15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAVTA CUMHURİVET 4KASJM2001PAZAR 8 PAZAR Y4ZILARI İki yanlışın g übirhalkUzun yıllar almış araştırmanın sonuçlan geçen cuma günü açıklanacak, hem Ingiliz hem de dünya kamuoyu, deli dana hastalığına ilişkin yeni bilgiler duyacaktı. Böylelüde hastalığın sadece danalarda değil koyunlarda da olduğunu öğrenmiş olacaktık. Çünkü bir grup bilim adamı menfur hastalığın koyunJarda da görülebileceği olasılığı üzerine yıllardır araştırma yapıyorlardı. Cuma günü yapılacak açıklama apar topar ıptal edildi, hem de tüm sonuçlanyla birlikte. Sen kalk koyun beynini inceliyorum diye sığır beyni iizerinde çalış ve bunun farkına varma. Hem de tam 5 yıldır. fptalin nedeni bu. tngiliz bilim çevreleri en temel kasaplık bilgilerinden bile yoksun şu "bir grup bilim adamı" yüzünden fena halde kepaze olmuş durumda. Araştırmayı yürüten de Edinburgh'dakı Hayvan Sağlığı Enstitüsü. Hatayı. DNA testiyle ortaya çıkaranlar ise hükümete bağlı bilim adamlan. Yani devlet, bağımsız bilim karşısında zafer kazanmış bulunuyor. "Rezalet", "Nasl ohır" vb. haykınşlar arasında, yapılanın bir yanlışlık olduğu sonucuna vanldı sonunda. Ne diyebilirlerdi ki başka? tngilizlerin Damien Hirst adh deli dolu, genç bir sanatçılan var. Modern sanatın en tanınmış adlanndan biri. Buna 1995 'te Turner ödülü de verildi hatta. "Yaşayan birinin beyninde fiziksel ölümün imkânsızuğı" adlı eserinde, kalktı bir köpekbalığını sergiledi. Yani o kadar modern! Hirst son sergisini Londra"da Eyestorm Gallery'de açrmştı. Açılış partisi çılgınca geçtiği için davetliler ortalığı fena dağıttılar. Temizlik görevlilen ertesi sabah gelip topladılar her yeri. EmanueJ Asare adlı bir temızlikçı Hirst'ün eserim, diğer çöplerle birlıkte attı. Olay ertesi gün fark edilebildi. Temizlıkçi. "Nereden büeyim, sanat eseri gibi görünınüyordu'' diyerek savundu kendini. En şenlikh açıklamayı da galerinin sözcüsü yaptı: "Temiziikeinin davramsı neyin sanat oldugu ya da olmadjğj tarüşmasına yeni bir boyut getirebiKr." Çöpe giden sanat eseri, atıldar, eski eşyalar, sigara izmaritleri ve LONORA MUSTAFA ERDEMOL ruvalet kâğıdı kullanılarak yapılmıştı. Bu tür "facialara" zaman zaman rastlanıyor. 1980'dede olmuş meğer. Almanya'da tt çok kirti bir kuveti" sergileyen sanatçı Joseph Beuvs'un eseri, bir temizlik görevlisi tarafından "pınl pınl" parlatılmış. Sonuçta Eyestorm Gallery temizlik görevlisinin yaptığı da bir yanlışlık. Geçen günlerde de Ingiltere İçişleri Bakanhğı görevlilerinden biri. iş çıkışı bir iki tek atıp rahatlamak için girdiği birahanede evrak çantasını unutup çıktı. Bakanlık, içinde göçmenlerle ilgili bilgiler olan çantayı bulanlardan getirmelerini gazetelere verdiği ilanla rica etti. Dalgın görevlinin akıbeti konusunda bir bilgim yok. Sonuncusu dalgınJıktan, diğerleri de ıhmalden kaynaklanan bu yanhşhklann okuduğunuz bu yazıya konu olmalan, ABD'nin Afganistan'da sivilleri "yannşhkJa", hem de iki kez bombaladığı zamana denk geldi. Ne ilgisi var, demeyın. ABD'nin Afganistan"ı bombalamasuun terörle ne kadar ilgisi varsa, bu yanlışlıklann da birbiriyle o kadar ilgisi var. "Yanhşhk" gerekçesinin zamana ve zemine göre değişen yani oldugunu söylemeye çalışıyorum. Herkes bunun böyle oldugunu elberte bilir. Lafım, bildilderi halde ABD'nin savaşta bile olsa böyle bir yanlışlığı yapma dikkatsizliğine ses çıkarmayanlaradır. "Sanat eseri oldugunu bUmiyordum, yanhşhkla amm" gerekçesi temizlik görevlısıni "temize" çıkarmış olabilir. Galeri sözcüsü de "Çerden çöpten eser yapıbrsa böyle olur" demeye getirmedi mi açıklamasında? Temizlikçınuı gerekçesi, yaptığı işten kaynaklanan, "Aolacak bir şey gördüm mü atarun" gibi güçlü bir hakhlığa sahip. Temizlikçiyi bu mantığından ötürü yargılayacak bir yasa maddesi yok. Ama savaşan taraflan bağlayan kurallar var. Söz konusu taraflar temizlik görevlisi gibi düşünürlerse ne olacak halüniz? Peki biz temizlikçiye gösterilen anlayışı ABD'ye de gösterirsek iyi mi yapmış oluruz? Giderek "Afgan halkı da ortahkta dolaşmasaydı" deyip, galeri sözcüsü gibi düşünmüş olmaz mıyız? Ingiliz bilim adamlannın yanlışlığı geçici de olsa bilimciye olan güveni, temizlik görevlilerinin yanlışlığı kimi sanat eserlerini, İçişleri BakanJığı görevlisinin yanlışlığı ülkede yaşayan göçmenlerin -belki de- gelecekJerini, ABD'nin iki kez yaptığı yanlışlık da koca bir halkı yok ediyor. Yanlışlık tüm bunlann ortak gerekçesi oluyor. Şu savaş yanlısı genel yayın yönetmenleri ve yazarlar, hayatlannda hiç mi ÖSS'ye katılmadılar? îki yanlışın bir doğruyu götürdüğünü hiç değilse orada öğrenirlerdi de "îki vanhşuT bir halkı götürüşünün ne demek oldugunu kavrarruş olurlardı. Yanlışlıkla arada kaynayıp gideceğiz, en çok bundan korktıyorum. meralandkemairanetscapeonline.co.uk Bu yazıya başlık koymak gerekseydi... Bu yazıya bir başlık koymak gerekseydi, "Odalarda yaşanan tek Idşflik hayatJar" başlık olarak seçilebilırdi. Başlık tam olarak açıklayamasa da aslında dikkat çekilmek istenen konu, Türkiye'de yaşanan ağır ekonomik krizin yurt dışına, özellikle New York'a yansıması, kısaca beyin göçü. Pazar günü biraz rahatlamak üzere gazetesini eline alıp koltuğa oturanlann canı belki biraz sdalacak ama, New York'ta yaşanan birgelişmeye dikkat çekmenin zamanı. New York, dıni, dili, ırkı ne olursa olsun, her yaştan ve meslekten insanın bir arada yaşadığı ve bu özelliğiyle de dünya üzerindeki farkh kentlerden biri. Doğma büyüme New Yorklu olanlar dışında. bu kentte yaşayan kime sorarsanız sorun, ortak bir amaçlan var: Daha iyi yaşam koşullanna sahip olmak ve gelecek için para kazanmak. New York bu özelliğiyle önemli bir çekim merkezi. Amerikalılann yapmak istemediği işler, göçmenler için her zaman firsat yaratmış. Kentte şöyle bir dolaştığınızda bile bu durumu gözlemlemeniz mümkün. Kuru temizleme Çinlilerüı, kuafbr ve berberlik Japonlann, tezgâhtarlık, garsonluk ve kasiyerlik gibi işler de Latin Amerikalılann ve îspanyol kökenlilerin egemenliğüıde. Neredeyse her etnik kökenden gelenler, kentin belli yerlerinde toplanmışlar ve kendi âdetlerini sürdürerek yaşıyorlar. New York'un Chınatown bölgesinde doğmuş, şu anda 20 yaşında olan. ama tek kelime îngilizce bilmeyen bir garsona rastladığımda, durumun NEW YORK gariphği karşısında uzun süre düşündüm. Fakat asıl ZÜLAL dikkat çeken KALKANDELEN n okta,Asyaya — — — — — — da Latin Amerika kökenlilerin eğitim düzeylerinin genelde yüksek olmayışı. Belki ülkelerinde de aynı ışleri yaparak yaşayacak olanlar. hayat şartlannın daha iyi olması nedenıyle New York'ta yaşamayı tercih edi>orlar. Bu kanşım içinde Türklerin yerini görmeye çahştığınızda, tam beliıgin oknayan bir durumla karşılaşıyorsunuz. Türklerin aralannda sıkı bağlar yok, yaşadıklan özel bir bölge yok, herhangi bir ijkolunu ellerine geçirmiş de değiIJer. Fakat New York'taki TürkJer, büyük öl;üde eğitim düzeyi yüksek gençler. Tûrhye'deki ekonomık kriz sonrasında, bı durum iyice belirgin bir hal aJmaya başladı. Son 6 aydır bu kentte daha fazla Turkle, özellilde genç Türkle karşılaşmak mümkün. Ne anyorlar New Ycıi'la? Ev değil, ancak oda kralîyabildikleri, üniversite mezunu obalar da Amerikalılann yapmak isenediği işleri yapıp, onlann üçte biri kadar para kazanabildikleri, bir milyon yediyüz bin üranın ancak bir dolara ka-şıiık geldiği Nevv York'ta. "Mmar gs-SM", "mühendis kasiyer'' ya da "arfcat tezgâhtar" olmanın dayanümaz çeaaliği mi var, yoksa dayanılmaz ağri|ı mı? Türldye'deki ekonomik krzn en ağır yanlanndan birisi, sosyal almca yarattığı çöküntü. Nevv York, kad kendine bakmaya yetecek bir iş bu'anayanlann şanslannı denedikleri kathtfen yalnızca birisi. Bir markette ksrer olarak çalışan ODTÜ Tarih Bilünü mezunu bir gencin içinde bıiınduğu durumu büyük bir sükûnetle ka>u edişi, bir çığlıktan daha etkileyici. Nfv. Vbrk'ta bir seyler değişiyor, artık bu katt daha fazla Türk var. Küçüklüğü ddajısıyla Rus uzay istasyonuna ahf ya>âak adını MIR koyduİdan odalannda yjja;an ve gelecek arayan genç Türkler. İKVntit ^e w York'ta, 11 EyhıTdevurulanîkizKuleJer'inenkaandakiaramaçahşınalannalasıtiama Ibyunl getirihnesiıüprotesto edenftfaryecüerlepolisarasındaçıkankavgada5pofc hafifyaralanırken 12 Jdşi gözaJüna alındL Ödz Kuleler'üı enkazmdaki arama çabşmalan. güvenÛkgerekçesiyle sınırlandınhnıştL Enkazaltmda kalan arkadaşlannuı cesetlerûıi bulmak için çalışan itfaiyeciler bu karan protesto için öneeki gün Beledhc Saravı'nın önünden enkaza kadaryürüdü. Polisin, barikatlan aşıp enkaza giren itfaiyecileri engeOemeye çahşması üzerine yaşanan itis kakışta 5 polis memuru hafif yaralandı. 11 Eylül'de 347 itfaiveci enkaz alünda kalmıştL (AP) Ben Danimarkalı, sen Müslüman Danimarka'da yaşamaya başladığım günden beri kimlik sorunum oünamıştı. Yenne göre Türk oluyordum, sorulduğunda Müslüman olduğumu söylüyordum, çokJukJa da kendimi mesleğimle tanımlıyordum. Laf iûtbola geldiğinde ise Galatasaray taraftarlığı da birdenbire benim için kimlik halıne geliyordu. Bugüne kadar ne benim için ne de Danimarkalı dostlanm için kimliğim sorun oluşturuyordu. 11 Eylül 'den bu yana ben bir kimlik sorunu yaşamaya başladım, zira durup dururken dünyadaki bir milyar Müslümandan sadece birisi oldum. Danimarkalı dostlanm Islam hakkında akıllanna takılan her şeyi sormaya başladılar. Merak effikleri şeyleri bana sorarken benim yanıtımı merak etmediklerini, o sorunun cevabını bana kendileri vermek için o sorulan sordukJanm da öğrendün. Benim verdiğim her yanıta, "Hayır ama~" diye başlayan itirazdan sonra kulaktan dolma bilgilerini bana iletmeye başladılar. Danimarkahlar artık tanıdıkJan bir Müslümanla karşılaşuıca îslam dinini daha yakından tammak için o tanıdıkJan ile tartışmaya başladılar. Ancak bu tartışmayı yaparken tanıdıklan Müslümanlann karşılanna kendileri dinsel kimlikleri ile değil de, ulusal kimhkleri ile çıkıyorlar. Danimarkalılann, Islam kültürü karşısına koyduklan ve kısaca "bizim değerlerimiz" olarak adlandırdıklan değerlerin çoğu ise son yüzyılda ortaya çıkmış akımlar. Işçi hareketinin başanya ulaşması sonucu yerleşmiş sosyal demokrasi, yetmişli yıllarda başanya ulaşan kadm hakJan mücadelesi ve bunun sonucu eğitimden iş dünyasına, Danimarka toplumunun iliklerine kadar işlemiş olan sosyal demokrasi ve kadın- erkek eşitliği. Batı toplumlannda bugün değerler olarak adlandmJan kavramlar sanayileşmenin getirdiği sosyal tartışmalar sonucu oluşmuş kurallar birlikteliğidir. Bunlann tarihsel Hıristiyan kültürü ile bağlarnlandınlmasına da doğal olarak hiç rastlanmıyor. Bu değerler tabii ki küçümsenecek değerler değil, ancak 1400 yıllık bir değerler sistemi ve bunun sonucu oluşan Islami kültürün karşısına kutup olarak yerleştirildiği zaman retorik bir tutarsızlık yaşanıyor, kaldı ki yukanda da belirttiğimiz gibi Islami değerleri savnnmak "zorunda kalan" kişiler kökenleri nedenıyle o sandalyeye orurtulup birçok yanıtı imkânsız soru ile karşı karşıya bırakılıyorlar. Sosyal bilincin Kuzey AvTupa ülkelerindeki kadar yaygın ohnadığı Güney Amerika ülkelerine bakarsak ne demek istediğimiz KOPENHAC SADİ TEKELİOĞLU daha da net aniaşılacaktır. Güney Amenka ülkelerinin hepsi Huisriyan olup — — — — — — — — ı siyasi tercihlerinde ise çoğunlukla sağa eğilimlidir. Güney Amerika'da öne çıkan ve ekonomik paylaşımı belirleyen prensipler Kuzey Avrupa'daki sosyal refah değerleri ile aynı değildir. Böyle bir durumda homojen bir grup olarak görülen Müslümanlarla Hıristiyanlık mı, sosyal demokrasi mi, yoksa her Batıh ülkenin kendi ulusal kimlikleri mi karşı karşıya gelecektir? Islamın karşısuıa konulan değerlerin HıristiyanJık değerleri ohnadığı. Güney Amerika ile Kuzey ve Batı Avrupa karşılaştınlınca da ortaya çıkmaktadır. Tıpkı bunun gibi Kuzey Afhkalı bir Müslümanla, Türk bir Müslümanın değerleri de farklıdır. Her ne kadar karşılaştınhnası yapılan bu gruplar belli bir dinin çatısı altuıda da olsalar. Danimarka'da devam eden tartışmalarda, Islami değerler birdenbire sosyal demokrasi, ifade özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği gibi çağdaş Avrupa değerlerinin karşısma konuyor, eknalarla armutlar çarpılıyor. Böyle tartışmalardan, ne oldugu belli olmayan, ancak çoğulcu toplum ile ülkedeki yabancılan birbirinden uzaklaştıran bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu kadar çapsızca devam eden tartışmalar sonucunda yeni yeni toplumla kaynaşmaya başlayan göçmenlerin önüne yeni bir engel çıktı. Bankalara kredi için başvuran yabancılara ret yanıtı verilmeye başlandı. Birçok işyerinde yabancılann birbirleriyle kendi dıllerinde sohbet etmeleri yasaklandı. Büyük kentlerde yabancılara (Müslümanlara) ait işyerleri kundaklandı. Bunlann nedeni ise medyada ve sokaktaki halk arasında yaygm olan ve bugünlerde de gittikçe yeşeren bilgisizlik. Bilgisizlik o kadar ileri boyutta ki, iyi niyetle yapıünış programlar bile önyargılann oluşmasuıa neden oluyor. Örneğin, şu ifadeye bakın, "Müslümanlann Tannsı'na Allah adı verilir''. Bu yanlışa yönlendıren bilgiye herhangi bir okulda, bir radyo ya da televizyon programında rastlamak mümkün ve bu bilgiyi tüketen Danimarkahlar da artık Müslümanlann, kendilerininkinden farkJı bir Tann'ya tapındıklannı düşünmeye başladılar. Yahıızca farklı bir Tann'ya tapınmak bile psikolojik olarak mesafe yaratan bir unsur iken, tartışmalann geri kalanmda ne gibi önyargılann havada uçuştuğunu vann siz hesaplaym. Ben artık işte bu nedenlerle Danimarkahlarla tartışmalanmı askıya aldım. Kimliğune kendimin karar vereceğim günlerin gehnesini bekliyorum. 'Bir hatırlatma; herkes ne söylediğine dikkat etsin' 11 Eylül olayının ardından medyada olan bitem izlemek ilginç bir deneyim oldu herkes için. Olayın kendisini dakika dakıka izledik dehşet ve şaşkınlıkla, önce amatör kameralann aldığı rastlantısal görünrüler ve hemen ardından da profesyonel yayınlar başladı. Bütün dünya televizyonlann başından kalkamadı günlerce. Olay gününden itibaren hemen tüm reklamlann yayından kaldınldığı ve henüz yeni yeni normal yayın düzenine geçen Amerikan kanallannda, şimdi program aralannda uyku hapı reklamlanna rasthyorsunuz. "Geceleri u>ıımakta zoıiuk çeken biz Amerikalıiar için" diyor reklam, hedef kıtleyi tam kalbinden vurarak. Tüm programlann tek konusu 11 Eylül sabahı. Herkes neler oldugunu beynine kazıdı, uçaklann binalara girişini yüzlerce defa seyrettik. Yorumlar, oturumlar, uçaklar, politika uzmanlan, ABD Başkanı, uçaklar. teröristler, yorumlar, tekrar uçaklar.,. Şimdilerde kaybolan hayatlann hikâyeleri birbiri arduıa veriliyor ya da hayatta kahnayı başaranlann hikâyelen. Reklamlar "Biz Amerikalıiar biriikteyiz, diyor, otobüs duraklannda kocaman posterler üstünde Amerikan bayraklan ile "Biz hep birlikte aynı sözü söyleriz" diyor. Evlerde, dükkânlarda bayraklar dalgalanıyor. Benmerkezci Amerikan haüa şimdi kendini ilk defa savunmasız ve güçsüz hissediyor ve kendisine gösterilen bu değerlere sımsıkı sanlıyor. Bugüne değin Afganistan diye bir ülkeden haberi dahi olmayan Amerikalıiar şimdi bu ülkenin ve komşulannın haritadaki yerini öğreniyorlar istemeye istemeye. Ama onlara, bugün bu saldınyı yaptüdan için şeytanla özdeşleştirdikieri bu grup ile geçmişte nasıl bir ilişki içinde oldukJannı ve neyi ekersen onu biçeceğini kimse söylemiyor. Bütün bunlar oladursun. medyarun üstünde konuştuğu, daha doğrusu konuşamadığı ba^ka şeyler de oluyor ABD'de. George Bush'unhalkailk konuşmasında bahsettiği demokrasi ve özgürlükJer ühkesi Amerika'da, bazı gazeteciler koroyla birlikte şarkı söylemedikleri için işlerinden oldular. Önce iki gazete yazan görüşleri yüzünden işten çıkanldılar. "Walk Iike an Egjptian", "Ameriean Pie" gibi bazı şarkılar radyo ve televizyonlann yayın listelerinden düşürüldüler, Bush hakkındaki karikatürler kaldınldı ve yine, Bush'un saldından sonra "korkmuş bir çocuk gibi" kaçtığuıı yazan iki köşe yazan da işlerinden çıkanldı. Ardından "PoHticall> Incorrect" adlı popüler sohbet programı 17 TV kanalı tarafından yayından kaldınldı. Nedeni de, program sunucusunun Bush'un teröristleri korkaJdar şeidinde niteleyen konuşmasma karşılık, asıl korkaklann Amerikalıiar oldugunu ima etmesi oldu. The New Yorker dergisinde de yazar Susan Sontag, kimin korkak kimin korkak olmadığını bir başka dille anlatıyordu. Yazar. yönetıcilerin ve medya yorumculannın gerçekleri saptınp her şeyi sadece kendi haklılığı üstüne kuran tavnna işaret ederek olgunlaşmamış bir demokrasi örneği sunduklannı belirtiyordu. Sontag'ın da gazete ve dergilerde yerden yere vurulması ve tehditler alması için çok zaman geçmesi gerekmedi. The New Republic dergisinin editörü, yazan ^ ^ ^ ^ ^ ^ Usame bin " " " " " " " " Ladin ve Saddam Hüseyin ile aynı kefeye koydu. Amerika'da basın ve konuşma özgürlüğünün böylesi kriz zamanlarında nasıl kısıtlanabileceğini daha güzel anlatamayacak bir demeç de Bush'un basın sözcüsünden geldi: "Bütün Amerikanlara bir hadriatma; herkes ne söylediğine ve ne yapüğına diİdtat etsin. Şimdi böyle yorumlar için uygun bir zaman değiL" Zaten basının çoğunluğu bu açıklamadan önce oto- sansürü başlatmıştı bile. Anlaşılan Amerikan halkı şu anda duymak istediklerinden başka bir şeyler söyleyen kimseyi hoş görecek veya kulak kabartacak durumda değil, Başkan hakkındaki bir eleştiri bile, sahibini vatan haini durumuna sokabiliyor. Serinkanlı düşünen bazı Amerikalıiar soruyorlar; 'Demokratik yaşanümıza ara mı verryoruz'. Herhalde, teröristler bu saldınyı planlarken dünyaya kendini demokrasi ve özgürlüğün temsilcisi olarak sunan süper güce verecekleri zarann bu detayını hesaplamamışlardı. TORONTO BERNA DEMtRYOL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle