiayabilmeleri, düşünceleri ile uyumlu yaşamalan için bedel ödemeye de karariıyım. En azından epey küfür yemeyi göze alarak bu yazıyı yazacak ka- dar... POLTIİKA GÜNLÜĞÜ HtKMET ÇETİNKAYA Bulanık Bir Inmak Nâzım Hikmet'e yurttaşiık hakkının verilip veri- memesi televizyon programlannın konusu olma- yı sürdürüyor... Her akşam bir iki televizyon kanalında bakanla- rın, milletvekillerinin görüşlerini dinliyor, böylece sapla samanın nasıl kanştınldığını gözlerimizle gö- rüyor, kulaklanmızla işitiyoruz... Hele MHP'li bakanlan ve milletvekillerini izledik- çe, 2001 yılında hâlâ Türkiye'nin nelerle uğraştığı- nı, Nâzım'ın nasıl bir vatan haini olduğunu(î) yedi- den yetmişe hepimiz öğrenmiş oluyoruz... Yaşamı türkülü çiçekli dallarda çoğaltmayan toplumun bireyleri olarak neredeyse Nâzım'ı Mos- kova'daki mezanndan çıkanp DGM'de yargılayarak "vatana ihanet" suçundan ölüm cezası verip dara- ğacında sallandıracağız... 1925 Şeyh Sait isyanını gündeme getiren kafâ- lann, Nâzım'ı Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmakla suç- larken yüzlerinin kızarmadığını, tam tersi dişleri- ni gıcırdatarak büyük bir şaıri seven herkesi "vatan haini" saydıklannı bir kez daha görmüş oluyoruz... Bu kin, nefret neden? Televizyon ekranlannda Nâzım'ın şaır kişiliğini de- ğil ideolojisini taroşanlann siyasi kimiiğini aslın- da biliyoruz... Yaşamlan boyunca şiir sevmeyen bu kişilerin ka- falan hiç değişmemiş!.. önceki gece, MHP'li sayın bakanı izlerken bir kez daha kendi kendıme sordum: "Türkiye bu kafalarta mı çağdaş demokratik bir toplum olacak..." Ercan Karakaş ve Ufuk Uras'ın söyiediklerini dinlemeyen sayın bakan öyle şeyler söyledi ki, şa- şınpkaldım... • • • Bir gün önce yine bir başka televizyon kanalında aynı konu tartışılıyordu; yine Nâzım'la ilgili incir çe- kirdeğini dokJurmayan bilgilerle, koca şairin me- zardaki kemikleri sızltyordu... ilkellik apaçık ortadaydı!.. Sevgisizlik çamuruna gömülü yüzler, "öteW Tür- kiye'nm fotoğrafı olarak karşımıza çıkıyordu... • • • Tetevizyonu kapadım... Yağmur dinmiş, bulutlar çözülmüştü... Birden ayişığı vurdu odanın içine... Sınlsıklam bir gecenin atlasında tarifsiz yalnızlık- lan yaşıyordu istanbul... Dedim ki: "Bunlar Nâum'dan ne istiyoriar?" Kar altındaki bir Moskova gecesini anımsadım... Gözlerimi kapadım... Orhan Yavuz'u, Orhan Cavit Tütengil'i düşün- düm... Eli kanlı çeteleri, köşe başiannda muştayla öldü- rülen öğrencileri... Kahramanmaraş katliamını, Sıvasta cayır cayır yanan sanatçıian, yazatian. aydınlan... Büyümemiş çocuksu aşklar, o yıllar birer resim olup duvarlara çakılıyordu... Orhan Yavuz'un bir umut rüzgânndaki gülüşü, kurt ujumalanyla kesildiği saatlerde Erzurum Ata- türk Üniversrtesi'nın kar kapfı bahçesinde kan te- keleriyle buluşuyordu... Bahçelievler katliamını unutan insanımız, gençle- ri boğma teliyle öldürenteri affetmişti, ama aynı dü- şüncenin Meclis'teki temsilcilen Nâzım Htkmet'i hâ- lâ "vatana ihanetle" suçluyorlardı... Yerimden kalktım!.. Perdeleri çektimL. Bir sigara yaktım... Eski bir albümü kanştırmaya başladım. Bir beyaz güvercinin kanat çırpışını görür gibi ol- dum... Bir anda Hatice özen, Cemil Sözen, Baki E- kiz çıktı karşıma... ••• Sağır ve sessiz bir geceydi. Ayışığı çekilmiş, bulutlar düğümlenmiş, yağmur yeniden başlamıştı... Her şey o anda oldu... ölümün resmini gördüm!.. Yüreğim hızlı hızlı çarpıyordu... Belki bir deniz kıyısında, belki yabanıl çiçeklerin boy verdiği bir utçurumdan yuvarlanıyordum .. Serdar Alten'i. Latif Can'ı. Faruk Ersan'ı, Hür- can Gürses'i, O. Nuri Uzunlar'ı, Efraim Ezgin'i, Salih Gevenci'yi kucakladım... • Sonra bir sesle irkıldim: "Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemez- siniz..." _ Gözlerim lambaya takıldı. San ışık demeti içinde Ümrt Doğanay yanıt veriyordu: "Aslında asıl suçlu sizsiniz!" 1980 öncesinin kan gölünde miydim, yoksa bir düş peşinde miydim? _ Belleğimde ız bırakan bir hüznün şarkısı Doğan Öz'den Necdet Güçlü'ye, Kemal Türkter den Ab- di Ipekçi'ye, Cevat Yurdakul'dan Ümrt Kaftancı- oğlu'na dek tüm ölülerimizi anlatıyordu... Onlar nemli gözleriyle mavisi çalınmış denizlerde, bulanık ırmaklarda canilere karşı meydan okuyor, sanınm Nâzım'la buluşup kucaklaşıyortardıL hikmet.cetinkaya(« cumhuriyetcom.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Cumhuriyet k ı t a p 1 a r ı Hikmet Çetinkaya BİR GÜNEYDOĞÜ GERÇEĞt:NECLA Onun öyküsüyle hiç kımse fazla ılgüenmedı, on dort yaşında yaşamın kırlı sulanDda yok olup gitti... Sisli ve soğıik bir Diyarbakır akşamıydı. Karanlıgın gri gölgesı evlenn, caddelerin, sokakJann ûzenne dûşüyoriu. CumhurİYrt Çağ Pazariama A.Ş TûfVoca§ı Cad. No 39/41 ^ kitapkulübû (34334)Cajaloğlu-İstanbul Ter (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle