Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1EYLÜL2000CUMA
8 HABERLER
Toplumdaki değişimden etMlendiğini belirten Türkan Şonty, mesleğini her şeyin üstünde tutuyor
'Hayatımı seyircibelirledi'tıf Yılmaz'la filmler çekmeye başladım.
Önceki filmlerdeki kadın tipinden
sıynlmaya başlamıştık onunla. Toplumdaki
değişim kadına da farklı bakıyordu artık.
Bu değişim beni de etkiledi.
Sinema beni, ben sinemayı, > :
olaylar beni...
TÜRKAN ŞORAY
ÖYKÜSÜ
F E H I D U N A N D A I
eyirci beni çok etkiledi. "Onlar nasıl istiyorsa,
ben öyle yaşayacağım" dedim. Yapım da
buna uygundu. Kendime öyle bir yaşam tarzı
seçtim. Bundan rahatsızlık duymuyorum.
Gerçekten de seyircim benim ... ,
hayatımda çok önemli oldu. .:
Hatta belirleyici oldu.
Şoray, 40 yıldır devam
eden beyazperde macerası-
ıu anlatmayı sürdürüyor
Bugiin bile baknğımızda,
tkmci Bahar'daki 'Hanım'
tipinizde, ha>ata karşı dire-
nenbirivar. Türkan Şora> as-
hDda hep bunu oynadı sine-
mada. Bunu yaparken de
onun başarüı olmasının ne-
deni, ait oima du\ gusunu ve-
rebttmesL Siz aslında o küJ-
türü taşnordunu/ bir balo-
ma da. Sinemada bir döneın
bayanınızyansıdL Süıema-
yı seçip benimserken her şe-
yiyle kabuiendiniz. Ait oima
duygunuzu yıtirmediıuz hiç.
Sizi bağJayıcı kılandan kop-
madınız yani Sinemanızın,
oyunculuğunuzun Kme nok-
tabnndan biri de budur, ka-
nmca!Sizisürekliaravtşa.de-
ğişime iten.. Çizdiğiniz tipe,
hayattan bir şeyler taşunak-
SizintekDauşurkenanansr>D-
rum. Orada. Mefiha Şora> 'm
hayata karşı kendini çocuk-
lanna kol kanat gerip savun-
msta var sankL O dediğimiz
bünçaltı onu yazıyor. Sirin
oyun gücünüzde de o izier
orta>~a çıkıyor. Demek iste-
digmortakblmçvaninısim-
geteştirme dururnudur. Sa-
ıunm tüm bunlar. asıl siz bu
lark ydfck tamkfağuuzı, sine-
madaki serihenniziyazarsa-
mz ortaya çıkacakür. Mut-
laka olumsuz gibi gördüğü-
nûz şe>1er de si/in geldiğiniz
noktavı hazniayan nedenler-
dir. Önemli bir yanmız. As-
ia süip atmnorsunuz. Oyun-
cuhığunıızda bö\le bir yan
var. PeldLütfı Vkad'lajol-
cuhıktan sonra nere\e gitti-
niz? O çizgi sizi nere>e getir-
cfi? Kendi kuraBanmzı daha
oiumluya kullanma süreci-
negirdiiiEdedhebüirmhiz?
ŞORAY - fabıı. Ondan
soora ben senaryolar önerme-
ye, bunu oynayacağım, şunu
oynayacağım demeye başla-
dım. Araştırmaya yöneldım
Önce de söyledığım gıbı her
şey yavaş yavaş oluşuyordu
Oyuncu seçunmbde bm-
le bir yaklaşımınız oluvor
muydu? Yoksa \almzca se-
naryoda ımbefirleyicn diniz?
Senaryo arayışları
ŞORAY -Her şeyden ön-
ce senaryoydu. Muüuş bır
araştırmaya gırdım Gazete
röportajlanndan, gerçek olay-
lardan.. Mahpus füniı gerçek
hayat hikâyesındendır. Araş-
tınp öneriyordum Böyle
önenp de yapmadığımız çok
film oldu. Mesela, Aziz Ne-
sin'ınTath Bedüş'ü. Anlaş-
ma yaptık. Beş yıl içinde sı-
nema fîlmı yapamadık. So-
ramda 1993 'te dia olarak çe-
kebıldik. Azız Nesın'le dost-
tuğumuz oradan başlar Çok
seçıcı olmaya başladım. Iz-
leyicı de yavaş yavaş değışı-
yordu. Toplumda da bunu
gözlüyorduk. FarkJı filmler
çekılmeye başlanmıştı artık.
Daha sonrakı dönemlerde
Aöf Yılmaz'la fılmler çek-
meye başladım. Önceki film-
lerdeki kadın tipinden sıy-
nlmaya başlamıştık onunla
Toplumdaki değişim kadına
da farklı bakıyordu arük. Bu
değişim beni de etkiledi. Sı-
nema benı, ben sinemayı,
olaylar benı.. O andakı ya-
şanan gerçeklere göre senar-
yolar yazılıyordu Dolayı-
sıyla oynayan kişı de o ya-
şamın içerisinde. bütün bun-
lar benı elbette etkiledi. O
yülarda femıni2m akımı gel-
dı. Kadın nedır, kadının ye-
n nedır, kadın haklan neler-
dir... O güne kadar benım de
düşünmedıkJenmı düşünme-
ye başladım. Tüm bunlar
filmlere yansıdı. Yıllar ön-
ce kadının cınsellığı, kadının
kımliğı konuşulmaya baş-
landı. Aşk sahnelenne ya-
saklar koyuyordum..
Tabulanıuz vanh. Neden?
ŞORAY -Çünku seyırcım
rahatsız oluyordu, bunu ıste-
miyordu. Onlar çok önemlry-
di. Odüm patbyordu, onlan
kaybedeceğim dıye.
Izkyicmm bu bakış açısı
özd yaşammızı etkiledi mi?
ŞORAY-Çok, hemdene
çok etkiledi "Onlar nasd
istiyorsa, ben öjle >aşa>aca-
ğnn"dedım Yapım da buna
uygundu. Kendime öyle bır
Seyircim benim hayatunda çok önemli oldu. Hatta belirkyid okra. YüTardır inanılmaz bir şey yaşadım. Beni, mesleğimde bu kadar yıl yaşadığım aşkı besledi.
yaşam tarzı seçtim. Bundan
da hıçbır rahatsızlık duymu-
yorum. Gerçekten de seyir-
cim benım hayatımda çok
önemli oldu. Hatta belırleyı-
cı oldu. Yıllardır inanılmaz
bir şey yaşadım. Benı, mes-
leğimde bu kadar yıl yaşadı-
ğun aşkı besledi. Ruhumu
dennden etkileyen, benı ha-
yata bağlayan da seyırcımn
bu sevgısı oldu
Siz de onu besledmiz -
ŞORAY - Ama o duygu-
yuanlatamam. Hayaüsızın-
lepaylaşıyoroinsanlar. Sı-
hırlı bır şey var büıyor mu-
sunuz? Sızınle bırlıkte ağlı-
yor, gülüyor. Tatıle gıdıyo-
rum arabayla, dönüşümü
beklıyor ınsanlar. Ankara
Hacettepe Hastanesı'nde do-
ğum yaptım, yüzlerce insan
akın ettı. Size bunu anlata-
mam. Artık yatağı ortaya
koyduk, ınsanlarbu kapıdan
gınp ötekınden çıkıyorlardı
Hepsı geliyor başucuma,
öpüyor, hediyesmi bırakıyor,
çıkıyordu. Baş edemeyınce.
hastanenm ortasına kapı yap-
mak zorunda kaldılar.
Peki, tüm bunlarm sizi >D-
ran \'anı obnadı mı hiç?
ŞÖRAY - Hayır! O duy-
guyu onlarla yaşamak başka
bır şey. Bundan üç dört yıl ön-
ce Alman Hastanesı'ne gıt-
tnn. Dedılerkı. "Yaşkbirha-
non sizi görmek Jstiyor". Ben
gıdenm, dedım. Kadın kalk-
tı, boynuma sanldı ağlıyor;
"Siz, bizler için v^şadmız"
dıyordu. Bu beni o kadar et-
kiİedi ki.. Bunu bıliyor seyir-
cim. Benımlebırükte başla-
yan bırçok arkadaşım sıne-
madan koptu. Benım kop-
mamamın sım bu her halde.
Ama o ortakbüincj yarat-
ma,toplumunbiMnçalb])ior-
tiya çıkamıa imgesivat Bun-
da munculuğunuz, fiziğiniz,
ngri yayunıni7m mahrpmiyp-
uVmasumhîtivar.Sankişut»-
nnn. demin de altmı çizdiniz,
sizin için daha doğru: Sine-
ma için yaşadnn. Ydlannr
izleyip gözled^im, bn buhış-
manûzda da bunu daha de-
rinden hissettigim şu: Yaşa-
muuzdaki her şeyi biçimlen-
dirmiş sincma-Saflığınızı ve
masumiyerinizi hep konı-
muşsunuz. Insanamz, bdd de
ütopyalannı da siz de görü-
yordu.Siz de, sinemayla bir
mitos \aranrken kendi ütop-
yanıa kunryor, beiki de onu
arrvordunuz. Bu lark yıhn
giri de burada oba gerek_
ŞORAY - Inanın, duşun-
medıklenmı de düşündürt-
meye başladınız Söyledık-
lennız benı heyecanlandırdı.
Şu da doğru, bakın. Insanlar,
benim, sinemada onlar için
yaşadığanı büıyor. Bunu fark
ettım. Belkı dığerlennı de
seviyorlar, ama benim far-
kım da, her halde sızin söy-
ledıkJennızdede yatıyor
Şu da önemtt, sizi bugüne
getiren bir çizgi var. Bunun
içinde tutarhnk en başta. Di-
znûzin tutubmış ofanası bun-
dan.
ŞORAY -Evet evet, sine-
madan hiç kopmadım kı.
Fılm çekmediğim zaman bı-
le onun için yaşadım. Hisset-
tun, düşündüm, okudum,
araştırdım. Şimdi üzennde
çahşüğım projeleT var, boş
durmuyorum hıçbir zaman.
YoruUoğunuzubissettiğh
niz oldu mu? Duygusal ve
ruhsal obrak. Kendime ait
olaymı dediğiniz anTar?
ŞORAY - Tabu, sürekJı
göz önünde olmak yorucu.
Orseleyicı bir şey. Çok göz
önünde ohnayı seven, ısteyen
bır ınsan değıhm. Genlerde
kalmak ıstıyorum.
tsterseniz sinemada kal-
dığnnız > ere dönetim. Kadın
fimleri dönemL
ŞORAY -Evet, Atıf Yıl-
maz'la yaptığımız, kadını
anlatan, ama yüzeysel değıl,
daha gerçekçı filmler döne-
mı.
Pönüyiim nofctası
Bu süreçteki asıldönüşüm
noktası Mineyle (1982) gel-
di dhebifir miviz?
ŞÖRAY - Aslında o dönü-
şümü daha önce yapacak-
nm. ÖmerKavur'un AhGü-
zellstanbul'unda(1981)oy-
nayacaktım. Fakat daha ha-
zır değıldım ona Günlerce
Ömer Kavur'la konuştum.
Senaryoyu okudum. Ölüyo-
rum, sancüarçekıyorum. Oy-
namak da ıstiyonım ama.
cinsellıkle ılgılı bır sahne
var. O kadar aşınsına henüz
hazır değıhm. Yanı seyircim
de hazır değıldi. Onu fark
etmıştım. Zamanı değıldi.
benım ıçm de değıldi. Bırden-
bıre çok ters etkı verebılırdı.
Onun hesabını yaptmı,
doğrusu. Yapamayacağuna
karar verdım. Sonra Müjde
(Ar) oynadı o fdmde. Fakat,
daha sonrakı yülarda, bun-
dan 1-2 yıl sonra olabılır;
buna benzer bır fıbn Mine'de
oynadım. Ama koşullar da-
ha da değışmıştı. Insanlar
farklı bakıyordu olaylara.
Evet, sankı onlann başıydı
bu 'Mıne' çok farklı bır kı-
şıliktır Özgürlüğüne kavuş-
mak ısteyen kadın. Bu tıp
kadınlan anlatan fiunlen-
mın ılkıdır de dıyebılınz
O filmde gözlediğun üç
boyutu size anlatmak istijD-
rum:Bir kere o>uncuhığu-
nuzda müthiş birdeğişim van
Kasaba gerçeğinin toplumu
en i>i tanımlay an bir boyutu
var. Kasaba ekseninde böj-
le bir konunun filmde alınıp
işlenmesi çok etkileyici, ger-
çekçhdiSuaştınlnuşbirka-
dm Idmliği\ar. O kimnğedi-
ğer insanlann ahlaki ve 'ah-
laksızca" balaşlan var. Ve bir
çılaşyoluannışLYanibaşkal-
dın var. Sonuçta, o günkü
koşuSarda. rasdaşmanm ya-
kmhğryla >aşadığı 'deney'le
seçim \apı\or. Kadın knnfi-
ğini birçok yanlarry la mna-
dnz. Ama bu fiminizi ooiar-
dan ayn krian yanbr önem-
B>dL Türkiye'deki feminist
hareketin uç verdiği bir dö-
Siyah görferinden beUidir...Bır iz.. Kaşla göz arasındaki uzaklık gi-
bı..Gıdılemez yollann, dönûleınez' aşklann
sırn sakh orda. Nereden, nasıl; hangj seyinne
an'ında kaptın buna.Bır söze tutulurcasına, ge-
yik avcısı gıbı bılınmezlere yol alırcasma düş-
tün ardına.lz ki; ömrûn çağ sayıcı mevsimle-
rine akan anı ırmagı olup gider önün stra. Dö-
nüp baktıkça; yani kaşla göz arasıru katettik-
çe, gene bir yol dervışi kesılir gönlün.
Kalbmde çtrpışıp durarun yıllarca süren yol-
culuğu bu oysa. Bır mühür gibı kitabesi olmuş
çocukluğunun. Mil çekilse de aydınlığına, izi-
oı görürsün her bir an'ında hayatmın. Sesle-
re, seslere ulaşırsm onunla. Bir de düş havuz-
lanna girer çıkarsın!
Ama, genede, hayatın sahıci bir yanında du-
rup bakardımz yaşadıklannıza.
Gelip gelip an'ımzı bölüşürdû sizinle. Son-
ra alıp götürürdü ummanlara. .Orda kırk kapı-
nın kırk gızı oldujunu fısıldardı kulağma:
"Biriniseç, birinLOtekUerin s r n asd sendedk
Ono da kaİbinin mührû bil, yola düş- Sevgiye,
aşka, hagfanmaya adanan bir ömrfi biç ken-
dine. Önce yol uğrakbnna düşür yDİunu, yol
det\1şikeaUd,aslolandaoyolunşenliğinden
hayatabakmaktB--
>
'
" Yapamam! Gözlerinin mührünü aldım. Se-
sini sesıme katarcasına gün aldım ömrümden.
Ayn döşemem, yollann ıssızlığında gömülü-
rüm sensizliğe."
"Erme, eyleme çocok; ömrûn sevinç ve aşk
çağlan her dem vannr. Madem ki gözferimk
dokundum sana, aıulannm yadigan bil, öyk
düş yola._Bir gün, bir yoi uğrağında buluşu-
ruz, sözüm söz,"
Gülüş nağmesıydi sözüyİe çınlayan. O ses
ki; sessizüktı aslında. Çocukluğunun mevsim-
lerine gınniş, yaşama bilgesi kesilmiş, duygu
selinin yansılannı yansıtmış gözlerdi ardına dûş-
tüğün, uğrun uğnın yol aldığın. Dönüp şımdi
bakınca; soluğunu yeüren, carum esriten, adı-
na aşk dedirten cananın suretıydı görduklerin.
Işte bir ses geliyor öteden, yeşil başü telli tur-
nalar ülkesinden:
"Eladır gözierin sjyahor kaşm
Aradımcihanıbulunmazeşin
Yayianm kanndan beyazdır döşün
Uzamp üstüne öiesm gektL" (Karacaoğlan)
neme denk gelişi de filmi da-
ha ilginç kıldı samrun. Ora-
daki kadının özgürleşme is-
teği biraz çarpıtıldı, diye dü-
şünüyonım. Şö>le de göste-
ridiğini ammsrşorum: 'Tür-
kan Şoray, sinemadaki tabu-
lannı yıktı!' O> sa, siz. orada
çizilen kaduı ripinin ofanası,
yaşaması gereken bir duro-
mu yansıttın& Başkaldm >«
knnlik ar»işı_ Giderek. san-
ki.fimlcrinEde(\çdeözel>»-
şammızda) bu daha befirgin-
leştL O süreçte çahşan, eşin-
den a>rian keotteki kadmı da
o>nadınızaki erkek arasın-
da kalanı da_Burju\a kadı-
nı, ikryüziüiüklerle süren ha-
\atınyansılannı...
ŞORAY -Evet, SenıKal-
bıme Gömdüm..
Toplumdaki ildyüzlülük
toplumun her > erinde, kesi-
minde var. Kasabası, kenri,
kö\ii. burjuvası >ok .İnsani
değerler değersizliklerk sü-
rekii çaüşma hafinde. Türk
sinemasmda da bu >*aşandı
uzunca sümtir. '701erde baş-
layan 'seks fıınası' bunun
ömeğL Sinemanın manışı 3e
toplumun değtşimi arasında
bir paralelnk var-
ŞORAY - Elbette Yapı-
lan filmler, çızılen karakter-
ler, bır dönem tanhe olan ıl-
gı..Her şeye yansıyor bu.
Peki, bunca geciş. sarsm-
tr\3 rağmen: Şora> ı sinenıa-
da bunca>ıl yaşatan, onu bc-
raya bağlayan şey nedir? Si-
zinle yola çıkıp da bunu sür-
düremeyen insanlann oMu-
ğununnlediniz, Bunun saMfi-
ziksel bir imajla olduğunu
sanmıyonım. Bu değişime
sürekli avak u\ durmamz, }'e-
niliğe açık olnıanı/, elbette-
ki o sö\1edikleriniz size bugü-
ne getinniş olabiUr. Ne der-
siniz?
ŞORAY - Bunlar doğru-
dur. Mesleğımı her şeyin
önünde tuttum Bunda çok
samimi olmam. Bır tek bu-
nu bıle söyleyebılınm.
SÜRECEK
DUZYAZI
ORHAN BlBGtT
TSK'de Söz Birligf
Bu yılki 30 Ağustos törenlerinde Silahlı Kuvvet-
ler adına yapHİan tüm konuşmalar, adeta tek bir mer-
kezin hazırladığı metinlermişçesine, Türkıye için iki
büyük tehlikenin varlığını anımsatmakla kalmadı;
Harp Okullan'nı yeni bıtirmiş teğmenlerden ordu-
daki görev süresini tamamladığı için nöbetini bir
başka meslektaşına devrden emekli komutana
kadar herkes, o iki tehlike karşısında Silahlı Kuv-
vetler'e düşen koruma ve kollama görevleri için
hazır olduğunu da tekrarladı.
Yanndan tezi yok, kimi çevrelerden bu konuş-
malara eleştiri yöneltenler, Batı ülkelerindeki ordu
günlerinden örnekler vererek kendi tezlerinin hak-
lılığını savunanlar elbette sıraya girecektir.
Zaten o malum çevreler, 30 Ağustos 2000'e
doğru, yetenekli çalışması kendisinden menkul
bir araştırma kuruiuşunun yaptığı kamuoyu yok-
lamasında "irtica" tehlikesinin yüzde 3.4 ile attın-
cı, "terör" ve "bölücûlük'ün ise yüzde 2.5 ile son
sırada olduğunu, memur karamamesine direnen
Cumhurbaşkanı'na verilen desteğin ise yüzde
70'lerin üzerinde olduğunu ilan etmesi üzerine zil
takıp oynamaya başlamışlardı bile.
Bu tür kamuoyu yoklamalanna inanıp para akı-
tan kaç belediye başkanı, hatta kaç siyasi parti yet-
kilisinin seçimlerde sandıkta kaldığını unutmuş
görünenler, faraza şu POLAR adlı kuruluşa, yann-
dan tezi yok, "Ülkenin en güvenilir kunımu han-
gisidir" konulu bir araştırma ısmarlasalar... Ağır-
lıklı yanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak gelecektir.
En güvenilir kurumun üstlerine basa basa en bü-
yük tehlike olarak ortaya koyduğu iki olgunun, ya-
ni irtica ile bölücülüğün üstünü örtmekle, acaba
TSK'nin rolünü de tartışmayalım diyen kimi alla-
meler ne kazanacaklardır?
Silahlı Kuvvetler'in, bu yılki 30 Ağustos törenle-
rinde bu iki olgu karşısında böylesine hassas ha-
le gelmesine neden olan olaylardan birisı, Güney-
doğu'da PKK ile boy gösteren bölücü terörün,
şimdi şansını politik arenada deneme karandır.
Ikinci tehlike ile özellikle geçen yılki körfez depre-
minin enkazını kaldırmak için Mehmetçiği sefer-
ber eden ordu, her adım başında "bu semavi be-
layı ülkenin başına musallat eden asıl tehlike ola-
rak kendisinin gösterildiğinin sayısız ömeği' ile kar-
şı karşıya kalmış değil mıdir?
Ama gazetelerımiz, televizyonlanmız ve radyo-
tanmız, çokluklafelakete uğramış sade vatandaş-
lann yaralanna tuz basan irtica misyonerteri ile
uğraşacaklanna, herzamanki gibi işin kolayını se-
çip filan yerde çadır, falan yerde aşocağı ya da ba-
raka eksikliği yüzünden siyasetçilerin yakalanna
sanlmayı marifet saymışlardır.
Bölgeye ve başka bölgelere çöreklenmiş irtica
odağı, kimi yerde kamu görevlisi olarak başını
uzatınca, bu kez 28 Şubat 1998 MGK'sinin "so-
nuç belgesi"r\\ işleme koymak isteyen yürütme or-
ganı, "Bu işlerKHKyolu ile olmaz" diyenlerin di-
renciyte karşılaşmıştır. Bu direnci yürütenlerin bir
bölümü ise daha da ileri giderek siyasi iktidan
"dinci memurian tasfiye ederek, yerierine kendi
adamlannı yeheştirme niyeti beslemekle suçla-
mıştır.
Şimdi, bizzat Orgeneral Kıvnkoğlu'nun ağzın-
dan, bir Zafer Bayramı resepsiyonunun kendine
özgü ortamı içinde, devleti yıkmak isteyen binler-
ce memurun, ülkenin altmı oyduğunu duymak,
acaba bazı akıllan yerine getirebilecek midir?
Doğrusu ben, Sayın Genelkurmay Başkanı'nın,
o 60 sımokinli meslektaşıma tam olarak neler söy-
lediğini öğrenebilmiş değilim. Hemen tümünün
dünkü haberlerini ayn ayn okudum; altlannı çiz-
dim. Yine de doyurucu bir metin ekte etme gibi
bir şansım olamadı.
Ama o arada öğrendim ki Sayın Orgeneral 30
Ağustos resepsiyonundaki söyleşisinde "Memur
karamamesini yasalaştıracağına söz veren hükü-
meti samimiyet testine aldık" demektedir. Sayın
Kıvnkoğlu gerçekten bu sözleri söylemiş ise me-
mur kararnamesinin önümuzdeki kasım, bileme-
diniz aralık ayında parlamentoda yasalaşamama-
sı gibı bir varsayımın, en azından 57. hukümetin
ilk MGK'sini beklemeden, ist'rfasını, önüne gelen
KHK'leri farklı işlemleretabi tutan Cumhurbaşka-
nı'na verip ülkeyi yeni genel seçimlerle karşı kar-
şıya btrakması ile sonuçlanacağı unutulmamalıdır.
Sayın Kıvnkoğlu'nun son askeri şûrada tasfiye
edilmiş "Fethullahçı, Süleymancı ve Milli Görûş-
çü" olarak nitetendirdiği ordu mensuplan arasın-
da birinci gruba akıllannı çeldirmiş olanlann sayi-
sını 11 olarak açıklaması, Fethullah Gülen hak-
kında açılmış olan soruşturmada kendisine bir tür
"müdahil" kimliği de kazandınyor. Özellikle arala-
nnda iki savaş pilotunun da bulunduğu 46 subay
ve astsubayı yetiştirmek için bunca emek vermiş
bir kurumun başındaki komutan, elbette hepimiz-
den daha duyarlı ve farklı duygular içinde olacak-
tır.
Ama sanınm, irticacılann yargıya da sızdıklan yo-
lunda, kurnaz bir meslektaşımızın çanak sorusu-
nu yanıtlarken, iki DGM'nin farklı kârarlar verme-
sini değertendirirken hukuksal yanlışlığa düşmüş-
tür. Özellikle tutukluluk hallerinin devam edip et-
memesi yolundaki farklı görüşlerin farklı yargı or-
ganlannda yine farklı sonuçlar alması karşısında
ani hükümlerle bağlayıcı yanıt isteyen gazeteci, beJ-
ki rnesleğınde o gun için başanlı gıbı gorunür; ama
ayaküstü çanak sorular ile aldığını sandığı yanrt-
lann kimi yargıçlan onulmaz biçimde yaraladığını
tahmin etmemiş olur.
Şimdi istermisiniz; Istanbuldaki DGM kurulu, bir
anayasal organın başının kendilerini töhmet altın-
da bıraktığı sanısına kapılarak ellerindeki tüm dos-
yalar için görevsizlik karan vermeye kalkışsın ve
kendi haklannda Yüksek Hâkimler Kurulu'nun ive-
di soruşturma açması için suç duyurusunda bu-
lunsun...
Faks:0212-677 07 62
E-mail: obirgitle-kolay net
Yaşam, kalbin iki vuruşu
arasındaki zamandır.
Kalbiniü koruyutu
TLRKKALPVAKFI
19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL
Tel: (0212) 212 07 07
(pbx)10Hat
Faks:(0212)2126835