23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2001 PAZAR 10 PAZAR1AZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr Örgütleştirebüemediklerimizden misiniz?Fransa 2001 yılı süresince, Fransa'yı (birçoğumuz şu sıralar pek beğenmesek de) "DemokratikFransa" yapan "kunun"lardan, daha doğrusu "çağdaş" bir toplumun en önemli dayanaklanndan, bir kanunun, "özgürlük" denen bir kavramın, yöntemın hayata geçirilmesinin araçlanndan olan "1901 Yasast"nın 100. yaşını kutluyor. "1901 YasasT, 1789 Fransız Devrimi'nin, bireye olduğu kadar topluma, kolektif yaşama kazandırdığı değerler dizisinde ele alınması gereken, tepeden inmeyen ve de kâğıt üstünde kalmayan bir yasa... Bireyin her türlü önkoşuldan annmış olarak "örgüttenme" hakkını, toplumun her kademesinde, sosyal ilerlemenin her aşamasında kendini ifade edebilme, diğer bireylere ortak ve kamu çıkarlannı koruyabilme haklanndan bir tanesini tanıyan "Dernelder Yasas"dır 1901 Yasası. Örgütleşen, örgütlenen bir insan topluluğunun kendisini yöneten, yönetmek iddıasında olan iktidarlardan "kopara kopara" aldığı bir haktır 1901 Yasası... Dernekler, bu "örgüfleşme" ihtiyacı "hissedflmiş" olsun olmasın aşağı yukan bütûn dünyada anayasa, medeni kanun ve de özel bazı yasalarla düzenlenmıştir. Bu "ihtiyaa" henüz yeterince duymayan veya duydurul(a)mayan Türkiye toplumu ve Tûrk diasporası için "dernek" geniş çapta "soicutann yuvaa", "cenüyet", "geridkrin otağı" anlamına geürken Fransa, Belçika, Hollanda, Almanya ve diğerlerinde mevcut Türk kökenli "örgütierin" çoğunluğu birer köy kahvesi görûnümündedir. "Orgüfün neredeyse < terorizm"le eşanlamh, tt teşkflat"ın resmi makamların "uzanta" kabul edildiğı bir "anlayışa" rağmen "oiTganize" olunabildiği oranda "ses" duyulacak, "ses" getirilecektir. Fransa'nın dört yüz binlik Ermenisi, 1789 modelinin geleneksel desteğiyle "Dünva"ya "Soykmm Yasası Modefi" kazandınrken "esamesi" okunmayan üç yüz binlik Türk(iyeli)ler Le Figaro gazetesinde, "Üan-Görüş* çıkartabilmek ıçin mücadele veriyorlar. Fransız yasalannı, içtıhatlannı, uygulamalannı tanımadan kendi kafalanna göre Türk teşkilatlan kurma aşamasında bocalayan resmi temsilcüikler, "Fransız vatandaşı ohın da, oy ağırhğımız obun!" (Çünkü "soykuTm" yasası çıktıysa yalnızca oportünıst "«€9™" kaygılanndan çıktı değil mi? Haşaa, TEK doğru BİLGı bizim tekelünizdedir. FARKLI görüşler PARIS UĞUR HÜKÜM ancak "ihaneftir) gibi kısa vadeli siyasal hesaplardan ötesini yapamıyorlar... Fransa'daki bağımsız ve sağduyulu yurtsever insanlannı azıcık araştırma ve soruşturmaya gerek görmeden "hain" ilan eden "böyük" basın-yayının, Nedim ve Nadide "Köşebaşçı''lan da resmilerin dolaylı veya doğrudan "saDabaşçı''lan sıfatıyla görevlerini ifaya devam edıyor... 5 ana siyasal parti, 10 temel sendikanın varhğının dışında "örgütieşmiş'' bir toplum olan Fransa'nın en büyük sosyal "koz''u sayüan 1.5 milyonu aşmış tt dernekw leridir. Toplumun seçim dönemleri haricinde de iktidan, devleti sorgulayabüen gerçek toplumsal muhalefeti oluşrurabüme yerisine sahip olduğu kanaldır "dernekkr". 1790'da çıkan bir yasa "Diğer yasalan göz önüne almak kaydryia yurttaşlar kendi aralannda 'hür' topluİuklar oluşturma hakkma sahiptir" der. 1830, 1848,1871 Devrimlerinin deneyimi; 1881 Özgür Basın ve 1884 Sendikalar Yasalannın katkısı; kitlelerin mücadelesi ve Fransız Işçi Partisi'nin verdiği siyasi ivmeyle 1901 yıhnda çıkartılan yasa tüm yurttaşlara hemen hemen 21. asırdaki biçimiyle "örgütienme özgûıiüğü"nü tanır. Bugün "HIÇBİRİZtN'' almadan kurulan Içişleri Bakanlığı'na kayıtlı 1.5 milyon "dernekw in 730. OOO'i faaldır. Her boydan ve cinsten "örgût" ülkeyi bir ahtapot gibi sarmış. Her 10 Fransız'dan 4'ü bir derneğin müptelasıyken; her 2 Fransız da birden fazla derneğin üyesi. Her yıl 60-70 bin arasında yeni dernek kurulurken, Fransızlann yüzde 80'i bir biçimde "dernek" faaliyetlerine kanlıyor. Derneklerin yüzde 80'inin paralı elemanı yok. Ancak geri kalan kısmında 1.3 milyon ücretli istihdam ediliyor. "Tophımsal kabhm"ın en gerçekçi örneklerinden biri, belki de birincisi olan "derneksel havafın olumlu bir "misyonu" olduğuna inanan Fransızlann oranı ise yüzde 95. Hele hele doğrudan siyasal ve sendikal mücadele veren hareketlere olan güven ve saygının azaldığı bir devirde böylesi bir "örgütieşmenin" önemi birkaç kat daha arhyor. "SportiF faaliyet düzenleyen derneklerin sayısı 170 bini geçerken. "kültürveboş 7amanlan değeriendirme" amaçlı derneklerin sayısı 160 bini buluyor. Toplumsal dayanışmayı ilk hedef koyan 115 bın dernekte ise 560 bin maaşh kişi çalışıyor. Son büyük grup ise "çevre" ile uğraşan 65 bin dernek. Demeksel sektörün cirosu yılda 45 milyar Avro'ya (291 milyar frank) ulaşırken gelirlerin yüzde 58'i devletten karşılanıyor. Ama devletin bu dernekleri desteklemesi "borazan ldralamak" • demek değil. "Kamu gûcü", "sosyal devlet" gerçek anlamı işte böyle kazanıyor. Şimdi siz bu tabloya,ister "köklü acüannı dindirmek", ister "haklı kmkrini yaşatmak", ıster "diaspora bentilderini sürdürmek", ister "sosyal terfkîe kendüerini göstermek" için deyin, ortalamanın üstünde "faal" olan Fransa Ermenilerini ekleyin. Bilimden sanata, basm-yaymdan politikaya, ticarerten endüstriye toplumun her kesiminde ön plana çıkan 400 bin Ermeniye 1.5 milyon da sempatizan eklenince, 2.5 milyon Türk'ün Almanya'da, 4 milyon Türk'ün dünyada başaramayacağı nice işe, karara, yasaya imza atmalan sizi şaşırtıyor mu? Bizi şaşırtmıyor... Siz yoksa örgütleştirebilemediklerimizden misiniz? Hiçbir şeyin skandal olmadığı ülkeme dair "Bugün git, yann gel" lafını neredeyse bilmeyenimiz yoktur. Sırtı sağlam olammız bile televizyondan, radyodan veya uzak bir tanıdığından işitmiştir mutlaka bu lafi. Bu lafla vatandaşm artık durumu kavramasını sağlayıp ayhğım üç beş kuruş daha arttırarak renkli televizyon veya gömlek taksidini buluşturmaya çalışan memurun dılinin altmda olan herkesçe bilinir. Onun halinden anlayan da çoktur. Halk arasında bu konuda bir anlayış, bir uzlaşma çoktan oluşmuş ve yerleşmiştir. Maaşı yetmezse ne yapsm gariban! Hatta bu anlayış ve uzlaşma öylesine artmıştır ki artık politikanın ve bürokrasinin en tepesine ulaşmış, kendini ihalelerde en belirgin şekilde ortaya çıkaran, o devlet dediğimiz koca canavarla işadamlanrun derin ilişkisi, yemeler ve yedirmeler, mal mülk edindirmeler günlük öğünlerimizin . üstüne içtiğimiz ' bir bardak su ^^™"""~" kadar normale dönüşmüştür. Her nedense Türkiye'nin gündeminden düşmeyen yolsuzluk skandallan başlangıçta insanda hakiki bir skandal izlenımı yaratsa bile bu içilen suyu hiçbir şekilde bulandırmamaktadır. Zaten skandal, alışılmamış ve beklenmedik bir yolsuzluğun gün ışığına çıkmasıyla olur. Oysa bizde her şeye alışılmıştır ve her şey beklenmektedir. Bu yüzden skandallar da skandala benzememektedir. Neredeyse yolsuzluk yapmamak skandal olabilecek bır hale gelmiştir. Bizim milletçe rüşvete, yolsuzluğa yaklaşımımız kültürümüzün bir parçası olan dilimize bile kullanrmına uygun bir şekilde yansımıştır. "Devletin mah deniz, yemeyen domuz" sözü gibi bir söz herhalde baska hiçbir dilde yoktur. "EDere E S S E N var da bize yok mu?" veya "bizi de gör abi" sözleri veya "köşe kapmak" ya da "hortumlamak", "arpahk" gibi tabırler hep hak olmayan bir şeyden pay ahna çabasını göstermiyor mu? Bu alandaki etkinhklerimizi ve paralelinde gelişen terimleri biraz daha uğraşırsak artık neredeyse bır "Yolsuzluk Terimleri Sözlüğü" oluşturmaya yeter hale getireceğiz. Merak edip evdeki Kemal Demiray'ın 1980 yıhnda basılmış Temel Türkçe Sözlüğü'ne baktım. Sözlükte rüşvet "bir kimsenin yapıp yapmamak istemine bağh obnayan bir işlemi yapmak yada „ ^ yapmamak için aldığı para, sağladıgı menfaat" olarak belirtilmış. Altında ise rüşvet yemenm günümüzde hiçbir geçerliliği kalmamış olan bır tanımlaması yapıhyor. Buna göre rüşvet yemek "bir işi yasalara uygun ÇÎĞDEM olmayarak AKKAYA yapmak için birinden rüşvet ahnak" "^^"™~'~ demekmiş. Günümüzde ise rüşvetin tanımı daha geniş yapılabilir. Çünkü rüşvet artık sadece bu- işi yasalara uygun olmayarak yapmak için değil, yasalara uygun olarak yapmak için de alıruyor. Yani yasa kelimesi artık bu tanımlamada, günlük hayatta olduğu gibi lüzumsuz bir hale gelmiş. "Bir işi yapmak için-" demek tamamen yeterli. Rüşvete bakış dillere de ilginç yansıyor. Türkçede "rüşvet yemek" etken bir fiil olarak dilimize geçmiş. Oysa Almancada bu fiil edılgen olarak kullamlıyor (=sich bestechen lassen: yani rüşvet yedirilmek). Almancada etken olan fiil ise rüşvet yedırmek (=bestechen). Almanlar rüşvete veren açısından yaldaşırken bizler yiyen açısmdan yaklaşıyoruz. Istiklal Savaşı'nın çocuk, Cumhuriyet'in genç tanığı; 10. yıl heyecanında teğmen; Atatürk devrimlerinin ödünsüz savunucusu; 1938'de naaşı başında nöbetçi; 30 Ağustos 1960'ta general adayı; Sille'de başlayan 91 yıllık, uzun ve ince yolda korkmadan, cesaret vererek yürüyen, bir çınar gibi yakınlanna güç kaynağı olan, özenle çocuklannı yetiştiren, haksızlıklara karşı, dürüst, insancıl, toplumcu ve laik Türk mutasavvıf Ankara Yenimahalle'den şair, ressam, yazar Bn.P.Kur.Alb. (1932-93) ALt BEHÎÇ ERGENERON (124.10.1909) 20 Ocak 2001 gûnü büyüklenne kavuşmuştur. Naaşı Cebeci Asri Mezarlığı'nda defiıedılmıştır Toprağı bol olsun. Ergenekon, Aydoğan, Ötügen, Eğdemir, Gökmen, Atabek, Aybas, Atay, Destici, Berge ve Sevim Aileleri Yılanlı bir yıl Çinhierin takvimine göre yılan yılının başladığı 25 Ocak' ta Uzakdoğu'nun birçok üikesinde renkli kudamalar yapıldj. Aylar öncesinden sokaklan motiflerte süsleyen Uzakdoğulular üzerinde yılan olan pullar basbrdı, sokaklardaki yılanlarla anı fotograflan çektirdi. Vletnam'daki kudamalar sırasında da bir çift, ülkede büyük kesimin inandığj Buda'run heykeli ve yüanlann arasuıda poz veriyor. Yılan motifı, sadece sokak ve evlerde dekoratif amaçh kullanılnırvor; bu yıl i a h MIIM totemlerin, astrolojik ve mitolojik semboUerin kullanıldığı moda dünyasında da sık sık karşımıza çıkacağa benziyor. Irkçılığın şakası yok, ırkçı şakalar var Internette dolaşan espriyi(!) Belçikalı bir işarkadaşım. "Imanmbunuyazanlar gerçekten bö> k düşünmüyorlar" diye not düşerek elektronik postayla bana iletti. Bir Türk ile ET arasındaki 5 fark: "ET daha gûzeJ görünüşlüvdü, bizim dilimizi öğrendi, kendi bisikkti vardı, yalmz başına geidi, geri dönmek isbyordu." Dığer bır Belçikalı meslektaşım ise ırkçı bir şarkı sözü göndermiş. Orijinalinde kafiyeli olan sözlerde şöyle deniyor: "Çok karayun, çok kötü kokuyorum. Ben tstanbullu Abdül'üm. Hiç kendimi vormam. Işsiztik ödeneğryle yaşarnn. Ben Türk'üm, pis, sahtekâr, adi birryim. Çahşmasam da hiç önemi yok, çok çocuğum olduğu için \üklü çocuk parası ab>orum. Minibüsü ısmarladık bile! BMW çok pahah olduğu için komşumunkini çahjorum. Sağhk sigortasmı da doJandınyorum. Sonuçta ben keyfî yerinde bir Abdül'üm." Bana gönderilen iki örnek, umanm çok sınırh bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır. Ancak şimdi Belçika diğer bir ırkçı şarkıyla meşgul. Her şey elektronik posta aracılığıyla yayılan bir metınle başladı. Internetten yüklenen seslendirilmiş hali izledi onu. Bu arada cafeler ve dans edilen barlarda Flaman Blokçu dansı ya da şebek dansı olarak ilgi gördü. Irkçı şarkı oyun alanlanna ulaştı sonunda. Yetİdliler metin yazarmı anyor. a V«r, Türk'ü yere ser. Ağzmı ayaldaruüa tekmele, camikri çr, onlarm dinleri zaten bir saçmabk" diye başlayıp kafiyeli bir şekilde devam eden metin, çocuklann çok sevdiği Kabouter Plop çocuk programı şarkısı sözleri uyarlanarak ırkçı hale getirilmiş. Yabancılara karşı şıddet kullanmaya müzikal çağn, ilk olarak geçen ekim ayında Telenet iletişim şirketinin, bir çalışanını, ırkçı şarkıyı diğer çalışanlara ve müşterilere elektronik postayla gönderdıği gerekçesiyle işten atılmasıyla medyada yer buldu. Şarkı kendine e-postayla gönderilen ya da şarkıyı intemette gören 20 kişı, Eşit Haklar ve Irkçılıkla Mücadele Merkezi'ne şikâyette bulundu. Merkez dava açtı ama metni ilk göndereni buhnak zor görünüyor. Işin en üzücü yani, sevimli bir çocuk şarkısının ırkçı motiflerle parodisi yapılıp ırkçı bir metine dönüştürühnesi. Şarkı şimdi oyun alanlannda küçük çocuklar tarafindan da söylenmeye başladı. Hatta Gent şehrinde bir okul, geçen hafta içinde Eşit Haklar ve Irkçılıkla Mücadele Merkezi'ne benzer bir şikâyette bulunmuş. Merkez sözcüsü Koen De VVulTa göre "Bir öğrenci şakasıdır deyip geçmek mümkün değü. Şarkıdaki dfl kuOanunı profesyonel birinin kakme aldığını gösteriyor." Yani ırkçılığın şakası yok, sadece ırkçı şakalar var. Metne BRÜKSEL ERDİNÇ UTKU bakıldığında akla ırkçı Flaman Bloku partisinin şarkıcısı Jef Elbers gelse de bunu kanıtlamak çok zor. Sevimli şarkısı korsan uyarlamayla ırkçı şarkıya dönüştürülen Belçikalı çocuktan hoşgörülü ohnasını beklemek haksızlık olsa gerek. Brüksel Serbest Üniversitesi'nden (VUB) Eb Scbeühout'un 728 ilkokul öğretmeni ve 948 ilkokul öğrencisi arasında yaptığı doktora araştırmasında belirlediği gibi "Çocuklar Betçikahlan ryi akün, mutiu ve temiz oiarak algriıyorlar. Diğer uluslardan insanlar ise Belçika'ya >< akınlıgıyla doğru oranüh olarak olumlu — ^ ^ — değerlendirüryor. Fransızve Italyanlar, Türk ve Fashiara göre daha olumlu algüanryor. Çocuklann yam'a >< akmı hafîf ırkçı eğilimler taşırken Belçikab öğrencOerin yoğun olduğu okullarda öğrencikrin yandan fazlası Fash ve Türk arkadaş edinnieye hiç de olumlu yaklaşnııvor" Schelfhout'un araştırması, çocuklann en önemli bilgi kaynağının televizyon olduğunu ortaya çıkardı. Bunu babalan ve öğretmenleri izlıyor. Araştırmacıya göre okullar, televizyonu ve yeni medyayı eğitimde çok daha etkili olarak kullanmah. Okullarda verilecek olan medya eğitiminde "dünyayı algdama biçinıinıiz ve diğerlerinm dünvayı görüş şekü" anlatılmalı. "tmaj oluşturma ve - bunu kimin seçtiği üzerinde duruhnah" diyor Schelfhout. tki kültür arasında bir yaşam süren Avrupalı Türkler, her alanda kendüerini kanıtlama uğraşı veriyorlar. Bunun en son örneğini 28. Uluslararası Brüksel Film Festivali'nde gördük. "90'h \illann yeni Ahnan yönetmenlerrne özel önem verilen festıvalde, Almanya'yı temsil eden yönetmenler arasında uzun metrajlı filmlerde Yılmaz Arslan (Yara) ve Fatih Akmın (im Julı), kısa metrajlı fılmlerde ise Fatıh Akın'uı (Getürk ve Sensin-Du bist es! adlı iki ayn filmiyle) bulunması beni hiç şaşırtmadı. Yine aynı festival kapsamında düzenlenen Belçika Kısa Filmler Yanşması'nda Belçikalı Mustafa Baka'nın da Sıratın Çocuklan belgeseliyle yer almasını gayet normal karşıladım. Avrupalı Türklenn işi zor; ya iki kültür arasında bocalayıp sıkışıp kalacaklar ya da çift kültürlülüğü bir zenginlik olarak değerlendirip olumlu yönde, kendüerini ve yaratıcılıklannı geliştirmede kullanacaklar. Ben uzun vadede ikinci seçeneğin baskın çıkacağına manıyorum. Tepkisel davranıp kendi kabuğuna çekihnelerini ve köktendinciler ve aşın milliyetçüer gibi aşın uç gruplann kucağına düşmelerini düşünmek bile istemiyorum. Sevgili ÇAĞATAY GÜNEL Seni hep sevmiştik. Sevinç ÖZTAŞ, Halit GÜLŞENER, Fatm» COŞKUN, Süleyman COŞKUN, Nadir AKGÜL, Peyami ARIIRK, Neşet KOCABIYIKOĞLU, Emel ASLAN, Tûlay VARGI ADIYAMAN ASLtYE HUKUK HÂKtMlJĞl'NDEN EsasNo: 1997/1019 KararNo: 1998/485 Davacı Gülhan Doğan tarafindan davalı Haydar Do- ğan aleyhine açmış olduğu boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, mahkememızce 6.5.1988 tanh ve yukandakı esas ve karar ile talebın kabulûne karar veril- dıği, karann tüm aramalara ragmen davalı Almanya'da- Ja dava dılekçesinin teblığ edildiğı adresten aynlmış 61- duğundan yeni adresı de bulunamamasından ötürü kara- nn tebliğ edılemediği, bu nedenle davalıya ılanen tebli- ği yoluna gidilmiş olmakla, karanmızın ılan tanhinden ıtibaren davalının karara karşı yasal 15 günlük sure ıçe- nsınde ıtıraz etmesi, ıtiraz etmemesi halinde karann ke- sınleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur. 09.01 2001 Basın: 2434 ADIYAMAN ASÜYE HUKUK HÂKtMLtĞİ'NDEN EsasNo 2000^299 Davacı Bedır Kaplan tarafindan davalı Fatma Çevık aleyhine açtığı velayetın değış- tinlmesı davasının açık yargılaması sırasın- da venlen ara karan gereğı, Davacının açö- ğı davada, davalının açık adresının bütün aramalara rağmen bulunamaması ve duruş- ma günu de dava dılekçesının tebhğ edıle- memesınden dolayı, dava dılekçesınin ve duruşma günunün davabya ılanen tebliğ yo- luna gıdılmış olmakla, Mahkememızın yu- kanda numarası yazılı dava dosyasının 07.02.2001 tanhlı duruşmaya bızzat veya kendınızı bır vekıl ile temsil ettınnenız, ak- sı halde duruşmanın yokluğunuzda devam edıp karara bağlanacağı hususu ılanen teb- hğ olunur. 10.1.2001 Basın: 2435 Kalbinizi konıyunuz. TÜRKKALPVAKn Muayene ve kontrol ıçin 19 Mayıs Cd No 8 Şışli/İSTANBUL Te/: (0 212) 212 0707tpbx) Fakz (0 212) 212 68 35 türsak Turkiye Sinema ve Audio\isuel Kultıir Vakfı SİNEMA SEMİNERLERİ 03 Şubat 2001 - 28 Nisan 2001 ( umarlesi Gunleri Saat: 10.00- 14.00 Dun.va Sinema Tarihi * Turk Sinema Tarihi Scnarjo Yazımı * Film Grameri * Kurgu Film Yapım Sureci * Video Kameralar Sinema Kameraları * Sinemada Sanat Yonetimi Film Kuramları ve Film Çozumlemesi Oyunculuk * Film Yonetiminin Temel İlkeleri Avdınlatma ilkeleri • Seslendirme Yontemleri Adres: (,a/eleci Erol Dernek Sok. No:ll Beyoğlu LSTANBUL Tel: 0.212.25» 67 70 244 52 51 / 2518481 httD://www.iursak.com ÇANAKKALE ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1999 1101 Esas 2000 716 Karar Davacı Sezgın Topal tarafindan davalı Ayfer Topal aleyhine açılan boşanma davasının mahke- memizde yapılan açık yargılaması sonunda. Davanın kabulü ile Çanakkale ılı merkez ılçe Ovacık köyû cılt no 0045, K.S no 0111 'de nüfusa kayıtlı Alı oğlu 27 07 1972 d lu Sezgın Topal ile Bah- n kızı 1002 1969 d lu Ayfer Topal'ın boşanmalanna. Mahkememızın 26 09 2000 günlü karan da- valı Ayfer Topal'ın adresının meçhul olması nedenı ile teblıgat >apılamadığından 7201 sayilı teb. kan 28 \e müteakıp maddelen gereğınce da\alıya ılanen teblığı. ılan tanhinden ıtibaren 15 gün ıçensınde teblıgatın yapılmış sayılacağı, 15 gım ıçensınde temyız talebınde bulunulmadığı takdır- de karann kesınleşmış sayılacağı hususu ılanen tebliğ olunur 08 01 2001 Basın 2493
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle