Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
/ **•"> O-LAlLAK. V.bj
CUMHURtYET 17 ŞUBAT 2001 CUMARTESİ
[email protected]
Kadınlanmız Meclis'e Sesleniyor
Prof.Dr.NedaARAT
H
er yıl bugün (17 Şu-
bat), Türk toplumun-
da kadınlann tarihi
açısından çok önem-
li bir gün. Çünkü ka-
dınlar 75 yıl önce, 17
Şubat 1926'da kabul edılen Medeni
Kanun (Yurttaşlar Yasası) ile toplum-
sal yaşamda göriinûr olmanın ilk adı-
mını atmış oldular. Şeriat hukukunu
silip ortadan kaldıran, kadının binler-
ce yıllık alışılmış boyun eğmişliğini
ve ikincilliğini sarsan 1926'mn Me-
deni Kanunu kuşkusuz, kabul edildi-
ği yıllarda çağının toplumsal-kültürel
koşullannda bu toprağın kızlan içın
çok ilerici nitelik taşıyan bir Devrim
Kanunu idi. Gerçekten Türk huku-
kunu, özel hukuk alanında dinsel hu-
kuk sisteminden çıkanp Kara Avru-
pası hukuklan grubuna geçiren bu ka-
nun, Atatürk Devrimrnin temel taş-
lanndan biri olarak Türkiye'deki ay-
duüanmanın, çağdaşlaşmaıun adeta
dinamosu ve itıci gücü oldu,
Türk kadınlan, din ve dünya otori-
telerinin aynlığı ilkesi ile devletin her
çeşıt din karşısında yansız olması il-
kesini benimseyen laik karakterti bu
kanunla medeni haklara sahip birey-
ler olarak yeni bir toplumsal statü ka-
zandılar. Örneğin, mecburi medeni
evlenme, tekeşlilik, yargıç hukmü ile
boşanma, mirasçılıkta kadın-erkek
eşitliği vb. yeni haklara sahip oldular.
Bu nedenle, her 17 Şubat'ta Medeni
Kanun'un, özellikle de içerdiği laik-
Kkniteliğinin kendileri için taşıdığı an-
lam ve değerin bilinciyle büyük Ata-
türk'ü ve dava arkadaşlanru minnet ve
saygı ile anıyorlar.
Ancak, dünya ınandmaz birhızla de-
ğişiyor. Toplumumuz da bu değişik-
likten payını almakta ve hep ileriyi
gösteren bir amaç olan 'çağdaş uy-
gaı^dûzEyııi'yakâTarhadoğrultusun-
da toplumsal, kültürel, yasal dönü-
şümlere uyum saglamayı«istemekte-
dir. Bu bağlamda Türkiye, içıne gir-
miş olduğu demokratikleşme süre-
cinde, şimdi 1926'h yıllann statüsü-
nü de aşmak, geliştirmek, eşitlemek
zorundadır. Türk Medeni Kanunu'nu,
içinde yaşanılan çağın koşullanna uy-
gun duruma getirme anlamındaki bu
değişiklik ya da tamamlama isteği-
nın çok haklı dayanaklan vardır. Çün-
kü bu değişiklik isteği. her şeyden ön-
ce, Atatürk'ün "Devrimintamamlan-
voası. gerekü-* kalıt yazısuıa (vasiye-
tine) sahip çıkıldığını ve bu kalıt ya-
zının yerine getirilmesi yönünde ça-
hşıldığını göstermektedir.
Aynca, günümüzde bu kanunun eş-
ler arasındaki ilişkiler açısından ele
alınması, insan haklanna, eşlerin eşit
haklardan yararlanma ilkesine, ulus-
lararası sözleşmelere dayandınlması
ve anayasamıza aykın hükümlerinin
değiştirilmesi zorunluluğu vardır. Bu
zorunluluğu, akılcı ve hakça düşü-
nen, kadınlann insan haklanna saygı-
lı ve kendisine demokrat dıyen her-
kes kabul etmektedir. Nitekim, eğer
öraek sorulursa, Türk Medeni Kanu-
nu'nun aslı olan Isviçre Medeni Ka-
nunu'nda ve bütün Batı demokrasüe-
rindeki yasalarda eşlerin eşit haklar-
dan yararlanmalannı sağlayan önem-
li değışıklıkler yapılmıştır.
Türk Medeni Kanunu'nun, eşlerin
eşithaklardan yarananması ilkesi çer-
çevesinde yeniden ele alınması ge-
reksinmesi ve gerekliliği, hukuksal
olarak, anayasada yer alan eşitfikOke-
sine ve cınsler arasındaki aynmcıhğı
yasaklayan maddelere dayanmakta-
dır. tç hukukumuzla bağlantılı bu da-
yanağın yanı sıra devletimizin imza-
ladığı ve uygulama konusunda yü-
kümlülük altına girdiği uluslararası
insan haklan sözleşmeleri, Kadınla-
ra Karşı Her Türlü Aynmcdığm Or-
tadan Kaknnlması Sözfeşmesi ve Ka-
dmlann tlerlemesi tçin Geteceğe Yö-
nelik Nairobi Stratejiler Belgesi de
önemli dayanaklardır. Örneğin Na-
irobi Belgesi'nin 'Temel stratejilerin
uhısaldüzlenide yerinegetirilmesi için
»hnarak anayasal ve yasal önlemler'
başhğı alhndaki 68. paragrafı açıkça,
"Medeni Kanun, özellikle aile huku-
kuna Uişkin böiümü, kadınlann ikin-
cfl olduğu ayruna uygulamalar orta-
dan kaJdırdmak ûzere yeniden göz-
den geçüilmeüdir. E\1i kadının yasal
durumu,ona eşit hak ve yükümlülük-
ler sağlayacak biçimde yeniden ince-
lenmelidir" demektedir. Koalisyon
hükümetlerinin programlannda da
uluslararası sözleşmelerin hayata ge-
çirümesi ve konulmuş olan çekince-
lerin kaldınlması konusunda halkı-
mıza söz venlmiş ve bu programlar
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafin-
dan onaylanmıştır.
Laik ve eşitükçi hukukdüzeninin da-
ha da güçlenip gelişmesinin yahıız
kadın haklan için değil, toplum ve
devletin demokratikleşmesi, yani de-
mokrasimiz açısından da yaşamsal
önem taşıdığını bilen ülkemiz kadın-
lan, son on yıldır 17 Şubat'larda ta-
rihsel bir görev yapıyorlar. Onlar ar-
tık 17 Şubat'lan Kadınlann İnsan
Haklan Bayramı olarak kutlamak is-
tiyorlar. 'Eşit Hak-Eşh Kaülım' ilke-
sini bıkıp usanmadan yıneleyıp vur-
guluyor; ailededemokrasinin topium-
daki demokrasi için ne denli önem ta-
şıdığını dile getiriyor ve "Medeni ûl-
keMedeniKanun demektir" dıyorlar.
Çoğunluğu erkeklerden oluşan Türki-
ye Büyük Millet Meclisi'nin, Mede-
ni Kanun değişikliğı ya da kadın-er-
kek eşitliği yasası karşısında takına-
cağı tutumla bir demokrasi sınavı ve-
receğini düşünen kaduılanmız ırksal,
dinsel ve cinsiyetçi her türden aynm-
cılığı reddediyorlar. Onlar, çağdaş ve
laik düzenimizin güvencesi ve ulusal
egemenliğin temsilcisi olarak gördük-
leri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin,
Atatürk'ün Kadın Haklan Devrimi'nin
tamamlanmasi sürecinin onurunu ta-
şıyacak kurum olduguna inanarak kız-
lan ve oğullan için daha ayduıhk bir
geleceğin sözünü ahnayı, verilen söz-
lerintutulmasını, aluıan kararlann ha-
yata geçirihnesini istiyorlar.
Parlamentomuzun önünde, gerçek-
ten önemli bir insan haklan ve de-
mokrasi sınavı; zor, ama onurlandın-
cı ve olağanüstü bir ödev var. Ve Tür-
kiye'nin her tarafında kadınlarbu öde-
vin yerine getirilmesini bekliyorlar.
Bütün bu beklentilerin arka planında
onlann demokratik ve kahlımcı bir
kültür yaratıp yaşatmada kendi etki,
katkı ve güçlerine ilişkin aydınlık bi-
linçleri yatıyor. Kutsallık ve değiş-
mezliğin tartışmaya da eleştinye de ka-
palı olduğunu, teokratik yöntemlerin
insan haklannı ve özgüriüklerini ola-
naksız kıldığını çok iyi bildikleri için,
geriye dönmek ne kelime, 1926'nın
devrimci Medeni Kanunu'nun bile,
hızla değişen toplumsal koşullar göz
önünde bulundurularak kadınlann in-
san haklannı tümüyle gerçekleştire-
cek biçimde yeniden ele alınmasını,
eşitsizlık ve aynmcıhk içeren bazı
maddelerinin ivedi olarak değiştiril-
rhesini talep ediyorlar.
Aile hukuku içindeki, pagan dö-
nemlerden tektannh dinlere, tektan-
nh dinsel geleneklerden yasalara ta-
şuımış ve değiştirilmemesi için dire-
nilen maddelerin değişme gerekçele-
rini. gerçek demokrasi adına Türkiye
Büyük Millet Meclısf ne duyurmaya
çalışıyorlar. Kadınlanmız, Medeni
Kanun değişikliğüıin kabulünü ka-
dınlann insan haklannuı onaylanma-
sı olarak değerlendinp eşitlik, sosyal
adalet ve demokrasi konusundaki ka-
rarlı tutumlannı yüz binlerce imza ile
geleceğe de aktarmış bulunuyorlar.
Kadınlanmız beş büyük ilde yapı-
lan bir araştırmaya göre (1995) bu re-
formu yüzde 89 oranında isüyor ve des-
tekliyorlar.
Sonuç olarak, Türkiye'de her ku-
şaktan kadın, Mustafa Kemal'in "Dev-
rimin tamamlanması gerekir" vasi-
yetine sahip çıkıyor. Kaduılanmız için
eşitlik ve demokrasi arayışı şimdi ön-
cesiz-sonrasız bir yetidnleşıne süreci-
nin önkoşulu. Onlar bir reform tasla-
ğı şekhnde yasalaşmayı bekleyen ye-
nı Medeni Kanun değişiklik tasansı-
nı, bu lamamlanma ya da yetkmkş-
nıe sürecinin bir öğesı olarak görüyor-
lar.
Kaduılanmız 'refelik' kavramının
yasadan çıkanhnasını, demokrasinin
temel ilkesi olan eşitlik adına olumlu
buluyorlar. EviiKkbiriiğinin temsüin-
de ve yürütülrnesinde kadının ve er-
keğin eşit hak ve sorumluluklan ol-
masuıdan daha doğal ne olabilir diye
düşünüyorlar. Çocuklann vidayetin-
de eşit söz sahibi olmak. ikametgâhm
(oturulacak yerin) seçümesinde ka-
dın-erkek birlikte karar vermek; bü-
tün bir yaşamı paylaştıktan sonra bir-
likte edinOmiş mallan hakça paylaş-
mak neden olumsuz karşılansın dı-
yorlar. Kadın olarak genç kızlıktaki
kimliklerini simgeleyen, ama evlen-
dikten sonra yaşamlanrun bir dönemi-
ni sanki yok obnuş gibi gösteren so-
yadı sorununun çözülmesinı sevınç-
le karşıhyorlar.
Şimdi Türkiye Büyük Millet Mec-
lisi Adalet Komisyonu ve Meclis Ge-
nel Kurulu daha önce pek de başanlı
olmadıklan bir sına\a yeniden gir-
mek üzereler. Bu smav, bütün engel-
leyici güçlere karşın muHakabaşanl-
mabdn-.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Yanıtsa Sorularla!
Olaylar çeşit çeşit! Beğen beğendiğini! Ne arar-
san var. Mahmutpaşa çarşısına döndü gazete say-
falan, TV ekranlan... Son günlerin gazete başlıkla-
nna bir göz attınızsa bu degişimi anlamışsınızdır.
'Çok fazla' milliyetçi lider Alparslan Türkeş'in
herkeslerden, en başta yasalardan gizlediği trilyon-
luk serveti Londra'da ortaya çıktı. Çıkmayabilirdi
de! Neyse ki aile içinde miras kavgası var da on-
dan! Şimdi her kafadan bir ses: Bu para şuraya ve-
rildi, yok partiye harcandı!..
Milliyetçiler, daha doğrusu kendilerinden başka-
sını 'milliyetçi' saymak istemeyenler bu garip ger-
çeği bilmem nasıl çözecekler? .
• • •
"Sen Müslüman değil misin?", "O çok Mûslü-
mandır, öyle şeyyapmaz." "Müslüman olmak dü-
rvst, açık, iyiliksever olmaktır."
Faiz haramdır dediler. Işlerine geten bir başka şey
uydurdular 'Kârpayı'. Bir işe, bir işletmeye para
yatıracaksınız, onun elde ettiği kazançtan size kâr
payı verecekleıi Islamcı bankala
r
, finans kuruluş-
İan... Gazeteleri, TVIeri de var, her şeyleri var. En
başta koyu Islamcılıklanl..
Kapı önlerine yığılmış insanlaıi Sakallı erkekler,
başörtülü kadınlar... Hemen hepsi yaşlıhk dönemin-
de... Gelmişler, Islamcı bir finans kuruluşuna ver-
mişler paracıklannı! Koskoca işadamlan, milletve-
killeri de var. Biri yüz, biri on, biri yirmi mityar ver-
mtş. Şimdi ağlamaklılar!.. "Müslümana bu yapılır
mı?" diye!..
Azeri şair Sabir ne demişti: "Aslan görürem
korkmirem. Harda (nerde) Müslüman görürem
korkirem?"
Şairin korktuğu gerçek Müslümanlar değil, Müs-
lümanlığı kendilerine geçim aracı yapanlar!..
•••
Gecelerce ışıklan yakıp yakıp söndürdük. Ulu-
sal bir çabaydı! Amaç, Susurluk düğümünün çö-
zülmesiydi. O günlerin iktidanna göre "fasa fi-
so "ydu, ama halkımız için önemli bir olaydı. llle de
çözülmesi gereken...
Sonunda birtakım devlet görevlileri, MrTçiler
hapse mahkûm oldu. Olaydan 6 yıl sonra!.. Gerçi
daha hapiste yatacaklan da belirsiz! Anayasa Mah-
kemesi çeteciler için de af çıkardı mı ne Susuriuk-
çular ne de başka çeteler kalır hapishanelerde!..
Ama iş bununla da bitmez!.. O devlet görevlisi
olan kişilere bu çirkin işleri yaptıranlar kim? Vatan
için ölenleri de öldürenleri de kutlayan başbakan,
içişleri bakanı ^e ötekiler ne olacak? Susurluk için
geceleri lambalannı yakıp yakıp söndürenler ne
der bu sonuca?..
• • •
TBMM Toplantı Salonu yenileştirildi. Elli milyon
dolar harcandı. Ortaya bir ucube çıktı! Bu arada
eski Meclis Başkanı, başka görevliler ağır suçla-
malar altında... Şimdi yıkacaklar, yenisini yapa-
caklar... Başkanlık kürsüsü yükseltilmeli, bakanla-
nn oturduğu yer değiştirilmeli imiş. "Önceden ola-
caklan düşünemedik" diyorlar!.. Kavga çıktı mı
başkan da, bakanlar da dayak yemek durumuna
düşüyormuş, herkesin yan yana, karşı karşıya otur-
ması yüzünden!.. "Tün\ün aklı sonra gelir" sözü
var ya!.. Peki bu işte bir sorumlu, bir suçlu da yok
mu? "Devletin parası deniz, yemeyen domuz"
mu?
•••
25 Ocak günü iki HADEP'li, biri Silopi Belediye
Başkanı biri üyesi iki HADEP'li karakola çağnlmış.
Gitmişler, sonra?.. Sonrası yok... Ne oldular, ha-
vaya mı uçtular, yoksa uçuruldular mı?..
Sorun çok! Yanıt, hele inandıncı yanrt az. Ya da
hiç yok!..
Talan, Soygun, Vurgun
FİİİZ GULMEZ Yazın Öğretmeni
f^\ ahit Kûlebi, "Gökyüzünde kara kara bu-
I lonar / Başımıza nereden geküniz?" di-
V » / yordu "Atotürk Kurtuluş Savaşmda" baş-
lıklı destan şiirinde. O kara bulutlar, Atatürk'ûn
Türk ulusuyla birlikte gerçeldeştırdığu Kurtuluş
Savaşı ve Atatürk'ün yapüğı devnmlerle dağıl-
mışlardı. Ne yazık ki yine tepemızdeler vc gök-
lerimizı karartıyorlar. Nedenlen, aklı başında,
sagduyulu herkesin bıldığı gibi. Atatürk ilkeleri-
nin, devnmlerle kazanılan çağdaş ve ilerici ku-
rumlann yıkılıp yok edilmeye çalışılması değil mı?
1993'tebukaranlık bulutlar, Sevgili UğurMum-
cu'yu öldürdüler, ondan önce yine çok değerii
Bahriye Üçok'u, Muammer Aksoy'u, Abdi tpek-
çi'yi ve dîia nicelerini, Sıvas'taki 37 aydını öl-
dürdûkleri gibi. Uğur Mumcu'yu öldüren bom-
ba, mıryonlann yüreğine düşmüştü, yaralayıp yak-
mıştı. Ama daha bir bılenmıştı kafalar, yürekler
kenetlenmişti, antlar içilip sözler verilmişti. Son-
ra...
Sonra, yine bir bomba ve bu kez yine bir ger-
çek insan, gerçek aydın ve gerçek Atatürkçüyü ara-
mızdan aldı: Ahmet Taner Kıştalı. Sevgili gaze-
tem Cumhuriyet'i elime aldığımda önceleri Uğur
Mumcu'nun, daha sonra Ahmet Taner Kışlairnın
yazısını görünce yureğim aydınlanırdı. Onlan
okumaktan büyük bir zevk duyardım binlerce
Cumhuriyet okuru gibi. Onlarla aynı şeylen dü-
şünmek, paylaşmak, hem doyulmaz bir keyif ve-
rirdi hem de övünç duyardım dûşüncelerim böy-
le gerçekbilim adamlanyla, gerçekAtatürkçüîer-
le ve gerçekraydırjarla örtûştüğû için. Atatürîf ün
"laik Türkiye'si"ne sahip çıkümadıkça, insaoia-
nmız Atatürk' ün onlara kazandırdığı bırey olma,
yurttaş olma bilincini yok edip sürü oldukça, söz-
de aydınlanmız Atatürk'ü eleştirmeyi, hatta ka-
ralamayı ilerlemenin ve AB'ye girmenin gereğı
gibi düşünerek gericileri, bölücüleri destekledik-
çe, gerçek anlamda çağdaş bir eğitim sıstemı yer-
leşmedikçe bu aymazlıklann önüne geçilemeye-
ceği bir gerçektir.
UğurMumcu'nun katledüişinin sekizinci yıhn-
da değişen hiçbu- şey yok. Yine memleket talan
ediliyor. Soygunlar, vurgunlar daha bir hız ka-
zandı. Ancak milenyuma yakışır bir biçimde ya-
pılıyor bu vurgunlar: Bankalar hortumlanıyor,
marya cirit atryor... Yine dürüst, ahlakh insanlar
emeklennın karşılığım alamıyorlar. Memur, emek-
li, küçük esnaf tükendi. YoksuUuk sınıruun çok
altında kaldı, memurun da emeklinin de aldığı ay-
lık. Siyasal belirsizlikler hiç bu kadar yogunlaş-
madı. Atatûrkçü olduklannı iddia eden, hatta sos-
yal demokrat olduklannı söyleyen partüerin sağ
partilerden hiç farkı kalmadı. Siyasal partiler dü-
şünce üretmıyorlar, parlamenterler geleceklerini
kurtarma yanşındalar. Siyasi belirsizlikler ve eko-
nominın IMF'ye teslımi, uısarumızda gelecek için
bır karamsarlık oluşturuyor.
Bir aydrn olarak kara kara düşünüyorum, bu ka-
ramsarlığı ortadan kaldrrmak. umutlan büyütüp
geliştirmek için ne yapılabilirdiye düşünüyonım;
Ahmet Taner Kışlalı'nın bir yazısı geliyor aklı-
ma. (Cumhuriyet, Hazıran 1995) "Gidin ADDya
da ÇYDD'ye üye olun! Sizinle avnı kaygı ve amaç-
lan pavlaşanlaria el ele verin! L'nuıtsuzluğunuz-
dan, çaresizliğinizden, v-alnr7İtğınr7jlan kurtulun!
Cumhuriyetgazetesi okumanın ve okutmanın, ka-
ranlığa karşı verilen savaşunın bir parçası oldu-
ğunu düşünfin! Çevrenizdeki gençlere 'ayduılık'
kitapiararmağanedin! Daha iyi bir >anniçm, mut-
laka sizin de yapabUeceğiniz bir şeylerin olduğu-
nu hiçbir zaman unutma\ın! Ve sonunda tek bir
mum da olsa >akıuanın huzuru içinde uyuyun!"
Ancak demokraük kıtle örgütlenne de çok şey dü-
şüyor, sen ben kavgasını bırakıp örgütlenmeye
ve bilinçlenmeye hız verümeudü".
Ahmet Taner Kışlalı'nın düeğine ben de katı-
hyor, bırer mum da bız yakalım diyorum, bu ka-
ranlıkbıüutlan dağıtmak, aymazhğı yok etniek içın,
aydınlık bır gelecek için...
PENCERE
Şap ve Deve...
Deve üzerine atasözleri ve deyişler neden çoğun-
lukla olumsuz?..
- Devenin nalbanda baktığı gibi bakma!..
- Deve hamunj gibi..
- Deveyi hamuduyla yutmak..
-Devekini..
- Deve değil ki yedi yerinden boğazlayasın..
- Devenin başı..
- Deveye boynun eğri demişler, nerem doğru ki
diye yanıt vermiş..
- Deveye hendek atlatmak..
- Deve yürekli..
Zavallı deveye ilişkin doğru dürüst bir lâf yok;
ama, deve dile gelseydi "nerem doğru ki?" diye
yakınırmıydı?..
•
Peki, "deve yapmak" deyişi nereden çıkmış?..
19'uncu yüzyılda şap ticareti Osmanlı devletinin
önemli gelir kaynaklanndan birisi; şap dericilikte,
boyacılıkta, tıpta, vb. alanlarda kullanılıyor...
Gediz'de devlet bir "Şaphane Emirliği" kuruyor.
Üretilen şapın Izmir, Mudanya, Kuşadası liman-
lanna taşınması için Aydın sancağının Tıre, Bayın-
dır, Ödemiş, Birgi, Keleş ve Balyambolu kazalann-
dan 800 deve kiralanıyor.
Ikinci Mahmut döneminde ise kimsenin havsa-
lasına sığamayacak bir olay yaşanıyor.
GedizŞaphanesi'nden Kuşadası'na mal taşıyan
deve kervanı, boşaltma işleminden sonra döner-
ken Tıre'de konaklıyor.
Ancak konaklama işlemi uzadıkça uzuyor; deve
sahipleri de Gediz Şaphanesi'ne başvuruyoriar
- Bizim develer nerede?..
Develere ilişkin bir bilgi alınamıyor; resmi yazış-
malar uzadıkça uzuyor, Tıre'de konaklayan deve-
lerin ne olduğu birtüriü anlaşılamıyor; konu Istan-
bul'a merkeze yansıyon bir söylentiye göre deve-
ler deve güreşi yaptınp para kazanmak için kaçı-
nlmış...
Padişah Ikinci Mahmut duruma el atıyor; ama,
üstesinden gelemiyor.
Dilimizde "deve yapmak" deyişi bu olaydan son-
ra dillere pelesenk olmuş. Bu arada devletin Ge-
diz'deki "Şaphane Emirliği" de şapa oturmuş...
•
Yalnız 'cteve'den değil, 'şap'sözcüğünden detü-
retilen deyişler var
- Şap gibi ortada kalmak..
- Şap gibi donmak..
- Şap kesilmek..
Kızıldeniz'e eskiden "Şap Denizi" denirmiş; ço-
ğu gemi bu denizde karaya otururmuş...
•
Günümüzde halkın paralan deve yapıldı..
Devlet şapa oturdu..
Cumhuriyet devletinin elbiriiğiyle canına oku-
duk; ülkeyi soyduk soğana çevirdik; kamuoyu soy-
gunlan, yolsuzluklan, hırsızlıklan öğrendikçe şaşı-
yor; ister istemez söyleniyor.
-Yok deve!..
Tevfik Fikret'in ünlü manzumesinde ilk dize na-
sıldı:
"Vaktiyle bir devenin bir başı varmış.."
Biliyorsunuz masal "Haksızlık eden başlan bir gün
kopanrlaf diye sona erer.
ŞtŞLİ 3. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1999/146 Esas 2001/55 Karar
Davacı Bülent Taneri vekili Av. Ayşegül Şahin, Av. O.
Aydın Şahin tarafından mahkememize açılan vasi tayi-
nı davasının sonunda:
Istanbul-Bostancı Değirmenyolu Sok. Kaya Sitesi B
Blk. D: 105'te ikamet eden küçük Gülseren Yılmaz'a
dayısı Bülent Tanen'nin mahkememizin 23.1.2001 ta-
rih, 1999/146 esas, 2001/55 karar sayılı karan ile vasi
tayin edılmiş olduğu ılan olunur. 23.1.2001 Basın: 8811
YKM'den
tum sonbahar/kış giyim ürunlerinde
alışveriş tutarı kadar ürün b6Cİ3V8
İster peşin, ister taksitle.
Jtcc/nu,
ARD sahıplcr:ne 4 eşit