Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAVTA CUMHURİVET 4KASJM2001PAZAR
8 PAZAR Y4ZILARI
İki yanlışın g übirhalkUzun yıllar almış araştırmanın sonuçlan
geçen cuma günü açıklanacak, hem Ingiliz
hem de dünya kamuoyu, deli dana hastalığına
ilişkin yeni bilgiler duyacaktı. Böylelüde
hastalığın sadece danalarda değil koyunlarda
da olduğunu öğrenmiş olacaktık. Çünkü bir
grup bilim adamı menfur hastalığın
koyunJarda da görülebileceği olasılığı üzerine
yıllardır araştırma yapıyorlardı. Cuma günü
yapılacak açıklama apar topar ıptal edildi,
hem de tüm sonuçlanyla birlikte. Sen kalk
koyun beynini inceliyorum diye sığır beyni
iizerinde çalış ve bunun farkına varma. Hem
de tam 5 yıldır. fptalin nedeni bu. tngiliz
bilim çevreleri en temel kasaplık
bilgilerinden bile yoksun şu "bir grup bilim
adamı" yüzünden fena halde kepaze olmuş
durumda. Araştırmayı yürüten de
Edinburgh'dakı Hayvan Sağlığı Enstitüsü.
Hatayı. DNA testiyle ortaya çıkaranlar ise
hükümete bağlı bilim adamlan. Yani devlet,
bağımsız bilim karşısında zafer kazanmış
bulunuyor. "Rezalet", "Nasl ohır" vb.
haykınşlar arasında, yapılanın bir yanlışlık
olduğu sonucuna vanldı sonunda. Ne
diyebilirlerdi ki başka? tngilizlerin Damien
Hirst adh deli dolu, genç bir sanatçılan var.
Modern sanatın en tanınmış adlanndan biri.
Buna 1995 'te Turner ödülü de verildi hatta.
"Yaşayan birinin beyninde fiziksel ölümün
imkânsızuğı" adlı eserinde, kalktı bir
köpekbalığını sergiledi. Yani o kadar
modern! Hirst son sergisini Londra"da
Eyestorm Gallery'de açrmştı. Açılış partisi
çılgınca geçtiği için davetliler ortalığı fena
dağıttılar. Temizlik görevlilen ertesi sabah
gelip topladılar her yeri. EmanueJ Asare adlı
bir temızlikçı Hirst'ün eserim, diğer çöplerle
birlıkte attı. Olay ertesi gün fark edilebildi.
Temizlıkçi. "Nereden büeyim, sanat eseri gibi
görünınüyordu'' diyerek savundu kendini. En
şenlikh açıklamayı da galerinin sözcüsü
yaptı: "Temiziikeinin davramsı neyin sanat
oldugu ya da olmadjğj tarüşmasına yeni bir
boyut getirebiKr." Çöpe giden sanat eseri,
atıldar, eski eşyalar, sigara izmaritleri ve
LONORA
MUSTAFA
ERDEMOL
ruvalet kâğıdı
kullanılarak
yapılmıştı. Bu tür
"facialara" zaman
zaman rastlanıyor.
1980'dede olmuş
meğer. Almanya'da
tt
çok kirti bir
kuveti" sergileyen
sanatçı Joseph Beuvs'un eseri, bir temizlik
görevlisi tarafından "pınl pınl" parlatılmış.
Sonuçta Eyestorm Gallery temizlik
görevlisinin yaptığı da bir yanlışlık. Geçen
günlerde de Ingiltere İçişleri Bakanhğı
görevlilerinden biri. iş çıkışı bir iki tek atıp
rahatlamak için girdiği birahanede evrak
çantasını unutup çıktı. Bakanlık, içinde
göçmenlerle ilgili bilgiler olan çantayı
bulanlardan getirmelerini gazetelere verdiği
ilanla rica etti. Dalgın görevlinin akıbeti
konusunda bir bilgim yok. Sonuncusu
dalgınJıktan, diğerleri de ıhmalden
kaynaklanan bu yanhşhklann okuduğunuz bu
yazıya konu olmalan, ABD'nin
Afganistan'da sivilleri "yannşhkJa", hem de
iki kez bombaladığı zamana denk geldi. Ne
ilgisi var, demeyın. ABD'nin Afganistan"ı
bombalamasuun terörle ne kadar ilgisi varsa,
bu yanlışlıklann da birbiriyle o kadar ilgisi
var. "Yanhşhk" gerekçesinin zamana ve
zemine göre değişen yani oldugunu
söylemeye çalışıyorum. Herkes bunun böyle
oldugunu elberte bilir. Lafım, bildilderi halde
ABD'nin savaşta bile olsa böyle bir yanlışlığı
yapma dikkatsizliğine ses çıkarmayanlaradır.
"Sanat eseri oldugunu bUmiyordum,
yanhşhkla amm" gerekçesi temizlik
görevlısıni "temize" çıkarmış olabilir. Galeri
sözcüsü de "Çerden çöpten eser yapıbrsa
böyle olur" demeye getirmedi mi
açıklamasında? Temizlikçınuı gerekçesi,
yaptığı işten kaynaklanan, "Aolacak bir şey
gördüm mü atarun" gibi güçlü bir hakhlığa
sahip. Temizlikçiyi bu mantığından ötürü
yargılayacak bir yasa maddesi yok. Ama
savaşan taraflan bağlayan kurallar var. Söz
konusu taraflar temizlik görevlisi gibi
düşünürlerse ne olacak halüniz? Peki biz
temizlikçiye gösterilen anlayışı ABD'ye de
gösterirsek iyi mi yapmış oluruz? Giderek
"Afgan halkı da ortahkta dolaşmasaydı"
deyip, galeri sözcüsü gibi düşünmüş olmaz
mıyız? Ingiliz bilim adamlannın yanlışlığı
geçici de olsa bilimciye olan güveni, temizlik
görevlilerinin yanlışlığı kimi sanat eserlerini,
İçişleri BakanJığı görevlisinin yanlışlığı
ülkede yaşayan göçmenlerin -belki de-
gelecekJerini, ABD'nin iki kez yaptığı
yanlışlık da koca bir halkı yok ediyor.
Yanlışlık tüm bunlann ortak gerekçesi oluyor.
Şu savaş yanlısı genel yayın yönetmenleri ve
yazarlar, hayatlannda hiç mi ÖSS'ye
katılmadılar? îki yanlışın bir doğruyu
götürdüğünü hiç değilse orada öğrenirlerdi de
"îki vanhşuT bir halkı götürüşünün ne
demek oldugunu kavrarruş olurlardı.
Yanlışlıkla arada kaynayıp gideceğiz, en
çok bundan korktıyorum.
meralandkemairanetscapeonline.co.uk
Bu yazıya
başlık koymak
gerekseydi...
Bu yazıya bir başlık koymak gerekseydi,
"Odalarda yaşanan tek Idşflik hayatJar"
başlık olarak seçilebilırdi. Başlık tam
olarak açıklayamasa da aslında dikkat
çekilmek istenen konu, Türkiye'de
yaşanan ağır ekonomik krizin yurt dışına,
özellikle New York'a yansıması, kısaca
beyin göçü. Pazar günü biraz rahatlamak
üzere gazetesini eline alıp koltuğa
oturanlann canı belki biraz sdalacak
ama, New York'ta yaşanan birgelişmeye
dikkat çekmenin zamanı. New York, dıni,
dili, ırkı ne olursa olsun, her yaştan ve
meslekten insanın bir arada yaşadığı ve
bu özelliğiyle de dünya üzerindeki farkh
kentlerden biri. Doğma büyüme New
Yorklu olanlar dışında. bu kentte yaşayan
kime sorarsanız sorun, ortak bir amaçlan
var: Daha iyi yaşam koşullanna sahip
olmak ve gelecek için para kazanmak.
New York bu özelliğiyle önemli bir
çekim merkezi. Amerikalılann yapmak
istemediği işler, göçmenler için her
zaman firsat yaratmış. Kentte şöyle bir
dolaştığınızda bile bu durumu
gözlemlemeniz mümkün. Kuru
temizleme Çinlilerüı, kuafbr ve berberlik
Japonlann, tezgâhtarlık, garsonluk ve
kasiyerlik gibi işler de Latin
Amerikalılann ve îspanyol kökenlilerin
egemenliğüıde. Neredeyse her etnik
kökenden gelenler, kentin belli yerlerinde
toplanmışlar ve kendi âdetlerini
sürdürerek yaşıyorlar. New York'un
Chınatown bölgesinde doğmuş, şu anda
20 yaşında olan. ama tek kelime îngilizce
bilmeyen bir garsona rastladığımda,
durumun
NEW YORK gariphği
karşısında
uzun süre
düşündüm.
Fakat asıl
ZÜLAL dikkat çeken
KALKANDELEN n
okta,Asyaya
— — — — — — da Latin
Amerika
kökenlilerin eğitim düzeylerinin genelde
yüksek olmayışı. Belki ülkelerinde de
aynı ışleri yaparak yaşayacak olanlar.
hayat şartlannın daha iyi olması
nedenıyle New York'ta yaşamayı tercih
edi>orlar. Bu kanşım içinde Türklerin
yerini görmeye çahştığınızda, tam
beliıgin oknayan bir durumla
karşılaşıyorsunuz.
Türklerin aralannda sıkı bağlar yok,
yaşadıklan özel bir bölge yok, herhangi
bir ijkolunu ellerine geçirmiş de değiIJer.
Fakat New York'taki TürkJer, büyük
öl;üde eğitim düzeyi yüksek gençler.
Tûrhye'deki ekonomık kriz sonrasında,
bı durum iyice belirgin bir hal aJmaya
başladı. Son 6 aydır bu kentte daha fazla
Turkle, özellilde genç Türkle
karşılaşmak mümkün. Ne anyorlar New
Ycıi'la? Ev değil, ancak oda
kralîyabildikleri, üniversite mezunu
obalar da Amerikalılann yapmak
isenediği işleri yapıp, onlann üçte biri
kadar para kazanabildikleri, bir milyon
yediyüz bin üranın ancak bir dolara
ka-şıiık geldiği Nevv York'ta. "Mmar
gs-SM", "mühendis kasiyer'' ya da
"arfcat tezgâhtar" olmanın dayanümaz
çeaaliği mi var, yoksa dayanılmaz
ağri|ı mı? Türldye'deki ekonomik
krzn en ağır yanlanndan birisi, sosyal
almca yarattığı çöküntü. Nevv York,
kad kendine bakmaya yetecek bir iş
bu'anayanlann şanslannı denedikleri
kathtfen yalnızca birisi. Bir markette
ksrer olarak çalışan ODTÜ Tarih
Bilünü mezunu bir gencin içinde
bıiınduğu durumu büyük bir sükûnetle
ka>u edişi, bir çığlıktan daha etkileyici.
Nfv. Vbrk'ta bir seyler değişiyor, artık bu
katt daha fazla Türk var. Küçüklüğü
ddajısıyla Rus uzay istasyonuna ahf
ya>âak adını MIR koyduİdan odalannda
yjja;an ve gelecek arayan genç Türkler.
İKVntit ^e w
York'ta, 11 EyhıTdevurulanîkizKuleJer'inenkaandakiaramaçahşınalannalasıtiama
Ibyunl getirihnesiıüprotesto edenftfaryecüerlepolisarasındaçıkankavgada5pofc hafifyaralanırken
12 Jdşi gözaJüna alındL Ödz Kuleler'üı enkazmdaki arama çabşmalan. güvenÛkgerekçesiyle sınırlandınhnıştL Enkazaltmda kalan
arkadaşlannuı cesetlerûıi bulmak için çalışan itfaiyeciler bu karan protesto için öneeki gün Beledhc Saravı'nın önünden enkaza
kadaryürüdü. Polisin, barikatlan aşıp enkaza giren itfaiyecileri engeOemeye çahşması üzerine yaşanan itis kakışta 5 polis memuru
hafif yaralandı. 11 Eylül'de 347 itfaiveci enkaz alünda kalmıştL (AP)
Ben Danimarkalı, sen Müslüman
Danimarka'da yaşamaya başladığım
günden beri kimlik sorunum oünamıştı.
Yenne göre Türk oluyordum,
sorulduğunda Müslüman olduğumu
söylüyordum, çokJukJa da kendimi
mesleğimle tanımlıyordum. Laf iûtbola
geldiğinde ise Galatasaray taraftarlığı da
birdenbire benim için kimlik halıne
geliyordu. Bugüne kadar ne benim için
ne de Danimarkalı dostlanm için
kimliğim sorun oluşturuyordu. 11
Eylül 'den bu yana ben bir kimlik sorunu
yaşamaya başladım, zira durup dururken
dünyadaki bir milyar Müslümandan
sadece birisi oldum. Danimarkalı
dostlanm Islam hakkında akıllanna
takılan her şeyi sormaya başladılar.
Merak effikleri şeyleri bana sorarken
benim yanıtımı merak etmediklerini, o
sorunun cevabını bana kendileri vermek
için o sorulan sordukJanm da öğrendün.
Benim verdiğim her yanıta, "Hayır
ama~" diye başlayan itirazdan sonra
kulaktan dolma bilgilerini bana iletmeye
başladılar. Danimarkahlar artık
tanıdıkJan bir Müslümanla karşılaşuıca
îslam dinini daha yakından tammak için
o tanıdıkJan ile tartışmaya başladılar.
Ancak bu tartışmayı yaparken tanıdıklan
Müslümanlann karşılanna kendileri
dinsel kimlikleri ile değil de, ulusal
kimhkleri ile çıkıyorlar.
Danimarkalılann, Islam kültürü
karşısına koyduklan ve kısaca "bizim
değerlerimiz" olarak adlandırdıklan
değerlerin çoğu ise son yüzyılda ortaya
çıkmış akımlar. Işçi hareketinin başanya
ulaşması sonucu yerleşmiş sosyal
demokrasi, yetmişli yıllarda başanya
ulaşan kadm hakJan mücadelesi ve
bunun sonucu eğitimden iş dünyasına,
Danimarka toplumunun iliklerine kadar
işlemiş olan sosyal demokrasi ve kadın-
erkek eşitliği. Batı toplumlannda bugün
değerler olarak adlandmJan kavramlar
sanayileşmenin getirdiği sosyal
tartışmalar sonucu oluşmuş kurallar
birlikteliğidir. Bunlann tarihsel
Hıristiyan kültürü ile
bağlarnlandınlmasına da doğal olarak
hiç rastlanmıyor. Bu değerler tabii ki
küçümsenecek değerler değil, ancak
1400 yıllık bir değerler sistemi ve bunun
sonucu oluşan Islami kültürün karşısına
kutup olarak yerleştirildiği zaman retorik
bir tutarsızlık yaşanıyor, kaldı ki
yukanda da belirttiğimiz gibi Islami
değerleri savnnmak "zorunda kalan"
kişiler kökenleri nedenıyle o sandalyeye
orurtulup birçok yanıtı imkânsız soru ile
karşı karşıya bırakılıyorlar. Sosyal
bilincin Kuzey AvTupa ülkelerindeki
kadar yaygın ohnadığı Güney Amerika
ülkelerine bakarsak ne demek
istediğimiz
KOPENHAC
SADİ
TEKELİOĞLU
daha da net
aniaşılacaktır.
Güney
Amenka
ülkelerinin
hepsi
Huisriyan olup
— — — — — — — — ı siyasi
tercihlerinde
ise çoğunlukla sağa eğilimlidir. Güney
Amerika'da öne çıkan ve ekonomik
paylaşımı belirleyen prensipler Kuzey
Avrupa'daki sosyal refah değerleri ile
aynı değildir. Böyle bir durumda
homojen bir grup olarak görülen
Müslümanlarla Hıristiyanlık mı, sosyal
demokrasi mi, yoksa her Batıh ülkenin
kendi ulusal kimlikleri mi karşı karşıya
gelecektir? Islamın karşısuıa konulan
değerlerin HıristiyanJık değerleri
ohnadığı. Güney Amerika ile Kuzey ve
Batı Avrupa karşılaştınlınca da ortaya
çıkmaktadır. Tıpkı bunun gibi Kuzey
Afhkalı bir Müslümanla, Türk bir
Müslümanın değerleri de farklıdır. Her
ne kadar karşılaştınhnası yapılan bu
gruplar belli bir dinin çatısı altuıda da
olsalar. Danimarka'da devam eden
tartışmalarda, Islami değerler birdenbire
sosyal demokrasi, ifade özgürlüğü,
kadın-erkek eşitliği gibi çağdaş Avrupa
değerlerinin karşısma konuyor, eknalarla
armutlar çarpılıyor. Böyle
tartışmalardan, ne oldugu belli olmayan,
ancak çoğulcu toplum ile ülkedeki
yabancılan birbirinden uzaklaştıran bir
sonuç ortaya çıkıyor. Bu kadar çapsızca
devam eden tartışmalar sonucunda yeni
yeni toplumla kaynaşmaya başlayan
göçmenlerin önüne yeni bir engel çıktı.
Bankalara kredi için başvuran
yabancılara ret yanıtı verilmeye başlandı.
Birçok işyerinde yabancılann
birbirleriyle kendi dıllerinde sohbet
etmeleri yasaklandı. Büyük kentlerde
yabancılara (Müslümanlara) ait işyerleri
kundaklandı. Bunlann nedeni ise
medyada ve sokaktaki halk arasında
yaygm olan ve bugünlerde de gittikçe
yeşeren bilgisizlik. Bilgisizlik o kadar
ileri boyutta ki, iyi niyetle yapıünış
programlar bile önyargılann oluşmasuıa
neden oluyor. Örneğin, şu ifadeye bakın,
"Müslümanlann Tannsı'na Allah adı
verilir''. Bu yanlışa yönlendıren bilgiye
herhangi bir okulda, bir radyo ya da
televizyon programında rastlamak
mümkün ve bu bilgiyi tüketen
Danimarkahlar da artık Müslümanlann,
kendilerininkinden farkJı bir Tann'ya
tapındıklannı düşünmeye başladılar.
Yahıızca farklı bir Tann'ya tapınmak
bile psikolojik olarak mesafe yaratan bir
unsur iken, tartışmalann geri kalanmda
ne gibi önyargılann havada uçuştuğunu
vann siz hesaplaym. Ben artık işte bu
nedenlerle Danimarkahlarla
tartışmalanmı askıya aldım. Kimliğune
kendimin karar vereceğim günlerin
gehnesini bekliyorum.
'Bir hatırlatma;
herkes ne söylediğine
dikkat etsin'
11 Eylül olayının ardından
medyada olan bitem
izlemek ilginç bir deneyim
oldu herkes için. Olayın
kendisini dakika dakıka
izledik dehşet ve
şaşkınlıkla, önce amatör
kameralann aldığı
rastlantısal görünrüler ve
hemen ardından da
profesyonel yayınlar
başladı. Bütün dünya
televizyonlann başından
kalkamadı günlerce.
Olay gününden itibaren
hemen tüm reklamlann
yayından kaldınldığı ve
henüz yeni yeni normal
yayın düzenine geçen
Amerikan kanallannda,
şimdi program aralannda
uyku hapı reklamlanna
rasthyorsunuz. "Geceleri
u>ıımakta zoıiuk çeken biz
Amerikalıiar için" diyor
reklam, hedef kıtleyi tam
kalbinden vurarak. Tüm
programlann tek konusu
11 Eylül sabahı. Herkes
neler oldugunu beynine
kazıdı, uçaklann binalara
girişini yüzlerce defa
seyrettik. Yorumlar,
oturumlar, uçaklar, politika
uzmanlan, ABD Başkanı,
uçaklar. teröristler,
yorumlar, tekrar uçaklar.,.
Şimdilerde kaybolan
hayatlann hikâyeleri birbiri
arduıa veriliyor ya da
hayatta
kahnayı
başaranlann
hikâyelen.
Reklamlar
"Biz
Amerikalıiar
biriikteyiz,
diyor, otobüs duraklannda
kocaman posterler üstünde
Amerikan bayraklan ile
"Biz hep birlikte aynı sözü
söyleriz" diyor. Evlerde,
dükkânlarda bayraklar
dalgalanıyor. Benmerkezci
Amerikan haüa şimdi
kendini ilk defa
savunmasız ve güçsüz
hissediyor ve kendisine
gösterilen bu değerlere
sımsıkı sanlıyor. Bugüne
değin Afganistan diye bir
ülkeden haberi dahi
olmayan Amerikalıiar
şimdi bu ülkenin ve
komşulannın haritadaki
yerini öğreniyorlar
istemeye istemeye. Ama
onlara, bugün bu saldınyı
yaptüdan için şeytanla
özdeşleştirdikieri bu grup
ile geçmişte nasıl bir ilişki
içinde oldukJannı ve neyi
ekersen onu biçeceğini
kimse söylemiyor. Bütün
bunlar oladursun.
medyarun üstünde
konuştuğu, daha doğrusu
konuşamadığı ba^ka şeyler
de oluyor ABD'de. George
Bush'unhalkailk
konuşmasında bahsettiği
demokrasi ve özgürlükJer
ühkesi Amerika'da, bazı
gazeteciler koroyla birlikte
şarkı söylemedikleri için
işlerinden oldular. Önce iki
gazete yazan görüşleri
yüzünden işten çıkanldılar.
"Walk Iike an Egjptian",
"Ameriean Pie" gibi bazı
şarkılar radyo ve
televizyonlann yayın
listelerinden düşürüldüler,
Bush hakkındaki
karikatürler kaldınldı ve
yine, Bush'un saldından
sonra "korkmuş bir çocuk
gibi" kaçtığuıı yazan iki
köşe yazan da işlerinden
çıkanldı. Ardından
"PoHticall> Incorrect" adlı
popüler sohbet programı
17 TV kanalı tarafından
yayından kaldınldı. Nedeni
de, program sunucusunun
Bush'un teröristleri
korkaJdar şeidinde
niteleyen konuşmasma
karşılık, asıl korkaklann
Amerikalıiar oldugunu ima
etmesi oldu. The New
Yorker dergisinde de yazar
Susan Sontag, kimin
korkak kimin korkak
olmadığını bir başka dille
anlatıyordu. Yazar.
yönetıcilerin ve medya
yorumculannın gerçekleri
saptınp her şeyi sadece
kendi haklılığı üstüne
kuran tavnna işaret ederek
olgunlaşmamış bir
demokrasi örneği
sunduklannı belirtiyordu.
Sontag'ın da gazete ve
dergilerde yerden yere
vurulması ve tehditler
alması için çok
zaman geçmesi
gerekmedi.
The New
Republic
dergisinin
editörü, yazan
^ ^ ^ ^ ^ ^ Usame bin
" " " " " " " " Ladin ve
Saddam Hüseyin ile aynı
kefeye koydu. Amerika'da
basın ve konuşma
özgürlüğünün böylesi kriz
zamanlarında nasıl
kısıtlanabileceğini daha
güzel anlatamayacak bir
demeç de Bush'un basın
sözcüsünden geldi: "Bütün
Amerikanlara bir
hadriatma; herkes ne
söylediğine ve ne yapüğına
diİdtat etsin. Şimdi böyle
yorumlar için uygun bir
zaman değiL" Zaten
basının çoğunluğu bu
açıklamadan önce oto-
sansürü başlatmıştı bile.
Anlaşılan Amerikan halkı
şu anda duymak
istediklerinden başka bir
şeyler söyleyen kimseyi
hoş görecek veya kulak
kabartacak durumda değil,
Başkan hakkındaki bir
eleştiri bile, sahibini vatan
haini durumuna
sokabiliyor. Serinkanlı
düşünen bazı Amerikalıiar
soruyorlar; 'Demokratik
yaşanümıza ara mı
verryoruz'. Herhalde,
teröristler bu saldınyı
planlarken dünyaya
kendini demokrasi ve
özgürlüğün temsilcisi
olarak sunan süper güce
verecekleri zarann bu
detayını
hesaplamamışlardı.
TORONTO
BERNA
DEMtRYOL