17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 OCAK 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bâb-ı Âli 'den kopmayan İslam Çupiyoğun bakımdayaşam savaşunı veriyor Futbolun Shakespeare'i CUPIYI ANLAMAK VivaldVden dört mevsim ve bir kadeh ra/a... NECMİTANYOLAÇ Herkesin biryaşamöyküsü vardır... Uzun olur, kısa olur. Ama yaşamdır. Ömürleri hiçe gitmişlerin bile, bu dûnyadan anlatılacak o kadar şeyi var ki... Sevgili Islam Çupi'yi anlatmak, öy- le gol atmak kadar kolay değil. Şimdi başlasam ömrüm yetmez... O dopdolu yaşayan bir yazardı. Yazılanna noktayı, virgülü binlerce kez koydu. Ama, kendine bir nokta bir virgülle dinlenme hakkı vermedi. Kalemiyle, yazılan ile Bâb-ı Âli ro- tatiflerinden çıkan ak sayfalarla, yaşa- mın yedi bin rengiyle dopdolu bir öm- rütaşıdı. Dûnyada kalan son dakikalanna ka- dar felçli eliyle yazmaya devam erti. Ölmeye yaöncıya kadar yazdı. Gökkuşağı gibi insandı. Benim için hâlâ öyle. Bu harikulade insanın içinde yaşa- mış gibiyim... Biliyorum ki, tslam'a veda etmek mümkün değil. Hele hele onu anlatmak, tarifetmek... Yine de bir yerlerden başlamak ge- rekiyor. Duvar gazetesi 1968, Milliyet'teki görevimden ay- nldım. İslam da AJcşam gazetesindey- di. Basınköy'de oturuyorduk. Evlerimiz bitişik gibi. Bir sabah evin önündeki bahçede tur atıp duruyordum. Derken İslam göründü, bakkala ekmek almaya gidiyormuş. Beni görünce koştu yanı- ma geldi "Hayrola ağabey,busaatted- çekleri mi suhıyorsun?" Güldüm, "fî- lam, Tercüman'a gidiyoruın; benimle geür 101801?" "Ağabey" dedi, "Duvar gazetesme ghsen scnink geürim." Sonra birlikte gittik; ben şef, o mu- avin... Ama tasada ve kıvançta her şe- yi paylaşnk. Tercüman'ın tirajını üç ka- tına çıkardık. Öyle çanak, çömlek, ten- cere, tava vererek değil! Yeniliklerle dolu spor sayfalanyla. İslam Çupi, yö- neticilikte beni bile şaşırtmıştır. 0 sayfa çizimlerinde bir mimardı. Başhklan armada ustalığı da öyle. Ekip de firtınaydı ha... Ama, yazarhğıyla tarihe daha evvel geçecek kadar yetenekliydi.Bir yazı çağlayaruydı. Gümbür gümbür akardı, okurlanna doğru. Dildekı zenginliğini ve üslubunu tak- lit etmeye kalkanlaryerildi bir bir. Çûn- kü İslam Çupi tekti, efsaneydi. Kalça amdiyah Kalça kemiğinden ameliyat olmak için Almanya'ya gitti. Arneliyattan sonra Alman doktor başucuna geldi ve hatınnı sordu "Benden isteyeceğin bir şeyyokmu?" Islam'ın hınzuiığı üstûndeydi. "Herr Doktor, Yjvaldi'denDört Mevsimveya- nında bir kadeh 1-810!" Bır hatıra da 1974 Dünya Kupa- sı'ndan, Almanya'dayız. Maçlar başla- mış, kamplan dolaşıyoruz, röportajlar yapıyoruz. Elimize bir Alman dergisi geçti. KupadaAflika'yı temsil eden Za- ire hakkında ağırbir yazı yayunlanmış. Kapaktan şöyle takdim edıyorlar Zaire- lılen "Yamyamlar. İnsan eti yiyorlar." Hemen yola çıktık; Frankfurt'tan Munster'egidiyoruz. Randevu da aldık. Takımın başında Istanbul'dan tanıdığı- mız Yugoslav antrenör Vköniç var. Da- ha kampa girergirmez Alman dergisini gösterdi... Müthiş kızgındı. Bizi öğle ye- meğine davet erti. Fuibolcularla birlik- teyiz. Her fiıtbolcu Ingilizce, Fransızca konuşuyor. Vidiniç, sık sık Alman der- gisüıe sinirleruyor, "Şimdi neyediğimi- zi gördûnüz." Bonfile, yeşil salata ve kompostodan ibaret mönünün resimle- nnı çektik. Doğru Frankfurt'a... Önemli günlerde sayfalan oradan ha- zırlayıp îstanbuî'a gönderiyoruz. Yaa- lanmızı yazdık, fotoğraflan yerleştir- dik. İslam, muhteşem bir yazı yazdı. Başlığı şöyleydı. "Zaireffler bia yeme- di!_" İslam Çupi gitti, gökkuşağı kaybol- madı. Ona yaşarken her şey yakışıyor- du, ölüm kime yakışır ki? Önümde iki rakı kadehi. Doldurdum, bekliyorum ve mimozalar... îki kadeh, biri kendim, biri onun için... Masanın tek eksiği Vivaldi'den Dört Mevsim... Şerefe İslam... Yaşadığnnız yıllar için... Spor yazarı İslam Çupi'nin cemiyet lokalindeki masa arkadaşlan 21 Arahk'ta doğum gününü kutluvorlar. MtYASEİLKNUR Gazetelerin iç sayfala- nnda tek sütuna manşet kısa bir haber: "Islam Çu- pi yoğun bakımda." Haberin devamında s- por basınırun duayeni İs- lam Çupi'nin merdiven- den düşerek beyin kana- ması geçirdiği ve bu ne- denle yoğun bakıma kal- dınldığı bildiriliyor. îslam Ağabey'in bu ilk düşüşü değil. Daha önce de düşmüştü. İlk düşüşü çocukluk yıl- lannda oldu. Çitlenbik ağacından düşüp kalcası- m sakatladı. Solaçık Çapa'mn klasik terti- binde sol açık oynarken kalçasmdaki sakatlık onu futboldan kopardı. Ama son düşüşün yarattığı tah- ribat, telafi edilecek cins- ten değil. Bu kez, onu se- venlerinden koparmak üzere. Şımdi iş, onun Arnavut inadına kaldı. Inatçıhğıy- la ne yapıp edıp Azraili usandınr diye umutlanı- yor dostlan. Neden olmasın, başanr belki de. Hastaneden çı- kar çıkmaz soluğu cemi- yet lokalinde alır yine. Hıdır'ın kimseleri orurtmadığı masasına ku- rulur ve "N'olmuş yani merdivenden düşmüş- sem? İtibardan, gözden düşmektense merdiven- den düşmek daha iyidir" diyerek diklenir masa ar- kadaşlanna. Sonra şefe yüksek perdeden seslenir, "Nerde benim dörde bö- lünmüş scrt eünamla ra- kım?" Gazeteleriyle birlikte basın emekçilerim de İki- telli'ye sürükleyen basm patronlanna inat, Bab-ı Âli'den hiç kopmadı. Bu tebdili mekân ona ferahlık getirmemiş, si- nirlerini bozmuşru üste- lik. Işe gitmek üzere kalk- tığmda "Nereye" diye so- ranlara "Center s__r'a gi- diyorum" diyerek öfke kusardı. Bâb-ı Âli 'den kopmanın hüznünü "Hey gidi tstan- bul" adlı kitabında bakın nasıl dile getirmiş: "37 yılhk gazeteciUk ve bu süre içinde sporun ve sosyal hayatın potpurisine yazar olarak girip çıkan kakmim, arük bir hazan yaprağı gibi masallaşan yalistti. Bâb-ı Âli'deki ilk grevde grev gözcüsü ol- mayı bironursaymıştı. O- nun masasında her yaştan ve her sınıftan insan var- dı. Yeşildirek esnafına da, masasında yer vardı, bası- nın genç kalemlerine de. Ancak yıllarca her akşam aynı masayı paylaştığı ve didişmekten özel bir haz duyduğu Aydoğdu tlter'in ölümü ona pek dokun- muştu. İstanbul beyefendisi En kızdığı şey ızinsiz masasına oturuîması ve masaya maydanoz ve pa- tates kızartmasının gel- mesiydi. Sert görünümü- akın dostlannın deyişiyle, sapına kadar sosyalistti. Bâb-ı Âli'deki ilk grevde grev gözcüsü olmayı bir onur saymıştı. Gazeteleriyle birlikte basın emekçilerini de Ikitelli'ye sürükleyen basın patronlanna inat, Bâb-ı Âli'den hiç kopmadı. Bâb-ı Âli diyannın üstü- ne, son öhı prensolarak mı düşecek?" Spor yazarlığı dalında İslam Çupi, bir ekoldü. Bu dalm Shakespeare'iy- dı. Şiirsel anlatımı ve di- liyle onun yazılan, edebi- yat derslerine konu olacak türdendi. Çupi ve diğerteri Meslektaşı ve kadim dostu Erdoğan Şenay o- nun bu yönünü şöyle vur- guluyor: "Spor yazarhğı diye bir alan varsa bu alanda bir tslamÇupi var- dır, bir de diğerleri Ben de bu diğerleri içindeyim." Yakm dostlannın deyı- miyle, sapına kadar sos- nün ardında esprili, çocuk ruhlu bir İstanbul efendi- si vardı oysa. Şakacılğı ve muzırhğı dile destandı. O- nun bu yönünü vurgula- mak için dostlannın onunla ilgili amlar deme- tinden iki rutam çekip çı- kardık. 1970'liyıllannbaşı. İs- lam Çupi, Necmi Tanyo- laç'la birlikte Tercüman gazetesinin spor servisin- de çahşıyor. Sabancı, birgün Kemal Ihcak'ı ziyarete geldiğin- de spor servisine de uğrar. Servisteki arkadaşlan Çupi'yi Sakıp Ağa'dan birkaç teklik istemesi için tahrik ederler. İslam Çupi, Sakıp Ağa'ya dönerek "Sakıp Ağa, cebindeki demetten bir iki tane aüversene" di- ye takılır. Sakıp Sabancı cepleri- nin astarlannı dışan çıka- rarak "Ağam, görüyorsun ya beş param yok, mete- liksizim" der. Bunun üze- rine Islam Çupi, "Zfl Sa- akup! Ben, senden daha zenginim" diye bağınr. O günden sonra Sabancı ne zaman gazeteye gelse onu gören İslam Çupi, pence- renin camım aralayarak aynı şekilde bağınr: "2S Saakmp!" Türk futbolunun eTsane ismi Metin Oktay'm ölü- münden kısa bir süre ön- cedir. Metin Oktay'la Is- lam Çupi cemiyet lokalin- de her zamanki masada bir iki kadeh parlatırlar. Saat ilerleyince masalar bir bir boşalır. Işletmeci Hıdır Ağca- kaya da iki üstadı başbaşa bırakıp odasmda hesap ki- tap işine dalar. Birden salondan şen kahkahalarla "GoooP sesleri yükselir. Hah üzerinde fiıtfaol O saatte maç ohnadığı- m bildiğinden meraklana- rak salonu giden Hıdır Ağcakaya, gördüğü man- zara karşısında donakalır. iki kafadar orta masalan kaldırmış hah üzerinde futbol oynuyor. Masadaki almıp belli aralıklarla yere konmuş kullüklerden kale, bir baş- ka küllüğü de top yaparak futbol oynayan Metin Ok- tay'la Islam Çupi'nin Fe- ner-Galatasaray çekişme- si bu kez lokalin hah ze- minine taşınmıştır. "tslam Çupi'nin rakı içtiğj beDi mekânlar vardı. Cemiyet lokali, Sirked Gar Lokantası, Nevizade'de Kadir'in veri ve Kumkapı. İslam Çupi, Erdoğan Şenav^ Namık Sevik, Hasan Pulur, Hulki Ügûn, Ismet Kasapoğju ve Nezüı AUaş bir Kumkapı akşanunda— BİR YOL HİKÂYESİ TAYFUN TALİPOĞLU Yine Yanldılar... Sevgili Yol Dostlan, Bu köşede benden, gündeme ilişkin yazılar beklediğini- zi biliyorum. Ama hem gazeteler, hem televizyonlar, hepimizi öyle bir bombardımana tutuyor ki, bir Pazar günü olsun, başka bir dünyaya götürmek istiyorum sizleri. O dünya ki, yaşananlann nedeni aslında. "Yol öytov/en"mizin satır aralannda, röportajlaria yansıyan iki-üç cümle, ülkemizin geldiği günün bir ya da iki kare öncesi görüntülen gibi. Bu yüzden, bazen "dayanamıyo- rum!" Yine Yanıldılar Rahat yönetmenin temel kuralı, "geldiği yeri hak etmediğini bilen" insanlan makam, mevki sahibi yapmak ve sonra, "onlara istediğini yaptırmak"t\r. Hükümetler de genellikle bunu yapar. Ama bazen de yanılııiar. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i seçerken, "her istenileni onaylayan biri olduğunu" düşünmüşlerdi ama Sezer, günlük politikaya bulaşmamış, 0 makamı da en çok hak edenler- ÇOBAN RESUL Yüzleri, sanki hep güneşle inatlaşır. Yola yazılmayan yolcuya sıradan bir görüntüdür onlar. Ve uzaktan seviliıier çoğu kez. "Yanından geçtiğimiz uzaklar"dır onlar. Oysa, bir yüzgörümlüğüdür aramızdaki mesafeler... Bazen renkli, çoğunlukla da kara gözlerine yazılı umutlar, görünmez o süratle. Koyunlar, davarlar gösterilir-»»-..,. ~v araçlardan, çocuklara... Kıriann, ovalann güzelliğinden, kuzulann meleşmesınden söz edi- lirde, dağlann sessiz sevdalısı çobanlar, nedense hiç göze görünmezler. Aftınızdaki araçla, teknolojinin sınıriannı zorlayarak basmazsanız gaza. Hükmettığınde gönül gözünüz ak- lınıza, takıldığınız her resim ayn bir sevda ile renklenir, göreceksiniz... Hele, onun gibi farklıysa, onun kadar küçük, onun kadar sevimli çipil çipil iki göze "merhaba" deseniz, dünyanın ne kadar büyük, sevgilerin ne kadar yakın olduğunu daha çok bileceksiniz. Onun dili mi kolay dönmedi, biz mi anlayamadık söylediklerini bilmem, uzun sürdü tanışmamız. Resul'müş adı. Gaziantep Nizip Karayolu'nun bilmem kaçıncı kilometresinin karagülü... Bize öylesine sevgi ve sorurnluluk yükledi ki soh- beti... Yalansız, riyasız ve hazırlıksızdı. Her şey "olduğu gibi"yd\. Renklendirmeye gerek görmedik; sorduk, sordukça doyduk. O söyledi, biz dinledik. - Kaç kardeşsiniz? -Dört. - Kaç erkek, kaç kız? - Dört erkek, beş kız... - Kızlan niye önce saymadın? Görebileceğiniz en sevimli yüz, öne eğiliyor. Resul, kuzulan yayarken, davarian başka yerde babası otlatıyormuş. Dediğine göre Resul'ün, başkasının davarian bir bağa girmiş ve bağı talan etmiş. "Üstûmûze kaldı" diyor. Ama en çok da jandarmanın, babasına bağırması- na içertiyor. "Babamı biraz önce götûrdö jan- darma..." Sesi titrerken, olayı yeniden yaşt- yor. - Babama bağındılar. Babasını götüren jandanmayı bu- lup, "yaptığınız hareketbir kunımu bağ- lıyor ve hiçbir mazeretResul'ün kalbinin kınlmasını haklı göstermiyor. Bir çocuk için en güçlü adam ba- bası, dendi. Şimdilerde, beni çileden çıkaran bir tartışma yaşanmakta: AnadoluAjansı, "BeyazEnerjı Ope- rasyonu" tutanaklannı yayımladı. Yazılanlar doğruydu. Ama kimse, doğruluğunu tartışma- yp. önce, klasik deyimle "komplo" de- diler, sonra "ajansın böyle bir haberi yayımlayamayacağını" ileri sürdü- ler. "Genel Müdûr hakkında soruştur- ma başlatacağız" dediler, "ajansın sadece yüzde 47'sinin devlete ait olduğunu, böyle bir soruşturma yapamaya- caklannı, bu konuda A.A. Yönetim Kuru- lu'nun yetkili olduğunu" bir gün sonra öğrendiler. A.A. Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Mehmet Güler'i "kutlamayı" akıl etmediler. Çünkü Güler, 25 yıllık bir gazeteciy- di. Kimsenin lütfuna ihtiyacı yoktu. Bunu da, göreve geldiği günden bu yana, Türkiye'yi sarsan haberieriyle ispatlamıştı. Yani "yanılmışlardı..." Sayın devlet büyüklerinin ortak olduklan bir kurumda bile "gazeteciler vardı ve gazetecilik yapıyoriardı." Biz şimdi dönelim yol hikâyemize... Çoban Resul'ün öyküsüne. kadm için kocasıdır. Yıllarca bu yanlış uygulamalar, insanlan ister istemez dağlara çı- kartmadı mı..." demek istedik... Uyanmızı röportajın sonuna bırakıp, unutturmak için yaşadıklannı, Resul'den bize bir türkü söyleme- sini istiyoruz. "Asker oldum Ankara 'ya, canım kurban vatanıma, bu askeriik gelip geçer sayılı gün çabuk biter, bıter..." Asker olan ağabeyinden ögrenmiş. Ve asker olmak istiyor. Çünkü en güçlü o. Artık aileden biri Resul. Yırmi kadar oğlaktan birine isim koymuş "Boncuk". Boncuk kendisinin. "Diğerleri Halil Ağabeyimin" diyor. - Ya bir gün keserierse? - Bunlar kesilmeyecek, büyüyünce kesilecek. - Büyüyünce kesmeye kalkariarsa... - Kestirmem... "Aldığın harçlığı ne yapıyorsun" diye devam ediyoruz. - Hepsiyle somun alıyorum. - Nerede şimdi somunun? - Mişmişin bedeninde. Somunun yanına götürürken bizi, önce adımızı sorvıp, yanıtı alır almaz yine dönüyor, "siz karakolda çalışıyorsunuz değil mi?" diye soruyor. "Siz" demesi 0 Gaziantep şivesiy- le, dikkatimizi çekiyor. "Askere benziyor muyuz" diyoruz. Yine dönüp, "babamı alıp gittiler" diyor. Ekliyor "Bağırdılar babama!" Mişmişin dibine yaklaşırken, yumuşaklığını yitirmiş eli, elimizde "Buğday ekmeğiyersin mı" diyor. - Ikram edersen, yerim. Kıyamıyor da bir yandan - Yiyeceksen venrim... - Bölüşecek misin benimle ekmeği- ni, ya sana kalmazsa? - Biz, köye gideceğiz. Sanlıyoruz Resul'le birbirimize. Sıcaklığını alıyor, nefesini duyarken bir kez daha düşünüyoruz. Bu ülkenin en zengini biziz. Kocaman yürekli küçuk adamı bırakıp tariada, jandarmaya gidiyor, söylemek istediğimizi söylüyoaız. Başçavuş, alışılmışın dışında teşekkür edip, erieri uyaracagını söylüyor. Yani Türkiye'de güzel şeyler oluyor. Yola koyulduğumuzda Resul'ün şalvarı, gözleri, şapkası, küçük çatlak elleri, görüntüde değil artık yüreğimizde... [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle