17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Tupizmin rehberi! Profesyonel turist rehberlerinin, seyahat acenteleri gibi yasal birliği yok... Ne ki Turizm Bakanlığı, bir grup rehberin bağlı olduğu esnaf odalanyia dernekleri yasal blr meslek birliğiymiş gibi muhatap kabul . . ediyor, bir grup rehberin derneglni ise adam yerine bile koymuyor... Ortada sryasi bir tercih olabilir... Ne ki siyasi tercih yargıdan dönüyon profesyonel turist rehberterinin yıllık vizeleri için Turizm Bakanlığı'nın bir grup esnaf odasıyla rehber derneğine yetki veren yönetmetiğinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay yürütmeyi durdurma karan veriyor... Fakat Turizm Bakanlığı, Profesyonel Turist Rehberliği Yönetmeliği'ne Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Yönetmelik hazıriayıp ve de 14 Aralık2000'deResmi Gazete'de yayımlayarak, yargının durdurduğu uygulamayı yeniden başlatryor. Bunun adına yargıya karşı hile denmez de ne denir? Etektronik posta: denizsomecunrfHffiyetcom.tr Te»: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Yerli yatınmcı Türkiye'den kaçıyormuş... "Kaçmıvorlar. kapıda bekleven vabancılara ver acıvoriar!" Y ıl 1955... Küttür sanat ortamında "Aydınla- nmız ve Eğitimimiz" konulu bir soruşturma yapılıyor... Sorulardan biri: Memleketimi- 1 zin ne çeşit aydınlara ihtiyacı olduğunu dü- şünüyorsunuz, bugünün şartlan karşısında hangi vasıflann gelişmesi gerekiyor? Sabahattin Eyuboğ- iu yanıt veriyor: "Eskiden bu memlekette birtakım kendini beğen- miş, beyzade, paşazade, şehzade münevverler var- mış. Hep Istanbul'da, kendi aralarında yaşar, halkın anlamadığı bir dille konuşur, ama memleketi, dün- yayı herkesten ve hele devletten çok daha iyi bil- diklerini sanır, ne söylediklerinin anlaşılmamasını da halkın bilgisizliğine verirlermiş. Belli hiçbir işi bilmez ama hangi iş verilirse alır ve şanlarına layık değil di- ye yapmazlarmış. Ya yaptılar da başaramadılar mı, kabahat ya milletin olurmuş ya Sarayın." "Vali de olsalar, sefir de olsalar nafile; ne yapar ya- par memleketi nankör, kendilerini mağdursayarlar- Mağdur münevver mış. Askere gitmez ordu komutanlanna akıl öğretir, köyü bilmez köytünün okumak istemediğini, okumak- ia mesut da olamayacağını Aristo mantığı ile ispat ederlermiş." "Içlerinden biri çıkıp aldığı işi benimsedi mi vay ha- line; bütün mağdur münevverler adamcağıza saldı- nr, dalkavukluktan tut vatan hainliğine kadar sürme- dik kara bırakmazlarmış. Halk da uzaktan bu üstün kişilere bakar, acep neyi kimle paylaşamıyorlar, bu rahatlık içinde nedir bu efendilerin zoru diye şaşar- mış." "Bu çeşit aydın kişilerin alaturkastndan da alafran- gasından da bir hayır gelmeyeceğini, pariak bilgile- rin aslında bir çeşit softalık olduğunu anlamakta ge- cikmişiz." " Atatürk'ün bakışlan araya girmese daha da ge- cikecekmişiz. Bugün artık aydın kişiden bir işin eh- li olmasını, memleket ve dünya gerçeğini hiç değil- se kendi işi açıstndan bilmesini, olan biten karşısın- da belli bir davranışı olmasını istiyoruz." "Lügat paralamak aydın kişi sayılrnaya yetmedik- ten başka genç çevrelerde bir bilgisizliği örtme be- lirtisi gibi görülebilir. Yeni aydınlardaki eksiklikler es- kilerdeki fazlalıklardan yeğdir." "Onlardan gelişmesini dileyeceğimiz nicelikler (ni- telikler demek istiyorsunuz; ama niceliklerin artma- sı asıl dileyeceğimiz şeydir) öteden beri aydın kişi- den istenegelen değerlerdir, kendini bilmek, dünya- yı bilmek, bilmediğini bilir görünmemek, bildiğini mertçe, cömertçe yaymak, bir de bizim, bilhassa bi- zim için bu memleketin heryerinde, herzaman, her aydın kişiyi bir ömür boyu doyuracak iş, bilgi ve se- vinç kaynağı bulunduğuna inanmak." Aradan 46 yıl geçmiş... . SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yazarımn köşesi var kalemi yok! Geçen pazar Radikal'deki Cihannü- ma köşesini tümüyle "Dedikodu ya- zan üzerine dedikodular" başlıklı ya- zımıza yanıt vermeye ayırmış Hakkı Devrim... Koca köşeyi tek konuya ayırdığı halde meramını anlatmakta zorianmış; köşe dolusu cümle küme- lerinden bir sonuç çıkarmak gerekir- se galiba başlığına bakmak yetiyor; Hakkı Devrim sinirlenmiş, bendeniz için "Beni sinirlendireceğini sandığı her kozu kullanmış; Livaneli'yi bile" de- miş... Estağfurullah... Aylin Livaneli'yi Zürfü Livaneli'nin kızı olduğu için Milliyet'te köşe sahibi olmakla eleştiren Hakkı Devrim'in gün gelip de Hürriyet'te çalışan oğlu Ser- dar Devrim'i yanına alarak Yeni Milli- yet'te "dedi.com.tr" başlıklı köşeyi ha- zıriadığı dedikodusunu belki de en son duyanlardan ve yazanlardan biri ola- rak bir yanıt alacaksak dedikodu kö- şesinin gerçek sahibi olduğu id- dia ediien ve Berrin Canket adıyla babasının Sabiha Deren'ine özenen Serdar Devrim'den almalıydık... Ağzı var dili yok gibisinden çocu- ğun köşesi var kalemi yok! Neyse ki babası var; Radikal'den bile yetişi- yor... Fakat bir küçük yanlışlık yapmış Hakkı Devrim, Yeni Sabah'ta Nezihe Araz'ın Yeşilköy'deki komşusu Sabi- ha Deren'in adını kullanarak fısıltı ga- zetesinin köşesini açarken genel ya- yın müdürü olduğunu yazmış... Hak- kı Devrim o devirde yazı işleri müdü- rü olmalıydı; genel yayın müdürlüğü, patronu Safa Kılıçoğlu'nun basın emekçilerine sosyal güvence sağla- yan 212 sayılı yasayı içine sindireme- yip Yeni Sabah'ı kapattıktan birkaç yıl sonra yayımlamaya başladığı haf- talık Meydan gazetesiyle geldi... Türk Basın Tarihi'nde sayfalar karışmasın! Hafifletilmiş Uranyıım NEBÎ CEYLAN NATO, Kosova'daki çatış- malarda, hafifletilmiş uran- •yum kullanmış ve bunun so- nuçları artık görülüyormuş: Kan kanseri! Bazı söyleşiler, hafifletilmiş ûrar>yûn9ğlbi göruhüyor ba- na: Acısı zamanla çıkacak, zehirli sonuçlan sonralan gö- rülecek türden masum bom- balar sanki bunlar. Kimine, bi- linçle ve sinsice yapılıyormuş gibi gelse de tümünün iyi ni- yetle yapılmış hatalar oldu- ğuna inanıyorum ben. Koso- va'daki bombalann da kötö niyetle değil, bir soykınmı ön- lemek için atıldığını düşündü- ğümüz gibi. Cumhuriyet'e ve Atatürk il- kelerine bağlılığı bilinen bir devlet adamından "dine say- gılı laiklik" sözünü duyalı, dü- şünmekteyim: Laiklik başı so- nu belli, tanımı ortada bir kav- ramdır. Bu kavrama karşı olan- lann da düşüncelenne saygı duyabiliriz; ama kavramı de- ğiştiremeyiz: Laiklik, vardırve- ya yoktur. Çeşit çeşit laiklik olmaz! Dine karşı, dine say- gısız; dine saygılı, dine çok saygılı, dine çok daha saygı- lı.. laiklikler olmaz! Olursa, 'di- ne dayalı laiklik" de olur! Baş- ka bir adı yoksa, tabii. Ve bir gün sizden onu is- terler. Ne yaparsınız? Bu söz, hafifletilmiş uran- yumdur. Dili ve hukuku bilmemek- ten değil; ama inanca saygı- dan da olsa, bir Başbakan, böyle söz söylememeli. Hele, devrimler sırat köprüsünden geçerken! Kimileri evliliğe karşı çıkı- yor ve bu düşüncelerini de açık açık yazıyor, söylüyoriar. Haklılar mı? Belki. Onlar ev- lenmeyebilir. Ama evlenmek isteyenler belediyeye başvu- rurlar, nikâhlan kıyılır ve evle- nirler. Bir aile büyüğü, dualar- la bir de dinsel nikâh kıyar on- lara. Toplumumuzdaki evlilik- lerin tamamı ilk bölümüyle böyledir, çoğu evliliğin de böy- le bir ikinci bölümü vardır. Din- sel inançlara kim kanşır? Ama, kişileri "evli" kılan, birinci ni- kâhtır. Bunları herkes bilir. Iki- de bir, "imam nikâhlı kansı, di- ni nikâhlı eşi" sözlerini tele- vizyonlardan duymasam, ga- zetelerden okumasam, bun- lann yazılmasına da hiç gerek yoktu. Cumhuriyetimizi ve onun temel ilkelerini savunduğun- dan hiç kuşkulanmadığım ki- ml gazeteciler ve televizyon- cular da kullanıyor bu sözle- ri. Özellikle, organize suç ör- gütü (çete, bre, çete!) mensup- lannın ve neyi hangi, emekle nereden kazandığını kimse- nin bilmediği; ama nerede, nasıl eğlenerek harcadığını herkesin her gün duya okuya ezbertediği kişilerin özel ya- şamlarına ilişkin haberleri ve- rirken! O dünyadaki birileri, birilerinin imam nikâhlı kansı veya kocası olarak sunuluyor genellikle. Bu da bir hafifletil- miş uranyumdur. Iki gönül bir olmuş, bir de sa- manlık bulmuşlarsa; yaşadık- lan seyran beni ilgilendirmez elbet. Onlan aşağılamam da, yüceltmem de. Ama bu sey- ranın adı da evlilik değildir. "İmam nikâhlı eşi" sözü, on- lann "birtikteliğini" "meşnı" göstermeyi amaçlasa da "ev- lilik" kılmaz! "Meşru", "şeri- ata uygun" demektir ve "imam nikâhlı eş" bu anlamıyla "meş- ru"dur! Meşru sözcüğünü, "yûrürtüktekıyasalara uygun" anlamında kullanmaktayız; di- yorsanız, söyleyeyim: Mede- ni Kanun'da öngörülen dışın- da hiçbir nikâh, meşru değil- dir; kişileri eş olarak belirtemez. Dostlar, bunlan bilmez misiniz? İmam nikâhlı eşten sonra, başka inançlaıia gerekçelen- dirilmiş yeni eş türleri de sö- kün ederse? Inançlar ve yasalar farklı kul- varlardır. Kanştıımayalım. Saydığım iki yanlış da, "hı- yanet" veya "da/a/er"değil; ama "gaflet"tir! Dil yanlışlanndan söz etme- yi tasarlamıştım; dilimizin al- tındaki baklalardan ya da ~öy- le görûnme tehlikesi taştyan" yanlışlardan söz ettim. Cumhuriyeti savunmaya yü- rek ve yüreği doğru anlatma- ya dil gerek! Bugün, bari bunu anlatabil- miş olsam... [email protected] HARBl SEMtH POROY [email protected] KEDl LEVO APTÜLIKA TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 16 Ocak SULTANM. MURAT ÖLÛO.. 1595'TE BU6ÜN, 12. OSMANU PAOİŞAHI1D.MU- RAT, 4S YAŞlNO* İSTXH8UL'M ÖLDÛ. TAHTA 6EÇTİ&İNDE, SOKULUJ M£HM£T mÇA SAPGA- 2AA4D/ VE İLK YILLAK AVU£TU&yA,L£HİStAN VE POHTEtÜZ'LE OLAN SA\J*ÇLAROAN 6*$A- RlLI SOMUÇIA* AUUAAlÇTl. ASJCAK, SOtCUL - LU'UUN ÖLDü&ÜUUESİNÛEN giRSÜR££OU- M.İMftMİAn^UJK YÖNertMİNDE i& O/Ş iüştdLERoe çsşin'ıAKSAKUKLAR SÖRUL- MEYE,RÜÇVEr VE KAYtKMALAR. OLMAYA SA$ LACH. JBMURAT DA ZAYtFKA&VO&Ü VE E&i. UMLERİYLE DURUMU OLUMSU2 tCÖRÜtCLÜ- PÜŞKÛUUJ8Ü İCE ÇC*. ÜNIÛPÜR. 7BM HZ ÇOCU6UOLMUÇTU VE ÖLCVSÛHKDE 19CABİYESI // SİLVAN ASLİYE HUKUKMAHKEMESİ'NDEN BİLDÎRİLMİŞTİR DosyaNo: 1999/568 Davacı: Bağ-Kur Genel Müdûrlügü, Ankara Vekili: Av. Çiçek Aykaş Davalılar: 1- Mehmet Akar, 5 Nisan Mah. Polis Koleji yanı, Diyar- bakır 2- Hanifi Ekincı, Mutluca Köyû, Hazro 3- Hanifı Karadaş, Av- cılar Köyü. Iskendenm Dava: Rucu'an tazmınat Dava tarihi: 28.12.1999 Duruşması: 11.4.2001 günü saat 9'da Silvan mahkeme du- ruşma salonunda Yukanda açık kimliği yazılı bulunan davalının adresıne yapılan tüm teblıgai ve zabıta araştumalanna göre adresi tespıt edilememiştir. Davalının yukanda belirtilen duruşma gününde ve tarihinde bizzat bulunması veya kendisini vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde dava- nın ve duruşmanın gıyabında devam edileceği hususu dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 1042 SÎLVAN ASLtYE HUKUK MAHKEMESl'^fDEN BtLDİRİLMİŞTİR DosyaNo: 1999/545 Davacı: Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, Ankara * Vekili: Av. Çiçek Aykas • ' " ' • - • • . Davalılar: Bahtiyar Önay, Çifte Pınar Mah. Küçük Ağn Cad Beledıye Hamamı No: 6, Ağn ^' '' : , ' Dava: Rücu'an tazminat • • , _•» . ' - . ' • • • • " Dava Tarihi: 10.12.1999 ' * Durnşması: 11.4.2001 günü saat 9'da Silvan mahkeme duruşma salonunda. Yukanda açık kimliği yazılı bulunan davalının adresine yapılan tüm teblıgat ve zabıta araştınnalanna göre adresi tespit edilememiş- tir. Davalının yukanda belirtilen duruşma gününde ve tarihinde bizzat bulunması veya kendisini vekille temsil ettirmesi. aksi takdirde da- vanın ve duruşmanın gıyabında devam edileceği hususu dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 1040 BALA SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/331 Bala Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1999/331 esas sayılı dosyası, dava- cı Berberoğlu Madencilik Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. Sakıp tmiızalıoğlu tarafından açılan izale-i şuyu davasında verilen ara karan uyannca, Zabıtaca yapılan araştırmada adresleri tespit edilemeyen dava- lılara ilanen tebligat yapılmasına karar verilmış olup, davalılar Bala ilçe- si Göztepe Mahallesi nüfusuna kayıtlı Sait kızı Şaziye Aksoy, Sait kızı Şaziye Aksoy, Sait oğlu Ekrem Aksoy, Sait kızı Gülhanım Aksoy, Sait kı- zı Makbule Aksoy ve Sait kansı Mercan Aksoy'un duruşmasının atüı bu- lunduğu 13.02.2001 günü saat 09.35'te mahkememızde bizzat hazır bu- lunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri halinde yokluk- lannda dunışmalara devam edileceği ve karar verileceği, meşnıhatlı da- vetiye ve dava dilekçesinin yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olu- nur. 25.07.2000 Basın: 1722 ZEYTÎNBURNU SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/1240 / Karar No: 2000/1498 Hâkim: Kemal Güzel 20998 Kâtip: Zarif Nalbantoğlu Mahkememize ait 2000/1240 esas, 2000/1498 karar sayılı 20.12.2000 tarihli ilamı ile Doğan Öztürk'e annesi Gülşen Öztürk vasi tayin edilmiş- tir. 20.12.2000 Basın: 1632 TC ÇATALCA SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 2000/734 Davacılar Fevzi Öztürk vs. vekilleri Av. Şemi Levi tarafından davalılar Iffet Süreyya Durak vs. aleyhine mahkememizde açılan izale-i şuyuu davasının yapılan açık yargılaması sırasında, tstanbul ili, Çatalca ilçesi, Nakkaş köyü 2110 parsel sayılı taşınmazda 1/5 hisse sahibi Faik oğlu Hüsnü Sarvan mirasçılan Hasibe Onan (Gürhan), Iffet Süreyya Durak ve Burhanettin Başaran'a çıkaıtılan dava dilekçesi ve duruşma günü- ne kaim davetiyenin tebligi mümkün ohnadığı gibi ya- pılan tüm araştırma ve zabıta tahkikatına rağmen açık adreslerini bilen ve tanıyanlara rastlanılmamış olmak- la adlanna ilanen tebliğ yapıhnasma karar verilmiş olup, niza konusu taşınmazda hissedar bulunan yuka- nda ısmı geçen davalılann duruşmanın atüı bulunduğu 16.02.2001 günü saat 10.10'da Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesi'ne mahsus salonda hazır olmalan veya • kendilerini bir vekil ile temsil ettirmeleri, sayet adı ge- çen davalılar ölü iseler kendilerine mirasçı olanlann mırasçılık belgeleri ile mahkememize müracaat etme- leri, aksi takdirde duruşmalann yokluklannda yapıla- rak karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 12.01.2001 Basın: 1770 GÖRÜŞ CUNEYT AKALIN AB ve Bulgarlar'a Vize Türkiye, KOB'nin yarattığı engelleri, güçlükle- ri değerlendirip hesaplarını yapmaya çalışırken AB'den gelen ve fazla dikkat çekmeyen bir kü- çük haber, olaya yeni boyut ekledi. Haber şuy- du: AB birkaç ay içinde Bulgarlara vizeyi kaldı- racaktı. Yani Bulgar yurttaşları AB ülkelerine is- tedikleri gibi girip çıkacaklardı. Konunun uzman- lan, Bulgarları bir süre sonra Romenlerin izleye- bileceğini düşünüyor. 1963'te Ankara Antlaşması'nın altına imza atan, Türkiye ile "Katma Protokoller" düzenleyen Av- rupa'nın, 80'lerin başından itibaren Türklere vi- ze koyup kadim dost ve müttefikine karşı tavn- nı giderek sertleştirirken daha düne kadar "De- mirperde Ülkesi" diye dudak büktüğü Bulgaris- • tan'a vizeyi kaldırması, kuşkusuz anlamlıdır. Doğu ile Batı arasında Trakya'nın beş katından küçük bir ülke olan Bul- garistan'da 9 milyona yakın insan yaşıyor. Avru- pa'nın en yoksul ülkeleri arasında gösterilen Bul- garistan'da ekonomi, 10 yılı aşkın bir süredir bir türlü toparfanamadı. Piyasa ekonomisine geçi- şin sancılan sürüyor. Kişi başına düşen ulusal geiirin 4000 dolar dolayında olduğu tahmin edi- liyor. Öyleyse, Türkiye ile biriikte Helsinki'de AB'ye aday üye olan Bulgaristan'a yönelik bu aynca- lıklı muamelenin anlamı nedir? Bunu, Bulgaristan'ın modern tarihinde aramak yerinde olur. 1878'de Berlin Kongresi'ndeOsmanlı Impara- torluğu içinde özerklik kazanan Bulgaristan'ın başlıca destekçisi Çarlık Rusyası olmuştu. An- cak öteki Batılı güçlerin de emelleri vardı. Bulga- ristan I. Dünya Savaşı'na, Almanya - Avusturya - Macaristan kampında girdi ve Batı ile Osman- lı arasındaki halkayı oluşturdu. Iki dünya savaşı arasındaki kargaşa döneminin sonunda ikinci büyüksavaşta Almanya'nın yanındayeralan Bul- garistan, savaştan sonra Moskova yanlısı sos- yalistlerin eline geçti. SB'ye en sadık rejimlerden biri olan Bulgar rejimi yıkılınca, bu kez iktidan ele geçiren neoliberaller, Moskova'dan uzaklaşarak Batı'yla bütünleşmek için ellerinden geleni yap- tılar. Modern Bulgaristan tarihi şunu ortaya koyu- yor Komşu ülke, bir Rusya'nın bir Almanya'nın başını çektiği Batı'nın çekim alanı içine girmek- tedir. Son on yıldır inisiyatif, Almanya'nın başını çektiği Batılı güçlere geçmiştir. Batı vizeyi kaldırarak hem bir türlü toparlana- mayan Bulgar ekonomisine moral vermeye ça- lışmakta hem de Avrupa'nın, bu arada Alman- ya'nın, ihtiyaç duyduğu işgücü ihtiyacını, bu ül- keden karşılamanın hesaplannı yapmaktadır. Ba- tı'nın işgücü ihtiyacını Türkiye, Fas, Cezayir vb. gibi ülkelerden karşıladığı dönem geride kalmış. Batı Avrupa, ucuz işgücü piyasası olarak Doğu Avrupa'nın kapısını aralamıştır. Stratejik hamle Batı'nın bu küçük karan, ikili bir sonuç doğru- maya yönelik stratejik önemde bir hamledir. 1) Bulgaristan'ı geleneksel müttefiki Rusya'dan kopartarak Avrupa'nın sınınnı Rusya'nın güneyin- den geçirmek... 2) Avrupa'nın sınınnı Bulgaristan'ın doğusun- dan geçirerek, Avrupa alanını yeniden tanımla- mak. Ortaokul kitaplarından Asya ile Avrupa'yı Bo- ğazlar'ın ayırdığını öğrenmiştik. Avrupa'nın son kararı bunun bir ölçüde değiştiğini, ayrım çizgi- sinin Türk - Yunan sınırından sonra, Türk - Bul- gar sınırı ile örtüştüğünü akla getiriyor. Türkiye, Avrupa'yayaklaşmayı umduğu birdö- nemde, bir engelle daha karşılaşmıştır. Öyle an- laşılıyor ki Istiklal Caddesi'ndeki konsoloslukla- nn önünde uzayan vize kuyruklarının bir benze- ri Ulus'taki Bulgar Konsolosluğu'nun önünde ya- şanacaktır. 90'lann başına ne hayallerle girmiştik. Şimdi, gerçeklerle yüz yüze gelmenin zamanıdır. 1 2 3 4 5 6 7 8 1 9 | 2 3 4 I I iI 5 6 7 8 9 İ~ m P I ı ı ı ı1 2 3 4 5 B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Iki ayak ûzerine tuttu- rulmuş çu- buklujimnas- tik aracı. 2/ Köyoyunlan- nı yöneten kimseye veri- len ad... Os- manlı Devle- ti'nin Kuzey Afrika'daki son toprakla- nnı da yitirdigi antlaş- manın adı. 3/ Titanın simgesi...Mangal.4/ Namık Kemal'ın bir romanı. 5/ Cennet ile cehennem arasında bulunduğuna inanı- lanyer... Birnota. 6/ "Bin yıl sürecek zan- nedilen — sesidir bu" (YahyaKemal)... Bir 9 | inceleme sonucunu içeren yazı. II Pırinç ve şeker- kamıştndan elde ediien bir tür rakı... Antik Yunan mimarhğının üç biçeminden biri. 8/ Elmasın yon- tulmuş yüzlerinden her biri... Akıl. 9/ Divan ede- biyatında içki ve içki âleminin övülerek anlatıldı- ğı manzum yapıtlann genel adı. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Deniz diplerinde inceleme yapmak için kulla- nılan araç. 2/ Dinsel tören... Doğu Anadolu'da bir ırmak. 3/ Radon elementinin simgesi... Bir yapı- nın damında çevresi ve üstü açık yer. 4/ " — Bay- kurt": Yazanmız... Tatlı birçörek. 5/ Hava basınç- ları eşit olan yeryüzü noktalan... Boru sesi. 6/ Az pişirilmış yumurta. II Banş... Italya'nın en uzun ırmağı. 8/ Bir gösterme sıfatı... Dinleyici duru- munda olanlann da söz alabildikleri. belli bir ko- nu üzerine düzenlenmiş toplantı. 9/ Tokat'ın bir il- çesi... Tavlada " ü ç " sayısı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle