Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15EYLÛL2000CUMA
20. YHJNDA 12 EYLUL
781iler Vakfı sözcüsü Celalettin Can, gerçek tarihinyazılmasını istiyor
' 12EyliilHATİCETUNCER
"ŞişB Meydanı'nda üç kız, biri Çiğ-
dem biri Nergb" diye başlayan genç-
lik ağıtı, 1980 öncesi kanh kavgayı an-
latır. 1976'da kurşunlara hedef olarak
ölen binlerce gençten biridir Çiğdem...
Vatan Mühendislik öğrencisi Kerim
Yaman'ın öldürüldüğü 1975"ten son-
raki yıllarda binlerce gencin ardından
"Gün geçmiyor ki bir faşist katiiam ya-
şarunasuT diye başlayan bildiriler ya-
zıldı... Cenazeler binlerce gencin ka-
tıldığı. kilometrelerce uzayan bir kor-
tejle kaldınldı. Kimi zaman cenaze yü-
rüyüşleri de yeni ölümlere sahne oldu...
12 Eylül öncesi denilen "bnetfcnmiş"
dönemin sorumlulan sayıldılar. 1980
sonrası ise binlercesı gözaltına ahndı,
işkence gördü, askeri mahkemelerde
yargüandı, askeri cezaevlerinde yıllar-
ca baskı ve dayağa maruz kaldı.
Kimileri onlan 'dogmacı, maceracı,
okumayan, köytü, Donkişot, aşktan an-
lamaz' diye değerlendırdi. Denizler,
• Celalettin Can, 2000'li yıllarda toplumun her kesiminde bir uzlaşma ve
hoşgörü kültürünün gelişmesinden bahsedildiğini belirterek şöyle konuşuyor:
"70'li yıllarda çatışmanın bir tarafında yer alanlar, bize o dönem saldırdıklan
yetmezmiş gibi iktidara getirilmişler. Ülkenin geleceğini tayin ediyorlar. Solu
temsil eden kesimler bugün yasaklıdır. Siyaset yapamaz. Milletvekili
olamaz.21 bin 764 arkadaşımız herhangi bir kamu hakkından bile
yararlanamaz. Ağırlaştuılmış şarth tahliye koşullanyla tahliye edilmiştir. Bir
trafik suçu işleseler bile kalan cezalannı yatacaklar."
Mahiıier, tbolar yaratamadıklan gibi, -12 Mart cuntasıyla çocukluk yılla-
onlann mirasını da harcamışlardı!.. nnda tanışmış, 1971 yılında sol hare-
k
Bir yitik ve yanm kahnış kuşak'tı ketın tasfıye edılmesının ardından ön-
78'liler. Kendilerini öyle değedendir-
diler. Geçen günlerde 78'liler Vakfi adı
altında bir araya gelme çahşmalannı bir
bültenle kamuoyuna duyurdular. 12
Eylül yargılamalanmn tüm sonuçlan-
nın ortadan kaldınlması ve 70'li yılla-
nn sorgulanarak gerçek tahhinin yazıl-
ması, vakfin en temel amacı oîacak.
78'liler Vakfi Kııruluş Girişimi Söz-
cüsü Celalettin Can, 70'li yıllara ve
78'lilere ilişkm sonılanmızı yanıtladı:
-78'likimdir?
ceki dönemin mücadelesinden etkilen-
miş yeni bir gençlik ortaya çıktı. 19-20
yaşlanndaTürkiye'nin geleceğine aday,
toplumuna ve vatanına bağlı, yurtsever,
antifaşist bir gençlik. Bu kuşağın kay-
bedilmesi sonucunda Türkiye'nin ge-
leceği başka türlü yazıldı.
- Nasıl kavbedM bu kuşak?
- 1970'li yıllarda ABD'ningündemi,
Ortadoğu'daki politikası gereği Türki-
ye'de sol potansiyeli tasfiye etmektir.
Faşizmi oturtmak, 71 'de törpülenmiş de
olsa 60 Anayasası'ndan kalan demok-
ratık haklan ortadan kaldırmak. Sol
potansiyeli tasfıye için faşist hareketı
devreye soktular. Ulkücüler aracdığıy-
la sol potansiyel tasfıye edilmeye ça-
lışıldı. lslamcı ve milliyetçi ideolojiyi
kitlelerin içehsinde gelişürmenin ko-
şullannı yarattılar.
Baskı rejlmlnin koşullan
-80önceandedöküfcnkandansorum-
hı tutulan bir kuşak 78'Bler.
- Esasen biz özgürlükçü, demokrat
bir gençliktik. Kimsenin eline silah al-
Dönemin Milü Güvenlik Konseyi ve Devlet Başkanı Kenan Evren, 12 Eylül darbesinin ardından 29 Ekiın Cumhuriyet Bayramı'nı kutlama töreninde.
Prof. Dr. Izzettin Önder, 12 Eylül darbesinin emek kesimini çökerttiğini belirtti
'Türkiye, sermayenin cenneti oldu9
Türkiye ekonomi tarihı açı-
sından 12 Eylül tarihinin öne-
mi iki açıdan tartışılabilir:
-Birincisi. ekonominin dış
âleme hızla açıldığı dönem
olarak,
- Ikincisı ise verimsiz iç
sermayeye desteklerin yoğun-
laştığı dönem olarak.
Türkiye 12 Eylül'e. birin-
cisi 1929'da. ıkincısi ise
1958'de olmak üzere üçüncü
döviz darboğazı ile ve bunu
telafı etmek üzere girdi. Bu
dönemin sloganı, "Türki-
ye'nin döviz sonınunu çöze-
ceği" biçiminde idi.
Finansal serbestleşme dö-
neminde Türkiye döviz so-
rununu. bir yandan dış borca
ağırlık vererek diğer yandan
da ihracata yönelerek aşma-
yaçalıştı.
Ancak 1980'e dek uygu-
lanmış olan ithal ikameci- ko-
rumacı politikalar sonucun-
da, sanayi kesimi dünya stan-
dartlannın çok gerisinde idi.
Öte yandan, finansal politika-
lar gereği sabit döviz kuru da
terk edildi. Bu dönemin ihra-
cata yönelik politikalan, ve-
rimsiz sanayi üretımıni dış
rekabete uyarlayabilmek için
iki yol belirledi:
- Dönemin modası olan
'arz-yanlı ekonomi' politika-
lan ile özellikle ihracata yö-
nelik sermayeye böyük ver-
gi ayncaüklan ve mali destek
sağlandı.
- Ikinci kademe önlem ola-
E k o n o m i d e 1 2 E y l ü l d a r b e s i
1MF programlarınatam destek
• Cuntacdar, ekonomiyi 24 ocak
kararlarmın miman, işçi haklannnı
kistrtanmaa içm sürekH çağnlar yapan esld
MESS Başkanı Turgut Ozal'atesfimettL
IMF programnun kesintisiz uygulanmasma
tam destek verfldi.
* Uhıslararası sermayenin serbest
dolaşımı önündeki yasal engeller önemli
ölçüde kaldınldı. Ülke, fınans sermayenin
cennetine çevrildi, üretım yerine rant
ekonomisi teşvik edildi.
• "thracaüteşvik"adı dtmdahayaii
ihracat el aHmdan destekJendi HayaU
ihracata, yurtdışına kaçnnş dövn 3e kara
paranm Tfirkiye'ye getinbnesini sagjamak
amaoyia göz ymnBİdiL
• Lzlenen ekonomik programın sonucu
olarak mantar gibi bıten bankerlerin faiz
yanşına ve yüzbinlerce yurttaşın vannı
yoğunu bankerlere yaturmasına göz
yumuldu. Kısa süre sonra patlayan banker
skandalında yurttaşlann birikimi
buharlaştı. Skandalın faturası sadece 19
yaşmdaki Banker Yakan'a kesildi.
• LTke kaynakları hayati ihracatcıhrm ve
iktkkrayakmmüteahbidereaktanlarakl2
Eylfil zen^Bfcri yarankb.
• Dış borçlanmanın yararlı olduğu tezi
savunuldu, 1979'da 14.2 miryar dolar olan
dış borç miktan I986'da 31.2 milyar dolara
çıktı. Türk Lirası hızla değer kaybederek 1
yıl içinde yan yanya eridi.
• Gehrdağriıniibozuktn,ncretkTbaskıya
altnarak4ydiçİBdeyanya(hışörûldü.
rak da ücretler reel olarak bas-
kılandı.
Böylece sermaye üzerin-
deki faiz ve verimsizlik yü-
kü bir yandan bütçeye diğer
yandan da emekçi kesim üze-
rine yıkıldı.
Emek kesimi çökertiMi
Bu politikalar, giderek bü-
yüyen bütçe açığı yamnda
emek kesiminin de çökertil-
mesine neden oldu. Bunun
dışında da hayali ihracat hız-
la büyüdü. Hayali ihracat, dı-
şan kaçmış olan dövizlerin
ekonomiye sokulması için
iradi olarak da desteklendi.
Bütçe açığı enflasyonu kö-
rüklerken ihracat, istenen dü-
zeyde gelişemediği gibi Ba-
tıhlann dayatması ile 1985 'te
yürürlüğe sokulan Katma De-
ğer Vergisi de hükümetin elin-
den ihracatta vergi iadesi' kı-
lıfi altında ihracatın aşırı des-
teklenmesini engelledi. So-
nuçta 1980'lerin ikinci yan-
sında ihracat artışmdaki ge-
rileme ile döviz sıkışıklığı
tekrar baş gösterince 1988
dolayında ünlü 'para politika-
sı' uygulamaya sokûldu ve
buna göre bütçe açıklan ser-
maye piyasasından karşıla-
nacak, Merkez Bankası ise
sadece döviz karşılığında pa-
ra ihraç edecekti. Işte bu po-
litika iç piyasada faizleri hız-
la yükseltirken 'sıcak para'
operasyonuna yakıt sağladı.
Üretim yerine rant
Böylece Türkiye, finans
sermayesimn cennetine dö-
nüştürülürken bir yandan üre-
tici sermaye rant alanına kay-
dı, diğer yandan da enflas-
yon ve faiz haddi denetlene-
mez boyutta yükseldi.
Söz konusu politikalar so-
nucunda:
-Üretim alanlan, rant alan-
lan lehine, göreceli olarak
gerilemiş oldu.
- Üretim içinde emek payı
gerilemiş oldu.
- ihracat, istenen düzeyde
gelişemedi ve sıcak para ope-
rasyonları ile çözülmemiş
olan döviz sorunu perdelen-
miş oldu.
-Gelir dağılımı hızla bozul-
du ve sosyal huzursuzluklar
yanında toplumun ahlaksal
masumiyeri iğfal edildi.
- Ekonomi hızla dışanya
kanatılır hale getirildi ve gü-
nü kurtarma politikalan ile
sorunlar, ileriye aktanldı.
- Bu politikalarla sosyo-
ekonomik olarak sadece dö-
nem kaybedilmiş olmakla ka-
hnmadı, fakat ekonomik plan-
lama, kamu yaran, kamu hiz-
meti vb. gibi kavramlar da
yozlaştınldı.
- Bütçe yerine fon yöneti-
mi, Meclis yerine kanun hük-
münde kararname uygulama-
sı ve ekonomi yönetimi ile
ilgili birimlerin bir aile efra-
dında tutulması ile ülke yö-
netimi diktatör-tipi modele
çekildi. Bu model içinde ge-
nel renk sermaye hâkimiyeti
olmakla beraber teşvik ve ka-
yırmalar, sektör vaya alan esa-
sından firma ya da şahıs esa-
sına indirgendi.
- Ekonomi bu denli güç-
süzleştirildikten sonra da yö-
netime hâkım siyasiler, ül-
keyi dış güçlerin emrine
sunarak kendilerine politik
destek aradılar.
maya da niyeti yoktu. Hareketimizin 60
Anayasası'nda getinlen haklann ko-
runması gibi birniteüği de vardı. Olay-
lar bahane edilip baskı rejiminın koşul-
lan yaraüldı. Halk terörden bıknnlarak
"darbeistiyor'' noktasına getirildi. Bu
programlı bir şekilde yaptınldı. 1 Ma-
yıs 1977, 16 Mart katliamlan gibi.
1973-1974 yülannm ıhmh havasmın ar-
dından 77-78 yülanna doğru dönem da-
ha da sertleşti. Ister istemez onlarla ay-
nı dile konuşmak zorunda kalıyoruz. Is-
ter istemez o genel saldın ortamı senin
psikolojini, nıhsal durumunu, düşün-
ce ve davranış kahplannı etkiliyor. Top-
lumun bir kesimi alabıldığıne silahlan-
dınlmıştı. Faşist terörün ve cuntanın
tarafsızlık yalanının bedelini esasen ül-
kücü tabandaki yoksul aile çocuklan da
ödedi. Komünistlere karşı savaşarak
ülkeyi kurtaracaklanna inanmışlar, bu
uğurda öhnüş ve öldürmüşlerdi. Ken-
dileri içeride, ailelen dışanda perişan
oldular. Çoğu pişmandı. 'KuUanıkhk'
demeyen yok gibiydi. Tûrkeş'e tepki
ve kırgınlık, onlan da sistemi sorgula-
maya ve Türk-lslam sentezinin Islam
ayağına yönehneye götürdü.
Tûhclye gelecefilnl
kaybettT
- 78 kuşağmm, sohın tasflyesinin so-
nucu ııe oldu?
- 80'de biz yenilgiye uğratıldık, Tür-
kiye geleceğini kaybetti. Solun olma-
dığı bir ülke ortaya çıktı. öyle ki dü-
zenın sahıplerini büe rahatsız etmeye
başlamıstır. Işte ordu "lrtkadan rahat-
azun" diyor. Aklı başrnda egemen sı-
nıflar "çetekrden rahatsızun'' diyor.
Dünyaya açılacağız ama Türkiye'yi
kapalı tutmaya çahşıyorlar. "Bağirsak-
tan temizfcyefinı'' diyoriar ama bağır-
saklar her tarafa hükmetriğı için temiz-
lık yapamıyoriar.
- 1970lerin kavga ortammda kendi
iç dünyasmda neler yaşadı 78'Bler?
- Devnmci mücadeleyi yanm yaşa-
dık, tam devrimci olamadık. Aşklan ya-
nm yaşadık, tam âşık olamadık. öğren-
cılıği yanm yaşadık, tam öğrenci ola-
madık. Aşkindan tut öğrenciliğe ka-
dar, öğretminlığe kadar her şey yanm
kaldı. Zaten her şeyi yanm yaşadık.
Ruhlanmız yanm ve sakat kaldı, yara-
lı kaldık. Hem özgür insanlar olama-
dık, hem özgür ve çoğulcu bir Türki-
ye kuramadık. Hem sol düşünceyi, de-
mokratık düşünceyi, emek düşüncesi-
ni topluma mal edemedik. Daha öz-
gür, daha güzel Türkiye yaratamadık.
-Nedenbir781BerVikfi kurmayayö-
nektiniz?
- Bu kuşağın gızli kalmış tarihini
açığı çıkarmak gerekir. 2000'li yıllar-
da toplumun her kesımde bir uzlaşma
ve hoşgörü kültürünün gelişmesinden
bahsediyoruz. Ama 70'li yıllarda çatış-
manın bir tarafında yer alanlar, bize o
dönem saldırdıklan yetmezmiş gibi ik-
tidara getirilmişler.
Ülkenin geleceğini tayin ediyorlar.
Solu temsil eden kesimler bugün ya-
saklıdır. Siyaset yapamaz. Milletveki-
li olamaz. 21 bin 764 arkadaşımız her-
hangi bir kamu hakkından bile yarar-
lanamaz. Ağıriaştınlmış şarth tahliye
koşullanyla tahliye edilmiştir. Bir tra-
fik suçu işlese bile kalan cezalannı ya-
tacaklar.
Çoflulcu bir anayasa
-78^HerVakfi'nmçakşmalanneyöıı-
deobcak?
- Amacımız yeniden eski kafayı, es-
ki çatışmalan canlandırmak değıl. Ama
istiyoruz ki o tarih doğru anlaşılsin, o
tarihi yanlış yazanlar, Türkiye'yi bu
hale getirenler doğru tanınsın. Bunun
için bizim siyasi yasaklanmızın, ka-
mu yasaklannın kalkması lazım. Ay-
nmsız genel af ve 12 Eylül yargılama-
lannın bütün sonuçlanyla kaldınlma-
sı; vakfın amacı budur. Daha demok-
ratik, toplumun kanldığı, çoğulcu bir
anayasa gerekiyor. Biz 12 Eylül'ü sor-
gulamak istiyoruz.
- 70'li yıllarda sohın bötönmûşhığü
bflmir.Budurumda78Veri naalbrara-
ya getireceksiniz?
- Biz bir siyasi hareket, bir parti, si-
yasi bir alanı örgütlemiyoruz. Herhan-
gi bir sol hareketle ilışkimiz de yok. Bu
kuşak kendi kişisel dünyasını kurmak-
la yetinmemeli. Siyasi haklanna, kamu
haklannı sahip çıkmalı. Türkiye'nin
geleceğinde söz ve karar sahibi olma
bılıncinı gelıştirmeye çalışmalı. Türki-
ye'nin her tarafında ne kadar 78'li var-
sa, 78'liler Vakfi'nın amaçlarmı nasıl
kavnyorsa tartışmah, konuşmah. 12
Eylül mağduriyetine karşı çıkma, gide-
rek 12 Eylül hukukunu, 12 Eylül reji-
mini sorgulama hareketine dönüşme-
li. Türkiye'deki demokrasi mücadele-
sinin aktif bir unsuru olmalı. Bütün
78'liler, özellikle ceza alan, kamu ve
siyasi haklan yasaklı arkadaşlanmız
bizim doğal üyemizdir.
SÜRECEK
BtRBAKIMA
SERVER TANILLI
Okullar Açıfepken...
Okullar açıldı...
Eytül ayı değil mi, vaktidir. Birkaç hafta sonra,
ekim başlannda da yüksekokullar, üniversrteter
eğitime, öğretime başlayacaklar. Eğrtim, bir yer-
de, insan yetiştirme sanatı olduğuna göre işte o
sürecin bu yıla düşen payı bölüşülecek. öğrenci-
leriyte, öğreticileriyle, aileleriyie, daha doğrusu bü-
tün bir toplum çapında.
Heyecanlandıncı, amasorumJulukiartadadokj...
Gazetelere bakıp geçmişe dalan, okula ilk ya-
zıldığı ya da kızının, oğlunun elinden tutarak onu
okula başlattığı günün anılanna dalanlar htç de
eksik değikJir böylesi günlerde. Ama egitim adtna
kurulmuş çark, hele hele 80'li yıllarla beraber, öy-
lesine insafsız ve hain bir görünüm almıştır ki, kay-
gılannız, düşlere yer vermiyor, vermeyecek.
Alınız 12 Eytül günlü Milliyet'\\
İlk sayfasında, iri puntolarla yazılmış şu başlık:
"İlk Ders Yalan'l Altındaki özet bilgileri okuduğu-
nuzda, söz konusu "ya/an"ın içerigini öğreniyor-
sunuz ki şu: "Eğitim sorunlan 2000'de çözûlecek
balonu söndü. Okullar açıldı; eski tas eski ha-
mam"\
Biraz daha aynntısıyla şu bilgiler olan biteni agk-
lıyor "öğretmen açığı giderilecek" dediler, 190 bin
açık var. "Sınıflar30 kişi olacak" dediler, 80 kişj-
lik sınıflar var. "Bağış yapılmayacak" dediler, ba-
ğtş tatepleri milyan buldu. "Ingilizce eğitim" ded»-
ler, ortada Ingilizce ögretmeni yok. 'Derslik soru-
nu bitecek" dediler, en az 90 bin dersliğe thtiyaç
var. "Tam gün öğretim" dediter, ikili öğretime de-
vam ediyoruz...
Gazete, "Eğitim için boş vaatlerin listesi' adıy-
la, içerdeki bir sayfada konuyu sürdürüyor.
Hayır, en gelişmiş ve ileri ülkelerde bile, eğitim
sorunlaria dolu; ama onlar, planlı-programlı biryü-
rüyüş içinde bu sorunlan -yok edemeseter bile- en
aza indirmeyi başanyorlar.
Onlara oranla, gende kalan bir biziz.
Ama böyle değildik, böyle olduk.
Bir parça plan, bir parça uzgörü, bir parça Cum-
huriyet'in ilkelerine ve degederine bağlılık, egitimi
bu çapaçul hale getirmekten uzak tutabilirdi. Nü-
fus artışı alsın başını gitsin, köyler kenttere aksm,
sen kaygılanacak yerde aklını başka şeytere tak,
sonuç bu olur. Uberal, şimdi bütün bu attüst oluş-
lara-iyiokjuanlamına- "harmanlanma" deyipge-
y
ölçüler, ölçütler de attüst...
•
Ya okul yüzünü hiç göremeyenler?
9 Eylül günlüHüniyette, Nuran Çakmakçt'nın
bütün bir sayfalık haber yazısı, işte bu "öteki ço-
cuklar"\ anlatıyor; sokakta çalışan çocuklann dra-
mını sergiliyor. Beyoğlu 75'inci Yıl Çocuk ve Genç-
lik Merkezi Müdürü Abdutlah Karatay'ın bir araş-
tırmasına yollamada bulunuyor gazeteci arkada-
şımız. Sayın Karatay'ın araşbrmasına göre 6-14 yaş
arasındaki 11 milyonu aşkın çocuktan yaktaşık 3
milyon 848 bini, yani yüzde 32.4'ü çalışan çocuk
konumunda. Sayılan da grtgide artar durumday-
mış ve mevcut oran da, bu çocuklann eğitimteri-
ni tehdtt edecek boyutlarda.
Yazının her paragrafında allak bullak oluyoreu-
nuz. Bir yerinde de şu bilgi: Aralannda 4 yaşında
olanı bile bulunan bu sokak çocuklan, 15 yaşın-
dan sonra işlerini değiştiriyor; ya çetelere, ya fu-
huş sektörüne geçiyoriar.
Yo sendelemeyin, ayakta durmalısınız, yıkjmlı-
ga yer yok; hep birlikte, bu kahredici düzeni de-
ğiştirmemiz gerek!
•
Eğitimde yapıcı düşüncelere ihtiyacımız var.
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer, ll-
köğretim Haftası dolayısıyla yayımladtgı mesajda
(Hümyet, 11 Eylül 2000), önemli noktalann alhnı
çiziyor. Çocuklanmıza biryaşam biçimi olarak de-
mokrasiyi öğretmeli veözümsetmeliyiz, derken; eö>
timin kalitesini yükseltme ve yaygınlaştırma gere-
ğinden söz eden^en; çağdaş eğitim ve öğretim
programlannın izlenmesini öğütierken bunu yap»-
yor. Mesajın bir yerinde daha da özel bir doğruyu
belirtip şöyle diyor Cumhurbaşkanı: "Bugûnün
eğitim anlayışında, ders kitaplan koşulsuz kabul
editen dogmalar olmak yerine, içerikleri sorgula-
nabilir birer tartışma gereçleridir, öğretmenlerse
farklı düşünceler ve algılama biçimlerinin olabile-
ceğine dikkati çeken tartışma yönlendiricileridir."
Araştıncılar, başta da gönüllü kuruluşlar, Sayın
Cumhurbaşkanı'nın altını çizdiği bu pek önemli
doğrunun ışığında mevcut ders kitaplannı incete-
yip önümüze koyar mısınız lütfen!..
Özellikle edebiyat, tarih ve felsefeyle ilgili olan-
lan.
Çünkü korkunç saptırmalar oluyor bu konular-
da.
öğretmenler, analar-babaiar, gönüllü kuruluş-
lar, sizler de görev başına!
Türkiye'nin a. Cumhurbaşkanı
Gürsel ıııezaıi
basında aruldı
ANKARA(AA)-Tür-
kiye'nin 4'üncü Cum-
hurbaşkanı Cemal Gür-
sel, ölümünün 34. yılm-
da Devlet Mezarhğı'nda-
ki kabri başında düzen-
lenen törenle anıldı.
Törene Cumhurbaşka-
m'm temsilen Yürütme
ve Koordinasyon Daire-
si Başkanı Doğan Kay-
ran, hükümeti temsilen
Devlet Bakam Yüksel
Yalova, Geneikurmay
Başkanı'nı temsilen Ge-
neikurmay ATASE Baş-
kam Korgeneral O. Nu-
riSolakoğhı, Ankara Va-
li Yardımcısı Hahık In-
ga, Büyükelçi Kaya lb-
Deri, Gürsel' in torunlan
Ozden Gürsel ve Mel-
kan Tabanboğlu ile eşı
katıldı. Gürsel'in kabri-
ne Cumhurbaşkanhğı ve
Türk Silahlı Kuvvetleri
çelenginin konulması ile
başlayan tören, saygı du-
ruşunun ardından, töre-
ne katılanlann Gürsel'in
yakınlanna tazıyeleriru
yinelemesiyle sona erdi.
Cumhurbaşkanı Ah-
met Necdet Sezer, ya-
yımladığı mesajmda,
Gürsel'i saygı ve rah-
metle andıgını bildirdi.
Türkiye Büyük Mil-
let Meclisi Başkanveki-
li Nejat Arseven de me-
sajında, "TüridyeCımı-
huriyeti'nin4. Cumhur-
başkanı merhum Cemal
Gûrsd'i,vefirtmm34'ÜB-
cüyıfanda s«ygıle anyo-
rum. DeğerU asker ve
devlet adamı otarmk fls-
tûnbizmetferdebulıuuuı
merhum Günel'e bu
öhlm yıldönümünde bir
kez daha AUahtan nuV
met düerim" dedi.