Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2000 SAU
HABERLER
DUNYADA BUGÜN
ALİ StRMEN
Quo Vadis CHP?
0 meydanı ilk gördüğümde, tüylerim diken di-
ken olmuştu. Çepeçevre devlet kuruluşlanna ait
izlenimi veren bir örnek binalarla çevrili, daire
biçimindeki meydana ilk gelişimdi, ama onu
daha önce görmüştüm. Hem de en ince aynn-
tısına kadar...
Kimine çok olur, kimine yaşamında bir ya da
birkaç kez. Ama bu "deja vu ", "daha önce gör-
mûştüm" duygusu insanın gerçekten tüylerini
ürpertir.
Dün sabah gazeteleri açtığımda, aynı duygu-
yu yaşattı bana CHP.
Mersin'de, merkez ilçe örgütünde, bazı il ve
merkez ilçe yöneticileri, yapılacak olan kong-
relerde etkili olmak için kendi yandaşlannı yığ-
ma biçimde üye yazdırmışlar, üyelik formunda
hepsinin aynı adres ve telefon numaralanna
bağlı olmalan dikkati çekmiş.
Fikri Sağlar'ın itirazı üzerine meseleye Ge-
nel Başkan Altan Öymen el koymuş ve Genel
Sekreter Tartıan Erdem'in yaptığı araştırma ile
verdiği rapora dayanan Genel Başkan, sahte-
cilJk yaptıklan anlaşılan il ve ilçe yöneticılerinin
görevden alınmasını istemiş, ama bu istek Mer-
kez Yönetim Kurulu tarafından geri çevrilmiş.
Bu olayı ilk kez duymanıza rağmen sizde de
aynı deja vu, daha önce görmüştüm duygusu
uyanmadı mı?
• • •
Son seçimlerde büyük bir bozguna uğraya-
rak barajın altında ve TBMM'nin dışında kalan
CHP'de bu ve benzeri haberler ne yazik ki kim-
seyi şaşırtmıyor.
Naylon üyeler, delegeağalan hegemonyasın-
da olan ve Deniz Bey kliğinın yönetimindeki
CHP, bu oyunlar ile tarihinde ilk kez parlamen-
to dışında kaldı.
Son kurultaylannda Altan öyrhen'i genel baş-
kanlığa getiren delegelerin artık akıllannın baş-
lanna geldiği düşünülmüştü.
öymen ile Erdem ikilisi, kimilerinin özlemleri-
ne yanıt verecek olan, gösterişli, bol nutuklu, çı-
kışlaria dolu muhalefet yöntemini benimseme-
dikleri için eleştirildiler.
Ama onlar, bütün partilerimiz ve özellikle de
CHP için artık kaçınılmaz hale gelmiş olan ye-
niden yapılanmayı oluşturmanın çabası içinde
üye kayıtlannı yeniliyor, partiyi "okus pokus"
çizgisinden çağdaş, demokratik bir sosyal de-
mokrat yapıya çekmeye, kadrolan gençleştir-
meye, geniş kitleleri kucaklamaya, gerçek üye-
lörden oluşan partinin tabanını eğitmeye, yeni
ve çağdaş bir tüzük oluşturmaya çalışıyoıiardı.
Parlamentoda gerçek bir muhalefetin olma-
masının sıkıntılannı yaşayarak görenler de bu
yeni yapılanmadan umutlanıyoriar, hiç değilse,
getecek seçimlerden sonra oluşacak parlamen-
tonun, Türkiye'nin 21. yüzyılda gereksinim duy-
duğu yapılanmayı oluşturacak bir partiyi bağ-
nnda barındıracağını düşünüyoriardı.
•••
Ama CHP'de yeni ekibin çabalannın sonuç
vereceğini düşünenler, büyük bir karamsarlığa
düşmek üzeredirler.
Çünkü örgütten gelen haberler, bir yandan
eski kötü alışkanlıklann sürdüğünü, öte taraftan
da partiyi barajın altına getirmiş olan ve örgütü
devraldığı günden başlayarak küçülten Deniz
BaykaPın yeniden CHP'nin başına geçmek için
ısınma tuıîanna başladığını görüyoriar.
CHP'nin yeni yapılanmasına umut bağlayan-
lar, şimdi daha önce çok gördükleri sahnelerin
yinelenmesiyle bu partinin nereye gittiği soru-
sunu soruyorlar.
CHP'de neler olacağına bu partinin üyeteri
karar verir. Buna kuşku yok.
CHP'nin sandıkta ne olacağına ise seçmen
karar verecektir.
Ve seçmen, bu bilinen yöntemlere, Deniz
Bey'in klikçiliğine karşı olduğunu kaç kez oyla-
nyla ortaya koydu.
En sonunda, iyi kavranmayan tavnnı daha da
açık biçimde belirleyip partiyi barajın altına bı-
raktı.
CHP'nin kurultay delegeleri, kendi tercihleri
ile potansiyel seçmenin tercihlerinin son za-
manlarda sürekli çelişmekte olduğunu görmü-
yoriar mı?
Deniz Bey, kurultay kazanıp partinin yeniden
başına gelirse CHP seçim kazanabilecek mi?
Seçmene "istemem" dediğini, "lamı cimiyok,
bunu a/, yersen yersin, yemezsen sen bilirsin
arkadaş!" diye ısrarla yutturmaya kalkmanın
başanlı sonuç vereceğini düşünmek ne denli
doğru bir davranıştır dersiniz?
Şeftali olayı' büyüyor
'Bakan Durmuş başına
ve Ata'ya hakaret etti'
tstanbulHaberServi-
S-Hekimler, Sağlık Ba-
kanı Osman Durmuş'a
ateş püskürüyor. He-
kimler, Bakan Dur-
muş'nn bir gezisi sıra-
sında söylediği "Şeftaü
yerfcenfotoğrafimıçek-
meyin, yoksa sizi Tiirk
bejdmkrineemanetede-
rûn" sözleriyle hem
kendilerine hem de Ata-
tûrk'e hakaret ettığinı
belirttiler. Istanbul Ta-
bip Odası Yönetim Ku-
nılu üyesi Turgut Ada-
tepe, "Bakan'mistifaet-
mesini istiyoruz. Bu ola-
na kadar çalışacağız"'
dedi.
Istanbul Tabip Odası
Yönetim Kurulu, Sağlık
Bakanı Osman Dur-
muş'un gaflanyla ilgili
bir basın toplantısı yap-
tı. ÎTO Yönetim Kurulu
üyesi Dr. Rıfat Yücel,
Durmuş'un bu sözüyle
hekimleri olduğu kadar
"Beni Türkhekiınlerine
emanet edin" dıyen Ata-
türk'ü de alaya aldığını
belirtti.
Hekimlerin Sağlık
Bakanı'na artık taham-
müllerinin kalmadığını
vurgulayan Yücel,
"Başbakan Bülent Ece-
vıt'e sesleniyoruz. Sağhk
Bakanı, buciddigöre%ve
sorumluluğu taşıyama-
nıaktadır. Lütfen gereği-
ni yapınız. Sağlık Baka-
nı, bütün ohunsuzlukla-
ra karşuı özveriyle çab-
şan hekimlerden derfaal
özür dilemendir" diye
konuştu.
Rauf Denktaş ve Glafkos Klerides'ten önce Güney ve Kuzey Kıbnslı sendikacılar anlaştı:
Bd tophımhı federe yönetimALİER
Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti
(KKTC) Cumhurbaşkanı Rauf Denk-
taş ve Kıbns Rum Kesimi Cumhurbaş-
kanı Glafkos Klerides arasmda yıllar-
dır süren toplumlararası görüşmelerde
kayda değer bir gelişme sağlanamaz-
ken Ada'nın iki kesimindeki çalışanla-
nn büyük bölümünü temsil eden sen-
dikacılar, çözüm için aynı görüşleri sa-
vunuyor. Kıbns Türk Amme Memur-
lan Sendikası(KTAMS) Genel Başka-
nı Ali Seylani. Ada halkı için en iyi çö-
zümün iki toplumlu federal bir yapı ol-
duğunu belirtirken Güney Kıbns Rum
Kesimi Kamu Çalışanlan Sendikası
(PASYDY) Genel Sekreteri Glafkos
Hadjıpeirou, iki toplumlu, ekonomik
değerlerini paylaşan, birleşik bir dev-
let modeli istediklerini anlattı. Hadjı-
peirou, AB üyeliğinin Ada'da kalıcı bir
banş için en önenüi güvence olacağı-
nı sa\aındu.
KESK'in, 1 Eylül Dünya Banş Gü-
nü nedeniyle düzenlediği sempozyuma
katılmak üzere tstanbul'a gelen Güney
ve Kuzey Kıbnslı sendikacılar, banş
için geliştirdikleri çözüm önerilerini
Cumhuriyet'e anlattılar. "Ozgür Fo-
rum" adıyla düzenledikleri ortak top-
lantılarda kalıcı banş için ortak öneri-
ler oluşturduklannı anımsatan sendi-
kacılar, halkın büyük bölümünün tem-
sil edildiği bu forumlarda çözüm için
ortak paydada buluşmanın önemine
dikkat çektiler.
KKTC'deki memurlann büyük bölü-
münü temsil eden KTAMS Genel Sek-
reteri Ali Seylani, Güney Kıbnslı sen-
dikacılar ve sivil toplum örgütleriyle
birlikte 1995 ve 1999'da gerçekleştir-
dikleri forumlarda iki bölgeli, iki top-
lumlu federal bir devlet yapısı için an-
laşmaya vardıklannı ve Kuzey Kıbns
solunun bu görüşünü koruduğunu söy-
ledi. Forumlarda her iki toplumun eşit
sayıda delege ile temsil edildiğini ifa-
de eden Seylani, vanlan ortak görüşle-
rin Rum kesimindeki sivil toplum ör-
gütlerince de paylaşıldığını vurguladı.
Denktaş ve Klerides'üı aynı ekolün
temsilcisi olduklannı ve uzlaşmacı ol-
madıklannı savunan Seylani, federal
modelin uygulanmaya başlanmasın-
dan 10 yıl sonra elde edilecek sonuç-
lann olumlu olması durumunda iki
toplum arasındaki ilişkilerin daha da
yakınlaşhnlabileceğini kaydetti.
Güney Kıbns'taki toplam 13 bin me-
murun yüzde 95 'ini temsil eden PASY-
DY Genel Sekreteri Glafkos Hadjıpe-
irou da iki toplumun sıvıl toplum örgüt-
leriyle birlikte düzenlenen forumlarda
vanlan ortak çözüm önerilerinin öne-
mine dikkat çekti. Her iki toplumdaki
insanlann banş istediğini vurgulayan
Hadjıpeirou, Rum sivil toplum örgüt-
leri olarak görevlerinin ortaya prensip-
lerkoymak olduğunu ve politikacılann
görevinin ise bu prensipler doğrultu-
sunda çözüm üretmek olduğuna inan-
dıklannı anlatti. Ada'da yaşayan herke-
sin insan haklannın güvenceye alındı-
ğı, sosyal güvenliğin sağlandığı, her
tür olanaktan eşit yararlanabildiği bir
model istediklerini ifade eden Hadjıpe-
irou, iki toplumlu, ortak ekonomiye sa-
hip birleşik bir devlet modeli öngör-
düklerini kaydetti.
Yetki tartısması
Ecevit .„.
kavgadan
habersiz
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Başbakan
Büfcnt Ecevit, yaklaştk 1
aydır gazetelerin sayfala-
nnı işgal eden kamu ban-
kalannın özelleştirilme-
siyle ilgili yetki kavgasın-
dan haberi olmadığını
söyledi.
Ziraat, Halk ve Emlak
bankalannın özelleştiril-
mesine ilışkın çerçeve ya-
sa çıkanlması, Dünya
Bankası'nın mali sektör
kredisinin önkoşuluydu.
Bu yasanın TBMM'den
çıkanlamaması üzerine
Dünya Bankası kredisi ey-
lül ayına ertelenmişti. Ha-
zine'den sorumlu Devlet
Bakanlığı, bu düzenleme-
nin alınan yetki yasası çer-
çevesinde kanun hükmün-
de kararname olarak çık-
ması için hazırlık yaptı.
Ancak, kararname tasla-
guıda kamu bankalaruıın
özeîleştirme sürecine üiş-
kin yetki Hazine'ye veri-
liyordu. Emlak Banka-
sı'nın bağlı olduğu
MHP'li Devlet Bakanı Fa-
ruk Bal her bankanın so-
rumlu olduğu bakan tara-
fından özelleştirme süre-
cine hazırlanması gerekti-
ğini savundu. Bu konuda
halen bir uzlaşma sağla-
namamış olması nedeniy-
le kamu bankalannın
özelleştirilmesine ilişkin
çerçeve düzenlemenin ka-
nun hûkmünde kararname
olarak da çıkanlamayaca-
ğı belirtiliyor.
Ecevit ise, kamu banka-
lannın özelleştirilmesiyle
ilgili 'bir nkanmanın far-
kuHİaolmadığuu' söyledi.
Ecevit, gazetecilerin bu
konuyla ilgili sorusu üze-
rine, "Hükümetin tutumu
ve orada bankacüık ala-
nında gerçekleştirilen re-
form, ülkemize bütün
dünyada yöneJen öoemi ve
değeriarturmaktadır. Öy-
ie bir durumla karşılaşa-
cağunızı sanmıyorum"
açıklamasını yaptı.
i V Jt
Okuyan, DtSK'i ziyaretinde
(
lş Güvencesi Yasa Taslağı'nı Bakanlar Knrulu'na sunacaklannı söyledL
Okuyan: Sendikalı işçi atılmayacak
Istanbul HaberSenisi - Ça-
lışma ve Sosyal Güvenlik Ba-
kam Yaşar Okuyan, 1952 yı-
lından beri çalışanlann gûn-
deminde iş güvencesi sorunu-
nun olduğunu belirterek,
"Hazuiadığunız, 'Iş Güvence-
si Yasa Taslağı'nı, perşembe
günö Bakanlar Kurulu gün-
demine getireceğiz. Sırfsendi-
ka>a üye olduğu için istençıka-
nlan işçiler bu ülkenin utanç
kaynağıdır. Hazııiadığunız
taslağuı yasalaşması haiinde
işçinin güvencesi sağlanacak"
dedi.
Okuyan, yeni seçilen DlSK
Genel Başkanı Süleyman Çe-
lebi ve DlSK Yönetim Kuru-
lu üyelerine kutlama ziyare-
tinde bulundu. DlSK'in Şiş-
li'deki binasını ziyaret eden
Okuyan, 50 yıldır emekçile-
rin gündeminde bulunan 3
haklı talepten "tşsiziik Sigor-
tası" ve "Kayrt dışı istihdamı
engefleyecek düzenlemeler
n
in
geçen yıl yasa haline geldiği-
ni ifade ederek, "Sıra iş gö-
vencesine gekti" dedi.
Cottarelli önlemleri acıkladı
IMF'denyeni
vergisinycdi
• Maliye Bakanı Sümer Oral'la görüşen IMF
Türkiye Masası Şefi Cottarelli, ekonomik
programın genel olarak rayında gittiğini, ama
"ince ayar gerektiğini" söyledi.
ANKARA (Cumhurivet
Bürosu) - Ekonomide
önlemler alınacağmı,
hükümet yerine Uluslararası
Para Fonu'nun (IMF)
Türkiye Temsilcisi Carkt
Cottarelli acıkladı. Cottarelli,
2001 yılı başında sona
erecek olan deprem vergisi
olarak bilinen vergileri telafı
edici gelir önlemleri
alınması gerektiğini
belirterek vergilerin
kalıcılaştınlacağı ya da yeni
vergilerin oluşturulacağının
sinyalini verdi. Cottarelli,
"lç talep hızlı şekilde arbyor.
Büyüme açısmdan iyi, ama
ekonomide ısınma riski var.
TÜFE rakamlan da fıkrimi
destekler niteliktedir ve bu
Hükümetin 'toplumsal uzlaşma' önerisi olumlu karşılanmadı
Konfederasyoıdar temkinli
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Başbakan Bülent Ece-
vit'in toplusözleşme görüşme-
lerinden önce yeniden günde-
mc getirdigi toplumsal uzlaş-
ma' önerisine işçi konfederas-
yonlan temkinli yaklaşıyor.
Türk-lş Genel Başkanı Bay-
ram Meral, konunun 8 Eylül
Cuma günü Sivil Girişim Plat-
formu'nda gündeme getirile-
ceğini beh'rtirken DlSK Genel
Başkanı Süleyman Çelebi, hü-
kümetin her sıkıştığında bu ko-
nulan gündeme getirdiğini,
Ecevit'in önerisini olumlu kar-
şılamadıklannı söyledi.
Başbakan Ecevit'in, 1978 yı-
lında. "Sendikalardan feda-
kârhkistiyoruz" diyerek dene-
meye çalıştığı 'toplumsal uz-
laşma' girişimi, terör hareket-
leri nedeniyle sonuca ulaşama-
• Türk-îş Genel Başkanı Bayram Meral, Ecevit'in
yeni arayışının hangi konulan kapsadığını tam
anlamıyla bilmediklerini belirterek "Bizim
kurallanmıza uyarsa kabul ederiz" dedi. DlSK
Genel Başkanı Süleyman Çelebi, hükümetin her
sıkıştığında bu konuyu gündeme getirdiğini ancak
işçilerin daha önemli sorunlan olduğunu söyledi.
mıştı. Türk-lş Genel Başkam
Bayram Meral, Ecevit'in yeni
arayışının hangi konulan kap-
sadığını tam anlamıyla bilme-
diklenni belirterek "Bizim ku-
rallanmıza uyarsa kabul ede-
riz" dedi.
Meral, konunun toplusözleş-
me görüşmelerinin tıkanma
noktasına geldiği dönemde
gündeme getirilmesinin anla-
mı olmadığını belirterek öneri-
nin kendi istemlerini kapsama-
sı durumunda dikkate alacakla-
nnı söyledi.
DlSK Genel Başkanı Süley-
man Çelebi de, kendilerine he-
nüz öneri gelmediğini belirte-
rek hükümetin her başı sıkışti-
ğında bu konulan gündeme ge-
tirdiğini, ancak işçilerin daha
önemli sorunlan olduğunu
söyledi.
Çelebi, en kolay yolun bütün
sorunlan işçilerin sırtına yük-
lemek olduğunu dile getirerek
"Bannlan banka sorunlan
gündeme getirilsin. Kayıtdışı
ekoDomiyi nasıl kayrtiçine ala-
biKriz, bunlartaröşılsın. Bu so-
runlar çözülmedikçe böylesi
anlaşmalann yapıunası yararfa
ohnayacakar" dedi.
DlSK'in sivil girişimin top-
lantılanna katılmadığını anım-
satan Çelebi, diğer konfederas-
yonlann bu konudaki tutumla-
nmn kendileri için çok önemli
olmadığını, sivil girişim top-
lantısında alınacak kararlann
bu anlamda kendilerini ilgilen-
dirmediğini söyledi.
Çelebi, "ÜlkeyarannayapH
lacak her konuda adımunızı
atanz. Ancaköncelikle bu ülke-
de vurgun vuranlann peşine
düşülsün diyoruz. Kayıtdışı
ekonomi gibisorunlarçözülsey-
di bu konulann gündeme geti-
rilmesine gerek duyulmazdı"
dedi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcaHslar@yahoo.com
1968'li yıllann en ilginç tartış-
malan Marks'ın, Lenin'in,
Mao'nun yazdıkları üzerine
olurdu. örneğin Türkiye'de
önümüzdeki devrim adımı,
Milli Demokratik Devrim'miydi
yoksa Sosyalist Devrim mi?
Devrim stratejisi tartışmalan,
bir zamanlar Türkiye Sosyalist
Hareketi'ni ikiye bölmüştü.
O dönemde tezlerini kanıtla-
mak isteyen taraflar Lenin'in,
Marks'ın kitaplarını masanın
üzerine koyar, sayfalarını açar
ve başlardı okumaya. Marks
ve Lenin hayatta olmadıklan
için, onlann hangi tarafı des-
teklediğini bilmek de mümkün
değildi. Tek çare kitaplarına
yazdıklanydı. lşin ilginç tarafı
her iki taraf da kendi devrim
stratejisini haklı çıkarabilecek
alıntıları bulurdu Lenin ve
Marksta.
İyi Müslüman, kötü Müslü-
man tartışmasını izlerken
1968'lerdeki halimizi hatırla-
dım. Müslümanlığının hangi
türünün daha iyi olduğu arayı-
şı son yıllarımızın öne çıkan
moda konularından. Siyasi is-
lamın yükselişiyle ve 'irtica ge-
liyor' korkusunun yayılmasıyla
milletimizin Müslümanlığa olan
merakı da arttı. Bu meraktan
en çok yarariananlardan birisi
de Yaşar Nuri Oztürk oldu.
îyi Müslüman Kötü Müslüman
Öztürk, Atatürkçü Müslüman-
lann ihtiyaçlanna cevap veri-
yordu. Islamı, daha kabul edi-
lebilir yorumlarla açıklıyor,
dogmatik islam'a karşı, güler
yüzlü Islam'ı öne çıkanyordu.
Bu yorumlan sayesinde Ya-
şar Nuri Öztürk, bir dönem ül-
kemizin en önemli akıl vericisi
durumuna geldi. "Çağdaş ka-
dınlar ve erkekler" O'nun
önünde hazır ola geçiyoriar ve
kendilerine Müslümanlık tarifi
vermesini istiyorlardı. O da de-
rin ve engin dini bilgisiyle on-
lan irşat ediyordu. Zaman za-
man modem görünüşlü kadın-
lan ve erkekleri "bilgisiz ve ca-
hil" olduklan için azariamayı da
ihmal etmiyordu.
"İrtica tehdidi"n\n son dö-
nemde güncelleştirilmesiyle,
bu türden tartışmalar da gün-
demimizin ön sıralanna otur-
du. İyi Müslümanlık, kötü Müs-
lümanlık olur mu? Tabii ki olur.
Müslümanlığın da Marksizm
gibi çok farklı yorumlan var. Bu
nedenle mezhepler, tarikatlar,
cemaatler ortaya çıkmış. Her-
kesin kendi inandığı Müslü-
manlık ona göre en iyi Müslü-
manlık.
Laik Müslümanlar diyebile-
ceğimiz bir kesim de, konuya
daha reformcu bir şekilde yak-
laşıyor. Diğer mezhep ve tari-
katlardan farklı olarak Müslü-
manlığı hoşgörülü, koşullara
göre esnekiik gösteren bir din
olarak algılryor. Islam'ın da re-
forma uğrayabileceğini düşü-
nüyor. Kendi yaşamıyla, din
arasında bir bağlantı kurmaya
çalışıyor.
Islam'ın, dünyanın ve ülke-
mizin değişen koşullanna gö-
re daha esnek ve hoşgörülü
yorumlanmasına bir diyeceği-
miz olamaz. Zaten zaman için-
de İslamcıların da değişen
dünyaya ayak uydurduğunu,
uydurmak zorunda olduğunu
görüyoruz.
Düne kadar, "Sizi gidi Batı-
cılar" diye diğer partileri eleş-
tiren Erbakan'ın, bugün onlar-
dan daha çok Batı'yı savunur
hale gelmesi, hayatın getirip
dayattığı bir değişimin işareti.
Benzer çok sayıda ömek bu-
labiliriz.
Ancak bu tartışma sırasında
dikkat edilmesi gereken bir
nokta var. Müslümanlığın iyisi
de kötüsü de kamu alanının
meselesi değil. Bu konu sivil
alanın meselesi. Kamu alanın-
da islamiyetin ya da başka bir
dinin olmaması gerekir. Hiçbir
devlet kurumu, Müslümanlığın
hangi çeşidinin iyi olduğuna
ilişkin bir yorum yapmak ve
ona göre davranmak hakkına
sahip olamaz.
Bu ülkede çoğunluk Müslü-
man ve Sünni-Hanefı mezhe-
binden. Aleviler, Şafiler, Şiiler,
Katolik, Ortodoks ve Protes-
tan Hristiyanlar, Yahudiler de
bu ülkenin inanan nüfusu için-
de yer alıyor. Bir de Ateistter
var. Devlet, bu din ve mezhep-
ler içinde hangisinin daha iyi
olduğunu saptamak gibi bir
yetkiye haiz değil. Maalesef,
Diyanet Işleri Başkanlığı, bun-
ca farklılığı olan bir ülkede, bü-
tün yurttaşlardan alınan vergi-
lerie Sünni-Hanefîci bir kurum
olarak faaliyet gösteriyor. Bü-
tün uyanlara rağmen de bu
çizgi değiştirilmiyor.
Diyanet işlerini bir mezhebe
dayayarak bir yanlış tercih ya-
pan ve laikliği zedeleyen dev-
letin, ya devlet yetkililerinin,
Müslümanlığın hangisinin iyi
olduğu tartışmasına girmeleri
de daha büyük bir yanlış. Ben
bir yurttaş olarak Müslümanla-
nn inançlannı çağa uygun bir
şekilde yerine getirmelerini is-
teyebilirim ve bu konuda yo-
rumlar yapabilirim. Bu sivil bir
tercihtir.
Devletin ise iyi Müslümanı,
kötü Müslümanı ya da Müslü-
manlığı seçmek veya bu ko-
nuda tartışmalar yapmak gibi
bir işi olmaz. Din bir inanç işi-
dir. Kimin nasıl inanacağı her-
kesin kendi tercihidir. Başkala-
nnın hayatına karışmadıkça
herkes istediği gibi inanabilir,
istediği gibi ibadet edebilir.
Devletin görevi ise bu konuda
özgüriüğü sağlamak ve taraf-
sız davranmaktır.
Eğer, Müslümanlığı bütün
kamu hayahmızı etkileyen bir i-
nanç olarak kabul edersek,
bugünkü yönetime hâkim
olanlar değişince başka türlü
bir Müslümanlığı da yeni ge-
lenlerdayatabilir. Inancı, kamu
hayatının dışına, devlet işleri-
nin dışına çıkarmadığımız sü-
rece Islamcılann iktidar kavga-
sını da meşru kabul ederiz.
Çünkü onlar da en iyi Müslü-
manlığın kendilerininki olduğu-
nu düşünüyorlar. Laik bir dev-
letin dini olabilir mi?. Laik bir
devletin yöneticileri, kamu adı-
na inanç tercihleri yapabilir mi?
Yaparsa işin içinden çıkılmaz.
Bu da başka tür bir şeriatçılı-
ğa kapı açar.
alanda ince ayar gerekir''
dedi. IMF heyeti, dün
Hazine'de yürüttüğü teknik
çalışmalann ardından Maliye
Bakanı Sümer Oral'la
görüştü. IMF Türkiye
Masası Şefı Cottarelli,
programın genel olarak
rayında gittiğini, ama dikkat
edilmesi gereken dışalım ve
iç taleptekı artışa karşı "ince
ayar gerektiğini" söyledi.
Cottarelli, 2000 yılında gelir
alanmda iyi bir aşama
kaydedildiğini, 2001 yılında
özellikle harcamalar
üzerinde daha çok çaba
gösterilmesi gerektiğini
söyledi. Cottarelli, 2000
yılında bütçenin gelirler
kaleminde geçici vergilerin
etkili olduğunun
anımsatılması üzerine, "2001
yınnda bu kavıplan telafı
edki ek tedbuiere elbette
ihtiyaç olacaknr" dedk
Ancak, 2001 bütçesinin
aynntıları üzerinde
durmadıklannı, IMF
heyetinin şimdiki ziyaretinde
bu konulann
tamamlanmasınm mümkün
olmadığını söyleyen
Cottarelli, cari işlemler
açığıyla ilgili soru üzerine de
şöyle konuştu:
"Bu konu henüz net degiL
Artan petrol faturası
nedeniyle ithalat ile ihracat
arasındaki fark artnuşdr.
Fakat bunun geçici olup
olmadığma karar vernıek için
birkaç ay bekkyip rakamlan
görmemiz gerekir.
Enflas>onda ağustos ayı
TEFE artışı i\i durumda.
Son 15 yılın en düşük .
düzeyine ulaşılması
bekleniyor. Fakat iç talepteki
hızlı arnş nedeniyle oluşan
TtfFE'deki hızlı arnş, ince
ayar yapümasuu
gerektiriyor." Maliye Bakanı
Oral ise cari işlemler
dengesinin ilk 6 aylık
sonuçlannın yıl sonuna
doğru öngörülen hedefın
üzerinde olacağmı
gösterdığini, ancak ikinci 6
ayda bunun "tolere
edilebileceğini" düşündüğünü
belirtirken "O konuda neler
yapılabüır, hükümet olarak
üzerinde duracağE" dedi.
Deprem vergisi olarak
bilinen vergilerin
kalıcılaşünknasjyja ilgili bir
soru üzerine de "Öyle bir
kararhhğunız yok" yanıtını
veren Oral, Cottarelli'nin
geçici vergilerin
kaldınlmasının oluşturacağı
kayıplan telafı edici önlem
gerektiğini söylediğinin
anımsatıhnası üzerine, "Onu
hiç konuşmadık. Bu
CottareUi'nin de sorunu değiL
Türkiye'nin kendi
sorunudur" dedi.
Gazetecilerin bütçeyle ilgili
sorulanna yeni çalışmalann
henüz başladığı yanıtını
vermekle yetinen Oral, uzun
yıllardır faiz ve personel
bütçesi olarak bütçelerin
nitelendirildiğini, ancak
2001'den itibaren bu
özelliklerin geride
bırakıldığının görüleceğini
söyledi. Oral, progTamın
ödünsüz uygulanacağını
belirtirken sabırlı olunmasuıı
istedi.