18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AYFA CUMHURİYET 2 EKİM 2001 SALJ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Yeni Savaş ü BtLGET Emekli Amirdl — ^ ^ • ^ ^ ^ ünya Ti- • ^ ^ ^ caret • M Merke- I • zi ve • M Penta- -^^^^^ gon'a önelik eylemlerden son- a, çeşitli yorum ve öngö- üşler ortaya konuldu. Ki- nin ya da kimlerin bu <ylemi gerçekleştirdiği- ıe üişkin varsayımlar bir ;ana, bundan sonra ne »lacağı sorusuna yanıt a-ayanlann irdelemele- inde türlü kaygılar göz- bndi. Bu kaygılardan en telirgınleri, ekonomıde ıe toplumsal alanda öne çıktı. Birleşik Ameri- La'nın bundan sonraki para politikalan ile eko- romisi etkilenecek ülke- lere ilişkin saptamalarda fculunuldu. Küreselleş- miş bir dünyada, teröre karşı önlemlerin yeniden gözden geçirilerek, tüm ülkelerde bireysel özgür- lüklerin daha da kısıtla- nabileceği vurgulandı. Birçok televizyon ka- nallannda birçok kişi ko- nuya ilişkin yorumlarda bulundu. Hatta kimileri, emperyalizmin ektiğini biçmesi olgusundan, ki- mileri ise dogmatik inançla bağlantılı intıhar saldınlannın önlenemez- liğinden bile söz etti. flciz kulelerin yıkıhşından da- ha az olmayan bir toz du- mana bulandı tartışma ortamı. Ne ki, neredeyse tüm yaklaşımlann salt te- rör eylemleri ve yansı- malannı değerlendirir oluşu, önemli gerçekle- rin gözden kaçınlması- na neden oldu. Her za- manki gibi... Kapitalizm, yoğun iş- gücü kullanımı düzeyin- de artı-değer sömürüsü ile kendini yeniden üre- ten bir süreçtir. Sürekli yatınmlar ve bu yatırım alanlannda kullanılacak emekçilere gerek duyar. Bu eylem, ülkesi sınırla- n içinde doygunluk nok- tasına ulaştığında, ulus- lararası alana yayılmak ve egemenleşmek ister. Bu istemi askersel, din- sel ve parasal güç kulla- nımı ile gerçekleştirir. Ulusal alandan uluslara- rasıya varan bu üst nok- ta, emperyalist sürecin tanımıdır. 1980 'lerle birlikte, ge- rek teknolojik ilerleme- ler gerekse de emperya- list ülkelerin kendi ulusal sınırlan içindeki toplum- sal baskılar, kapitalin ye- niden değerlendirilmesi- ne neden oldu. Yatınm ve ûretimden bağımsız, kapitalin yeniden üreti- mini para piyasalan üze- rinden sağlayacak yep- yeni bir sûrece geçildi. Reel sermaye değil, ma- li sermaye egemendi ar- tık ortamda. Mali serma- ye işgücûnü doğrudan sö- mürmüyor, ikinci bir sö- mürü alanı olarak ortaya çıkan reel sermaye üze- rinden gerçekleşririyor- du. Yatınm ve üretime dönük sermaye, mali ser- mayenin para piyasalan üzerindeki oyunlanyla daralıyor, gelişimini da- yandırdığı artı-değeri de o piyasalara ipotek edi- yordu. Bu yeni düzen, para pi- yasalan aygıtını dünyada geçerli tek dayanak kıl- mayı gereksindi. Artık kaba güce dayalı emper- yalizm sona ermiş, kü- reselleşme (globalizm) diye adlandırılan mali sermayenin dünya salta- nan başlamıştı. Doğu blo- kunun dağılması da bu gelişime koşut kılınmış- tı. • .*s Süreci en iyi kavrama- sı gerekenler, hiç kuşku- suz bizleriz. Tbrgut Ozal ile başlayan Friedman kuramlanna dayalı sıkı para politikası uygula- malan, yerel üretimin sı- mrlandınlması vb. geliş- meler. bugünkü ekono- mik bunalımın temelini atmışör. Son süreçte, san- ki olgu bugüne özgüy- müş gibi reel sermaye- nin çöküşünden yakınan- lan da şaşkınlıkla izliyo- ruz. Küreselleşme olgusu, kimilerinin savunduğu gibi tüm dünyanın ortak değerlerle buluşması, kü- çük bir köye indirgenmiş ortamda ortak ya da bir- birini etkiler sorunlan or- tak çabalarla gidermek değildir elbette. Her şey- den önce, kaba güçle tes- lım alınamayacak alan- lann, para piyasalan ege- menliğiyle ele geçirilişi- dir. Emperyalizmin en TantanL Geçen gün TV'de gördüm. Meclis içinde dolaşan bir adam. Anayasa değişikliginde oy vermeye gitmiş, yerine dönüyor. Yalnız, tek başına bir milletvekili... Neden bu denli suskun? Birbiri ardına ortaya çıkardığı, soruştur- duğu, savcıhklara yolladığı ağır suç dosya- lan ne oldu? Izliyor mu, merak ediyor mu? Araştınyor mu? Yoksa işin ucunu bıraktı mı? Bıraktınldı mı? Bu benim yazgım mı dedi? Sadettin Tantan, bir polis, bir amir. Bir müdür. Bir sporcu, bir pehlivan. Bir halk kahramanı... Eşi az görülür bir kişilik! Her şe- yinden belli bu: Adım atışı, yürüyüşü, konuş- ması da başka... "Bunlann yapılmasını öncelikle halk iste- di, biz de yaptık. Beyaz Enerji Operasyo- nu basına yansımasaydı devrim niteliğin- de gelişmeler olurdu." Bu söz, onun... Devrim niteliğinde geliş- meler... Beklendi! Hâlâ bekleniyor. Halk bek- liyor... Ama olmadı, olmuyor! Olmayacak mı? Tantan ve onun gibiler hep susacak mı. Hep "birtakımlan" işlerini rahatçayürütecek mi? "Cumhuriyet"te bir konuşması çıkmış- tı geçen aylarda, bir daha ses seda yoki Ba- kın, ne demiş: "Şu anda umutsuzluk ve gûvensizlik had safhada. Halksöylemdenbıktı, artık eylem bektiyor. Çoksayıda insan bu durumdan çı- kış anyor." Bir şeyler yaprrtak kaçınılmaz. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Sıısma, Sustukça../ Ama nasıl, kimlerle? "Halkın beklentisi en üst düzeye çıktığı zaman ortaya çıkacağız. Benim hangi ko- numda olduğumu da zaman gösterecek. Aceleye lüzum yok." Bu, bir "icra" adamınayakışmıyor! Bek- le gör politikası hep boşa çıkar... Zaman koşaradım geçer. "Bekleyelim, arkadaşlar- la oturup konuşalım" diyenler yaya kalır. Mümtaz Soysal, Erdal Inönü yeni bir olu- şum hazırlığı içindeler. Kaç aydır, nerdeyse yıldııi Seçim yaklaşıyor. Yıne Mesut'lu, Bah- çeJi'li, Tansu'lu, Tayyip'li bir politika kad- rosu mu gelip yerleşecek yeni Meclis'e!.. Tan- tan'lar, Mümtaz Bey'ler, Erdal Bey'ler hep arama, konuşma, bekleme ile vakit mi öl- dürecek? "Halk, beklentilerine yanıt verecek, gü- vensizliğini ortadan kaldıracak nitelikli in- sanlar anyor. Bu insanlan ararken de geç- mişteki ideolojik kimliklerine bakmıyor, ön- yargılı darvanmıyor. Kendisini aldatan isim- lerden kurtulmak istiyor. Idealist, yıpran- mamış kadrolan yönetime getirmeyi arzu- luyor. önümüzdeki süreçte hat klasik sol ile sağ arasında değil, ulusalcılar ve ulusal ol- mayanlar, namuslularia namussuzlararasın- da çizilecek." Görülüyor, Tantan işin özünü kavramış, yol nereden geçip nereye gidecek biliyor... Ül- ke bir uçurum önünde, "kim kurtaracak bahtı kara maderini" sorusu gündemde... Dürüstlükle namussuzJuğun çarpışması vari Nedense yenik düşen hep dürüstleri Nede- ni, bir araya gelememek, bir bütünleşme yaratamamak... Türkiye'de devrim olacaktı', ama olma- dı. Tantan bir anda başka bir göreve atan- dı. Istemedi, çekildi. Yıllar önce Erman Şa- hin de Bayındıriık'tan devlet bakanlığına yollanmak istemişti hiçbir neden yokken... Ama Tantan, Şahin, gibiler kimilerinin işini bozar. En iyisi öylelerini susmaya mahkûm etmektir. Dahası da dürüst insanlann bir araya gelmemelerini sağlamaktır, her yol- dan!.. "Operasyonlan yaptık, bu işleriyargtya tes- lim ettik. Yargılanmalan mahkemelerin gö- revidir. Hukuk savaşı verecek nitelikli ele- man yok" deyip bir kenarda seyirci kalmak yeterli midir? Yaşadıklan gerçekleri apaçık halka sunmak bir görev değil midir. "Sus- ma, sustukça!.." çığlıklan boşuna değil!.. Hele görüp, bilip, hatta uygulamaya geçtik- ten sonra birden bire susmak!.. AKBANK festivali 04-13 Ekim 2001 İstanbul-Ankara • Kenny Wheeler Gluartet "Charles Lloyd Gluartet •Ömer Faruk Tekbilek • Giora Feidman Trio "DDn Byron Quintet "Andrevv Hill Sextet •John Scofield Trio "Bobby Previte's "Bump The Renaissance Band" •Jeri Brown Gluartet -Wibutee "Joseph Bovvie's Defunkt -Erik Truffaz b İlhan Erşahin Project •"Velvele" Oğuz Büyükberber Gluintet •İmer Demirer b Tuna Ötenel Quartet -Omar Sosa Septet -Jazzistance -United Future Organization »The Secret Tribe Featuring Mercan Dede ORGANIZASYON|^^|^F caza doğru 04-13 Ekim güçlü olduğu noktada as- kersel dayatmalar ve sa- vaşlarla teslim alamadı- ğı Doğu Avrupa, Güney- doğu Asya ve kimi Gü- ney Amerika ülkeleri, kü- reselleşmenin dayatması- na çoktan teslim olmuş- lardır. Sermaye düzeninden mali sermayenin koşul- suz egemenliği sürecine, üç ayn eksen boyunca belirginleşen gelişmeler- le vanldı. llki, üretimin Fordist yeniden yapılan- masına dayanan ve ser- maye ile emek arasında Keynesyen bir toplum- sal uzlaşma öne çıkardı. îkincisi, sosyalist üretim biçimiydi ki bu da Sov- yetler'deki uygulamayla devlet kapitalizmine dö- nüşerek Batı ripiyle ek- lemlendi. Üçüncüsü ise, eski sömürge ülkelerin- deki kapitalist gelişime dayalı devletçi modeldi ki, bu da üçüncü dünya ülkeleri denilen oluşumu ortaya koydu ve emper- yalist ülkelerin kısıtla- malanyla sınırlandı. Bu eksenlerin kesiştiği nok- tada, emperyalizm, tüm dünya için kaçınılmaz bir yazgı olarak göründü. 1974-75 durgunluğu ile birlikte ortaya çıkan kriz, emperyalizmin ye- niden ve daha ağırhklı dayatmasının olanaksız- lığını da simgeliyordu. Arük yeni bir biçimlen- me örgörülüyordu ve böylece malileşnle süre- cine girildi. Bu süreç, ma- li sermayenin yeniden üretim şemasını küresel ölçektebiçimlendirdi. Pa- rasal sermaye, üretimin hiçbir unsurunu, hareke- te geçirmeden, mali ya- tınm olarak hızla ilerle- meye ve üretim sistemi- nın toplumsal fazlasını mali servetlere dönüşüm biçiminde emmeye-baş- ladı. Bu toplumsal faz- la, eşi benzeri görükne- dik korkunç bir düzey- de, özellikle Birleşik Amerika'da merkezileş- ti. Sürece yeni bir tanım getirildi ivedilikle, küre- selleşme denildi. ABD Yeşiller Partisi Lideri RalphNader'egöre"Kü- reselleşme, tek sözcükk, müthiş bir sermaye ve pi- yasa gaspıhareketiokhı". Gerçekte küreselleş- me, Batı sermayesinin kapitalizmi yeniden ya- pılandırma stratejisidir. Bu sürecin koşullan, Sov- yetler'deki devlet kapita- lizmi ile üçüncü dünya ülkelerindeki ulusal pro- jelerin çöküşü ile oluş- turuldu. Küreselleşmenin temel ivmelen şöylece sıralana- bilir: Ulusal sermayele- re nüfuz edilmesiyle or- taya çıkan genelleşmiş mah sermaye, parasal ser- mayede küreselleşmiş tek tip bir pazar kuruluşu, genelleşmiş mali çıkarla- rı koruyup sürdürmek için uluslararası mali ku- rumlann genişletilmesi. Tek tip pazann çöküşü tümüyle uluslararasılaş- tınlmış mali sermayenin çöküşü demek olacağın- dan, siyasal ya da asker- sel alanda hiçbir ülkeye ulusal karar seçeneği de kalmadı. Eskisi gibi, her- hangi bir yere askersel müdahaleye karşıt ya da çekimser olacak ülke de kalmadı. (Amerika'ya yöneük son eylemler üze- rine NATO'nun 5. mad- deyi anında yürürlüğe koyması, Suriye ya da Fi- listin'in Afganistan'a yö- nelik olası müdahaleyi desteklemelen gibi...) KJ- sacası, dün emperyalizm nasıl bir din ise, küresel- leşme de bugün bir ta- pınma biçimi oldu. Küreselleşme dayatmasu. Ne ki, küreselleşme- nin bir başka özelliği, dü- şünce ve eylemde sen- tezciliği getirmesi. Sen- tezcilik; hoşgörüsüzlük, katı gelenekçilik, kabi- lecilik ya da aşın ulusçu- luk, ümmetçilik, ırkçıhk, dincilik demektir. Bu ne- denle, uluslararasılaşmış dünyada, yerel tepkiler ve karşı koyuşlar küre- selleşme oramnda arta- rak yoğunlaşır. Bireysel özgürlükler giderek dara- lan alanlara sıkışır. Böy- le olunca da, Birleşik Amerika'ya yönelik sal- dınlar ertesinde yepyeni bir terorizm evresine gi- rildiği savı da çürür. Bu, yepyeni bir savaş boyutudur. Düşmanın be- lırsızliğı görüşü ise asla doğru değildir. Çünkü saldıran ve savunan, te- melde bir ve aynileşmiş- tir artık. Ulus Bilinci... ŞakirBALKI T ürklerin Islami- yeti kabul ediş- lerininromanı, o kanlı savaşlann ve akıl abnaz olaylann top- lamıdır. Türkler ve Araplar... Araplar yahıız Islamiyeti kabul ettirmemişler Türk- lere, geleneklerini/göre- neklerini ve dillerini de kabul ettirmişler. Evet. Acaba biz Türkler "Esse- faınıüıuleykâm''süz, "in- şallah"sız, <i maşaBahn sız konuşmalar yapmaya kal- kışsak, nasıl bir durumla baş başa kalınz? Oysa di- limizde, bunlann hepsi- nin karşıhğı var. Ama ne var ki "o" Araplaştırma olayı, bizim Türkçemizi son derece etkilemiş. Sul- tasına ahnış. Şiirsel o iki sözcügün "güıı^'dm''ımı- zın ve '^flnaydın''ımızın nesi var? Ama illaki, Ara- bın dilini yeğleyeceğiz! Acabasizbir Arap'a, "gü- naydm" ya da "tünaydm" dedirtebilir misiniz? Bön bön yüzünüze bakar... Nasıl olmuş bu? Önce "düTsel sonra da "dflsd" egemenlik... Bu akıl al- maz durum, yüzlerce yıl önce, Karamanoğlu Meh- met Bey'i çileden çıkar- mış ki, "Tûrkçe konuşul- ması" için ferman buyur- muş. Araplar, su katılma- mış Türk düşmanıdırlar. Butarihsel düşmanlık Ho- rasan'larda başlamış; Ana- dolu Yaylası'nda da sürüp gitmi$tir ve gitmektedir. Birinci Dünya Savaşı'nın o ağır koşullan sürüp gi- derken, o kızgın ve susuz çölde, o cebelde; Türk as- keri "Arabnı'' onunuıu, mevcut varüğını korumak isterken, Araplar tngiliz- lerle ve düşmanlarla bir- lik olup, Türk askerini kal- leşçe hançerlediler. Hicaz Kralı Hûseyin, sarayının balkonuna çıkıp ateşlemiş olduğu silahla "Tûrldere ölûm!" işaretini vermişti. Oysa ki Türkler, onlara ta- rih boyunca sahip çıkmış- lar ve onlara altın gönder- mişlerdir. O "SürreAlay- lan"nın anlamı neydi aca- ba? Türkler onlara demir- yolu götürmüşler, kışlalar ve okullar yapmışlardı. Sonuç mu, tarih sayfelann- da yazılı. Atatürk, o "Ne murJu Türküm dryene" övüncü- nü kullanırken, bir düşle- mi değil, büyük birulusun varlığını ve onun zengin- liğini, bu durumun tarih- sel olduğunu vurgulamak istemiştir. Ezan, Türkçe okunuyor- du. Bayar ve Menderes ıkılısı, iktidarda kalmahır- sına, ezanı Arapçaya çevir- diler. Lütfen söyler misi- niz, Arapça okunmakta olan ezanın anlamını, ne söylemek istediğini aca- ba kaç kişi biliyor ve bil- mektedir? Ama "Tann Uludur" derseniz, bunun anlamını ilkokul çocuğu bile bilir. Hani ulus biünci? Evet, tarih boyunca üzerimize abanmış bu Arap (çöl) ege- menliği ne zaman son bu- lacak? PENCERE Kriz BtzJm Doğal Hayatımız... Eskiden ekonomiye 'iktisat' denirken gazetele- rimizde bunca uzman yoktu... O zamanlar işler daha mı iyi gidiyordu?.. İyi kötü kalkınıyorduk... Enflasyon yüzde 70'lere, Amerikan Dolan 1.5 milyon liraya, ekonomi şapa oturmamıştı... Şimdi her gazetede -bu arada Cumhuriyette- en azından üç-beş ekonomi uzmanı var; kimi üniversite profesörü, kimi iş dünyasından, kimi yüksek bürokrasiden 'ulema' her gün yazıyoriar... Ekonomi ayvayı yedikten sonra mı medyada uzmanlar çoğaldı?.. Yoksa ekonomi uzmanlan yazmaya başladıktan sonra mı bozulduk?.. • Hafta başında gazeteyi açtm, Amerikan Dolan'nın ttyatı ne diye baktım... 1.555.000 lira!.. Çok değil iki ay önce Amerikan Dolan bir buçuk milyona tırmandı mı, ortalık birbirine giriyor, gazetelere manşet oluyordu, piyasalann soluğu kesiliyor, hop oturup hop kalkıyorduk... Alıştık mı?.. Sakın bu gidişle yann öbür gün dolar 2 milyon liraya göz kırpmasın?.. Soruyu ben yanıtlayamam.. Bu da uzman işidir. • "Ekonomik kriz var" diyoriar.. 'Kriz' ilginç bir sözcüktür.. Kalp krizi.. Apandisit krizi.. öksürük krizi.. Sinir krizi.. Bilindiği gibi 'kriz' uzun süren bir durum değildir, geçicidir.. Ya geçici değilse?. Sürgit devam eden bir durum kriz olmaktan çıkar, olağanüstülüğü kalmaz.. Doğallaşır.. Anormalin normalleşmesi, kimi zaman olağanüstünün olağanlaşmasıyla gerçekleşir... Enflasyon yıllardan beri yüzde 70 dolayındaysa, alışılagelmiş bir şey olur... Ama enflasyon yüzde 3 ya da 5 iken yüzde 70'e fıriadı mı krizdir. • Peki, biz 1980'lerden beri nasıl bir ekonomide yaşıyoruz?.. Enflasyon yüzde 70.. Döviz fiyatları da yerinde sayacak değil ya, enflasyona göre tırmanıyor... Hiçbir şey yerti yerinde durmuyor.. Faizler?.. Topiumun önemli bir kesimi faiz gelirlenyle oturup faizgeliıienyleyaşamınısOrdürüyor..' .f" . Vj Tefecılık doğal.. -** Üretim hak getire!.. Borç içlene dışlana büyüyor.. Lüks tüketim gırla!.. Ekonomide yıllardan beri böyle yaşamak doğal sayılıyor. Ülkede ekonomik kriz var, diyoriar.. X Ankara'da siyasal kriz yok.. Biz işin kolayını bulduk.. Krizbizevızgelir!.. ITALYAN KULTUR MERKEZI MosrulıydCiiti 161 Tepcbası T e l : 2 9 3 9 8 4 8 HAFTA SONU: BİR GÜN DÖRT SAAT 6 EKİ/MI - 8 ARALIK Cumorimth 10.OO-14.0O/ 15.00-19.00 7 EKİIM - 9 ARALIK Pooor 10.00-14.00 HAFTA İÇİ: İKİ GÜN İKİŞER SAAT 8 EKİMI - 1 3 ARALIK Pazartmsi-Çarfambo vmya 5ali-Pmrfmmbm 11.00-13.00 / 1S.00-17.00 / 17.00-19.00/ 19.30-21.30 Koyıttar: Hofto Anm 17 tyUH - S ikbn (09.OO-19.3O) HofHuonut 29-M İylU (1 l.OO-İS.OO) Mr D«iMtnUk Kur> U«rafi 140.000.000 TL ELEMAN Bakım Servisi'nde çalışacak Meslek üsesi Elektrik-Elektronik Bölümü yeni mezun eleman alınacaktır. L • Tel: 51205051482 -483 MANAVGAT 2. ASIİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN 2001/354 Esas Mahkememızın 6.9.2001 tanhlı ara karan gereğınce; Kayıp olduğu ileri sürülen Ramazan Demirtaş hakkmda bılgısı olan kımselerin bir yıllık süresı ıçerisınde mahke- memızin 2001 '354 esas sayılı dosyasına müracaat etmele- ri hususu ilanen teblığ olunur. 6.9.2001 Basın 54755 LÜLEBURGAZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No. 2000/1112 Davacı Nihat Tomnık tarafından Davalı Nuray Tomruk aleyhine mahkememıze açılan Boşanma davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince Davalı Çamçukur köyü Karamürsel Kocaelı adresınde oturur Nuray Tomruk tüm aramalara rağmen bulunamadı- ğından ilanen teblıgat yapılmasına karar verümekle adı geçenın dunışma günü olan 18 12 2001 tanh, saat 09.00*da mahkememizde hazır bulunması veya kendini vekille temsıl ettrrmesi, aksı halde yokluğunda karar veri- leceği Uan olunur. 21.09.2001 Basın 54947 İSTANBUL 3. SULH HUKUK HÂKtMLİĞl Sayı: 1999/1248 Davacı, Sasim Ltd. Şh. ve Tamer Günay Vekili tarafin- dan, davalı Ahmet Zeki Çılesız vs aleyhine açılan kat mülkiyeti davasuıda: Etiler, Bıyıklı Mehmetpaşa Sokak, No- 4 Güliz Apt 'da 4-7-10 No'lu daırelenn eskı hale ge- tinlmesıne karar venlmış, ışbu karar davacılar vekılı tara- fından temyız edılmiştir 1999/1248 E., 2001/387 K. sayı- lı ve 10.4.2001 T.lı KARAR ile 16.5.2001 tanhli TEM- YİZ DİLEKÇESİ davaülardan Ahmet Zekı Çilesiz'e ila- nen tebliğ olunur. 29.5 2001 Basın: 55671
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle