18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2EKİM2001SAU CUMHURİYET SAYFA 17 Tm^Bufa •rr Elektronik posta: denizsomdcumhuriyet.cofn.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Sokak çocuklan maaşa bağlanacakmış... "Herkes çocuöunu sokaöa atsın dive mil" KasıtBir mektup... Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkan/rğı'na yazılmış... Derneğin bir gönüllüsü yazıyor... Yaşadığı karabasanı anlatıyor... Pilot bölge olarak seçtikleri bir okulun öğrencilerine ders kitabı götürüyorlar... Kitaplar, bir önceki yıla ait... Bir yıl okunmuş ama yıpranmamış yüzlerce kitap... Emek harcanmış, özenle toplanmış... Kitaplar gereksinimi olan öğrencilere dağıtlacak... Aile bütçesine katkı sağlanacak... Fakat, kitapiardan bir tanesi bile çocuklann elindeki kitap listesine uymuyor... Geçen yılın kitaplan çöpe atılmış sanki yayınevteriyle ortak çalışılıyor gibi başka kitaplar isteniyor... Milyarfarca dolar iç ve dış borcu olan bir ülkede böylesine bir savurganhğın bir tek nedeni olabilin Ülkeyi bir an önce batırmak! ürkiye'nin en değerli öğretim üyelerini ömür- lerini verdikleri üniversitesinden uzaklaş- tırmak için elinden geleni yapan, çok cid- di sağlık sorunları yaşarken Bülent Tanör gibi saygın bir bilim insanına meslekten men ceza- sı vermeye kalkışan Istanbul Üniversitesi'nin Rek- törü Kemal Alemdaroğlu, şimdi de tıp faküitesi öğ- rencilerini bir yıllığına kapının önüne koydu... Atatürkçülük denince mangalda kül bırakmayan- ların Amerika'dan bulup getirdiği ve fakat Amerika- lılann tıp eğitiminde kullanmadığı "bağıl" sistemin "çan eğrisi" ile bu yıl Çapa ve Cerrahpaşa tıp fakültele- rinde 100'e yakın ikinci sınıf öğrencisi tek dersten sınıfta bırakıldı... öğrenciler, sınıfta kaldıklan yanm sömestrlik ders- ler yüzünden bu yıl iki sömestr okula gidemeyecek, fakültelerin sınıf açma olanağı olmadığı İçin öğren- ciler kaldıklan dersleri yeniden göremeyecek, yeni eğitim yılında öğrenciler okula sadece kaldıklan der- Çan eğrisisin sınavına girmek için gidecek... Bu arada öğrencilerin aldıklan eğitim burslan ke- silecek, öğrenciler kaldıklan yurtlardan çıkartılacak... Türkiye içinden çıkamadığı birekonomik krizde... Tıp eğitimi devlete en pahalıya mal olan eğitim... Kendisi de bir hekim olan Alemdaroğlu'nun (Ca- nıyla boğuşan Tanör'e yaptıklan nedeniyle hekimli- ği de etik yönden tartışılabilir) yönettiği Istanbul Üni- versitesi'nde ise tıp öğrencilerinin koca bir yılı he- ba ediliyor; hem devlete hem ailelere zarar... Bu öğrenciler, tıp fakültesini hele Çapa ve Cerrah- paşa'yı tesadüfen kazanmıyor; bugün Alemdaroğ- lu'nun sokağa attığı gençlerin her biri üniversite sı- navında en üst sıraları almış gençler... Basit bir mantıkla, "öğrenciler zamanında çalış- salardı" denilebilir... ÇapaTıp'ta sınav kâğıtlanna bir baksınlar... Eğitim sisteminin bozukluğuna itiraz eden bazı öğretim üyelerinin sınav sonuçlarını geç açıklayıp herkese fazladan 10'ar puan vermesine ne demeli? Kaldı ki çalışıp öğrenmeyende olduğu ka- dar öğretemeyende de kusur yok mu! Bu kadar çok öğrencinin tek dersten sınıfta kalması öğrencilerin kabahati olamaz... Üstelik gençler "af istemiyor... öğrencilerin istedikleri, tek dersten borçlu geçip üçüncü sınıfı okumak; bir yıl sokakta dolaşmamak; burslannı kaybetmemek; yurtlardan atılmamak... Bunun karannı Istanbul Universitesi Senatosu ala- cak... Yönetmelikte bir madde değiştirilecek... Fakat Alemdaroğlu'nun ve arkadaşlarının günde- minde böyle bir konu yok... Onlar, kurdukları düzen- le öğretim üyesinden öğrencisine kadar Istanbul Üniversitesi'nin içini boşaltma peşinde. Çan eğrisiymiş... Nereniz doğru ki! SESSIZSEDASIZ(!) NURtKVRTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku(a yahoo.com Son kullanma tarihı geçtiğı için mi artık ABD Türkiye'yi kullanmak istemiyor? Şevki Yılmaz'ın f şerer davası Kapatılan Refah Partisi'nin Rize Milletvekili Şevki Yılmaz'ın, dört yıl önce bir yazısında kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle gazeteci Attila Aşut aleyhine açtığı 1 milyar liralık tazminat davası reddedildi... Verdiği demeçlerde "Ben Huzbullah'ım" diyen, Meclis'te "pezevenkler"in bulunduğunu söyleyen ve daha sonra yurtdışına kaçan Şevki Yılmaz, Ankara'da yayımlanan Siyah Beyaz gazetesindeki yazısında Atilla Aşut'un kendisine "şerefsiz" dediği iddiasıyla dava açmıştı... Kapatılan Refah Partisi'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığından ve TBMM üyeliğinden çıkanlan Fazilet Partisi'nin eski Milletvekili Merve Kavakçı nın da savunmasını üstlenen Istanbul'daki "Birleşik Avukatlar" grubu, zamanaşımının son günü Istanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Şevki Yılmaz adına dava açmış; "yetkisizlik" kararıyla sonuçlanması üzerine dosya Ankara 16. Hukuk Mahkemesi'nde görülmeye başlanmıştı. Gazeteci Atilla Aşut savunmasında, "Yazımda Şevki Yılmaz'ın adı geçmiyor. Ben bir şeriatçı prototipinden söz ettim. Yazıdaki 'şerefsiz'in kendisi olduğunu Şevki Yılmaz nasıl anlamış?" diye sormuştu... Insanhk Kazaııır NEBİ CEYLAN "Yenilmez Amerika" efsa- nesinin saldırıya uğrayışının, bugün 21. günü. Binlerce in- sanın ölümünün büyük acısı- nı yüreğimde duyarken, bir cümleyetakılıpkaldım: "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaya- cak!" Acılar insanları olgun- laştınr da şunlar mı olur ki? Insanın insaha kulluğu biter. Tüm dünyada emek baş tacı edilir; üretim coşkuyla, bölü- şüm hakça... Düşüncede ve inançta ne baskı, ne kınama, ne zorlama! Çocuklann sağ- lık ve eğitimleri, babalarının parasına bırakılmaz, "insan" ol- manın eşitliğinde nepsine sı- nırsızca sunulur. Irk, din, mez- hep gibi ayrımlar körüklenip kardeşler kardeşlere kırdınl- maz. Silah üretimine son ve- rilir, oyuncak tabanca bile kal- kar ortalıktan. Çocuklar ve yaşlılar bir korunur bir korunur ki ne dilenci, ne tinerci! Kim- se kıyamaz doğaya. Gökyüzü- müze, ak bulutlanmıza, mavi ıımaklanmıza, kuşlanmıza ka- vuşuruz yeniden. Ne işsiz kal- ma korkusu, ne evsiz barksız yarınlar... Ne uyuşturucu, ne alıp satılan çoluk çocuk, ka- dınkız... 'Bunlann hepsi birza- manlar vardı; biz tümûnün ca- nına okuduk. Şimdi kafamız kızdı; dünyanın tepesine bir ineceğizki! Daha çok bomba, daha çokmayın, daha çokzu- lüm, daha çok ölüm!" Yapma- yın... Sakın bunları demiş ol- mayın. Laik, demokratik, çağdaş bir hukuk devleti olmanın; ulu- sal bütünlüğünü korumanın; "Yurtta banş, dünyada banş" ilkesini yaşatmanın savaşımı- nı veren; Uğur Mumcu'sunu, dağ başındaki okulda ders ya- pan öğretmen kızını; nice iş- çisini, öğrencisini, köylüsünü, diplomatını.. saymaya yürek dayanmaz nice insanını terö- re kaptıran bir halk var. Özel- likle "K/öns"tan sonra başla- rına gelmedik bela kalmadı. Dünyanın bir kesimindeki "ağalar", onları Kızılderili ye- rine koyup bir kovboy filmiy- miş gibi izledi, bu onurlu insan- lann çektiklerini. "Bizyandık el yanmasın" diyor o halk. Teröre ve onu yaratan koşul- lara karşı çıkıyor. Her yere ve her şeye neden karıştığı ve neden her taşın altından çık- tığı hiç tartışılmayan Amerika vuruldu diye değil. Amerika efsanesine yazık oldu diye de deği; insanlığasaygıdan! Tüm insanlan kardeşsaydığından. Herr dünün "tek dişi kaimış canavar"ından, hem onun bu- gün<ü akrabalarından çok çekmiş bu halkı örnek alın; in- sanlığa sıkı sanlın. Aydınlanma süreçlerinden geçemeyen bazı toplumlann; yakın bir geçmişte, siyasal- laştırarak kendi çıkarlannız için kullanmayaçalıştığınızdinini, şimdi de terorizmle ilişkili gös- termek gafletine düşüyorsu- nuz... Ortak inançlannı suçla- yıp aşağılamanız, sayısız ne- denletie birbirinden uzak du- ran güçleri, kenetleyecektir. Amacınız gerçekten terörle savaşımsa, böylesi aşağıla- malar şizin için ateşle oyna- maktır. Üstelik haksızlıktr. Ace- leyle düştüğünüz "Haçlı se- ferferi" gibi gaflann ardından, belli çevreleri yanaklanndan öpüp duruşunuza bakılırsa, bunu anlamış görünüyorsu- nuz. Ya, "Benim uygarlığım senin uygarlığını döver!" saç- malığına ne demeli? Hâlâ mı ırkçılık, dinsel fanatizm? Geç- meye kalkıştığınız derenin or- tasındaki en kaygan taşa ba- sıyorsunuz. John VVayne'in Kızılderilileri tepelediği; Ram- bo'nun Vietnam'da ve Afga- nistan'da rol kestiği filmlerde- kine benzemez gerçekler. Film dedim de... "Güneş Çiçeği" adlı filmde, yurtlannın çok uza- ğındaki bir mezarlıkta yatan istilacı Akdenizli faşist ordunun askerleri için dikilmiş bir anıt- ta, şunlar yazılıydı: "Mavide- nizlerinizde mutlu değil miydi- niz?" Bu söz bugün; "Atttğı- nız heradımda kendi çıkannız- dan çok insanlığı hesaba ka- tın; yoksa oturun oturduğu- nuz yerde" demektir ve her- kesedir. Sonuçta insanhk ka- zanır; silah değil. Anıtlar da bilim, sanat için dikilmelidir; batası savaşlannızda ölenler için değil! Son yıllardaki ina- nılmaz mülteci akınına bir ba- kın: O binlerce zavallının kaç- tıkları yerier, şimdi sizin silah- larınızla gitmeye hazırlandığı- nız yerlerdir. Âçlığın, sefale- tin, eğitimsizliğin, bağnazlığın doruklara ulaştığı yerier... Si- zin ülkeleriniz ise "umutülke- leri"dir. En ölümcül koşullar- da ulaşmaya çalışılan; ama çoğu kez yolunda ölünen... O insanlann yerinde olmayı ak- lınızdan bile geçiremezsiniz; ama onlar sizin gibi yaşamak uğruna ölüyorlar! Çekilen bun- ca acıdaki rolünüz? Kanıksanmış görünse de zulmün ve terörün kaynağı bence, üretim ilişkilerindeki çarpıklık, yani "Biriyer biri ba- kar; kıyamet..." gerçeği ve onun yarattığı hiçlik duygu- sudur. Teröristin besini bu duy- gu, anası da "o" ülkelerdir. Ya babası? Bunu da bir düşünün. KAZİLER KİTAPLARISOKAKLARA YAKMAK İÇİN YIĞIYORDU. KORSAN, HAKSIZKAZANÇ tÇİN YIĞIYOR. IKİSİNİNDE GÖRÜNÜMÜ 1ĞRENÇ! Bilm ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM) ÇİZGİLlK KÂMtL MASARACI HARBl SEMÎH POROY -, . ^ ,. semihporoyiayahoo.com KEDÎ LEVO APTÜÜKA e-posta aptulikaelcioğlu(a hotmail.com. ( SONÜÇ \OLARAK} TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2Ekim LÂLE DEtftf OZAMMN ÖLUMÜ İTÎO'OA 8U6ÜN,PİK*AI ŞİİRİAJIN ÖtX>£ G0JEN USTALA )RC*I MGDİM43 rAÇMO* ÖLpiİ AHMEUe&HA) , Ç p iYi Bjz U£t>*ese öeeEA/M GÖRUÜÇ, SONRA DA MÛ-\ P0ViİSLİK(ö£XET*tB4UK') mPUlfV. ff-13-15 riUA&t NA DO6ÜU ŞÜZLEGİYLS Oİ&ATİ ÇBKMBYE BAŞlA Mlf, tiEVŞEHİRLİ PAMATİBSAHİM MÇA'HIU SAO- RAZAM OLMAONOAU SONHA OA,OUÜH KOİZÜMA£( ALTINA SieMİŞTİ.NEPİM,6eNEU.I>O£,lÂLE û£V- h Kü VEEĞLENCGU MŞANrryı PILESS- VE M£y(iÇtu) KONUUI ÇİİRLEfZ. N 8İR SEYIT: BrifH nt*-b*hareytf*»ı,açıldj gül-ü gütşert Çerağcn vakH geUi Lâle-Zffrm cütjesı ' PATKONA HAÜL İS*ANl'r4OAr A/&U N TAVŞANLIASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKtMLİĞt'NDEN Dosya No: 1997/643 Esas Davacı Ibrahım Gökalp vekilı aracıhğıyla 13.10.1997 tarihli dava dilekçesi ile, Tavşanlı Merkez Yeni Köyü Dervişpınan mevkıınde kâin, ba- tısı Eski Derbentyolu ve eski Çakmak yolu, Kazun Gökalp tarlası ile çevrilı yaklaşık 54 dönüm arazinin müvekkili davacı tarafından Ersen Er- dem'den 1991 yılında satın alındığını, işbu arazinin 20 yılı aşkın süredir çeşıtlı şahıslar tarafından kullanılan özel mülkıyete tabı biı arazı ol- duğunu, son olarak da yakaşık 7 yüdır müvekkilinın mülkiyetine geçtiğini ve halen zılyetlığı altında bulunduğunu, müvekkili davacının ve da- ha önceki malıklen tarafindan kazasız ve nizasız olarak 20 yılı aşan bir süredir kullanılan arazinin özel mülkiyete tabi bu^ arazi olup, kamu mal- ları ile bir alakasının bulunmadlğını, taşınmazın müvekkili dav'acı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi istemi ile Tavşanlı Maliye Ha- zinesi ve Tavşanlı Merkez Yeni Köyü tüzelkışıliğı davalı olarak göstenlmıştir. Dahili davalılar Ersen Erdem, Tekşen Erdem ve Esen Erdem'in adresleri araştınlmış, adresleri tespit edilemediğınden 7201 sayıh Tebhgat Kanunu'nun 28,29,30 ve 31. maddelen uyannca gazete yoluyla ila- nen teblıgat yapılmasına karar verihniş, üan tanhinden itibaren 15 gün sonra dava dilekçesinın adı geçen dahili davalılara tebliğ edilmış sayı- lacağı ve duruşma gün ve saatinin 27.11.2001 saat 09.10'da olduğundan haberdar edilmiş sayılacaklan, duruşmaya bizzat gelmedikleri, maze- ret bildirmedikleri veya kendilerini bir vekille temsıl ettırmedıkleri takdirde Hukuk Usulü Muhakemelen Kİnunu'nun 213 ve 377. maddeleri uyannca yargılamaya yokluklannda devam edilerek esas hakkında hüküm venleceği hususlan ilanen tebliğ olunur. 19 9.2001 Basın- 54418 UŞAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2001/149 Davacı Suat Sönmez vekili Av. Hüseyin Avni Yüksel tarafından davalı Kader Sönmez aleyhine mahkememize açılan boşanma dava- sının yapılan yargılamasında, Davalı Kader Sönmez, Uşak, Elmahdere Mah. Eren Sokak No:45 adresınde ikamet etmekte iken bu adre- sinden aynldıgından, halen tebligata yarar adresi de tespit edilemediğinden mahkememizde devam eden 2001/149 esas sayıh davasının duruşması 11.10. 2001 günü saat 9.00 olup duruşma günü hazır bulunması veya kendisini vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde yoklu- ğunda yargılama yapılıp davanın karara bağlanacağı hususu dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğine esas olmak üzere ilan olunur. Basın: 54875 KALEM METİN ERKSAN Anayasa-Babayasa Anayasa-Babayasa derken, geldik Anayasa'nın kimi maddelerinin değiştirilmesine. Bu konudaki görüşmeler geçen hafta TBMM'de başladı. Bu gö- rüşmeler sürerken, Anayasa-Babayasa sözcükleri üstünde düşünmenin yararlı olacağını sanıyorum. Antropoloji (insanbilim), etnoloji (soybilim) gibi bilimler; insan toplumu'nun annenin soybaşkanı ol- duğu Anaerkil toplumdan, babanın soybaşkanı ol- duğu Babaerkil topluma dönüştüğünü, bilimsel bilgi oluşumunda saptamışlardır. Ekonomi, sosyo- loji, ekonomi-politik gibi bilimler bu dönüşümün nedeninin; ekonomik egemenliğin anneden baba- ya geçmesi sonucu olduğunu, bilimsel bilgi oluşu- munda saptamışlardır. Anaerkil Toplum ve Baba- erkil Toplum deyimleri, bu kök dönüşümün gös- terge tanımlandır. Etimoloji (sözcükbilim) "Ana" sözcüğünün; döl- lenmeyi, çogalmayı, üremeyi, "Baba"sözcüğünün; döllemeyi, egemenliği, yönetmeyi simgelediğini be- lirtir. Insanoğlu annenin içinde oluşur. Insanoğlu göbek bağı ile anneye bağlıdır. Insanoğlu göbek ba- ğı ile birlikte dünyaya gelir. Tüm yasalar göbek ba- ğı ile bir yasaya bağlıdır. Bu nedenden ötürü "In- san Aklı", tüm yasalann göbek bağı ile bağlı oldu- ğu yasaya Anayasa demiştir. Kemal Tahir'in "DevletAna"adlı romanı; Devle- tin "Baba"mı, yoksa "Ana"mı olduğu üstünde bir tartışmayı gündeme getirmiştir. Bu roman yayım- lanana kadardevletin "Baba"olduğu kanısı yaygın- dı. Bu romandan sonra devletin "Ana" da olabile- ceği düşüncesi yandaş bulmuştur. Bu "Ana"ve "Baba" sözcüklerinin ve kavramla- rının anlamı üstüne kurulmuş bir söylenti (masal), bu iki sözcüğün anlamını yetkin bir biçimde açık- lar. Masal şöyledir. Eski zamanlarda bahriye oku- lunu bitiren gençler, bir de "dayılık" sınavında ba- şarılı olmak zorundaymışlar. Bu "dayılık" sınavın- da bir gence bir soru sorulur. Soru şöyledir: Neden Anafor denir de Babafor denmez. Çocuğun ceva- bını bilmeden önce, bilmeyenler için "Anafor"un sözlük anlamını açıklamak gerektir. "Anafor" doğal veya yapay bir deniz olayıdır. Güçlü akıntılar veya güçlü ters akıntılar, akıntının basıncı ve yer çekimi nedeniyle, dairesel bir hareketle, dikey bir biçim- de, denizinderinliklerinedoâru, konik bir çukur olu- şumunda dönmeye başlar. Işte bir denizcilik deyi- mi olan "Anafor" budur. Çocuk sınav kuruluna şöyle bir cevap verir. "Izin verirseniz, ben sonınuza, karşı bir soruyla cevap vereyim." Sınav kurulu çocuğun önerisini kabul eder. Çocuk cevabını karşı bir soru olarak şöyle sorar "Neden Babafıngo derierde, Anafingo de- mezler". Sınav kurulunun çocuğun cevabını değer- lendirmesini bilmeden önce, bilmeyenler için "Ba- bafıngo "nun sözlük anlamını açıklamak gerekir. Yel- kenli veya buharlı gemilerde, geminin ön direğine "Babafıngo" denir. Sınav kurulu çocuğun cevabını çok beğenir. Fa- kat sınav kurulu, çocuğa sorduğu sorunun ve ço- cuğun sınav kuruluna verdiği soru cevabın, çocuk- tan açıklamasını ister. Çocuğun cevabı şu olur. "Anafor" çukurdur, gi- rintidir, dişidir. Bu nedenden ona "Anafor" demiş- lerdir. "Babafıngo"yükseltidir, çıkıntıdır, erkektir. Bu nedenden ona "Babafıngo" demişlerdir. Sınav ku- rulu herhalde çocuğa on üstünden on vermiştir. Belki bir de başarı belgesi vermiştir. Sözcüklerin türeyişinde çoğu kez nesnenin gö- rüntüsü, biçimi ve işlevi yaratının adını oluşturur. De- nizcilik dili, dişinin cinsel organına benzettiği doğal veya yapay deniz olayına "Anafor", gemi direğini erkek cinsel organına benzettiği için direğe "Baba- fıngo" demiştir. Şimdi, gelelım bizim Anayasa düzeltisine, Ana- yasa Mahkemesi'nin el kitabı olan "1982Anayasa- sı" (177) maddeden oluşur. Okuma-yazma bilen her Türkiye Curnhuriyeti Devleti uyruğu yurttaş, bu "Anayasa" kitapçığını ezberleyebilir. Anayasa ki- tapçığı; büyük, kalın, çok sayfalı bir kitapçık değil- dir. Anayasa'nın adı büyüktür ama, Anayasa'nın madde sayısı azdır. Anayasa'nın (37) maddesinde düzelti yapılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti (19) yıldır bu Anaya- sa ile yönetilmektedir. Anayasa'lar; ulusları, ülkele- ri, devletleri yönetmek için, seçilmiş "Yasama EriK'i" tarafından yapılır. Anayasa'nın kimi maddeleri; "Av- njpa Biriiği" (AB) istedi diye değistirilmez. Anaya- sa'nın kimi maddeleri; Avrupa Birliği (AB) üyesi ol- mak için değistirilmez. Bu davranışı ancak; Avru- palı devletlerin sömürgesi olan uluslar, ülkeler, dev- ietler yapar. Anayasa'nın kimi maddeleri; yasalan uygulamakla yükümlü atanmış bir kişinin "haddi- ni aşan" düşünceleri doğrultusunda değistirilmez. Anayasa'nın kimi maddeleri; ulusun, ülkenin, dev- letin; iyiliği, uygariığı, mutfuluğu, çağdaş yönetimi için değiştirilir. önce de yazdım. Şimdi bir kez daha yazıyorum. Avrupa Birliği (AB), Anayasa'nın kimi maddelerin- de yapılan değiştirmelere karşın (rağmen) Türki- ye'yi Avrupa Biriiği (AB) üyeliğine almaz. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/ Aşağıya doğru genişle- yen yüksek ök- 2 çeye verilen ad 2/Asker...Ek- vator kuşağın- daki geniş ça- 5 yırlara verilen g ad. 3/ Şanlıur- fa'nın bir ilçe- ^ si. 4/ Döl ver- 8 me yetkinliği- g neeren,baliğ... Dansta erkeğe eşlik eden kadın. 5/ Nâzım 1 Hikmet'in soyadı... 2 Tarih öncesine daya- 3 nan efsane. 6/ Sürdür- 4 me, devam ettirme... 5 "Bir güzel bilirim bir - daha bilmem / Onda gör cüve nedir — ne- dir"(C.S.Tarancı).7/ 8 Ruanda'nınbaşkenti... 9 Utanılacak şey, ayıp. 8/ Inanç ve bilgiyi kiliseyle birleştirmeye çalışan ortaçağ felsefesi. 9/ Gümüşün simgesi... Pirinçle pişirilen bir tür yemek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Goscinnv -Uderzo ikilisi tarafından yaratılan ûn- lü çizgi roman. 2/ Çıplak vücut resmi... Karahindi- banın sebze olarak yenen yapraklan. 3/ Yahudi ta- pınağı. 4/ " — Afşar": Şarkıcımız... Ticaret eşyası. 5/ Püskürtü... Şeker üretiminde, billurlaşan şeker almdıktan sonra kalan posa. 6/ Acele, tez... Bir pey- gamber. 7/ Japon kökenli bir dövüş sporu... Paramı- zı simgeleyen harfler. 8/ Havadaki su buhan... Sü- rekli. 9/ Meyve kurusu... Soğuğalcarşı koruyucu bir tür üstlük.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle