17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA i l U l \ [email protected] 15 Ahmet Cemal'egöre sanat tarihi kavramınıyeniden masayayatırmak zorunlu 'Tarihle sorunumuz var'MELTEMKERRAR Ahmet Cemal'ın Can Yayınla- n 'nca yayımlanan 'SanatÜzerineDe- nemeler' kitabmdakı yazılar, sanat tarihi, estetik, sanat toplumbiliminin yanı sıra, edebiyat, resim ve tiyatro üzerine okuyucu için uyancı niteli- ği taşıyan düşünceleri içeriyor. - Türkiye'de sanat eğjtimini veren kurumlarda, sistemli bir düşünmenin varhğından söz edebilir miyiz? AHMETCEMAL-Türkıye'de sa- nat eğitimi veren kurumlarda genel- de 'sanatûzerinedüşünme'nın çok ek- sik olduğu kanısındayım. Sanat bağ- lamında çok sağlam bir geleneğe da- yanan Batı, sanat kavramını hep ye- niden tartışma gereksinimi duyarken bizler bu konuda hep taroşacak ne var ld?' havasındayız. Bence bu du- rum, hep yinelediğim gibi, genelde düşünme alışkanlığından uzak oluşu- muzdan kaynaklanıyor. Böyle bir or- tamda yalnızca sanat üzerine sistem- li düşünülmesi de beklenemez. Oğretilmiş değfl, özümsenmiş - Brecht'in 'Sanat bilgiyi gereksi- nır' sözünden yola çıkarsak, sanat üzerine yazan \ cnşkinlerin yeteıü do- nanımlan okluğunu düşünüyor mn- sunuz? CEMAL-Burada belki en başta bir saptama yapmakta yarar var: Tek- seslilik geleneğını sürdüren toplum- larda bireylerin herhangi bir alanda yeterince birikim ve donanım kaza- nabihneleri çok zordur. Çünkü diya- log ya da tartışma ruhu, 'bilgi'nin te- mel kaynaklanndan biridir ve diya- log da ancak çokseslı ortamiarda ger- çekleşebilecekbirolgudur. Ülkemiz- de 'yetişkinlerin' ya da 'uzmanlann' genelde birbirlerinin yazdıklannı okumamalan, monolog tutkusundan ve kendi bildiğinin kesin doğruluğu- na -çoğu kez gerekçe aramaksızın- inanmaktan kaynaklanan bir dunım- dur. -SuikkavraEDiazerinedûşûnûr- ken ya fazla 'zorlama' ya da gereksiz bir 'ululaştırma'ya gidildiğini befir- tiyorsunuz. Toplumun bu öğretihni; ünümüz dünyasında sanatın 'tarumını' yapmak, artık birincil önem taşımıyor. Çünkü insanlığın düşünce geçmişi çürütülmüş tanımlarla dolu bir mezarlık gibi. Yaşamın bir yansıması, yaşam içersinde bir iletişim biçimi olan sanat, nasıl olur da salt 'kuramsar öğretilebilir?' tavn nasıl değişebiür? CEMAL - Günümüz dünyasında sanatın 'tanımını' yapmak, artık bi- rincil önem taşımıyor. Çünkü insan- lığuı düşünce geçmişi çürütülmüş ta- nımlarla dolu bır mezarlık gibi. Ay- nca tanım' dediğimiz anda, ortaya bağlayıcılık çıkar. Sanat ise bir yö- nüyle bu türden bağlayıcılıklann çok ötesinde bir gelişme esnekliği sergi- ler. Kalıplaşmalardan, 'öğretihniş'ta- vırlardan uzak kalmanın en sağlıklı yolu bence sanatın zamanm koşulla- nnın doğrultusundaki etkisi, sanaö sa- nat kılan ve öteki etkinlik alanlann- dan ayıran nitelikler, 'yarancıhk' di- ye adlandırdığımız şeyin kendini ne zaman göstermiş sayılacağı gibi ko- nular üzerinde süreİdi kafa yormayı alışkanlığa dönüştürmekten geçer. Elbette bu bağlamda eğitimin önemı de yadsınamaz. Buradaki eğitimle belirtmek istediğım, üısanlan sanat- la tanıştırma eğitimidir. Bugün Ba- tı 'da bu eğitimin artık ilköğreüm dö- zeyinde başladığını görmekteyız. Bu erkencilik, olabildiğince çok sanat- çı yetiştirmeyi değil, fakat insanlan olabildiğince küçük yaşlardan başla- yarak sanat ile diyalog içerisıne sok- mayı, sanatı onlann yaşamlannın on- suz olunamaz birparçasınadönüştür- meyi hedefliyor. Böyle bir eğıtim yaygınlaştığı takdırde, sanata 'oğre- tilmiş' tavırlarla değil. ama özüm- senmiş özgün düşüncelerle yaklaşan bireylerden oluşma bir toplum hede- fine erişebileceğini düşünüyorum. 'Sanati yaşamdan küma' - Bu noktada sanat eğhiminin salt teori değiL raşamsal pratiklerte düşün- mesi önem kazanıyor... # CEMAL - Elbette. Yaşamın bir yansıması, yaşam içerisinde bir ile- tişim biçimi sanat, nasıl olur da salt 'kuramsaT öğretilebilir? Ya da şöy- le diyelim: Böyle 'öğretilen' bir sa- nata onu 'öğrenenkr', hep günlük ya- şamın dışında bir olgu, lüks bir tüke- nm alanı gözüyle bakacaklardır. Ben- ce sanat eğitimi, geniş ölçüde 'sana- . ttyaşamda^ma.' eğitimi#lmak.ge- rekir. Geçen yüzyıl ortajaruıda Ital- ya'da ortaya çıkan artepovera(tam çe- virisi: yoksul sanat) akımı, her gün yanuıdan hiç dikk'at etmeksizin ge- çip gittiğimiz, döküntü sayılabilecek malzemeyi, atılmış telleri, neon çu- buklanm, demir parçalannı, madeni kutulan, radyatör parçalannı vb. kul- lanarak örneğin heykel yapıhnasını öngörmüştü. Burada derinde yatan amaç. günlük hırdavatın estetiğini günlük yaşam içersinde yakalamak, sanatın ne denli sıradan görüngüler- le yakalanabileceğıru göstermekti... - Sanattarihinin 'geçmişinbilgisi' konumundan sıynbnasını önkyecek etkenlerin başında estetik düşünce eğhimini göstermenizin sebebi nedir? CEMAL - Sanat tanhı dediğımız- de, ülkemiz ortamındaki bir özelliğe değinmemız kaçınılmaz oluyor. Bi- zim her şeyden önce genel düzlem- de tarihle sorunumuz var. Tarihi hâ- lâ salt geçmişle sınırlı, bugünle ilin- tısiz bir alan diye kavramakta ve bir öykü gibi okumaktayız. Buna karşı- lık tarihi her şeyden önce 'bugün'ü anJatan bir disiplinolarak kavramak- ta bıraz özürlüyüz. Bu anlayış, doğal olarak sanat tarihine bakış açımızı da derinden etkiliyor. Örneğin sana- tın tarihini, yalnızca üsluplann tari-. hi diye de adlandırabiliyoruz; bu ta- rihin ancak üsluplan doğuran neden- lerle birlikte, yani anJatım bicimle- rine temel olan anlatılanlarla ve ne- lerin hangi gereksımmlerden ötürü an- latıldığını bihnekle bir anlam kaza- nabileceğini pek düşünmüyoruz. De- mek ki her şeyden önce tarih kavra- mını ve onunla bağlantıh olarak da sanat tarihi kavramını yeniden masa- ya yatırmamızda zorunluluk var. Es- tetik düşünce, yani sanata felsefe bo- yutunda eğihne, ışte bu noktada çok önemli rol oynayabilir. Çünkü este- tik düşünce eğitimi, beraberinde ka- çmdmaz olarak felsefe boyutunu, ya- ni bizim ortamımızda genel düşün- ce bakımından çok eksik, eksıklıği de pek önemsenmeyen bir boyutu da getirecektir. Ancak burada fazla iyim- ser olmaktan kaçınmamız gerektiği kamsuıdayun, çünkü felsefenin he- nüz yeterince önemsenmediği, kök salmadığı bir ortamda estetik düşün- cenin serpilmesi olanaksızdır. Yasalar sanatı engeüemesin - Kitapta söz ettiğiniz Kraus'un 'Devletin yasalan sanarm sesiyle ör- tüşüyorsa orada kültür vardır' görü- şünden yola çıkarsak ülkemizin kül- tür polttikasmı nasıl değerJendiriyor- sunuz? CEMAL - Türkiye Cumhuriye- ti'nde bu anlamda bir kültür politi- kasının temelleri, MustaCaKemal ta- rafından cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte atılmıştı. O kültür polinîcası, lnönü zamanında da varhğını sür- dürdü. Örneğin Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Köy Enstitüle- ri ve Halkevleri, o zamanlann kültür politıkasının temel göstergesi ve ta- şıyıcısı niteliğindeki kurumlardı. Bu kurumlardan ilk ikisinin de kapatıl- masmdan sonraki dönemler için ise tutarlı, geliştirici bir kültür politika- sının varlığından söz edebilmek ola- naksız. Ben, kendi yaşadığım ortam- le örtüşmesi' gibi bir hedeften çok- tan vazgeçtim. Yasalar sanatın önü- ne çıkmasm, yeter! 'Zehriahın kâsedesunmak' Mustafa Ata, insanın mutluluğunu yansıtmak yerine sorunlanna çözüm aramayı amaçlıyor ÖZLEMALTUNOK Mustafa Ata,'Ve Ruha Bir Renk Dokunur' başlıklı son sergisinde bır yandan uzun soluk- lu sanat çizgisinde gösterdiği tutarlıhğı sür- dürürken, öte yandan da calışmalanna yeni- likler katmayı sürdürüyor. Ata'nın 15 Şubat'a dek Mine Sanat Galerisi'nde sergilenecek ya- pıtlan, yine temelde figür soyutlamalan üze- rine. Sanatçının renkli, ışıklı, dinamik ve ay- nı zamanda dingin figürleri, yaşarmn tüm renkleriyle sunulan bir görsellik içeriyor. Ata, dışavurumcu yaklaşımla günümüz insamm çözümleme yoluna giderken, Mısır sanatından Iznik çinilerine uzanan bir çizgide kendi di- lini, felsefesini oluşturarak sunuyor resimle- rini. - 'Ve Ruha Bir Renk Dokunur' başhklı ser- giniz, renkle olan bağmızm da açık bir göster- gesL Son serginiz sanatsal çizginizde nasıl bir yeresahip? MUSTAFA ATA - Ilk dönemlerde siyasi problemlerden kaynaklı daha dramatik resim- ler yapıyordum; bunun için renk şiddetlerini geri plana çekerek figürün tema açısmdan an- latımım ön plana çıkanyordum. Formun da- ğılması önemliydi, ışık formun her tarafinda aym şiddette görünüyordu. Fakat şimdi o ışık- lar daha bloke ışıklar ohnaya başladı. Iç ya- pısı daha az dinamik, ağırbaşlı figürler doğ- du ve biçinün içindeki aktif hareket pasifleş- ti. Dramatik konuyla figürün içindeki aktif mesele artık daha saklı olarak veriliyor. - Bu sergide pek çok resimde beyaz fonu ter- cih ettiğiniz görülüyor. ATA - Fon renkli olduğunda konuşmaya başhyor, dolayısıyla biçimi ve biçimde- ki rengi algılamakta zorluk çekiyorsu- nuz. Ama beyaz fon öyle değil. Taraf- sız bir fonda rengi ve biçimi çok daha iyi al- gılayabiliyorsunuz, tıpkı Hacivat ve Kara- göz'deki gibi. Ama burada da bir sorun var. Beyaz fonda bazı şeyleri gizleyemiyorsunuz, biçimin ve rengin tam yerine oturması için bi- raz daha dikkatli olmak gerekiyor. - Fovist renklerin yanında temel renklerin ağırlığı da dikkat çekiyor resminizde. Ge- niş renk skalanızda hangi renk neyekar- şıhk geöyor? ATA -Yüzyılm başında dışa- vurumcular, bilimsel anlamda temaya en uygun rengi seçme- ye çalışmışlar. Dramatik bir ko- nu seçerken ağu" tonlu renkle- re, hafıfbir konuda daha yumuşak renk- r enel insanlık dramının sorunlarını en anlatımcı dil olan dışavurumculuğu kullanarak anlatmaya çalıştım.' lere yer vermişler. Yani rengin psikolojik et- kilerini temayla bağlantıh olarak kullanmış- lar. Benim de amacım tamamen bu. Rengin tinsel, şiirsel, psikolojik her türlü yanmı tema- ya en uygun nerede geliyorsa, orada kullan- mak. Genelde komplamenter renkleri tercih ediyorum, bir rengin karşısma bir başka ren- gi koyarak gerilimi oluşrurmay a çalışıyorum. - Kullandığunz yu\nrlak form hem bir çer- çeve işlevi görerek resmi sınırhyor hem de ya- ratügj hareketle sonsuzluk hissi veriyor. ATA- Tüm bu sonlu-sonsuz durumlarla. fi- gürlerin görevlennı yaparak bır süre sonra yerlerini bir başka figür ya da yaşam biçimi- ne bırakmalan söz konusu. 16. ve 17. yüzyıl Iznik çinilerine ve Mısır sanatma baktığırruz- da gelecek dünyaya dair mesajlar görürüz. Özellikle Mısır sanatındakı o gızh ekspresyon, en çok dikkatimi çeken şey... Çini sanatma baktığımızda da başı sonu belli olmayan, ara- besk bir kompozisyonla karşılaşıyoruz. Bu iki sanatın düşünsel planda ortak paydalannda olmak istedim ben. Sonsuzluk fikri, buradan kaynaklamyor. - Hem Doğu hem de Batı öğeleri var resmi- nizde, aynca klasik ve çağdaşm birliktetiği de göze çarpıyor. Tüm bu iküikleri nasıl dengen- yorsunuz? ATA - Evet, tıpkı yaşamın kendisinde oldu- ğu gibi sürekli bir denge sorunu var. Bir res- mi anlatmak çok zor, aklm geriye itilıp duy- gulann öne çıktığı bir tarumlama bu. Bir sa- natçının kaynaklan çok çeşitli olabilir, her kaynaktan kendi sözü, sanat dili için bir şey- ler toparlayabilir. Ben de Mısn" sanatından gü- nümüze kadar bütün sanat tarihine kuşbakışı bakarak sanat dilimi oluşturmaya çalışıyo- rum. Aynca, sanat çok kaygan bir zemin, ra- hatlıkla basitliğe kaçıp düşebilir ya da şekil- ci bir insan olabilirsiniz. Yaratı, aslında o den- geyi kurmakta gizli. - Yaşamın karmaşıkhğı, insanlarm renkMB- ğj ve değişken ruh naDeri, figür soyutiamala- nnda bir hesaplaşmaya dönüşüyor. Sorguladı- ğınız, peşinde olduğunuz duyguyu tanunlar mısınız? ATA - Işin bir anlamda ideolojisini oluştu- ran bir yan bu. Benim için lokal bir olay de- ğil, dünyanın herhangi bır tarafında, insana da- ir herhangi bir sorun benim resmime yansı- yabilir. Afrika çocuklan, Filistin katliamı, Bosna-Hersek ile ilgili diziler yaptım. Insa- Din mutluluğunu yansıtmak yerine sorunlanna çözüm arayan bir yak- laşım içinde oldum. Genel insanlık drammm sorunlanm en anlatımcı dil olan dışavurumculuğu kullana- rak anlatmaya çalıştım. Tema hazır- dır, önemli olan onu doğanın içinden çıkanp doğru bir plastik dille yansıta- bilmektir. Benim resmim, arkasmda rö- nesans kültürü olan bir resimdir; aym zamanda kendi toprağını eşele- yen, kendi kültürüyle düşünsel ya da biçünsel planda özdeş ohna- ya çahşan bir sanatçının resmidir. 'Zehri alün kâsede sunariar' diye bir söz vardır, bu renkh gözüken su- nunun gerisinde, yapılan işin ideolojisi, felsefesi yatar. Tema olarak, bütün bu görünenlerin arkasındaki düşünsel yam ya- kalamak gerekiyor. Gül Özbey'in sergisi Hobi Sanat Galepisi'nde yer alıyor • Kültür Servisi - Nurullalı Berk ve Sabri Berkel atölyeleri mezunu olan Adanah ressam Gül Özbey'in resimleri 13 Şubat'a kadar Hobi Sanat Galerisi'nde sergilenecek. Hollanda'da değişik atölyelerde çahşan ve şimdıye kadar iki kişisel sergi açan Özbey'in sanat anlayışını, yaşadığı 'an'ı temel alması şekillendiriyor. Bu bakış açısuun kendisini özgür kıldığı ve bunun da resimlerindeki figürlere yansıdığını belirten Özbey, sanatçı için önemli olamn aramak değil buhnak olduğunu belirtiyor. VVashington'ın poptresi 17 trttyon 142 milyar liraya satıldı • NEW YORK (AA) - ABD'nın ilk Başkanı George VVashington'ın 5 santimetrelik portresi, açık arttırmada 1 milyon 216 bin dolara (17 trilyon 142 milyar lira) satıldı. New York'taki Christie's müzayede salonunda yapılan ve oldukça çekişmeli geçen açık arttırmada, George Washington'ın subay üniformasıyla göründüğü bir portresüıin yer aldığı minyatürü, açık arttırmaya telefonla katılan ve adı açıklanmayan bir kişi satın aldı. VVashington'ın portresi, 1803 yılında Irlanda kökenli sanatçı John Ramage tarafindan yapılmıştı. Cemal Reşit Rey'de Yannis Saoulis'den pebetiko konseri • Kültür Servisi - Selanik'te doğan, 14 yaşında buzukiyle tamşıp repertuvannı rebetiko şarkılardan oluşturan Yannis Saoulis, 27 Ocak'ta Cemal Reşit Rey'deki konseriyle rebetiko müziğinden örnekler sunacak. 1995'te 'Yannis Saoulis & Ensemble' grubunu oluşturup, Benelüks ülkelerinde rebetiko, halk şarkıları ve Küçük Asya şarkılan ağırhklı repertuvarlarla konserler veren sanatçı, Selanik Devlet Konservatuan'nda müzik teorisi ve obua eğitimi aldı. Saoulis'in, Türk-Yunan yapuııı olan 'Kayıkçf fihninin müziği de dahil olmak üzere, kendi yapımı olan sekiz albümde imzası yer ahyor. Colors'ıın yeni sayısında çöp soranu ,. •JıüUtür Servisi b - Colors dergisi, dünyadaki çöp sorununu, nükleer ve kimyasal atıklar ile tek kullanımiık ürünlerin oluşturduğu kirliliği konu ertiği 'Trash' (çöp) başlıklı kırkıncı sayısmda, bilinçsiz tüketim alışkanlıklân yüzünden gelecek kuşaklann 'Çöpte bir dünya' mirasıyla karşı karşıya bırakıldığına dikkat çekiyor. Dergi, ilk sayfalannda McDonald's, Coca-Cola, Philip Morris ve Nestle gibi dünyanın önde gelen firmalannm çevreci mesajlanna yer veriyor. Colors, "Bir zamanlar" adlı bölümünde dünya genelinde denizlerde, havada ve karada yaşanan kırlenmeyle ilgili birçok çarpıcı örnek veriyor. Aynca "Irısanlar" bölümünde de tek kullanımiık ürünlerin yol açtığı kirlilığin boyutlanna ve bu ürünlerin yerine nelerin tercih edilebileceğine değiniyor. Derginin 'Yan Etkiler' ve 'Profesyoneller" adlı bölümlerinde kimyasal ilaçlann ve radyoaktif sızıntılann insanlar üzerindeki etkileri ile çöpü meslek edinen insanlann hayatına değiniliyor. Papjsin sanat labirenti Ven ödiyorunf • Kültür Servisi- Ünlü yazar Jean Echenoz, 1999 yılında Fransa'nın en saygın edebiyat ödülü olan Goncourt ödülünü 'Ben Gidiyorum' kitabı ile kazanmıştı. Doğan Kitap tarafindan piyasaya sunulan kitabm çevirisini Aysel Bora yaptı. Kitap, Paris'te bir galeri sahibi olan Ferrer'in çevresinde olup biten olaylardan yola çıkarak modern yaşamdan çarpıcı keşifler sunuyor. 'Tüpkiye'de Kitap Okunuyor mu?' • ANKARA (AA) - Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Dr. Süha Oğuzertem'in başlatıp yönlendirdiği ve yüksek lisans öğrencileri Gül Sılacı ve Reyhan Tutumlu'nun yaptığı "Türkiye'de Kitap Okunuyor mu?" konulu Bilkent'in Kanat adlı bülteninde de yayunlanan araştırma. kitabın Cumhuriyet dönemindeki yolculuğu konusunda çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Türkiye'de 1934'ten itibaren geçen 66 yılda 320 bin 290 kitap okurla buluştu. 1973 yüı Cumhuriyet tarihinde kişi başına en fazla kitap düşen yıl olurken 1995 yılında yayunlanan kitap mıktan ise nüfusa oranlandığında 1934 yılımn bıle altına indi. 1934 yılmda 10 bin 275 kişiye bir kitap düşerken 1995 yılmda 12 bin 89 kişiye bir kitap düştüğü belirlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle