Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2001 PAZAR
10 PAZAR1AZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Örgütleştirebüemediklerimizden misiniz?Fransa 2001 yılı süresince, Fransa'yı
(birçoğumuz şu sıralar pek beğenmesek de)
"DemokratikFransa" yapan "kunun"lardan,
daha doğrusu "çağdaş" bir toplumun en önemli
dayanaklanndan, bir kanunun, "özgürlük"
denen bir kavramın, yöntemın hayata
geçirilmesinin araçlanndan olan "1901
Yasast"nın 100. yaşını kutluyor. "1901 YasasT,
1789 Fransız Devrimi'nin, bireye olduğu kadar
topluma, kolektif yaşama kazandırdığı değerler
dizisinde ele alınması gereken, tepeden
inmeyen ve de kâğıt üstünde kalmayan bir
yasa... Bireyin her türlü önkoşuldan annmış
olarak "örgüttenme" hakkını, toplumun her
kademesinde, sosyal ilerlemenin her
aşamasında kendini ifade edebilme, diğer
bireylere ortak ve kamu çıkarlannı
koruyabilme haklanndan bir tanesini tanıyan
"Dernelder Yasas"dır 1901 Yasası. Örgütleşen,
örgütlenen bir insan topluluğunun kendisini
yöneten, yönetmek iddıasında olan
iktidarlardan "kopara kopara" aldığı bir haktır
1901 Yasası...
Dernekler, bu "örgüfleşme" ihtiyacı
"hissedflmiş" olsun olmasın aşağı yukan bütûn
dünyada anayasa, medeni kanun ve de özel bazı
yasalarla düzenlenmıştir. Bu "ihtiyaa" henüz
yeterince duymayan veya duydurul(a)mayan
Türkiye toplumu ve Tûrk diasporası için
"dernek" geniş çapta "soicutann yuvaa",
"cenüyet", "geridkrin otağı" anlamına geürken
Fransa, Belçika, Hollanda, Almanya ve
diğerlerinde mevcut Türk kökenli "örgütierin"
çoğunluğu birer köy kahvesi görûnümündedir.
"Orgüfün neredeyse <
terorizm"le eşanlamh,
tt
teşkflat"ın resmi makamların "uzanta" kabul
edildiğı bir "anlayışa" rağmen "oiTganize"
olunabildiği oranda "ses" duyulacak, "ses"
getirilecektir. Fransa'nın dört yüz binlik
Ermenisi, 1789 modelinin geleneksel desteğiyle
"Dünva"ya "Soykmm Yasası Modefi"
kazandınrken "esamesi" okunmayan üç yüz
binlik Türk(iyeli)ler Le Figaro gazetesinde,
"Üan-Görüş* çıkartabilmek ıçin mücadele
veriyorlar. Fransız yasalannı, içtıhatlannı,
uygulamalannı tanımadan kendi kafalanna göre
Türk teşkilatlan kurma aşamasında bocalayan
resmi temsilcüikler, "Fransız vatandaşı ohın da,
oy ağırhğımız obun!" (Çünkü "soykuTm"
yasası çıktıysa yalnızca oportünıst "«€9™"
kaygılanndan çıktı değil mi? Haşaa, TEK doğru
BİLGı bizim tekelünizdedir. FARKLI görüşler
PARIS
UĞUR
HÜKÜM
ancak "ihaneftir)
gibi kısa vadeli
siyasal hesaplardan
ötesini
yapamıyorlar...
Fransa'daki bağımsız
ve sağduyulu
yurtsever insanlannı
azıcık araştırma ve
soruşturmaya gerek görmeden "hain" ilan eden
"böyük" basın-yayının, Nedim ve Nadide
"Köşebaşçı''lan da resmilerin dolaylı veya
doğrudan "saDabaşçı''lan sıfatıyla görevlerini
ifaya devam edıyor...
5 ana siyasal parti, 10 temel sendikanın
varhğının dışında "örgütieşmiş'' bir toplum
olan Fransa'nın en büyük sosyal "koz''u
sayüan 1.5 milyonu aşmış tt
dernekw
leridir.
Toplumun seçim dönemleri haricinde de
iktidan, devleti sorgulayabüen gerçek
toplumsal muhalefeti oluşrurabüme yerisine
sahip olduğu kanaldır "dernekkr". 1790'da
çıkan bir yasa "Diğer yasalan göz önüne almak
kaydryia yurttaşlar kendi aralannda 'hür'
topluİuklar oluşturma hakkma sahiptir" der.
1830, 1848,1871 Devrimlerinin deneyimi;
1881 Özgür Basın ve 1884 Sendikalar
Yasalannın katkısı; kitlelerin mücadelesi ve
Fransız Işçi Partisi'nin verdiği siyasi ivmeyle
1901 yıhnda çıkartılan yasa tüm yurttaşlara
hemen hemen 21. asırdaki biçimiyle
"örgütienme özgûıiüğü"nü tanır. Bugün
"HIÇBİRİZtN'' almadan kurulan Içişleri
Bakanlığı'na kayıtlı 1.5 milyon "dernekw
in
730. OOO'i faaldır. Her boydan ve cinsten
"örgût" ülkeyi bir ahtapot gibi sarmış. Her 10
Fransız'dan 4'ü bir derneğin müptelasıyken;
her 2 Fransız da birden fazla derneğin üyesi.
Her yıl 60-70 bin arasında yeni dernek
kurulurken, Fransızlann yüzde 80'i bir biçimde
"dernek" faaliyetlerine kanlıyor. Derneklerin
yüzde 80'inin paralı elemanı yok. Ancak geri
kalan kısmında 1.3 milyon ücretli istihdam
ediliyor. "Tophımsal kabhm"ın en gerçekçi
örneklerinden biri, belki de birincisi olan
"derneksel havafın olumlu bir "misyonu"
olduğuna inanan Fransızlann oranı ise yüzde
95. Hele hele doğrudan siyasal ve sendikal
mücadele veren hareketlere olan güven ve
saygının azaldığı bir devirde böylesi bir
"örgütieşmenin" önemi birkaç kat daha arhyor.
"SportiF faaliyet düzenleyen derneklerin
sayısı 170 bini geçerken. "kültürveboş
7amanlan değeriendirme" amaçlı derneklerin
sayısı 160 bini buluyor. Toplumsal dayanışmayı
ilk hedef koyan 115 bın dernekte ise 560 bin
maaşh kişi çalışıyor. Son büyük grup ise
"çevre" ile uğraşan 65 bin dernek. Demeksel
sektörün cirosu yılda 45 milyar Avro'ya (291
milyar frank) ulaşırken gelirlerin yüzde 58'i
devletten karşılanıyor. Ama devletin bu
dernekleri desteklemesi "borazan ldralamak" •
demek değil. "Kamu gûcü", "sosyal devlet"
gerçek anlamı işte böyle kazanıyor. Şimdi siz
bu tabloya,ister "köklü acüannı dindirmek",
ister "haklı kmkrini yaşatmak", ıster "diaspora
bentilderini sürdürmek", ister "sosyal terfkîe
kendüerini göstermek" için deyin, ortalamanın
üstünde "faal" olan Fransa Ermenilerini
ekleyin. Bilimden sanata, basm-yaymdan
politikaya, ticarerten endüstriye toplumun her
kesiminde ön plana çıkan 400 bin Ermeniye 1.5
milyon da sempatizan eklenince, 2.5 milyon
Türk'ün Almanya'da, 4 milyon Türk'ün
dünyada başaramayacağı nice işe, karara,
yasaya imza atmalan sizi şaşırtıyor mu? Bizi
şaşırtmıyor... Siz yoksa
örgütleştirebilemediklerimizden misiniz?
Hiçbir şeyin skandal
olmadığı ülkeme dair
"Bugün git, yann gel" lafını
neredeyse bilmeyenimiz
yoktur. Sırtı sağlam
olammız bile televizyondan,
radyodan veya uzak bir
tanıdığından işitmiştir
mutlaka bu lafi. Bu lafla
vatandaşm artık durumu
kavramasını sağlayıp
ayhğım üç beş kuruş daha
arttırarak renkli televizyon
veya gömlek taksidini
buluşturmaya çalışan
memurun dılinin altmda
olan herkesçe bilinir. Onun
halinden anlayan da çoktur.
Halk arasında bu konuda bir
anlayış, bir uzlaşma çoktan
oluşmuş ve yerleşmiştir.
Maaşı yetmezse ne yapsm
gariban!
Hatta bu anlayış ve uzlaşma
öylesine artmıştır ki artık
politikanın ve bürokrasinin
en tepesine ulaşmış, kendini
ihalelerde en belirgin
şekilde ortaya çıkaran, o
devlet dediğimiz koca
canavarla işadamlanrun
derin ilişkisi,
yemeler ve
yedirmeler, mal
mülk
edindirmeler
günlük
öğünlerimizin .
üstüne içtiğimiz '
bir bardak su ^^™"""~"
kadar normale dönüşmüştür.
Her nedense Türkiye'nin
gündeminden düşmeyen
yolsuzluk skandallan
başlangıçta insanda hakiki
bir skandal izlenımı yaratsa
bile bu içilen suyu hiçbir
şekilde bulandırmamaktadır.
Zaten skandal, alışılmamış
ve beklenmedik bir
yolsuzluğun gün ışığına
çıkmasıyla olur. Oysa bizde
her şeye alışılmıştır ve her
şey beklenmektedir. Bu
yüzden skandallar da
skandala benzememektedir.
Neredeyse yolsuzluk
yapmamak skandal
olabilecek bır hale gelmiştir.
Bizim milletçe rüşvete,
yolsuzluğa yaklaşımımız
kültürümüzün bir parçası
olan dilimize bile
kullanrmına uygun bir
şekilde yansımıştır.
"Devletin mah deniz,
yemeyen domuz" sözü gibi
bir söz herhalde baska
hiçbir dilde yoktur. "EDere
E S S E N
var da bize yok mu?" veya
"bizi de gör abi" sözleri
veya "köşe kapmak" ya da
"hortumlamak", "arpahk"
gibi tabırler hep hak
olmayan bir şeyden pay
ahna çabasını göstermiyor
mu? Bu alandaki
etkinhklerimizi ve
paralelinde gelişen terimleri
biraz daha uğraşırsak artık
neredeyse bır "Yolsuzluk
Terimleri Sözlüğü"
oluşturmaya yeter hale
getireceğiz.
Merak edip evdeki Kemal
Demiray'ın 1980 yıhnda
basılmış Temel Türkçe
Sözlüğü'ne baktım.
Sözlükte rüşvet "bir
kimsenin yapıp yapmamak
istemine bağh obnayan bir
işlemi yapmak yada „ ^
yapmamak için aldığı para,
sağladıgı menfaat" olarak
belirtilmış. Altında ise
rüşvet yemenm günümüzde
hiçbir geçerliliği kalmamış
olan bır tanımlaması
yapıhyor. Buna
göre rüşvet
yemek "bir işi
yasalara uygun
ÇÎĞDEM olmayarak
AKKAYA yapmak için
birinden rüşvet
ahnak"
"^^"™~'~ demekmiş.
Günümüzde ise rüşvetin
tanımı daha geniş
yapılabilir. Çünkü rüşvet
artık sadece bu- işi yasalara
uygun olmayarak yapmak
için değil, yasalara uygun
olarak yapmak için de
alıruyor. Yani yasa kelimesi
artık bu tanımlamada,
günlük hayatta olduğu gibi
lüzumsuz bir hale gelmiş.
"Bir işi yapmak için-"
demek tamamen yeterli.
Rüşvete bakış dillere de
ilginç yansıyor.
Türkçede "rüşvet yemek"
etken bir fiil olarak dilimize
geçmiş. Oysa Almancada bu
fiil edılgen olarak
kullamlıyor (=sich
bestechen lassen: yani
rüşvet yedirilmek).
Almancada etken olan fiil
ise rüşvet yedırmek
(=bestechen). Almanlar
rüşvete veren açısından
yaldaşırken bizler yiyen
açısmdan yaklaşıyoruz.
Istiklal Savaşı'nın çocuk, Cumhuriyet'in genç tanığı;
10. yıl heyecanında teğmen;
Atatürk devrimlerinin ödünsüz savunucusu;
1938'de naaşı başında nöbetçi;
30 Ağustos 1960'ta general adayı;
Sille'de başlayan 91 yıllık, uzun ve ince yolda korkmadan, cesaret
vererek yürüyen, bir çınar gibi yakınlanna güç kaynağı olan,
özenle çocuklannı yetiştiren, haksızlıklara karşı, dürüst, insancıl,
toplumcu ve laik Türk mutasavvıf
Ankara Yenimahalle'den şair, ressam, yazar
Bn.P.Kur.Alb. (1932-93)
ALt BEHÎÇ
ERGENERON
(124.10.1909)
20 Ocak 2001 gûnü büyüklenne kavuşmuştur.
Naaşı Cebeci Asri Mezarlığı'nda defiıedılmıştır Toprağı bol olsun.
Ergenekon, Aydoğan, Ötügen, Eğdemir, Gökmen, Atabek,
Aybas, Atay, Destici, Berge ve Sevim Aileleri
Yılanlı
bir yıl
Çinhierin takvimine göre
yılan yılının başladığı 25
Ocak' ta Uzakdoğu'nun
birçok üikesinde renkli
kudamalar yapıldj. Aylar
öncesinden sokaklan
motiflerte süsleyen
Uzakdoğulular üzerinde
yılan olan pullar basbrdı,
sokaklardaki yılanlarla anı
fotograflan çektirdi.
Vletnam'daki kudamalar
sırasında da bir çift, ülkede
büyük kesimin inandığj
Buda'run heykeli ve
yüanlann arasuıda poz
veriyor. Yılan motifı, sadece
sokak ve evlerde dekoratif
amaçh kullanılnırvor; bu yıl
i a h
MIIM
totemlerin, astrolojik ve
mitolojik semboUerin
kullanıldığı moda
dünyasında da sık sık
karşımıza çıkacağa benziyor.
Irkçılığın şakası yok, ırkçı şakalar var
Internette dolaşan espriyi(!) Belçikalı bir
işarkadaşım. "Imanmbunuyazanlar
gerçekten bö> k düşünmüyorlar" diye not
düşerek elektronik postayla bana iletti. Bir
Türk ile ET arasındaki 5 fark: "ET daha
gûzeJ görünüşlüvdü, bizim dilimizi öğrendi,
kendi bisikkti vardı, yalmz başına geidi,
geri dönmek isbyordu." Dığer bır Belçikalı
meslektaşım ise ırkçı bir şarkı sözü
göndermiş. Orijinalinde kafiyeli olan
sözlerde şöyle deniyor: "Çok karayun, çok
kötü kokuyorum. Ben tstanbullu
Abdül'üm. Hiç kendimi vormam. Işsiztik
ödeneğryle yaşarnn. Ben Türk'üm, pis,
sahtekâr, adi birryim. Çahşmasam da hiç
önemi yok, çok çocuğum olduğu için \üklü
çocuk parası ab>orum. Minibüsü
ısmarladık bile! BMW çok pahah olduğu
için komşumunkini çahjorum. Sağhk
sigortasmı da doJandınyorum. Sonuçta ben
keyfî yerinde bir Abdül'üm." Bana
gönderilen iki örnek, umanm çok sınırh
bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır. Ancak
şimdi Belçika diğer bir ırkçı şarkıyla
meşgul. Her şey elektronik posta
aracılığıyla yayılan bir metınle başladı.
Internetten yüklenen seslendirilmiş hali
izledi onu. Bu arada cafeler ve dans edilen
barlarda Flaman Blokçu dansı ya da şebek
dansı olarak ilgi gördü. Irkçı şarkı oyun
alanlanna ulaştı sonunda. Yetİdliler metin
yazarmı anyor.
a
V«r, Türk'ü yere ser.
Ağzmı ayaldaruüa tekmele, camikri
çr, onlarm dinleri zaten bir
saçmabk" diye başlayıp kafiyeli bir
şekilde devam eden metin, çocuklann çok
sevdiği Kabouter Plop çocuk programı
şarkısı sözleri uyarlanarak ırkçı hale
getirilmiş. Yabancılara karşı şıddet
kullanmaya müzikal çağn, ilk olarak
geçen ekim ayında Telenet iletişim
şirketinin, bir çalışanını, ırkçı şarkıyı diğer
çalışanlara ve müşterilere
elektronik postayla gönderdıği
gerekçesiyle işten atılmasıyla
medyada yer buldu. Şarkı
kendine e-postayla gönderilen
ya da şarkıyı intemette gören
20 kişı, Eşit Haklar ve
Irkçılıkla Mücadele
Merkezi'ne şikâyette bulundu.
Merkez dava açtı ama metni
ilk göndereni buhnak zor görünüyor. Işin
en üzücü yani, sevimli bir çocuk şarkısının
ırkçı motiflerle parodisi yapılıp ırkçı bir
metine dönüştürühnesi. Şarkı şimdi oyun
alanlannda küçük çocuklar tarafindan da
söylenmeye başladı. Hatta Gent şehrinde
bir okul, geçen hafta içinde Eşit Haklar ve
Irkçılıkla Mücadele Merkezi'ne benzer bir
şikâyette bulunmuş. Merkez sözcüsü Koen
De VVulTa göre "Bir öğrenci şakasıdır
deyip geçmek mümkün değü. Şarkıdaki dfl
kuOanunı profesyonel birinin kakme
aldığını gösteriyor." Yani ırkçılığın şakası
yok, sadece ırkçı şakalar var. Metne
BRÜKSEL
ERDİNÇ
UTKU
bakıldığında akla ırkçı Flaman Bloku
partisinin şarkıcısı Jef Elbers gelse de
bunu kanıtlamak çok zor.
Sevimli şarkısı korsan uyarlamayla ırkçı
şarkıya dönüştürülen Belçikalı çocuktan
hoşgörülü ohnasını beklemek haksızlık
olsa gerek. Brüksel Serbest
Üniversitesi'nden (VUB) Eb
Scbeühout'un 728 ilkokul öğretmeni ve
948 ilkokul öğrencisi arasında
yaptığı doktora araştırmasında
belirlediği gibi "Çocuklar
Betçikahlan ryi akün, mutiu ve
temiz oiarak algriıyorlar. Diğer
uluslardan insanlar ise
Belçika'ya ><
akınlıgıyla doğru
oranüh olarak olumlu
— ^ ^ — değerlendirüryor. Fransızve
Italyanlar, Türk ve Fashiara
göre daha olumlu algüanryor. Çocuklann
yam'a ><
akmı hafîf ırkçı eğilimler taşırken
Belçikab öğrencOerin yoğun olduğu
okullarda öğrencikrin yandan fazlası Fash
ve Türk arkadaş edinnieye hiç de olumlu
yaklaşnııvor" Schelfhout'un araştırması,
çocuklann en önemli bilgi kaynağının
televizyon olduğunu ortaya çıkardı. Bunu
babalan ve öğretmenleri izlıyor.
Araştırmacıya göre okullar, televizyonu ve
yeni medyayı eğitimde çok daha etkili
olarak kullanmah. Okullarda verilecek
olan medya eğitiminde "dünyayı algdama
biçinıinıiz ve diğerlerinm dünvayı görüş
şekü" anlatılmalı. "tmaj oluşturma ve -
bunu kimin seçtiği üzerinde duruhnah"
diyor Schelfhout. tki kültür arasında bir
yaşam süren Avrupalı Türkler,
her alanda kendüerini kanıtlama uğraşı
veriyorlar. Bunun en son örneğini 28.
Uluslararası Brüksel Film Festivali'nde
gördük. "90'h \illann yeni Ahnan
yönetmenlerrne özel önem verilen
festıvalde, Almanya'yı temsil eden
yönetmenler arasında uzun metrajlı
filmlerde Yılmaz Arslan (Yara) ve
Fatih Akmın (im Julı), kısa metrajlı
fılmlerde ise Fatıh Akın'uı (Getürk ve
Sensin-Du bist es! adlı iki ayn filmiyle)
bulunması beni hiç şaşırtmadı. Yine aynı
festival kapsamında düzenlenen Belçika
Kısa Filmler Yanşması'nda Belçikalı
Mustafa Baka'nın da Sıratın Çocuklan
belgeseliyle yer almasını gayet normal
karşıladım.
Avrupalı Türklenn işi zor; ya iki kültür
arasında bocalayıp sıkışıp kalacaklar ya
da çift kültürlülüğü bir zenginlik olarak
değerlendirip olumlu yönde, kendüerini
ve yaratıcılıklannı geliştirmede
kullanacaklar. Ben uzun vadede ikinci
seçeneğin baskın çıkacağına manıyorum.
Tepkisel davranıp kendi kabuğuna
çekihnelerini ve köktendinciler ve aşın
milliyetçüer gibi aşın uç gruplann
kucağına düşmelerini düşünmek bile
istemiyorum.
Sevgili
ÇAĞATAY GÜNEL
Seni hep sevmiştik.
Sevinç ÖZTAŞ, Halit GÜLŞENER, Fatm» COŞKUN,
Süleyman COŞKUN, Nadir AKGÜL,
Peyami ARIIRK, Neşet KOCABIYIKOĞLU,
Emel ASLAN, Tûlay VARGI
ADIYAMAN ASLtYE HUKUK
HÂKtMlJĞl'NDEN
EsasNo: 1997/1019 KararNo: 1998/485
Davacı Gülhan Doğan tarafindan davalı Haydar Do-
ğan aleyhine açmış olduğu boşanma davasının yapılan
yargılaması sonunda, mahkememızce 6.5.1988 tanh ve
yukandakı esas ve karar ile talebın kabulûne karar veril-
dıği, karann tüm aramalara ragmen davalı Almanya'da-
Ja dava dılekçesinin teblığ edildiğı adresten aynlmış 61-
duğundan yeni adresı de bulunamamasından ötürü kara-
nn tebliğ edılemediği, bu nedenle davalıya ılanen tebli-
ği yoluna gidilmiş olmakla, karanmızın ılan tanhinden
ıtibaren davalının karara karşı yasal 15 günlük sure ıçe-
nsınde ıtıraz etmesi, ıtiraz etmemesi halinde karann ke-
sınleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur. 09.01 2001
Basın: 2434
ADIYAMAN ASÜYE HUKUK
HÂKtMLtĞİ'NDEN
EsasNo 2000^299
Davacı Bedır Kaplan tarafindan davalı
Fatma Çevık aleyhine açtığı velayetın değış-
tinlmesı davasının açık yargılaması sırasın-
da venlen ara karan gereğı, Davacının açö-
ğı davada, davalının açık adresının bütün
aramalara rağmen bulunamaması ve duruş-
ma günu de dava dılekçesının tebhğ edıle-
memesınden dolayı, dava dılekçesınin ve
duruşma günunün davabya ılanen tebliğ yo-
luna gıdılmış olmakla, Mahkememızın yu-
kanda numarası yazılı dava dosyasının
07.02.2001 tanhlı duruşmaya bızzat veya
kendınızı bır vekıl ile temsil ettınnenız, ak-
sı halde duruşmanın yokluğunuzda devam
edıp karara bağlanacağı hususu ılanen teb-
hğ olunur. 10.1.2001 Basın: 2435
Kalbinizi konıyunuz.
TÜRKKALPVAKn
Muayene ve kontrol ıçin
19 Mayıs Cd No 8 Şışli/İSTANBUL
Te/: (0 212) 212 0707tpbx) Fakz (0 212) 212 68 35
türsak
Turkiye Sinema ve Audio\isuel Kultıir Vakfı
SİNEMA SEMİNERLERİ
03 Şubat 2001 - 28 Nisan 2001
( umarlesi Gunleri Saat: 10.00- 14.00
Dun.va Sinema Tarihi * Turk Sinema Tarihi
Scnarjo Yazımı * Film Grameri * Kurgu
Film Yapım Sureci * Video Kameralar
Sinema Kameraları * Sinemada Sanat Yonetimi
Film Kuramları ve Film Çozumlemesi
Oyunculuk * Film Yonetiminin Temel İlkeleri
Avdınlatma ilkeleri • Seslendirme Yontemleri
Adres: (,a/eleci Erol Dernek Sok. No:ll Beyoğlu LSTANBUL
Tel: 0.212.25» 67 70 244 52 51 / 2518481 httD://www.iursak.com
ÇANAKKALE ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1999 1101 Esas 2000 716 Karar
Davacı Sezgın Topal tarafindan davalı Ayfer Topal aleyhine açılan boşanma davasının mahke-
memizde yapılan açık yargılaması sonunda. Davanın kabulü ile Çanakkale ılı merkez ılçe Ovacık
köyû cılt no 0045, K.S no 0111 'de nüfusa kayıtlı Alı oğlu 27 07 1972 d lu Sezgın Topal ile Bah-
n kızı 1002 1969 d lu Ayfer Topal'ın boşanmalanna. Mahkememızın 26 09 2000 günlü karan da-
valı Ayfer Topal'ın adresının meçhul olması nedenı ile teblıgat >apılamadığından 7201 sayilı teb.
kan 28 \e müteakıp maddelen gereğınce da\alıya ılanen teblığı. ılan tanhinden ıtibaren 15 gün
ıçensınde teblıgatın yapılmış sayılacağı, 15 gım ıçensınde temyız talebınde bulunulmadığı takdır-
de karann kesınleşmış sayılacağı hususu ılanen tebliğ olunur 08 01 2001 Basın 2493