Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2001 CUMARTE9
HABERLER
DUNYADA BUGUN
AIİ StRMEN
ÖzafınEttiğlniTemizJemek
Yirmi birinci yüzyıla girerken geride bırakuğımız
yüzyıla bakanlar, Jules Verne'i anımsadılar hep.
öngörülerinin çoğu doğru çıkmıştı. Müthiş zekâ,
sezgiyle birieşmiş; yaşanacak olanlan, aynntılan her
zaman doğru olmasa bile öngörmüştü.
Şu sıralarda Uğur Mumcu'yu Jules Verne'e ben-
zetiyorum. Gerçi Uğur büyük araştrmacı yeteneğiy-
te olanlan yazıyordu. Geleceği beklemeye gerek
yoktu. Rezalet orada, ortada lök gibi duruyordu.
Ama toplumun sarsılması, birbirini izleyen ope-
rasyonlann ortayaçıkması için birazzaman geçme-
si gerekti.
Şimdi dosyalar ve operasyonlar yağmur gibi ya-
ğıyor. Yolsuzluk üst bürokratlardan bakanlaratırma-
nıyor. Cumhur Ersümer, bütün direnişine karşın
yolsuzluk dosyalanndan adını çıkaramıyor.
Şu anda kimse, bu kpkuşmuşluğun nerede du-
racağını bilebilecek durumda değil. Ortaya dökü-
lenler, 'Kırk Haramiler' öyküsünü saf bir peri masa-
lına dönüştürüyor.
Dünkü Milliyet'te, son anda gizli bir elin, Başba-
kanlık Teftiş Kurulu'nun raporunda yer alan
1997'den bu yana bakanhk yapmış iki kişinin, Ziya
Aktaş ile Cumhur Ersümer'in yanına, 1991 'den bu
yana aynı koltuğa oturmuş olan sekiz ismin daha
eklenmesine neden olduğunu söylerken haberi ya-
zan Serpil Çevikçan, Ersümer'in tek hedef olmak-
tan çıkanldığını ileri sürüp satır aralannda bu işin bi-
raz sulandırıldığını ima ediyor ya da biz okuyanlar
böyle bir yorumu çıkanyoruz.
•••
öyle mi dersiniz?
Hakkındaki dosyalar, Türkiye'deki hemen hemen
bütün belli başlı gazetecilerin masalanndan geçmiş
AKTAŞ olayı, gerçekten 1990'dan bu yana Enerji
Bakanlığı koltuğunda oturanların bazı açıklamalar
borçlu olduğunu gösteriyor. Bunlann bazılannın,
suçlu bulunsalar bile fıillerinin zamanaşımına uğra-
mış olması da bir şey değiştirmiyor.
Burada sözü gecen Ziya Aktaş değil, ama 1990
yılırtdan bu yana, Istanbul'un Anadolu yakasında
elektrik dağıtım imtiyazını elinde tutan AKTAŞ.
AKTAŞ'la ilgili çok yazıldı çizildi.
Ama bu şirketin, nereden kaynaklandığını biteme-
diğimiz büyülü dokunulmazlığı yüzünden hiçbirşey
yapılamadı. BaşbakanlıkTeftiş Kurulu'nun 5.2.2001
tarihli raporuna göre, Kayseri Elektrik ile AKTAŞ'ın
abonelerinden aldığı, ama devlete ödemediği para
43.5 trilyon TL
İşin garibi, 1991 yılından bu yana işbaşına gelen
10 bakandan ikisi hariç, hiçbiri bir şey yapmamış.
1991 yılında göreve gelen Ersin Faratyalı. değer-
11 gazeteci yazar dostum Melih Aşık'ın konuyu ir-
deleyen yazılan üzerine kendisini aradığında, bu
korkunç olayı doğruluyorve AKTAŞ'ın sözleşmesi-
ni daha sağlam esaslara bağlayacak yeni bir anlaş-
ma taslağı hazırladığını, ama bunu uygulama fırsa-
t bulamadan bakanlıktan aynlma durumunda kal-
dığını belirtiyor.
Ziya Aktaş ise bakanlığı sırasında yaptıği mah-
suplaşma ile devlete 18 trilyon lira kazandırdığını ile-
ri sürüyor.
Tabii bu iddialar soruşturma sonunda açıklık ka-
zanacak. Tıpkı, "Çiğyemedim kikamım ağnsın" di-
yen Recai Kutan'ın durumu gibi....
Recai Kutan'ı uzaktan bilenler bile onun para ye-
mek, rüşvet gibi olaylara kanşmayacağına inanır-
lar. Ama bu durum da, Sayın Kutan'ın bakanlığı sı-
rasındaAKTAŞ olayına neden seyirci kaldığını açık-
lamaya yetmiyor.
•••
Burada bir noktayı daha vurgulamak gerekiyor.
Türkiye'de yolsuzluk, rüşvet, pislik, hayali, banka
hortumlama gibi olaylar, "benim memunjm işinibi-
lir" zihniyetinin iktidar olduğu dönemden kaynak-
lanıyor.
Daha önce benzeri olaylar olmamıştır demek is-
temiyorum, ama bunlarÖzal döneminde kurumlaş-
mışlardır.
Nitekim, AKTAŞ'ın ardında da özal var. Bu avan-
tayı altın tepsiyle, kendi anlayışındaki kişilere kur-
durduğu AKTAŞ'a sunan Turgut özal.
Şöyle bir çevreye baktığımızda, fonlardan hor-
tumlara kadar birçok şeyin düzeltilme çabasının, as-
lında ekonomi dâhisi olarak ilan edilen özaJ'ın yap-
tıklannı temizleme girişiminden başka bir şey olma-
dığını görürüz.
Tabii AKTAŞ ile ilgili olarak 21 Ocak 1994 tarihli
Danıştay DairelerGenel Kurulu karanna neden uyul-
macbğı, o tarihten itibaren görev yapan bakanlann,
abonelerinden tek kuruş tahsil etme olanağı kalma-
mış olan bu kuruluş karşısında neden kıllannı kıpır-
datmadıklan sorusu da ortadadır hâlâ.
Ama yineleyelim, Türkiye şu anda Özal'ın ettikle-
rini temizlemekle meşgul. Bu girişimin Özal'ı da
aşarak başka yerlere kadar uzanması da kaçınıl-
maz.
Tarikatların ve Cemaatlerin
Kırk Yılık Tarihi
Saidi Nursi'nin ölümünden Mehmet Zahid
Kotku'ya Fethullah Gülen'den Esad Coşan'a
İslamcı
Hareketin
Bilinmeyen
Oral Çalışlar ve Tolga
Çelik'in bu
araştırması daha çok
İslamcı hareketin iç çekişmelerini, kendi
anlatımlan ve belgelerden yola çıkarak
değerlendiriyor. Cemaatlerin birlik ve bölünmeleri,
siyasi, ekonomik ve toplumsal konumlan ile bu
hareketin 12 Eylül generalleri arasındaki ilişkilerini
ve devlete yaslanarak büyümelerini inceliyor.
SIFIR NOKTASIYAYINLARI0 212 511 32 62
Etibank'ın satışı yasadışı
Özelleştirildikten sonra batık olarak devralınan bankadan Dinç
Bilgin grubu şirketlere 111.4 trilyon lira aktanldığı ortaya çıktı
ANKARA (Cumhuriyet Bûro-
su) - Devletin, özelleştirilmesinin
ardından 2 yıl sonra batık olarak
devralmak zorunda kaldığı Eti-
bank'tan Dinç Bilgin grubu şirket-
lere 111.4 trilyon lira aktanldığı
ortaya çıktı. Eski Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'in aile fotoğra-
finda yer alan ve kırmızı bûltenle
aranan CavitÇağlar'ın Etibank'ta-
ki hisselerinin Bilgin grubuna dev-
rinin de "hfleÖ" olduğu, devletin
lnterbank'ın borcuna ilişkin ola-
rak Etibank'tan tahsilat yapıldığı
öğrenildi. Ancak Etibank'ın bat-
masıyla devlet 313.5 trilyon liralık
zaran üstlenirken ihtiyati tedbir
konulmuş olan Bilgin grubunun
off-shore hesaplan için 17 milyon
118 bin dolar ödeme yapmasma
nasıl izin verildiği sorgulanıyor.
Devlet Bakanı Recep Önai, FP
Istanbul Milletvekili Osman Yu-
makoğullan'nın soru önergesi
üzerine Etibank'ın fona devir tari-
hi itibanyla mali durumuna ilişkin
incelemelerin sürdüğûnü bildirir-
ken 30 Haziran 2000 tarihi itiba-
nyla birikmiş zarannın 313.5 tril-
yon lira olduğunu ortaya koydu. Ö-
nal, Etibank'ın Bilgin grubu şir-
ketlere kullandırdığı kredilerden
doğan gnıp riskinin de 111.4 tril-
yon lira olduğunu bildirdi.
Özelleştirilmesinin üzerinden 2
yıl geçtikten sonra devletin el koy-
mak zorunda kaldığı Etibank'ın
daha başlangıçta satışının yasal ol-
madığına dikkat çekildi. Hazi-
ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
\
ne'nin lnterbank'ın mali yapısın-
daki bozukluk nedeniyle zaten ta-
kip kapsamındaki bir banka oldu-
ğu, bu durumda Çağlar'a ikinci bir
banka satışına karşı çıktığı belirti-
liyor. Ancak ihale sûrecinde Çağ-
lar-Dinç Bilgin ortaklığnıuı kurul-
masının ardından Etibank'ın satı-
şuıa onay verildi. Bu karmaşanın
yanından, ihale, radyo ve televiz-
yonlarda yûzde lO'dan fazla pay
sahibi olacaklann devlet ihaleleri-
ne giremeyeceklerine ilişkin yasa-
ya da aykınlık oluşturuyor. Tûm
bu yasalara aykın durumlann ya-
nında Etibank'ın özelleştirilmesi
işine başlangıçta tek başma giren
Çağlar'uı ihale sûrecinde Bilgin'le
ortaklık kurmasınm da ihale ko-
şullanna uygun olmadığına dikkat
çekiliyor. Yani Etibank özelleştir-
me ihalesine "daha başından göl-
ge" dûştûğü vurgulanıyor.
Avukatlarsuç
duyurusunda buhımnuş
thaledeki bu hukuksuzluklara
karşı, o dönemde avukatlar Gök-
han Candoğan ile Hayati Kü-
çûk'ün suç duyurusunda bulundu-
ğu öğrenildi. Küçûk ile Cando-
ğan'ın 13 Ocak 1998 tarihli Eti-
bank'ın satışına ilişkin Özelleştir-
me Yûksek Kurulu karannı baz
alarak yaptıklan suç duyurusu,
ihaleyi yapan özelleştirme Idare-
si ve satış karannın altında onayı
bulunan dönemın başbakanı Me-
sat Yıhnaz, başbakan yardımcısı
BülentEcevit, devlet bakanlan Gû-
neş Taner, Işın Çelebi. dönemin
Maliye Bakanı Zekeriya TemizeL
Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalun
Erez'i kapsıyor. Suç duyurusunda,
ihaleyi kazandığı açıklanan Ipek
Ortak Girişimi'nin yüzde 43 'ünün,
Dinç Bilgin'in elinde bulundurdu-
ğu Medya Holding ile Cavit Çağ-
lar'a ait Nergis Holding'den oluş-
tuğu belirtilerek şöyle denildi:
"Bu şirketierin özeUiği, bu şjrket-
lerdeçoğunlukhissesine sahipolan
ktşüerin aynı zamanda 3984 sayıh
Radyo ve Televizyon Kuruluşlan-
nm YaymbuiHakkmdaKanun an-
lammda özd radyove tefevizyon sa-
hibi kişiler obnalandır."
Enerjide soruşturma, 1990'dan bu yana görev yapan bürokratlan da içerecek
Başsavcdık izin beidiyorANKARA (CumhuriyetBürosu)- Başbakan-
lık Teftiş Kurulu'nun Enerji Bakanlığı ile AK-
TAŞ ve Kayseri elektrik arasındaki mahsuplaş-
madaki usulsüzlüklere ilişkin soruşturrnayı 10
yıllık döneme yayıp genişleterek etkisiz kılma
girişimine bürokratlar boyutu da ekJendi. Ener-
ji Bakanlığı, suçlanan bürokratlar hakkında so-
ruşturma başlatmak isteyen Ankara Cumhuri-
yet Başsavcılığı 'nın izin istemini 3 haftadır ya-
rutlamıyor.
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Osman
NuriOduncu, Cumhuriyet'e yaptığı açıklama-
da, amaçlannın tamamen hukuki olduğunu vur-
gulayarak şu anda gündemde 10 bakan olduğu-
nu anunsattı. Oduncu, "Ancak biz 1991'den bu
yana görev yapmış, bu işlemde sorumlu bürok-
ratlan da rapora dabil ettik. Bu durumda sayı
elbette artacak. Ancak 10 yıkhr süren bir işle-
min bir difimini soruşturup bir «tilimini soruş-
turmamak sa\gınlığı olan Başbakanlık Teftiş
Kurulu olarak bize yakışmazdr diye konuşru.
Oduncu, raporlannın bazı bölümlerinin haber
konusu oldugunu anımsatarak "Keşke yapöğı-
mız tûm çauşmalar interneteverilseve kâmuoyu
her şeyi tûm açıkbğrvla görse" dedi.
Başbakanlık'ın, Cumhur Ersümer ve Ziya
Aktaş"ı olası bir "YûceDrvan" yargılamasından
kurtarabilmek için girişimleri sürüyor. Yetkisiz
olmasına karşın Meclis soruşturmasını Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığrndan isteyen hükü-
met, başsavcılığın "yetkisizim'' yanıtı üzerine
kapsamını genişleterek soruşturmayı etkisiz kıl-
mayı amaçhyor.
Uç haftadır izin yok
Başsavcılık, Enerji Bakanlığı'ndan, raporlar-
da adı geçen bürokratlar hakkında soruşturma
yürütebilmek için izin bekliyor. İzin istemınin
üzerinden yaklaşık 3 hafta geçmesine karşuı
Enerji Bakanhğı 'nın henüzyanıt vermediği bil-
dirildi.
Başbakan Ecevit, mahsuplaşma işlemlerinin
1991 yılından beri yapılmamış olması nedeniy-
le yalnızca Aktaş ve Ersümer hakkında değil,
1991 yılından bugüne kadar görev yapan Ener-
ji ve Tabii Kaynaklarbakanlarının da değerlen-
dirilmesi gerektiğini açıklamıştı. Bakan ve bü-
rokratlar hakkında Türk Ceza Yasası'nın "gö-
revi kötûye kullanma" fiılıni düzenleyen 240.
maddesi çerçevesinde işlem yapılması isteni-
yor. Bu madde, görevi kötüye kullanan memu-
run derecesine göre 1 yıldan 3 yıla kadar hapis
cezası öngörüyor. Ancak TCY'nin zamanaşımı-
nı düzenleyen 102. maddesi, 5 yıldan çok olma-
yan hapis cezalan açısından zamanaşunının 5
yıl olduğunu düzenliyor.
1991 yılından bugüne değin zamanaşımını
kesintiye uğratacak hiçbir işlem yapılmadığın-
dan 1996'dan önceki dönemde görev yapan
enerji bakanlan, adli soruşturmadan kurtulu-
yor.
Bu çerçevede, 1991 'den 1996'ya kadar görev
yapan Fahrettin Kurt-Togay Genuümaz
(ANAP), Muzaffer Ana (ANAP), Ersin Faral-
yah (ANAP), Veysel Atasoy (DYP) kurtulurken
1996'dan itibaren görev yapan Şinasi Alnner
(DYP), Hûsnü Doğan (ANAP), Recai Kutan
(RP- FP), Cumhur Ersümer (ANAP) ve Ziya
Aktaş (DSP) açısından adli soruşturma güncel-
liğini koruyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılı-
ğı'nın girişimiyle 1 Şubat'tan itibaren zamana-
şımı kesintiye uğradı.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
Danıştay
Aktaş
vurgumma
sonnokta
komddu
A
h- Damştay îdari
Dava Daireleri Genel
Kurulu, Aktaş'a
îstanbul'un
Anadolu yakasında elektrik
dağıtım hizmetlerinin
yapılması için görev
verilmesine ilişkin sözleşmesyi
hukuka aykırı buldu.
ANKARA (Cumhuriy^t Bürosu)
- Danıştay Îdari Dava Daireleri Ge-
nel Kurulu, Aktaş Elektrik AŞ'ye
Istanbul'un Anadolu yakasında
elektrik dağıtım ve ticareti hizmet-
lerinin yapılması için görev veril-
mesine ilişkin imtiyaz sözleşmesi-
nin hukuka aykın olduğuna karar
verdi. Danıştay 10. Dairesi'nin söz-
leşmenin iptal istemini reddeden ka-
rannı bozan genel kurul, Aktaş'la
imtiyaz sözleşmesi yapılmasmda
kamu yaran bulunmadığını vurgula-
dı.
EMO'nun 2 Arahk 1997'de Ener-
ji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile
Aktaş Elektrik AŞ arasında imzala-
nan "tstanbul^unAnadolu yakasm-
da elektrik dağıtım veticaretibiz-
medermmyapdmasıiçingörevverfl-
mesine ilişkin imtiyaz sözleşmesi-
nin" iptali istemiyle açılan davada
son sözü dün Danıştay îdari Dava
Daireleri Genel Kurulu söyledi. Da-
nıştay 10. Dairesi'nin söz konusu
imtiyaz sözleşmesinin iptal istemi-
nin reddine ilişkin karannın temyiz
istemi sonuçlandı.
'Kamu yaran yok'
Genel kurul, Aktaş ile Enerji Ba-
kanlığı arasında imzalanan imtiyaz
sözleşmesini hukuka uygun bulma-
dı. İmzalanan imtiyaz sözleşmesin-
de "kameyaran"bulunmadığına da
işaret eden genel kurul, Danıştay 10.
Dairesi'nin imtiyaz sözleşmesinin
iptal isteminin reddine ilişkin-kara-
ruu oyçokluğuyla bozdu. Genel ku-
rul,imtiyaz sözleşmesinin iptal edil-
mesi gerektiğine de dikkati çekti.
EMO'nun 2 Arahk 1997'-de im-
zalanan imtiyaz sözleşmesinin ipta-
li istemiyle açtığı dava 3 yıl boyun-
ca çeşitli aşamalardan geçti.
Danıştay 10. Dairesi, yürütmenin
durdurulması istemini her defasmda
reddettı. 10. Daire'nin imtiyaz söz-
leşmesinin reddine ilişkin karann ar-
dındanEMO, bukaran temyiz etti ve
yürütmesinin de durdurulmasını is-
tedi. Genel kurul, temyiz istemini
karara bağlamadan 16 Haziran
2000'de imtiyaz sözleşmesinin yü-
rütmesüü 7'iye karşı 12 üyenın
oyuyla durdurdu. Danıştay Îdari Da-
va Daireleri Genel Kurulu, 1999'da
dayürütmenin durdurulması istemi-
ni kabul etmişti. Bu karann ardından
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlı-
ğı, Aktaş'ın yönetimine 6 Ekim
1999'da elkoydu. Danıştay 10. Da-
iresi, EMO'nun açtığı davada esasa
ilişkin karannı 16 Kasım 1999'da
vermişri.
Danıştay Îdari Dava Daireleri Ge-
nel Kurulu, 16 Haziran 2000'de 10.
Daire'nin karannın temyiz istemini
görüşürken EMO'nun yürütmeyi
durdurma istemini de karara bağla-
dı. Genel kurul, imtiyaz sözleşmesi-
nin yürütmesini durdururken "imti-
yazsözieşnıesindeşirketOeidareara-
smda alacak-borçflişkisinindüzen-
lenmediği, geçmiş ydlarda Aktaş'm
taahhûâerini yerine getsrmediğine'
4
dikkat çekti.
oralcalisiar@yahoo.com
Eylem, 25 yaşında. Gazi Üniversi-
tesi Iktisat Bölümü mezunu. Işsiz, za-
ten bu koşullarda çalışması da müm-
kün değil. Eylem'in babası ve küçük
kardeşi Edirne F Tıpi Cezaevi'nde.
Tuncelili Hüseyin Yıldız, oğlu Tay-
lan'la birlikte aynı hücrede kalıyor.
Taylan 105 gündür ölüm orucunda.
Operasyon sırasında başına gelen-
ler ve ölüm orucu nedeniyle bir gö-
zü görmüyor.
Eylem, önceki gün gazeteye gel-
di. Zayrf ince bir kız. Masum gözle-
riyle bana soruyor, "Oral Bey, karde-
şim ölüyor, birçok insan ölmek üze-
re. Benim elimden, ailelerolarak eli-
mizden bir şey gelmiyor. Gazeteler
de artık hiç ilgilenmez oldular. Bir
şeyyapılamaz mı, sizinle konuşrnak
için geldim. Bir şeyyapalım ne olur..
babam ölüm orucunda, kardeşim
ölüm sınmnda."
Eylem, babası ilk tutuklanıp evden
gittiğinde 6 yaşındaymış. O gün bu-
gündür, bu yaşamın içinde koşturup
duruyor. Bir kardeşi daha varmış üni-
versitede. Geçen gün F tipi için ya-
pılan bir gösteriye katıldığı gerekçe-
Eylem, Bu Ülkenin Bir Gencisiyle gözaltına alınmış. Eylem, karde-
şinin çok fenadövüldüğünü ve yara-
landığını söylüyor. Hakkında da da-
va açılmış.
Eylem'in babası Hüseyin Yıldız
TKP/ML davasından yargılanıyor-
muş. Kardeşi Taylan da. Hüseyin Yıl-
dız, 1991 yılında 9 yıllık bir tutuklu-
luktan çıkmış.. üç yıl sonra yeniden
tutuklanmış. Kardeşi Taylan o zaman
17 yaşındaymış ve 6 yıldır babasıyla
birlikte cezaevinde. Bir yıl sonra ce-
zasını tamamlayacakmış. Tabii ölüm
orucu biterse.
Eylem'in babası, annesinden aynl-
mış ve yeniden evlenmiş. Üvey an-
nesi 1996 ölüm oruçlannda sakat
kalmış. Tedavisi gerekiyormuş. Vıze
alamadığı için yurtdışına gidemiyor
ve bu yüzden istedikleri gibi tedavi
edilemiyormuş. "Buradan çıkıp onun
yanına gideceğim" diyerek yanım-
dan ayrıldı.
• • •
Eylem, bu ülkenin bir genciydi. 6
yaşından bu yana bir büyük dram
yaşıyordu. Küçücük bedeninin,
gencecik yaşının kaldıramayacağı
yüklere karşın okumuş, üniversite
bitirmişti. Diğer kardeşleri de oku-
yordu. Cezaevlerinin önünde tanıdı-
ğı aileleri, onlann yaşadıklannı ardat-
tı. Kardeşi Taylan gibi 20'ye yakın
gencin, operasyon ve ölüm oruçla-
n nedeniyle kör olduklannı, ya da
kör olma tehlikesiyle karşı karşıya
olduklannı söyledi.
Eylem'in anlattığına göre; karde-
şinin gözüne müdahale edilebilme-
si için Istanbul Cerrahpaşa Hasta-
nesi'ne gönderilmesi gerekiyor-
muş. Ancak, ölüm orucunda oldu-
ğu için Edirne'de tedavisinin yapıl-
madığından yakındı. "Ölüm orucu-
nu bitir, öyle tedavi ederiz" diyor-
larmış. Eğer böyleyse, vahim bir
durumla yüz yüzeyiz. Çünkü bir in-
san tedaviyi kabul ediyor da onun
tedavisi yapılmıyorsa, bunun insan-
lıkla, vicdanla, etikle bir ilgisi yok
demektir. Bu konuda Edirne F Tipi
Cezaevi yetkililerinin bir açıklama
yapmasını bekliyorum. Aynı soru,
diğer tedavisi gereken tutuklular
için de geçeıiidir.
Eylem, incecik bir kızdı. Yaşamı-
nın önemli bir bölümü cezaevi ka-
pılannda, görüş kulübelerinde, kar-
deşinin, babasının peşinde geç-
mişti. Şimdi tam birçıkmaz içindey-
di. Kendinden iki yaş küçük karde-
şi için bir şey yapamamanın çare-
sizliğini yaşıyordu. Başvurmadık
kapı, derdini anlatmadık insan kal-
mamıştı.
Onun omuzlarına bu yükü bu ül-
kenin koşullan bindirmişti. Onün gi-
bi yüzlerce çocuk, genç, anne, ba-
ba yıllardır bir dramın, bir acının
parçası olmuşlardı. Bazı allelerin i-
ki üç çocugu, her biri farklı bir ce-
zaevinde, operasyonlarda, ölüm
oruçlannda ömürtüketiyorlardı. En
büyük yük ise dışandakilerin sırtına
biniyordu.
Eylem, Avrupa'nın herhangi bir
ülkesinde doğmuş olsaydı, bu acı-
lan yaşar mıydı? Orada gencecik
çocukları afış yapıştırdığı, duvarta-
ra yazı yazdığı için "terörist" sayan
bir yasa var mıydı? Bu yüzden on-
larca yıl hapis yatılır mıydı?
Eylem, "Bazılan bana terörist gö-
züyle bakıyor. Ben yalnızca içeri-
dekilerin insani koşullarda yaşamı-
nı sürdürmesini istiyorum. Karde-
şimi, babamı bağnma basmak isti-
yorum. Diğer ailelerin de çocukla-
nna kavuşmasını diliyorum. Bazen
en yakınlanma bile derdimi anlat-
makta güçlük çekiyorum. Ne olur
beni anlayın, bir şeyler yapın. Kar-
deşim ölüyor, ölüyorlar"d\yor.
Eylem'in çaresiz ve güzel gözle-
rine baktım. Bir şeyler yapamama-
nın çaresizliği, canımı yaktı. Onu
yolcu ettim. Masama oturdum ve o-
nun öyküsünü yazmaya karar ver-
dim. Eylem'in öyküsü Sibel Can'la-
nn, Gülben Ergen'lerin öykusün-
den farklıydı. Onunki de bir Türkiye
öyküsüydü. Görüp bilmek isteme-
diğimiz...