Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2EKİM2001SAU CUMHURİYET SAYFA
17
Tm^Bufa
•rr
Elektronik posta: denizsomdcumhuriyet.cofn.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Sokak çocuklan maaşa
bağlanacakmış...
"Herkes çocuöunu
sokaöa atsın dive mil"
KasıtBir mektup... Çağdaş
Yaşamı Destekleme
Derneği Genel
Başkan/rğı'na
yazılmış... Derneğin
bir gönüllüsü
yazıyor... Yaşadığı
karabasanı anlatıyor...
Pilot bölge olarak
seçtikleri bir
okulun
öğrencilerine
ders kitabı
götürüyorlar...
Kitaplar, bir önceki
yıla ait... Bir yıl
okunmuş ama
yıpranmamış yüzlerce
kitap... Emek
harcanmış, özenle
toplanmış... Kitaplar
gereksinimi olan
öğrencilere
dağıtlacak... Aile
bütçesine katkı
sağlanacak... Fakat,
kitapiardan bir tanesi
bile çocuklann
elindeki kitap
listesine uymuyor...
Geçen yılın kitaplan
çöpe atılmış sanki
yayınevteriyle ortak
çalışılıyor gibi başka
kitaplar isteniyor...
Milyarfarca dolar iç ve
dış borcu olan bir
ülkede böylesine bir
savurganhğın bir tek
nedeni olabilin
Ülkeyi bir an önce
batırmak!
ürkiye'nin en değerli öğretim üyelerini ömür-
lerini verdikleri üniversitesinden uzaklaş-
tırmak için elinden geleni yapan, çok cid-
di sağlık sorunları yaşarken Bülent Tanör
gibi saygın bir bilim insanına meslekten men ceza-
sı vermeye kalkışan Istanbul Üniversitesi'nin Rek-
törü Kemal Alemdaroğlu, şimdi de tıp faküitesi öğ-
rencilerini bir yıllığına kapının önüne koydu...
Atatürkçülük denince mangalda kül bırakmayan-
ların Amerika'dan bulup getirdiği ve fakat Amerika-
lılann tıp eğitiminde kullanmadığı "bağıl" sistemin "çan
eğrisi" ile bu yıl Çapa ve Cerrahpaşa tıp fakültele-
rinde 100'e yakın ikinci sınıf öğrencisi tek dersten
sınıfta bırakıldı...
öğrenciler, sınıfta kaldıklan yanm sömestrlik ders-
ler yüzünden bu yıl iki sömestr okula gidemeyecek,
fakültelerin sınıf açma olanağı olmadığı İçin öğren-
ciler kaldıklan dersleri yeniden göremeyecek, yeni
eğitim yılında öğrenciler okula sadece kaldıklan der-
Çan eğrisisin sınavına girmek için gidecek...
Bu arada öğrencilerin aldıklan eğitim burslan ke-
silecek, öğrenciler kaldıklan yurtlardan çıkartılacak...
Türkiye içinden çıkamadığı birekonomik krizde...
Tıp eğitimi devlete en pahalıya mal olan eğitim...
Kendisi de bir hekim olan Alemdaroğlu'nun (Ca-
nıyla boğuşan Tanör'e yaptıklan nedeniyle hekimli-
ği de etik yönden tartışılabilir) yönettiği Istanbul Üni-
versitesi'nde ise tıp öğrencilerinin koca bir yılı he-
ba ediliyor; hem devlete hem ailelere zarar...
Bu öğrenciler, tıp fakültesini hele Çapa ve Cerrah-
paşa'yı tesadüfen kazanmıyor; bugün Alemdaroğ-
lu'nun sokağa attığı gençlerin her biri üniversite sı-
navında en üst sıraları almış gençler...
Basit bir mantıkla, "öğrenciler zamanında çalış-
salardı" denilebilir... ÇapaTıp'ta sınav kâğıtlanna bir
baksınlar... Eğitim sisteminin bozukluğuna itiraz
eden bazı öğretim üyelerinin sınav sonuçlarını geç
açıklayıp herkese fazladan 10'ar puan vermesine ne
demeli? Kaldı ki çalışıp öğrenmeyende olduğu ka-
dar öğretemeyende de kusur yok mu! Bu kadar çok
öğrencinin tek dersten sınıfta kalması öğrencilerin
kabahati olamaz...
Üstelik gençler "af istemiyor...
öğrencilerin istedikleri, tek dersten borçlu geçip
üçüncü sınıfı okumak; bir yıl sokakta dolaşmamak;
burslannı kaybetmemek; yurtlardan atılmamak...
Bunun karannı Istanbul Universitesi Senatosu ala-
cak... Yönetmelikte bir madde değiştirilecek...
Fakat Alemdaroğlu'nun ve arkadaşlarının günde-
minde böyle bir konu yok... Onlar, kurdukları düzen-
le öğretim üyesinden öğrencisine kadar Istanbul
Üniversitesi'nin içini boşaltma peşinde.
Çan eğrisiymiş... Nereniz doğru ki!
SESSIZSEDASIZ(!) NURtKVRTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku(a yahoo.com
Son kullanma tarihı geçtiğı için mi
artık ABD Türkiye'yi kullanmak istemiyor?
Şevki Yılmaz'ın f
şerer davası
Kapatılan Refah Partisi'nin Rize
Milletvekili Şevki Yılmaz'ın, dört yıl
önce bir yazısında kendisine
hakaret ettiği gerekçesiyle
gazeteci Attila Aşut aleyhine açtığı
1 milyar liralık tazminat davası
reddedildi... Verdiği demeçlerde
"Ben Huzbullah'ım" diyen,
Meclis'te "pezevenkler"in
bulunduğunu söyleyen ve daha
sonra yurtdışına kaçan Şevki
Yılmaz, Ankara'da yayımlanan
Siyah Beyaz gazetesindeki
yazısında Atilla Aşut'un kendisine
"şerefsiz" dediği iddiasıyla dava
açmıştı... Kapatılan Refah
Partisi'nin Genel Başkanı
Necmettin Erbakan ile Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşlığından ve
TBMM üyeliğinden çıkanlan Fazilet
Partisi'nin eski Milletvekili Merve
Kavakçı nın da savunmasını
üstlenen Istanbul'daki "Birleşik
Avukatlar" grubu, zamanaşımının
son günü Istanbul 5. Asliye
Hukuk Mahkemesi'nde Şevki
Yılmaz adına dava açmış;
"yetkisizlik" kararıyla
sonuçlanması üzerine dosya
Ankara 16. Hukuk Mahkemesi'nde
görülmeye başlanmıştı.
Gazeteci Atilla Aşut
savunmasında, "Yazımda Şevki
Yılmaz'ın adı geçmiyor. Ben bir
şeriatçı prototipinden söz ettim.
Yazıdaki 'şerefsiz'in kendisi
olduğunu Şevki Yılmaz nasıl
anlamış?" diye sormuştu...
Insanhk Kazaııır
NEBİ CEYLAN
"Yenilmez Amerika" efsa-
nesinin saldırıya uğrayışının,
bugün 21. günü. Binlerce in-
sanın ölümünün büyük acısı-
nı yüreğimde duyarken, bir
cümleyetakılıpkaldım: "Artık
hiçbir şey eskisi gibi olmaya-
cak!" Acılar insanları olgun-
laştınr da şunlar mı olur ki?
Insanın insaha kulluğu biter.
Tüm dünyada emek baş tacı
edilir; üretim coşkuyla, bölü-
şüm hakça... Düşüncede ve
inançta ne baskı, ne kınama,
ne zorlama! Çocuklann sağ-
lık ve eğitimleri, babalarının
parasına bırakılmaz, "insan" ol-
manın eşitliğinde nepsine sı-
nırsızca sunulur. Irk, din, mez-
hep gibi ayrımlar körüklenip
kardeşler kardeşlere kırdınl-
maz. Silah üretimine son ve-
rilir, oyuncak tabanca bile kal-
kar ortalıktan. Çocuklar ve
yaşlılar bir korunur bir korunur
ki ne dilenci, ne tinerci! Kim-
se kıyamaz doğaya. Gökyüzü-
müze, ak bulutlanmıza, mavi
ıımaklanmıza, kuşlanmıza ka-
vuşuruz yeniden. Ne işsiz kal-
ma korkusu, ne evsiz barksız
yarınlar... Ne uyuşturucu, ne
alıp satılan çoluk çocuk, ka-
dınkız... 'Bunlann hepsi birza-
manlar vardı; biz tümûnün ca-
nına okuduk. Şimdi kafamız
kızdı; dünyanın tepesine bir
ineceğizki! Daha çok bomba,
daha çokmayın, daha çokzu-
lüm, daha çok ölüm!" Yapma-
yın... Sakın bunları demiş ol-
mayın.
Laik, demokratik, çağdaş
bir hukuk devleti olmanın; ulu-
sal bütünlüğünü korumanın;
"Yurtta banş, dünyada banş"
ilkesini yaşatmanın savaşımı-
nı veren; Uğur Mumcu'sunu,
dağ başındaki okulda ders ya-
pan öğretmen kızını; nice iş-
çisini, öğrencisini, köylüsünü,
diplomatını.. saymaya yürek
dayanmaz nice insanını terö-
re kaptıran bir halk var. Özel-
likle "K/öns"tan sonra başla-
rına gelmedik bela kalmadı.
Dünyanın bir kesimindeki
"ağalar", onları Kızılderili ye-
rine koyup bir kovboy filmiy-
miş gibi izledi, bu onurlu insan-
lann çektiklerini. "Bizyandık
el yanmasın" diyor o halk.
Teröre ve onu yaratan koşul-
lara karşı çıkıyor. Her yere ve
her şeye neden karıştığı ve
neden her taşın altından çık-
tığı hiç tartışılmayan Amerika
vuruldu diye değil. Amerika
efsanesine yazık oldu diye de
deği; insanlığasaygıdan! Tüm
insanlan kardeşsaydığından.
Herr dünün "tek dişi kaimış
canavar"ından, hem onun bu-
gün<ü akrabalarından çok
çekmiş bu halkı örnek alın; in-
sanlığa sıkı sanlın.
Aydınlanma süreçlerinden
geçemeyen bazı toplumlann;
yakın bir geçmişte, siyasal-
laştırarak kendi çıkarlannız için
kullanmayaçalıştığınızdinini,
şimdi de terorizmle ilişkili gös-
termek gafletine düşüyorsu-
nuz... Ortak inançlannı suçla-
yıp aşağılamanız, sayısız ne-
denletie birbirinden uzak du-
ran güçleri, kenetleyecektir.
Amacınız gerçekten terörle
savaşımsa, böylesi aşağıla-
malar şizin için ateşle oyna-
maktır. Üstelik haksızlıktr. Ace-
leyle düştüğünüz "Haçlı se-
ferferi" gibi gaflann ardından,
belli çevreleri yanaklanndan
öpüp duruşunuza bakılırsa,
bunu anlamış görünüyorsu-
nuz. Ya, "Benim uygarlığım
senin uygarlığını döver!" saç-
malığına ne demeli? Hâlâ mı
ırkçılık, dinsel fanatizm? Geç-
meye kalkıştığınız derenin or-
tasındaki en kaygan taşa ba-
sıyorsunuz. John VVayne'in
Kızılderilileri tepelediği; Ram-
bo'nun Vietnam'da ve Afga-
nistan'da rol kestiği filmlerde-
kine benzemez gerçekler. Film
dedim de... "Güneş Çiçeği"
adlı filmde, yurtlannın çok uza-
ğındaki bir mezarlıkta yatan
istilacı Akdenizli faşist ordunun
askerleri için dikilmiş bir anıt-
ta, şunlar yazılıydı: "Mavide-
nizlerinizde mutlu değil miydi-
niz?" Bu söz bugün; "Atttğı-
nız heradımda kendi çıkannız-
dan çok insanlığı hesaba ka-
tın; yoksa oturun oturduğu-
nuz yerde" demektir ve her-
kesedir. Sonuçta insanhk ka-
zanır; silah değil. Anıtlar da
bilim, sanat için dikilmelidir;
batası savaşlannızda ölenler
için değil! Son yıllardaki ina-
nılmaz mülteci akınına bir ba-
kın: O binlerce zavallının kaç-
tıkları yerier, şimdi sizin silah-
larınızla gitmeye hazırlandığı-
nız yerlerdir. Âçlığın, sefale-
tin, eğitimsizliğin, bağnazlığın
doruklara ulaştığı yerier... Si-
zin ülkeleriniz ise "umutülke-
leri"dir. En ölümcül koşullar-
da ulaşmaya çalışılan; ama
çoğu kez yolunda ölünen... O
insanlann yerinde olmayı ak-
lınızdan bile geçiremezsiniz;
ama onlar sizin gibi yaşamak
uğruna ölüyorlar! Çekilen bun-
ca acıdaki rolünüz?
Kanıksanmış görünse de
zulmün ve terörün kaynağı
bence, üretim ilişkilerindeki
çarpıklık, yani "Biriyer biri ba-
kar; kıyamet..." gerçeği ve
onun yarattığı hiçlik duygu-
sudur. Teröristin besini bu duy-
gu, anası da "o" ülkelerdir. Ya
babası?
Bunu da bir düşünün.
KAZİLER KİTAPLARISOKAKLARA YAKMAK
İÇİN YIĞIYORDU. KORSAN, HAKSIZKAZANÇ
tÇİN YIĞIYOR. IKİSİNİNDE GÖRÜNÜMÜ
1ĞRENÇ!
Bilm ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği
(BESAM)
ÇİZGİLlK KÂMtL MASARACI
HARBl SEMÎH POROY -, . ^ ,. semihporoyiayahoo.com
KEDÎ LEVO APTÜÜKA e-posta aptulikaelcioğlu(a hotmail.com.
( SONÜÇ
\OLARAK}
TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2Ekim
LÂLE DEtftf OZAMMN ÖLUMÜ
İTÎO'OA 8U6ÜN,PİK*AI ŞİİRİAJIN ÖtX>£ G0JEN USTALA
)RC*I MGDİM43 rAÇMO* ÖLpiİ AHMEUe&HA) , Ç p
iYi Bjz U£t>*ese öeeEA/M GÖRUÜÇ, SONRA DA MÛ-\
P0ViİSLİK(ö£XET*tB4UK') mPUlfV. ff-13-15 riUA&t
NA DO6ÜU ŞÜZLEGİYLS Oİ&ATİ ÇBKMBYE BAŞlA
Mlf, tiEVŞEHİRLİ PAMATİBSAHİM MÇA'HIU SAO-
RAZAM OLMAONOAU SONHA OA,OUÜH KOİZÜMA£(
ALTINA SieMİŞTİ.NEPİM,6eNEU.I>O£,lÂLE û£V-
h Kü VEEĞLENCGU MŞANrryı PILESS-
VE M£y(iÇtu) KONUUI ÇİİRLEfZ.
N 8İR SEYIT:
BrifH nt*-b*hareytf*»ı,açıldj gül-ü gütşert
Çerağcn vakH geUi Lâle-Zffrm cütjesı
' PATKONA HAÜL İS*ANl'r4OAr
A/&U N
TAVŞANLIASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKtMLİĞt'NDEN
Dosya No: 1997/643 Esas
Davacı Ibrahım Gökalp vekilı aracıhğıyla 13.10.1997 tarihli dava dilekçesi ile, Tavşanlı Merkez Yeni Köyü Dervişpınan mevkıınde kâin, ba-
tısı Eski Derbentyolu ve eski Çakmak yolu, Kazun Gökalp tarlası ile çevrilı yaklaşık 54 dönüm arazinin müvekkili davacı tarafından Ersen Er-
dem'den 1991 yılında satın alındığını, işbu arazinin 20 yılı aşkın süredir çeşıtlı şahıslar tarafından kullanılan özel mülkıyete tabı biı arazı ol-
duğunu, son olarak da yakaşık 7 yüdır müvekkilinın mülkiyetine geçtiğini ve halen zılyetlığı altında bulunduğunu, müvekkili davacının ve da-
ha önceki malıklen tarafindan kazasız ve nizasız olarak 20 yılı aşan bir süredir kullanılan arazinin özel mülkiyete tabi bu^ arazi olup, kamu mal-
ları ile bir alakasının bulunmadlğını, taşınmazın müvekkili dav'acı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi istemi ile Tavşanlı Maliye Ha-
zinesi ve Tavşanlı Merkez Yeni Köyü tüzelkışıliğı davalı olarak göstenlmıştir. Dahili davalılar Ersen Erdem, Tekşen Erdem ve Esen Erdem'in
adresleri araştınlmış, adresleri tespit edilemediğınden 7201 sayıh Tebhgat Kanunu'nun 28,29,30 ve 31. maddelen uyannca gazete yoluyla ila-
nen teblıgat yapılmasına karar verihniş, üan tanhinden itibaren 15 gün sonra dava dilekçesinın adı geçen dahili davalılara tebliğ edilmış sayı-
lacağı ve duruşma gün ve saatinin 27.11.2001 saat 09.10'da olduğundan haberdar edilmiş sayılacaklan, duruşmaya bizzat gelmedikleri, maze-
ret bildirmedikleri veya kendilerini bir vekille temsıl ettırmedıkleri takdirde Hukuk Usulü Muhakemelen Kİnunu'nun 213 ve 377. maddeleri
uyannca yargılamaya yokluklannda devam edilerek esas hakkında hüküm venleceği hususlan ilanen tebliğ olunur. 19 9.2001 Basın- 54418
UŞAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2001/149
Davacı Suat Sönmez vekili Av. Hüseyin Avni Yüksel tarafından davalı Kader Sönmez aleyhine mahkememize açılan boşanma dava-
sının yapılan yargılamasında, Davalı Kader Sönmez, Uşak, Elmahdere Mah. Eren Sokak No:45 adresınde ikamet etmekte iken bu adre-
sinden aynldıgından, halen tebligata yarar adresi de tespit edilemediğinden mahkememizde devam eden 2001/149 esas sayıh davasının
duruşması 11.10. 2001 günü saat 9.00 olup duruşma günü hazır bulunması veya kendisini vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde yoklu-
ğunda yargılama yapılıp davanın karara bağlanacağı hususu dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğine esas olmak üzere ilan olunur.
Basın: 54875
KALEM
METİN ERKSAN
Anayasa-Babayasa
Anayasa-Babayasa derken, geldik Anayasa'nın
kimi maddelerinin değiştirilmesine. Bu konudaki
görüşmeler geçen hafta TBMM'de başladı. Bu gö-
rüşmeler sürerken, Anayasa-Babayasa sözcükleri
üstünde düşünmenin yararlı olacağını sanıyorum.
Antropoloji (insanbilim), etnoloji (soybilim) gibi
bilimler; insan toplumu'nun annenin soybaşkanı ol-
duğu Anaerkil toplumdan, babanın soybaşkanı ol-
duğu Babaerkil topluma dönüştüğünü, bilimsel
bilgi oluşumunda saptamışlardır. Ekonomi, sosyo-
loji, ekonomi-politik gibi bilimler bu dönüşümün
nedeninin; ekonomik egemenliğin anneden baba-
ya geçmesi sonucu olduğunu, bilimsel bilgi oluşu-
munda saptamışlardır. Anaerkil Toplum ve Baba-
erkil Toplum deyimleri, bu kök dönüşümün gös-
terge tanımlandır.
Etimoloji (sözcükbilim) "Ana" sözcüğünün; döl-
lenmeyi, çogalmayı, üremeyi, "Baba"sözcüğünün;
döllemeyi, egemenliği, yönetmeyi simgelediğini be-
lirtir. Insanoğlu annenin içinde oluşur. Insanoğlu
göbek bağı ile anneye bağlıdır. Insanoğlu göbek ba-
ğı ile birlikte dünyaya gelir. Tüm yasalar göbek ba-
ğı ile bir yasaya bağlıdır. Bu nedenden ötürü "In-
san Aklı", tüm yasalann göbek bağı ile bağlı oldu-
ğu yasaya Anayasa demiştir.
Kemal Tahir'in "DevletAna"adlı romanı; Devle-
tin "Baba"mı, yoksa "Ana"mı olduğu üstünde bir
tartışmayı gündeme getirmiştir. Bu roman yayım-
lanana kadardevletin "Baba"olduğu kanısı yaygın-
dı. Bu romandan sonra devletin "Ana" da olabile-
ceği düşüncesi yandaş bulmuştur.
Bu "Ana"ve "Baba" sözcüklerinin ve kavramla-
rının anlamı üstüne kurulmuş bir söylenti (masal),
bu iki sözcüğün anlamını yetkin bir biçimde açık-
lar. Masal şöyledir. Eski zamanlarda bahriye oku-
lunu bitiren gençler, bir de "dayılık" sınavında ba-
şarılı olmak zorundaymışlar. Bu "dayılık" sınavın-
da bir gence bir soru sorulur. Soru şöyledir: Neden
Anafor denir de Babafor denmez. Çocuğun ceva-
bını bilmeden önce, bilmeyenler için "Anafor"un
sözlük anlamını açıklamak gerektir. "Anafor" doğal
veya yapay bir deniz olayıdır. Güçlü akıntılar veya
güçlü ters akıntılar, akıntının basıncı ve yer çekimi
nedeniyle, dairesel bir hareketle, dikey bir biçim-
de, denizinderinliklerinedoâru, konik bir çukur olu-
şumunda dönmeye başlar. Işte bir denizcilik deyi-
mi olan "Anafor" budur.
Çocuk sınav kuruluna şöyle bir cevap verir. "Izin
verirseniz, ben sonınuza, karşı bir soruyla cevap
vereyim." Sınav kurulu çocuğun önerisini kabul
eder. Çocuk cevabını karşı bir soru olarak şöyle
sorar "Neden Babafıngo derierde, Anafingo de-
mezler". Sınav kurulunun çocuğun cevabını değer-
lendirmesini bilmeden önce, bilmeyenler için "Ba-
bafıngo "nun sözlük anlamını açıklamak gerekir. Yel-
kenli veya buharlı gemilerde, geminin ön direğine
"Babafıngo" denir.
Sınav kurulu çocuğun cevabını çok beğenir. Fa-
kat sınav kurulu, çocuğa sorduğu sorunun ve ço-
cuğun sınav kuruluna verdiği soru cevabın, çocuk-
tan açıklamasını ister.
Çocuğun cevabı şu olur. "Anafor" çukurdur, gi-
rintidir, dişidir. Bu nedenden ona "Anafor" demiş-
lerdir. "Babafıngo"yükseltidir, çıkıntıdır, erkektir. Bu
nedenden ona "Babafıngo" demişlerdir. Sınav ku-
rulu herhalde çocuğa on üstünden on vermiştir.
Belki bir de başarı belgesi vermiştir.
Sözcüklerin türeyişinde çoğu kez nesnenin gö-
rüntüsü, biçimi ve işlevi yaratının adını oluşturur. De-
nizcilik dili, dişinin cinsel organına benzettiği doğal
veya yapay deniz olayına "Anafor", gemi direğini
erkek cinsel organına benzettiği için direğe "Baba-
fıngo" demiştir.
Şimdi, gelelım bizim Anayasa düzeltisine, Ana-
yasa Mahkemesi'nin el kitabı olan "1982Anayasa-
sı" (177) maddeden oluşur. Okuma-yazma bilen her
Türkiye Curnhuriyeti Devleti uyruğu yurttaş, bu
"Anayasa" kitapçığını ezberleyebilir. Anayasa ki-
tapçığı; büyük, kalın, çok sayfalı bir kitapçık değil-
dir. Anayasa'nın adı büyüktür ama, Anayasa'nın
madde sayısı azdır. Anayasa'nın (37) maddesinde
düzelti yapılacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti (19) yıldır bu Anaya-
sa ile yönetilmektedir. Anayasa'lar; ulusları, ülkele-
ri, devletleri yönetmek için, seçilmiş "Yasama EriK'i"
tarafından yapılır. Anayasa'nın kimi maddeleri; "Av-
njpa Biriiği" (AB) istedi diye değistirilmez. Anaya-
sa'nın kimi maddeleri; Avrupa Birliği (AB) üyesi ol-
mak için değistirilmez. Bu davranışı ancak; Avru-
palı devletlerin sömürgesi olan uluslar, ülkeler, dev-
ietler yapar. Anayasa'nın kimi maddeleri; yasalan
uygulamakla yükümlü atanmış bir kişinin "haddi-
ni aşan" düşünceleri doğrultusunda değistirilmez.
Anayasa'nın kimi maddeleri; ulusun, ülkenin, dev-
letin; iyiliği, uygariığı, mutfuluğu, çağdaş yönetimi
için değiştirilir.
önce de yazdım. Şimdi bir kez daha yazıyorum.
Avrupa Birliği (AB), Anayasa'nın kimi maddelerin-
de yapılan değiştirmelere karşın (rağmen) Türki-
ye'yi Avrupa Biriiği (AB) üyeliğine almaz.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA:
1/ Aşağıya
doğru genişle-
yen yüksek ök- 2
çeye verilen ad
2/Asker...Ek-
vator kuşağın-
daki geniş ça- 5
yırlara verilen g
ad. 3/ Şanlıur-
fa'nın bir ilçe- ^
si. 4/ Döl ver- 8
me yetkinliği- g
neeren,baliğ...
Dansta erkeğe eşlik
eden kadın. 5/ Nâzım 1
Hikmet'in soyadı... 2
Tarih öncesine daya- 3
nan efsane. 6/ Sürdür- 4
me, devam ettirme... 5
"Bir güzel bilirim bir -
daha bilmem / Onda
gör cüve nedir — ne-
dir"(C.S.Tarancı).7/ 8
Ruanda'nınbaşkenti... 9
Utanılacak şey, ayıp. 8/ Inanç ve bilgiyi kiliseyle
birleştirmeye çalışan ortaçağ felsefesi. 9/ Gümüşün
simgesi... Pirinçle pişirilen bir tür yemek.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Goscinnv -Uderzo ikilisi tarafından yaratılan ûn-
lü çizgi roman. 2/ Çıplak vücut resmi... Karahindi-
banın sebze olarak yenen yapraklan. 3/ Yahudi ta-
pınağı. 4/ " — Afşar": Şarkıcımız... Ticaret eşyası.
5/ Püskürtü... Şeker üretiminde, billurlaşan şeker
almdıktan sonra kalan posa. 6/ Acele, tez... Bir pey-
gamber. 7/ Japon kökenli bir dövüş sporu... Paramı-
zı simgeleyen harfler. 8/ Havadaki su buhan... Sü-
rekli. 9/ Meyve kurusu... Soğuğalcarşı koruyucu bir
tür üstlük.