Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2000 PAZAR
HABERLER
Vatan Caddesi
trafiğe kapanıyor
• tSTAİVBUL (AA) - Vatan
Caddesi. tstanbul"un
kurtuluşunun77.
yıldönümü kutlama
törenleri provası nedenıyle
bugün 7 saat süreyle araç
trafığine kapatılacak. Vatan
Caddesi. bugün 07.00-
14.00 saatleri arasında Hal
Yolu bıtımi, E-5
Cevızlibağ. Tünel
sapağından itibaren Lahor
Meydanı'na kadar çift
yönlü araç trafığine kapalı
olacak.
Kamyon
devpildi: 6 ölü
• OF(AA)-Trabzon'un
Of ilçesinin Uğurlu
beldesinde dün meydana
gelen trafık kazasında 6
kişi öldü, 7 kişi yaralandı.
Uğurlu beldesi Gürpınar
mevkiinde Hanefı Erdem
yönetimindeki 54 EL 504
plakalı çay yükJü kamyon
uçuruma yuvarlandı.
Kazada. Ayşegül Balık,
F.B, Refiye Orhan, F.T,
Ayşe Türkyılmaz ve Emine
Beyaz öldü. Yaralılar
Trabzon Tıp Fakültesi
Farabi Hastanesi'ne
kaldınldı. Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk
hastaneye gelerek yarahlan
ziyaret etti. Maçka'da
meydana gelen kazada da
ikisi ağır olmak üzere 7 kişi
yaralandı.
Canü yayında
dünya rekoru
• İZMİR(AA)-Izmirli
DJ. Hakan Doğanay, 64
saat 23 dakika canlı yayında
kalarak bir dünya rekoruna
imza attı. Doğanay. böylece
Guiness Rekorlar Kitabı'na
adını yazdırmaya hak
kazandı. Doğanay, 2 gün
önce başladığı rekor
denemesine hiç uyumadan
ve konuşmasını sürdürerek
devam etti. Doğanay'ın,
"Inanmak başarmanın
yansıdır" diyerek başladığı
rekor denemesi, dün saat
05.3l'i gösterdiğinde noter,
bilirkişi, doktor ve teknik
ekiple onaylandı.
bıternette
başkent rehberi
• ANKARA(AA)-
Başkentliler, aradıklan
adres ve telefon
mımaralanna, internetteki
bir site aracılığıyla
ulaşabilecekler. Interaette
yer alan
"www.ankaraburada.com"
sitesinde; başkentteki
eğitim, alışveriş, fınans,
inşaat, sağlık. gıda, iletişim,
kültür-sanat, turizm, ulaşım.
dekorasyon. otomotiv ve
emlak ile ilgili kuruluşlann
adres ve telefon numaralan
yer alıyor.
Eskişehir'de
ıteppem
• ESKİŞEHİR(AA)-
Eskişehir'de, dün saat
17.24'te bir deprem
meydana geldi. Kandilli
Rasathanesi yetkililerinden
aluıan bügiye göre
depremin merkez üssünün
Eskişehir'ın kuzey doğusu,
büyüklüğünün de 4.0
olduğu bildirildi. Depremde
herhangi bir can ve mal
kaybı ile hasar olmadığı
ögrenildi.
TkKO üyeleri
tutuklandı
• ANKARA (AA)-
Yasadışı TÎKKO örgütü
adına çeşitli eylemlere
kanştıklan bildirilen 5
kişiden 3'ü Ankara DGM
tarafindan turuklandı.
Gözlem altında tutulduklan
Ankara Terörle Mücadele
Şube Müdürlüğü'nden dûn
öğle saatlerinde Ankara
DGM'ye götürülen 5 kişi,
DGM Savcısı Hamza Keleş
tarafindan sorgulandı.
Ankara 1 No'lu Yedek
Hâkimliği'ne sevk edilen.
Büient Göksülük Kahraman
Kılıç ve Hüseyın Canbaz
turuklandı.
Eurosporrtan
başvura
• ANKARA (AA)-
Yöksek fıyat istediği
gerekçesiyle bir süre önce
Türk Telekom tarafindan
kablolu televizyon
şebekesinden çıkanlan
Eurosport'un, yayuılarının,
1 Ekirn'den itibaren eski
anlaşma hükümlen
çerçevesinde yeniden
başlaması için başvuruda
bulunduğu bildirildi.
BilalŞen, komünisûerin, gücünü demokratikgelişmeye vermesigerektiğini söylüyor
'Demokrasiye ihtiyaç var'
Bilal Şen, 1992 yıhnda Rusya Komintern
arşivierine ulaşü. Burada incelemelerde
bulunan Şen, Sovyetier BirliğTnin
yıkılmasından sonra Türk komünistierin
daha özgür düşünebfleceğini betirtiyor.
-v:- .
SERDARKIZIK-2-
Bilal Şen'in parti içi çekışme-
leri, L Bilen, Nâzım, Zeki Başö-
mar ve Şefik Hüsnü arasındaki
ilişkileri yansıtan, tarihsel tanık-
lığı, Türk solunda önemli tartış-
rnalara yol açacak gıbi görünü-
yor. Şen'le söyleşimızı sürdürü-
yoruz:
- Cezaevinden sonra sürgün
günleriniz başladL..
- Cezaevınde yatarken, bir ha-
ber geldi: Bakanlar Kurulu'nun
aldığı kararla sırurdışı edildiniz,
dediler. Adana Cezaevf nden çı-
kardılar. Yanımda ikı memurla
Erzincan'a, sonra da Tercan'a
götürdüler. Hem bana Türk va-
tandaşı değilim diye sınır dışı
karan veriyorlar, sonra vazgeçip
sürgün ediyorlar. Anlaşılır gibı
değil Sonunda mektup yazdun.
Çok çabuk cevap verdi Ankara
2 Numaraü Askeri Mahkemesi.
Bu konuda yetkili hâkim, yerli
hâkimdir dıye. O da duruşma
yapacağını, savcı ıtiraz etmezse
gıdebıleceğuru söyledi. Allah-
tan savcı benım orada kalmamı
istemiyor. Sonuçtaonlarbenden
kurtuidu ben de onlardan.
- t. Bilen'le buluşmaruz nasıl
oldu?
- Bulganstan'a girdik, kaza-
sız belasız. Tesadüfen Mosko-
va'da değil de Sofyadaymış. Bir
süre sonra yine tesadüfen karşı-
laştık. Konuştuk, baktun Türki-
ye'de olan bitenden hiçbir habe-
ri yok. Benim elimdeki dava
dosyasını aldı, şunlan bir okuya-
yım diye. Işte Türkiye'deki ko-
münist hareketle ilgili ne öğren-
diyse, dosyadan ve benim anlat-
tıklanmdan öğrendi. Ve o mah-
keme karannı da bir daha geri
vermedi. Yani hayal kınklığına
uğradım. komünist hareketle il-
gili doğru dürüst, yaklaşık 15 yıl
bir şey bilmemesine...
- Bizim Radyo'ya gidişiniz ne
zamanoldu?
- Akademideyken, Ismail Bi-
len en son 196Î'in Ağustos or-
talanndabir gün yine geldi. "Ze-
ki gelmiş, gidelim onu karşılaya-
hm" dedı... Zekı kaçmış. Kara-
denız'den Bulganstan'a. Sof-
ya'ya getirmişler. Bu arada, ar-
tık okulu bitirdim,radyoyagide-
ceğim. Bizim Radyo 1958'de
kurulmuştu. Radyoda Zekeriya
Sertel, Sabiha Sertel, Nâzım
Hikmet çalışıyorlardı. O zaman
Marat, Zekeriya Sertel'i istemi-
yor, onun yorumlanru sevmiyor.
Sonuç olarak Zeki Sofya'ya gel-
dikten sonra Berlin'e gittim ve
radyoda çalışmaya başladun.
- Başümar geldikten sonra ne
konuştunuz? Yukarda ona iBş-
Idn olumsuzhıklardan sözetmiş-
tiniz.
- Üçümüz, Bilen'in Sofya'da-
ki evinde çok konuştuk. Ben sor-
dum: bütün yayınlanmızda. bro-
şürlerinde partiye karşı olanlar-
dan söz edilıyor: kım bunlar, di-
ye. Parti içi muhalefet dıyorsu-
nuz, kim bunlar? Hiçbir yerde
bunlann ismi yok. Nâzım muha-
lefetı nedir, dedım. Ikısı de yere
baktı, hiçbir şey söylemediler.
Demek ki suni bir şey.
-Siz parti politikalannı mı sor-
guladınız o konuşmanızda?
- 1. Bılen'e ve Zekı'ye sor-
dum; "Neden programda, mese-
la bu parti İstanbul'da, şu şu işçi
bölgesinde kuruldu denmiyor
da, Anadolu'daki Kurtuluş Sa-
vaşı'nın ateşleri içinde kuruldu
denjyor?" dıye.u
Ya, sen bunlar-
la uğraşma" dediler. Zeki'ye
sordum bu kez; u
Sen Türki-
ye"de>din. 27 Mayıs Anayasası
referandumu yapıldı. Kim ne ka-
dar oy kullandı? Bizim Rad-
yo'da, hayır oyu kullananlann
TKP'nin etkisiyle davrandıklan
söyleniyor. Oysa 'hayır' oylan
gericUerin, Adalet Partilüerin.
Yani komünistierin oyu değU,
Türkiye'deki daha gerici çevre-
nin oylan. Neden şimdi siz bun-
lan sahipleniyorsunıız?'' Zekı
bu konuya hiç dikkat etmediğı-
ni söylemekle yetindi. Sonra ay-
nı konuyu Marat'a sordum. O
da27Mayıs'ıyapan 14'lerinba-
şuun Türkeş olduğunu söyledi.
Oysa Türkeş başka; Türkeş kur-
nazlık yapıp kendinı böyle lan-
se ediyordu. Marat'a bunu ne-
den anlamadıgını da sordum,
"Ben Tûrkeş'i biKyorum, hangi-
si baştjr hangisi laçbr hiç Ugüen-
medün" oldu cevabı.
- O zaman partinin yönetün
kadrosunda mıydınız?
- Yok, beni almıyorlar, ben on-
lann dışındayım. Benim alın-
mam ya da bilmem kimin alm-
ması için Sovyetler Birliği'ne
bildirmek lazım. Sovyetler
onaylarsa alırlar. O zaman mer-
kez komite falan da yok. Herkes
kendi baş, kendı traş. 1. Bilen,
- Nasıl değerlendiriJdi bu?
- Olumsuz karşılandı tabii.
Hatta bunun, hükümet destekli
kurulduğu söylendi, komünist
hareketi kırmak için. Bunu Ma-
rat'a sordum, nereden biliyor-
sun, uyduruyor musun, diye.
"Hayır efendHn" dedi, "bu bi-
zim deneyimizden çıkıyor"
- Baştımar ne yapıyordu bu sı-
ralar?
- Yakın dönemde, Moskova'da
22. kongre oluyor Sovyetler'in.
Orada Moskova, Marat'ı ve Ze-
ki'yi Türkiye delegesi olarak i-
lan ediyor. Zeki çıkıp konuşu-
yor. TKP politbüro üyesi olarak
takdim ediyor kendisini. Sonra
radyoya bir telgraf geldi, "Türk
delegesi Zeld konuşru parti adı-
na ve şunlan şunlan söyledi'' dı-
ye. Aslında bu telgrafı yayunla-
mak lazım. Ama ne yapahm.
Sofya'da Marat'a sorduk, Ma-
rat, haberin kullanılmamasını is-
tedi. Böylece o konuşmayı ver-
medik
- Marat'la Zeki Baştımar ara-
suıda rekabet büyük desenize.
- Daha bitmedi. Bunlar olduk-
mesini söyledim. Yazıldı ama
sabah Zeki geldi, "BOal çok ha-
ta yapnuşız" dedı. Yunanlılann
bızı mılliyetçilikle suçlayacağı-
nı savundu. Ama direttim, bun-
dan böyle buradyodaEnosis sa-
vunulmayacak diye.
- İsmafl Bilen, Zeki BaşO-
mar'la ilgili çekişmenizde nasıl
bir tavır koydu?
- Belirsiz... Çünkü ben aslın-
da Bilen'in, radyo kurulduğu
günden beri yaptığı yaymlan
eleştiriyordum. Zeki'yle bana
karşı birleşnler. Moskova'ya be-
nim aleyhime bilgı gönderiyor-
lar. Ben de gittim dışandaki Ma-
caristan, Romanya ve diğer ül-
kelerdeki yoldaşlara anJattun
durumu. Sonuçta biz 28 kişi on-
lar orada 3-4 kişi kaldı. Ama
kimse kaç kişi diye bakmıyor
kardeşim.
- Basümar'la Bilen arasmda-
Id sorun hangj dönemde çözül-
dû?
- Marat 1972-73'te sonımlu-
luğu yeniden üzerine aldı. Ze-
ki'nin evine gitmişler. Kasayı
vereceksiniz, demişler. Tepki
mm
jmrm m
*m~ zun yıllar Türkiye'de komünist olmak isteyenin
W ğ önce kendi kişiliğinden vazgeçmesi lazımdı.
m ğ Bu da parti üyelerinin kiml&sizliğini getiriyor ki,
m ğ çok yanlıştı. Şimdi Sovyetler'in yıkımından sonra,
m ğ hepimiz bugün eşit vatandaş olarak, sıradan aydm
M 1 olarak, herdüşüncemizisöyleyebiliriz, kimse bize
^ ^ ^ ^ r akıl vermeye kalkamaz. Bugün hiç kimsenin
etkisinde olmadan, kendi fikrini söyleme
olanağı var. Dış düşman yok, etki ve direktif yok. Ne Sovyetler
şöyle yapacaksınız der, ne de başka bir komşu. Sonuç olarak
eskiden olmayan olanaklar doğdu bugün için. Komünistler
hakikaten biraz düşünceleri kalmışsa, rahatça her şeyi söyleyebilir.
Moskova'da temsilci olduğunu
söylüyor, Zeki de "Türiayetem-
sflcisiyim" diyor; o da kendinı
temsil ediyor. Çünkü başka kim-
se yok arkasında.
- Bizim Radyo günlerinize ge-
lehm...
- Çalışmaya başladık. Bir gün
Marat'a, "Yahu,Zekeriya'yısev-
nüyorsun anladnn, Sabiha çok
iyi kadut, ama sen onu da sevmi-
yorsun" dedım. O sırada Sabiha
baş redaktörradyoda,Nâzun ça-
lışıyor. Marat, "Bn-ak. burjuvia
oportünisti onlar" dedi. Aslm-
da Nâzım'la da arası iyi değildi.
- Anlaşüan orada da bir
uyumsuzhık söz konusu.
- Doğrusu Sabiha çok olumlu
bir insandı, saygınlığı büyüktü.
Radyoda diğer yoldaşlarla ko-
nuşmaya başladım; "Baştan be-
ri 27 Mayıs'ın anti propaganda-
sını yapıyorsunuz. faşist darbe
diyorsunuz. Anayasaya Mussoli-
nı Italyası'ndan kopya edUmiş,
diyorsunuz. Kıbns'ta Enosis di-
yorsunuz. Benim bunlara akhm
ermiyor" dedım. Bunlann hep-
si düzeltümeliydi. O zaman Sof-
ya Radyosu da Moskova, Buda-
peşte Radyosu da, Bizim Radyo
gibi aynı yorumlan yapıyordu.
Sarunm Marat'm yaİdaşımıyla,
Moskova ne demişse, öyle olu-
yordu. "Bu yaklaşımlan değiş-
tirmekgerekB-" dediğimde, ki o
günlerde aramızdan su sızmı-
yordu, biraz tersler gibi konuş-
tu. Şimdi biz Kıbns konusunda
doğruyu savunursak Yunanlı
Komünistleri küstürürüz, enter-
nasyonal anlayışa uymaz, diye
bir şeyler söyledi Marat. Sonuç
olarak, biz bunu kendi aramızda
konuşahm, ondan sonra partili
yoldaşlarla konuşalım demem
ışe yaramadı. Bu sırada TİP ku-
ruldu.
tan sonra bir gün Nâzun'la Ze-
ki, Moskova'dan Leipzig'e gel-
diler. O sırada Marat Sofya'da.
Biz endişelendik tabii ki. Aram,
acele Sofya'yı aradı. Marat da
hemen geleceğini söyledi ve er-
tesi günradyodaydı.Toplanduc.
Paris'ten Abktin Dino çağnlmış-
tı, Zekeriya Sertel vardı toplan-
tıda. Budapeşte Radyosu'nda
çalışan Gül Togay geldi. Varşo-
va'dan da bir başka arkadaş. So-
nunda anladık ki Zekı'nm ama-
cı, konferas yapmakmış. Bu
konferansta idareyi Marat'tan
aldığını açıklayacakmış, böyle-
ce formalite tamamlanacakrnış.
- Partinin merkez bürosu yok.
Peki nasıl dış bürosu oluyor?
- Parti her türlü örgütü yapa-
bılir dışanda, eğer SBKP'nin
onayuıı ahnışsa. Sonra karar
alındı, yurtiçine hıçbir şey gön-
derilmeyecek, sadece radyoda
yaym yapüacak ve dışanda ça-
lışüacak; özellikle Ahnanya'da
yaşayan 200-300 bin Türk'ün
içinde... Bu arada maaşlanmızı
Almanlar veriyordu. Marat'la
Zeki'nin maaşı aynıydı. Zeki
buna içerliyordu.
- Sonunda yönetime girdmiz,
düşüncelerinizi sa>nnmak için
en azından daha uygun bir plat-
form.
- Ilk önce şu Kıbns politika-
smın yeniden değerlendirüme-
sini istedim. Çünkü gerçekten
açmazdaydık. Sovyet, Yunan,
Ingiliz ve bizim KP'nin ortakla-
şa bir toplantı yapmasım öner-
dim. Sovyetler, Enosis'e sıcak
bakıyordu. Kendi kaderimizi
kendimizin belirlemesi gerekti-
ğini de vurguladım. Zekı sustu.
Aram ve Marat da sustular. Bak-
tım ıtiraz yok, o zaman toplan-
tının protokolünü yazan Gül To-
gay'a, bunu karar olarak geçır-
göstermiş ama nafile. ICasayı,
hesap kıtabı devretmiş. Alö ay
sonra da öldü zaten.
- Daha sonraki Oişkilermiz na-
sıl gehşti?
- 1972'de Marat'la Zekı ara-
srnda yapüan değişiklikten son-
ra bazı gelişmeler oldu. O sıra-
da Türkiye'de bozgun var. 12
Mart bozgunu. 1971 'de kim dı-
şan çıkmışsa onlar arasında se-
çilen birtakım kişiler, Bulgaris-
tan'da okula alınıp hazrrlandı. O
sırada Marat bana "Moskova'yla
konuştum. hatahyım diye dilek-
çe yaz, seni geri alacağtz" dedi.
Kabul etmedım, sadece partiye
alınmam için yazdrm, ama Ma-
rat dilekçemin üstüne kendi el
yazısıyla "hatahynn" yazdı, onu
gördüm. Sonra Sofya'ya gelen-
leri örgütlemekle görevlendiril-
dim... Son kongrede Marat baş-
kan seçildi, genel sekreter de
Kutlu oldu. Ancak hiçbir zaman
doğru dürüst partiye dönmüş ol-
madrm, çünkü hiçbir yetki veril-
medi.
- Siz Komintern'in arşKine
ulaşan ender kişilerden birisiniz.
Nasıl oldu bu güişiminiz?
- 1992 yılının Şubatfnda
Londra'ya gitmıştım, Vedat
Türkaü'nın daveti üzerine. Dö-
nüşümde Rus olan eşime Ko-
mintem arşivlerini görelim de-
dim. O zaman, her partinin tem-
silcisı arşivini görebilir, diye
devlet başkanmm kararnamesi
çıkmışn. Hemen telefona yapış-
tım, gelebilir miyim diye sor-
dum. Özgeçmişimi ve dilekçe
istediler. Dilekçeyi alır almaz,
akşamı telefon ettiler, gelmemi
istediler. Arşive gumek için par-
tiden izin alınması şart.
- Belgeleri pay laştınız mı?
- Abdülkadir Denıirkan ve
Londra'dakı Vedat Türkali'ye
haber gonaeraım. Geldiler. Ve-
dat bir hafta kaldı. Rusçadan ona
anlattım Aslmda arşivler açıl-
dıktan sonra yabancı komünist
partililerin hepsi geldi, kamera-
larla fihnler çektı, kopyalar aldı-
lar. Türkiye'den kimse yok. Bir
ara duydum, Mehmet Baıias dı-
ye biri gelmiş, Atatürk ıçın bir
şeyler aramış. Yok böyle bir şey
demişler. Ben Abdülkadir De-
mirkan'la Türkali'ye Kutlu'ya
haber vermelerini söyledim.
Dosyalann TKP'nin izni ohna-
dan verilmeyeceğini söylemele-
rini ıstedım. Bu konuşmadan
sonra Kutlu bana, Sofya'ya tele-
fon etti. Komintern evraklannı
almak istediklerini söyledi, yar-
dun istedi. Ederim dedım. Son-
ra Kutlu geldi, Moskova'da bu-
luştuk. Enstitüye gittık. O zaman
yıl 1994. Amsterdam Enstitü-
sü'nün sağladığı parayla 40 bin
mikrofilm çektirdik. Onu da
enstitü kendi arşivrne koydu. Bir
nüshası da Kutlular'ın tstan-
bul'da kurduğu vakıfta. Orada
parti üyelerinin lıstesi yok, bazı
yazışmalar var. Partiden atılan-
lann listesi; kara liste var. 1934-
38 ağustos arasında 66 kişi kara
listeye ahnmış. Orada ohnayan
insan yok. Ben de şaşrrdun. Nâ-
zun Hikmet ve bır sürü adam...
1937'de bizim parti için Komin-
tern sekreterliğı özel komısyon
kurmuş, çalışmalan incelemek
için. Altı ay çalışmışlar, yine
özel bir komisyon kurmuşlar.
Karar hazırlamaya çalışmışlar.
Eninde sonunda belgeyi hazırla-
mışlar.
- Sizin başka kişkel derskri-
niz, sonuçlanmz neler?
- Uzun yıllar Türkiye'de ko-
münist olmak isteyenin önce
kendi kişiliğinden vazgeçmesi
lazımdı. Bu da parti üyelerinin
kimliksizliğini getiriyor ki, çok
yanlıştı. Şimdi Sovyetler'in yı-
lcımmrian sonra, hepimiz bugün
eşit vatandaş olarak, sıradan ay-
dm olarak. her düşüncemizı söy-
leyebiluız, krmse bize akıl ver-
meye kalkamaz. Ne birileri TKP
temsilcisiyim diye bana söyle-
yebilir, ne Bulgar, ne Rus bir şey
söyleyebilir. Biz kendi kendi-
mizden fedakârlık yapük. Onlar
bizim için düşündüler, biz dü-
şünmedik. Arnk kendimiz dü-
şünüp, yapmalıyız. Bu işler Tür-
kiyede elli yıldan, tkmci Dünya
Harbi sonundan ben belki ilk
defa bu kadar kolay. Bugün hiç
kimsenin etkisinde olmadan,
kendi fikrini söyleme olanağı
var. Dış düşman yok, etki ve di-
rektif yok. Ne Sovyetler şöyle
yapacaksınız der ne de başka bir
komşu... Biz şimdi hiç olmazsa
kendi istediğimizi yapabiliriz.
Sonuç olarak eskiden olmayan
olanaklar doğdu bugün için. Ko-
münistler hakikaten biraz dü-
şünceleri kalmışsa, rahatça her
şeyi söyleyebilir. Yıkılan dün-
yayı da, kendi yıkımının neden-
lerini de araştırarak derinleme-
sıne, hiçbir etki altında kalma-
dan analtz eder, en geniş olanak-
larla durumu saptayabilirler. Bu-
gün Türkiye'nin evvela demok-
rasiden başka hiçbır şeye ihtiya-
cı olmadığına kaniyim. Komü-
nistierin iç işlerini kendilerinin
çözmesine büyük engel yok.
Türk komünistleri, Türkiye bu
durumdan yararlanmalı ve bu
durumda azami gücünü iç geli-
şime, demokratik gelişmeye
vermeli. Bu da kitlelerin sorun-
lannı daha kolay çözme olana-
ğmı sağlayacaktrr.
BÎTTİ
PAZAR
ORHAN BURSALI
Üretme ve Öğrenme
ÖZÜPIÜ Toplum •X.
Biz üretemeyen bir milletiz. Yo yo hayır, bu bir ge-
nelleme değil, çeşitli milletlere yakıştınlan ve milletle-
ri karakterize ettiği söylenen beylik tanımlamalardan
biri de değil.
Bu, rakamsal bir olgu.
Enflasyon rakamlannda dile gelen...
Yıllık toplam mal ve hizmet üretiminde açık seçik
belli olan... ^
Dışsatım rakamlannda görülen...
Hepimizin bildiği bir gerçek.
Tabii bu üretememek sadece belirii alanlara özgü
değil, bileşik kaplar örneği hemen her alanı kapsıyor.
Yani BlÜM'i de.
•••
Gerçi bilimin hakkını yemek istemiyorum; son 6
yıldır, bilimse) üretimin ölçülerinden biri olan uluslara-
rasj dergilerde yayımlanan bilimsel makalelere göre,
Türkiye'de bilim üretimi yıldan yıla artıyor. öyle ki, ar-
tış hızında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri
Türkiye. Beş yıl içinde 40'ıncılıktan 25. sıraya geldi.
Ancak bunun henüz Türkiye için fazla bir anlamı
yok. Toplum olarak; ekonomik, kültürel, sosyal ve si-
yasal hayat olarak, bilim üretiminden YARARLAN-
MAYI bilmeyi de öğrenmeliyiz.
Ki bu öğrenememek bizim ana sorunlanmızdan
biridir.
• • • •' •
Bir millet bir şey yapacak; ya üretecek ya da ko-
nuşacak.
Ûretmeyen toplumlarda, doğal olarak konuşmayı
sevenler çoktur.
Hatta bunlar büyük kalabahğı oluşturur.
öyle ki üreten insanlara da sataşır durur, üretilen
işi de berbat etmek veya kötü göstermek için etlerin-
den geleni yapariar.
Bunun son örneğini, Fransız araştırma kurumu IF-
REMER'in Le Survoir gemisiyle Marmara'da yapılan
fay araştırmasının ilk sonuçlannın açıklanmasıyla ya-
şadık.
Tannm, kıyamet koptu!
Araştırmayı yapanlan gerçekten sopalamadığımız
kaldı!
Bugüne kadar başkalarının yaptığı araştırmalan
yorumlayarak ortalıkta dolaşan ve depremle adını ilk
kez duyurmuş akademik unvanlı insanlanmız yaylım
ateşe başladı!
Çoğuna bakıyoruz, Marmara fayları üzerine ya
hiçbir özgün bilimsel çalışmalan ve bu çalışmalar so-
nucu ürettikleri bilgi yok ya da ortaya attıklan iddiala-
n araştırarak doğruluğunu test etmeye niyetleri yok.
Yani bir projeleri yok.
Medyamız, ilk sonuçlar hakkında ne düşünüyor-
sunuz, diyerek mikrofonu uzattı bunlara!
İyi ki uzattı da biz de kim kimdir yeniden tanıdık.
Söylediklerine bakın:
"Biz demiştik zaten, bu fay tek parça değil!'
"Daha önce söyledikleri doğnı çıkmadı!"
"Iki parça tek fay olur mu, milleti fay tek parça kı-
nlacak diye oyaladılar ve korkuttulari"
Büyük fıyaskodan tutun, bu araştırma boşuna ya-
pıldı diyenlere kadar bir dizi ipe sapa gelmez ve bi-
lim adamına da yakışmaz, kahve dedikodusuna eş-
değer yorumlar ve değefiendiımeler!
Çok bildiğimiz "BEN demiştim, BEN haklı çıktım,
BEN bilmiştim..." sözleri. • •-^ •-• - % *.
Hep BEN BEN BEN!.. - i ^ - " •'•.:. •"'•-•'
Bunlar bilmezler mi ki bilgi somuttur, ben demekle
olmaz.
GİDERSİN, ARAŞTIRIRSIN, GÖSTERİRSİN!
•••
Olayın içinde olmayan gerçek bir bilim insanı, fay
araştırmalannın ilk kaba sonuçlan açıklanınca nasıl
davranır diye düşündüm.
Önce, verileri görmeden bir şey söyieyemem, der.
Acaba bu araştırmalarda ne gibi yeni bilgiler elde
edildi, diye merak eder. Onlan öğrenmeye çalışır.
Araştırmayı yapan mesiektaşlannı tebrik eder; kap-
samlı yorumlar için sonuçlann ve verilerin bir an ön-
ce açıklanmasını diler. İlk kez Marmara üzerinde
böylesine ve en son cihazlarla bir araştırma yapıldığı
içinsevinir, yüreği pırpıredervb..
Ama bu arkadaşlanmız araştırma yapmadan her
şeyi çok iyi bildikleri için buna gereksinim duymu-
yorlar.
Nasıl olsa kendilerine medya adına mikrofon uza-
tacak ve kendilerini gündemde tutacak birileri hep
olacak!
Üretmek yok, konuşmak var sadece!
Çoğumuz beyin ishali olmuşuz!
Ağzımıza geleni şöyle bir süzgeçten geçirip tart-
madan, doğru olup olmadığını ölçmeden, olduğu gi-
bi koyveriyoruz!
Gazeteci meslektaşlanmız arasında da öğrenme
tembelliğinden kaynaklanan yanlış yorum yapanlar
var. Örneğin köşe yazan Artaylı (Hümyet), "Bu kadar
para verdik Fransızlara, elde kafa kanştıran bilgiler
var sadece" diyor.
Altaylı hadi haberi atladı diyelim, sorup öğrene-
mez mi araştırmanın kaç paraya çıktığını ve Türki-
ye'nin cebinden kırk para bile çıkmadığını! (Bunu
utanarak söylemeliyiz aslında!) Altaylı'nın kafası kan-
şıksa, örneğin araştırmanın baştan sona içinde olan
Naci Görür'e (Marmara Araştırma Merkezi Başkanı)
açıp soramaz ve öğrenemez mi, yeni ne elde edildi
diye! Ve okuriannı doğru bilgilendiremez mi!
• • •
Biz sadece ûretmeyen toplum değiliz...
Ayrıca öğrenme, doğruları söyleme ve yazma
özüriüyüz de!
Balina operasyonu
Hüseyin Beşikçi
DGM'ce tutuklandı
tZMÎR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - tzmir'de
ortaya çıkanlan "Bali-
na Operasyonu'"nun
kilit isimlerinden Hüse-
yin Beşikçi, îzmir
DGM'ce tutuklandı.
Operasyonla ilgili ola-
rak 4 kişi de aranıyor.
Ordu Valisi Kemal Yazı-
cıoğlu da eski eşinin
DGM'de verdiği ifadey-
le ilgili suçlamalan ya-
lanladı.
tzmir Mali Şube
ekiplerince Mamaris'te
bir arkadaşına ait yaz-
ldcta yakalanan ve gö-
zaltına alınan Yeşer
Tekstil Firması'nın ku-
rucularmdan Hüseyin
Beşikçi, sevgilisi Nur-
gül Kızıldumai) ile Aka-
demi Ajans ortaklann-
dan Gülten Seymenoğ-
lu'nun sorgulan ta-
mamlandı. Doktor
kontrolünden geçirilen
zanlılar, Izmir DGM
Savcılığı'na sevk edil-
di. Savcılık, ifadelerinin
alınmasından sonra
Seymenoğlu ve Kızıl-
duman'ı serbest bırakır-
ken Beşikçi'yi, tutukla-
ma istemiyle nöbetçi
mahkemeye sevk etti.
Nöbetçi mahkemece tu-
tuklanmasına karar ve-
rilen Beşikçi, Buca Ce-
zaevi'ne gönderildi.
Ordu Valisi Kemal
Yazıcıoğlu, kendisiyle
ilgili Balina Operasyo-
nu kapsamında çıkan
haberleri yalanladı.