17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL 2000 CUMA HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ SİRMEN Langırtsman Deeel Oğlum, Ombudsman 1982 yazı, Cevizli'nin sırtlarında, kartal yuvası gibi bir yere kapatılmışız. Dışarıda pınl pınl bir güneş, cıvıl cıvıl birdoğa... Güneş gökyüzündeki kavsinin çoğunu çizmiş, ama daha ufka kavuşmasına birkaç saat var. istanbul'un bu mevsime özgü poyrazı, sıcağı bunaltıcılıktan uzaklaştırıyor. Birkaç kilometre ötede, sahilde bir adam, gün- batımına doğru yüzüyor olmalı... Duvarların arasında düşsel yolculuğumu sür- dürüyorum. Şimdi kıyıdan güneşin batışını izte- meye hazırlanırken kıvamında soğutulmuş, hafif meyve ve bağ kokulu bir Sancerre şarabı ve ya- nmda, aralarına serpiştirilmiş buzlardan terleyen çavuş üzümleri olsa... Taygun'a dönüyorum, - Şimdi güzel bir beyaz şarap ve yanında da... 'Hemen atılıyor: - Yaaa, diyor, şöyle soğuk bir "Güzel Marma- ra"... Düş dünyamın sırça köşkü, bir fıskede tuzla bwz oluyor... r- Olur, olur, diyorum, yanında da keçiboynuzu! Öfkeyle, loş koğuştan koridora fırlıyorum. • • • •Hayalhanemizin dar sınıriarı Ispanya'daki şa- toları, daha kurulmadan gecekonduya çevirirken dfemokrasi konusundaki bilgi ve birikim stglığımız da, ciddi kurumlan daha oluşmadan, maskara bir cambazhaneye dönüştürüyor. .Örnek mi? Işte size Made in Turkey Ombudsman kurumu! jdare ile vatandaş arastndaki ihtilaflarda, ara- bolucu ve hakem rolü oynayacak; tarafsızlığı, dü- rüstlüğü, hukuk bilgisi ve uzlaştın yeteneğiyle sivrilmiş kişilerin yönetimindeki Isveç kökenli böylesi bir kurum, demokrasi kültürü ve gelene- ğrgelişmiş toplumlarda çok olumlu işlevler yük- lenebilir ve yüklenmiştir de. Politikacı olmadan önce parlak bir hukukçuluk geçmişi olan, kimi alanlardaki icraatını eleştirdi- ğimiz, ama kişiliğini ve geçmişini yabana atma- diğımız, atamayacağımız Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, iyi düşünmüş (eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel de durmuştu daha önce ko- nunun üstünde) bu kurumu. Ama daha önce bir radyo programında da be- lirttiğim gibi, "Demokrasi kültürü sığ toplumlar- da böylesi bir kurum nasıl sonuç verir; Meclis ombudsmanı veya kurumu seçerken hangisiya- si mülazahalardan hareket ederek hangi sonuç- lara ulaşır?" soruları hep aklımı kurcalıyordu. Hele hele ombudsmanın kişiliği, kurumun ge- rektirdiği niteJiklerie çelişirse bu kurul, benim dört duvar arası hayalim gibi, daha doğarken ölmez mi?- • • • -• • > ' . ' • Nitekim öyle oldu. •Biri Süleyman Demirel'i attı ortaya. Sıvas'ta 37 kişi yanarken Çankaya'da kılı kıpır- damayıp lüpçülük şaibesi altındaki yegeni bıçak- lanınca tahrikten, hedef göstermeden, yargısız infazdan söz eden; şaibeli efradı ailesine, şaibe- li işadamlannı da katarak Çankaya'da "aile fotoğ- rafı" çektirmekte beis görmeyen, devletin para- sını ona buna verirken "Vermişsem ben vermi- şım ne olmuş?" deyip Türker Alkan'ın da vur- guladığı gibi, inci Baba'nın ahbabı olan veya htç değilse cenazesine çelenk gönderen Demirel'i. O da yetmedi, Kutan da, "Ombudsman Erba- kan olabilir" buyurdu. Biriktirdiği altınlannın kay- nağını gösteremeyen Türkiye'nin en mutena ye- rindeki yalı-malikânesini, devlete değerinin onda birine beyan eden takıyye şahı, aydınlık şeffaf düzen için, bir dakikalık gösteri yapanlan, "glu glu dansı yapmakla" suçlayan Erbakan ombudsman olacak ha? Ombudsmanlık ile takıyyeyi birbirine kanştır- mak, alaturka demokrasiye özgü bir deha olsa gerek. Langırt salonu zihniyetinden kurtulamayanla- ra, onlann anlayacağı dille cevap vermek gerek: "Bu langırtsman deeel oğlum, ombudsman ombudsman!.." Metin Bostancıoğlu açıkladı Miffi Eğitim'de şeriatçı temizliği ALÎ AYAROĞLU ZONGULDAK-Mil- lıEğıtim Bakanı Metin Bostancıoğlu. son 7.5 ay- da 283 şeriatçı öğretme- nin görevine son verildi- ğini açıkladı. Bostancı- oğlu. "Cumhuriyete karşı. devletimize karşı hiçbir görüş, hiçbir dü- şünce Milli Eğitim'de köksalamaz"dedi. Cumhunyet'e konuşan Metin Bostancıoğlu, ye- ni ögretim döneminde şe- riatçı öğretmenler konu- sunda çok daha dikkatli davranılacağını belirte- rek. "Laik, demokratik cumhuriyete karşı hiçbir davranış Milli Eğitim'de köklenemez. Sadece Mil- li Eğitim'de değiL bir dev- let kuruluşunda da kök- lenmesine müsaade edile- roez. Ancak hukuk kural- lan içerisinde işlemlerin biraz yavaş yüriidüğünü görüyoruz. Bakannğunız, 1.1.1998'den bugüne 500'ün üzerinde öğret- menin Miffi Eğitimie flV şiğini kesmiştir. Bunlar kesintikle devlet memur- iuğundan çıkanlmışür. Son 7.5 ayda bu sayı 283'tür. Dosyalarbakan- hğmuza yeni tekamül edi- yor. Soruşturmalar sürü- yor. Bu nedenle hiç kim- senin şüphesi olmasm." dedi. Kanun hûkmünde ka- rarnamenin (KHK) ün- zalanmış olması halınde devletin bütünlüğûne karşı olanlann kısa za- manda kamudan temiz- lenmiş olacağını belirten Bostancıoğlu, "Hukuk kurallan içerisindeyürü- tülen mücadeleye bu noktada müdahale et- mek mümkün değildir. Ekim ayı içerisinde yasa çıkanldığmda daha ra- hat hareket edebilece- ğizfdedi. Bostancıoğlu, Türk Milli Eğitimi'nin gele- ceğinin Avrupa Birli- ği'ne uygun hale getiri- leceğini de belirtti. Süleyman Demirel'in 'şikâyet memuru yapılma' hazırlığma siyasetçilerden tepki geldi 4 Denetçinin afle fotoğrafi olmamalfANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kamu denetçiliği kurumunun başına eski Cumhurbaşkanı Süleyman De- mirel'in getirilmesine dönük hazırlık- lar Meclis'te yeni bir tartışma başlat- tı. DSP Ankara Milletvekili Uluç Gürkan, "aüefotoğrafiolan bir kişi- nin taraftızdavranamayacağuu" vur- gulayarak "Başdenetçmin 'aile fotoğ- rafi' ohnamair dedi. FP Genel Baş- kan Yardımcısı MehmetBekaroğhı da Demirerın "ombudsmanhkyapacak en son insan" olduğunu savundu. Demirel'in baş denetçi olmasıyla ilgili bazı değerlendirmeler şöyle: Uluç Gürkan (DSP Ankara MiBet- vekili): Aile fotoğrafi içinde nasıl ta- rafsız davranacak, bilemiyorum. Ai- le fotoğrafında yer alanlar genelde devletle çıkar çatışması içinde olan kişiler. Bu konuda nasıl tarafsız görev yapar, kuşkuluyum. Baş denetçi, aile • DSP'li Uluç Gürkan, "Baş denetçinin 'aile fotoğrafi' olmamah" derken FP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu da, Demirel'in "ombudsmanlık yapacak en son insan" olduğunu savundu. fotoğrafi olmayan biri olmalı. Banri Zengin (FP Genel Başkan Yardımcısı): En ilkel haliyle bile bir demokratik sistemi yerleştirememiş- ken ombudsmanlık gibi bir kurumu yerleştirmeye çalışmak gülünç. Böy- le bir sistemde ombudsman nasıl ha- kemlik yapacak. Birileri karar alıyor ve Meclis'e dayatıyorsa ombudsman nasıl hakemlik yapacak. Demirel'i onurlandırmak için durup dururken böyle bir öneriyle ortaya çıkıldığı an- laşılıyor. Mehmet Bekaroğlu (FP Genel Baş- kan Yardımcısı): Ombudsman sıste- minin kurulması yerinde bir karar olur. Ancak Demirel bu işi yapacak en son insan. Demirel Soğuk Savaş dö- neminden kalmış bir yönetim tarzını benimsemiş durumda. Böyle bir an- layışın Türkiye'ye katacağı hiçbir şey olmaz. Güzel bir iş yapılırken bu tür tercihlerle gölgelememek gerekir. Cengiz Alünkaya (ANAP Genel Başkan Yardımcısı: Önce bu müesse- se Türkiye'ye kazandınisın. Halkımız tanunıyor; önce bir tanışalım, onu be- nimseyelim, şahıslara daha sonra ge- çelim. Ben şahıs tartışmasına şaşır- dım. Bir şahsa göre müessese getiri- liyorsa o başka. Ama burada herhal- de ciddi bir müesseseden söz ediyo- ruz. Türkiye'de "ombudsnıaıı'' deyin- ce bir şey anlayan kişi sayısı 5 bini geçmez. Onun için halkımız adına, milletimiz adına bu işi yapacaksak öncelikle müesseseyi tamtmamız ge- rekir. An Güngör (MHP tçel Milletvekili: Ombudsmanlık kurumunun gereklili- ği iyi araştınlmalı. Bir iki kurum dı- şında ülkede tamamen çürümüş ve iç içe girmiş bir yapı oluştu. 1980 son- rasında bir sürü kurum oluşturuldu. Bunlar daha sonra ülkenin başına be- la oldu. Bunlar devlet üstünde kam- bur üstüne kambur oluşturdular. Şim- di, yeni bir kambur oluşturmanın hiç- bir anlamı yok. Ülkede zaten denet- leme mekanizmalan var. Her kuru- mun teftiş kurulu, başbakanlık denet- leme kurulu, devlet denetleme kuru- lu var, aynca adalet mekanizması mevcut. Bunlan düzgün ve etkili ça- lışnrmak için tedbir düşünmek gere- kirken devleti iyice hantallaştıracak, ne iş yaptığı belli olmayacak yeni ku- rumlar ihdas etmenin Türkiye'ye ge- tireceği bir fayda yok. Bu yanlışın üs- tüne birilerini getirerek ilave yanlış yapmanın anlamı da yok. Mehmet Fatih Uğurlu (Memur-Sen Genel Başkanı): Ombudsman siste- minin kurulmasında geç bile kalındı. Ancak vatandaş ve yürütme arasın- daki sorunlann mahkemeye gitmeden çözümünü sağlayan bu sistemin ba- şmda hep hukukçular bulunmuştur. Dünyadaki uygulama böyledir. Bu yüzden baş hakem de hukukçu olma- bdır. Bunun aksinde ısrar edilirse om- budsman sistemi kurulmadan dejene- re edilmiş olur. Çünkü, kamu hakemi hukuka aykın bulunduğu belirtilen eylem ve işlemleri inceler ve rapor eder. Şeriatçıların îstanbul'un göbeğindeki kurtanlmış bölgesinde tarikatlar cirit atıyor Çarşamba^nın 6 kara örtüsü' Istanbul Haber Servisi - 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 78. yıldönümü tüm yurtta törenler- le kutlanırken Türkiye'nin "di- ğer yüzünde" Osmanlı döne- minden kalma "ortaçağ zihni- yeöni" yansıtan görüntüler dik- kat çekıyor. İstanbul'un mer- kezindeki Fatih'in Çarşamba semtı^şeriatçüarmkurtanhnış bölgesi''ni andınyor. Şeriatçı dernekler, vakıflar, kitabevle- ri, spor salonlan, yasadışı Ku- ran kurslannın ağ gibi sardığı Çarşamba, laik cumhuriyete ters bir görüntü veriyor. Hükümet, kanun hûkmünde kararnamelerle şeriatçı me- murlan görevden alacağını sa- vunurken halen yühirlükte olan u Kıhk Kıyafet Yasası n nı bile uygulayamıyor. tstan- bul'un göbeğinde devrim ya- şe r ia tçı dernekler, vakıflar, kjtabevleri, spor salonlan, yasadışı Kuran kurslannın ağ gibi sardığı Çar- salanna meydan okurcasına ş a m b a ^ l a i k cumhuriyete ters bir eörüntü veriyor. (Fotoğraf: ÎPEK YEZDANl) molla kayafetlenyle gezen ş e - * "*~ J V © lül öncesinin Islamcı hareketleri için-natçıtar, göstermelik operasyonlann etkısızliğı nedenryle gıderek çoğalır- ken Çarşamba tran'ın Kum kentini andınyor. 1980'den sonra şeriatçı kesütün yu- valanmaya başladığı Çarşamba, tari- kat örgütlenmesinin artmasıyla bir- likte bir kurtanlmış bölgeye döndü. özellikle Nakşibendiler, Nurcular, Süleymancılann tüm ticari birimle- riyle de ağ gibi sardığı bölge, son dö- nemlerdelslamcı gençliğin çabalany- la Hizbullah'ında merkezlerinden bi- ri haline geldi. Örgütün temelleri Ka- sımpaşalı Hizbullahçılann da deste- ğiyle Çarşamba'da bannan ve 12 Ey- de yer alan gruplarca atıldı. Orgütün yayınlannı ve kitaplannı satan çok sa- yıda kitabevi de bölgede kuruldu. Hizbullahçılar Güneydoğu'da ol- duğu gibi burada da kitabevlerini üs olarak kullandılar. Orgütün lideri Hü- seyin Veüoğhı'nun tstanbul'da öldü- rülmesine karşın teröristlerin yuva- landığı Çarşamba ve çevresinde etkin operasyonlar yapılmadı. Hizbullahçı teröristler bu şekilde yeraltma çekil- di. Uzmanlara göre Hizbullahçılar üniversitelerin açılmasıyla birlikte Çarşamba merkezli eylemler planlı- yorlar. Çarşamba'da kitabevlerinin yanında Islamcı ldyafetler satan iş- yerlerinin sayısı arttı. Buralarda sa- nk, cüppe, şalvar satıhnaya başlandı. Türkiye'de tesettür giyim mağazalan da ilk olarak Fatih'te ortaya çıktı. Çarşamba'da önemli bir mürit kit- lesine ulaşan îsmailağa cemaati, ti- cari alandaki atıhmıyla gücünü art- tırdı. Vatandaşlar üzerinde manevi baskı oluşturulurken bu şekilde hem tesettür giyimin yaygınlaşması hem de şeriatçıların sembollerine dönü- şen lslami giyim tarzının egemen ol- ması sağlandı. 1985 'ten sonra tarikatlann gücü si- yasal alanda da etkisini gösterdi. Bu şekilde şeriatçılar RP'yi destekleye- rek Fatih Belediyesi'ni kazandılar. Çarşamba'daki etkinlik bu dönemde hızla arttı. 1999 yıhnda yoğunlaşan tepkiler üzerine göstermelik operasyonlann yapıldığı Çarşamba, 28 Şubat süre- cinden de etkilenmedi. Istanbul po- lisi içindeki tarikatçı, Türk-Islam Sentezci kadrolann göstermelik ope- rasyonlan şeriatçılara geri adım at- tırmadı. Operasyonlar son bir yılda tamamen kesilirken Çarşamba, gü- cünü giderek arttıran tarikatçılann desteğiyle kara örtüsünü giymekte ısrar ediyor. AIHM^ııiıı kararı Erbakan ekibini huzursuz etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hakkındaki hapis cezasının infazının durdurul- ması için Avrupa insan Hak- lan Mahkemesi'ne (AİHM) yaptığı baş\aırunun reddedil- mesi kapatılan RP'nin lideri Necmettin Erbakan ve eki- binde düş kınklığı yarattı. AlHM'nin bu karan RP'nin kapatılmasıyla ilgili olarak yapılan başvurunun so- nucu konusunda da tedirginlik yarattı. AlHM'ye yapılan baş- vurularla ilgili süreci yönlen- diren siyasi yasaklı SevketKa- zanretkarannın sadece ihtiya- ti tedbir başvurusuyla ilgili ol- duğunu, davanın esastan gö- rüşmelerinin devam edeceği- ni belirtti. Kazan, AÎHM'nin RP'nin kapatılmasıyla ilgili davayı da bu ay ya da ekim ayında görüşmeye başlayaca- ğını ve sözlü sa\'unma yap- mak üzere gerekli yazışmala- nn sürdüğünü kaydetti. Erbakan'ın Bingöl'de yap- tığı konuşma nedeniyle T- CY'nin 312. maddesı nede- niyle aldığı hapis cezasının ar- dından son bir umut olarak yürürlügün durdurulması is- temiyle AlHM'ye yaptığı başvurunun reddedilmesi FP çevrelerinde şaşkınlıkla kar- şılandı. Avukatlarmın, Erba- kan'ın başbakanlık yapmış önemli bir siyasetçi olduğu, yaşhlığı ve verilen cezanın Türkiye ve Avrupa kamouyu vicdanını rahatsız ettiği ge- rekçeleriyle infazın durdurul- ması istemiyle yapöklan baş- vuru AİHM tarafmdan geri çevrildi. Mahkemenin 28 Tem- muz'da başvuruyu reddetme- sinin ardmdan Erbakan'ın avukatlannın karann gözden geçirilmesi için yaptığı baş- vuru da 11 Ağustos'ta görü- şüldü ve ikinci kez ret cevabı verildi. 'Şansımın denedik' AlHM'ye başvurularla ilgi- li süreçte yönlendirici olarak ön planda olan siyasi yasaklı Şevket Kazan, mahkemenin genel olarak idam ve sınır dı- şı etme davalanyla ilgili olarak yürürlügün durdurulması is- temlerini haklı bulduğunu be- lırterek "Biz bunu büiyorduk. Ancak yine de baş\ııruda bu- lunarak şaasımm denemekis- tedJk" dedi. Kazan, RP'nin ka- pahbnası karanyla ilgili ola- rak AtHM'ye yapılan başvu- ruyla ilgili görüşmelerin de bu ay ya da ekim ayında başlaya- cağını söyledi. Bu başvurunun mahkemenin gündemine ge- cikmeli olarak gelmesinin iş yoğunluğundan kaynaklandı- ğını savunan Kazan, "Daha önce bazı dan'alar başvurudan 4 yıl sonra görüşühneye baş- laıunış. Şimdi son yaztşmalar yapıhyor. Başvunı sahipleri olarak Sayın Erbakan, Ahmet Tekdal ve ben sözlü savunma yapacağu" dıye konuştu. Öte yandan Yargıtay Cum- huriyet Başsavcısı VuralSavaş tarafmdan "Kapatılan RP'nin devamı olduğu ve laiklik karşı- ü akunlann odağı haline gekli- ği" gerekçesiyle FP'nin kapa- tılması istemiyle açılan dava gelecek günlerde göriişülmeye başlanacak. FP Genel Başka- nı Recai Kotan, raportörün Anayasa Mahkemesi'ne sun- duğu raporun kapatmaya yö- nelikyargı ıçermediğını belir- terek "Bize gelen haberier olumlu" dedi. Raporunda de- lilleri inceleyip hukuksal irde- lemeler yapan raportörün, "kapaahnası veya kapatıfana- ması'' yönunde kesın hüküm öngörmediğı belirtiliyor. Mah- keme üyelerinin göriişmeler- de özellikle "laikBkkarşıûey- lemlerm odağı olma" eylemi konusunun yasal zeminini ge- niş olarak tartışacaklanna dik- kat çekildi. Ombudsmanlık Çiller'den Demirel'e destekIstanbul Haber Servisi - DYP Genel Başkanı Tansu Çilkr, ombudsmanlık İconusunu Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlann çözümü için 1996- 97 yıllannda kendilerinin önerdiklerini ammsatarak "1994 yıhnda konuyu biz gündeme getirdik Uygulanmasında yarar var" dedi. Böyle bir kurum oluşturulması halinde, Demirel'in görev almasını destekleyeceklerini söyleyen Çiller, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin, kapatılan RP'nin yasaklı Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın başvurusunu ikinci kez reddetmesi konusunda ise yorum yapmaktan kaçmarak konunun yetki alanlanmn dışmda olduğunu vurguladı. Bakırköy'deki Millöt " Parkı'nda, ölmüş bir emekliyi temsil eden ve üzerinde "Emekh" Mehmet Efendi" yazan tabutun başında temsıli cenaze namazına katılan Çiller, memur, esnaf ve emeklilerin çok zor durumda olduklanm, enflasyonun altmda ezildiklerini ve sürekli fakirleştiklerini belirtti. Çiller, bu kesimlerin sorunlanm sadece DYP'nin çözebileceğini öne sürdü. 'Emeklilerin maaşları arasındakl fark gidertlecer SSK, Bağ- Kur ve Emekli Sandığı'ndan emekli olan yurttaşlann maaşlan arasındaki farkı gidereceklerini ve tek göstergeye bağlayacaklannı ifade eden Çiller, "Bağ- Kur emeklisi asgari 65 mihon TL, SSK emeklisi ise asgari 105 milyon TL maaş ahyor. Bu para üe geçinmek imkânsE" dedi. Hükümetin, emeklilerin maaş kuyruklannda çektiği çileye son vermesi gerektiğinin altmı çizen Çiller, hükümetin halkı yoksullaştırarak enflasyonu düşürmeye çalıştığını, kendilerinin ise üretimi arttırarak bunu yapacaklanm söyledi. "Biz iktidar ohınca emekliler istedikleri hastaneye gjdecekler" diyen Çiller, yıllarca fakir fukaranm yanında olmakla övünen Başbakan Bülent Ecevit'in hep en büyük kıtlık ve yokluklara neden olduğunu ifade etti. Çiller, ülkenin çok kötü yönetildiğini ve dört bir yandan kuşatıldığrnı vurguladı. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Türkiye, demokratik bir ülke ola- bilir mi? Bu ülkenin insan potansi- yeli, böyle bir sistemi kaJdırabilir mi? Birileri diyebilir ki, Türkiye zaten de- mokratik, 1946 yılından bu yana çok partili sistemle yönetiliyor.' Dünyada çok partili sistemin de- mokrasi için yeterli olmayacağının en güzel örneklerinden birisi Türki- ye. Türkiye, 1946 yilından bu yana çok partili sistemle yönetilmeye ça- lışılıyor. Ancak bu süre içinde 3 kez askeri müdahale ile karşılaştı: 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül. Bu üç askeri müdahalenin içeriği ve ne- denleri tartışılabilir. Ancak üç müda- hale de çok partili sistem sürerken meydana geldi. Askerler, sivillerin bu memleketi iyi yönetemediklerini düşündükleri için müdahale ettik- lerini söylediler. Türkiye'nin çok partili sistemle yönetiliyor olması tabii ki önemli. Tek partiyle veya partisiz de yöne- Türkiye Demokrasi ile Yönetilebilir mi? tiliyor olabilirdi. Ona göre bir ilerle- meden söz edebiliriz. Parlamento- nun varlığı da bir toplumsal deneti- min asgari olanaklarını yaratıyor. Partiler, oyunu aldıklan kitlenin çıkar ve tepkilerini belli ölçülerde dikka- te almak zorunda hissediyorlar ken- dilerini. ••• Partilerin oylarını aldıklan krtleye dönük siyaset geliştirmeleri, de- mokrasi anlayışı konusunda tartış- malara neden oluyor. Türkiye'de son dönemde alevlenen tartışmalar da bu anlayış farklılıklarından kay- naklanıyor. Bir kesim; siyasetçilerin toplumdaki geri eğilimleri tahrik et- tiklerini ve bunların peşine takıldık- lannı öne sürüyor. Onlara göre irti- ca, işte bu ödünlerin sonunda bü- yüyüp tehlikeli bir gelişme göster- di. Bir başka kesim ise demokrasinin bizzat varlık nedeninin farklılıklan kabullenmekten geçtiğini belirtiyor. Bu kesim, gücünü halktan almayan bazı iktidar çevrelerinin halkı kü- çümsediklerini, halkı hor görenlerin demokrasiyi de içlerine sindireme- diğini söylüyor. Bugün birbiıierine giren iktidar odaklan, aslında düne kadar birtik- teydiler. Türkiye'de sol ezilirken bu- gün "Irtica geliyor, demokrasizarar- lı" diyen de, "Bunlar halktan korkan Jakobenler" diyen de düne kadar biriikteydi. Türkiye'deki demokrasi taleplerini bu iki güç yıllarca birlikte bastırdılar. Solun önünü birlikte kes- tiler. Evet, herzaman aralannda alt- tan atta bir iktidar kavgası sürdü, a- ma iş demokrasi taleplerini bastır- maya, özgürlük taleplerini ezmeye, emekçilerin örgütlenme isteğini söndürmeye gelince beraberdiler. Bu kesimlerden birisi, arka sında- ki ekonomik güç ve seçmen gücüy- le iktidarda daha fazla pay sahibi olmak isteyince cayırtı koptu. Eski dostlar düşman oldular. Bir taraf, karşısındakinin oy kartını açtığını görünce, "oydeğil, ülkenin gelece- ği" çağnsını yaptı. Aralanndaki ikti- dar kavgası bütün şiddetiyle sürü- yor. Bu kavganın arkasında, önem- li bir ekonomik paylaşım olduğu da bir gerçek. Güneydoğu'daki "dü- şükyoğunluklu savaş "ciddi bir rant yarattı. Bu rant, iktidar rantıydı, eko- nomik ranttı, siyasi ranttı. Şimdi ye- ni bir durum yaşıyoruz. O döneme göre şekillenen iktidar ilişkileri, dün- yadaki değişikliklerin de etkisiyle adım adım değişiyor. Demokrasi, insan haklan, azınlık haklan, özgür- lükler, bugünün dünyasında öne çı- kan degerter haline geliyor. Türki- ye'ntn, Avrupa Biriiği'nin kapısında yaptığı sistem tartışması işte bu tablonun ürünü. Geçmişte demokrasiye ve sola karşı birlikte hareket edenler, şimdi birbifierine girdiler. Onlardan birisi diğerini yenecek diye, paralan pay- laşamadıklan için, Türkiye'nin de- mokraskjen şirndilik vazgeçmesi is- teniyor? Neden, "Türkiye için de- mokratikleşme en\en?" Kim için er- ken, kimin işini zorlaştıracağı için erken? Demokrasi, ne Fethullah'ın, ne Erbakan'ın, ne de onlann karşı- sındaki güçlerin derdi. Onlar kendi iktidar kavgalan için tutunacak ba- hane anyoriar. Demokrasi, bu toplumun artık hakkı. özgürlük yurttaşın hakkı, Va-. tan, millet, Sakarya' edebiyatı ile bir toplumun önü daha ne kadar kesi- lebilir ki? Türkiye, bir dönüm nokta- sından geçiyor. Çatışma bu yüzden daha da sertleşebilir mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle