Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL 2000 CUMA
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
Langırtsman Deeel
Oğlum, Ombudsman
1982 yazı, Cevizli'nin sırtlarında, kartal yuvası
gibi bir yere kapatılmışız.
Dışarıda pınl pınl bir güneş, cıvıl cıvıl birdoğa...
Güneş gökyüzündeki kavsinin çoğunu çizmiş,
ama daha ufka kavuşmasına birkaç saat var.
istanbul'un bu mevsime özgü poyrazı, sıcağı
bunaltıcılıktan uzaklaştırıyor.
Birkaç kilometre ötede, sahilde bir adam, gün-
batımına doğru yüzüyor olmalı...
Duvarların arasında düşsel yolculuğumu sür-
dürüyorum. Şimdi kıyıdan güneşin batışını izte-
meye hazırlanırken kıvamında soğutulmuş, hafif
meyve ve bağ kokulu bir Sancerre şarabı ve ya-
nmda, aralarına serpiştirilmiş buzlardan terleyen
çavuş üzümleri olsa...
Taygun'a dönüyorum,
- Şimdi güzel bir beyaz şarap ve yanında da...
'Hemen atılıyor:
- Yaaa, diyor, şöyle soğuk bir "Güzel Marma-
ra"...
Düş dünyamın sırça köşkü, bir fıskede tuzla
bwz oluyor...
r- Olur, olur, diyorum, yanında da keçiboynuzu!
Öfkeyle, loş koğuştan koridora fırlıyorum.
• • •
•Hayalhanemizin dar sınıriarı Ispanya'daki şa-
toları, daha kurulmadan gecekonduya çevirirken
dfemokrasi konusundaki bilgi ve birikim stglığımız
da, ciddi kurumlan daha oluşmadan, maskara bir
cambazhaneye dönüştürüyor.
.Örnek mi?
Işte size Made in Turkey Ombudsman kurumu!
jdare ile vatandaş arastndaki ihtilaflarda, ara-
bolucu ve hakem rolü oynayacak; tarafsızlığı, dü-
rüstlüğü, hukuk bilgisi ve uzlaştın yeteneğiyle
sivrilmiş kişilerin yönetimindeki Isveç kökenli
böylesi bir kurum, demokrasi kültürü ve gelene-
ğrgelişmiş toplumlarda çok olumlu işlevler yük-
lenebilir ve yüklenmiştir de.
Politikacı olmadan önce parlak bir hukukçuluk
geçmişi olan, kimi alanlardaki icraatını eleştirdi-
ğimiz, ama kişiliğini ve geçmişini yabana atma-
diğımız, atamayacağımız Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk, iyi düşünmüş (eski Maliye Bakanı
Zekeriya Temizel de durmuştu daha önce ko-
nunun üstünde) bu kurumu.
Ama daha önce bir radyo programında da be-
lirttiğim gibi, "Demokrasi kültürü sığ toplumlar-
da böylesi bir kurum nasıl sonuç verir; Meclis
ombudsmanı veya kurumu seçerken hangisiya-
si mülazahalardan hareket ederek hangi sonuç-
lara ulaşır?" soruları hep aklımı kurcalıyordu.
Hele hele ombudsmanın kişiliği, kurumun ge-
rektirdiği niteJiklerie çelişirse bu kurul, benim dört
duvar arası hayalim gibi, daha doğarken ölmez
mi?-
• • • -• • > ' . ' •
Nitekim öyle oldu.
•Biri Süleyman Demirel'i attı ortaya.
Sıvas'ta 37 kişi yanarken Çankaya'da kılı kıpır-
damayıp lüpçülük şaibesi altındaki yegeni bıçak-
lanınca tahrikten, hedef göstermeden, yargısız
infazdan söz eden; şaibeli efradı ailesine, şaibe-
li işadamlannı da katarak Çankaya'da "aile fotoğ-
rafı" çektirmekte beis görmeyen, devletin para-
sını ona buna verirken "Vermişsem ben vermi-
şım ne olmuş?" deyip Türker Alkan'ın da vur-
guladığı gibi, inci Baba'nın ahbabı olan veya htç
değilse cenazesine çelenk gönderen Demirel'i.
O da yetmedi, Kutan da, "Ombudsman Erba-
kan olabilir" buyurdu. Biriktirdiği altınlannın kay-
nağını gösteremeyen Türkiye'nin en mutena ye-
rindeki yalı-malikânesini, devlete değerinin onda
birine beyan eden takıyye şahı, aydınlık şeffaf
düzen için, bir dakikalık gösteri yapanlan, "glu glu
dansı yapmakla" suçlayan Erbakan ombudsman
olacak ha?
Ombudsmanlık ile takıyyeyi birbirine kanştır-
mak, alaturka demokrasiye özgü bir deha olsa
gerek.
Langırt salonu zihniyetinden kurtulamayanla-
ra, onlann anlayacağı dille cevap vermek gerek:
"Bu langırtsman deeel oğlum, ombudsman
ombudsman!.."
Metin Bostancıoğlu açıkladı
Miffi Eğitim'de
şeriatçı temizliği
ALÎ AYAROĞLU
ZONGULDAK-Mil-
lıEğıtim Bakanı Metin
Bostancıoğlu. son 7.5 ay-
da 283 şeriatçı öğretme-
nin görevine son verildi-
ğini açıkladı. Bostancı-
oğlu. "Cumhuriyete
karşı. devletimize karşı
hiçbir görüş, hiçbir dü-
şünce Milli Eğitim'de
köksalamaz"dedi.
Cumhunyet'e konuşan
Metin Bostancıoğlu, ye-
ni ögretim döneminde şe-
riatçı öğretmenler konu-
sunda çok daha dikkatli
davranılacağını belirte-
rek. "Laik, demokratik
cumhuriyete karşı hiçbir
davranış Milli Eğitim'de
köklenemez. Sadece Mil-
li Eğitim'de değiL bir dev-
let kuruluşunda da kök-
lenmesine müsaade edile-
roez. Ancak hukuk kural-
lan içerisinde işlemlerin
biraz yavaş yüriidüğünü
görüyoruz. Bakannğunız,
1.1.1998'den bugüne
500'ün üzerinde öğret-
menin Miffi Eğitimie flV
şiğini kesmiştir. Bunlar
kesintikle devlet memur-
iuğundan çıkanlmışür.
Son 7.5 ayda bu sayı
283'tür. Dosyalarbakan-
hğmuza yeni tekamül edi-
yor. Soruşturmalar sürü-
yor. Bu nedenle hiç kim-
senin şüphesi olmasm."
dedi.
Kanun hûkmünde ka-
rarnamenin (KHK) ün-
zalanmış olması halınde
devletin bütünlüğûne
karşı olanlann kısa za-
manda kamudan temiz-
lenmiş olacağını belirten
Bostancıoğlu, "Hukuk
kurallan içerisindeyürü-
tülen mücadeleye bu
noktada müdahale et-
mek mümkün değildir.
Ekim ayı içerisinde yasa
çıkanldığmda daha ra-
hat hareket edebilece-
ğizfdedi.
Bostancıoğlu, Türk
Milli Eğitimi'nin gele-
ceğinin Avrupa Birli-
ği'ne uygun hale getiri-
leceğini de belirtti.
Süleyman Demirel'in 'şikâyet memuru yapılma' hazırlığma siyasetçilerden tepki geldi
4
Denetçinin afle fotoğrafi olmamalfANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Kamu denetçiliği kurumunun başına
eski Cumhurbaşkanı Süleyman De-
mirel'in getirilmesine dönük hazırlık-
lar Meclis'te yeni bir tartışma başlat-
tı. DSP Ankara Milletvekili Uluç
Gürkan, "aüefotoğrafiolan bir kişi-
nin taraftızdavranamayacağuu" vur-
gulayarak "Başdenetçmin 'aile fotoğ-
rafi' ohnamair dedi. FP Genel Baş-
kan Yardımcısı MehmetBekaroğhı da
Demirerın "ombudsmanhkyapacak
en son insan" olduğunu savundu.
Demirel'in baş denetçi olmasıyla
ilgili bazı değerlendirmeler şöyle:
Uluç Gürkan (DSP Ankara MiBet-
vekili): Aile fotoğrafi içinde nasıl ta-
rafsız davranacak, bilemiyorum. Ai-
le fotoğrafında yer alanlar genelde
devletle çıkar çatışması içinde olan
kişiler. Bu konuda nasıl tarafsız görev
yapar, kuşkuluyum. Baş denetçi, aile
• DSP'li Uluç Gürkan, "Baş denetçinin 'aile fotoğrafi' olmamah" derken FP
Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu da, Demirel'in "ombudsmanlık
yapacak en son insan" olduğunu savundu.
fotoğrafi olmayan biri olmalı.
Banri Zengin (FP Genel Başkan
Yardımcısı): En ilkel haliyle bile bir
demokratik sistemi yerleştirememiş-
ken ombudsmanlık gibi bir kurumu
yerleştirmeye çalışmak gülünç. Böy-
le bir sistemde ombudsman nasıl ha-
kemlik yapacak. Birileri karar alıyor
ve Meclis'e dayatıyorsa ombudsman
nasıl hakemlik yapacak. Demirel'i
onurlandırmak için durup dururken
böyle bir öneriyle ortaya çıkıldığı an-
laşılıyor.
Mehmet Bekaroğlu (FP Genel Baş-
kan Yardımcısı): Ombudsman sıste-
minin kurulması yerinde bir karar
olur. Ancak Demirel bu işi yapacak en
son insan. Demirel Soğuk Savaş dö-
neminden kalmış bir yönetim tarzını
benimsemiş durumda. Böyle bir an-
layışın Türkiye'ye katacağı hiçbir şey
olmaz. Güzel bir iş yapılırken bu tür
tercihlerle gölgelememek gerekir.
Cengiz Alünkaya (ANAP Genel
Başkan Yardımcısı: Önce bu müesse-
se Türkiye'ye kazandınisın. Halkımız
tanunıyor; önce bir tanışalım, onu be-
nimseyelim, şahıslara daha sonra ge-
çelim. Ben şahıs tartışmasına şaşır-
dım. Bir şahsa göre müessese getiri-
liyorsa o başka. Ama burada herhal-
de ciddi bir müesseseden söz ediyo-
ruz. Türkiye'de "ombudsnıaıı'' deyin-
ce bir şey anlayan kişi sayısı 5 bini
geçmez. Onun için halkımız adına,
milletimiz adına bu işi yapacaksak
öncelikle müesseseyi tamtmamız ge-
rekir.
An Güngör (MHP tçel Milletvekili:
Ombudsmanlık kurumunun gereklili-
ği iyi araştınlmalı. Bir iki kurum dı-
şında ülkede tamamen çürümüş ve iç
içe girmiş bir yapı oluştu. 1980 son-
rasında bir sürü kurum oluşturuldu.
Bunlar daha sonra ülkenin başına be-
la oldu. Bunlar devlet üstünde kam-
bur üstüne kambur oluşturdular. Şim-
di, yeni bir kambur oluşturmanın hiç-
bir anlamı yok. Ülkede zaten denet-
leme mekanizmalan var. Her kuru-
mun teftiş kurulu, başbakanlık denet-
leme kurulu, devlet denetleme kuru-
lu var, aynca adalet mekanizması
mevcut. Bunlan düzgün ve etkili ça-
lışnrmak için tedbir düşünmek gere-
kirken devleti iyice hantallaştıracak,
ne iş yaptığı belli olmayacak yeni ku-
rumlar ihdas etmenin Türkiye'ye ge-
tireceği bir fayda yok. Bu yanlışın üs-
tüne birilerini getirerek ilave yanlış
yapmanın anlamı da yok.
Mehmet Fatih Uğurlu (Memur-Sen
Genel Başkanı): Ombudsman siste-
minin kurulmasında geç bile kalındı.
Ancak vatandaş ve yürütme arasın-
daki sorunlann mahkemeye gitmeden
çözümünü sağlayan bu sistemin ba-
şmda hep hukukçular bulunmuştur.
Dünyadaki uygulama böyledir. Bu
yüzden baş hakem de hukukçu olma-
bdır. Bunun aksinde ısrar edilirse om-
budsman sistemi kurulmadan dejene-
re edilmiş olur. Çünkü, kamu hakemi
hukuka aykın bulunduğu belirtilen
eylem ve işlemleri inceler ve rapor
eder.
Şeriatçıların îstanbul'un göbeğindeki kurtanlmış bölgesinde tarikatlar cirit atıyor
Çarşamba^nın
6
kara örtüsü'
Istanbul Haber Servisi - 30
Ağustos Zafer Bayramı'nın 78.
yıldönümü tüm yurtta törenler-
le kutlanırken Türkiye'nin "di-
ğer yüzünde" Osmanlı döne-
minden kalma "ortaçağ zihni-
yeöni" yansıtan görüntüler dik-
kat çekıyor. İstanbul'un mer-
kezindeki Fatih'in Çarşamba
semtı^şeriatçüarmkurtanhnış
bölgesi''ni andınyor. Şeriatçı
dernekler, vakıflar, kitabevle-
ri, spor salonlan, yasadışı Ku-
ran kurslannın ağ gibi sardığı
Çarşamba, laik cumhuriyete
ters bir görüntü veriyor.
Hükümet, kanun hûkmünde
kararnamelerle şeriatçı me-
murlan görevden alacağını sa-
vunurken halen yühirlükte
olan
u
Kıhk Kıyafet Yasası
n
nı
bile uygulayamıyor. tstan-
bul'un göbeğinde devrim ya- şe r
ia
tçı dernekler, vakıflar, kjtabevleri, spor salonlan, yasadışı Kuran kurslannın ağ gibi sardığı Çar-
salanna meydan okurcasına ş a m b a
^ l a i k
cumhuriyete ters bir eörüntü veriyor. (Fotoğraf: ÎPEK YEZDANl)
molla kayafetlenyle gezen ş e - * "*~ J V ©
lül öncesinin Islamcı hareketleri için-natçıtar, göstermelik operasyonlann
etkısızliğı nedenryle gıderek çoğalır-
ken Çarşamba tran'ın Kum kentini
andınyor.
1980'den sonra şeriatçı kesütün yu-
valanmaya başladığı Çarşamba, tari-
kat örgütlenmesinin artmasıyla bir-
likte bir kurtanlmış bölgeye döndü.
özellikle Nakşibendiler, Nurcular,
Süleymancılann tüm ticari birimle-
riyle de ağ gibi sardığı bölge, son dö-
nemlerdelslamcı gençliğin çabalany-
la Hizbullah'ında merkezlerinden bi-
ri haline geldi. Örgütün temelleri Ka-
sımpaşalı Hizbullahçılann da deste-
ğiyle Çarşamba'da bannan ve 12 Ey-
de yer alan gruplarca atıldı. Orgütün
yayınlannı ve kitaplannı satan çok sa-
yıda kitabevi de bölgede kuruldu.
Hizbullahçılar Güneydoğu'da ol-
duğu gibi burada da kitabevlerini üs
olarak kullandılar. Orgütün lideri Hü-
seyin Veüoğhı'nun tstanbul'da öldü-
rülmesine karşın teröristlerin yuva-
landığı Çarşamba ve çevresinde etkin
operasyonlar yapılmadı. Hizbullahçı
teröristler bu şekilde yeraltma çekil-
di. Uzmanlara göre Hizbullahçılar
üniversitelerin açılmasıyla birlikte
Çarşamba merkezli eylemler planlı-
yorlar. Çarşamba'da kitabevlerinin
yanında Islamcı ldyafetler satan iş-
yerlerinin sayısı arttı. Buralarda sa-
nk, cüppe, şalvar satıhnaya başlandı.
Türkiye'de tesettür giyim mağazalan
da ilk olarak Fatih'te ortaya çıktı.
Çarşamba'da önemli bir mürit kit-
lesine ulaşan îsmailağa cemaati, ti-
cari alandaki atıhmıyla gücünü art-
tırdı. Vatandaşlar üzerinde manevi
baskı oluşturulurken bu şekilde hem
tesettür giyimin yaygınlaşması hem
de şeriatçıların sembollerine dönü-
şen lslami giyim tarzının egemen ol-
ması sağlandı.
1985 'ten sonra tarikatlann gücü si-
yasal alanda da etkisini gösterdi. Bu
şekilde şeriatçılar RP'yi destekleye-
rek Fatih Belediyesi'ni kazandılar.
Çarşamba'daki etkinlik bu dönemde
hızla arttı.
1999 yıhnda yoğunlaşan tepkiler
üzerine göstermelik operasyonlann
yapıldığı Çarşamba, 28 Şubat süre-
cinden de etkilenmedi. Istanbul po-
lisi içindeki tarikatçı, Türk-Islam
Sentezci kadrolann göstermelik ope-
rasyonlan şeriatçılara geri adım at-
tırmadı. Operasyonlar son bir yılda
tamamen kesilirken Çarşamba, gü-
cünü giderek arttıran tarikatçılann
desteğiyle kara örtüsünü giymekte
ısrar ediyor.
AIHM^ııiıı kararı Erbakan ekibini huzursuz etti
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Hakkındaki hapis
cezasının infazının durdurul-
ması için Avrupa insan Hak-
lan Mahkemesi'ne (AİHM)
yaptığı baş\aırunun reddedil-
mesi kapatılan RP'nin lideri
Necmettin Erbakan ve eki-
binde düş kınklığı yarattı.
AlHM'nin bu karan
RP'nin kapatılmasıyla ilgili
olarak yapılan başvurunun so-
nucu konusunda da tedirginlik
yarattı. AlHM'ye yapılan baş-
vurularla ilgili süreci yönlen-
diren siyasi yasaklı SevketKa-
zanretkarannın sadece ihtiya-
ti tedbir başvurusuyla ilgili ol-
duğunu, davanın esastan gö-
rüşmelerinin devam edeceği-
ni belirtti. Kazan, AÎHM'nin
RP'nin kapatılmasıyla ilgili
davayı da bu ay ya da ekim
ayında görüşmeye başlayaca-
ğını ve sözlü sa\'unma yap-
mak üzere gerekli yazışmala-
nn sürdüğünü kaydetti.
Erbakan'ın Bingöl'de yap-
tığı konuşma nedeniyle T-
CY'nin 312. maddesı nede-
niyle aldığı hapis cezasının ar-
dından son bir umut olarak
yürürlügün durdurulması is-
temiyle AlHM'ye yaptığı
başvurunun reddedilmesi FP
çevrelerinde şaşkınlıkla kar-
şılandı. Avukatlarmın, Erba-
kan'ın başbakanlık yapmış
önemli bir siyasetçi olduğu,
yaşhlığı ve verilen cezanın
Türkiye ve Avrupa kamouyu
vicdanını rahatsız ettiği ge-
rekçeleriyle infazın durdurul-
ması istemiyle yapöklan baş-
vuru AİHM tarafmdan geri
çevrildi.
Mahkemenin 28 Tem-
muz'da başvuruyu reddetme-
sinin ardmdan Erbakan'ın
avukatlannın karann gözden
geçirilmesi için yaptığı baş-
vuru da 11 Ağustos'ta görü-
şüldü ve ikinci kez ret cevabı
verildi.
'Şansımın denedik'
AlHM'ye başvurularla ilgi-
li süreçte yönlendirici olarak
ön planda olan siyasi yasaklı
Şevket Kazan, mahkemenin
genel olarak idam ve sınır dı-
şı etme davalanyla ilgili olarak
yürürlügün durdurulması is-
temlerini haklı bulduğunu be-
lırterek "Biz bunu büiyorduk.
Ancak yine de baş\ııruda bu-
lunarak şaasımm denemekis-
tedJk" dedi. Kazan, RP'nin ka-
pahbnası karanyla ilgili ola-
rak AtHM'ye yapılan başvu-
ruyla ilgili görüşmelerin de bu
ay ya da ekim ayında başlaya-
cağını söyledi. Bu başvurunun
mahkemenin gündemine ge-
cikmeli olarak gelmesinin iş
yoğunluğundan kaynaklandı-
ğını savunan Kazan, "Daha
önce bazı dan'alar başvurudan
4 yıl sonra görüşühneye baş-
laıunış. Şimdi son yaztşmalar
yapıhyor. Başvunı sahipleri
olarak Sayın Erbakan, Ahmet
Tekdal ve ben sözlü savunma
yapacağu" dıye konuştu.
Öte yandan Yargıtay Cum-
huriyet Başsavcısı VuralSavaş
tarafmdan "Kapatılan RP'nin
devamı olduğu ve laiklik karşı-
ü akunlann odağı haline gekli-
ği" gerekçesiyle FP'nin kapa-
tılması istemiyle açılan dava
gelecek günlerde göriişülmeye
başlanacak. FP Genel Başka-
nı Recai Kotan, raportörün
Anayasa Mahkemesi'ne sun-
duğu raporun kapatmaya yö-
nelikyargı ıçermediğını belir-
terek "Bize gelen haberier
olumlu" dedi. Raporunda de-
lilleri inceleyip hukuksal irde-
lemeler yapan raportörün,
"kapaahnası veya kapatıfana-
ması'' yönunde kesın hüküm
öngörmediğı belirtiliyor. Mah-
keme üyelerinin göriişmeler-
de özellikle "laikBkkarşıûey-
lemlerm odağı olma" eylemi
konusunun yasal zeminini ge-
niş olarak tartışacaklanna dik-
kat çekildi.
Ombudsmanlık
Çiller'den
Demirel'e
destekIstanbul Haber Servisi - DYP Genel
Başkanı Tansu Çilkr,
ombudsmanlık İconusunu Türkiye
ile Yunanistan arasındaki sorunlann
çözümü için 1996- 97 yıllannda
kendilerinin önerdiklerini
ammsatarak "1994 yıhnda konuyu
biz gündeme getirdik
Uygulanmasında yarar var" dedi.
Böyle bir kurum oluşturulması
halinde, Demirel'in görev almasını
destekleyeceklerini söyleyen Çiller,
Avrupa İnsan Haklan
Mahkemesi'nin, kapatılan RP'nin
yasaklı Genel Başkanı Necmettin
Erbakan'ın başvurusunu ikinci kez
reddetmesi konusunda ise yorum
yapmaktan kaçmarak konunun yetki
alanlanmn dışmda olduğunu
vurguladı. Bakırköy'deki Millöt "
Parkı'nda, ölmüş bir emekliyi temsil
eden ve üzerinde "Emekh" Mehmet
Efendi" yazan tabutun başında
temsıli cenaze namazına katılan
Çiller, memur, esnaf ve emeklilerin
çok zor durumda olduklanm,
enflasyonun altmda ezildiklerini ve
sürekli fakirleştiklerini belirtti.
Çiller, bu kesimlerin sorunlanm
sadece DYP'nin çözebileceğini öne
sürdü.
'Emeklilerin maaşları
arasındakl fark gidertlecer
SSK, Bağ- Kur ve Emekli
Sandığı'ndan emekli olan
yurttaşlann maaşlan arasındaki
farkı gidereceklerini ve tek
göstergeye bağlayacaklannı ifade
eden Çiller, "Bağ- Kur emeklisi
asgari 65 mihon TL, SSK emeklisi
ise asgari 105 milyon TL maaş ahyor.
Bu para üe geçinmek imkânsE"
dedi. Hükümetin, emeklilerin maaş
kuyruklannda çektiği
çileye son vermesi gerektiğinin
altmı çizen Çiller, hükümetin
halkı yoksullaştırarak
enflasyonu düşürmeye
çalıştığını, kendilerinin ise üretimi
arttırarak bunu yapacaklanm
söyledi. "Biz iktidar ohınca
emekliler istedikleri hastaneye
gjdecekler" diyen Çiller, yıllarca
fakir fukaranm yanında olmakla
övünen Başbakan Bülent Ecevit'in
hep en büyük kıtlık ve yokluklara
neden olduğunu ifade etti. Çiller,
ülkenin çok kötü yönetildiğini ve
dört bir yandan kuşatıldığrnı
vurguladı.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcaHslar@yahoo.com
Türkiye, demokratik bir ülke ola-
bilir mi? Bu ülkenin insan potansi-
yeli, böyle bir sistemi kaJdırabilir mi?
Birileri diyebilir ki, Türkiye zaten de-
mokratik, 1946 yılından bu yana
çok partili sistemle yönetiliyor.'
Dünyada çok partili sistemin de-
mokrasi için yeterli olmayacağının
en güzel örneklerinden birisi Türki-
ye.
Türkiye, 1946 yilından bu yana
çok partili sistemle yönetilmeye ça-
lışılıyor. Ancak bu süre içinde 3 kez
askeri müdahale ile karşılaştı: 27
Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül. Bu üç
askeri müdahalenin içeriği ve ne-
denleri tartışılabilir. Ancak üç müda-
hale de çok partili sistem sürerken
meydana geldi. Askerler, sivillerin
bu memleketi iyi yönetemediklerini
düşündükleri için müdahale ettik-
lerini söylediler.
Türkiye'nin çok partili sistemle
yönetiliyor olması tabii ki önemli.
Tek partiyle veya partisiz de yöne-
Türkiye Demokrasi ile Yönetilebilir mi?
tiliyor olabilirdi. Ona göre bir ilerle-
meden söz edebiliriz. Parlamento-
nun varlığı da bir toplumsal deneti-
min asgari olanaklarını yaratıyor.
Partiler, oyunu aldıklan kitlenin çıkar
ve tepkilerini belli ölçülerde dikka-
te almak zorunda hissediyorlar ken-
dilerini.
•••
Partilerin oylarını aldıklan krtleye
dönük siyaset geliştirmeleri, de-
mokrasi anlayışı konusunda tartış-
malara neden oluyor. Türkiye'de
son dönemde alevlenen tartışmalar
da bu anlayış farklılıklarından kay-
naklanıyor. Bir kesim; siyasetçilerin
toplumdaki geri eğilimleri tahrik et-
tiklerini ve bunların peşine takıldık-
lannı öne sürüyor. Onlara göre irti-
ca, işte bu ödünlerin sonunda bü-
yüyüp tehlikeli bir gelişme göster-
di.
Bir başka kesim ise demokrasinin
bizzat varlık nedeninin farklılıklan
kabullenmekten geçtiğini belirtiyor.
Bu kesim, gücünü halktan almayan
bazı iktidar çevrelerinin halkı kü-
çümsediklerini, halkı hor görenlerin
demokrasiyi de içlerine sindireme-
diğini söylüyor.
Bugün birbiıierine giren iktidar
odaklan, aslında düne kadar birtik-
teydiler. Türkiye'de sol ezilirken bu-
gün "Irtica geliyor, demokrasizarar-
lı" diyen de, "Bunlar halktan korkan
Jakobenler" diyen de düne kadar
biriikteydi. Türkiye'deki demokrasi
taleplerini bu iki güç yıllarca birlikte
bastırdılar. Solun önünü birlikte kes-
tiler. Evet, herzaman aralannda alt-
tan atta bir iktidar kavgası sürdü, a-
ma iş demokrasi taleplerini bastır-
maya, özgürlük taleplerini ezmeye,
emekçilerin örgütlenme isteğini
söndürmeye gelince beraberdiler.
Bu kesimlerden birisi, arka sında-
ki ekonomik güç ve seçmen gücüy-
le iktidarda daha fazla pay sahibi
olmak isteyince cayırtı koptu. Eski
dostlar düşman oldular. Bir taraf,
karşısındakinin oy kartını açtığını
görünce, "oydeğil, ülkenin gelece-
ği" çağnsını yaptı. Aralanndaki ikti-
dar kavgası bütün şiddetiyle sürü-
yor. Bu kavganın arkasında, önem-
li bir ekonomik paylaşım olduğu da
bir gerçek. Güneydoğu'daki "dü-
şükyoğunluklu savaş "ciddi bir rant
yarattı. Bu rant, iktidar rantıydı, eko-
nomik ranttı, siyasi ranttı. Şimdi ye-
ni bir durum yaşıyoruz. O döneme
göre şekillenen iktidar ilişkileri, dün-
yadaki değişikliklerin de etkisiyle
adım adım değişiyor. Demokrasi,
insan haklan, azınlık haklan, özgür-
lükler, bugünün dünyasında öne çı-
kan degerter haline geliyor. Türki-
ye'ntn, Avrupa Biriiği'nin kapısında
yaptığı sistem tartışması işte bu
tablonun ürünü.
Geçmişte demokrasiye ve sola
karşı birlikte hareket edenler, şimdi
birbifierine girdiler. Onlardan birisi
diğerini yenecek diye, paralan pay-
laşamadıklan için, Türkiye'nin de-
mokraskjen şirndilik vazgeçmesi is-
teniyor? Neden, "Türkiye için de-
mokratikleşme en\en?" Kim için er-
ken, kimin işini zorlaştıracağı için
erken? Demokrasi, ne Fethullah'ın,
ne Erbakan'ın, ne de onlann karşı-
sındaki güçlerin derdi. Onlar kendi
iktidar kavgalan için tutunacak ba-
hane anyoriar.
Demokrasi, bu toplumun artık
hakkı. özgürlük yurttaşın hakkı, Va-.
tan, millet, Sakarya' edebiyatı ile bir
toplumun önü daha ne kadar kesi-
lebilir ki? Türkiye, bir dönüm nokta-
sından geçiyor. Çatışma bu yüzden
daha da sertleşebilir mi?