Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2000 CUMARTESİ
O L A Y L A K . \tı (jrQI\IJİ!ŞLJiJ\ [email protected]
**i-
Güzel İzmir'inJCurtuluşu...
GÜrbÜZ D. T Ü F E K Ç l Sosyal Antropolog
9
Eylül Izmir'in kurtuluşunu,
büyük bir sevinç ama buruk
bir duygusallıkla anmışım-
dır hep. 26 Ağustos "taar-
ruz" başlar. 4 gûn sonra 30
Ağustos, "Büyük Zafer". Parmakhe-
sabıyla 11 gün sonra da ordu tzmir'de;
hepsi hepsi 14 (on dört) gündür sûre.
Bu tarihi ilk okullardayken öğren-
dik, ben yaşta olan bugünkü gençler.
DevTİmin içinde yaşamış öğretmenle-
rimiz gözyaşlan içinde anlatmışlardı
kurtuluşları. Olayın öneminin ayırdına
varmamız ise biraz zaman aldı. Dile
kolay geliyor bu konulardan söz etmek.
Oysa zaman ve mekân içinde düşünün-
ce, insan farklı boyutlara uzanıyor.
Örneğin; Dumlupınar nere, Izmir ne-
resi? Aradaki mesafeyi bir öğrenin ba-
kalım, kaç kilometrelik yol? Kuş uçu-
şu olarak da hesaplayabilirsiniz. Yüz-
lerce kilometre arazi parçası üzerinden
"dere. tepe, ova; eğri, dûz; inişli, yokuş-
lu; engebeti, çok engebeli: taşlık. kava-
lıkmış buralar" diyerek farklı görüşler
belırtip bildirecek "iüksünüz" yok. Kar-
şınızda sizleri öldürmeyi, yok etmeyi
düşünen bir düşman asİceri var.
1919 yılında "İzmir'iişgaletmeyece-
giz" diye söz vermiş olmalanna karşın,
sömürgeci (emperyalist) kışkırtıcılan-
nın politik çarpıklıklanna uyup aynı
yıl içinde, aşama aşama işgal ettiği köy
ve kasaba halkını insafsızca katieden bir
düşmanla savaş var savaş...
İ * : :
Bugünkü ffknik olanaklar yok. fs-
ters^niz varmjş gibi de düşünebilirsi-
niz.4 Değişrn%ecek bir gerçeği inkâr
edemezsim^^dsıyamazsınız): Piya-
de sınıfi bu yoluVürüyecektir. Biliyor
musunuz ki ordu Izmir'e süvarisi, pi-
yadesi ve agırlıklanyla aynı günde gir-
miştir... "Mehmetçik'' bu yolu 15 gün-
de hangi güçlükle nasıl aşabildi? Des-
tanlara konu olabilecek yücelikte birba-
şanyla karşı karşıyayız. Bu sorunun
yanıtını Genel Kurmay Başkanlığı 'nca
yayımlanan askeri teknik bildirilerde bu-
labiliriz kuşkusuz.. ya duygusal yönü?
Ülkenin yandan fazlası, emperya-
listlerin işgali altında. Birtakım anlaş-
malarla halk tutsak edilmeye çalışılıyor.
Birdönemin üç anakarası üzerinde top-
rakları bulunan ımparatorluk son nefe-
sini vermek üzeredir.
Osmanlı împaratorluğu'nun batışıy-
la ilgili pek çok neden sayılabilir; ama
Atatürk onca nedeni teke indirerek:
u
_.uzun yüzyülar ulusu aymazhk için-
de bırakan çeşidi nedenJerarasında ger-
çeknokfyı bir sözriiktebeoYtmişolınak
için dryebilirim ki tüm yoksulhıklan-
nuzm kesin nedemahniyet(düşünsel do-
ku)mesekskür(sorunudurXİnsanlarve
insanlardan oluşan tophunlar her şey-
den önce tüm bireyleriyle rutarü bir zih-
niyete sahip olmahdıriar. Zihniyeti za-
yıf, çürük, bozukolan birtoplumsal ku-
rumun bütün çahşma ve çabaları boşu-
nadır. İtiraf etmek zorundayız ki, tüm
İslanı dünyasının toplumsal kurumla-
nnda hep januş zihnnetier egemen ol-
duğu içindir ki doğudan batıya kadar
Islam ülkckri düşmanlann ayaklan al-
nnda çiğnenmiş vedüşmanlann tutsak-
hk zinciri altma girmiştirr (1).
Osmanlı Imparatorluğu Baü'da "has-
ta adam" olarak anılmaktadır. Mus-
tafa Kemal bu hastalığı ve sağaltı için
gerekenleri saptamıştır. Yaptığı tüm
devrimlerde uyguladığı yöntemi şöy-
le açıklıyor: "fnsanlan istediği gibi
kullanan güç. düşünceler ve düşünce-
leri teşhis (tanrtlayan) ve tamim eden
(yaygınlaştıran) kimselerdir. Düşün-
cenin özelliği de hiçbir karşı düşünce-
nin bozamayacağı bir kesin şekil ile
kendi kendisini kabul ettirmesidir. Bu
ise düşüncenin yavaş yavaş duyguya
dönüşerek. inançlar biçimine dönüşl-
mesiyle olasKÜr..T (2).
Mustafa Kemal, harp okulu ve aka-
demideki öğrenciliğı sırasında, öğren-
ci arkadaşlannı bağımsız bir Türkiye
Cumhuriyeti kurmaya hazırlamıştır.
Okulun yatakhanesinde arkadaşlanna,
ders verir gibi, gelecekte yapılacak iş-
leri anlatmıştır. Buradaki konular ara-
suıda Osmanlı öncesı Türk tarihi oldu-
ğu kadar, toplumbilim. dünyadakı sos-
yokülrürel değişim olaylan da yer al-
maktaydı diyebiliriz. Anadolu'nun her-
hangi bir yennin işgaliyle ilgili savaş
oyunlan ve problemleri üzerinde de du-
ruldugu, arkadaşlanmn yazdığı anılar-
dan anlaşılmaktadır.
"Bağımsız Türkiye'' için Çanakka-
le'de Anafartalar Savaşı bir başlangıç
noktası oluşturmuştur. Atatürk, burada
ve askerlik süresince kazandığı bütün
madalya ve nişanlannı takındığı, üni-
formalı. taş basması bir fotoğrafmı
Samsun"a çıkmadan altı ay önce, bü-
tün imparatorluğa dağıttırmış, kendisi-
ni Türkiye halkına tanıtmıştır.
"Anafartalar kahramanı Mirtiva
(tümgeneraJ) Mustafa KemaT yazılı-
dır, resmin altında.
Karadeniz'den başlayarak girdiği her
yerde, halkla iletişim kurma olanağı
yaratmıştır. Konuşmalarında üzerinde
önemle durdugu konu, Türklük veulus
bilincinioluşturmaknr. Türklerin tarih-
te özgür insanlar olarak büyük devlet-
ler kurduklannı, savaşlardaki kahra-
manlık dolu destansı başanlannı anla-
tu-. Aslında toplumu bağımsız bir dev-
let kurmaya hazırlamaktadır. Konuş-
malan, yerel gazetelerde olduğu kadar,
öğretmen kongrelerinden de topluma
ulaşmaktadır. Şiradiki gibi değil, ne
radyo varneTV..
30 Ağustos utkusu (zaferi) bağım-
sızlığımızın da simgesi olmuştur. 10
Temmuz 1920'de Bursa'nın işgalinden
sonra TBMM kürsüsü üzerine örtülen
siyah çarşaf kaldınlmıştır. Büyük za-
feri izleyen günlerde düşman elinden
kurtanlan illerimiz düşünülünce bir
haftalık anmanın bile az olduğu görü-
lür.
Bu savaş, Atatürk'ün "Ordular, ilk
hedefiniz Akdeniz'dir, ikri" buyruğu
kadar önemli bir başka komutunu da
doğrular:
"Hatü mûdafaa yoktur, sathı müda-
faa vardır.Osanhbütün vatandnf Ger-
çekten de bu savaşta uygulanan yöntem,
bu iki buyruk yönünde olmuştur. Barı
Anadolu bir "sanh" olarak ele ahnarak
Akdeniz'e ulaşılmıştır.
Izmir'e girişte piyade erlerinin ayak-
kabı ya da çanklanrun tamamen par-
çalanmış olduğunu, bir anıda okuyun-
ca gözlerim doldu.. yüreğim burkuldu.
Doğnısu Kurtuluş Savaşı gazi ve şehit-
leri için ne yapılsa azdır diye düşünmü-
şümdür her zaman...
Gönül istiyor ki Izmir'in kurtulu-
şunda süvari güçlerirün komutaru ola-
rak görev yapan General Sayın tzzet-
tin Çahşlar ile Piyade Tabur Komuta-
nı General Sayın Kâzım Sevüktekin de
anılsın... Bu iki yüce askerin ne denli
zorluklarla bu işi başardıklan düşünü-
lecek olursa, onlan aynca ve özel ola-
rak anmakla ulusal bir görevin yerine
getirilmiş olacağına inanıyorum. Uma-
nm "TophımOrgütleri'' Türkiye gene-
lıne yansıyacak bir uygulamaya önayak
olabilirler...
(1) Atatürk 'ün Söylev veDemeçleri, c.2,
fhnci B. TtTE Yay. TTK Basımevi, Ank.
1959. sayfa 138, aynntı için bkz.Tüfekçi,
Gürbüz, Atatürk 'ün Düşünce Yapıst, Turhan
Kitabevi, 3. Bash, Ank 1987, ss.208 vd.
(2) Atatürk 'ün AskerliğeDair Eserleri,
Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal 1334,
lşbankYay, Ankara, 1959.S.14; aynntı için
bkz. Tüfekçi, y.a.g.y., s.32-33.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Yan Çizme Başladı!
Adalet Bakanı "Gerici akımlar azalmakla birlikte
etkisini de yititmiştir" diyor. Somut kanıt istiyor!.. Ada-
let örgütüne irtica yanlılarının sızdığı söylentisine
karşı da "Bu konuda iddiada bulunanlar somut de-
lillerle ve kanıtlaria ortaya çıkmalıdır" diye ekliyor.
"Delil" ile "kanıf'm aynı anlama getdiğini nasrtsa
unutarak?..
Evet, bir yan çizme başlamıştır. Kararname, yasa
derken bir de bakacağız irtica ile savaşım konusu
bir yana itilecek! Zaten Meclis'ten böyle yasanın
çıkması mucize olur. Yan çizmeye çoktan hazır po-
litikacılar ortada! Başbakan bile Fethullah'ın tutuk-
lanma karanna üzüldüğünü söylemedi mi? Ardından
da bir yargıç bu tutuklamayı kaldırmadı mı?
Içişleri Bakanı Tantan bile gerici eylemlere kanş-
mış kaymakamlaıia ilgili herhangi bir işlem yapabit-
mek için 'irtica' deyiminin tanımlanmasını istiyor:
"Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk kurallan ne ge-
rektihyorsa o yapılır" diyor.
Genelkurmay Başkanı son konuşmasında ilginç
düşünceler belirtti. Içlerinde en önemlisi, Fethullari
konusunda iki ayn mahkemenin birbirine ters kara-
rıydı! Gerçek olan şu; bir sızma var, adalete, ordu-
ya, Içişleri'ne, her yere!.. Uzun süredir Fethullah
Bey'in verdiği ögütlere uyulmuş, irtica düşüncesin-
den yana olanlar yavaş yavaş sinsice en önemli yer-
lere kadar gelmişler... Bunu aklı başında herkes gö-
rüyor, söylüyor. Adalet Bakanı bileyadsımıyor: "Tür-
kiye'nin uygarlık yolunda ilerlemesini istemeyen
gerici güçler ve irticanın vartığı bir gerçektir" dedik-
ten sonra yine de kesin belge ve kanıt istiyor! Ba-
kan'ın gözünde gerçek sayılan bir durum için yeni
belge ve kanıt aramak biraz anlamsız olmuyor mu?
Eski adalet bakanlanndan Denizkurdu'nun ge-
çen akşam bir TV yayınında söylediği gibi, "Sayın
Bakan, Bakanlığının Teftiş Kurulu'ndakidosyalan in-
celesin".
Zaten hükümet bu "temizfeme" işine göniMiz gir-
mişti. Devtet gönevlileri ile ilgili bir araştırmaya biraz
da zorlamayla kalkışmış görünüyordu... Karama-
menin Çankaya'dan iki kez dönmesi işine geldi de
denebilir. Yasa çıkarmanın ise olanaksız olduğunu
başta Başbakan bilmez mi? Demirel'in beş yıl da-
ha Çankaya'da kalması girişiminde aldığı dersi unut-
tu mu?
İşi savsaklamak, bugün yann diye uyutmak, unut-
turmak!.. Varsın irtica yanlılan, irtica heveslileri biraz
daha güçlensin; gericilik akımlan ile yetiştirilenler
önemli yerlere iyice yerleşsin, örgütlenme bütün yur-
du sarsın, o zaman akıllan başlanna gelir mi acaba
işi kaytarmacılığa dökenlerin?
Cumhurbaşkanı'nın, Yargıtay Başkanı'nın bol bol
'hukuk' ve 'hukukun üstünlüğü' üzerine sürdürdük-
leri edebiyatı en çok kimler destekliyor, görmüyor
muyuz? Faziletçiler, ülkeyi Atatürk'ten koparmak is-
teyen gerici takırnı... Geçen gün Yargıtay Başka-
nı'nın konuşmasını olduğu gibi yayımlayan yalnız iki
TV vardı: Yedinci Kanal ile Samanyolu!.. Kutan da
'muhteşem' bulmadı mı Bay Selçuk'un sözlerini,
tutumunu?..
Bütün bunlann bir anlamı yok mu? -
Müzeler, Tarihsel Yapılanmız...
D r . F e t h i y e E R B A Y Bogaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Görevlisi
D
epretn, toplumun kültürünü yok alınacak önlemler sınırlıdır. Tarihsel yapı olma
eden, o güne kadar yapılmışla-
n silen, bozan doğaüstü bir güç.
Ne yazık ki bu gücün etkisini 17
Ağustos depremınde yakından
duyduk. Özellikle Marrnara Böl-
gesı'ndeki tarihsel yapılar, müzeler bu deprem-
den etkılenmiş ve ağır hasar almışlardır. 17
Ağustos depremı bu tarihsel yapılan hazırlıksız
yakalamıştır. Doğal afetler karşısmda, tarihi ya-
pılarda ve müzelerde ne gibi önlemler almariuz
gerektıgı konusunda ciddi olarak eğitümedik. Ne
yapmamtz gerektiğini bugüne kadar yeterince
pek tartışmadık. Bugün hâlâ depremin tarihi ya-
pılar ve müzelerde yarattığı ve yaratacağı potan-
siyel felaketleri değerlendirmede ihmalkârdav-
ranmaktayız. Depremin zarannı hafifletici ön-
lemler alma konusunda, müzelerın kendi bası-
na almaya çalıştığı önlemler de sınırlıdir Kül-
tür Bakanlığı, Mıllı Saraylar Daıre Başkanlığı,
belediye ve özel müzeler, vakıflar, üniversiteler
depremlerle ilgili önlemlerin alınmasında güç-
lerini birleştirmek zorundadırlar. Bu amaçla da
acil güvenlik programı oluşturulmalıdır. Bele-
diye, itfaıye, güvenlik ekıpleri, jeologlar ve sis-
mologlarla işbirlığinde projeler üretilmelıdır.
Aynı zamanda Amerikan Küriiphaneler Birlıği,
Amenkan Müzeler Birliği, Amerikan Bölgesel
ve Yerel Tanh Birliği, UNESCO, ICCROM,
ICOM gibi uluslararası kuruluşlardan destek ve
öneriler alınabilir. Dığer müzelenn planlan da
ıncelenmeü, ortak projeler üretılmeüdir.
Büyükrisktaşıyan Marmara Bölgesi'nde ay-
nntıh (detayh) bir felaket planı yapılmalıdır. Gi-
zil güç (potansiyel) felaketler tanımlanıp sınıf-
landınldıktan sonra risk sırasına göre bir müze
yöneticisi, özellikle koleksiyonuna zarar gel-
mesini önleyecek tedbirleri sıralamalıdır. Bu
planda depremle ilgili alınacak önlemler için
sel, yangın, hırsızlık ve kundaklamaya karşı da
güvenlik önlemleri yeralmalıdır. Oluşturulacak
afet planı; bina ve çevresini, eserlerin sergılen-
me ve sunumunu, eserlerin envanter kayıtlannı
ve çahşanlann güvenliği ile ilgili alınacak ön-
lemleri içermelidir.
Yalnız tarihsel yapılann içinde ve çevresinde
özelliğınden dolayı pek çok müzenın duvanna
izinsiz çivi bile çakılamamaktadır. Behrlenen ka-
nun ve yönetmelikler çerçevesinde müze yöne-
timine depremle ilgili alınacak önlemlerde faz-
la bir hareket serbestliği tanınmamaktadır. Bu
tür koruma, ancak bakanlıklar düzeyinde özel
izin gerektirmektedir. Müzecilenn ancak yapa-
bileceğı;riskhodalan, bölümleri, izin alarak, ge-
çicı olarak zıyarete kapatmak olabilir. Bu engel-
lere rağmen müze binasının planlan incelenip
depremin oluşturduğu ve oluşturacağı tehlıke-
lere karşı kontroller, zemin etütleri yaptınlma-
hdır.
Depremden önce, deprem sırasında ve sonra-
sında alınacak önlemler belirlenmelidir. Fizik-
sel korumayı güçlendirmek için bir deprem uya-
nsı sistemi, güvenlik alarm sıstemi uygulama-
ya sokulmalıdır. Tanhsel yapılann ve müze bi-
nalannın sismık dalgalara dayanıkhlığnnühen-
disler tarafından ölçülmeli, uygun sergı ve sak-
lama yerlen önerilmelidir. Su, elektrik, hava-
landırma, doğalgaz kaynaklan deprem sırasın-
da öncelıklı olarak kesilmelidir. Depremden son-
ra binanın hasar tespitı yapılmalıdır. Statık ve güç-
lendırme projeleri fiziksel koruma çerçevesin-
de geliştırilmelıdir.
Aluıacak önlemlerde müzenin binası kadar,
içinde bulunan eserler düşünülmelidir. Böyle-
likle potansiyel zarann ne boyutta olduğu da
saptanmalıdır. Bir deprem sırasında bınalann
ne kadar dayanabıleceğınilcimse garantı edemez.
Ama en azmdan gereklı tasanmlarla, hayati za-
rarlar en aza indirilebilir. Dikkat edihnesi gere-
ken ana noktalardan biri de tavanlann ve ışık-
landırma elemanlannın düşmesidir. Bunlann
düşerek dığer eserlere zarar vermeleri önlen-
melidir.
Dolaplar duvara ya da yere sıkıca monte edi-
lerek sabitleştınlmelidir. Bazı dolaplar da bir-
binne bağlanmalı, böylece üst üste devrilmele-
ri önlenmelidır. Dolapların ve raflann üstlerin-
den düşerek eserlerin zarar görmelenni önle-
mek için raflann önüne bariyerler yapıhnalıdır.
Raflardaki eserler birbınnden ıyice aynlmalıdır.
Mümkünse sallanmalanru engelleyici yapışkan-
lar kullanılarak sabitlenmeli, birbirlerine çarp-
malan önlenmelidir. Sergilenen ya da depola-
nan eserler için önemine göre, "yerine kona-
maz, önemü, değerti, yerine koaabffir" gibi lis-
teler yapıhnalıdır. Yerine konamaz eserlerin ko-
runması için özel koruma önlemleri alınmalıdır.
Eserler, sarsıntılardan etkilenmemeleri için kö-
pük, sünger, kumaş gibi malzemeler ile sıkıştı-
nlarak, bağlanarak ya da sergileme esnasında bu-
lunduklan zeminlere yapışrînlarak önlem alına-
bilir
Müzecilerin özverili gayretleri ile ancak eser-
lerin sergilenmesınde ve envanter kayıtlannda
birtakım önlemler alınabilir. Eserlerin envanter
kayıtlan müzenin en önemli evraklanndandır. Bü-
tün ana kayıtlar aynca mikrofihnler, video ka-
yıtlan halinde de görsel malzeme olarak bulun-
durulmalıdır. Müze tarafından bu kayıtlann kop-
yalan çıkanhnalıdır. Kayıtlar ne kadar tamam
olursa olsun, eğer tek kopya ise ve bu da fela-
kette yok olduysa bir işe yararaayacaktır. Ese-
rin bir köpYasının Kültür Bakanlığı'nın oluştu-
racağı Ankara merkezli bir bilgi bankasında ve
anlaşacağı bir bankanın kasasında topluca sak-
lanması önemlidir. Müzelerde çahşanlann tümü-
nün katılımıyla bir felaket planı oluşturulmalı-
dır Oluşturulacak afet planı yazılı olarak tüm
personelın yaranna sunuhnalı ve özel afet eğı-
timi verilmelidir. Tarihsel yapılanmızı korumak
için profesyonel bir koruma ve kurtarma grubu
oluştunnalıyız. Bu bağlamda müze çahşanlan
ile eğitimli uzman kişilerin örgütlenmesine ih-
tiyaç vardır.
Kültürel ve tanhsel değerleri gelecek kuşak-
lara aktanrken yok olmasında, çoğu zaman do-
ğal afetler değil, ilgisizlik, savsaklama (ihmal),
bilgisizlik önemli etken olmaktadır. Deprem
karşısında yapacaklanmız sınırlı olsa da bir bi-
çimde önlem almaya çahşmak, beklemekten iyi-
dir. Bedelini ağır hasarlarla ödediğimız 17 Ağus-
tos depreminin üzerinden bir yıl geçti ve yeni
deprem söylentileri gümdemde; bu durumda
müzecilere pek çok görev düşmektedir. Tarih-
sel ve kültürel geçmişimizi yansıtan saraylan-
mızın, müzelerimizin korunması içuı hep birlik-
te çalışmalıyız. Unutmamalıyızki korumak, dü-
zeltmeye çahşmaktan daha kolay ve ekonomik-
tir.
Almanya'daki Aziz Nesin
BEHZAT KEMAL ALTAY
(1949 - ....)
Seni hiç unutmayacağız Behzat abi.
Sabırsız ve acar bir çocuk gibi içinde
büyüttüğün umudu ve aşkı azimle ve inatla
savunduğun değerleri asla unutmayacağız.
Gözün arkada kalmasın.
OAYANIŞMA
DÜZCE İL ÖRGÜTÜ
BEHZAT KEMAL ALTAY
(1949-2000)
12 Kasım gecesi gönülden buluştuk
Düzce'de. Dayanışmayı, paylaşmayı,
dostluğu birlikte yaşadık. Uzun yolculuklara
aktık düşlerimizde.
Seninleyiz Behzat Ağbi, seninle...
DAYANIŞMA GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ
PakizeTURKOGLU Eğitimci
"Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eğitim ala-
nuıdakigelişmeler" üstüne konuşmak için çağ-
nldığım Almanya'da (20-27 Haziran 2000), il-
ginç gözlemlerim arasında yer alan Aziz Ne-
sin sevgisi beni son derece etkiledi. Tanığı ol-
duğum bu anlamlı ilgiyi, ölümsüz yazanmızın
aramızdan aynlışının 5. yüında (6 Temmuz
1995), ülkemize duyurmakta yarar görüyo-
rum.
Ahnan ve Türklerden bir grubun orada "Ne-
sin Vakfi Destekkme DerneğiT
'nı kurduklannı
ve Bülten-FONES admda bir dergi çıkardık-
laruu biliyordum. Dergi bana da geliyordu.
Amaçlan, maddi olanağı azalan "Nesin Vak-
fi-ÇocukCenneti"nin giderine biraz katkı sağ-
lamak, hem de bu yolla kültürel bir iletişim ya-
ratmaktı. Bu güzel girişıme karşın Aziz Nesın'in
Almanya'da böylesine el üstünde tutulduğunu
bılmiyordum doğrusu.
Oldenburg ve Bremen'de: İlk konuşmamı
Oldenburg'da yaptım. Kalabalık olmamasına
karşın gelenler, Türkiye'ye ve eğitim konusu-
na ilgi duyan kişilerdi. Toplantıda Aknanlar da
bulunduğu için üniversitede öğretim üyesi olan
dil uzmanı Dr. Fritsche. konuşmamı Almanca-
ya çevirdi. Türkçesi çok iyı olan bu Alman uz-
manın da katkılanyla toplantı güzel geçti, il-
ginç tartışmalar yaptık. Tartışmacılar. özelük-
le Köy Enstitüleri ve Türkiye'nin yeni bir atı-
lımı olan 8 yıllık eğitim üstüne yerinde soru-
lar sordular, kendi yaklaşımlannı dile getirdi-
1er.
Daha sonra Dr. Fritsche'nin Bremen Üniver-
sitesi'nde görevli olan ve beni Oldenburg'a
getirip konuk eden eşi Yıldız Fritsche, Bülten-
FONES'leri ve demeğe üyelik formlannı çı-
•^cardı, masalara koydu. Fazla bir şey de konuş-
madı. Ama elden ele gitti dergi ve formlar.
Kendileri üye olacaklar, başkalanna da vere-
cekler. Eşi doktor olan ve Ankara DTCF çıkış-
lı, Kıbnslı Naime Hanun da çok ilgili bu ko-
nularla.
Ikinci gün Bremen Üniversitesi'ndeki top-
lantıda da öyle oldu. Yine benim programım-
dan sonra "Nesin Vakfi Davaıuşma Derneği''
etkinliğine geçildi. Orada da elden ele gitti der-
giler, formlar. Orada da konuyu herkes biliyor.
Uzun anlatmaya gerek görülmüyor. Benim ko-
nuşmamı da sunan Bremen Üniversitesi öğre-
tim üyesi Prof. Dr. Klaus Liebe Harkort, der-
neğin başkanı; iyi bir örgütçü, Istanbul Üniver-
sitesi'nde Türkoloji doktorası yaparken tamş-
mış Aziz Nesin'le. Vakfi kurarken asistanı gi-
bi yardun etmiş. O da iyi biliyor Türkçeyi. Ön-
ceden üye ohnayanlar formlannı aldılar. Öden-
tilerini (aıdatlannı) ödediler. Arkadaşlanna
vermek için de alanlar oldu. O arada Freiburg'a,
Dr. Ayşe Özdemir'e de gitti bir zarf, gözümün
önünde. Içmde dergi ve formlar var. O da
"memnuniyetle" katılacak çalışmalara; daya-
nışmayı çeyresine yayacak...
Bu konuda başka ilginç bir güzelliği. gün-
görmüş bir Ahnan kadın olan Maria'da göz-
lemledim. Yatağunın başucunda Aziz Nesin'in
güzel bir fotoğrafı var. Kocasıyla ikisinin ara-
sında, hoş bir çerçeve içinde duruyor. "Bütün
insanlann, yoksullann mutluluğu için çok ça-
hşü.önemlibirIdşi o" diyorMaria. Eşi onu onay-
lıyor. Sabahlan kahve içtiği fincandaNesiA'in
adı var. "Bugün bu fıncanda içeyim Nesin'i an-
makiçin'" diyor. Evlerine konuk geldiğinde, par-
ti verditderinde, Nesin'inyapnklannı anlatıyor,
dernek için destek istiyor.
Hamburg'daki etkinlık ise Aziz Nesin'i an-
ma toplantısı gibiydi. Derneğin Hamburg tem-
silcisi LatifBe> düzenliyor orayı. Prof. Dr. Kla-
us Liebe Harkort burada konuşmacı. Nesin'le
ilgili kısa bılgı verdı önce, Türkçe konuşarak.
Çoğunluğu genç olan katılımcılar, ilgiyle, duy-
guyla dinlediler onu. Çalışma Ataşemiz, Ata-
türkçü Düşünce Derneği Başkanı, öğretrnen-
ler vb. kişiler de vardı. Bir de Nesin'in "Öde-
nemeyenkr" şürini okudu, Prof. Harkort. Hak-
lannı arayamadıklan için ünlü yazann "yüz-
dealtnuşıaptal" dedıği halkına seslendiği; "Ey
benim halkmı/Ey benim eli açık gözü kapa-
hm_" diye uzayıp gıden başka vurucu bir şi-
iriydi bu. Halkına olan borcunu ödeyemediği-
ni anlatıyordu. Ara yerde şair bir genç kız, duy-
gu yüklü bir şiirini okudu.
Program bitiminde başımızı çevirdiğimizde
önde bir kadın öğretmen, ortada bir genç kız
gözlerini süiyordu. Böyle bir duygulanma, kül-
türel etkileşimin ne büyük gücü olduğunu gös-
teriyor insana. Öğretmen Türkiye'den gitmiş,
belki Nesin'i çok okumuş, sevmiş olabilir. Ama
genç kız, ora doğumlu, orada yetişmiş ikinci
kuşaktan bıri gibi görünüyor. Daha da derin bir
duyarlılık ve bilinç ohnalı ondaki. 2^aten ora-
daki "ikmci kuşak" denen kesımle ilgili çok
olumlu izlenimler edindim. Bremen Üniversi-
tesi çıkışlı genç öğretmen Perihan Çepne'yi,
aym üniversiteden Songül Seyiüer'i, Olden-
burg'dan Mehmet Avcı'yı, bana soru soran
gençleri ve başkalarını tanıyınca, özellikle
Hamburg'daki genç topluluğu görünce, "Yaşa-
sın ikinci kuşak, yaşasın gençler" demek geçti
içimden.
Daha güzel bir haber Berlin'den; orada da Türk
ve Almanlardan bir grup eğitim adamı ve öğ-
retmen, bir okula Aziz Nesin'in adının verü-
mesini öneriyorlar. Öneri yetkililerce sıcak kar-
şılanmış. Araya tatil girmiş, ama onlar ilgili yer-
lerle göriişmeJerini, temaslannı sürdürüyorlar.
Olumlu sonuç alacaklarmı düşünüyorlar.
Onun adı Türkiye'de de kimi yerlere veril-
mektedır. Ama Almanya'da bir okula Aziz Ne-
sin adının verilmesınin gündemde olması, or-
tak bir kültürel u
çıkanna~dır. Böyle bir yak-
laşım, toplumlararası, uluslararası, insanlara-
rası ilişkiyı, anlaşmayı, uzlaşmayı, banşı ve
kültürel iletişimi, demir leblebi ömeği siyasal
pazarlıklardan daha iyi sağlar, kanımca.
PENCERE
bısaf!..
Yeni yargı yılı açıldı.
Ecevrt törene katılmadı.
Başbakan'a sordular:
- Neden?..
Yanıt:
- Hükümetin çalışma temposunu bütün dünya al-
kışlıyor. Bu tempoyu tutturmak için benim zamanı-
mı çok tutumlu kullanmam gerekiyor. Törene bu
yüzden katılamadım, özel bir nedeni yok.
Ecevit doğruyu mu dile getiriyor?..
Yoksa törenden özellikle mi kaçtı?..
Ama, sonuçta hs(klı!..
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un 115 sayfalık
nutku çekilir mi?..
•
Çarpıklık nerede?..
Sami Selçuk özel bir toplantı düzenler, isteyen ge-
lir, isteyen gelmez, isteyen konuşmanın sonunu bek-
lemeden çeker gider; ama, resmi bir törene meta-
zori katılan devlet erkânını yakalamışken canlarına
okumak doğru mu?.. Ölçüye, endazeye, görgüye,
nezakete, resmiyete sığar mı?..
Sami Selçuk Cumhuriyet'in eski yazandır, ikinci say-
faya gönderdiği yazılann iki buçuk daktilo sayfasını
geçmeyeceğini bilirdi.
115 sayfa ne demek?..
Doçentliktezimi?..
Konferans mı?..
Yargıtay Başkanı'nın çevresinde kendisini uyara-
cak bir sağduyu sahibi yok mu?..
•
Bilgiçlik..
Seçmecilik..
Eskiler bilgiçlik taslamaya 'malumatfürvşluk' der-
lerdi.
Ya seçmecilik ne?.. Bir yazı ondan bundan şun-
dan alıntılaria şişirilip 'eklektik' bir içeriğe dönüşür-
se, 'seçmeci' bir yöntemle yazılmış demektir; 115
sayfalık nutuk doçentlik tezi olsaydı, bilimsel tutar-
lılığı eksik diye reddedilirdi. Binbir ünlüden binbir
özdeyiş aktanmının Yargrtay'ın açış yılı konuşmasın-
da ne işi var?.. Ünlü öyküdür, sanatçıya sormuşlar:
- Nasıl heykel yaparsın ?..
- Bir taş alınm, demiş, fazlalıklan atanm, heykel
olur.
Sami Selçuk gücenmesin, 115 sayfayı beş on
sayfaya indirebilirdi ve diyeceğini de eksiksiz söy-
lemiş olurdu.
Türkiye'de bir travma yaşanıyor, herkes bundan
payını alıyor, değerler ve ölçüler kargaşasında toz-
koparan fırtınası, adaletin üst düzeyinde bile sap ile
samanı birbirine kanştınyor.
•
Yargıtay Başkanı diyor ki:
- Kurucu Meclis isterim..
Topla bakalım!..
Yargıtay Başkanı diyor ki:
- AB'ye girelim!.. • >
SananeL
Kimi yurttaş AB'ye girmek ister, kimi istemez, ki-
mi siyasi parti AB'yi ister, kimi istemez; Avrupa'da
bu konuda halkoyuna başvuruluyor; Türkiye'de bir
yargıtay başkanı neden bu siyasal konuya el atı-
yor?..
. Açış nutkunu 115 sayfaya tırmandırmak için mi,?.r.
Sayın Sami Selçuk sanınm laik, demokrat, cum-
huriyetçi bir hukukçu; ama, düşünsel soyutlamala-
nn karmaşasına dalmış, nutuk atmanın tadını ma-
kamından yararlanarak çıkarmak istiyor.
Çıkarsın bakalım!..
CumhuHyet
k ı t a p 1 a r ı
Üstün Akmen
VEEE PERDEEE•••
BU KJTAP, HJÇBJR DER6İ YA DA flAZETEN/N "ÇOK SATANUR"
LKTESİNE 6İRMEYECEK. fiİREMEVECEK, ÇÜNİCÜ BU KİTAP
SfZE ÖZEL... MERAKLISINA...
İ î .
1999-2000 sezonunda ızlenebılen hyatro oyuntarı, opera, bale,
operet ve dinlelilerle ilgili elestin ve değerlen<}trmelerdefi bir demel
Bir anlamda, sahne sanatfarındali! önemli eksıklığe konulan ilk hjğlg..
izleyici koftuğuna konon sahne tozlarının bırilumi...
^ kitap kulübti
Çağ Pazorfama A Ş TıiHtocağr Cod No 39/41 |3«334t
Coğaloğlu-lstanbul TeL (0.212) 51401 96
Fviüi ?noo
B^ugûn depremin
Profesyonel
göntillülerimiz hâlâ
depremzedelerin
yanında!
Körfez-Yarımca Yeniköy
Prefabriklerinde 75OO kişi yaşıyor.
Çağdaş Yaşam Reuters Rehabiötasyon
Merkezi'nde çalışanlar, buradaki
gençlere Üniversiteye Hazırlık ve Etüd
dersleri düzeniemek istiyor ve bu işi
yürütecek gönüllüler arıyorlar.
Belll günlerde gelip bu desteği
verecekler için iletişim tetefonu:
Mine Barias O (216) 418 79 71
Yardıtnbnne içiır
<D212) 292 87 27 - 292 08 01
(Iş gunlerı saai 10 OOn 7 OO arosı)