Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5EYLÖL2000SAU
14 J v U J L l U x i . kultur@cumhuriyet.com.tr
PORTAL DÎKMEN GÜRÜN
Aııadolu tumelerînden ııotlar"Ahmet Fehim Bey'in Haara]an"nı
yeniden okuyorum. Sanatçının 50 yıl-
lık tiyatro yaşamı Türk tiyatrosunun
dûnden bugüne kat ettiği uzun yolu ay-
dınlatan eserlerden biri. Tiyatro öğren-
cilerinin bu tür anı-kitaplanndan öğre-
necekleri çok şeyler var... Fasulyeciyan
kumpanyasından aynldıktan sonra olus-
turduğu ekibiyle Anadolu turnesine çı-
kan Ahmet Fehim Bey'ın yaşadıklan,
bugün turneye çıkan özel tiyatrolann
karşılasnklan manük dışı olaylardan hiç
de farklı değil. Kitabın bir yerinde,
-Çanakkak'ye gekiik, ilk oyunun afîş-
lerinideçütardık" diyor Ahmet Fehim
Bey. "Laküı daha oyun oynanuıdan,
hükümet tarafından men ediklik. Biz,
zavallı bir haJde kalnuşük. l ğradığı-
mız felaketin sebebini öğrenmek için
öteye beriye başvuruyor, müsaade ko-
parmakiçin türlü yoflara tnüracaat edi-
yorduk_" Olayın sonunu merak edi-
yorsanız; Ahmet Fehim Bey ve arka-
daşlannın oynayacaklan oyunun adı
"Kırmızı Köprü Vak'asT imiş. Rast-
lantı bu ya, o sıralarda şehrin çevresin-
de belediye tarafmdan yapılması gere-
ken, ama bir türlü yapılamayan bir köp-
rü projesi varmış. Askerler bakmış kı
belediye öyle oturuyor, işe el atmışlar
ve köprüyü kısa sürede yapıp bitirmiş-
ler, bir de üstelik kırmızıya boyamış-
lar! Belediye başkanı da kırmızı köp-
rüler arasında bir bağlantı kurarak Ah-
met Fehim Bey ve ekibinin "Kırmızı
Köprü Vak'aa" oyununu yasaklayı-
vermiş. Tabiı günler süren uğraşlar so-
nunda emir yüksek yerden gelmiş ve
topluluk perdesini açmış. Bu olay
1900'lü yıllann hemen başlannda ya-
şanıyor.
•••
26 Haziran 2000'de Cumhuriyet'te bir
yazı çıktı. "Emniyet'in temizeçıkanfr-
ğıtiyatro"başhklı bu yazı HadiÇaman
imzasını taşıyordu. Çaman, özelde Ye-
ditepe Oyunculan'nın, genelde tüm
özel tiyatrolann Anadolu tumesi sıra-
sında karşılaştıklan çağdışı bürokratık
engellere değinıyordu. Turneye çıkacak
sanatçılann sabıka kayıtlannın istenme-
si, gidilecek il ve ilçelerde oyun met-
ninin bir "yetkfli" tarafından önceden
incelenerek onaylanması, perde açmak
için gerekli iznin neredeyse son daki-
kaya kadar bekletilmesi ya da hiç ve-
rilmemesi gibi... Hadi Çaman, sadece
tstanbul'da degil, Ankara, Izmir, Bur-
sa gibi kentlerde de oynamış olan "Ke-
lebekler Özgürdür'' adlı eserle bu yıi
Doğu Anadolu turnesine çıkıyor. Sa-
natçılann sabıka kayıtlan, temız kâ-
ğıtlan biryana; Yeditepe Oyunculan Ur-
fa, Mardin, Nusaybin, Şırnak gibi il ve
ilçelerde gösterim izinlerinin çok geç
verilmesi nedeniyle ya da "Sia koru-
yacak yeterii elemanımız yok"(Nusay-
bin) gibi gerekçelerlehaylı zorlanıyor
ve maddi vernanevi zararla dönüyor Is-
tanbul'a. "Üzerinde aylarca uğraşOğı-
mız bir oyun metninin gklikn yörenin
mfilki amiri tarafindan bir okuyuşta
yonımlanması ve onay alması ya da
reddedilmesi inanılmaz bir olay" di-
yor. Onayın da genelde bılet satışına za-
man tanımayacak denli geç verilmesi,
Çaman'ın üzerinde durduğu bir başka
nokta. "Bu nedenlerie furne, zorunlu
olarak masraflannıyüklenmekzoniD-
da kaküğun turistik bir geziye dönüş-
tû" diyor Çaman ve ekliyor, "Devletin
sanatçıya potansiyelsuçhı gözüylebak-
maanı anlamıynmm"
Hadi Çaman'ın yazısı okundu. Sa-
nınm unutludu. Basın, televizyon ve en
önemlisı tiyatro kuruluşlan bu olay
üzerinde durmadılar. Tepkisiz kalındı.
Aslında işin üzücü yaru, yıllardır ben-
zeri olaylann yaşanıyor ve yıllardır
tepkisiz kalınıyor olması.
• • •
TODER Başkanı Göksel Kortay ko-
nuyla ılgili olarak bır anısıru aktanyor.
1967 yılında Donnen Tiyatrosu ile çık-
tıklan bir turnede güney kıyılannda
bir tatil kasabasında yaşadıklan çirkin
olayı anlatıyor: "Saym Turgut Ozak-
man'ın' Paramparça' oyununu sergüe-
yeceğiz. Kuliste Nevra-Metin Serezn,
Nikos
Kazancakis'in
ünlü romanı
Zorba'yı, Mikis
Theodorakis'in
müziğiyle baleye
uyarlayan Macar
koreografGabor
Kevehazi, 55
dansçı, 45 kişilik
Macar Devlet
Korosu ve 6
kişiden oluşan
Sirtos Buzuki
Orkestrası ile
Istanbul'a geldi.
Dokuz yaşından
beri dans eden
Kevehazi,
koreografı
yaparken
izleyicilerin,
baleyi ilk anda
anlamasının ön
planda olması
gerektiğini
belirtiyor.
'Uzun vadedei^eyidyikandanmazısınız!'
LEMAN Y1LMAZ
Nikos Kazancakis'in ünlü
romanından, Müds Theodo-
rakis'in müziğiyle, Macar ko-
reograf ve dansçı Gabor Ke-
vehazitarafindan baleye uyar-
lanan "Zorba", 5-9 Eylül ta-
rihlerınde Cemil Topuzlu
Açıkhava Sahnesi'nde sergi-
lenecek. Macar Devlet Bale-
si tarafindan sahnelenen bale-
de 55 dansçının yanı sıra, 45
kişilik Macar Devlet Korosu
ve 6 kişiden oluşan Sirtos Bu-
zuki orkestrası da yer ahyor.
Kevehazi'yle "Zorba" ve dans
sanatı üzerine söyleştik.
- Sizi tanryabilir miyiz?
GABOR KEVEHAZt-
Dansa 9 yaşında, o zamanki
Macar Dans Sanat Okulu'nda
başladım. Bıryıl Leningrad'da
okudum. Sonra da çeşitli top-
luluklarda dans ettiın. 24 kez
Japonya'ya. 5 kez Amerika'ya
gittim. Londra'da dans ettim.
Moskova'da Bolşoy Bale-
si'nde, daha sonra Avustur-
ya'da, Paris'te sahneye çıktım.
Üd yıl boyunca da Norveç Kra-
liyet Balesi'nin üyesiydim. Şu
anda koreografi olduğum Ma-
car Devlet Balesi'nin 4 yıl bo-
yunca direktöriüğünü yaptım.
Şımdikı dırektörümüz Gyula
Harangozo. Şu anda Dans Sa-
nat Okulu'nda öğretmenlik
yapıyorum. Aslında on yıl ön-
ce aktif dansı bıraktım. Bu rol
için yeniden dans etmeye baş-
ladvm
- Dansçı ve koreograf ola-
rak bu projenin icinde yer al-
mak zor olmadı mı?
KEVEHAZİ- Evet çok çok
zor oldu. Çok iyi bir asistanım
var. Bana çok yardımcı oldu.
Zorba'da iki kadro ile çalışı-
yoruz. Istanbul'da da iki ayn
kadro sahneye çıkacak. Diğer
grup sahneye çıktığı zaman
biraz olsun dışandan seyretme
firsatım oldu. Bir de video çok
yardımcı oluyor. Sahneye çı-
kabihnek için yeniden forma
girdim. Buda pekkolay obnu-
yor. Bir gösterinin içinde bu-
lunmakla aynı gösteriyi dışa-
ndan seyretmek çok farklı.
- Birromanı dans dilryleyo-
rumlamak nasd bir sûreçti ?
KE VEHAZt - Öncelikle iz-
leyicilerin ılk anda baleyi an-
laması önemliydi. Kıtabı oku-
muş insanlar anında anlasın
VVflliam Forsythegibi ünlü ko-
reografların eserleri de yer ah-
yor. Pamuk Prenses, Kuğu Gö-
lü, Giselle, Uyuyan Güzel,
Don Kişot gibi tüm klasik eser-
leri de sahneliyoruz. Toplu-
luk 120 kişilik. Buraya sade-
ce yansı, 60 kişi geldi.
- "Zorbaw
da dört ana ka-
raktervar.Bukarakterlerisah-
nede canlandınrkea oyuncu-
hıkteknîlderindendeyaranan-
dınıznu?
KEVEHAZİ- Dansçüan-
mız çok iyi bir eğitim aldı.
Dans Sanat Okulu'nda sade-
ce folklor, dans tarihi, dans
tekniği gösterümiyor. Aynı an-
da oyunculuk konusunda ders-
ler de var. Bizde solo dans
da dönen birhayat tarzı v^r. BU
da insanlann içindeki sevgiyi,
insan iüşkilerini, birbirine olan
ilgisini öldürdil Kazancakis'in
romanının da iletmeye çahş-
tığı mesaj ve bence Theodo-
ralds'in ve benim de söyle-
' mek istediğimiz şey, dünyada
geçirdığüniz zamanı mümkün
olduğu kadanyla mutlu yaşa-
maya çahşmak. Bunu izleyici-
lere aktarabilirsem ve izleyici-
ler arasından iki kişi de olsaevi-
ne mutlu dönerse işte o zaman
bu amaca ulaşmış olacağım.
- Macaristan'da dansm du-
rumunedir?
KEVEHAZt- Macaristan'da
dans bir yandan son derece
gelişiyor, diğer yandan çok
• 'Bence her yaraücı, mesaj vermek zorundadır. Zorba'nın hayat felsefesi
ile benimki birbirine çok yakın. Para, insanlann içindeki sevgiyi, insan
ilişkilerini, birbirine olan ilgisini öldürdü. Kazancakis, Theodorakis'inve
benim söylemek istediğimiz şey, dünyada geçirdiğimiz zamanı mümkün
olduğu kadanyla mutlu yaşamaya çahşmak.'
diye düşündüm. Hikâyeyi tü-
müyle anlatıyoruz sahnede.
Tüm bunlan yaparken de iz-
leyiciyi sıkmamak önemliy-
di. Çünkü hem kitapta hem de
filmde çok fazla karşılıklı ko-
nuşmalar var. Bunlan dansın
diline çevinnek mümkün de-
ğil. Aynca bence buna izin de
verilmemelı. Onun için
yakalanacak ana çizgiyle, dans
dilinde, ama yine de roman
anlatılabilmeliydi.
- Dansçıbrmpm hepa lda-
sik baleden mi getiyor?
KEVEHAZİ- Evet. Ancak
bizim repertuvanmızda Be-
jart, Balanchme, Arvin AOey,
edenler sadece dansçı değıller.
Bunu sanınm sahnede de gö-
receksiniz.
- Neden "Zorba"? Bu gös-
teri ile bir mesaj Uetmeyi dü-
şündünüz mü?
KEVEHAZt- Bence her ya-
ratıcı, mesaj vermek zorun-
dadn-. Bugünlerde çok önem-
li bu. Ökbaşta benim kışiliğim-
le Zorba'nın kişiliği birbirine
çok uygun. Zorba'nın hayat
felsefesi ile benimki birbinne
çokyakm. Amatabii kibugün-
kü dünyada, gerçı bunun Tür-
kiye'de ne kadar geçerli oldu-
ğunu bilmiyorum ama, gör-
düğüm yerlerde para etrafin-
büyük sorunlar yaşıyor. Kore-
ografolarak, dansçı olarak çok
fazla genç yetenek var. Kü-
çük topluluklar oluşuyor. Biz-
de dört büyük grup var. Öte
yandan ise en büyük sorun,
Macaristan'daki sanatçılara
gereken ücretin verilememe-
si. Muhtemelen buradaki so-
runlar da aynı. Büyük üne sa-
hip olanlar da başka ülkelere
gidiyor. Sonuç olarak bu so-
runun birkaç sene içinde çö-
züleceğini düşünüyoruz.
- Dans gelecekte de yaşanu-
nı sürdürecek mi sizce?
KEVEHAZİ- Bence, muh-
temelen ve hatta kesinlikle
evet. Ama bugünkü izleyici-
lerin çok büyük ihtiyaçlan var.
Çok iyi eserlerin ve çok iyi
gruplann ortaya çıkması ge-
rekiyor. Uzun vadede izleyi-
ciyi kandırmak mümkün de-
ğil. Bir süre manipülasyon ya-
pılabilir. Kimi zaman sahne
üzerine dans hakknıda hiçbir
fîkri ohnayan, dans eğitimle-
ri olmayan, çok kötü dansçı-
lar çıktı. "Modernizm" adına
izleyicilerin anlamaması için
her şey yapıldı. Ama artık bu-
nun sona erdiğini düşünüyo-
rum. Kimileri de medya kana-
hylakendilerini 'inûkemmel''
göstermeye çalıştılar. Bu de-
mek değildir kı sürekli "Ku-
ğu Gölû''nü sahnelemek zo-
nındayız. Tabii kı gelişmemiz
gerekiyor. Bunun için de çok
çok iyi yaratıcılar var. Gerçi
hepsi de 20. yüzyılın insanla-
n ama, "moderncflik" yap-
maya çalışanlardan biri değil-
ler. Bana göre Maurice Bejart
bu alanda en büyüklerden.
- lzfcyiciikosıcaküişkrji
yakalayabilmek adına neler
önerebüirsiniz?
KEVEHAZİ- Bunun için
tam bir reçetem olsaydı, o za-
man dünyanın en iyi koreog-
rafi olurdum sanınm. Bir ke-
resınde 50'li 60'lı yıHarda Kü-
ba'nın en ıyı dansçısı olan Alon-
zoya "Baİeninizlemesi gereken
yolnedjr" diye sormuşlardı."tyi
eser" cevabını vermişti. Mo-
dern olabüir, klasik olabiür,
folklor olabilir, her şey olabi-
lir, ama en önemlisi iyi eser ol-
ması. Buna da dansçılar, eleş-
tirmenler değıl, ızleyıciler ka-
rar verecektir.
Fûsun Erbuhk ve ben temsfle haznia-
nıyoruz. Oyunun başiamasma bir saat
ya var ya yok. Birden kapıda bir komi-
ser beiirdi. Hepimizi karakola götüre-
ceğini söyledL. Hanımlannzabrta kay-
dına geçmesi gerekhormuş. Komiser,
'Bu kadınlar evh ıse kocalannın iznı
var mı, bekâr ise ebeveynlerinin habe-
ri var mı, oyunculuk yaptıklannı bili-
yorlar mı?' diye diretiyor.'' Oyunun
başiamasma kısa bir süre kala oyunun
yönetmeni Metin Serezti, bu anlamsız
tartışmaya son noktayı koyuyor ve ha-
nımlann hiçbirinin karakola gitmeye-
ceklenni, gerekırse kayıtlan kendisinin
yaptıracağını söylüyor ve tabii "Pa-
ramparca" paramparça sinirlerle baş-
lıyor, bitıyor. "O akşam ne denii üzfi-
hlpetkiknmiştik.Buu>'gıüaınauzunyii-
lar sürdü gttti. Istanbul dışındaki tur-
nelerde hanım sanatçüar zabıta kayıt-
lartna yazılıriardı." Peki, ya bugün?
2000 yılında? "Duyduğuma göre şim-
diki uygulamada hem erkek hem de
kadın oyunculardan savahk temiz kâ-
ğıdı istenmekteymiş. BizTiyatroOyun-
culan Derneği olarak bu tür kfiçük du-
şûrücii işiemlerin arük kakünlmasını
dihyonız» Böytesine onur lancı uygu-
lamalar neden oyunculara reva görü-
hıyor? Çok iizüdL."
•••
Bu yaz "Şen Makas"la çıktığı Ana-
dolu turnesinde benzeri olaylarla kar-
şılaşan Tiyatro Kare'nin yönetmeni
Nedim Saban'm söyledikleri de fark-
lı değil. O da sanatçıya potansiyel suç-
lu gözüyle bakıldığının altını çiziyor.
"Anadolu turnelerinde ön sıralarda 5-
6 polis memurunun, eUerinde telsizkr-
feotunnalarmıarakolağankarşdarol-
duk. Sanatçüar her şekilde taciz ediK-
yor.Gittiğinizyerdeoyna> acağınızoyu-
nun metni isteniyor. Neden böyle bir
denetim mekanizması? tstanbul'da ay-
larca mnavan bir oyun, AnadoJu'nun
birkentindeengeDenebüryor. 'Şen Ma-
kas' oyununda üçüncfi boğaz köprüsû
Oeflgilibir espri vardı. Osmaniye'de o
espriyi çıkarttırdılar. Aynca, bir oyun-
cumuzu asker kaçağı diyeperdeaçıhnak
üzereyken karakola götûrmekistedOer.
Askerliğini 10 yıl önce yapnuş olduğu-
nu anlatamadık,dinletemedik. Oyun, o
gece, poBsdenedmindeovnandı. Kapı-
da bektediler. Oiay, karakokia anlaşıl-
dı ama bizter manen ymrandık. Bir de
şöyle bir durum var; emniyet müdürü
hiçbir dayanağı ohnadan 'Bu gece bu
oyun oynanamaz' diyebiür. Çünkü o
gün poüs günüdür ya da bir devlet bü-
yüğü (!) gebniştir. Bu nedenle de tiyat-
roya polis gönderemeyeceğini beyan
eder. Bu olavı aynen \ aşadık. Araya mîl-
letvekiDeri, bakanlar sokarak son anda
izin ahndı. Bilet satdmış ve oyun oyna-
nhnıyor. Sebep? Yok."
• • •
Ve Altuıoluk'ta Genco Erkal'ın ya-
şadıklan bu çirkinükler halkasınm şim-
dilik son zinciri. Erkal'm 21.30'da oy-
nayacağı "Can" oyunu için jandarma
komutanlığmdan 21.13 'te izin çıkma-
sı üzücü, üzücü olduğu kadar da düşün-
dürücü bir olaydır. Erkal, konuyla ügi-
li olarak yaptığı açıklamada şöyle di-
yordu: "Altmoluk'ta oynayacağunızı
dört gün önce kaymakamlığa bikürdik.
Ancakjandarma,metni istedL Sonragü-
venligisağiaNamayacaklannıbfldirdiler.
Yazıh tebügat istedik,vermediler. Oyu-
nun başlamasına 17 dakika kala izin
venüeıf Oyun iptal edildi. Çünkü Gen-
co Erkal, bu anlamsız bekleme sürecin-
de (herhalde asabi) bir bağırsak enfek-
siyonu geçiriyor... Bu olayın/olaylann
mantıklı bir açıklaması olabilir mi?
•••
Dikkat edilirse; bu olaylann hiçbirin-
de adli soruşturma, suç duyurusu gibi
aleni sansür uygulaması yok.Ama üs-
tü kapalı bir baskı mekamzması, bir
bezdirme politikası olanca gücüyle iş-
liyor.Polis Vazife ve Selahiyetleri Ka-
nunu, "Otel, gazino, kahve, bar, tiyat-
ro, smema, hamam ve plaj gibi umuma
mahsus istirahat ve eğknce yerterinin
açüması. önce polisin tahkiki üzerine o
yerin en büyük mülki amirinin verece-
ği izne bağhdu-" diyor. Burada, "tiyat-
ro"nun nasıl sınıflandınldığı ve buna
bağh olarak da "sanafın ne anlama
geldiği önemli bir tartışma konusudur.
Aynı kanunun Ek 1 maddesi de dikkat
çekicidir. tt
Umumaaçıkyerlerde-.ger-
ç^ldşivEyatophıhıldar,mahauınen bü-
yük mülki amirine en az 48 saat önce-
den müracaat suretijte oyun ve temsfl
vereböir veya çesjtii şekillerde gösteri
düzenleyebDir. Bunlardangenel ahlaka,
devletin ülkesivemOktiylebölünmezbü-
tünlüğüne veya anayasa düzenine aykı-
nokluğutespitedflenler,mahalnnen bü-
yük mülki amiri emriyle polis tarafin-
dan menedflir- Diekçeleyapılacakmû-
racaatta oyun,temsilveyagösteriye ka-
tılan yönetici ve diğer kişflerin ldmHk,
ikame^âhwtabryeÖeribeBrtiBr.'' San-
sür ve baskı mekanizmasının çeşitli
uzantılan güçlerini buralardan almıyor
mu? Tiyatro örgütlerine,bu sorunlann
çözümü hususunda çok iş düşüyor.
YAZIODASI
SELİMİLERİ
Unutulmuş Bir Çeviri,
Üzerine
Krtabın adı G&minie Lacerteux. Ctoncourt Kar-
deşler, Germinie Lacerteux'yü on dokuzuncu yüz-
yılda yazmışlar. Türkçeye çevirisi 1949 tarihıne
rastlıyor. Ziya Osman Saba çevirmiş.
Bu kitabı ne zaman okuduğumu hatırlamıyo-
rum. üsede miydim, yanm kalan üniversite öğre-
niminin yıllan mıydı... Goncourt KardeşJer'e ilişkın
bölük pörçük bilgilennn vardı. Ziya Osman Sa-
ba'ysa çok sevdiğ'm bir şair. Adlar yan yana ge-
lince, Germinie Lacerteux bana çok çekici gelmiş
olmalı. . . .
Ziya Osman Sî»t>a ozlu onsozunde diyor kı:
"Zaten Goncourt'lar, patolojik vakalan ele almı-
yoriar mıydı? İşte, Germinie Lacerteux, bu, köy-
den gelip Paris kaldınmlanna kadar düşen hiz-
metçi kadın da bir isteriktir. Onun girdiğı yeriere,
ikikardeş de berabergirecek, geçtiği sokaklardan
beraber geçecek, kır gezintilerine iştirak edecek
ve gördüklehni, Germinie'n\n etrafındakileri, en
gerçek bir şekilde, sanatkârane üsluplanyla bize
duyurmaya çalışacaklardır. *
Şu satıriarda 'roman sanatı'nın gizlennı yakalar,
büyük heyecan duyardım. Bir kahramanınız ola-
cak, bir roman kişiniz; onun yaşamını düşlemek,
irdeiemekle kalmayacaksınız, onun yaşadıklannı da
yaşamaya çalışacaksınız...
Oysa o yıllarda, o, ilkgençlik yıllanmda tek bir ro-
man kişisi yaşatamazdım. Böyle başlanıp arkası
getirilememiş nice roman taslağı...
Germinie Lacerteux'yü her zamanki 'roman oku-
ma' coşkulanmla okumuştum. Goncourt Kardeş-
ler'in ruh çozümlemeleriyle yüklü anlatımlanna da
bayılmıştım. Ama her şeyden çok Ziya Osman Sa-
ba'nın çevirisine kapılıp gitmiştim. Goncourt'lann
yer yer çok uzun, karmaşık cümleleri, Türkçenin
ustası bir şairin elinde, adeta oyuncakolup çıkmış-
tı.
Kısacık yaşamına şiirter, öyküler, yazılar sığdır-
mış Nefes Almak şairi, hayli çetrefil bir romanı
Türkçede su gibi okutabilmişti.
Romanı sonra yeniden okudum. Bu kez gönlü-
mü çelen Germinie değil, benim de artık hikâye-
lerimde bir figür olan, yaşlı kız Matmazel de Va-
randeuil'dü.
Gerçi yaşlı matmazelin iç dünyası Germinie La-
certeux'de öne çıkmaz. Onu yeniden kurgulamak
okura bırakılmıştır. Bununla birtikte, Goncourt Kar-
deşler okurun çabası için gerekli ipuçlannı ver-
mişlerdir.
Matmazel de Varandeuil bende hâlâ yaşar...
K/i kalpli Ziya Osman Saba da yaşlı kızın alınya-
zısından incinmiş olmalı:
"(...) gönlümûz, asıl roman kahramanı Germi-
nie'den ziyade, hanımı, ihtiyar kız, Matmazel de
Varandeuit'ye kayacak ve kitabın sonunda, Ger-
minie mukadder akıbete kavuşup öldüğü zaman
biz, ona değil, belki, dünyada büsbûtûn kimsesiz
kalan ihtiyar hanımına acıyacağız."
Ziya Osman Saba'nın, romanı çevirirken neler
hissettiğini çok düşünmüşümdür. Çeviri elbette
bir edebiyat sanatıdır. Bir eseri yazıldıgı dilden baş-
ka bir dilde yeniden var ediyorsunuz; azımsana-
cak sanat çabası mı?!
Kaç aydaçevirdi? Hangi mevsimlerdi? Hangi ev-
de oturuyordu Ziya Osman, Misakı Milli Soka-
ğı'nda mı, günleri nasıl geçiyordu?..
Baudelaire'in Poe çevirileri Fransız edebiyatı için
başlı başına ilgi odağı oluşturmuştur. Poe'nun Ba-
udelaire şiirindeki etkisi, Baudelaire'in Poe öykü-
lerine Fransızcada kazandırdıklan, vb.
Benimle yaşrt Germinie l_acerteux çevhisi için bel-
ki tek satır yazı yayımlanmamıştır.
Küttürurnüzeerriekverenlereteşekkürborcumu-
zu acaba çok uzak bir gelecekte ödeyecek, öde-
yebilecek miyiz?
Takvimde Iz Bırakan:
"Çocukluğum, çocukluğum... I Uzakta kalan
bahçeler", Ziya Osman Saba, "Çocukluğum'
Uusiararası EskJşeNr
Festfyali 6 yaşında
• Kültür Servisi - Bu yıl altıncısı düzenlenen
Uluslararası Eskişehir Festivali, 7-15 Ekim
tarihleri arasında gerçekleşecek. Başlangıcından
bu yana bin beşyüz yetmiş iki yerli ve yabancı
sanatçıyı ağırlayan festival, altıncı yılmda da caz, -_
klasik müzik konserleri, tiyatro ve dans
gösterileriyle izleyicüeriyle buluşacak. Açılışı Şef
Ola Rudner'in yönetimindeki Viyana Flarmoni
Orkestası konseriyle
gerçekleşecek festivalde,
uluslararası sanat fcstivalleri kavramının
Anadolu'da yaygınlaştınlması amaçlanıyor.
SpiPit of Ttıe Dance'tzmip'de
• İZMİR (AA) - Irlanda Uluslararası Dans
Grubu'nun 'Spirit Of The Dance/New
Millenium-Dansm Ruhu' adlı gösterisi, 18-20
Eylül tarihleri arasında Kültürpark Açıkhava
Tiyatrosu'nda yer alacak. Irlanda dansını, bir aşk
hikâyesiyle tap dance, caz, flamenko ve klasik
balenin uyumuyla birleştiren topluluk, üç yıllık
bir çahşmanın ürünü olan gösteriyi, yaklaşık üç
yüdan beri dünyanm birçok kentinde sahneliyor.
Beatles, Rolling S\o n e S ; ca^ lrfanda folk ve
klasik piyanodan etkilenen David King
tarafindan gerçekltşt
irilen yapımm müzik GD'si,
halen dünyada en ço
jc satanlar arasında
bulunuyor. Gösteriyi tstanbul'dan sonra Izmir'e
taşıyan topluluk, kırk sanatçıdan oluşuyor.
Başbalerin tarafunlan oynanan Spirit (Ruh) rolü
hariç, dansçılar tüın d a ^ türierinde rol ahyor.
Gösten Izmir'den ^^^ 22-24 Eylül arasında
Ankara'da sahnelenecek.
BUGÜN ~
• 3. ULUSLARARvsi İZMİT SOKAK TİYATROSU
FESTtVALİ'nde sa^t 20 00'de fiıar müdürlüğü önün-
de DenisTricotveKinjpanyası'nın 'Ateştld&i'adlı gös-
terisi, saat 21.30'da von Magnet'ın konseri ve La Ma-
Ma'nın tüm gün süiecek olan 'Gerçek Rüyalann Mi-
man'adh atölye çalş m a s ı izienebilir.
• BEYOGLU SDVEjviASrnda 'Genç sinemacılar-
dan seçmeler' kuşiğ^da Whn VVenders'm 'Buena
Vısta Sodal Qub' £»ül fümj ızıenebılır. (251 32 40)
• O M İ L T O I T J Z t '
saat 21.00'de Maor jjevlet Balesi Zorba' balesıni
sergileyecek.(275 "4 41j