Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 OCAK 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Tupizmin
rehberi!
Profesyonel turist
rehberlerinin, seyahat
acenteleri gibi yasal
birliği yok... Ne ki
Turizm Bakanlığı, bir
grup rehberin bağlı
olduğu esnaf
odalanyia dernekleri
yasal blr meslek
birliğiymiş gibi
muhatap kabul . .
ediyor, bir grup
rehberin
derneglni ise
adam yerine
bile koymuyor...
Ortada sryasi bir
tercih olabilir... Ne ki
siyasi tercih yargıdan
dönüyon profesyonel
turist rehberterinin
yıllık vizeleri için
Turizm Bakanlığı'nın
bir grup esnaf
odasıyla rehber
derneğine yetki veren
yönetmetiğinin iptali
istemiyle açılan
davada Danıştay
yürütmeyi durdurma
karan veriyor... Fakat
Turizm Bakanlığı,
Profesyonel Turist
Rehberliği
Yönetmeliği'ne Bir Ek
Madde Eklenmesine
Dair Yönetmelik
hazıriayıp ve de 14
Aralık2000'deResmi
Gazete'de
yayımlayarak,
yargının durdurduğu
uygulamayı yeniden
başlatryor.
Bunun adına yargıya
karşı hile denmez de
ne denir?
Etektronik posta: denizsomecunrfHffiyetcom.tr Te»: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Yerli yatınmcı
Türkiye'den kaçıyormuş...
"Kaçmıvorlar. kapıda
bekleven vabancılara ver
acıvoriar!"
Y
ıl 1955... Küttür sanat ortamında "Aydınla-
nmız ve Eğitimimiz" konulu bir soruşturma
yapılıyor... Sorulardan biri: Memleketimi-
1 zin ne çeşit aydınlara ihtiyacı olduğunu dü-
şünüyorsunuz, bugünün şartlan karşısında hangi
vasıflann gelişmesi gerekiyor? Sabahattin Eyuboğ-
iu yanıt veriyor:
"Eskiden bu memlekette birtakım kendini beğen-
miş, beyzade, paşazade, şehzade münevverler var-
mış. Hep Istanbul'da, kendi aralarında yaşar, halkın
anlamadığı bir dille konuşur, ama memleketi, dün-
yayı herkesten ve hele devletten çok daha iyi bil-
diklerini sanır, ne söylediklerinin anlaşılmamasını da
halkın bilgisizliğine verirlermiş. Belli hiçbir işi bilmez
ama hangi iş verilirse alır ve şanlarına layık değil di-
ye yapmazlarmış. Ya yaptılar da başaramadılar mı,
kabahat ya milletin olurmuş ya Sarayın."
"Vali de olsalar, sefir de olsalar nafile; ne yapar ya-
par memleketi nankör, kendilerini mağdursayarlar-
Mağdur münevver
mış. Askere gitmez ordu komutanlanna akıl öğretir,
köyü bilmez köytünün okumak istemediğini, okumak-
ia mesut da olamayacağını Aristo mantığı ile ispat
ederlermiş."
"Içlerinden biri çıkıp aldığı işi benimsedi mi vay ha-
line; bütün mağdur münevverler adamcağıza saldı-
nr, dalkavukluktan tut vatan hainliğine kadar sürme-
dik kara bırakmazlarmış. Halk da uzaktan bu üstün
kişilere bakar, acep neyi kimle paylaşamıyorlar, bu
rahatlık içinde nedir bu efendilerin zoru diye şaşar-
mış."
"Bu çeşit aydın kişilerin alaturkastndan da alafran-
gasından da bir hayır gelmeyeceğini, pariak bilgile-
rin aslında bir çeşit softalık olduğunu anlamakta ge-
cikmişiz."
" Atatürk'ün bakışlan araya girmese daha da ge-
cikecekmişiz. Bugün artık aydın kişiden bir işin eh-
li olmasını, memleket ve dünya gerçeğini hiç değil-
se kendi işi açıstndan bilmesini, olan biten karşısın-
da belli bir davranışı olmasını istiyoruz."
"Lügat paralamak aydın kişi sayılrnaya yetmedik-
ten başka genç çevrelerde bir bilgisizliği örtme be-
lirtisi gibi görülebilir. Yeni aydınlardaki eksiklikler es-
kilerdeki fazlalıklardan yeğdir."
"Onlardan gelişmesini dileyeceğimiz nicelikler (ni-
telikler demek istiyorsunuz; ama niceliklerin artma-
sı asıl dileyeceğimiz şeydir) öteden beri aydın kişi-
den istenegelen değerlerdir, kendini bilmek, dünya-
yı bilmek, bilmediğini bilir görünmemek, bildiğini
mertçe, cömertçe yaymak, bir de bizim, bilhassa bi-
zim için bu memleketin heryerinde, herzaman, her
aydın kişiyi bir ömür boyu doyuracak iş, bilgi ve se-
vinç kaynağı bulunduğuna inanmak."
Aradan 46 yıl geçmiş...
. SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yazarımn köşesi var kalemi yok!
Geçen pazar Radikal'deki Cihannü-
ma köşesini tümüyle "Dedikodu ya-
zan üzerine dedikodular" başlıklı ya-
zımıza yanıt vermeye ayırmış Hakkı
Devrim... Koca köşeyi tek konuya
ayırdığı halde meramını anlatmakta
zorianmış; köşe dolusu cümle küme-
lerinden bir sonuç çıkarmak gerekir-
se galiba başlığına bakmak yetiyor;
Hakkı Devrim sinirlenmiş, bendeniz için
"Beni sinirlendireceğini sandığı her
kozu kullanmış; Livaneli'yi bile" de-
miş... Estağfurullah...
Aylin Livaneli'yi Zürfü Livaneli'nin
kızı olduğu için Milliyet'te köşe sahibi
olmakla eleştiren Hakkı Devrim'in gün
gelip de Hürriyet'te çalışan oğlu Ser-
dar Devrim'i yanına alarak Yeni Milli-
yet'te "dedi.com.tr" başlıklı köşeyi ha-
zıriadığı dedikodusunu belki de en son
duyanlardan ve yazanlardan biri ola-
rak bir yanıt alacaksak dedikodu kö-
şesinin gerçek sahibi olduğu id-
dia ediien ve Berrin Canket adıyla
babasının Sabiha Deren'ine özenen
Serdar Devrim'den almalıydık...
Ağzı var dili yok gibisinden çocu-
ğun köşesi var kalemi yok! Neyse ki
babası var; Radikal'den bile yetişi-
yor... Fakat bir küçük yanlışlık yapmış
Hakkı Devrim, Yeni Sabah'ta Nezihe
Araz'ın Yeşilköy'deki komşusu Sabi-
ha Deren'in adını kullanarak fısıltı ga-
zetesinin köşesini açarken genel ya-
yın müdürü olduğunu yazmış... Hak-
kı Devrim o devirde yazı işleri müdü-
rü olmalıydı; genel yayın müdürlüğü,
patronu Safa Kılıçoğlu'nun basın
emekçilerine sosyal güvence sağla-
yan 212 sayılı yasayı içine sindireme-
yip Yeni Sabah'ı kapattıktan birkaç
yıl sonra yayımlamaya başladığı haf-
talık Meydan gazetesiyle geldi... Türk
Basın Tarihi'nde sayfalar karışmasın!
Hafifletilmiş
Uranyıım
NEBÎ CEYLAN
NATO, Kosova'daki çatış-
malarda, hafifletilmiş uran-
•yum kullanmış ve bunun so-
nuçları artık görülüyormuş:
Kan kanseri!
Bazı söyleşiler, hafifletilmiş
ûrar>yûn9ğlbi göruhüyor ba-
na: Acısı zamanla çıkacak,
zehirli sonuçlan sonralan gö-
rülecek türden masum bom-
balar sanki bunlar. Kimine, bi-
linçle ve sinsice yapılıyormuş
gibi gelse de tümünün iyi ni-
yetle yapılmış hatalar oldu-
ğuna inanıyorum ben. Koso-
va'daki bombalann da kötö
niyetle değil, bir soykınmı ön-
lemek için atıldığını düşündü-
ğümüz gibi.
Cumhuriyet'e ve Atatürk il-
kelerine bağlılığı bilinen bir
devlet adamından "dine say-
gılı laiklik" sözünü duyalı, dü-
şünmekteyim: Laiklik başı so-
nu belli, tanımı ortada bir kav-
ramdır. Bu kavrama karşı olan-
lann da düşüncelenne saygı
duyabiliriz; ama kavramı de-
ğiştiremeyiz: Laiklik, vardırve-
ya yoktur. Çeşit çeşit laiklik
olmaz! Dine karşı, dine say-
gısız; dine saygılı, dine çok
saygılı, dine çok daha saygı-
lı.. laiklikler olmaz! Olursa, 'di-
ne dayalı laiklik" de olur! Baş-
ka bir adı yoksa, tabii.
Ve bir gün sizden onu is-
terler. Ne yaparsınız?
Bu söz, hafifletilmiş uran-
yumdur.
Dili ve hukuku bilmemek-
ten değil; ama inanca saygı-
dan da olsa, bir Başbakan,
böyle söz söylememeli. Hele,
devrimler sırat köprüsünden
geçerken!
Kimileri evliliğe karşı çıkı-
yor ve bu düşüncelerini de
açık açık yazıyor, söylüyoriar.
Haklılar mı? Belki. Onlar ev-
lenmeyebilir. Ama evlenmek
isteyenler belediyeye başvu-
rurlar, nikâhlan kıyılır ve evle-
nirler. Bir aile büyüğü, dualar-
la bir de dinsel nikâh kıyar on-
lara. Toplumumuzdaki evlilik-
lerin tamamı ilk bölümüyle
böyledir, çoğu evliliğin de böy-
le bir ikinci bölümü vardır. Din-
sel inançlara kim kanşır? Ama,
kişileri "evli" kılan, birinci ni-
kâhtır. Bunları herkes bilir. Iki-
de bir, "imam nikâhlı kansı, di-
ni nikâhlı eşi" sözlerini tele-
vizyonlardan duymasam, ga-
zetelerden okumasam, bun-
lann yazılmasına da hiç gerek
yoktu.
Cumhuriyetimizi ve onun
temel ilkelerini savunduğun-
dan hiç kuşkulanmadığım ki-
ml gazeteciler ve televizyon-
cular da kullanıyor bu sözle-
ri. Özellikle, organize suç ör-
gütü (çete, bre, çete!) mensup-
lannın ve neyi hangi, emekle
nereden kazandığını kimse-
nin bilmediği; ama nerede,
nasıl eğlenerek harcadığını
herkesin her gün duya okuya
ezbertediği kişilerin özel ya-
şamlarına ilişkin haberleri ve-
rirken! O dünyadaki birileri,
birilerinin imam nikâhlı kansı
veya kocası olarak sunuluyor
genellikle. Bu da bir hafifletil-
miş uranyumdur.
Iki gönül bir olmuş, bir de sa-
manlık bulmuşlarsa; yaşadık-
lan seyran beni ilgilendirmez
elbet. Onlan aşağılamam da,
yüceltmem de. Ama bu sey-
ranın adı da evlilik değildir.
"İmam nikâhlı eşi" sözü, on-
lann "birtikteliğini" "meşnı"
göstermeyi amaçlasa da "ev-
lilik" kılmaz! "Meşru", "şeri-
ata uygun" demektir ve "imam
nikâhlı eş" bu anlamıyla "meş-
ru"dur! Meşru sözcüğünü,
"yûrürtüktekıyasalara uygun"
anlamında kullanmaktayız; di-
yorsanız, söyleyeyim: Mede-
ni Kanun'da öngörülen dışın-
da hiçbir nikâh, meşru değil-
dir; kişileri eş olarak belirtemez.
Dostlar, bunlan bilmez misiniz?
İmam nikâhlı eşten sonra,
başka inançlaıia gerekçelen-
dirilmiş yeni eş türleri de sö-
kün ederse?
Inançlar ve yasalar farklı kul-
varlardır. Kanştıımayalım.
Saydığım iki yanlış da, "hı-
yanet" veya "da/a/er"değil;
ama "gaflet"tir!
Dil yanlışlanndan söz etme-
yi tasarlamıştım; dilimizin al-
tındaki baklalardan ya da ~öy-
le görûnme tehlikesi taştyan"
yanlışlardan söz ettim.
Cumhuriyeti savunmaya yü-
rek ve yüreği doğru anlatma-
ya dil gerek!
Bugün, bari bunu anlatabil-
miş olsam...
nebiceylan@veezy.com
HARBl SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com
KEDl LEVO APTÜLIKA
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 16 Ocak
SULTANM. MURAT ÖLÛO..
1595'TE BU6ÜN, 12. OSMANU PAOİŞAHI1D.MU-
RAT, 4S YAŞlNO* İSTXH8UL'M ÖLDÛ. TAHTA
6EÇTİ&İNDE, SOKULUJ M£HM£T mÇA SAPGA-
2AA4D/ VE İLK YILLAK AVU£TU&yA,L£HİStAN
VE POHTEtÜZ'LE OLAN SA\J*ÇLAROAN 6*$A-
RlLI SOMUÇIA* AUUAAlÇTl. ASJCAK, SOtCUL -
LU'UUN ÖLDü&ÜUUESİNÛEN giRSÜR££OU-
M.İMftMİAn^UJK YÖNertMİNDE i& O/Ş
iüştdLERoe çsşin'ıAKSAKUKLAR SÖRUL-
MEYE,RÜÇVEr VE KAYtKMALAR. OLMAYA SA$
LACH. JBMURAT DA ZAYtFKA&VO&Ü VE E&i.
UMLERİYLE DURUMU OLUMSU2 tCÖRÜtCLÜ-
PÜŞKÛUUJ8Ü
İCE ÇC*. ÜNIÛPÜR. 7BM HZ ÇOCU6UOLMUÇTU
VE ÖLCVSÛHKDE 19CABİYESI //
SİLVAN ASLİYE HUKUKMAHKEMESİ'NDEN
BİLDÎRİLMİŞTİR
DosyaNo: 1999/568
Davacı: Bağ-Kur Genel Müdûrlügü, Ankara Vekili: Av. Çiçek Aykaş
Davalılar: 1- Mehmet Akar, 5 Nisan Mah. Polis Koleji yanı, Diyar-
bakır 2- Hanifi Ekincı, Mutluca Köyû, Hazro 3- Hanifı Karadaş, Av-
cılar Köyü. Iskendenm Dava: Rucu'an tazmınat Dava tarihi:
28.12.1999 Duruşması: 11.4.2001 günü saat 9'da Silvan mahkeme du-
ruşma salonunda
Yukanda açık kimliği yazılı bulunan davalının adresıne yapılan tüm
teblıgai ve zabıta araştumalanna göre adresi tespıt edilememiştir.
Davalının yukanda belirtilen duruşma gününde ve tarihinde bizzat
bulunması veya kendisini vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde dava-
nın ve duruşmanın gıyabında devam edileceği hususu dava dilekçesi
yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 1042
SÎLVAN ASLtYE HUKUK MAHKEMESl'^fDEN BtLDİRİLMİŞTİR
DosyaNo: 1999/545
Davacı: Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, Ankara *
Vekili: Av. Çiçek Aykas • ' " ' • - • • .
Davalılar: Bahtiyar Önay, Çifte Pınar Mah. Küçük Ağn Cad Beledıye Hamamı No: 6, Ağn ^' '' :
, '
Dava: Rücu'an tazminat • • , _•» . ' - . ' • • • • "
Dava Tarihi: 10.12.1999 ' *
Durnşması: 11.4.2001 günü saat 9'da Silvan mahkeme duruşma salonunda.
Yukanda açık kimliği yazılı bulunan davalının adresine yapılan tüm teblıgat ve zabıta araştınnalanna göre adresi tespit edilememiş-
tir.
Davalının yukanda belirtilen duruşma gününde ve tarihinde bizzat bulunması veya kendisini vekille temsil ettirmesi. aksi takdirde da-
vanın ve duruşmanın gıyabında devam edileceği hususu dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 1040
BALA SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1999/331
Bala Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1999/331 esas sayılı dosyası, dava-
cı Berberoğlu Madencilik Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. Sakıp
tmiızalıoğlu tarafından açılan izale-i şuyu davasında verilen ara karan
uyannca, Zabıtaca yapılan araştırmada adresleri tespit edilemeyen dava-
lılara ilanen tebligat yapılmasına karar verilmış olup, davalılar Bala ilçe-
si Göztepe Mahallesi nüfusuna kayıtlı Sait kızı Şaziye Aksoy, Sait kızı
Şaziye Aksoy, Sait oğlu Ekrem Aksoy, Sait kızı Gülhanım Aksoy, Sait kı-
zı Makbule Aksoy ve Sait kansı Mercan Aksoy'un duruşmasının atüı bu-
lunduğu 13.02.2001 günü saat 09.35'te mahkememızde bizzat hazır bu-
lunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri halinde yokluk-
lannda dunışmalara devam edileceği ve karar verileceği, meşnıhatlı da-
vetiye ve dava dilekçesinin yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olu-
nur. 25.07.2000 Basın: 1722
ZEYTÎNBURNU SULH
HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/1240 / Karar No: 2000/1498
Hâkim: Kemal Güzel 20998 Kâtip: Zarif Nalbantoğlu
Mahkememize ait 2000/1240 esas, 2000/1498 karar sayılı 20.12.2000
tarihli ilamı ile Doğan Öztürk'e annesi Gülşen Öztürk vasi tayin edilmiş-
tir. 20.12.2000 Basın: 1632
TC
ÇATALCA SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 2000/734
Davacılar Fevzi Öztürk vs. vekilleri Av. Şemi Levi
tarafından davalılar Iffet Süreyya Durak vs. aleyhine
mahkememizde açılan izale-i şuyuu davasının yapılan
açık yargılaması sırasında, tstanbul ili, Çatalca ilçesi,
Nakkaş köyü 2110 parsel sayılı taşınmazda 1/5 hisse
sahibi Faik oğlu Hüsnü Sarvan mirasçılan Hasibe
Onan (Gürhan), Iffet Süreyya Durak ve Burhanettin
Başaran'a çıkaıtılan dava dilekçesi ve duruşma günü-
ne kaim davetiyenin tebligi mümkün ohnadığı gibi ya-
pılan tüm araştırma ve zabıta tahkikatına rağmen açık
adreslerini bilen ve tanıyanlara rastlanılmamış olmak-
la adlanna ilanen tebliğ yapıhnasma karar verilmiş
olup, niza konusu taşınmazda hissedar bulunan yuka-
nda ısmı geçen davalılann duruşmanın atüı bulunduğu
16.02.2001 günü saat 10.10'da Çatalca Sulh Hukuk
Mahkemesi'ne mahsus salonda hazır olmalan veya
• kendilerini bir vekil ile temsil ettirmeleri, sayet adı ge-
çen davalılar ölü iseler kendilerine mirasçı olanlann
mırasçılık belgeleri ile mahkememize müracaat etme-
leri, aksi takdirde duruşmalann yokluklannda yapıla-
rak karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur.
12.01.2001 Basın: 1770
GÖRÜŞ
CUNEYT AKALIN
AB ve Bulgarlar'a Vize
Türkiye, KOB'nin yarattığı engelleri, güçlükle-
ri değerlendirip hesaplarını yapmaya çalışırken
AB'den gelen ve fazla dikkat çekmeyen bir kü-
çük haber, olaya yeni boyut ekledi. Haber şuy-
du: AB birkaç ay içinde Bulgarlara vizeyi kaldı-
racaktı. Yani Bulgar yurttaşları AB ülkelerine is-
tedikleri gibi girip çıkacaklardı. Konunun uzman-
lan, Bulgarları bir süre sonra Romenlerin izleye-
bileceğini düşünüyor.
1963'te Ankara Antlaşması'nın altına imza atan,
Türkiye ile "Katma Protokoller" düzenleyen Av-
rupa'nın, 80'lerin başından itibaren Türklere vi-
ze koyup kadim dost ve müttefikine karşı tavn-
nı giderek sertleştirirken daha düne kadar "De-
mirperde Ülkesi" diye dudak büktüğü Bulgaris- •
tan'a vizeyi kaldırması, kuşkusuz anlamlıdır.
Doğu ile Batı arasında
Trakya'nın beş katından küçük bir ülke olan Bul-
garistan'da 9 milyona yakın insan yaşıyor. Avru-
pa'nın en yoksul ülkeleri arasında gösterilen Bul-
garistan'da ekonomi, 10 yılı aşkın bir süredir bir
türlü toparfanamadı. Piyasa ekonomisine geçi-
şin sancılan sürüyor. Kişi başına düşen ulusal
geiirin 4000 dolar dolayında olduğu tahmin edi-
liyor.
Öyleyse, Türkiye ile biriikte Helsinki'de AB'ye
aday üye olan Bulgaristan'a yönelik bu aynca-
lıklı muamelenin anlamı nedir?
Bunu, Bulgaristan'ın modern tarihinde aramak
yerinde olur.
1878'de Berlin Kongresi'ndeOsmanlı Impara-
torluğu içinde özerklik kazanan Bulgaristan'ın
başlıca destekçisi Çarlık Rusyası olmuştu. An-
cak öteki Batılı güçlerin de emelleri vardı. Bulga-
ristan I. Dünya Savaşı'na, Almanya - Avusturya
- Macaristan kampında girdi ve Batı ile Osman-
lı arasındaki halkayı oluşturdu. Iki dünya savaşı
arasındaki kargaşa döneminin sonunda ikinci
büyüksavaşta Almanya'nın yanındayeralan Bul-
garistan, savaştan sonra Moskova yanlısı sos-
yalistlerin eline geçti. SB'ye en sadık rejimlerden
biri olan Bulgar rejimi yıkılınca, bu kez iktidan ele
geçiren neoliberaller, Moskova'dan uzaklaşarak
Batı'yla bütünleşmek için ellerinden geleni yap-
tılar.
Modern Bulgaristan tarihi şunu ortaya koyu-
yor Komşu ülke, bir Rusya'nın bir Almanya'nın
başını çektiği Batı'nın çekim alanı içine girmek-
tedir. Son on yıldır inisiyatif, Almanya'nın başını
çektiği Batılı güçlere geçmiştir.
Batı vizeyi kaldırarak hem bir türlü toparlana-
mayan Bulgar ekonomisine moral vermeye ça-
lışmakta hem de Avrupa'nın, bu arada Alman-
ya'nın, ihtiyaç duyduğu işgücü ihtiyacını, bu ül-
keden karşılamanın hesaplannı yapmaktadır. Ba-
tı'nın işgücü ihtiyacını Türkiye, Fas, Cezayir vb.
gibi ülkelerden karşıladığı dönem geride kalmış.
Batı Avrupa, ucuz işgücü piyasası olarak Doğu
Avrupa'nın kapısını aralamıştır.
Stratejik hamle
Batı'nın bu küçük karan, ikili bir sonuç doğru-
maya yönelik stratejik önemde bir hamledir.
1) Bulgaristan'ı geleneksel müttefiki Rusya'dan
kopartarak Avrupa'nın sınınnı Rusya'nın güneyin-
den geçirmek...
2) Avrupa'nın sınınnı Bulgaristan'ın doğusun-
dan geçirerek, Avrupa alanını yeniden tanımla-
mak.
Ortaokul kitaplarından Asya ile Avrupa'yı Bo-
ğazlar'ın ayırdığını öğrenmiştik. Avrupa'nın son
kararı bunun bir ölçüde değiştiğini, ayrım çizgi-
sinin Türk - Yunan sınırından sonra, Türk - Bul-
gar sınırı ile örtüştüğünü akla getiriyor.
Türkiye, Avrupa'yayaklaşmayı umduğu birdö-
nemde, bir engelle daha karşılaşmıştır. Öyle an-
laşılıyor ki Istiklal Caddesi'ndeki konsoloslukla-
nn önünde uzayan vize kuyruklarının bir benze-
ri Ulus'taki Bulgar Konsolosluğu'nun önünde ya-
şanacaktır.
90'lann başına ne hayallerle girmiştik. Şimdi,
gerçeklerle yüz yüze gelmenin zamanıdır.
1
2
3
4
5
6
7
8
1
9 |
2 3 4
I I
iI
5 6 7 8 9
İ~ m P
I ı ı ı ı1 2 3 4 5
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Iki ayak
ûzerine tuttu-
rulmuş çu-
buklujimnas-
tik aracı. 2/
Köyoyunlan-
nı yöneten
kimseye veri-
len ad... Os-
manlı Devle-
ti'nin Kuzey
Afrika'daki
son toprakla-
nnı da yitirdigi antlaş-
manın adı. 3/ Titanın
simgesi...Mangal.4/
Namık Kemal'ın bir
romanı. 5/ Cennet ile
cehennem arasında
bulunduğuna inanı-
lanyer... Birnota. 6/
"Bin yıl sürecek zan-
nedilen — sesidir bu"
(YahyaKemal)... Bir 9 |
inceleme sonucunu içeren yazı. II Pırinç ve şeker-
kamıştndan elde ediien bir tür rakı... Antik Yunan
mimarhğının üç biçeminden biri. 8/ Elmasın yon-
tulmuş yüzlerinden her biri... Akıl. 9/ Divan ede-
biyatında içki ve içki âleminin övülerek anlatıldı-
ğı manzum yapıtlann genel adı.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Deniz diplerinde inceleme yapmak için kulla-
nılan araç. 2/ Dinsel tören... Doğu Anadolu'da bir
ırmak. 3/ Radon elementinin simgesi... Bir yapı-
nın damında çevresi ve üstü açık yer. 4/ " — Bay-
kurt": Yazanmız... Tatlı birçörek. 5/ Hava basınç-
ları eşit olan yeryüzü noktalan... Boru sesi. 6/ Az
pişirilmış yumurta. II Banş... Italya'nın en uzun
ırmağı. 8/ Bir gösterme sıfatı... Dinleyici duru-
munda olanlann da söz alabildikleri. belli bir ko-
nu üzerine düzenlenmiş toplantı. 9/ Tokat'ın bir il-
çesi... Tavlada " ü ç " sayısı.