25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EKİM 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Mitinglerinyasaklanmasını kınayanpartililere coplar ve köpeklerle müdahale edildi Savaşı protestoya 46 gözalüALPER TURGUT ABD'nin de aralannda bulunduğu 39 ülkede gerçekleştirilen savaş kar- şıtı gösteriler olaysız bir şekilde sona ererken Türkiye'de önce yasal parti- lerin mitingleri yasaklandı, ardından da kararı protesto eden parti üyeleri- ne coplarla, köpeklerle ve biber gaz- lanyla müdahale edildi. Istanbul Ka- dıköy'de yaşanan olaylar sırasında EMEP Genel Başkanı Levent Tü- zel'in de aralannda bulunduğu 46 ki- şi gözaltına alınırken onlarcası hafif şekilde yaralandı, gazeteciler tartak- landı. Çağlayan Meydanı'nda düzenlen- mek istenen "Savaş Değil; lş, Ek- • Kadıköy'de basın açıklaması yaparak savaş karşıtı mitingin yasaklanmasını protesto etmek isteyen EMEP, SÎP ve ÖDP'lilere polis müdahale etti. Olaylar sırasında EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel gözaltına alınırken onlarca kişi hafif şekilde yaralandı, gazeteciler tartaklandı. mek, Eşitlik ve Özgürlük İstiyo- şık bin kişi, "Kahrolsun ABD em- ruz" mitingi önceki gün Istanbul Va- liliği tarafından yasaklanmıştı. Kadı- köy'de basın açıklaması yaparak ya- sağı protesto etmek isteyen EMEP, SlP ve ÖDP üyeleri ise ilçede adeta "sıkıyönetim" ilan ederek kilit nok- talan ve meydanlan abluka altına alan Istanbul polisi tarafından engel- lendiler. Söğütlüçeşme Caddesi'nde toplanan EMEP ve SlP üyesi yakla- peryalizmi, kahrolsun gericilik" yazılı pankart açarak yürüyüşe geçti. "Kahrolsun ABD emperyalizmi", "Yankee go home", "Amerikan as- keri olmayacağız", "Emperyalist savaşa hayır" ve "Savaşa değil, emekçiye bütçe" sloganlanm atarak yürüyen topluluk, Kadıköy Iskele Meydanı'na ulaşamadan polis bari- katıyla durduruldu. EMEP Genel ' üvenlik güçleri, basın açıklamasının ardından dağılmak üzere olan topluluğa biber gazı, coplar ve köpeklerle müdahale ederken yaşanan izdihatn nedeniyle çok sayıda kişi yaralandı. Polis, ara sokaklara kaçan göstericileri döverek ve yerlerde sürükJeyerek gözaltına aldı. (Fotoğraf: ZAFER ÜÇÜNCÜ) Başkanı Levent Tüzel ve SlP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Baba, megafonla yaptıkları açıklamada, "Savaşa karşı her yerde gösteriler düzenleniyor. Devletin yasakçı tu- tumunu kınıyoruz" dediler. Olay yerine getirilen ve gaz maske- si takan polisin rutruğu megafonla da, " Dağılın" anonsu yapılması ka- nşıklığa neden oldu. Güvenlik güçleri, basın açıklama- sının ardından dağılmak üzere olan topluluğa biber gazı, coplar ve kö- peklerle müdahale ederken yaşanan izdiham nedeniyle çok sayıda kişi yaralandı. Polis, dağılarak ara sokak- lara kaçan göstericileri döverek ve yerlerde sürükleyerek gö- zaltına aldı. Arbede sıra- sında Ulusal Kanal'ın ka- meramanı Ramazan Kurt ile Yeni Şafak gazetesi muhabiri Hüseyin Likoğ- lu hafif şekilde yaralanır- ken çok sayıda gazeteci de tartaklandı. Kadıköy Se- rasker Caddesi üzerindeki ÖDP ilçe binasınuı önün- de toplanan partililer ise polis barikatıyla engellen- diler. Istanbul Emniyet Mü- dürlüğü'nden yapılan açıklamada, Söğütlüçeş- me Caddesi otobüs yolu üzerinde toplanarak yolu trafiğe kapatan ve kanun- suz eylem yapan topluluğa müdahale edildiği ve 46 kışinin gözaltına alındığı bıldirildı. Elazığ'da da HADEP, ÖDP ve EMEP il örgütlerinin düzenlediği gösteride Türkiye'nin Af- ganistan'a asker gönder- memesi istendi. LEFKOŞA KKTC'den ABD'ye destek kararı REŞAT AKAR LEFKOŞA - Güney Kıbns Rum Yönetimi'nin ABD'ye yönelik terör saldınlannı kınamasının ve Güney'deki havaalanları ile limanlan ABD'nin kullanımına açmasının ardından KKTC hükümeti de ABD'ye destek karan aldı. Türk Dışişleri Bakanlığı ile sürdürülen "fikir tarrışması" sonunda bir açıklama yapan KKTC hükümeti, ABD'nin istemesi halinde, Kuzey Kıbns'taki havaalanlannı ve limanlan kullanabileceğini bildirdi. Rum Yönetimi'nin "Kıbns hava sahası ve karasularımn ABD tarafından kullanılabileceği" yönündeki açıklamasına tepki gösteren KKTC hükümeti, Kuzey'deki hava sahasını ve karasulannı kullandırma yetkisinin Rum Yönetimi'nde değil, KKTC'de oldugunu bildirdi. ITı Çakmakoğlu, bir TV programında operasyon ile ilgili açıklamalarda bulundu Harekât için asker göndermeyiz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Sa\ıuıma Ba- kanı Sabahattin Çakmakoğ- lu, Türkiye'nin Afganistan'a kara harekâtı için askeri birük göndermesüün söz konusu ol- madığını söyledi. Çakmakoğ- lu, "Zaten böyle bir istek de bize ulaşmış değil. Eğer gelir- se ve Türkiye'nin yüksek çı- karları ile bağdaşan bir du- rum olursa evet, değilse hayır. Kraldan çok kralcı olmaya hayır. Bizim için Türk insanı- nın değeri ön plandadır" de- • Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu, Afganistan'daki kara harekâtı için askeri birlik istenmediğini kaydederek, "Eğer böyle bir istek gelir- se ve Türkiye'nin yüksek çıkarlan ile bağdaşan bir du- rum olursa evet, değilse hayır" dedi. di. CNN Türk'te yayımlanan Kafe Siyaset programına katı- lan Bakan Çakmakoğlu, ABD'nin "Sonsuz Özgürlük" operasyonu ve Türkiye' ye yan- sımalan konusunda önemlı açıklamalarda bulundu. Afga- nistan operasyonunun komşu- lara sıçrama olasılığı bulundu- guna dikkat çeken Çakmakoğ- lu, "TSK bunun için hazıruk içindedir" dedi. Türkiye'nin Afganistan'a as- keri birlik yerine Kuzey Ittifakı güçlerini askeri eğitimden geçi- recek eğitim birimi gönderebi- Basbakan Bülent Ecevit: Irak'a müdahale bize zarar verir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Baş- bakan Bülent Ecevit, Irak'a yapılacak bir mü- dahalenin bu ülkenin toprak bütünlüğünü bo- zacağını belirterek "Bu durum da Türki- ye'ye zarar verir" dedi. Basbakan Ecevit, dün NTV'de Afganistan'a yönelik sürdürülen operasyonla ilgili geliş- meleri değerlendirdi. ABD'de operasyon ko- nusunda 8 ülkeden gelen askeri heyetın işbir- liği yaptığını anlatan Ecevit, bunlar arasında yalnızca Türkiye'nin ekonomik açıdan geliş- memiş oldugunu söyledi. Türkiye'nin teröre karşı müdahalede de- neyimli ve Afganistan'a ilişkin önemli istih- barata sahip oldugunu vurgulayan Ecevit, Türkiye'nin deneyımlerini müttefıklerine ak- tardığmı bildirdi. Sıranm Irak'a geleceğiid- dıalannın anımsatılması üzerine Ecevit, I- rak'a müdahalenin söz konusu olmadığını söyledi. ABD Başkanı G«orge Bush'un bir konuş- masında yalnızca Irak'ı dikkatli olması yö- nünde uyardığını kaydeden Ecevit, Irak'a ya- pılacak bir müdahalenin bu ülkenin toprak bü- tünlüğünübozacaguu söyledi. Ecevit, "Bu da Türkiye'ye zarar verir" diye konuştu. leceğini anlatan Milli Savunma Bakanı, değerlendirmelerinin ABD'nin de bir kara harekâtı- na girmeyeceği yönünde oldu- gunu bildirdi. Bundan sonra Kuzey Ittifakı aracılığıyla ha- rekâtın yürütüleceğini belirten Bakan Çakmakoğlu, "Sür- mekte olan ağır bombardı- manın ardından istihbarati bilgilere dayalı nokta operas- yonları olacaktır. Bın Ladın'i yakalamak, El Kaide'yi çö- kertmek veTaleban güçlerini yok etmek amaçlanacaktır" görüşünü savundu. Çakmakoğ- lu'nun yaptığı açıklamalar özetle şöyle:Türkiye, çoklan- nın tahmin ettiği gibi kara ha- rekâtı için askeri birlik vermez, veremez. Eğitim dışında bir as- keri birlik göndermemiz düşü- nülemez. ABD'nin kara hare- kâtı için asker isteme gibi bir talebi olmadı. Yalnız iki talepte bulunuldu, hava sahasının kul- lanılması ve uluslararası koalis- yonu oluşturan 8 ülkeden biri olarak Türkiye'den de irtibat su- baylannın görevlendirilmesi. Florida'da 1 generalimiz baş- kanlığında göreve başlayan su- baylanmız, planlama ve irtibat görevi yapacaklar. IRMIKI AYDIN ENGIN aengin@doruk.net.tr Sizi bilmem, ama benim yakın çevremin hemen hemen tümü, terörist avı bahanesiyle Afganıs- tan halkının tepesine bomba yağdınlmasına kesinlikie karşı. Hete Türkiye'nin bu savaşa, üs- telik asker filan göndererek ka- tılmasına "kesinliklenin kesınlik- lesi"y\e karşı. Gözünüzden kaçmamıştır: llk paragrafta yakın çevremin "fü- mü" yerine "hemen hemen tü- mü" dedim. Içimizden biri geçen günkü ateşli sohbette bir ara lafı kaptı. Besbelli ki zembereği boşalmış. Başladı mahalle kahvesi ağzıyla, "11. kat" mantığıyla döktürmeye: - Hepimiz 11 Eylül saldınsının terorizmin tırmandığı en uç nok- talardan bin olduğunda görüş biriiği içindeyiz. Tamam mı? - Tamam. - Hepimiz, terorizmi mücade- te yöntemi belleyen her türiü ör- gütlenmeye karşıyız. Tamam mı? - Tamam. - Eo zaman bu cilvelerne olu- yor? Henflersaldırdı; kuleleriyık- b; beş bin Amerikalıyı telef etti. Heriflerin izi sürüldü, Afganis- tan'da çıktı. Ama Taleban vermi- yor. Jamam savaş kötü. Anladık. Şeytanm Avukatlığı... Ama bu durumda n'apacak Amerika? Tabii vuracakAfganis- tan'ı... Arkadaşımızın üstüne hep birlikte çullanıp, "laf"\a eşşek sudan gelene kadar dövdük. Sanınm şu andayaralı bereli ha- liyle tüyüyor, güneye doğru di- reksiyon sallıyor. Ama şeytanm avukatlığına soyunup ortaya attığı soru da ortada duruyor. • • • Biliyoruz. Artık hemen herkes biliyor Taleban'ı da, Usame bin Ladin'leri de ABD yarattı. Biliyoruz, artık hemen herkes biliyor ABD bunu öyle bir gece- de değil; plantaması aylar, uygu- laması yıllar (hem de uzun yıllar) süren çabalarla yarattı. Sovyet- ler Biriiği'ni güneyden bir yeşil kuşak ile kuşatma teorisi uygu- landı. Bu teorinin pratiğinde Af- ganistan'da zifiri karanlık Tale- ban iktidarı; Tacikistan'da yine bir darbeyle iktidara oturan si- yasal Islamın bağnaz mollalan; Pakıstan'da mollalar ile ABD arasında hassas dengeler kura- rak iktidarını sürdüren Müşerref diktatörlüğü; Ortadoğu ve Kaf- kaslar'da her biri ötekinden kan- lı ve ötekinden bağnaz kökten dinci terör örgütleri doğdu. 11 Eylül'deABD'yivuran, AB- D'nin yarattığı kara güçlerdir. Fıkrası bile var: Bush'a Usame bin Ladin'i ta- nıyıp tanımadığmı sormuşlar. Gülüp yanrtlamış: Taöıı tanınm" demiş. "Çocukluğunu bilihm ben onun. Evimizde, hatta babam Bush'un ellen'nde büyüdü..." lyi güzel. Ama sonuç olarak baba Bush döneminde yetiştirilen Usame bin Ladin'ler, oğul Bush döne- minde Amerika'yı kalbinden vurdu. Ikiz kuleler çöktü. Tepe- sine uçak çakılan Pentagon'un haysiyeti (varsa) iki paralık oldu. Ve... Ve bu it dalaşında beş bin Amerikan yurttaşı yok oldu. Ik- iz kulelerde ekmeğini çıkaran, memur, işçi, garson, sekreter, şoför, uzman, azman, kadın, er- kek beş bin insan öldü. "Eee, n'apalım, onlar da oy verip baba ya da oğul Bush'lan iktidara getirmeselerdi; ABD'nin dünyanın dört köşesinde, halk- lara acılar salan 'yeşil kuşak' benzeri lanet politikalanna tep- kisizkalmasalardı. Çeksinlerce- zalannı.." diyenlere söylenecek sözüm yok. Olsa olsa akıl sağlıklarını dü- zeltebilmeleri için bir ruh hekimi filan önerebilirim. Ama kesin, kararlı bir siyasal ve insansal (hümanist) tercihle, savaş denen cinayete karşı çı- kan bizler ve bizcileyin insanla- nn yanıtlamak zorunda olduğu bir soru var: ABD ve bağlaşıklarının hun- har savaş aygıtı, Afgan halkının tepesine bomba yağdırmasın. Hete hele Türkiye bu savaşa as- ker yollayarak, Mehmetçiğin eli- ni yoksul Afgan halkının kanına bulamasın. Savaşı önlemek için vargücümüzleçabalayalım, se- simizı inatla ve ısrarla yükselte- lim. Yeryüzündeki barış güçle- riyle omuzdaşlaşarak Bush yö- netiminin canicesaldırısını püs- kürtmeye çabalayalım. Çok doğru. Öyle yapalım. Ya- pıyoruz, yapacağız da... Yeryüzünde terorizmin (her türiü terorizmin), sorunlann çö- zümünde şiddete başvurulma- sının kökünü kazıyacak siyasal vetoplumsal koşullann oluşma- sı için var gücümüzle etkinlik gösterelim. Çok doğru. Öyle yapalım. Ya- pıyoruz, yapacağız da... Ama 11 Eylül'de beş bin Amerikan yurttaşını hunharca yok eden teröristlerin cezasız kalmasına karşı da diyecek sö- zümüz olmalı. Savaşın bir çözüm olmadığı- nı, savaşın teröristleri değil, Afa- nistan halkını ve belki yann baş- ka Ortadoğu halklarını vuraca- ğını vurgular ve itiraz ederken beş bin insanın kanının diyetini tarihe havale etmekten ibaret pısınk bir çözüm de pek "hak- ça" değil. "Savaşa hayır" diyenlerin, bu soruya verilecek yanıtları, söy- leyecek sözleri, önerecek çö- zümleri olsa gerek. ••• Benim yakın (hatta uzak) çev- rem günlerdir bu tartışmanın içinde. Sizin çevreniz de öyley- se şaşmam. En iyisi bu tartışmaya yann devam edelim. Yerbittide... 'Savunmasız' vekillerin c üç kuruşluk' maaşı! Ayncalıklı emeklilik ve maaş zammını anayasal hüküm yaptıktan sonra kamuoyundan gelen büyük tepki, milletvekillerini yıldırdı. Cumhurbaşkanı'nın "halkoyuna götürme" işareti üzerine apar topar genel kurula bir yasa getirildi. Bu yasanın görüşmeleri, milletvekillerinin savunma ve medyaya saldınlarına sahne oldu. Milletvekili cephesine bir kulak yerelım: Erkan Kemaloğlu (ANAP- Önerge sahibi): Bu ülkede, en kolay ve en rahat suçlanan insanlar, milletvekilleridir. Seçmenime şikâyet edildim, büromatelefonlaryağdı. Bizim maaşlanmızı günlerce konuşan, yazan basınımızın, medyamızın tepesindeki insanlar kendi maaşlannı lütfen kamuoyuna açıklasınlar. Yekta Açıkgöz (DSP-Önerge sahibi): Bu fütursuz yazar ve yapımcılann -ki onlann kim oldugunu biliyoruz- devlete ne kadar vergi verdiklerini öğrenmek istiyorum. Aynca kamuoyuna açıklanmasını istiyorum. Namık Kemal Durhan (MHP): Zor şartlarda yaşama sıkıntısı içerisindeyiz. Milletvekilleri hem can güvenliği açısından hem de toplum içerisinde namus, şeref ve haysiyetlerine saldırma güvenliği açısından en savunmasız kişilerdir. Ben çocuklanmı okuldan almak mecburiyetinde kalmışımdır. Şu Meclis'te konuştuğumuz telefonun bile parasını cebimizden ödüyoruz. Içtiğimiz çayın, yediğimiz yemeğin parasını cebimizden ödüyoruz. Üç kuruşluk maaşa, şuradaki milletvekillerinin hiçbirinin tenezzül etmeyeceğine inanıyorum. Varsanız, buyurun, maaş almadan bu millete, bu devlete hizmet edelim. Nidai Seven (MHP): Şimdi burada kalkacaksınız, TBMM'de maaşa "evet" diyeceksiniz, ondan sonra TV önünde çıkacaksınız "Hayır, ben vermedim" diyeceksiniz. Nasıl vermedin? Ben burada görüyordum, geliyordunuz önümüze "Ya, o eski milletvekillerini kurtarmak için ne yapabiliriz.." Bunu demiyor muydunuz? Sadri Yıldınm (DYP): Hepimizin de bildiği gibi, içerisinde yaşadığımız gibi, maaşlar yetmemektedir. Ancak taşın altına elimizi hep birlikte koymalıyız. Ahmet Çakar (MHP): Medyaya maddi, manevı tazminat davalan, ceza davalan açacağız. Bu Meclis, kendı üyelerine yapılan haksızlığı milimine kadar soracaktır. Medyadaki o zat-ı muhteremlerin de aldıklan milyon dolarian, yaptıklan transferleri, dönen milyar dolarian, aldıklan maaşlan dökeceğiz. Sıra geldi, onun da hesabını soracağız. 'Gezme tozma' bakanı Turizm Bakanı Mustafa Taşar, kabinenin en çok gezen bakanlarından. Son grup toplantısında göreve başladığından bu yana yaptıklannı uzun uzun anlattı. Bu konuşmayı milletvekili arkadaşlan, "Yemiş, içmiş, gezmiş" diye özetlediler. Taşar'ın bir yurt gezisinde başına geleni de birbirierine aktardılar: -Taşar kürsüde konuşurken vatandaşlardan biri, "Bu bakan, ne bakanı" diye sormuş. Yanındaki, eliyle önemsemez bir işaret yapıp "Canım, gezme tozma bakanı işte" demiş... Bir 'ya'ancı emzik' masalı Ekonomik darboğaz derinleşince partiler de hesaplaşma yanşına girdi. Genel kurulda söz alan MHP'Iİ Nidai Seven'in hedefi de geçmişte iktidar koltuğunda oturan muhalefet milletvekilleri oldu: "Taşıma suyla değirmen döndürdüğünüz için Türkiye bu durumlara gelmiştir. Anadolu da bir çocuk ağladığı zaman o çocuğun karnı aç demektir. O çocuğun kamının doyması için öncelikle süt vehlmesi gerekir. Ne yazık ki o bebeğe siz süt vereceğiniz yerde, yalancı emziği toz şekere batırarak ağzına vermişsiniz, tatlandırmışsınız; tadı bittikten sonra bir daha vermişsiniz. İşte Türkiye'yi böyle yönetmişsiniz. Halk Bankası, Ziraat Bankası çiftlik değildi, halkın bankasıydı." 1994'lerde Hazine'nin fareye teslim edildiğini, Meclis'e zenci olarak giren insanın beyaz olarak gösterildiğıni söyledikten sonra ortaklarını da ayırmadan tüm genel kurula yöneldi Nidai Seven: "Herkese söylüyorum, herkes üzerine bu mesajı alsın. Ben bankacıyım. Hangi banka, kimin tarafından, ne şekilde kuruldu, nasıl izin vehldi, şu anda bu Meclis'te hangilen o görevde bulundu, kimler genel müdüriük yaptı, Hazine'nin başında kimler vardı; onlan tek tek söyleyebilihm. Isterseniz sorun söyleyelim. Soramazsınız... Soramazsınız..." 'Meydan dayaklı' muhalefet... TBMM'de geçen hafta gensoru görüşmeleri yapılırken AKP'li Abdüllatif Şener, hükümetin istifasını istedi. Sonra hızını alamadı, "Bakanlar Kurulu üyelerine, hiçbir hedeflerini tutturamadıklan için meydan dayağı çekmek lazım" dedi. Bundan sonrasını tutanaklardan aktarahm: Emrehan Halıcı(DSP): Ayıp, ayıp, size yakışmıyor. Ihsan Çabuk(DSP): Sen meydan dayağı yedin mi hiç? Abdüllatif Şener: Bu iktidar, ayakta kalma şansına sahip değitdir, ayakta kalma hakkına sahip değildir. Toplumsal sorumluluk duygusu da taşımıyor ve illa ben burada duracağım, bu koltukta oturacağım, diyorsa hakkının ne oldugunu, siz benden daha iyi bilirsiniz. Emrehan Halıcı: Sayın Başkan, "meydan dayağı" sözüyle ilgili uyanda bulunur musunuz? Murat Sökmenoğlu (TBMM Başkanvekili): Sayın Şener, bir yanlış anlaşılma olmuş. Sayın Şener "meydan dayağı" derken, seçimden bahsetti efendim. Abdüllatif Şener: Söylediğim her cümleyi arif olanlar anlar... DSP'ye demokrasi geliyor! DSP'nin geçen haftaki grup toplantısında seçimler yapıldı. Parti içi muhalefet yürüten milletvekilleri Sadık Kırbaş'ı grup başkanvekili adayı gösterdiler. Kırbaş, 26 oy aldı. Grup yönetim kurulu üyeliğine aday gösterdikleri Ertuğrul Kumcuoğlu ise 40 oy aldı. DSP'de yönetimin belirlediği isimler dışında adaylar çıkması alışıldık bir görüntü değildi. Son kurultayda Sema Pişkinsüt'ün başına gelenler anımsanırsa, muhaliflerin aday çıkarıp bu kadar oy alabilmelerinin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Ancak, ABD'nin Afganistan'ı vurması, DSP'Iİ muhaliflerı de vurdu, girişimlen medyada hak ettiği ölçüde yer almadı. Sadık Kırbaş "partinin vicdanı" olmak istediklerini vurgularken aldıkları oyları şöyle değerlendiriyordu: - Parti disiplini nedeniyle aldığımız oylar sınırlı kaldı. Daha serbest bir ortam olsaydı, bu oylar çok daha yüksek olabilirdi. Bundan sonra önümüze gelecek oylamalarda parti vicdanınm daha fazla sayıda oylarla ifade edileceğine inanıyoruz. Muhaliflerden bir milletvekili, arkadaşlarına "Grubumuz Rahşan'/a vıcdân arasında sıkıştı" diye takıldı... Türey Köse, Emine Kaplan, Bülent Sarıoğlu, Sertaç Eş ankcum@ttnet.net.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle