25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2000 SAU HABERLER DUNYADA BUGÜN ALİ StRMEN Quo Vadis CHP? 0 meydanı ilk gördüğümde, tüylerim diken di- ken olmuştu. Çepeçevre devlet kuruluşlanna ait izlenimi veren bir örnek binalarla çevrili, daire biçimindeki meydana ilk gelişimdi, ama onu daha önce görmüştüm. Hem de en ince aynn- tısına kadar... Kimine çok olur, kimine yaşamında bir ya da birkaç kez. Ama bu "deja vu ", "daha önce gör- mûştüm" duygusu insanın gerçekten tüylerini ürpertir. Dün sabah gazeteleri açtığımda, aynı duygu- yu yaşattı bana CHP. Mersin'de, merkez ilçe örgütünde, bazı il ve merkez ilçe yöneticileri, yapılacak olan kong- relerde etkili olmak için kendi yandaşlannı yığ- ma biçimde üye yazdırmışlar, üyelik formunda hepsinin aynı adres ve telefon numaralanna bağlı olmalan dikkati çekmiş. Fikri Sağlar'ın itirazı üzerine meseleye Ge- nel Başkan Altan Öymen el koymuş ve Genel Sekreter Tartıan Erdem'in yaptığı araştırma ile verdiği rapora dayanan Genel Başkan, sahte- cilJk yaptıklan anlaşılan il ve ilçe yöneticılerinin görevden alınmasını istemiş, ama bu istek Mer- kez Yönetim Kurulu tarafından geri çevrilmiş. Bu olayı ilk kez duymanıza rağmen sizde de aynı deja vu, daha önce görmüştüm duygusu uyanmadı mı? • • • Son seçimlerde büyük bir bozguna uğraya- rak barajın altında ve TBMM'nin dışında kalan CHP'de bu ve benzeri haberler ne yazik ki kim- seyi şaşırtmıyor. Naylon üyeler, delegeağalan hegemonyasın- da olan ve Deniz Bey kliğinın yönetimindeki CHP, bu oyunlar ile tarihinde ilk kez parlamen- to dışında kaldı. Son kurultaylannda Altan öyrhen'i genel baş- kanlığa getiren delegelerin artık akıllannın baş- lanna geldiği düşünülmüştü. öymen ile Erdem ikilisi, kimilerinin özlemleri- ne yanıt verecek olan, gösterişli, bol nutuklu, çı- kışlaria dolu muhalefet yöntemini benimseme- dikleri için eleştirildiler. Ama onlar, bütün partilerimiz ve özellikle de CHP için artık kaçınılmaz hale gelmiş olan ye- niden yapılanmayı oluşturmanın çabası içinde üye kayıtlannı yeniliyor, partiyi "okus pokus" çizgisinden çağdaş, demokratik bir sosyal de- mokrat yapıya çekmeye, kadrolan gençleştir- meye, geniş kitleleri kucaklamaya, gerçek üye- lörden oluşan partinin tabanını eğitmeye, yeni ve çağdaş bir tüzük oluşturmaya çalışıyoıiardı. Parlamentoda gerçek bir muhalefetin olma- masının sıkıntılannı yaşayarak görenler de bu yeni yapılanmadan umutlanıyoriar, hiç değilse, getecek seçimlerden sonra oluşacak parlamen- tonun, Türkiye'nin 21. yüzyılda gereksinim duy- duğu yapılanmayı oluşturacak bir partiyi bağ- nnda barındıracağını düşünüyoriardı. ••• Ama CHP'de yeni ekibin çabalannın sonuç vereceğini düşünenler, büyük bir karamsarlığa düşmek üzeredirler. Çünkü örgütten gelen haberler, bir yandan eski kötü alışkanlıklann sürdüğünü, öte taraftan da partiyi barajın altına getirmiş olan ve örgütü devraldığı günden başlayarak küçülten Deniz BaykaPın yeniden CHP'nin başına geçmek için ısınma tuıîanna başladığını görüyoriar. CHP'nin yeni yapılanmasına umut bağlayan- lar, şimdi daha önce çok gördükleri sahnelerin yinelenmesiyle bu partinin nereye gittiği soru- sunu soruyorlar. CHP'de neler olacağına bu partinin üyeteri karar verir. Buna kuşku yok. CHP'nin sandıkta ne olacağına ise seçmen karar verecektir. Ve seçmen, bu bilinen yöntemlere, Deniz Bey'in klikçiliğine karşı olduğunu kaç kez oyla- nyla ortaya koydu. En sonunda, iyi kavranmayan tavnnı daha da açık biçimde belirleyip partiyi barajın altına bı- raktı. CHP'nin kurultay delegeleri, kendi tercihleri ile potansiyel seçmenin tercihlerinin son za- manlarda sürekli çelişmekte olduğunu görmü- yoriar mı? Deniz Bey, kurultay kazanıp partinin yeniden başına gelirse CHP seçim kazanabilecek mi? Seçmene "istemem" dediğini, "lamı cimiyok, bunu a/, yersen yersin, yemezsen sen bilirsin arkadaş!" diye ısrarla yutturmaya kalkmanın başanlı sonuç vereceğini düşünmek ne denli doğru bir davranıştır dersiniz? Şeftali olayı' büyüyor 'Bakan Durmuş başına ve Ata'ya hakaret etti' tstanbulHaberServi- S-Hekimler, Sağlık Ba- kanı Osman Durmuş'a ateş püskürüyor. He- kimler, Bakan Dur- muş'nn bir gezisi sıra- sında söylediği "Şeftaü yerfcenfotoğrafimıçek- meyin, yoksa sizi Tiirk bejdmkrineemanetede- rûn" sözleriyle hem kendilerine hem de Ata- tûrk'e hakaret ettığinı belirttiler. Istanbul Ta- bip Odası Yönetim Ku- nılu üyesi Turgut Ada- tepe, "Bakan'mistifaet- mesini istiyoruz. Bu ola- na kadar çalışacağız"' dedi. Istanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu, Sağlık Bakanı Osman Dur- muş'un gaflanyla ilgili bir basın toplantısı yap- tı. ÎTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Rıfat Yücel, Durmuş'un bu sözüyle hekimleri olduğu kadar "Beni Türkhekiınlerine emanet edin" dıyen Ata- türk'ü de alaya aldığını belirtti. Hekimlerin Sağlık Bakanı'na artık taham- müllerinin kalmadığını vurgulayan Yücel, "Başbakan Bülent Ece- vıt'e sesleniyoruz. Sağhk Bakanı, buciddigöre%ve sorumluluğu taşıyama- nıaktadır. Lütfen gereği- ni yapınız. Sağlık Baka- nı, bütün ohunsuzlukla- ra karşuı özveriyle çab- şan hekimlerden derfaal özür dilemendir" diye konuştu. Rauf Denktaş ve Glafkos Klerides'ten önce Güney ve Kuzey Kıbnslı sendikacılar anlaştı: Bd tophımhı federe yönetimALİER Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Rauf Denk- taş ve Kıbns Rum Kesimi Cumhurbaş- kanı Glafkos Klerides arasmda yıllar- dır süren toplumlararası görüşmelerde kayda değer bir gelişme sağlanamaz- ken Ada'nın iki kesimindeki çalışanla- nn büyük bölümünü temsil eden sen- dikacılar, çözüm için aynı görüşleri sa- vunuyor. Kıbns Türk Amme Memur- lan Sendikası(KTAMS) Genel Başka- nı Ali Seylani. Ada halkı için en iyi çö- zümün iki toplumlu federal bir yapı ol- duğunu belirtirken Güney Kıbns Rum Kesimi Kamu Çalışanlan Sendikası (PASYDY) Genel Sekreteri Glafkos Hadjıpeirou, iki toplumlu, ekonomik değerlerini paylaşan, birleşik bir dev- let modeli istediklerini anlattı. Hadjı- peirou, AB üyeliğinin Ada'da kalıcı bir banş için en önenüi güvence olacağı- nı sa\aındu. KESK'in, 1 Eylül Dünya Banş Gü- nü nedeniyle düzenlediği sempozyuma katılmak üzere tstanbul'a gelen Güney ve Kuzey Kıbnslı sendikacılar, banş için geliştirdikleri çözüm önerilerini Cumhuriyet'e anlattılar. "Ozgür Fo- rum" adıyla düzenledikleri ortak top- lantılarda kalıcı banş için ortak öneri- ler oluşturduklannı anımsatan sendi- kacılar, halkın büyük bölümünün tem- sil edildiği bu forumlarda çözüm için ortak paydada buluşmanın önemine dikkat çektiler. KKTC'deki memurlann büyük bölü- münü temsil eden KTAMS Genel Sek- reteri Ali Seylani, Güney Kıbnslı sen- dikacılar ve sivil toplum örgütleriyle birlikte 1995 ve 1999'da gerçekleştir- dikleri forumlarda iki bölgeli, iki top- lumlu federal bir devlet yapısı için an- laşmaya vardıklannı ve Kuzey Kıbns solunun bu görüşünü koruduğunu söy- ledi. Forumlarda her iki toplumun eşit sayıda delege ile temsil edildiğini ifa- de eden Seylani, vanlan ortak görüşle- rin Rum kesimindeki sivil toplum ör- gütlerince de paylaşıldığını vurguladı. Denktaş ve Klerides'üı aynı ekolün temsilcisi olduklannı ve uzlaşmacı ol- madıklannı savunan Seylani, federal modelin uygulanmaya başlanmasın- dan 10 yıl sonra elde edilecek sonuç- lann olumlu olması durumunda iki toplum arasındaki ilişkilerin daha da yakınlaşhnlabileceğini kaydetti. Güney Kıbns'taki toplam 13 bin me- murun yüzde 95 'ini temsil eden PASY- DY Genel Sekreteri Glafkos Hadjıpe- irou da iki toplumun sıvıl toplum örgüt- leriyle birlikte düzenlenen forumlarda vanlan ortak çözüm önerilerinin öne- mine dikkat çekti. Her iki toplumdaki insanlann banş istediğini vurgulayan Hadjıpeirou, Rum sivil toplum örgüt- leri olarak görevlerinin ortaya prensip- lerkoymak olduğunu ve politikacılann görevinin ise bu prensipler doğrultu- sunda çözüm üretmek olduğuna inan- dıklannı anlatti. Ada'da yaşayan herke- sin insan haklannın güvenceye alındı- ğı, sosyal güvenliğin sağlandığı, her tür olanaktan eşit yararlanabildiği bir model istediklerini ifade eden Hadjıpe- irou, iki toplumlu, ortak ekonomiye sa- hip birleşik bir devlet modeli öngör- düklerini kaydetti. Yetki tartısması Ecevit .„. kavgadan habersiz ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Başbakan Büfcnt Ecevit, yaklaştk 1 aydır gazetelerin sayfala- nnı işgal eden kamu ban- kalannın özelleştirilme- siyle ilgili yetki kavgasın- dan haberi olmadığını söyledi. Ziraat, Halk ve Emlak bankalannın özelleştiril- mesine ilışkın çerçeve ya- sa çıkanlması, Dünya Bankası'nın mali sektör kredisinin önkoşuluydu. Bu yasanın TBMM'den çıkanlamaması üzerine Dünya Bankası kredisi ey- lül ayına ertelenmişti. Ha- zine'den sorumlu Devlet Bakanlığı, bu düzenleme- nin alınan yetki yasası çer- çevesinde kanun hükmün- de kararname olarak çık- ması için hazırlık yaptı. Ancak, kararname tasla- guıda kamu bankalaruıın özeîleştirme sürecine üiş- kin yetki Hazine'ye veri- liyordu. Emlak Banka- sı'nın bağlı olduğu MHP'li Devlet Bakanı Fa- ruk Bal her bankanın so- rumlu olduğu bakan tara- fından özelleştirme süre- cine hazırlanması gerekti- ğini savundu. Bu konuda halen bir uzlaşma sağla- namamış olması nedeniy- le kamu bankalannın özelleştirilmesine ilişkin çerçeve düzenlemenin ka- nun hûkmünde kararname olarak da çıkanlamayaca- ğı belirtiliyor. Ecevit ise, kamu banka- lannın özelleştirilmesiyle ilgili 'bir nkanmanın far- kuHİaolmadığuu' söyledi. Ecevit, gazetecilerin bu konuyla ilgili sorusu üze- rine, "Hükümetin tutumu ve orada bankacüık ala- nında gerçekleştirilen re- form, ülkemize bütün dünyada yöneJen öoemi ve değeriarturmaktadır. Öy- ie bir durumla karşılaşa- cağunızı sanmıyorum" açıklamasını yaptı. i V Jt Okuyan, DtSK'i ziyaretinde ( lş Güvencesi Yasa Taslağı'nı Bakanlar Knrulu'na sunacaklannı söyledL Okuyan: Sendikalı işçi atılmayacak Istanbul HaberSenisi - Ça- lışma ve Sosyal Güvenlik Ba- kam Yaşar Okuyan, 1952 yı- lından beri çalışanlann gûn- deminde iş güvencesi sorunu- nun olduğunu belirterek, "Hazuiadığunız, 'Iş Güvence- si Yasa Taslağı'nı, perşembe günö Bakanlar Kurulu gün- demine getireceğiz. Sırfsendi- ka>a üye olduğu için istençıka- nlan işçiler bu ülkenin utanç kaynağıdır. Hazııiadığunız taslağuı yasalaşması haiinde işçinin güvencesi sağlanacak" dedi. Okuyan, yeni seçilen DlSK Genel Başkanı Süleyman Çe- lebi ve DlSK Yönetim Kuru- lu üyelerine kutlama ziyare- tinde bulundu. DlSK'in Şiş- li'deki binasını ziyaret eden Okuyan, 50 yıldır emekçile- rin gündeminde bulunan 3 haklı talepten "tşsiziik Sigor- tası" ve "Kayrt dışı istihdamı engefleyecek düzenlemeler n in geçen yıl yasa haline geldiği- ni ifade ederek, "Sıra iş gö- vencesine gekti" dedi. Cottarelli önlemleri acıkladı IMF'denyeni vergisinycdi • Maliye Bakanı Sümer Oral'la görüşen IMF Türkiye Masası Şefi Cottarelli, ekonomik programın genel olarak rayında gittiğini, ama "ince ayar gerektiğini" söyledi. ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Ekonomide önlemler alınacağmı, hükümet yerine Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Türkiye Temsilcisi Carkt Cottarelli acıkladı. Cottarelli, 2001 yılı başında sona erecek olan deprem vergisi olarak bilinen vergileri telafı edici gelir önlemleri alınması gerektiğini belirterek vergilerin kalıcılaştınlacağı ya da yeni vergilerin oluşturulacağının sinyalini verdi. Cottarelli, "lç talep hızlı şekilde arbyor. Büyüme açısmdan iyi, ama ekonomide ısınma riski var. TÜFE rakamlan da fıkrimi destekler niteliktedir ve bu Hükümetin 'toplumsal uzlaşma' önerisi olumlu karşılanmadı Konfederasyoıdar temkinli ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Başbakan Bülent Ece- vit'in toplusözleşme görüşme- lerinden önce yeniden günde- mc getirdigi toplumsal uzlaş- ma' önerisine işçi konfederas- yonlan temkinli yaklaşıyor. Türk-lş Genel Başkanı Bay- ram Meral, konunun 8 Eylül Cuma günü Sivil Girişim Plat- formu'nda gündeme getirile- ceğini beh'rtirken DlSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, hü- kümetin her sıkıştığında bu ko- nulan gündeme getirdiğini, Ecevit'in önerisini olumlu kar- şılamadıklannı söyledi. Başbakan Ecevit'in, 1978 yı- lında. "Sendikalardan feda- kârhkistiyoruz" diyerek dene- meye çalıştığı 'toplumsal uz- laşma' girişimi, terör hareket- leri nedeniyle sonuca ulaşama- • Türk-îş Genel Başkanı Bayram Meral, Ecevit'in yeni arayışının hangi konulan kapsadığını tam anlamıyla bilmediklerini belirterek "Bizim kurallanmıza uyarsa kabul ederiz" dedi. DlSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, hükümetin her sıkıştığında bu konuyu gündeme getirdiğini ancak işçilerin daha önemli sorunlan olduğunu söyledi. mıştı. Türk-lş Genel Başkam Bayram Meral, Ecevit'in yeni arayışının hangi konulan kap- sadığını tam anlamıyla bilme- diklenni belirterek "Bizim ku- rallanmıza uyarsa kabul ede- riz" dedi. Meral, konunun toplusözleş- me görüşmelerinin tıkanma noktasına geldiği dönemde gündeme getirilmesinin anla- mı olmadığını belirterek öneri- nin kendi istemlerini kapsama- sı durumunda dikkate alacakla- nnı söyledi. DlSK Genel Başkanı Süley- man Çelebi de, kendilerine he- nüz öneri gelmediğini belirte- rek hükümetin her başı sıkışti- ğında bu konulan gündeme ge- tirdiğini, ancak işçilerin daha önemli sorunlan olduğunu söyledi. Çelebi, en kolay yolun bütün sorunlan işçilerin sırtına yük- lemek olduğunu dile getirerek "Bannlan banka sorunlan gündeme getirilsin. Kayıtdışı ekoDomiyi nasıl kayrtiçine ala- biKriz, bunlartaröşılsın. Bu so- runlar çözülmedikçe böylesi anlaşmalann yapıunası yararfa ohnayacakar" dedi. DlSK'in sivil girişimin top- lantılanna katılmadığını anım- satan Çelebi, diğer konfederas- yonlann bu konudaki tutumla- nmn kendileri için çok önemli olmadığını, sivil girişim top- lantısında alınacak kararlann bu anlamda kendilerini ilgilen- dirmediğini söyledi. Çelebi, "ÜlkeyarannayapH lacak her konuda adımunızı atanz. Ancaköncelikle bu ülke- de vurgun vuranlann peşine düşülsün diyoruz. Kayıtdışı ekonomi gibisorunlarçözülsey- di bu konulann gündeme geti- rilmesine gerek duyulmazdı" dedi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcaHslar@yahoo.com 1968'li yıllann en ilginç tartış- malan Marks'ın, Lenin'in, Mao'nun yazdıkları üzerine olurdu. örneğin Türkiye'de önümüzdeki devrim adımı, Milli Demokratik Devrim'miydi yoksa Sosyalist Devrim mi? Devrim stratejisi tartışmalan, bir zamanlar Türkiye Sosyalist Hareketi'ni ikiye bölmüştü. O dönemde tezlerini kanıtla- mak isteyen taraflar Lenin'in, Marks'ın kitaplarını masanın üzerine koyar, sayfalarını açar ve başlardı okumaya. Marks ve Lenin hayatta olmadıklan için, onlann hangi tarafı des- teklediğini bilmek de mümkün değildi. Tek çare kitaplarına yazdıklanydı. lşin ilginç tarafı her iki taraf da kendi devrim stratejisini haklı çıkarabilecek alıntıları bulurdu Lenin ve Marksta. İyi Müslüman, kötü Müslü- man tartışmasını izlerken 1968'lerdeki halimizi hatırla- dım. Müslümanlığının hangi türünün daha iyi olduğu arayı- şı son yıllarımızın öne çıkan moda konularından. Siyasi is- lamın yükselişiyle ve 'irtica ge- liyor' korkusunun yayılmasıyla milletimizin Müslümanlığa olan merakı da arttı. Bu meraktan en çok yarariananlardan birisi de Yaşar Nuri Oztürk oldu. îyi Müslüman Kötü Müslüman Öztürk, Atatürkçü Müslüman- lann ihtiyaçlanna cevap veri- yordu. Islamı, daha kabul edi- lebilir yorumlarla açıklıyor, dogmatik islam'a karşı, güler yüzlü Islam'ı öne çıkanyordu. Bu yorumlan sayesinde Ya- şar Nuri Öztürk, bir dönem ül- kemizin en önemli akıl vericisi durumuna geldi. "Çağdaş ka- dınlar ve erkekler" O'nun önünde hazır ola geçiyoriar ve kendilerine Müslümanlık tarifi vermesini istiyorlardı. O da de- rin ve engin dini bilgisiyle on- lan irşat ediyordu. Zaman za- man modem görünüşlü kadın- lan ve erkekleri "bilgisiz ve ca- hil" olduklan için azariamayı da ihmal etmiyordu. "İrtica tehdidi"n\n son dö- nemde güncelleştirilmesiyle, bu türden tartışmalar da gün- demimizin ön sıralanna otur- du. İyi Müslümanlık, kötü Müs- lümanlık olur mu? Tabii ki olur. Müslümanlığın da Marksizm gibi çok farklı yorumlan var. Bu nedenle mezhepler, tarikatlar, cemaatler ortaya çıkmış. Her- kesin kendi inandığı Müslü- manlık ona göre en iyi Müslü- manlık. Laik Müslümanlar diyebile- ceğimiz bir kesim de, konuya daha reformcu bir şekilde yak- laşıyor. Diğer mezhep ve tari- katlardan farklı olarak Müslü- manlığı hoşgörülü, koşullara göre esnekiik gösteren bir din olarak algılryor. Islam'ın da re- forma uğrayabileceğini düşü- nüyor. Kendi yaşamıyla, din arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyor. Islam'ın, dünyanın ve ülke- mizin değişen koşullanna gö- re daha esnek ve hoşgörülü yorumlanmasına bir diyeceği- miz olamaz. Zaten zaman için- de İslamcıların da değişen dünyaya ayak uydurduğunu, uydurmak zorunda olduğunu görüyoruz. Düne kadar, "Sizi gidi Batı- cılar" diye diğer partileri eleş- tiren Erbakan'ın, bugün onlar- dan daha çok Batı'yı savunur hale gelmesi, hayatın getirip dayattığı bir değişimin işareti. Benzer çok sayıda ömek bu- labiliriz. Ancak bu tartışma sırasında dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Müslümanlığın iyisi de kötüsü de kamu alanının meselesi değil. Bu konu sivil alanın meselesi. Kamu alanın- da islamiyetin ya da başka bir dinin olmaması gerekir. Hiçbir devlet kurumu, Müslümanlığın hangi çeşidinin iyi olduğuna ilişkin bir yorum yapmak ve ona göre davranmak hakkına sahip olamaz. Bu ülkede çoğunluk Müslü- man ve Sünni-Hanefı mezhe- binden. Aleviler, Şafiler, Şiiler, Katolik, Ortodoks ve Protes- tan Hristiyanlar, Yahudiler de bu ülkenin inanan nüfusu için- de yer alıyor. Bir de Ateistter var. Devlet, bu din ve mezhep- ler içinde hangisinin daha iyi olduğunu saptamak gibi bir yetkiye haiz değil. Maalesef, Diyanet Işleri Başkanlığı, bun- ca farklılığı olan bir ülkede, bü- tün yurttaşlardan alınan vergi- lerie Sünni-Hanefîci bir kurum olarak faaliyet gösteriyor. Bü- tün uyanlara rağmen de bu çizgi değiştirilmiyor. Diyanet işlerini bir mezhebe dayayarak bir yanlış tercih ya- pan ve laikliği zedeleyen dev- letin, ya devlet yetkililerinin, Müslümanlığın hangisinin iyi olduğu tartışmasına girmeleri de daha büyük bir yanlış. Ben bir yurttaş olarak Müslümanla- nn inançlannı çağa uygun bir şekilde yerine getirmelerini is- teyebilirim ve bu konuda yo- rumlar yapabilirim. Bu sivil bir tercihtir. Devletin ise iyi Müslümanı, kötü Müslümanı ya da Müslü- manlığı seçmek veya bu ko- nuda tartışmalar yapmak gibi bir işi olmaz. Din bir inanç işi- dir. Kimin nasıl inanacağı her- kesin kendi tercihidir. Başkala- nnın hayatına karışmadıkça herkes istediği gibi inanabilir, istediği gibi ibadet edebilir. Devletin görevi ise bu konuda özgüriüğü sağlamak ve taraf- sız davranmaktır. Eğer, Müslümanlığı bütün kamu hayahmızı etkileyen bir i- nanç olarak kabul edersek, bugünkü yönetime hâkim olanlar değişince başka türlü bir Müslümanlığı da yeni ge- lenlerdayatabilir. Inancı, kamu hayatının dışına, devlet işleri- nin dışına çıkarmadığımız sü- rece Islamcılann iktidar kavga- sını da meşru kabul ederiz. Çünkü onlar da en iyi Müslü- manlığın kendilerininki olduğu- nu düşünüyorlar. Laik bir dev- letin dini olabilir mi?. Laik bir devletin yöneticileri, kamu adı- na inanç tercihleri yapabilir mi? Yaparsa işin içinden çıkılmaz. Bu da başka tür bir şeriatçılı- ğa kapı açar. alanda ince ayar gerekir'' dedi. IMF heyeti, dün Hazine'de yürüttüğü teknik çalışmalann ardından Maliye Bakanı Sümer Oral'la görüştü. IMF Türkiye Masası Şefı Cottarelli, programın genel olarak rayında gittiğini, ama dikkat edilmesi gereken dışalım ve iç taleptekı artışa karşı "ince ayar gerektiğini" söyledi. Cottarelli, 2000 yılında gelir alanmda iyi bir aşama kaydedildiğini, 2001 yılında özellikle harcamalar üzerinde daha çok çaba gösterilmesi gerektiğini söyledi. Cottarelli, 2000 yılında bütçenin gelirler kaleminde geçici vergilerin etkili olduğunun anımsatılması üzerine, "2001 yınnda bu kavıplan telafı edki ek tedbuiere elbette ihtiyaç olacaknr" dedk Ancak, 2001 bütçesinin aynntıları üzerinde durmadıklannı, IMF heyetinin şimdiki ziyaretinde bu konulann tamamlanmasınm mümkün olmadığını söyleyen Cottarelli, cari işlemler açığıyla ilgili soru üzerine de şöyle konuştu: "Bu konu henüz net degiL Artan petrol faturası nedeniyle ithalat ile ihracat arasındaki fark artnuşdr. Fakat bunun geçici olup olmadığma karar vernıek için birkaç ay bekkyip rakamlan görmemiz gerekir. Enflas>onda ağustos ayı TEFE artışı i\i durumda. Son 15 yılın en düşük . düzeyine ulaşılması bekleniyor. Fakat iç talepteki hızlı arnş nedeniyle oluşan TtfFE'deki hızlı arnş, ince ayar yapümasuu gerektiriyor." Maliye Bakanı Oral ise cari işlemler dengesinin ilk 6 aylık sonuçlannın yıl sonuna doğru öngörülen hedefın üzerinde olacağmı gösterdığini, ancak ikinci 6 ayda bunun "tolere edilebileceğini" düşündüğünü belirtirken "O konuda neler yapılabüır, hükümet olarak üzerinde duracağE" dedi. Deprem vergisi olarak bilinen vergilerin kalıcılaşünknasjyja ilgili bir soru üzerine de "Öyle bir kararhhğunız yok" yanıtını veren Oral, Cottarelli'nin geçici vergilerin kaldınlmasının oluşturacağı kayıplan telafı edici önlem gerektiğini söylediğinin anımsatıhnası üzerine, "Onu hiç konuşmadık. Bu CottareUi'nin de sorunu değiL Türkiye'nin kendi sorunudur" dedi. Gazetecilerin bütçeyle ilgili sorulanna yeni çalışmalann henüz başladığı yanıtını vermekle yetinen Oral, uzun yıllardır faiz ve personel bütçesi olarak bütçelerin nitelendirildiğini, ancak 2001'den itibaren bu özelliklerin geride bırakıldığının görüleceğini söyledi. Oral, progTamın ödünsüz uygulanacağını belirtirken sabırlı olunmasuıı istedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle