14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 KASIM 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA il. U j \ [email protected] 13 ZelihaBerksay'un oynadığı müzikalin prömiyeri bu akşam Taksim Sahnesi'nde &rdeninardındaki MarleneMELTEM KERRAR "Benim hakkımda söylenecek her şey söylendi Söylenenlerdeki kadar şaşırücı değiJim. Bir yönetmen, ben resim yapar- ken 'Hadi bana Marlene'i göster. Mar- lene ne? Marlene kim' dedL Ona ce- vap verdim: BilmiyoruıiL..'" Marlene Dietrich. Hollywo- od'un efsanevi ikonu. Buğulu Mavi Melek. Berlin kabarele- rinden, Hollywood starlığı- na uzanan bir döneme damgasını vurmuş firtına- lı yaşamı. bugüne kadar pek çok filme konu oldu. Hayranükla izlenen tuhaf gü- zellikteki kadının yaşamı, büyük, renkli sahne ışıklannın gizlediği yan yana gelmez zıtlıklardı belki de yaşamını ilginç kılan. Bu kez Dietrich'e Zeliha Berksoy'un oy- nadığı, Ingiliz yazar Pam Gems'in. 'Marle- ne' adlı müzikal oyununda başka bir gözle bakacağız. Semiha Berksoy Opera Vakfı ta- rafından sahnelenen oyunun prörniyeri bu ak- şam saat 20.30"da Taksim Sahnesi'nde yapıla- cak. MuraıKarasu'nun yönettiği, dramaturjisi Ahmet Cemale ait oyunun müzik yönetmenli- ğıni Cumbur Bakışkan yaptı. Bir Dietrich hay- ranı olan Pam Gems, Dietrich'in tanık olduğu ve etkisinde kaldığı Olımpia'daki konser gecesin- den yola çıktığı oyunda, bir fenomenin görûn- meyen yüzünü anlatmaya çalışıyor. Diet- rich ın yaşamı hakkında yoğun araştınnalar yapan Gems, oyunda sanatçının kendini anlat- tığı orijinal metinlere yer vermiş. Özellıkle Mavimillian SchelTin dokümanter nitelıği ta- şıyan fılminden çok yararlanmış. -Olimpia konseri Gems'e nasıl bir çıkış noktası olmuş? BERKSOY- Sahne üzerinde bir ikon gi- bi durgun oyuncunun, kuliste çok insanca duygularla nasıl heyecanlı, bütün sanat- çılar gibi hiç de öyle serinkanlı olmadı- ğını ve zaman zaman etrafina kâh neşe- • Murat Karasu'nun yönettiği, dramaturjisini Ahmet Cemal'in üstlendiği oyun Semiha Berksoy Opera Vakfı tarafından sahneleniyor. Ingiliz yazar Pam Gems'in, Marlene Dietrich'in tanık olduğu ve etkisinde kaldığı Olimpia'daki konser gecesinden yola çıktığı oyuna Zeliha Berksoy insani bir noktadan yaklaşıyor. ferinde sahneden indiriyoriar. Daha sonra Paris'e gidiyor ve Alman- ya'ya bir daha dönmüyor. Cena- zesini de uçakla getirip annesi- nin mezanna gömüyorlar. Her za- man, sevilmeyen bir melek gibi. Halkın bir bölümü seviyor, kabul ediyor; bir bölümü ise reddediyor ve lanetliyor. Dietrich'in yaşamında bitmeyen bir acı var. Bu yüzden hep yenik ve borçlu görüyor kendini. Bü- tün o şöhretıni ve statüsünü yüzünde taşıyor ama kafasrnın içinde hep bir be- del ödemesi gerektiğini ve ona ödettirildi- ğini düşünüyor. - Fenomen ofanuş bir sanatçrya bu oyun- da siz nasıl baktınız? BERKSOY- insani bir noktadan yaklaş- mak istedim. Çaresizlikleri, teslim oluşla- n, sonra tekrar bir gayretle kendini yukan- ya çekişi... Inişli çıkışlı bir yaşam. Tarihsel olarak yakın bulduğum taraflan da yol gös- terici benim için. Çünkü o tarih, tanıdığım ve kesin tavır aldığım bir tarih. Tabii bir Brecht öğretısinden sonra en az onun ka- dar da tanıyorum o tarihi. Berlin'i çok iyi biliyorum. Dietrich'in oynadığı ti- yatrolan, o binalann içlerini kulisle- re vanncaya dek biliyorum. Bu da beni bilgi, görgü olarak tamamhyor. Bir kişiliği oynuyorsanız, onun bir nevi akrabası oluyorsunuz. lenerek kâh çatarak bir davranış içinde olduğu- nu görmüş ve buradan yola çıkarak bu oyunu yazmaya karar vermiş. O düzeyde bir sanatçının da duygulan, dostluklan, geriye dönüşleri, he- saplaşmalanna yer vermiş ve hepsinde insanca bir boyut yakalamak istemiş. -Oyun Dietrich'in yaşamından yola çıkryor, a- ma bir biyografi niteliği taşımryor. BERKSOY - Marlene çok yoğun yaşamış bir insan. Bu oyun onun yalnızca bir gecesi. Soyun- ma odasındaki sıkmtılan. Tiyatro idaresiyle ça- hşmalan, tiyatroda yürümeyen teknik işlere kar- şı tutumlan. Giderek bir iç hesaplaşmaya dönü- şüyor oyun. Özellüde 3. perdenin sonlanna doğ- ru renk değiştiriyor. Oyunun sonunda ise Nazi rejimıyle yaşamda nerede durduğunun hesap- laşmasuıı yapıyor. Nazi rejiminden dolayı her zaman kendini yaşama teslim etmiş. Her zaman Alman olmaktan utandığından, köksüz kaldığın- dan istediği gibi pervasızca yaşayamamış. Ge- niş perspektifle bakıldığında, bu konumdaki bü- tün sanatçılann mücadeleri, yaüıızlığı, perde ar- kası bir anlamda bu oyun... înişli çıkışlı bir yaşam... -Ülkesi ve kendisi arasında yaşadığı büyük bir çatişma var. Bunu bugün daha iyi görebilryoruz herhalde. BERKSOY - Nazi AJmanyası'yla mücadele- sini yurtdışından sürdürüyor. Ancak kendi için- de de bir çatışması var, ben bunu yurtdışından yaptım ama niçin orada acı çekmedim? Bir vic- daiı azabı var. 1938'lerde dönmesi gerekirdi a- ma dönmüyor. Almanlar için de büyük bir acı oluyor meselesi. Kendi starlan yurtdışında. Va- tamna ihanet etmiş gibi görüyorlar, buna tepki gösterenler oluyor. Almanya'ya turneye geliyor büyük bir cesaretle. Protestolarla karşılaşıyor; beyaz fareler, domatesler atıyorlar, hatta bir se- Üç Kavuklu, Dümbüllü, 'Kitaplı' ve 'Kalemli'AYŞE EMEL MESÇt tsmail Dümbüllü yü 5 Kasım 1973'tekaybetmıştik. Tiyatro yazı- nımızda gelenekselle modern ara- smdakı en sağlam köprülerden biri- ni oluşturan HaldunTaner, onun ar- dından kaleme aldığı yazıya şöyle birbaşlıkatmıştı: "Tfyatromuzusta bir halk komiğini, ortaoyunu son ün- lü temsikisini yitirdL" Umutsuzdu Haldun Taner, diğer geleneksel se- yirliklerimiz gibi ortaoyununun da gerek değişen koşullar ve seyirci, gerekse "resmi" ilgisizlik nedeniy- le fazla bir şansı kalmadığını görü- yor ve acı acı sitem ediyordu: "Dümbüllü tsmail, ortaoyununun son temsikisi midir,değilmidir? Bu- nu bırakalım. Biz ortaoyununa („.) Italyanlann commedia dellarte'leri- ne gösterdikleri saygı ve özenin yüz- de birini gösterdik mi Id, şimdi orta- oyunumuzun son temsikisi öldü di- ye hayıflanmak hakkmı gülünç ol- madan kendimizde görebiletim? (._) Dümbüllü tsmail hiç kaüksız, yap- macıksız, bizden olan, işinin ehli, us- ta bir halk komiği idi İlgisizlik için- de tek başına yapabileceğini yaptı ve gWL"(l) Krtaplı Kavuklu': Münlr Özkul Yıl ya 1984 ya da 1985'ti. Stock- holm'de Dario Fo - Franca Ra- me'nin "Kadın Oyunlan''ndan ba- zı epizodlan oynuyordum. La Com- mune tiyatrosunda yetişmiş, ttalyan yönetmen Carlo Barsotti sahneye koymuştu oyunu. Türkiye-îtalya-ls- veç arasında kültürel ve sanatsal bir köprü oluşturmak için bazı projeler geliştirmeye çalışıyorduk ve Carlo da bu kapsamda Türkiye'ye gitti. Bu arada Izmir Fuan'nda sahneye çıkan Münir Özkul ile Erol Günay- dın'ı da izleme fırsatı bulmuştu. Döndüğünde çok coşkuluydu, usta ikilinin performansı karşısında şa- şırmıştı: "Onlar geleneği içlerinde taşıyorlar. Izmir'de bunu sahnede gördüm" diyordu. Ismail Dümbüllü, Kel Hasan'dan aldığı kavuğu Münir Özkul'a dev- retmişti. Arena Tiyatrosu'nda "Kanh Nigâr"ı seyretmiş, oyunun sonunda da Münir Özkul 'un yanı- na gidip "Ne sağır köşe, ne cömert yer biüyorsun, dal düz giriyorsun. Ama alondan kalkmışsın" demişti. "Kitaph tiyatrocu" diye nitelediği Münir Özkul'un ortaoyununun, Ka- vuklu rolünün altından "bu tara bö- meden" kalkabihnesini de övgüyle karşılamıştı. (2) Ismail Dümbüllü'yü sahne üstün- de ne yazık ki hiç izleyemedim. A- ma Istanbul Belediyesi Şehir Tiyat- rosu'nda Münir Özkul'u hem defa- larca seyretme, hem de onunla bir- likte çalışma şansını buldum. Mü- nir Ağabey inanılmaz bir sahne in- samdır. Bana "Sahnede 'olmak' ne- dir, bunu en iyi kim becerir?" diye sorsalar, dünyada hiç düşünmeden örnek vereceğim birkaç kişiden bi- ri mutlaka Münir Özkul'dur. Kulis- te o mütevazı, içine kapalı, kendi halinde oturan adamı, sahneye ilk adımuıı attığı andan itibaren tanı- yamazsmız, rolü neyse o "olmuş- tur" çünkü. Ve bütün bu roller Mü- nir Özkul'un içinden çıkar, ona ait renkler, ona özgü tatlar taşır, asla başkalarına benzemez. Haldun Taner, Ismail Dümbüllü için, "Bütün tuluat oyunculannıız gibi, aym anda hem rolde hem rol dı- şında olabilme yeteneğine sahipti. Batıh oyunculaırn ayn kurslardan geçmeden beceremediği bu hüneri o ustalanndanöğrenmiş, su içer, nefes alır gibi doğal bir ahşkanhk hahne getirmişti" diyor. Münir Ağabey de o dönemin sonu gehnez "epiktiyat- ro mu dramafik tiyatro mu" tartış- malanna, "Ben onu bilmem karde- şim, benim geleneksel tiyatromzaten epik" diye son noktayı koyar, Hal- dun Taner'in Şehir Tiyatrosu'nda yıllarca oynanan "Sersem Kocanın Kurnaz Kansı"ndaki Fasulyeciyan rolünde de bunun en güzel örnekle- rini sergilerdi. Tam bir gönül adamı- dır üstelik. Münir Özkul, 12 Eylül öncesinin o civcivli günlerinde ekip sanat yönetmenliği yaptığı Fatih Şe- hir Tiyatrosu'na "Karar 71" adlı oyunla ilgili çeşitli yerlerden çeşit- li tehditler gelince, brrakıp geri çe- kilmek isteyen sanatçılara "Sizin yüreğinizzayıflamış'' diye sitem et- miş ve tarzını benimsemesi olanak- sız, oldukça slogancı bir oyunu salt "perde kapatmamak ve sanat dışı tehditlere boyun eğmemek" ilkeleri adma sonuna dek savunmuştu. 12 Eylül sonrasımn baskı günlerinde de provalan izlemeye gelen asker- leri, "Bu sahne benim yatak odam, siz benim yatak odama giremezsi- niz" diye tiyatrodan çıkardığı anla- tılır durur. Kalemli KavuMu': Ferhan şensoy Münir Özkul 12 EylüTden sonra- ki yıllarda kavuğu Ferhan Şensoy'a devretti. Bir sanatçının çağma tanık- lık etmesi gerektığinin bihncine var- nıış modernliği "komik-i |ehir" ge- leneğiyle bütünleştiren Ferhan, de- yim yerindeyse "son kavuklu- muz"dur. Ve onunla birlikte bu ge- lenek, -üstelik artık gerçekten son demlerindeyken- çok önemli bir si- laha, alabildığine üretken bir kaleme de sahip ohnuş. Ferhan sadece ken- di Kavuklu 'sunu yaratmakla kalma- mış, dramatik bir çatışma unsuru olarak "Söz"e belki de daha önce çok az rastlanan, neredeyse Arleki- no'nun perendelerini çağnştıran, çılgm bir ritm kazandırmıştır. Ge- çenlerde NebilOzgentürk'ün onun- la televizyonda yaptığı bir söyleşiyi izledim. Ferhan Şensoy'u da pek umutlu görmedim. Kavuğunu dev- redebileceği bir sanatçı bulunmadı- ğım söylüyor, sadece televizyon prizmasuıdan süzühnüş bir algıla- ma zemini üzerinde üretilen yergi, eleştiri ve nüktelerin çağa tanıklık edemediğini, ortaoyununun, med- dahm, comedia delİ'arte'nin, kısa- cası Akdeniz havuzundaki "komik- i şehir"lerin toplumsal perspektifi- ne ulaşamadığmı vurguluyordu. Onu izlerken bir cümle de ben ekle- dım kendi kendime. "DümbüUü, Münir Ağabey, Ferhan, bu üç 'Ka- Miklu'yubirbirinebenzeten birözel- Uk de tiyarroyu bir yaşam biçimi, kendi içinde bir amaç olarakgönne- lerideğümi?" (1) MılhyelSanatdergisi, 16Kasım 1973, sayı. 54. (2) Aym yer, Münir Özkul 'la söyleşi, Zey- nep Oral. Yeraltı Edebiyatı Aynnü Yayınlam'ndan yeni dizi Kültür Servisi - Aynntı Yayınlan yeni bir diziye başladı: Yeralü Edebiyan Dizisi Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfurbazlann, beyaz zencilerin, aşağı tırmananlann, yola çıkmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanlann..dilini, sesini aktarmayı amaçlayan dizi bu özellikleriyle 'Türkçe'de ilk' olma özelliğine sahip. 'Yeni binyıhn eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünün anlaüldığı' dizinin ilk kitabı olan 'Dövüş Kulübü' yayımlandığı günden beri giderek değeri artan bir yeraltı klasiğı. Chuck Palahniuk'un kaleme aldığı, EKf Özsayar'ın Türkçe'ye çevirdiği kitap, David Fincher tarafmdan fılme de çekildi, kısa sürede büyük bir hayran kitlesi edinerek türünün 'kîilt filmleri' arasrna girdi. îkinci kitap Phflippe Djian'ın 'Eşiktekiler'ı. Daha önce yine Aynntı Yayınlan tarafından yayımlanan yırtıcı bir aşkın anlatıldığı 'Betty Blue'nun devamı olan roman. Yaşar Avunç'un Türkçe'ye çevirdiği kitapta, yazar, aşkın kanatlannda uçtuktan sonra baş aşağı yuvarlanmanın fotoğrafını çekiyor. Üçüncü kitap, anarşist arkadaşlanyla 1968'de bastığı Siyasal Bilimler Fakültesi'ni daha sonra bitiren Dragan Babic'ın 'Son Sürgün' adlı romanı. Mustafa Balel'in Türkçe'ye çevirdiği kitapta, yazar, mevcut düzeni ve değerlerini reddederek 'sürgün'ü, yeraltını seçenlerin hayatına içeriden bakıyor. Japon aktris Sactıiko Hidari öldü • TOKYO(AFP)-Japon oyuncu ve yönetmen Sachiko Hidari 71 yaşında kanserden öldü. Sanatçı, 1957 Cork Film Festivali'nde Seiji Hisamatsu'nun yönettiği 'The Crime of Shiro Kaisaka' adlı fıhndeki rolüyle 'En îyi Kadın Oyuncu' ödülünü ahruştı. Hem oyuncu hem de yönetmen olarak imza attığı ilk fîlmi 'Far Road'dan sonra 1964 yılında Berlin Film Festivali'nde de 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülünün sahıbi olmuştu. hdira Gandi'den özür dileyecekler • Y E N İ D E L H İ ( A F P ) - Hindistan'ın genç Kültür Bakanı Maneka Gandi, kayınvalidesi eski Devlet Başkanı tndira Gandi'nin biyografısi nedenıyle yazar Katherıne Frank ve yayrncı Harper Collins aleyhine açtığı iftira davasını kazandı. Mahkeme, kitabın yazan ve yayıncısına Gandhi'den özür dileme ve neden olduklan on binlerce dolar tutanndaki maddı zaran kanşılama zorunluluğu getirdi. Maneka Gandi, kitapta aralannda tndira Gandi'nin. babasının sekreterlerinden biri olan M. O. Mathai ile ilişki yaşadığını iddia eden satırlannda bulundugu birçok pasajdan şikâyetçi olmuştu. Maneka Gandi'nin avukatı Sarosh Zaiwalla, yapılan çirkin saldınlann gelecek basımlarda yer almayacağı konusunda yaymcılarla görüş birlığıne vardıklannı belirtti. Maneka Gandi ise yıllardır aile hakkında pek çok asılsız şeylerin yazıldığmı söyleyerek "Gerçeğın ortaya çıkmasından çok mutluyum" dedı. 2001İFSAK Fotoğraf ÖdüNi salübini buldu • Kültür Servisi - Bu yıl 17.'si düzenlenen tFSAK Istanbul Fotoğraf Günleri kapsamında verilen 2001 tFSAK Fotoğraf Ödülü'nü Pamukbank Fotoğraf Galerisi aldı. Mimar Sinan Üniversitesi'nde düzenlenen ödül töreninde Pamukbank Fotoğraf Galerisi adına ödülü tFSAK Yönetim Kurulu Başkanı Halil tbrahim Tutak'ın elinden galen direktörleri Oya Yürekli \c R. Paul McMillen aldı. Ödül töreninde konuşan Galeri Direktörlerinden Oya Yürekli yaşanan kriz ortarruna rağmen, galerinin etkinliklerinin kesintisiz sürdürüleceğini belirtirken R. Paul McMillen ise fotoğrafseverlere galeriye gösterdikleri yoğun ilgiden dolayı teşekkür etti. Karagöz Gölge ve KukiaOyurtan • ANKARA (ANKA) - Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT), Kültür Bakanlığı ve Ünima'nnı desteği, Büyükşehir Belediyesi'nin organizasyonu ile bugün Bursa'da başlayan ve 17 Kasun'a dek sürecek olan 'Uluslararası 7. Bursa Karagöz Gölge ve Kukla Oyunlan Fesrivali'ne Karagöz'le katılıyor. Festivale, Türkiye'nin yanı sıra Bulgaristan, Özbekıstan, Kazakistan, tsrail kukla tiyatrolan da katılacak. Bugün Tayyare Kültür Merkezi'nde yapılacak açılışla başlayacak festivalin ilk temsüi, yarın Akpınar Kültür Merkezi'nde, ADT Tiyatrosu Karagöz-Kukla sanatçısı Mustafa Mutlu'nun sunacağı Karagöz gösterileriyle gerçekleşecek. Genç kalemler Cumhurîyet'te.. GELECEK(İN) AŞK(I) sevgilimin adı yok gözterinin rengi S\ saçlarının tartfi yok p \ \ yine de seviyonım de özlüyorum sevgilimin sevdiğimden haberi yok o da bilmiyor gözlerimin rengini saçlarımın tarrfini yine de seviyor yine de özlüyor ve biz biliyoruz bir gün olacak birleşecek ellerimiz çünkü dünya çok küçük! GÜRSELKARACA YALAN Geç kaldınız çiçekler Sizden habersiz yaşadım bahan Cantanan toprakla haşır neşir oldum Dört yanım maviydi, dört yanım yeşil Şarkılar dinledim yıldızlardan aydan Avuçlanmdaydı güneş Gözlerimde hiç bilmediğim ışıklar vardı Dolaştım öylesine dolaştım caddelerde bazen güldüm geç kalan özlemlere bazen de trtredi dudaklanm anılann soğukluğunda Her şey güzeldi o gün bilryor musunuz? Yaşadım kış ortasında bahan sonra dokundum gerçeğin ellerine çaresizce çaresizlikti öylesine yaşadığım Siz de inandınız bahara, çiçeklere... HAVVA KAYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle