Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EYLÛL 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
CemalKıralj Yunanlüarın dostluğunapek çok kez tanık olduğunu söylüyor
İlişkllerlmiz iylydi'
Yunanistan'daki yoldaşlar her
zaman bizi kolladılar, destek
verdiler. Tabii biz geçimimizi
kendimiz, çahşarak
sağlıyorduk. Yunanlılarla
ilişkilerimiz çok iyiydi. Bir ara
PASOK iktidan başansızlığa
doğru adım atmaya başlayınca,
Türkiye aleyhtan bir
kampanya başladı.Türk
Pontuslular diye bir dernekte
Anadolu için 'kaybedilmiş
vatan topraklan' gibi şeyler
ortaya atıldı.
Partl lçi tartışmalar
Paris'te mevcut parti
örgütlerinin üzerine çıktık,
parti kademelerinden daha çok
çalıştığımız için. Tartışmalar
başladı. Dolayısıyla, daha özel
olarak da bu tartışmalan
düzene sokmak için parti içi
çalışmalan hızlandırma diye
bir tartışma yaratıldı. Sonuç
olarak tartışmalar bitti ve
partiye karşı farklı bakış
açılan doğdu. KıraL 12 Eylül 1980'de askerierin yönetime el koy masıyla yurtdışına çıkbktan sonra yurttaşhktan atıbnası için hakkmda dava açıkbğuu belirtiyor.
'Yunan yoldaşlarbizi kolladı'SERDARKIZIK-3-
TKP'nın merkez komıte üyesi ve Ege
yöre komitesi sekreten. Maden-lş'ın de
merkez temsılcisi Cemal KıraTla söyle-
şımıze devam edıyoruz.
- Atina'da nerede kaJdıııız?
KIRAL - Ehmdekı pasaportu kabul et-
medıler. Önce V4ze almak gerekıyordu.
Atina'da, Halklarla Dayanışma Konutesı
vardı. Onlarla ılışkıye geçtik. Sonra bana
paruden, Fransa'dan gehyorum diye Fran-
sızca bilen Yunanlı bir yoldaşın evıni ha-
zırlamışlar. Oraya gitum \e çok iyı ağır-
landım.
- Evin ortanıı nasıldı?
KIRAL - Kendıleri de önceden böyle
bir şey yaşadıklan için çok yabancı değil-
lerdı olaya. Üstelik Türkıye'den komü-
nıst bın gelıyordu . Asıl partılı olan, ka-
,,djn4v E\ deyadırgamadan kaldım. Bu kü-
çük evde çocuklar, odalanru bana vermek
için salonda ders çalışıyor, uyuyorlardı.
Hiç rahatsızlık duymadım. tki yıl geçti o
evde ve ailenin bir üyesı olmuştum.
- Bir süre sonra yabancı birinin evde <*•
masından ötûrü aile içinde sorunlar çık-
madı mı? Ya da siz bö>k bir rahatstdık
duydunuz mu?
KIRAL - Hayır, asia. Gerçek yoldaş
ilışkileri böyledır işte. Çocuklarda çok ryi
yetıştınlmişlerdı. iyı ınsanlardı. Hâlâ kı-
mı zaman konuşuruz.
- Az önce parasızhktan söz etmiştiniz.
Nasıl geçiniyordunuz?
KIRAL - Çalışmam gerekıyordu. Ya-
şamımı, kendım sağlamalıydım. Bir dok-
torun villasında, bahçıvanhğa başladım.
Istanbullu bir Rum kızı bulmuştu bu ışı.
Çıçeklere. çımlere bakıyordum. Yazın 4,
kışın 2 gün çalışıyordum, para yetıyordu.
Bir gün doktor elinde, Türkiye'de yayım-
lanan birgazeteyle geldı. O Rum kıa gön-
dermış -o da hayatımda unutmayacağım
çok iyı bir ınsandır- O sırada bır yandan
yemek yerken bir taraftan TKP'nin sesı-
nı dınlıyorum. Gazeteyı kanştırdım, bir
şey bulamadım. Doktor ısrarla bir şeyler
olabıleceğinı söylüyordu. Sonunda 3. say-
fadakı haben gördüm. "Cemal Kral,
Tûrkvatandaşfa&ndançıkanMT diye ya-
zıyordu. Doktor bıraz panıkledı, senın
için bir şeyler yapalım dedi. Merak etme-
mesıni söyledım. Doktor komünist değil-
di, ama iyi bır demokratö.
-Atina'da arkadaşhk.do«hıkibşküeı>
niznasıldı?
KIRAL - Daha sonra Maden-lş Sendı-
kası Ege Bölge Başkanı Vural Atis geldı
Isvıçre'den. Hasır sandarye, mobılya ör-
mesinı öğrenmış. Bırlıkte başladık örme
işine, dükkân tuttuk. Müştenler saçlanrru
beyaz görünce. bana usta diyordu.
- Ya Yunanistan Komünist Partisi'vle
ffişküeriniz?
KIRAL - Yoldaşlar her zaman bizi kol-
ladılar, destek verdiler. Tabıi biz geçimı-
mızı kendimiz. çahşarak sağhyorduk. Yu-
nanhlarla ilişkilerimiz çok iyiydi. Bır ara
PASOK ıktidan başansızlığa doğru adım
atmaya başlayınca, Türkıye aleyhtan bir
kampanya başladı. Türk Pontuslular diye
bir dernekte Anadolu ıçın "kaybedttmiş
vatan topraklan" gıbı şeyler ortaya atıl-
dı VeTurklerekarşıdabırsoğukluk. Me-
sela. bir gün tavernada oturuyoruz; biz
onlara uzo göndenyoruz, onlar bıze gön-
denyor: şarkılann yansı Türkçe yansı
Rumca söylemyor hep beraber; bır Yu-
nanlı geldi o sırada yanıma, "Kıbns'ı ab-
cagE" dedi. Ben de "Orada duruyor, ba-
na nhe söylüyorsun" dedım.
İstanbul Rumları
- Daha çok tstanbul'dan getenkrte mi
birükte ohıyordıınıız?
KIRAL - Evet Yunanlılann dostluğu-
na, sıcaklığına sayısız kez tanık oldum.
Türklere karşı en küçük bır antipatıleri
yok. Mesela Atina'da, istanbul Rumlann-
dan bin vardı. Bu" gün, Atina'da Türk ber-
benn olup olmadığını sordum. Onlar
Türk deyince, İstanbul Rumlannı anlı-
yorlar. Tanf etü, gıttım dükkânına otur-
dum. Sehpanın altında bir Türk gazetesı
29 Ekim 1980 Cumhuriyet Bayramı'nda MGK Başkanı Kenan Evren Anıtkabir özel defterini imzalryor.
vardı. 6-7 Eylül olaylanndan sonra Yuna-
nistan'a gelmiş. Gözü Türkiye"de. hâlâ
memleketim diyor. Hatta kafası atınca
söylenırmiş, benı nıye tstanbul'dan getir-
dinbekadındıye..
- O günlerde partryk iüşküeri nasıl sağ-
lrvordunuz. Yunanistan'da parti kimliği-
nizle mi kaldmız?
KIRAL - Özel kuryeler \ardı. Zaten
çok sık Paris'e gıdıyordum tkıncısıne ge-
lince parti kimlığımle değıl, ama TKP ile
Yunan Komünist Partısi arasındakı ilişkı-
leri ben kuruyordum. Onlar da bıliyorlar-
dıbenı.
- Orada kaç yıhnız geçti?
KIRAL - 4.5 yıl. Sonra Paris'e dön-
düm. Çünkü Yunanistan"da bekledığım,
tahmın ettığım hıçbir şey çıkmadı Yapa-
cak bır şey kalmamıştı. Üstelik merkez-
den uzak kalmış oluyordum.
- O dönem TİP-TKP birleşmesi gün-
demdeydi FarkMaşma da bu sürece denk
düşüyordu, değü mi?
KJEAL - Bırleşme olmamıştı daha. Za-
ten bu görüşmelerde ben yoktum. Bırleş-
meye farklı bır bakışım vardı. Mesela Be-
hice Hanım'ı bır keresınde Yunanıstan'a
çağırdım. Yunan partısıne "Behke arka-
daşıcağmn" demıştım, kabul ettıler Tür-
kiye"dekı komünıstlenn, sadece TKP'h-
lerden ıbaret olmadığını, başka ınsanlann
da varolduğunu: hem bızım partiye, hem
kardeş parti Yunan partisıne. hem de ora-
dakı demokratık örgütlere göstemıek ıs-
temıştım. Bır hafta, on gün kadar kaldı
Behice Hanım. Başbakan yardımcısıyla
konuştu. Çok öne çıktı. Bızım partıden bu
duruma bıraz eleştın geldı, ama bence
yaptığımız doğruydu.
- OradanParis'e döndünüz, 86'da
KIRAL - Pans'e dönerken ıki tane
meslek öğrenmıştım. ıkı altın bilezik. a-
ma ne ölçüde anlamlı kı! Parti en önem-
lisiydi. Bu arada merkez komıtenin nere-
deyse tanıamı yurtdışındaki bır parti, ye-
terince iş göremezdı Bunun farkına \ar-
dım. Parti, bızım Türkıye'ye dönme ze-
mınımızı hazırlayamıyorsa, bırakın mer-
kez komitesi üyelerı kendı dönme zemın-
lerini yaratsın dedım. Bu süreçte artık
yurtdışı durumu tartışılır olmaya başladı.
Partl lçi tartışmalar
- Yunanistan"dan Paris'e kendi inisrya-
tifınizle mi döndünüz?
KIRAL - Dedım kı ben döneceğım.
Tekbaşımabukaranvermıştım Parüka-
ran olmasa da dönecektim. Parti üyeleny-
le, parti kademelen arasında mesafe
uzaklaşmış. hatta kopmuştu aynca. Sa-
dece teonk bazı genellemelefle değıl, pra-
tık bırtakım ışlerle uğraşmak ve başanlı
olmak gerekıyordu. Biz Pans'te mevcut
partı örgütlerinin üzenne çıktık. parti ka-
demelennden daha çok çalıştığımız ıçın.
Tartışmalar başladı. Dolayısı>la. daha
özel olarak da bu tartışmalan düzene sok-
mak ıçın partı ıçı çalışmalan hızlandırma
diye bır tartışma yaratıldı. Sonuç olarak
tartışmalar bıttı ve partiye karşı farklı ba-
kış açılan doğdu
En sonunda, bu tartışmanın nereye var-
dığı da ortaya çıkmadı. Ancak ınsanlar o
güne kadar söyleyemedıklen her şeyı faz-
lasıyla konuşmaya başladılar. Daha son-
ra HaydarKuthı 65 yıl kutlamalan sebe-
biyle Batı Almanya'da ortaya çıktı \ e çok
uzun bır konuşma yaptı. Çok cıddı konu-
lara değındı. SöylenecekJen rahatlıkla
söylemek, iyı bır şeydı ttıraz ettığım çok
şey vardı, ama yenı bır partı yaşamı baş-
lıyordu
- Bu konuşma, merkez komitesinin mi,
yoksa kendisinin mi karamdı?
KIRAL - Sanıyorum polıtbüro kara-
nydı Neyse Kutlu, Türkiye konferansını
yapmış olarak yurtdışı konferansında ko-
nuşuyordu. tllegal bır toplantıydı ve Da-
nimarka'da bu- yerde yapılıyordu. Şu or-
taya çıktı; bırtakım kararlar ahnacaktı. A-
ma bence şeklı bir durumdu. Çünkü Tür-
kiye örgütleri bu- karar vermışti, bu olsun
diye. Yurtdışı örgütlenne artıkbır şey düş-
mezdı. Biz "hajTr" desek ne olacaktı?
Sonra, bu^lık meselesı ele alındı. Ve yan-
lış sonuçlara ulaşüdı. Bırleşme aşaması
10 sene sürdükten ve bir yerlere gelmeye
başladıktan sonra, TBKP için, merkez ko-
mıtesının eşit sayıda dağıtılması konusu
ortaya çıktı. Şımdi bu, hakkanıyetlı gözü-
küyor. Ancak farkh düşünmeye başladım.
tki partinm birleşmesmde, bu birleşikpar-
tinin fiknnı en iyı uygulayacak vekillerin
seçılmesı önemliydı. O TKP'li de olabi-
lir, TtPTi de olabilir. Hatta mesela
TKP'den hiç olmayabilirdi. Kurulan bir-
leşik partide böyle hesaplann yapılması
yanhştı. TlP'lı arkadaşlar merkez komi-
tesine girecek arkadaş bulmakta sıkıntı
çektüer nitekım Bence birlikte iş yapma-
ya başlamak esas olmalrydı. Tepeden ön-
ce, tabanda birleşmek gerekiyordu.
istlfa
- Siz de birleşik partinm merkez yöne-
timinde görev almıştıni7-
KIRAL - Evet gırdun, ama çok kısa bir
zaman sonra ıstıfa ettım.
-Neden?
KIRAL - Bir kere az önce söylediğim
nedenlerden. Ikıncısi de partı legale çıka-
cağı sırada ilkelere daha sadık olmak ge-
rekıyordu. Türkiye'de beraber çahşılacak-
sa, buna uygun davranış sergilenmıyordu.
Mesela ben ıstıfa dilekçemde, ıkı tane ar-
kadaşa ıtuaz ettım. Gerçı bu arkadaşlar
genel sekreter olmaya da layıktır, ama ko-
mıteye alınmalan tartışılmamıştır. Bu ar-
kadaşlann ikisi de TKP'den geliyorlardı.
Farkh görüşlerimi defalarca dile getirdim,
ama hiçbır zaman bunlan kanallara yan-
sıtmadım. "Düşüncekrini yaz örgüte da-
ğrtacağtz" dediler. Yazdım, gönderdım a-
ma dağıtmadılar. Görüşlenmın partide
önemlı olmadığını anladım. TBKP Mer-
kez Komıtesi'nden istıfa ettim.
Partlnln kapatılması
-YakapaUma konusu?
KIRAL - Esas sorun orada çıktı. Ben
parûnın kapatümasına karşıydım. Çünkü
bu* komünist parûsi yasal olarak, oylana-
rak kapatılamaz. Hele merkez komıte ka-
ranyla hiç kapatılamaz. Bır gün Fransa
parüsınden bır arkadaş geldı \e "Tam le-
gale çıkaracaktınız, kendi efinizle parti)i
ifpMrtımr" dedi. Paroyı legale çıkarmak
gerebyordu ve bunun koşullan da oluş-
muştu. Ardından Portekız partisinden ar-
kadaşlarla Ispanyol kongresınde karşılaş-
tığunızda ılgınç bır gelışme oldu bu ko-
nuyla ılgilı. Benı anyorlarmış. lspan-
ya'dan Portekiz'e geçtüc Ertesı gün kah-
valtıda konuşuyoruz. Türk Büyükelçısı
Portekız'dekı polıt büroyu zıyaret etmiş.
Büyükelçı yoldaşlara, nasıl legale çıktık-
larmı sormuş. Bunun anlamı şudur: De-
mek ki Türkiye'de hükümetin kabullen-
mesi söz konusu. Sonra Adnan Kahve-
d*yle bazı görüşmeleroldu. Türkiye Pos-
tası diye bır gazete çıkanyorduk Alman-
ya'da. Bu gazetede Aydm Şenesen, Kah-
veci'yle bır telefon röportajı yaptı. Tabii
Kahveci cuı gibı bv adam; gazetenın ar-
kasında TKP'nin olduğunu bıliyor. O rö-
portajda da "Anladıkama şu seçânlerden
sonra yurda dönün" yönünde bir mesaj
verdi. Bunlan birbirine ekledığimiz za-
man şu ortaya çıkıyor ki komünist parti-
sının legal olarak çalışmasına artık karşı
çıkılmayacağı bir yere gidilıyordu. Dün-
ya konjonktürü açısından da durum fark-
hlaşmıştı. Komünist parti yasaklanamaz-
dı. Böyle bir dururndapartinin kapablma-
sı, olağanüstü yanlış bir şey oldu.
Yurttaşlıfctan atilma
- Sizin bu kaygdanma merkez komite-
smde paylaşanlar yok muydu?
KIRAL - O tanhte merkez komıtesin-
den bır tek ben yurtdışında kalmıştım. Di-
ğer arkadaşlar, yeniden yurttaşlığa alın-
mak için başvurmuşlardı. Ben bunu içi-
me sındıremedim. Kendim çıkmadun, ni-
ye başvurayım dedım. Nitekım daha son-
ra Meclis'te çıkan bir kanunla vatandaş-
lıktan aülma işlemleri iptal edildi herkes
için. Bunu da bana o gün Fehmilşıklarte-
lefonla bıldırdı.
Her i;i yaptim'
- Yeniden Paris günierine dönsek, Pa-
riste günlük yaşama-.
KIRAL - Çalıştık işte. En çok sandal-
ye hasır örme işıni yapüm. Antika mobil-
ya isini de yaptım. Kolay olmuyor, ama
bir ınsan komünistse kolay öğrenir. Bir
gün Pans yakınlannda ahır temizlıği ışı
oldufunu okudum. Çalışan ızne çıkmış.
Telefon ettım. tş sahıbı "Bundan anlar
mıan" dedi. "Anlamam « M yapanm''
diye cevap verdim. Adanun hoşuna gitti.
Temizledik sonuçta ve çifthk sahibi izne
çıkanın yenne bana süreklı iş teklıf ettı.
Kabul etmedım, bir emekçinin işini elın-
den almak olmazdı...
- Merkez komhe üyesi abjr temiziiyor,
flginç. Daha da üginçleri var nn?
KIRAL - Bır düşünelım. Evet, yıne bir
gün üan gazetesınde bır apartmanın 6 ka-
tından indinlecek koltuk için adam aran-
dığını okudum. Gittım, yaşh bır bayandı.
Zar zor dar merdivenlerden ındirdim. Ay-
nı kadın evin bacasını da onanp onarama-
yacağımı sordu. Tabii dedım onannz. İş-
te böyle. Bir de antika ışı vardı...
- Antika mı?
KIRAL - Evet antika tamıri. Işi öğren-
dim. Oldukça geniş bırmüşten çevrem ol-
du. Hatta Pans'ın sayılı antika tamırcile-
n arasında göstermeye başladılar benı. lş-
ler öyle arttı ki bazı müşterilere, yoğu-
num, şu adrestekı arkadaşa gıdin deme-
ye başlamıştım.
SÜRECEK
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
IMarmara Fayı ve Siyaset
Le Suroit araştırma gemisindeki çalışmalara, etki-
li bir siyasetçinin, örneğin Başbakan'ın veya dişli bir
bakanın da katılmasını isterdim. Böylece hem haya-
tında bir gün degışik bir olay yaşar hem de Türkiye
ve İstanbul için can alıcı bir sorunla yüzleşmiş olur-
du.
Gemide Manmara Fayı'nı ve özelliklerini araştıran
bilim adamlarıyla geçireceği üç saat boyunca, dep-
rem, Marmara Fayı, Marmara'yı bekleyen tehlıkenin
boyutlan, o sırada bilgisayarlara gelen yeni bilgiler,
Manmara'da ve karada yapılması zorunlu yeni bilim
sel araştırmalar, İstanbul ve bölgesi için alınması ge-
reken önlemler vb. hakkmda geniş biigi sahibi olur
du.
Şimdi bu yazıyı eğer okuyan bir politikacı varsa di -
yecektir ki, ne olacak bilim adamlarından rapor iste
riz, okuruz ve öğreniriz.
Yo hayır kazın ayağı öyle değıl.
Politikacı, bir hafta boyunca rapor okusa, orada
bulunarak öğrenebıleceklerinı öğrenemez. 31
Olayın ciddiyetini kavrayamaz.
Çünkü bazı şeyleri gerçekten öğrenmenın yotu.
bazen olayla ten tene, yüz yüze gelmekten geçer.
Politikacılanmızın ve hükümetin Marmara de dep-
rem tehlikesini kavramadıklarının ve Istanbul'la poli-
tikacı kuman oynadıklannın en iyi iyi kanıtı, bugüne
kadar ciddiyetle bu konuya eğilmemeleri ve cidtii
hiçbir programı gundemlerine almamalarıdır.
Dünya bilim çevreleri Istanbul'u bekleyen tehlike-
ler konusunda bas bas bağınp dururken, bundan
kendine bir sonuç çıkarmayan politikacı, bu ülkenin
yöneticisi olabilir mi?
Marmara Fayı ve Istanbul'un karşı karşıya oldıığ1
!
deprem tehdidi konusu tamamen SAHİPSİZDİR.
Hükümetin ve devletin hiyerarşik düzeni içinde, bu
olayın sahibi hangi merci diye sorabilirsiniz.
Hükümeti bir kenara bırakın; diyelim kı onlar, depf -
eme hazırlık konusunda yapılması gerekenlerden
gözleri öyle korkuyor ki, olayı bilmek, bu konuda bır
şey duymak istemıyoriar ve deprem sonrası ıçın de
tann'ya sığınmaya ve olayı kader olarak nıtelendir
meye hazırlanıyorlar.
Ama örneğin, devletin bir kuruluşu var, rutin ola
rak bu işlerte uğraşması gereken: Afet Işleri Genel
Müdürlüğü.
Bu genel müduriuğun ornegın Manmara'da yapıl-
ması gereken bilimsel araştırmalar, depremın zarar-
lannı azaltmak için alınması gereken önlemler üzeri-
ne düşüncesi, planı, programı var mıdır, varsa nedir?
Denızde yapılmakta olan bilimsel çalışmalardan
ne kadar haberdardır?
Açıkça söylemek gerek: Deniz araştırmalarını ko-
ordıne eden Nacı Görur ve merakı olmasa, Celal
Şengör ün Le Pichon'la ılişkisi olmasa, başlayan bu
araştırmalann hiçbiri yapılmayacak. Hiç bir devlet ve
hükümet yetkilisi de bizim bilim adamlarına, ne du
ruyorsunuz, bu konuda neler planladınız, neler yap •
mak gerekir vb diye sormayacaktır.
İstanbul yazgısını bekliyor. Bilim insanlarımız da
kannca kaderince çırpınarak İstanbul halkını bilgı
(endirmeye çalışıyor.
Fransız yerfizikçi ve küresel tektonikçi Xavier Le
Pichon dediğinin arkasında duran bir oilim ınsanı.
Bugüne kadar Marmara fayları hakkmda ortaya kaç
görüş atıldığını anımsarsınız? Beşı bulur. Ve onlarca
"Profesör" televizyon ekranlannda yüzlerce saat ko-
nuştular. Hepimiz yüzlerce saat boyunca söylenen-
leri doğruymuş gibi dinledik ve taraf tuttuk. Zamanı-
mız pır pır akıp gitti. Bu konuşulanlann hepsi, ya ger
çeğin görünen bir kısmını içeriyordu, ya da eldeki sı-
nırtı bilgilerden üretilmiş ve doğrulugu test edileme-
yecek ve edilmesi de düşünülmeyen varsayımlardan
oluşuyordu.
Le Pichon'a soruyorum, tek parça kırılır demişti-
niz, ama ik'i parça da kırılabıleceği ortaya çıktı. Gulü-
yor. "Tezimizin temelinde fayın tek parça olduğu ya-
tıyordu, bu doğru çıktı. Aynca tezimiz bütünüyle yan-
lış da çıkabilirdi. Ortaya attığımız görüş teorikti, bunu
test etmezseniz bir anlamı yoktur."
Bilimsel varsayımlar test edilmek için vardırlar.
Şimdi artık fay iki parça mı, yoksa tek parça mı kı
nlacak tartışması bence bitmiştir. Bunu kesin bir çö •
züme bağlamanın olanaksızlığını da vurgulamak ge-
rekir. Ikf parça veya tek parça tartışması, test edile-
bilir bir veri, bilgi veya varsayım degildir. Bunu ancak
doğatest edecek ve bu tartışmaya noktayı koyacak
tır. ;
Şimdi toplanacak yeni bilgilerle, bu olasılıkların
yüzdeleri konusunda yine kesin olmayan bilimsel çı-
karsamalaryapılabilir. Fayın kınlma süreci içinde na-
sıl davranacagını kesin olarak bilmek insanoğlunun
harcıdeğil. Göruldüğü kadar, kınlma sırasında kaotık
bir dizi yerbilimsel olay gerçekleşmektedir.
Bundan sonra yapılacak tartışmalarda, kesin
inançlarbelirtecek "uzmanlan' bence dikkate alma-
mak gerekir. Inançlann bilimde yeri yok. Bilim veri-
lerle, bulduklanyla konuşur.
Bilim, şimdi bu yolda araştırmalannı derinleştire-
cek ve Marmara Fayı'nın kontrol altına almaya, onun
nabız atışlannı dinlemeye yönelik yeni çahşmalar baş •
latacaktır.
Bilim insanlannın daha yapacakları tonlarca iş var1
[email protected] >, „
BAŞSAĞLIĞI
Özgür birey-örgutlü toplum anlayışını sa\
Güısel Mahallesrmn guzel
ÖCAFER ÖZERKOÇ u
taühsız bır şekılde ebedıvete >olcu ettık
Yureğımızde ve usumuzda ya^atacağız
Aılesıne %e dostlanna başsağlığı dılenz
SADK ÇELİK - Y1SIT ^I.A'N - \l.l kFkE(,
AKTAŞ SARIK.4YA - İNf.t TOPÇL - M.CL\ <A I.KR
ADEMMIRATBEYOĞLI - YILMAZ ŞİMŞİT - \ÜM
AYTÎEMİR Hl SEYİN KAY A - Y A\1 7. <;İ R Y1 Sl F
Gİ KGE> - İSMET IŞIK TEMEL l Ll D( Z - K MIİR
SARICE>GİZ - B \KJ EMV.I
BAŞSAĞLIĞI
Özgür bırev-örgütlü toplum anlayışını sa.L..,.
Gursel Mahallesı'nın guzel ınsanı
CAFER
ÖZERKOÇ'u
talıhsız bır şekılde ebedıyete yolcu etlık
Yüreğımizde ve usumuzda vaşatacağız
Aılesine \e dostlaruıa başsağhgı dılcıı/
GÜRSEL MAHALLESİ SOSYAL YARUIMI \S»|\ VK
GİZELLEŞTİRME I)KK>KĞİ