16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2000 CUMARTESİ O L A Y L A K . \tı (jrQI\IJİ!ŞLJiJ\ [email protected] **i- Güzel İzmir'inJCurtuluşu... GÜrbÜZ D. T Ü F E K Ç l Sosyal Antropolog 9 Eylül Izmir'in kurtuluşunu, büyük bir sevinç ama buruk bir duygusallıkla anmışım- dır hep. 26 Ağustos "taar- ruz" başlar. 4 gûn sonra 30 Ağustos, "Büyük Zafer". Parmakhe- sabıyla 11 gün sonra da ordu tzmir'de; hepsi hepsi 14 (on dört) gündür sûre. Bu tarihi ilk okullardayken öğren- dik, ben yaşta olan bugünkü gençler. DevTİmin içinde yaşamış öğretmenle- rimiz gözyaşlan içinde anlatmışlardı kurtuluşları. Olayın öneminin ayırdına varmamız ise biraz zaman aldı. Dile kolay geliyor bu konulardan söz etmek. Oysa zaman ve mekân içinde düşünün- ce, insan farklı boyutlara uzanıyor. Örneğin; Dumlupınar nere, Izmir ne- resi? Aradaki mesafeyi bir öğrenin ba- kalım, kaç kilometrelik yol? Kuş uçu- şu olarak da hesaplayabilirsiniz. Yüz- lerce kilometre arazi parçası üzerinden "dere. tepe, ova; eğri, dûz; inişli, yokuş- lu; engebeti, çok engebeli: taşlık. kava- lıkmış buralar" diyerek farklı görüşler belırtip bildirecek "iüksünüz" yok. Kar- şınızda sizleri öldürmeyi, yok etmeyi düşünen bir düşman asİceri var. 1919 yılında "İzmir'iişgaletmeyece- giz" diye söz vermiş olmalanna karşın, sömürgeci (emperyalist) kışkırtıcılan- nın politik çarpıklıklanna uyup aynı yıl içinde, aşama aşama işgal ettiği köy ve kasaba halkını insafsızca katieden bir düşmanla savaş var savaş... İ * : : Bugünkü ffknik olanaklar yok. fs- ters^niz varmjş gibi de düşünebilirsi- niz.4 Değişrn%ecek bir gerçeği inkâr edemezsim^^dsıyamazsınız): Piya- de sınıfi bu yoluVürüyecektir. Biliyor musunuz ki ordu Izmir'e süvarisi, pi- yadesi ve agırlıklanyla aynı günde gir- miştir... "Mehmetçik'' bu yolu 15 gün- de hangi güçlükle nasıl aşabildi? Des- tanlara konu olabilecek yücelikte birba- şanyla karşı karşıyayız. Bu sorunun yanıtını Genel Kurmay Başkanlığı 'nca yayımlanan askeri teknik bildirilerde bu- labiliriz kuşkusuz.. ya duygusal yönü? Ülkenin yandan fazlası, emperya- listlerin işgali altında. Birtakım anlaş- malarla halk tutsak edilmeye çalışılıyor. Birdönemin üç anakarası üzerinde top- rakları bulunan ımparatorluk son nefe- sini vermek üzeredir. Osmanlı împaratorluğu'nun batışıy- la ilgili pek çok neden sayılabilir; ama Atatürk onca nedeni teke indirerek: u _.uzun yüzyülar ulusu aymazhk için- de bırakan çeşidi nedenJerarasında ger- çeknokfyı bir sözriiktebeoYtmişolınak için dryebilirim ki tüm yoksulhıklan- nuzm kesin nedemahniyet(düşünsel do- ku)mesekskür(sorunudurXİnsanlarve insanlardan oluşan tophunlar her şey- den önce tüm bireyleriyle rutarü bir zih- niyete sahip olmahdıriar. Zihniyeti za- yıf, çürük, bozukolan birtoplumsal ku- rumun bütün çahşma ve çabaları boşu- nadır. İtiraf etmek zorundayız ki, tüm İslanı dünyasının toplumsal kurumla- nnda hep januş zihnnetier egemen ol- duğu içindir ki doğudan batıya kadar Islam ülkckri düşmanlann ayaklan al- nnda çiğnenmiş vedüşmanlann tutsak- hk zinciri altma girmiştirr (1). Osmanlı Imparatorluğu Baü'da "has- ta adam" olarak anılmaktadır. Mus- tafa Kemal bu hastalığı ve sağaltı için gerekenleri saptamıştır. Yaptığı tüm devrimlerde uyguladığı yöntemi şöy- le açıklıyor: "fnsanlan istediği gibi kullanan güç. düşünceler ve düşünce- leri teşhis (tanrtlayan) ve tamim eden (yaygınlaştıran) kimselerdir. Düşün- cenin özelliği de hiçbir karşı düşünce- nin bozamayacağı bir kesin şekil ile kendi kendisini kabul ettirmesidir. Bu ise düşüncenin yavaş yavaş duyguya dönüşerek. inançlar biçimine dönüşl- mesiyle olasKÜr..T (2). Mustafa Kemal, harp okulu ve aka- demideki öğrenciliğı sırasında, öğren- ci arkadaşlannı bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti kurmaya hazırlamıştır. Okulun yatakhanesinde arkadaşlanna, ders verir gibi, gelecekte yapılacak iş- leri anlatmıştır. Buradaki konular ara- suıda Osmanlı öncesı Türk tarihi oldu- ğu kadar, toplumbilim. dünyadakı sos- yokülrürel değişim olaylan da yer al- maktaydı diyebiliriz. Anadolu'nun her- hangi bir yennin işgaliyle ilgili savaş oyunlan ve problemleri üzerinde de du- ruldugu, arkadaşlanmn yazdığı anılar- dan anlaşılmaktadır. "Bağımsız Türkiye'' için Çanakka- le'de Anafartalar Savaşı bir başlangıç noktası oluşturmuştur. Atatürk, burada ve askerlik süresince kazandığı bütün madalya ve nişanlannı takındığı, üni- formalı. taş basması bir fotoğrafmı Samsun"a çıkmadan altı ay önce, bü- tün imparatorluğa dağıttırmış, kendisi- ni Türkiye halkına tanıtmıştır. "Anafartalar kahramanı Mirtiva (tümgeneraJ) Mustafa KemaT yazılı- dır, resmin altında. Karadeniz'den başlayarak girdiği her yerde, halkla iletişim kurma olanağı yaratmıştır. Konuşmalarında üzerinde önemle durdugu konu, Türklük veulus bilincinioluşturmaknr. Türklerin tarih- te özgür insanlar olarak büyük devlet- ler kurduklannı, savaşlardaki kahra- manlık dolu destansı başanlannı anla- tu-. Aslında toplumu bağımsız bir dev- let kurmaya hazırlamaktadır. Konuş- malan, yerel gazetelerde olduğu kadar, öğretmen kongrelerinden de topluma ulaşmaktadır. Şiradiki gibi değil, ne radyo varneTV.. 30 Ağustos utkusu (zaferi) bağım- sızlığımızın da simgesi olmuştur. 10 Temmuz 1920'de Bursa'nın işgalinden sonra TBMM kürsüsü üzerine örtülen siyah çarşaf kaldınlmıştır. Büyük za- feri izleyen günlerde düşman elinden kurtanlan illerimiz düşünülünce bir haftalık anmanın bile az olduğu görü- lür. Bu savaş, Atatürk'ün "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ikri" buyruğu kadar önemli bir başka komutunu da doğrular: "Hatü mûdafaa yoktur, sathı müda- faa vardır.Osanhbütün vatandnf Ger- çekten de bu savaşta uygulanan yöntem, bu iki buyruk yönünde olmuştur. Barı Anadolu bir "sanh" olarak ele ahnarak Akdeniz'e ulaşılmıştır. Izmir'e girişte piyade erlerinin ayak- kabı ya da çanklanrun tamamen par- çalanmış olduğunu, bir anıda okuyun- ca gözlerim doldu.. yüreğim burkuldu. Doğnısu Kurtuluş Savaşı gazi ve şehit- leri için ne yapılsa azdır diye düşünmü- şümdür her zaman... Gönül istiyor ki Izmir'in kurtulu- şunda süvari güçlerirün komutaru ola- rak görev yapan General Sayın tzzet- tin Çahşlar ile Piyade Tabur Komuta- nı General Sayın Kâzım Sevüktekin de anılsın... Bu iki yüce askerin ne denli zorluklarla bu işi başardıklan düşünü- lecek olursa, onlan aynca ve özel ola- rak anmakla ulusal bir görevin yerine getirilmiş olacağına inanıyorum. Uma- nm "TophımOrgütleri'' Türkiye gene- lıne yansıyacak bir uygulamaya önayak olabilirler... (1) Atatürk 'ün Söylev veDemeçleri, c.2, fhnci B. TtTE Yay. TTK Basımevi, Ank. 1959. sayfa 138, aynntı için bkz.Tüfekçi, Gürbüz, Atatürk 'ün Düşünce Yapıst, Turhan Kitabevi, 3. Bash, Ank 1987, ss.208 vd. (2) Atatürk 'ün AskerliğeDair Eserleri, Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal 1334, lşbankYay, Ankara, 1959.S.14; aynntı için bkz. Tüfekçi, y.a.g.y., s.32-33. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yan Çizme Başladı! Adalet Bakanı "Gerici akımlar azalmakla birlikte etkisini de yititmiştir" diyor. Somut kanıt istiyor!.. Ada- let örgütüne irtica yanlılarının sızdığı söylentisine karşı da "Bu konuda iddiada bulunanlar somut de- lillerle ve kanıtlaria ortaya çıkmalıdır" diye ekliyor. "Delil" ile "kanıf'm aynı anlama getdiğini nasrtsa unutarak?.. Evet, bir yan çizme başlamıştır. Kararname, yasa derken bir de bakacağız irtica ile savaşım konusu bir yana itilecek! Zaten Meclis'ten böyle yasanın çıkması mucize olur. Yan çizmeye çoktan hazır po- litikacılar ortada! Başbakan bile Fethullah'ın tutuk- lanma karanna üzüldüğünü söylemedi mi? Ardından da bir yargıç bu tutuklamayı kaldırmadı mı? Içişleri Bakanı Tantan bile gerici eylemlere kanş- mış kaymakamlaıia ilgili herhangi bir işlem yapabit- mek için 'irtica' deyiminin tanımlanmasını istiyor: "Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk kurallan ne ge- rektihyorsa o yapılır" diyor. Genelkurmay Başkanı son konuşmasında ilginç düşünceler belirtti. Içlerinde en önemlisi, Fethullari konusunda iki ayn mahkemenin birbirine ters kara- rıydı! Gerçek olan şu; bir sızma var, adalete, ordu- ya, Içişleri'ne, her yere!.. Uzun süredir Fethullah Bey'in verdiği ögütlere uyulmuş, irtica düşüncesin- den yana olanlar yavaş yavaş sinsice en önemli yer- lere kadar gelmişler... Bunu aklı başında herkes gö- rüyor, söylüyor. Adalet Bakanı bileyadsımıyor: "Tür- kiye'nin uygarlık yolunda ilerlemesini istemeyen gerici güçler ve irticanın vartığı bir gerçektir" dedik- ten sonra yine de kesin belge ve kanıt istiyor! Ba- kan'ın gözünde gerçek sayılan bir durum için yeni belge ve kanıt aramak biraz anlamsız olmuyor mu? Eski adalet bakanlanndan Denizkurdu'nun ge- çen akşam bir TV yayınında söylediği gibi, "Sayın Bakan, Bakanlığının Teftiş Kurulu'ndakidosyalan in- celesin". Zaten hükümet bu "temizfeme" işine göniMiz gir- mişti. Devtet gönevlileri ile ilgili bir araştırmaya biraz da zorlamayla kalkışmış görünüyordu... Karama- menin Çankaya'dan iki kez dönmesi işine geldi de denebilir. Yasa çıkarmanın ise olanaksız olduğunu başta Başbakan bilmez mi? Demirel'in beş yıl da- ha Çankaya'da kalması girişiminde aldığı dersi unut- tu mu? İşi savsaklamak, bugün yann diye uyutmak, unut- turmak!.. Varsın irtica yanlılan, irtica heveslileri biraz daha güçlensin; gericilik akımlan ile yetiştirilenler önemli yerlere iyice yerleşsin, örgütlenme bütün yur- du sarsın, o zaman akıllan başlanna gelir mi acaba işi kaytarmacılığa dökenlerin? Cumhurbaşkanı'nın, Yargıtay Başkanı'nın bol bol 'hukuk' ve 'hukukun üstünlüğü' üzerine sürdürdük- leri edebiyatı en çok kimler destekliyor, görmüyor muyuz? Faziletçiler, ülkeyi Atatürk'ten koparmak is- teyen gerici takırnı... Geçen gün Yargıtay Başka- nı'nın konuşmasını olduğu gibi yayımlayan yalnız iki TV vardı: Yedinci Kanal ile Samanyolu!.. Kutan da 'muhteşem' bulmadı mı Bay Selçuk'un sözlerini, tutumunu?.. Bütün bunlann bir anlamı yok mu? - Müzeler, Tarihsel Yapılanmız... D r . F e t h i y e E R B A Y Bogaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Görevlisi D epretn, toplumun kültürünü yok alınacak önlemler sınırlıdır. Tarihsel yapı olma eden, o güne kadar yapılmışla- n silen, bozan doğaüstü bir güç. Ne yazık ki bu gücün etkisini 17 Ağustos depremınde yakından duyduk. Özellikle Marrnara Böl- gesı'ndeki tarihsel yapılar, müzeler bu deprem- den etkılenmiş ve ağır hasar almışlardır. 17 Ağustos depremı bu tarihsel yapılan hazırlıksız yakalamıştır. Doğal afetler karşısmda, tarihi ya- pılarda ve müzelerde ne gibi önlemler almariuz gerektıgı konusunda ciddi olarak eğitümedik. Ne yapmamtz gerektiğini bugüne kadar yeterince pek tartışmadık. Bugün hâlâ depremin tarihi ya- pılar ve müzelerde yarattığı ve yaratacağı potan- siyel felaketleri değerlendirmede ihmalkârdav- ranmaktayız. Depremin zarannı hafifletici ön- lemler alma konusunda, müzelerın kendi bası- na almaya çalıştığı önlemler de sınırlıdir Kül- tür Bakanlığı, Mıllı Saraylar Daıre Başkanlığı, belediye ve özel müzeler, vakıflar, üniversiteler depremlerle ilgili önlemlerin alınmasında güç- lerini birleştirmek zorundadırlar. Bu amaçla da acil güvenlik programı oluşturulmalıdır. Bele- diye, itfaıye, güvenlik ekıpleri, jeologlar ve sis- mologlarla işbirlığinde projeler üretilmelıdır. Aynı zamanda Amerikan Küriiphaneler Birlıği, Amenkan Müzeler Birliği, Amerikan Bölgesel ve Yerel Tanh Birliği, UNESCO, ICCROM, ICOM gibi uluslararası kuruluşlardan destek ve öneriler alınabilir. Dığer müzelenn planlan da ıncelenmeü, ortak projeler üretılmeüdir. Büyükrisktaşıyan Marmara Bölgesi'nde ay- nntıh (detayh) bir felaket planı yapılmalıdır. Gi- zil güç (potansiyel) felaketler tanımlanıp sınıf- landınldıktan sonra risk sırasına göre bir müze yöneticisi, özellikle koleksiyonuna zarar gel- mesini önleyecek tedbirleri sıralamalıdır. Bu planda depremle ilgili alınacak önlemler için sel, yangın, hırsızlık ve kundaklamaya karşı da güvenlik önlemleri yeralmalıdır. Oluşturulacak afet planı; bina ve çevresini, eserlerin sergılen- me ve sunumunu, eserlerin envanter kayıtlannı ve çahşanlann güvenliği ile ilgili alınacak ön- lemleri içermelidir. Yalnız tarihsel yapılann içinde ve çevresinde özelliğınden dolayı pek çok müzenın duvanna izinsiz çivi bile çakılamamaktadır. Behrlenen ka- nun ve yönetmelikler çerçevesinde müze yöne- timine depremle ilgili alınacak önlemlerde faz- la bir hareket serbestliği tanınmamaktadır. Bu tür koruma, ancak bakanlıklar düzeyinde özel izin gerektirmektedir. Müzecilenn ancak yapa- bileceğı;riskhodalan, bölümleri, izin alarak, ge- çicı olarak zıyarete kapatmak olabilir. Bu engel- lere rağmen müze binasının planlan incelenip depremin oluşturduğu ve oluşturacağı tehlıke- lere karşı kontroller, zemin etütleri yaptınlma- hdır. Depremden önce, deprem sırasında ve sonra- sında alınacak önlemler belirlenmelidir. Fizik- sel korumayı güçlendirmek için bir deprem uya- nsı sistemi, güvenlik alarm sıstemi uygulama- ya sokulmalıdır. Tanhsel yapılann ve müze bi- nalannın sismık dalgalara dayanıkhlığnnühen- disler tarafından ölçülmeli, uygun sergı ve sak- lama yerlen önerilmelidir. Su, elektrik, hava- landırma, doğalgaz kaynaklan deprem sırasın- da öncelıklı olarak kesilmelidir. Depremden son- ra binanın hasar tespitı yapılmalıdır. Statık ve güç- lendırme projeleri fiziksel koruma çerçevesin- de geliştırilmelıdir. Aluıacak önlemlerde müzenin binası kadar, içinde bulunan eserler düşünülmelidir. Böyle- likle potansiyel zarann ne boyutta olduğu da saptanmalıdır. Bir deprem sırasında bınalann ne kadar dayanabıleceğınilcimse garantı edemez. Ama en azmdan gereklı tasanmlarla, hayati za- rarlar en aza indirilebilir. Dikkat edihnesi gere- ken ana noktalardan biri de tavanlann ve ışık- landırma elemanlannın düşmesidir. Bunlann düşerek dığer eserlere zarar vermeleri önlen- melidir. Dolaplar duvara ya da yere sıkıca monte edi- lerek sabitleştınlmelidir. Bazı dolaplar da bir- binne bağlanmalı, böylece üst üste devrilmele- ri önlenmelidır. Dolapların ve raflann üstlerin- den düşerek eserlerin zarar görmelenni önle- mek için raflann önüne bariyerler yapıhnalıdır. Raflardaki eserler birbınnden ıyice aynlmalıdır. Mümkünse sallanmalanru engelleyici yapışkan- lar kullanılarak sabitlenmeli, birbirlerine çarp- malan önlenmelidir. Sergilenen ya da depola- nan eserler için önemine göre, "yerine kona- maz, önemü, değerti, yerine koaabffir" gibi lis- teler yapıhnalıdır. Yerine konamaz eserlerin ko- runması için özel koruma önlemleri alınmalıdır. Eserler, sarsıntılardan etkilenmemeleri için kö- pük, sünger, kumaş gibi malzemeler ile sıkıştı- nlarak, bağlanarak ya da sergileme esnasında bu- lunduklan zeminlere yapışrînlarak önlem alına- bilir Müzecilerin özverili gayretleri ile ancak eser- lerin sergilenmesınde ve envanter kayıtlannda birtakım önlemler alınabilir. Eserlerin envanter kayıtlan müzenin en önemli evraklanndandır. Bü- tün ana kayıtlar aynca mikrofihnler, video ka- yıtlan halinde de görsel malzeme olarak bulun- durulmalıdır. Müze tarafından bu kayıtlann kop- yalan çıkanhnalıdır. Kayıtlar ne kadar tamam olursa olsun, eğer tek kopya ise ve bu da fela- kette yok olduysa bir işe yararaayacaktır. Ese- rin bir köpYasının Kültür Bakanlığı'nın oluştu- racağı Ankara merkezli bir bilgi bankasında ve anlaşacağı bir bankanın kasasında topluca sak- lanması önemlidir. Müzelerde çahşanlann tümü- nün katılımıyla bir felaket planı oluşturulmalı- dır Oluşturulacak afet planı yazılı olarak tüm personelın yaranna sunuhnalı ve özel afet eğı- timi verilmelidir. Tarihsel yapılanmızı korumak için profesyonel bir koruma ve kurtarma grubu oluştunnalıyız. Bu bağlamda müze çahşanlan ile eğitimli uzman kişilerin örgütlenmesine ih- tiyaç vardır. Kültürel ve tanhsel değerleri gelecek kuşak- lara aktanrken yok olmasında, çoğu zaman do- ğal afetler değil, ilgisizlik, savsaklama (ihmal), bilgisizlik önemli etken olmaktadır. Deprem karşısında yapacaklanmız sınırlı olsa da bir bi- çimde önlem almaya çahşmak, beklemekten iyi- dir. Bedelini ağır hasarlarla ödediğimız 17 Ağus- tos depreminin üzerinden bir yıl geçti ve yeni deprem söylentileri gümdemde; bu durumda müzecilere pek çok görev düşmektedir. Tarih- sel ve kültürel geçmişimizi yansıtan saraylan- mızın, müzelerimizin korunması içuı hep birlik- te çalışmalıyız. Unutmamalıyızki korumak, dü- zeltmeye çahşmaktan daha kolay ve ekonomik- tir. Almanya'daki Aziz Nesin BEHZAT KEMAL ALTAY (1949 - ....) Seni hiç unutmayacağız Behzat abi. Sabırsız ve acar bir çocuk gibi içinde büyüttüğün umudu ve aşkı azimle ve inatla savunduğun değerleri asla unutmayacağız. Gözün arkada kalmasın. OAYANIŞMA DÜZCE İL ÖRGÜTÜ BEHZAT KEMAL ALTAY (1949-2000) 12 Kasım gecesi gönülden buluştuk Düzce'de. Dayanışmayı, paylaşmayı, dostluğu birlikte yaşadık. Uzun yolculuklara aktık düşlerimizde. Seninleyiz Behzat Ağbi, seninle... DAYANIŞMA GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ PakizeTURKOGLU Eğitimci "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eğitim ala- nuıdakigelişmeler" üstüne konuşmak için çağ- nldığım Almanya'da (20-27 Haziran 2000), il- ginç gözlemlerim arasında yer alan Aziz Ne- sin sevgisi beni son derece etkiledi. Tanığı ol- duğum bu anlamlı ilgiyi, ölümsüz yazanmızın aramızdan aynlışının 5. yüında (6 Temmuz 1995), ülkemize duyurmakta yarar görüyo- rum. Ahnan ve Türklerden bir grubun orada "Ne- sin Vakfi Destekkme DerneğiT 'nı kurduklannı ve Bülten-FONES admda bir dergi çıkardık- laruu biliyordum. Dergi bana da geliyordu. Amaçlan, maddi olanağı azalan "Nesin Vak- fi-ÇocukCenneti"nin giderine biraz katkı sağ- lamak, hem de bu yolla kültürel bir iletişim ya- ratmaktı. Bu güzel girişıme karşın Aziz Nesın'in Almanya'da böylesine el üstünde tutulduğunu bılmiyordum doğrusu. Oldenburg ve Bremen'de: İlk konuşmamı Oldenburg'da yaptım. Kalabalık olmamasına karşın gelenler, Türkiye'ye ve eğitim konusu- na ilgi duyan kişilerdi. Toplantıda Aknanlar da bulunduğu için üniversitede öğretim üyesi olan dil uzmanı Dr. Fritsche. konuşmamı Almanca- ya çevirdi. Türkçesi çok iyı olan bu Alman uz- manın da katkılanyla toplantı güzel geçti, il- ginç tartışmalar yaptık. Tartışmacılar. özelük- le Köy Enstitüleri ve Türkiye'nin yeni bir atı- lımı olan 8 yıllık eğitim üstüne yerinde soru- lar sordular, kendi yaklaşımlannı dile getirdi- 1er. Daha sonra Dr. Fritsche'nin Bremen Üniver- sitesi'nde görevli olan ve beni Oldenburg'a getirip konuk eden eşi Yıldız Fritsche, Bülten- FONES'leri ve demeğe üyelik formlannı çı- •^cardı, masalara koydu. Fazla bir şey de konuş- madı. Ama elden ele gitti dergi ve formlar. Kendileri üye olacaklar, başkalanna da vere- cekler. Eşi doktor olan ve Ankara DTCF çıkış- lı, Kıbnslı Naime Hanun da çok ilgili bu ko- nularla. Ikinci gün Bremen Üniversitesi'ndeki top- lantıda da öyle oldu. Yine benim programım- dan sonra "Nesin Vakfi Davaıuşma Derneği'' etkinliğine geçildi. Orada da elden ele gitti der- giler, formlar. Orada da konuyu herkes biliyor. Uzun anlatmaya gerek görülmüyor. Benim ko- nuşmamı da sunan Bremen Üniversitesi öğre- tim üyesi Prof. Dr. Klaus Liebe Harkort, der- neğin başkanı; iyi bir örgütçü, Istanbul Üniver- sitesi'nde Türkoloji doktorası yaparken tamş- mış Aziz Nesin'le. Vakfi kurarken asistanı gi- bi yardun etmiş. O da iyi biliyor Türkçeyi. Ön- ceden üye ohnayanlar formlannı aldılar. Öden- tilerini (aıdatlannı) ödediler. Arkadaşlanna vermek için de alanlar oldu. O arada Freiburg'a, Dr. Ayşe Özdemir'e de gitti bir zarf, gözümün önünde. Içmde dergi ve formlar var. O da "memnuniyetle" katılacak çalışmalara; daya- nışmayı çeyresine yayacak... Bu konuda başka ilginç bir güzelliği. gün- görmüş bir Ahnan kadın olan Maria'da göz- lemledim. Yatağunın başucunda Aziz Nesin'in güzel bir fotoğrafı var. Kocasıyla ikisinin ara- sında, hoş bir çerçeve içinde duruyor. "Bütün insanlann, yoksullann mutluluğu için çok ça- hşü.önemlibirIdşi o" diyorMaria. Eşi onu onay- lıyor. Sabahlan kahve içtiği fincandaNesiA'in adı var. "Bugün bu fıncanda içeyim Nesin'i an- makiçin'" diyor. Evlerine konuk geldiğinde, par- ti verditderinde, Nesin'inyapnklannı anlatıyor, dernek için destek istiyor. Hamburg'daki etkinlık ise Aziz Nesin'i an- ma toplantısı gibiydi. Derneğin Hamburg tem- silcisi LatifBe> düzenliyor orayı. Prof. Dr. Kla- us Liebe Harkort burada konuşmacı. Nesin'le ilgili kısa bılgı verdı önce, Türkçe konuşarak. Çoğunluğu genç olan katılımcılar, ilgiyle, duy- guyla dinlediler onu. Çalışma Ataşemiz, Ata- türkçü Düşünce Derneği Başkanı, öğretrnen- ler vb. kişiler de vardı. Bir de Nesin'in "Öde- nemeyenkr" şürini okudu, Prof. Harkort. Hak- lannı arayamadıklan için ünlü yazann "yüz- dealtnuşıaptal" dedıği halkına seslendiği; "Ey benim halkmı/Ey benim eli açık gözü kapa- hm_" diye uzayıp gıden başka vurucu bir şi- iriydi bu. Halkına olan borcunu ödeyemediği- ni anlatıyordu. Ara yerde şair bir genç kız, duy- gu yüklü bir şiirini okudu. Program bitiminde başımızı çevirdiğimizde önde bir kadın öğretmen, ortada bir genç kız gözlerini süiyordu. Böyle bir duygulanma, kül- türel etkileşimin ne büyük gücü olduğunu gös- teriyor insana. Öğretmen Türkiye'den gitmiş, belki Nesin'i çok okumuş, sevmiş olabilir. Ama genç kız, ora doğumlu, orada yetişmiş ikinci kuşaktan bıri gibi görünüyor. Daha da derin bir duyarlılık ve bilinç ohnalı ondaki. 2^aten ora- daki "ikmci kuşak" denen kesımle ilgili çok olumlu izlenimler edindim. Bremen Üniversi- tesi çıkışlı genç öğretmen Perihan Çepne'yi, aym üniversiteden Songül Seyiüer'i, Olden- burg'dan Mehmet Avcı'yı, bana soru soran gençleri ve başkalarını tanıyınca, özellikle Hamburg'daki genç topluluğu görünce, "Yaşa- sın ikinci kuşak, yaşasın gençler" demek geçti içimden. Daha güzel bir haber Berlin'den; orada da Türk ve Almanlardan bir grup eğitim adamı ve öğ- retmen, bir okula Aziz Nesin'in adının verü- mesini öneriyorlar. Öneri yetkililerce sıcak kar- şılanmış. Araya tatil girmiş, ama onlar ilgili yer- lerle göriişmeJerini, temaslannı sürdürüyorlar. Olumlu sonuç alacaklarmı düşünüyorlar. Onun adı Türkiye'de de kimi yerlere veril- mektedır. Ama Almanya'da bir okula Aziz Ne- sin adının verilmesınin gündemde olması, or- tak bir kültürel u çıkanna~dır. Böyle bir yak- laşım, toplumlararası, uluslararası, insanlara- rası ilişkiyı, anlaşmayı, uzlaşmayı, banşı ve kültürel iletişimi, demir leblebi ömeği siyasal pazarlıklardan daha iyi sağlar, kanımca. PENCERE bısaf!.. Yeni yargı yılı açıldı. Ecevrt törene katılmadı. Başbakan'a sordular: - Neden?.. Yanıt: - Hükümetin çalışma temposunu bütün dünya al- kışlıyor. Bu tempoyu tutturmak için benim zamanı- mı çok tutumlu kullanmam gerekiyor. Törene bu yüzden katılamadım, özel bir nedeni yok. Ecevit doğruyu mu dile getiriyor?.. Yoksa törenden özellikle mi kaçtı?.. Ama, sonuçta hs(klı!.. Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un 115 sayfalık nutku çekilir mi?.. • Çarpıklık nerede?.. Sami Selçuk özel bir toplantı düzenler, isteyen ge- lir, isteyen gelmez, isteyen konuşmanın sonunu bek- lemeden çeker gider; ama, resmi bir törene meta- zori katılan devlet erkânını yakalamışken canlarına okumak doğru mu?.. Ölçüye, endazeye, görgüye, nezakete, resmiyete sığar mı?.. Sami Selçuk Cumhuriyet'in eski yazandır, ikinci say- faya gönderdiği yazılann iki buçuk daktilo sayfasını geçmeyeceğini bilirdi. 115 sayfa ne demek?.. Doçentliktezimi?.. Konferans mı?.. Yargıtay Başkanı'nın çevresinde kendisini uyara- cak bir sağduyu sahibi yok mu?.. • Bilgiçlik.. Seçmecilik.. Eskiler bilgiçlik taslamaya 'malumatfürvşluk' der- lerdi. Ya seçmecilik ne?.. Bir yazı ondan bundan şun- dan alıntılaria şişirilip 'eklektik' bir içeriğe dönüşür- se, 'seçmeci' bir yöntemle yazılmış demektir; 115 sayfalık nutuk doçentlik tezi olsaydı, bilimsel tutar- lılığı eksik diye reddedilirdi. Binbir ünlüden binbir özdeyiş aktanmının Yargrtay'ın açış yılı konuşmasın- da ne işi var?.. Ünlü öyküdür, sanatçıya sormuşlar: - Nasıl heykel yaparsın ?.. - Bir taş alınm, demiş, fazlalıklan atanm, heykel olur. Sami Selçuk gücenmesin, 115 sayfayı beş on sayfaya indirebilirdi ve diyeceğini de eksiksiz söy- lemiş olurdu. Türkiye'de bir travma yaşanıyor, herkes bundan payını alıyor, değerler ve ölçüler kargaşasında toz- koparan fırtınası, adaletin üst düzeyinde bile sap ile samanı birbirine kanştınyor. • Yargıtay Başkanı diyor ki: - Kurucu Meclis isterim.. Topla bakalım!.. Yargıtay Başkanı diyor ki: - AB'ye girelim!.. • > SananeL Kimi yurttaş AB'ye girmek ister, kimi istemez, ki- mi siyasi parti AB'yi ister, kimi istemez; Avrupa'da bu konuda halkoyuna başvuruluyor; Türkiye'de bir yargıtay başkanı neden bu siyasal konuya el atı- yor?.. . Açış nutkunu 115 sayfaya tırmandırmak için mi,?.r. Sayın Sami Selçuk sanınm laik, demokrat, cum- huriyetçi bir hukukçu; ama, düşünsel soyutlamala- nn karmaşasına dalmış, nutuk atmanın tadını ma- kamından yararlanarak çıkarmak istiyor. Çıkarsın bakalım!.. CumhuHyet k ı t a p 1 a r ı Üstün Akmen VEEE PERDEEE••• BU KJTAP, HJÇBJR DER6İ YA DA flAZETEN/N "ÇOK SATANUR" LKTESİNE 6İRMEYECEK. fiİREMEVECEK, ÇÜNİCÜ BU KİTAP SfZE ÖZEL... MERAKLISINA... İ î . 1999-2000 sezonunda ızlenebılen hyatro oyuntarı, opera, bale, operet ve dinlelilerle ilgili elestin ve değerlen<}trmelerdefi bir demel Bir anlamda, sahne sanatfarındali! önemli eksıklığe konulan ilk hjğlg.. izleyici koftuğuna konon sahne tozlarının bırilumi... ^ kitap kulübti Çağ Pazorfama A Ş TıiHtocağr Cod No 39/41 |3«334t Coğaloğlu-lstanbul TeL (0.212) 51401 96 Fviüi ?noo B^ugûn depremin Profesyonel göntillülerimiz hâlâ depremzedelerin yanında! Körfez-Yarımca Yeniköy Prefabriklerinde 75OO kişi yaşıyor. Çağdaş Yaşam Reuters Rehabiötasyon Merkezi'nde çalışanlar, buradaki gençlere Üniversiteye Hazırlık ve Etüd dersleri düzeniemek istiyor ve bu işi yürütecek gönüllüler arıyorlar. Belll günlerde gelip bu desteği verecekler için iletişim tetefonu: Mine Barias O (216) 418 79 71 Yardıtnbnne içiır <D212) 292 87 27 - 292 08 01 (Iş gunlerı saai 10 OOn 7 OO arosı)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle