Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15EKİM2001 PAZARTESİ
+
CUMHURİYET SAYFA
H ı J v U l l Vİ1VJ.İ / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
ŞİRKETLERDEN
• EFES DARK. üç
boyutlu algılanan
kabartmab kutu
ambalajı ve yüzde 6.5
yükseltilen alkol
derecesiyle tüketici
taleplerine uygun
olarak yenilendi.
• MOTHERCARE,
Carousel'de bulunan
mağazasını büyüttü.
Yeni mağaza
Mothercare World'de
anneler kendileri ve
çocuklan için ihtiyaç
duyduklan tüm
ürünleri bir arada
bulabilecek.
• FEDEX'inTürkiye
lisansörü Express
Kargo, "made in
Turkey"
kampanyasıyla Türk
ürünlerinin uluslararası
bir kımlık kazanmasına
destek oluyor.
• SARI KASKO ile
artık taksiler, taksi
sürücüleri, yolcular ve
aracın üçüncü kişilere
verdiği zararlar teminat
altında olacak.
• MtLLİ
REASÜRANSTAŞ,
Ingiltere'de yayımlanan
Reinsurance dergisinin
2000 yıh sıralama
çalışmasında kârhlık
oranı itibanyla üçüncü
oldu.
• ALTINYILDIZ,
klasik çizgilerin
yanında genç ve
dinamik bir tarzı da
yakalayan 2002
Sonbahar-Kış bayan ve
erkek koleksiyonunu
tanıttı.
• OPET, sürekli
kullanıldığında yüzde
11.3'e kadar tasarruf
sağlayan yeni benzini
FullForce'u kurşunsuz,
süper, normal ve
motorin yakıt
kullanıcılan için satışa
sundu.
• SPILSEREL, yeni
banyo mobilyası
"Viyola" ile ahşap
tutkunlanna hitap
ediyor.
• LtNENS zincirinin
yurtdışmdaki ilk
halkası, Kiev'de açıldı.
Son mağazasıyla 29'a
ulaşan Linens'ler Zorlu
Holding Tekstil
Grubu'nun ev tekstili
alanındakı ayağını
oluşturacak.
• GOODYEAR, yeni
lastik tipi Vector 5'i
Türkiye pazanna
sürdü. Kendini yol
şartlanna uyduran yeni
lastik, SmartTred
teknolojisi kullanılarak
üretildi.
• BORUSAN, son 50
yılın en büyük
taşımasını haziran ayı
içinde 58 bin tonluk
sevkiyatla
gerçekleştirdi.
• HACI ŞAKtR,
beşli paketlerle satılan
ve dört farkh koku
seçeneğine sahip olan
güzellık sabunlarını
tüketicilenn beğenisine
sundu.
• TEKEL
Tekirdağ'daki şarap ve
içki fabrikasından
Fransa ve Italya'ya 2
milyon 800 bin lıtre
şarap ıhraç edildi.
Faturası tamamen tüketici ve kamuya çıkanlan bir yolsuzluk zincirinin öyküsü
Elektrikte taşeron çarptıFATMA KOŞAR
Enerji Yapı Yol Sendika-
sı'nın Boğaziçi Elektrik Da-
ğıtım AŞ'deki (Boğaziçi E-
DAŞ) taşeron uygulamasuıa
ilişkin araştırması, faturası
tamamen tüketiciye çıkanlan
bir yolsuzluk zincirinin işle-
yişini gözler önüne serdi.
Sendikannı incelemeye aldı-
ğı taşeron uygulamasından
kazançlı çıkan taraf yalnızca
özel şirketler.
Uygulamada kaybeden ta-
raf ise kamu, tüketici ve rüş-
vet almayan işçi. 100-200 mil-
• Maliyeti indirmek, tahsilatı arttırmak gerekçesiyle başvurulan taşeronlaştırma,
trilyonlarca liralık kaçak kullanıma neden oluyor. Kamu, tüketici ve dürüst işçi
kaybederken kazanan; özel şirketler ile sayaç okumaya gitmeyen, düşük
gösterime alet olan ve bunun karşıhğında rüşvet alan işçi oluyor.
yar liralık maliyetten kaçmak yor. Bunun en belirgin göster- ihaleyi alması daişin ne kadar
için başvurulan taşeron uygu-
laması kamuya en az 10 tril-
yon lirayı bulan kaçak kulla-
nun zaran getirirken tüketici
açısuıdan bu, daha yüksek fa-
tura anlamına geliyor. Taşe-
ronlaştırmada yasalara aykın
bir istihdam modelinin yerleş-
mesi ise rüşvet ve yolsuzlu-
ğun toplumun en alt kesimine
kadar yayılmasına neden olu-
gesi de işçilerin Boğaziçi E-
DAŞ'tan iş alan taşeron şirket-
lere girmek için 500-1000 do-
lar arasında parayı gözden çı-
karması ya da boş senet sun-
ması. Söz konusu işçiler, asga-
ri ücretin de altında komik pa-
ralara "çalışıyorlar". Şirket-
lerin de asgan maliyet hesa-
bıyla yapılan birim fiyatlarda
yarı yanya indirime giderek
'özenli" yapıldığının göster-
gesi.
Kaçak kullanım artıyor
Kamu şirketi olan Boğaziçi
EDAŞ, 1990'h yıllann başın-
dan bu yana yürütmekle yü-
kümlü olduğu sayaç okuma,
bildirim, fatura dağıtma ve
elektrik kesme hizmetlerini
ihaleyle özel şirketlere yaptın-
IHALEDE YARI YARIYAINDİRIM
Yolsuzluğa
açılan kapı
Enerji Yapı Yol
Sen'in incelediği taşe-
ronlaşhrma sisteminin
çarpıklığını ortaya ko-
yan bir başka veri ise
ihale bedelleri.
Geçen yıl temmuz
ayında, sayaç okuma
hizmetleriyle ilgili im-
zalanan sözleşmelerde,
Istanbul'un Avrupa ya-
kası dört bölgeye aynl-
dı: Beyoğlu-Çağlayan-
Sanyer,
Bayrampa-
şa-Gazios-
manpaşa,
Güngören-
Bakırköy-
Sefaköy,
Beyazıt-
Avcılar-
Kumbur-
gaz. Belir-
lenen böl-
geler için
mevcut abone sayılan
üzerinden birim fiyat
tespit edildi. Birim fi-
yatın tespitinde; endek-
sör (sayaç okuyan alet),
bilgisayar programı ve
yazılım giderleri yanı
sıra o bölgede çalışma-
sı zorunlu olan asgari
sayıdaki işçiye ait maaş
(asgari ücret üzerin-
den), yol, yemek ve gi-
• Enerji Yapı
Yol-Sen'in in-
celediği taşe-
ronlaştırma sis-
teminin çarpık-
lığını ortaya
koyan bir başka
veri ise ihale
bedelleri.
yim bedeli esas alındı.
Örneğin, 2 milyon 250
bin abonenin olduğu
bir bölgede asgari 450
işçinin çalıştınlması
gerektiği belirlendi ve
aylık 153 milyar 174
milyon lira maliyet ön-
görüldü. Bunun 90 mil-
yar lirası 450 işçiye ait
asgari gider olarak he-
saplandı. Bulunan 68
bin 77 liralık birim fi-
yata yüzde
25'lik müte-
ahhitlik kân
eklenerek 85
bin 96 lira
üzerinden
ihaleye çıkıl-
dı. Ihalede
yüzde 50'ye
yakın indirim
yapan, yani
46 bin 900 li-
ralık birim fi-
yat veren şirket işi al-
dı.Bu hesaba göre, yan
yanya indirimle işi alan
şirketin ya endeksör, pc
iş istasyonlan, yazılım,
fatura/bildirim kâğıdı
gibi zorunlu ekipman-
lan alacağı parayla kar-
şılaması ve 450 işçiye
kendi cebinden ödeme
yapması gerekiyor ya
da işi yapmaması.
Sayaç 'uzaktan' okıınuyor!
Enerji Bakanlığı ile Boğaziçi
EDAŞ'm yönetimi, kadrolu ve yasal
haklan eksiksiz işçi istihdam ederek
sorunlan büyük ölçüde gidermek
yerine, taşeron şirketlerle maliyeti
indirme ve tahsilatı arttırma ısrannı
sürdürüyor. Buna paralel Boğaziçi
EDAŞ'm tahsilatının sürekli
düşmesi üzerine TEDAŞ kuruma
gönderdiği uyan yazısmda 7
Temmuz 2000 tarihli yazısmda
"tahsUatın artması yönünde
gerekli her tür önlemin
ahnmasını" istedi. TEDAŞ'ın
"tahsilat sürekli düşüyor"
uyanlan üzerine de Boğaziçi
EDAŞ'ın taşeron şirketlerinden
Starkom Mühendislik Müteahhitlik
Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'ne
5 Ocak 2001 tarihli ihtarnamede
ilginç tespitler yer aldı.
Sistemin bütün çarpıklığını
gözler önüne seren ihtarda
Boğaziçi EDAŞ'm Genel Müdürü
Mustafa Kavlu özetle şunlan
dile getiriyor: "Elenıanlarınızın
tesisat mahalline gitmeden
hatab endeks değerlerini düşük
gösterdikleri tespit edilmiştir.
Olumsuzlukların
10 günde giderilmesi,
aksi halde sözleşmenin
tek taraflı feshedileceğini
bUdiririz."
yor. Maliyeti indirmek gerek-
çesiyle yapılan ve ilk bakışta
"olağan" gibi görünen söz ko-
nusu uygulamanın sonuçlan
ise amacından ne denli uzak-
laştığını ortaya koyuyor.
Boğaziçi EDAŞ'melektrik
dağıtun işini sürdürdüğü ls-
tanbul'un Avrupa yakasında,
1990'h yıllann başnıda be-
delsiz tüketim ve teknik ka-
yıplar dahil kayıp-kaçak ora-
m yüzde 13'tü. 2000 yüı iti-
bariyle bu oranbedelsiz tüke-
tim haricinde yüzde 24'e çık-
tı. Bedelsiz tüketimle birlik-
te ise kayıp-kaçak oranı yüz-
de 26'yı buluyor ve bu-
nun sadece yüzde 6-7'si
teknik kayıp. Kayıp-ka-
çak oranının "bütün
önlemlere karşın"
azalmak yerine arttığuu
gösteren veriler, Enerji
Yapı Yol Sendikası'mn
yolsuzlukla ilgili sapta-
malannı doğnıluyor.
Rüşvet devrede
Sendikaya göre, yol-
suzluk sistemi elektrik
sayacının sıfırlanması,
özel olarak ayarlanması
yoluyla düşük tüketim
göstermesinin sağlan-
ması, tespit edilen ka-
çaklann kuruma bildi-
rilmesi yerine görmez-
den gelinmesi, sayaçla-
nn düzenli ve doğru bir
biçimde okunmaması
yöntemleriyle işletili-
yor. işçiler, işegitmiyor,
endeks okumuyor ya da
tüketimi düşük göster-
mek karşıhğında para
kazanıyorlar.
Hizmetlerin sağlıklı
yapılmaması sonucunda
1997YıhTEDAŞ Rapo-
ru'nda belirtildiği gibi,
"elektrik verildiği hal-
de endekslerin okun-
maması, başka neden-
lerle enerji bedelleri-
nin fatura edilmemesi
sonucunda ricari ka-
yıplar" giderek büyü-
yor.
Rüşvet alan işçi kaza-
nırken, yine TEDAŞ'ın
ve Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu'nun
raporlannda saptandığı
gibi, dürüst tüketiciler,
yüksek fiyatla cezalan-
dınhyor.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA (nbtinternetcom
Ingiliz Tarihçi Paul John-
son'un Wall Street Journal
Europe'da 4 Ekim'de teröre
karşı çare olarak "kolonyaliz-
mi" öneren bir yazısı yayım-
landı. Yazı ilgi çekmiş olacak,
9 Ekim'de genişletilmiş olarak
yeniden ortaya çıktı. Ben de,
"klasik sömürgecilik" geri
geliyor tezini, NATO'nun Ko-
sova'ya müdahalesinden bu
yana zaman zaman işlemiş,
Bush'la birlikte yönetime ge-
len ekibin silah ve enerji sana-
yii bağlarına atıfla (bunlar için
mali piyasalar değil, gerçek pi-
yasalar, doğal kaynaklar ve
topraklar önemlidir) yeniden
gündeme getirmiştim. Şimdi,
giderek güçlenmeye başladı-
ğı anlaşılan bu olasılığa biraz
daha yakından bakmak istiyo-
rum.
Paul Johnson yazısmda il-
ginç bir tarih yorumuyla, 19.
yüzyılın sömürgeleştirme sü-
recini, öncelikle ABD'nin kor-
sanlara, "Bokser ayaklan-
ması" gibi "teröristlere"
tepki olarak başlatmak zo-
runda kaldığını yazıyor; bu-
gün de Batı açısından sorun-
lu alanların, "sorunlu devlet-
lerin" denetimi için kolonya-
lizmi, daha özgün olarak
"manda" yönetimini öneri-
yor. Çünkü, yazara göre, geç-
mişte bu sistem, Akdeniz'de
ve Uzakdoğu'da. Afrika'da,
Batı devletleri tarafından, bir
anlayış birliği içinde uygulan-
mış, başarılısonuçlarvermiş.
Ancak, yeni bir hükümet yer-
leştirmek, anlaşma yapmak,
sonra da çekip gitmek soru-
nu çözmüyormuş. ABD aske-
ri çekilir çekilmez, paşa, sul-
tan, korsan vb., yine bildiğini
okuyormuş.
Bu yüzden alanda asker
bulundurmak, doğrudan yö-
netmek gerekiyormuş. "Hadi
canım sende, tarih böyle
yaşanmadı!" demek, haklı
bir kuşkuyla, "aşın sağcı bir
yazann biryorumuna dayanı-
larak, sağlıklı bir sonuç çıka-
nlamayacağına" işaret etmek
Kolonyalizm' Yine Gündemde
mümkün (1).
Ama, tarihin hangi siyasi
amaçiarla yeniden yazıldığı,
çoğu zaman, gerçekte nasıl
yaşanmış olduğundan daha
önemli olabiliyor. Diğer taraf-
tan, bugün, dünya sisteminde
egemen gelişmiş ülkeler açı-
sından, sömürgeciliğin uygun
bir çözüm olabileceğini dü-
şündüren birçok neden var.
Sömürgeciliğin mantığı
Birincisi, Johnson'un yak-
laşımının arkasındaki mantık
ABD yönetiminin zirvelerinde
de geçerli. Rumsfeld'ın "Te-
rörist devletlere son verece-
ğiz" sözleri bunun bir örneği.
Bir başka örneği de, Anthony
Lewis aktardı, Bush geçen
Salı şöyle diyordu: "Afgan
bölgesindeki daha önceki
deneyimlerimizden ders al-
malıyız. Bu kez askeri amaç-
lara ulaşıldıktan sonra, çe-
kip gitmemeliyiz" (Internati-
onal Herald Tribune, 13/01).
Ikincisi, Afganistan sorunu
yukandaki konuş biçimiyle, ay-
nı Kosova sorunu gibi kolonya-
list bir çözümü zorunlu kılacak
dinamikler zaten içeriyor. Afga-
nistan'da nüfusun yüzde 60'ın-
dan fazlasını oluşturan Peştu
etnik grubundan Taleban yö-
netimi yok edilmeye çalışılıyor.
Diğer bir deyişle ABD'nin bir
zamanlar, Afganistan'ı birleş-
tirme şansı olan tek grup ola-
rak gördüğü siyasi güç tasfiye
ediliyor. Peki, bu tasfiye ta-
mamlanınca yerine ne_kona-
cak? Dört etnik grubu (Özbek,
Tacik, Hazara ve Acem kö-
kenli Herati) "kabaca" temsil
eden örgütlerden oluşan Ku-
zey Ittrfakı mı? Far Eastern
Economic Review'ın biryoru-
muna göre, "Herfraksiyon bir
kenti ele geçirir ve tırtunma-
ya çalışırsa, işte esas kaos o
zaman olur!" (18/10/01). Di-
ğer taraftan, ABD, Afganistan
yönetimini Kuzey Ittrfakı'na
devretmeye başlayınca, buna
kesin bir biçimde karşı olduğu-
nu söyleyen Müşerref'i çok
zor durumda bırakacak. Mü-
şerref, yönetimi elden kaçırma-
ya başlarsa, bir Stratfor yoru-
muna göre, "nükleer silahla-
nn varlığından dolayı, ABD
buraya da müdahale etmek
zorunda kalacak". ABD, Pa-
kistan'a verdiği sözü tutmaya
kalkarsa, bu kez de Rusya, Iran
ve Orta Asya cumhuriyetleriy-
le ilişkileri bozulacak, bölgede
etkisi zayıfla-
maya başlaya-,
cak.
Durumun mantığı bir tek çözü-
me işaret ediyor: NATO dene-
timinde, belki Zahir Şah'ı da
içerecek bir biçimde bir man-
da yönetimi ya da Bosna'da-
ki gibi bir protektora...
Uçüncüsü: Geçen hafta ak-
tardığım yeni Dört Yıllık Sa-
vunma Değerlendirmesi Ra-
poru'nda, kapalı bölgelere gir-
mek, yönetimleri değiştirmek,
her bölgede oranın koşullarına
uygun ordularla var olmak gi-
bi, kolaylıkla bu yönde okuna-
bilecek, çözümlemeler var.
Nihayet bugünkü terorizm
karşıtı rttifaktn merkezini oluş-
turan ABD, Ingiltere, Alman-
ya, Fransa ve Avustralya'nın
bir çözüm olarak sömürgecili-
ği giderek daha çok benimse-
mek zorunda kalacağını, ku-
ramsal olarak da ileri sürmek
mümkün.
'Küreselleşme, o kadar
küresel değil'
The National Interest'ın
(Fukuyama'yı dünyaya tanıtan
muhafazakâr dergi) son sayı-
sında bir yazı (James Kurth),
"Küreselleşmenin gerçekte
küresel olmadığının"... "ya-
kında farkına vanlacağını"
söylüyor, "dünyanın büyük
bölgelerinin dünya ekonomi-
si ve düzeniyle bütünleşme-
sinin 50 yıl öncesine göre
çok daha düşük" bir düzeye
indiğini saptıyor. Yazara göre
bunlar Afrika'nın ve Güney
Doğu ve Güney Batı Asya'nın
Latin Amerika'nın önemli böl-
geleri ve bunların "hepsini bir
araya koyunca küreselleş-
menin çok geniş bir alanda
iflas ettiği görülüyor". Yakın
geçmişte, "Afrika Röne-
sans'ından", "Islami kalkın-
madan", "Plan Kolombiya"
gibi birçok projeden söz açıldı
ama hepsi çöktü. Bu böigeler
uyuşturucu, elmas, silah, insan
kaçakçılığının, terorizmin kay-
nağı oldu. Şimdi, Çin ve Rus-
ya, ABD tipi küreselleşmeye
karşı. İlginç bir şekilde ABD'nin
ittifaklarıysa, ABD tipi küresel-
leşmeyi benimsemiş ülkeler-
den oluşuyor (age).
Dünya ekonomisi genel bir
resesyona, bu zemin üzerinde
girdi. Dünya pazan, mali piya-
salar hızla daralıyor, Morgan
Stanley'ın baş ekonomisti,
Stephen Roach'ın işaret etti-
ği gibi küreselleşme sürecinin
geleceği hızla belirsizleşiyor.
Bir taraftan, merkez ülkelerin
yönetimleri dünya ekonomisi-
nin, serbest piyasa eliyle, ken-
di kendine, dengeye gelmeye-
ceğini, krizden çıkabilmek için
siyasi müdahalelerin gerekti-
ğini görüyorlar. Diğer taraftan,
petrolünün yüzde 54'ünü rthal
eden ABD yönetimi, Çin'in hız-
lı büyümesinin de etkisiyle git-
tikçe basınç altına giren ener-
ji piyasalanm, kendi stratejik
çıkariannı garanti altına alacak
bir biçimde düzenlemek zo-
runda olduğunu biliyor (buna
ilişkin bir Council on Foreign
Relations raporunu daha ön-
ce aktarmıştım. Bu hafta Sa-
muelson da, VVashington
Post'ta bu konuya değindi).
Buna karşılık, ABD, Iran'ın ta-
rafsızlığını seçtiğini, Körfezül-
kelerinin askeri yardım verme-
diğini, Suudi Arabistan'ın ABD
tarafından yapılan hava kont-
rol merkezini bile kullandırma-
dığını, dolayısıyla enerji kay-
nakları üzerindeki ülkelerin,
zayıf liderlerine güvenemeye-
ceğini görüyor.
Batı ülkelerinde yukandaki
resmi tamamlayan başka il-
ginç gelişmeler de var. AB-
D'nin; terorizmle mücadele
amacıyla Filipinler, Endo-
nezya, Malezya ve Bin La-
din bağlantısı saptanan tüm
ülkelere, açık ya da gizli ope-
rasyonlarla müdahaleye ha-
zırlandığını gösteren bir rapor
açıklandı (Los Angeles Ti-
mes, 11/10). Almanya, yeni
bir dış politika konsepti be-
nimsedi, "çekingen dış politi-
ka geri gelmeyecek bir şekil-
de tarihe kanştı". Alman Dış
llişkiler Konseyi Direktörü
Karl Kaizer de Almanya'nın
teröre karşı ittifakın merkezin-
de yer almasının muazzam
önemine işaret ediyordu.
(VVashington Post 12/10).
Almanya da zaten Makedon-
ya'daki NATO operasyonu-
nun yönetimini devralmıştı...
Ne oluyor, geleceğe geri mi
dönüyoruz? Küreselleşiyoruz
derken kendimizi 19. yüzyılda
bulduk galiba...
(1) Geçen hafta SBF'nin dü-
zenlediği Küreselleşme sem-
pozyumunda Prof. Taner Ti-
mur, bu makaleye dikkat çe-
kince tam da böyle tepkiler al-
mıştı.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Yanlışta İnat
Gelecek yılın bütçesiyle ilgili hazırlıkların bir
kez daha kanıtladığı gibi hükümet, yanlış eko-
nomi politikaları uygulamayı ısrarla sürdüre-
cektir. Politikanın adı ekonomide devleti küçült-
mektir. Devlet küçültülecek ve bu nedenle
ekonomi büyüyecektir. Yapılmak istenen,
Dünya Bankası destekli IMF istikrar program-
larını, son bir çırpınışla en uçtaki sonıuçlarına
taşımaktır. Bu taşıma, eski uygulamanın daha
fazla ağırlaştırılmış biçimidir. Verildikçe ekono-
miyi daha çok hasta eden eski ilacın dozu art-
tınlmaktadır.
İçinde bulunduğumuz 2001 yılında ekonomi-
nin yüzde 8.5 oranında küçüleceği, gelecek yıl
da yüzde 4 büyüyeceği tahmin edilmektedir.
Bu yılın ekonomik küçülmesine ilişkin öngörü,
çok kuşkulu da olsa, doğru çıksa bile, gelecek
yıl için öngörülen büyümenin gerçekleşme ola-
sılığı çok zayıftır. Çünkü ekonomik büyümeyi
sağlayacak olan, sabit sermaye yatırımlandır.
Kaynaklar-Harcamalar dengesi verileriyle, sa-
bit sermaye yatırımlannın gelecek yıl, bu yıla
göre yalnızca 0.6 oranında artacağı program-
lanıyor. Ancak, bu gerçekten anlamsız sayıla-
cak kadar az yatırim artışının kamu-özel ayın-
mı da ilginçtir. Program'da gelecek yıl kamu sa-
bit sermaye yatınmlannın bu yıla göre yüzde 2.5
oranında azalması öngörülüyor. Bu yıl da kamu
yatınmlan 2000'e göre eksi 27.7 olmuş, yani
olağanüstü gerilemişti; seneye bunun daha da
azalması, buna karşılık özel yatırımların da yüz-
de 2 oranında artması isteniyor; daha doğru-
su bekleniyor. Toplam yatırım artışları daha
çok, kamu ve özel sektörün bu yıl biriken stok-
lan elden çıkarmalanyla sağlanacaktır.
Program'ın sabit sermaye yatınmlanna ilişkin
yaklaşımı ekonominin gerçekleriyle uyuşmuyor.
Sürekli vurgulandığı ve geçmiş yıllann dene-
yimlerinin kanıtladığı gibi, ülkemizde, özel yatı-
nmlar, kamu yatınmlanna bağlı gidiyor; kamu
yatınmlan azalırsa özel yatırımlar da azalıyor.
Bu nedenle, kamu yatırımlannı yok ederek özel
yatınmlann artmasını beklemenin hiçbir anla-
mı kalmıyor; bu, tümüyle içi boş bir beklenti-
dir. Devleti küçülterek büyüme politikası asıl
bu nedenle tökezliyor ve düşüyor.
Devletin küçültülmesi, konsolide bütçe gelir
ve giderleriyle açıklık kazanıyor. Bütçe gelirle-
rinin toplam ulusal üretim değeri içindeki payı
bu yıla göre yaklaşık iki puan azaltılacak ve yüz-
de 27.1 'den yüzde 25.3'e çekilecektir. Bütçe-
nin faiz dışı giderleri de daha büyük oranda
azaltılmakta, ulusal üretimin yüzde 21.9'undan
2.5 puan bir düşüşle yüzde 19.4'e indirilmek-
tedir. Devletin bütçe süreciyle bu ölçüde etki-
sizleştirilmesi, ekonominin düzlüğe çıkmasını
sağlamaz, tersine, yalnız ekonominin değil, gi-
derek toplumsal yapının daha da kötüye git-
mesine neden olur. Çünkü, ekonomi canlandı-
rılamaz, işsizlik çok daha artar ve yıllardır ol-
duğu gibi, devletin üstlenmesi gereken eğitim
ve sağlık gibi en temel kamu hizmetleri gö-
rülemez. Ve bu alanlardaki yıkımın acı sonuç-
lan gelecek yıllarda ortaya çıkar. Hükümet, gü-
nü kurtarmaya çalışayım derken bunu yapa-
mayacağı gibi ülkenin geleceğini de iyice ka-
rartıyor.
•••
Bütçe tartışmalan sırasında ortaya çıkan bir
başka gerçek, hükümet ile ekonomi bürokra-
sisi arasındaki ilişkilerin hiç de sağlıklı olmadı-
ğıdır. Maliye ile Devlet Planlama arasındaki büt-
çe büyüklüğü kavgası bir yana, Yüksek Plan-
lama Kurulu toplantısında, Başbakan'ın ve ki-
mi bakanların kendi bürokratlarını eleştirdikle-
ri, sitemde bulundukları ve bunun da ötesinde
"fırçaladıklanna" ilişkin haberler basında geniş
biçimde yer alıyor. Bu eleştirilerin, "Kızım sana
söylüyorum gelinim sen anla" anlayışıyla Kemai
Derviş'e yöneltildiği kolayca söylenebilir.
Ancak burada hiç de kolayca söylenmeyecek
bir nokta var: hükümetin ve ekonomi bürok-
rasisinin ilişkileri, daha önce bu köşede vur-
gulandığı gibi, paramparçadır. Ve bu nedenle
de hükümetin, kendisini destekleyenlere bile
gûven vermesi söz konusu değildir.
Bütçe ve gelecek yılın temel büyüklükleri da-
ha aynntılı incelemeyi gerektiriyor. Ancak bir
nokta kesindir: Hükümet yanlış ekonomi poli-
tikasını uygulama inadını sürdürecektir.
yakup@metu.edu.tr
En düşük maaş 23 milyon artacak
Memura 10
puanhk zaııı
ANKARA
(Cumhuriyet
Bûrosu) - IMF'nin
"harcamalan kısın"
istemleri
doğrultusunda
hükümetin kaldırmak
için çahştığı
"enflasyon farkı"
uygulamasıyla,
memur maaşlannda
aralık ayı sonunda
toplam 10 puanlık bir
artışm gerçekleşmesi
bekleniyor. Maliye
Bakanlığı, ekim ayı
enflasyonunu yüzde
6.3, kasım ayı
enflasyonunu yüzde
3.9, aralık ayı
enflasyonunu ise
yüzde 2.5 olarak
hesaplıyor.
Bu tahminler
doğrultusunda, bugün
yüzde 5.8 oranında
zamlı maaş alması
gereken memurlann
maaşlan, kasım
ayında 2 puanlık
refah payıyla birlikte
yüzde 6.2, aralık
ayında ise yüzde 3.9
oranmda artacak. 3
Ocak'ta açıklanması
beklenen aralık ayı
enflasyonunun ise
maaşlara
yansıtıhnayacağı
kaydedildi. Kasım ve
aralık aymda memur
maaşlannın
öngörülen oranlarda
artması durumunda,
toplam zam oranının
da yüzde 65.2'ye
çıkacağı bildirildi. Bu
artışlar
doğrultusunda, en
düşük memur
ücretinde de toplam
23 milyon liralık bir
iyileştinnenin olması
bekleniyor.