27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1EYLÜL2000CUMA 8 HABERLER Toplumdaki değişimden etMlendiğini belirten Türkan Şonty, mesleğini her şeyin üstünde tutuyor 'Hayatımı seyircibelirledi'tıf Yılmaz'la filmler çekmeye başladım. Önceki filmlerdeki kadın tipinden sıynlmaya başlamıştık onunla. Toplumdaki değişim kadına da farklı bakıyordu artık. Bu değişim beni de etkiledi. Sinema beni, ben sinemayı, > : olaylar beni... TÜRKAN ŞORAY ÖYKÜSÜ F E H I D U N A N D A I eyirci beni çok etkiledi. "Onlar nasıl istiyorsa, ben öyle yaşayacağım" dedim. Yapım da buna uygundu. Kendime öyle bir yaşam tarzı seçtim. Bundan rahatsızlık duymuyorum. Gerçekten de seyircim benim ... , hayatımda çok önemli oldu. .: Hatta belirleyici oldu. Şoray, 40 yıldır devam eden beyazperde macerası- ıu anlatmayı sürdürüyor Bugiin bile baknğımızda, tkmci Bahar'daki 'Hanım' tipinizde, ha>ata karşı dire- nenbirivar. Türkan Şora> as- hDda hep bunu oynadı sine- mada. Bunu yaparken de onun başarüı olmasının ne- deni, ait oima du\ gusunu ve- rebttmesL Siz aslında o küJ- türü taşnordunu/ bir balo- ma da. Sinemada bir döneın bayanınızyansıdL Süıema- yı seçip benimserken her şe- yiyle kabuiendiniz. Ait oima duygunuzu yıtirmediıuz hiç. Sizi bağJayıcı kılandan kop- madınız yani Sinemanızın, oyunculuğunuzun Kme nok- tabnndan biri de budur, ka- nmca!Sizisürekliaravtşa.de- ğişime iten.. Çizdiğiniz tipe, hayattan bir şeyler taşunak- SizintekDauşurkenanansr>D- rum. Orada. Mefiha Şora> 'm hayata karşı kendini çocuk- lanna kol kanat gerip savun- msta var sankL O dediğimiz bünçaltı onu yazıyor. Sirin oyun gücünüzde de o izier orta>~a çıkıyor. Demek iste- digmortakblmçvaninısim- geteştirme dururnudur. Sa- ıunm tüm bunlar. asıl siz bu lark ydfck tamkfağuuzı, sine- madaki serihenniziyazarsa- mz ortaya çıkacakür. Mut- laka olumsuz gibi gördüğü- nûz şe>1er de si/in geldiğiniz noktavı hazniayan nedenler- dir. Önemli bir yanmız. As- ia süip atmnorsunuz. Oyun- cuhığunıızda bö\le bir yan var. PeldLütfı Vkad'lajol- cuhıktan sonra nere\e gitti- niz? O çizgi sizi nere>e getir- cfi? Kendi kuraBanmzı daha oiumluya kullanma süreci- negirdiiiEdedhebüirmhiz? ŞORAY - fabıı. Ondan soora ben senaryolar önerme- ye, bunu oynayacağım, şunu oynayacağım demeye başla- dım. Araştırmaya yöneldım Önce de söyledığım gıbı her şey yavaş yavaş oluşuyordu Oyuncu seçunmbde bm- le bir yaklaşımınız oluvor muydu? Yoksa \almzca se- naryoda ımbefirleyicn diniz? Senaryo arayışları ŞORAY -Her şeyden ön- ce senaryoydu. Muüuş bır araştırmaya gırdım Gazete röportajlanndan, gerçek olay- lardan.. Mahpus füniı gerçek hayat hikâyesındendır. Araş- tınp öneriyordum Böyle önenp de yapmadığımız çok film oldu. Mesela, Aziz Ne- sin'ınTath Bedüş'ü. Anlaş- ma yaptık. Beş yıl içinde sı- nema fîlmı yapamadık. So- ramda 1993 'te dia olarak çe- kebıldik. Azız Nesın'le dost- tuğumuz oradan başlar Çok seçıcı olmaya başladım. Iz- leyicı de yavaş yavaş değışı- yordu. Toplumda da bunu gözlüyorduk. FarkJı filmler çekılmeye başlanmıştı artık. Daha sonrakı dönemlerde Aöf Yılmaz'la fılmler çek- meye başladım. Önceki film- lerdeki kadın tipinden sıy- nlmaya başlamıştık onunla Toplumdaki değişim kadına da farklı bakıyordu arük. Bu değişim beni de etkiledi. Sı- nema benı, ben sinemayı, olaylar benı.. O andakı ya- şanan gerçeklere göre senar- yolar yazılıyordu Dolayı- sıyla oynayan kişı de o ya- şamın içerisinde. bütün bun- lar benı elbette etkiledi. O yülarda femıni2m akımı gel- dı. Kadın nedır, kadının ye- n nedır, kadın haklan neler- dir... O güne kadar benım de düşünmedıkJenmı düşünme- ye başladım. Tüm bunlar filmlere yansıdı. Yıllar ön- ce kadının cınsellığı, kadının kımliğı konuşulmaya baş- landı. Aşk sahnelenne ya- saklar koyuyordum.. Tabulanıuz vanh. Neden? ŞORAY -Çünku seyırcım rahatsız oluyordu, bunu ıste- miyordu. Onlar çok önemlry- di. Odüm patbyordu, onlan kaybedeceğim dıye. Izkyicmm bu bakış açısı özd yaşammızı etkiledi mi? ŞORAY-Çok, hemdene çok etkiledi "Onlar nasd istiyorsa, ben öjle >aşa>aca- ğnn"dedım Yapım da buna uygundu. Kendime öyle bır Seyircim benim hayatunda çok önemli oldu. Hatta belirkyid okra. YüTardır inanılmaz bir şey yaşadım. Beni, mesleğimde bu kadar yıl yaşadığım aşkı besledi. yaşam tarzı seçtim. Bundan da hıçbır rahatsızlık duymu- yorum. Gerçekten de seyir- cim benım hayatımda çok önemli oldu. Hatta belırleyı- cı oldu. Yıllardır inanılmaz bir şey yaşadım. Benı, mes- leğimde bu kadar yıl yaşadı- ğun aşkı besledi. Ruhumu dennden etkileyen, benı ha- yata bağlayan da seyırcımn bu sevgısı oldu Siz de onu besledmiz - ŞORAY - Ama o duygu- yuanlatamam. Hayaüsızın- lepaylaşıyoroinsanlar. Sı- hırlı bır şey var büıyor mu- sunuz? Sızınle bırlıkte ağlı- yor, gülüyor. Tatıle gıdıyo- rum arabayla, dönüşümü beklıyor ınsanlar. Ankara Hacettepe Hastanesı'nde do- ğum yaptım, yüzlerce insan akın ettı. Size bunu anlata- mam. Artık yatağı ortaya koyduk, ınsanlarbu kapıdan gınp ötekınden çıkıyorlardı Hepsı geliyor başucuma, öpüyor, hediyesmi bırakıyor, çıkıyordu. Baş edemeyınce. hastanenm ortasına kapı yap- mak zorunda kaldılar. Peki, tüm bunlarm sizi >D- ran \'anı obnadı mı hiç? ŞÖRAY - Hayır! O duy- guyu onlarla yaşamak başka bır şey. Bundan üç dört yıl ön- ce Alman Hastanesı'ne gıt- tnn. Dedılerkı. "Yaşkbirha- non sizi görmek Jstiyor". Ben gıdenm, dedım. Kadın kalk- tı, boynuma sanldı ağlıyor; "Siz, bizler için v^şadmız" dıyordu. Bu beni o kadar et- kiİedi ki.. Bunu bıliyor seyir- cim. Benımlebırükte başla- yan bırçok arkadaşım sıne- madan koptu. Benım kop- mamamın sım bu her halde. Ama o ortakbüincj yarat- ma,toplumunbiMnçalb])ior- tiya çıkamıa imgesivat Bun- da munculuğunuz, fiziğiniz, ngri yayunıni7m mahrpmiyp- uVmasumhîtivar.Sankişut»- nnn. demin de altmı çizdiniz, sizin için daha doğru: Sine- ma için yaşadnn. Ydlannr izleyip gözled^im, bn buhış- manûzda da bunu daha de- rinden hissettigim şu: Yaşa- muuzdaki her şeyi biçimlen- dirmiş sincma-Saflığınızı ve masumiyerinizi hep konı- muşsunuz. Insanamz, bdd de ütopyalannı da siz de görü- yordu.Siz de, sinemayla bir mitos \aranrken kendi ütop- yanıa kunryor, beiki de onu arrvordunuz. Bu lark yıhn giri de burada oba gerek_ ŞORAY - Inanın, duşun- medıklenmı de düşündürt- meye başladınız Söyledık- lennız benı heyecanlandırdı. Şu da doğru, bakın. Insanlar, benim, sinemada onlar için yaşadığanı büıyor. Bunu fark ettım. Belkı dığerlennı de seviyorlar, ama benim far- kım da, her halde sızin söy- ledıkJennızdede yatıyor Şu da önemtt, sizi bugüne getiren bir çizgi var. Bunun içinde tutarhnk en başta. Di- znûzin tutubmış ofanası bun- dan. ŞORAY -Evet evet, sine- madan hiç kopmadım kı. Fılm çekmediğim zaman bı- le onun için yaşadım. Hisset- tun, düşündüm, okudum, araştırdım. Şimdi üzennde çahşüğım projeleT var, boş durmuyorum hıçbir zaman. YoruUoğunuzubissettiğh niz oldu mu? Duygusal ve ruhsal obrak. Kendime ait olaymı dediğiniz anTar? ŞORAY - Tabu, sürekJı göz önünde olmak yorucu. Orseleyicı bir şey. Çok göz önünde ohnayı seven, ısteyen bır ınsan değıhm. Genlerde kalmak ıstıyorum. tsterseniz sinemada kal- dığnnız > ere dönetim. Kadın fimleri dönemL ŞORAY -Evet, Atıf Yıl- maz'la yaptığımız, kadını anlatan, ama yüzeysel değıl, daha gerçekçı filmler döne- mı. Pönüyiim nofctası Bu süreçteki asıldönüşüm noktası Mineyle (1982) gel- di dhebifir miviz? ŞÖRAY - Aslında o dönü- şümü daha önce yapacak- nm. ÖmerKavur'un AhGü- zellstanbul'unda(1981)oy- nayacaktım. Fakat daha ha- zır değıldım ona Günlerce Ömer Kavur'la konuştum. Senaryoyu okudum. Ölüyo- rum, sancüarçekıyorum. Oy- namak da ıstiyonım ama. cinsellıkle ılgılı bır sahne var. O kadar aşınsına henüz hazır değıhm. Yanı seyircim de hazır değıldi. Onu fark etmıştım. Zamanı değıldi. benım ıçm de değıldi. Bırden- bıre çok ters etkı verebılırdı. Onun hesabını yaptmı, doğrusu. Yapamayacağuna karar verdım. Sonra Müjde (Ar) oynadı o fdmde. Fakat, daha sonrakı yülarda, bun- dan 1-2 yıl sonra olabılır; buna benzer bır fıbn Mine'de oynadım. Ama koşullar da- ha da değışmıştı. Insanlar farklı bakıyordu olaylara. Evet, sankı onlann başıydı bu 'Mıne' çok farklı bır kı- şıliktır Özgürlüğüne kavuş- mak ısteyen kadın. Bu tıp kadınlan anlatan fiunlen- mın ılkıdır de dıyebılınz O filmde gözlediğun üç boyutu size anlatmak istijD- rum:Bir kere o>uncuhığu- nuzda müthiş birdeğişim van Kasaba gerçeğinin toplumu en i>i tanımlay an bir boyutu var. Kasaba ekseninde böj- le bir konunun filmde alınıp işlenmesi çok etkileyici, ger- çekçhdiSuaştınlnuşbirka- dm Idmliği\ar. O kimnğedi- ğer insanlann ahlaki ve 'ah- laksızca" balaşlan var. Ve bir çılaşyoluannışLYanibaşkal- dın var. Sonuçta, o günkü koşuSarda. rasdaşmanm ya- kmhğryla >aşadığı 'deney'le seçim \apı\or. Kadın knnfi- ğini birçok yanlarry la mna- dnz. Ama bu fiminizi ooiar- dan ayn krian yanbr önem- B>dL Türkiye'deki feminist hareketin uç verdiği bir dö- Siyah görferinden beUidir...Bır iz.. Kaşla göz arasındaki uzaklık gi- bı..Gıdılemez yollann, dönûleınez' aşklann sırn sakh orda. Nereden, nasıl; hangj seyinne an'ında kaptın buna.Bır söze tutulurcasına, ge- yik avcısı gıbı bılınmezlere yol alırcasma düş- tün ardına.lz ki; ömrûn çağ sayıcı mevsimle- rine akan anı ırmagı olup gider önün stra. Dö- nüp baktıkça; yani kaşla göz arasıru katettik- çe, gene bir yol dervışi kesılir gönlün. Kalbmde çtrpışıp durarun yıllarca süren yol- culuğu bu oysa. Bır mühür gibı kitabesi olmuş çocukluğunun. Mil çekilse de aydınlığına, izi- oı görürsün her bir an'ında hayatmın. Sesle- re, seslere ulaşırsm onunla. Bir de düş havuz- lanna girer çıkarsın! Ama, genede, hayatın sahıci bir yanında du- rup bakardımz yaşadıklannıza. Gelip gelip an'ımzı bölüşürdû sizinle. Son- ra alıp götürürdü ummanlara. .Orda kırk kapı- nın kırk gızı oldujunu fısıldardı kulağma: "Biriniseç, birinLOtekUerin s r n asd sendedk Ono da kaİbinin mührû bil, yola düş- Sevgiye, aşka, hagfanmaya adanan bir ömrfi biç ken- dine. Önce yol uğrakbnna düşür yDİunu, yol det\1şikeaUd,aslolandaoyolunşenliğinden hayatabakmaktB-- > ' " Yapamam! Gözlerinin mührünü aldım. Se- sini sesıme katarcasına gün aldım ömrümden. Ayn döşemem, yollann ıssızlığında gömülü- rüm sensizliğe." "Erme, eyleme çocok; ömrûn sevinç ve aşk çağlan her dem vannr. Madem ki gözferimk dokundum sana, aıulannm yadigan bil, öyk düş yola._Bir gün, bir yoi uğrağında buluşu- ruz, sözüm söz," Gülüş nağmesıydi sözüyİe çınlayan. O ses ki; sessizüktı aslında. Çocukluğunun mevsim- lerine gınniş, yaşama bilgesi kesilmiş, duygu selinin yansılannı yansıtmış gözlerdi ardına dûş- tüğün, uğrun uğnın yol aldığın. Dönüp şımdi bakınca; soluğunu yeüren, carum esriten, adı- na aşk dedirten cananın suretıydı görduklerin. Işte bir ses geliyor öteden, yeşil başü telli tur- nalar ülkesinden: "Eladır gözierin sjyahor kaşm Aradımcihanıbulunmazeşin Yayianm kanndan beyazdır döşün Uzamp üstüne öiesm gektL" (Karacaoğlan) neme denk gelişi de filmi da- ha ilginç kıldı samrun. Ora- daki kadının özgürleşme is- teği biraz çarpıtıldı, diye dü- şünüyonım. Şö>le de göste- ridiğini ammsrşorum: 'Tür- kan Şoray, sinemadaki tabu- lannı yıktı!' O> sa, siz. orada çizilen kaduı ripinin ofanası, yaşaması gereken bir duro- mu yansıttın& Başkaldm >« knnlik ar»işı_ Giderek. san- ki.fimlcrinEde(\çdeözel>»- şammızda) bu daha befirgin- leştL O süreçte çahşan, eşin- den a>rian keotteki kadmı da o>nadınızaki erkek arasın- da kalanı da_Burju\a kadı- nı, ikryüziüiüklerle süren ha- \atınyansılannı... ŞORAY -Evet, SenıKal- bıme Gömdüm.. Toplumdaki ildyüzlülük toplumun her > erinde, kesi- minde var. Kasabası, kenri, kö\ii. burjuvası >ok .İnsani değerler değersizliklerk sü- rekii çaüşma hafinde. Türk sinemasmda da bu >*aşandı uzunca sümtir. '701erde baş- layan 'seks fıınası' bunun ömeğL Sinemanın manışı 3e toplumun değtşimi arasında bir paralelnk var- ŞORAY - Elbette Yapı- lan filmler, çızılen karakter- ler, bır dönem tanhe olan ıl- gı..Her şeye yansıyor bu. Peki, bunca geciş. sarsm- tr\3 rağmen: Şora> ı sinenıa- da bunca>ıl yaşatan, onu bc- raya bağlayan şey nedir? Si- zinle yola çıkıp da bunu sür- düremeyen insanlann oMu- ğununnlediniz, Bunun saMfi- ziksel bir imajla olduğunu sanmıyonım. Bu değişime sürekli avak u\ durmamz, }'e- niliğe açık olnıanı/, elbette- ki o sö\1edikleriniz size bugü- ne getinniş olabiUr. Ne der- siniz? ŞORAY - Bunlar doğru- dur. Mesleğımı her şeyin önünde tuttum Bunda çok samimi olmam. Bır tek bu- nu bıle söyleyebılınm. SÜRECEK DUZYAZI ORHAN BlBGtT TSK'de Söz Birligf Bu yılki 30 Ağustos törenlerinde Silahlı Kuvvet- ler adına yapHİan tüm konuşmalar, adeta tek bir mer- kezin hazırladığı metinlermişçesine, Türkıye için iki büyük tehlikenin varlığını anımsatmakla kalmadı; Harp Okullan'nı yeni bıtirmiş teğmenlerden ordu- daki görev süresini tamamladığı için nöbetini bir başka meslektaşına devrden emekli komutana kadar herkes, o iki tehlike karşısında Silahlı Kuv- vetler'e düşen koruma ve kollama görevleri için hazır olduğunu da tekrarladı. Yanndan tezi yok, kimi çevrelerden bu konuş- malara eleştiri yöneltenler, Batı ülkelerindeki ordu günlerinden örnekler vererek kendi tezlerinin hak- lılığını savunanlar elbette sıraya girecektir. Zaten o malum çevreler, 30 Ağustos 2000'e doğru, yetenekli çalışması kendisinden menkul bir araştırma kuruiuşunun yaptığı kamuoyu yok- lamasında "irtica" tehlikesinin yüzde 3.4 ile attın- cı, "terör" ve "bölücûlük'ün ise yüzde 2.5 ile son sırada olduğunu, memur karamamesine direnen Cumhurbaşkanı'na verilen desteğin ise yüzde 70'lerin üzerinde olduğunu ilan etmesi üzerine zil takıp oynamaya başlamışlardı bile. Bu tür kamuoyu yoklamalanna inanıp para akı- tan kaç belediye başkanı, hatta kaç siyasi parti yet- kilisinin seçimlerde sandıkta kaldığını unutmuş görünenler, faraza şu POLAR adlı kuruluşa, yann- dan tezi yok, "Ülkenin en güvenilir kunımu han- gisidir" konulu bir araştırma ısmarlasalar... Ağır- lıklı yanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak gelecektir. En güvenilir kurumun üstlerine basa basa en bü- yük tehlike olarak ortaya koyduğu iki olgunun, ya- ni irtica ile bölücülüğün üstünü örtmekle, acaba TSK'nin rolünü de tartışmayalım diyen kimi alla- meler ne kazanacaklardır? Silahlı Kuvvetler'in, bu yılki 30 Ağustos törenle- rinde bu iki olgu karşısında böylesine hassas ha- le gelmesine neden olan olaylardan birisı, Güney- doğu'da PKK ile boy gösteren bölücü terörün, şimdi şansını politik arenada deneme karandır. Ikinci tehlike ile özellikle geçen yılki körfez depre- minin enkazını kaldırmak için Mehmetçiği sefer- ber eden ordu, her adım başında "bu semavi be- layı ülkenin başına musallat eden asıl tehlike ola- rak kendisinin gösterildiğinin sayısız ömeği' ile kar- şı karşıya kalmış değil mıdir? Ama gazetelerımiz, televizyonlanmız ve radyo- tanmız, çokluklafelakete uğramış sade vatandaş- lann yaralanna tuz basan irtica misyonerteri ile uğraşacaklanna, herzamanki gibi işin kolayını se- çip filan yerde çadır, falan yerde aşocağı ya da ba- raka eksikliği yüzünden siyasetçilerin yakalanna sanlmayı marifet saymışlardır. Bölgeye ve başka bölgelere çöreklenmiş irtica odağı, kimi yerde kamu görevlisi olarak başını uzatınca, bu kez 28 Şubat 1998 MGK'sinin "so- nuç belgesi"r\\ işleme koymak isteyen yürütme or- ganı, "Bu işlerKHKyolu ile olmaz" diyenlerin di- renciyte karşılaşmıştır. Bu direnci yürütenlerin bir bölümü ise daha da ileri giderek siyasi iktidan "dinci memurian tasfiye ederek, yerierine kendi adamlannı yeheştirme niyeti beslemekle suçla- mıştır. Şimdi, bizzat Orgeneral Kıvnkoğlu'nun ağzın- dan, bir Zafer Bayramı resepsiyonunun kendine özgü ortamı içinde, devleti yıkmak isteyen binler- ce memurun, ülkenin altmı oyduğunu duymak, acaba bazı akıllan yerine getirebilecek midir? Doğrusu ben, Sayın Genelkurmay Başkanı'nın, o 60 sımokinli meslektaşıma tam olarak neler söy- lediğini öğrenebilmiş değilim. Hemen tümünün dünkü haberlerini ayn ayn okudum; altlannı çiz- dim. Yine de doyurucu bir metin ekte etme gibi bir şansım olamadı. Ama o arada öğrendim ki Sayın Orgeneral 30 Ağustos resepsiyonundaki söyleşisinde "Memur karamamesini yasalaştıracağına söz veren hükü- meti samimiyet testine aldık" demektedir. Sayın Kıvnkoğlu gerçekten bu sözleri söylemiş ise me- mur kararnamesinin önümuzdeki kasım, bileme- diniz aralık ayında parlamentoda yasalaşamama- sı gibı bir varsayımın, en azından 57. hukümetin ilk MGK'sini beklemeden, ist'rfasını, önüne gelen KHK'leri farklı işlemleretabi tutan Cumhurbaşka- nı'na verip ülkeyi yeni genel seçimlerle karşı kar- şıya btrakması ile sonuçlanacağı unutulmamalıdır. Sayın Kıvnkoğlu'nun son askeri şûrada tasfiye edilmiş "Fethullahçı, Süleymancı ve Milli Görûş- çü" olarak nitetendirdiği ordu mensuplan arasın- da birinci gruba akıllannı çeldirmiş olanlann sayi- sını 11 olarak açıklaması, Fethullah Gülen hak- kında açılmış olan soruşturmada kendisine bir tür "müdahil" kimliği de kazandınyor. Özellikle arala- nnda iki savaş pilotunun da bulunduğu 46 subay ve astsubayı yetiştirmek için bunca emek vermiş bir kurumun başındaki komutan, elbette hepimiz- den daha duyarlı ve farklı duygular içinde olacak- tır. Ama sanınm, irticacılann yargıya da sızdıklan yo- lunda, kurnaz bir meslektaşımızın çanak sorusu- nu yanıtlarken, iki DGM'nin farklı kârarlar verme- sini değertendirirken hukuksal yanlışlığa düşmüş- tür. Özellikle tutukluluk hallerinin devam edip et- memesi yolundaki farklı görüşlerin farklı yargı or- ganlannda yine farklı sonuçlar alması karşısında ani hükümlerle bağlayıcı yanıt isteyen gazeteci, beJ- ki rnesleğınde o gun için başanlı gıbı gorunür; ama ayaküstü çanak sorular ile aldığını sandığı yanrt- lann kimi yargıçlan onulmaz biçimde yaraladığını tahmin etmemiş olur. Şimdi istermisiniz; Istanbuldaki DGM kurulu, bir anayasal organın başının kendilerini töhmet altın- da bıraktığı sanısına kapılarak ellerindeki tüm dos- yalar için görevsizlik karan vermeye kalkışsın ve kendi haklannda Yüksek Hâkimler Kurulu'nun ive- di soruşturma açması için suç duyurusunda bu- lunsun... Faks:0212-677 07 62 E-mail: obirgitle-kolay net Yaşam, kalbin iki vuruşu arasındaki zamandır. Kalbiniü koruyutu TLRKKALPVAKFI 19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tel: (0212) 212 07 07 (pbx)10Hat Faks:(0212)2126835
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle