Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T AĞUSTOS2000PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
• • ••
i l LJjLl. kultur@cumhuriyet.com.tr 15
"Güneydoğu Avrupa Bölgesi Görsel Sanatçılar' toplantısı Belgrad'da yapıldı
Devletten umuÜarnıı kestîler
ŞENGÜL AYDINGÜN
BELGRAD - Yugoslavya Federal
Devleti Plastik Sanatçılar Birliği'nin
(JULUS) ev sahipliğini üstlendiği Gü-
neydoğu Avrupa Bölgesi Görsel Sa-
natçılar Toplantısı, 23 Temmuz-1
Ağustos tarihleri arasında Belgrad'da
yapıldı.
Bölgesel banşın sağlanmasında sa-
natçı misyonu oluşturmak, kültûrel
alışveriş ve yakınlaşmayı sağlamak
amacıyla bir araya gelen sanatçılar,
merkezi Belgrad olacak şekilde gör-
sel sanatçılar birlıği kurma ve her yıl
bir araya gelerek ortak sergiler düzen-
leme yolunda kararlar aldı.
Tûrkiye'den ressam Aynur Ocak,
Ülkû Günay ve Saadet Gözdenin ka-
tıldığı toplantıya, Ukrayna. Bulgaris-
tan, Yunanistan'ınyanındaeskı Yugos-
lavya'dan aynlan Bosna-Hersek, Ma-
kedonya, Sırbistan Cumhuriyeti gibi
ülkelerin sanatçılan da katıldı. Toplan-
öya davet edilen Romanya ve Moldav-
ya sanatçüannın ekonomik sorunlar ve
sınırda çıkan problemler nedeniyle
toplantıya kanlamaması, bölgenin için-
de bulunduğu gerçekleri de göz önü-
ne seriyordu. Tüririye ve Yunanistan'ın
dışında, çoğunluğunu eskı Doğu blo-
ku ülkelerinın oluşturduğu sanatçılar
için sorunlar aynıydı; yalnızlık ve sa-
natlannı uygulamada ekonomik so-
runlar... Bu durum henüz iç parçalan-
malann devam ettiği Yugoslavya'da
çok daha net bissediliyordu.
10 yıl önceki Yugoslavya da, sanat-
çılan da bir arada değildi artık. Bos-
na-Herseklı grafik sanatçısı AüyaBal-
ta, ûzüntüsünü "Ülkem panunparça
oidu, ben arük doğduğum ve yaşadı-
ğun yerden güzei sanaflar okuduğum
akademimin olduğu, sımf arkadaşla-
nmın, sanatçı arkadaşlanmm yaşadı-
ğı Bdgrad'a vize alarak girmek ve sı-
nırda pek çok bürokratik engele takıl-
mak durumundayım" dıye belirtir-
ken toplantıya katılan tüm sanatçıla-
nn gözleri dolmuştu. Bosnalı bir baş-
ka sanatçı Milovk; Dago ise Bosna'ya
'ölgesel banşın sağlanmasında sanatçı misyonu oluşturmak, kültürel alışveriş ve
yakınlaşmayı sağlamak amacıyla bir araya gelen sanatçılar, merkezi Belgrad olacak
şekilde görsel sanatçılar birliği kurma ve her yıl bir araya gelerek ortak sergiler düzenleme
yolunda kararlar aldı. Toplantıya katılan Türkiye ve Yunanistan'ın dışında, çoğunluğunu
eski Doğu bloku ülkelerinin oluşturduğu sanatçılar için sorunlar aynıydı.
dönemiyor, bir yıldır Belgrad'da yap-
tığı resimler karşılığı bir otel odasın-
da oğluyla birlıkte kalıyor, kendi ül-
kesinde mülteci hayatı sürüyordu.
Henüz tam olarak oturmamış sınır-
lar, devlet idaresi, ekonomik düzen, sa-
natçılan belirsizliğe ve umutsuzluğa
itiyordu. Eski Yugoslavya'nın sanat-
çılan, artık devlet desteğinin sanat ve
sanatçıdan çekildiğini belirtip bölge-
sel beraberlik ve de devlet desteksiz
bir yaşama uyum sağlamanın yollan-
nı öğrenmeye çalışıyorlardı. Aynı şe-
kilde bir başka sorun, Bulgaristan için
de geçerlıydı. Bulgar sanatçı, ülkesin-
dekı Görsel SanatçılarBirliği'nin geç-
mişte devlet tarafindan verilen alü kat-
lı bir binası ve çalışma atölyeleri ol-
duğunu, ancak artık devlet desteğinin
kesilmesiyle bu binanın giderlenni
karşılayamadıklannı anlanyordu.
Toplannnın en Ugi gören grubu olan
Türk sanatçılan, Türkiye'de hiçbir za-
man görsel sanatçılann devletten ma-
aş almadığını belırttığınde Karadağlı
(Crne Gora) sanatçı Radislav Vuciniç
sert bir şekilde "Oyleyse siz nasıl ya-
şryorsunuz" diye soruyordu. Türk sa-
natçılan bu soruyu, Doğu bloku ülke
sanatçılannın ülkemiz sanatçılann-
dan daha şanslı olduğu, kendilerinin
hiç olmazsa yakın zamana kadar dev-
let desteğı alabildikleh ve sanatlannı
geçim kaygısı olmadan uygulayabil-
dikleri; Türkiye'de ise böyle bir des-
teğin hiçbir zaman olmadığı, bu neden-
le sanatçılann üretme konusunda ser-
best pazar sıstemi çarkında çok sıkın-
tı çektiği, öncelikle başka işlerde ça-
lışıp kazandıklan ücretle sanatlannı ya-
pabildikleri şeklinde yanıtlıyorlardı.
Yunanistan Plastik Sanatçılar Birliği
Başkanı, heykeltıraş Mihalis Papada-
Ids, büyük güçlerin Güneydoğu Avru-
pa bölgesinde oyunlannı sürdürdüğü-
nü, bu nedenle bölge sanatçılannın
birlik oluşturmasını ve Avrupa ser-
best pazannın kapılanna bölge sanat-
çılannın ortak kararlar alarak açılma-
sını, aynca sanatm pazar için degil. sa-
nat için üretılmesi gerektiğını savunu-
yordu.
Resim karşıhğı yemek
Yugoslavya'da her ne kadar devlet,
desteğini sanatçılardan çekmiş olsa
da halkın sanatçıya desteğı devam edi-
yordu.
Örneğin bir restoran sabibi, bir re-
sim karşılığında elli kışilık bir ziyafet
vererek kendi sanatçılannın misafir-
lerine sahip çıkabiliyor, otel masraf-
lan Plastik Sanatçılar Bırliğı'nın (JU-
LUS) sanatçılannın otele bağışladığı
eserler karşılığında sağlanıyordu. Ül-
kede, sponsorluk kurumu mütevazı
bir şekilde ılerlemeye başlamıştı.
Yugoslav yayın kuruluşlannın ol-
dukça ilgisini çeken "Güneydoğu Av-
rupa Bölgesi Görsel Sanatçdar Birliği
2000 ToplanüsTnda aluıan kararlar
Yugoslav Plastik Sanatçılar Birliği
Başkanı DragosbvKrnajskitaranndan
toplantının son gününde aynca bır ba-
sın toplantısıyla duyuruldu.
Toplantının açılış gününün akşamı
tüm sanatçılann yapıtlanndan oluşan
bir sergi, JULUS Sanat Galerisi'nde
açıldı. Toplantının kapanışında ise yer-
de hazııianan büyük bir panoya hep bir-
lıkte resim yapılması planlanmıştı. Sa-
natçılar, Belgrad'daki beraberlikleri-
nin sembolü olan bu esere coşkuyla ka-
tıldılar.
Gelecek yıl Yunanistan'ın Semen-
direk Adası 'nda tekrar bir araya gele-
bilmek umuduyla diyerek vedalaşıldı.
Kullandıklarıtiyatrodili herkes tarafindan anlaşılabilir ve şiirseüik bakımından üstün nitelikler tasır
Doğu'dan açık biçim örneği: Taz/ye
AYŞEEMELMESCİ
Batı Anadolu kıyılanndaki antik kent ka-
lıntüannın tiyatrolanndan birinde; taş ba-
samaklara oturup çevrenize baktığınızda
insanın doğayla bütünleşme isteğinin
ifadesini hissedersiniz. Genellikle güzel
manzaralı yamaçlara yerleştirilmiş bu
amfiteatrlarda toplanan seyirciler,
masmavı göğe, doğan ya da batan gü-
neşe, karşılannda uzanan denize ba-
krp zeytinliklerin arasında dolaşan
rûzgâr ve cırcırböceklerine kulak
verirken izledikleri tiyatro gösteri-
sinin aynı zamanda kutsal bıredim
olduğuna, hem kentteki yaşamın
hem de kozmolojik düzenin sü-
rüp gitmesinekatkıda bulunduğu-
na inanıyorlardı kuşkusuz. Bir an-
lamda mikro-kozmos olarak algı-
lanan antik kent yaşamı içinde ti-
yatro o denli önem kazanmıştı ki,
nüfuslan bugünkü îstanbul'un bü-
yükçe bir semtınden daha az olan
bu kentlerde genellikle birkaç bin
kişilik amfıteatrlar bulunuyordu.
Antik Yunan tiyatrosunu "büyük
tearral dönemler" arasına katan et-
menlerden bin de sanınm kentle tiyat-
ro arasındaki bu bütünleşmeydi.
Daha sonra Batı'da kentlerin yeniden öne çık-
Oğı dönemlerde (Roma imparatorluğu'nun be-
lirli dönemleri, Rönesans ve kentin nihai zafe-
rini ilan ettiği modern çağ) sanat ve düşünce
alanlanndaki yenilikçiler söylemlerini bu antik
mirasın üzerine inşa ettiler. Batı tiyatrosu da
kendine milat olarak antik Yunan tiyatrosunu
seçti. . 4
Poflu'dan bir Ğrneic: Taziye ;v
Kent yaşamı içinde tiyatronunbu denli öne çık-
masınm ve seyirciyle bütünleşmesinin çok da-
ha geç tarihli ve az bilinen ilginç bir örneği de,
Doğu Anadolu, Azerbaycan ve Hindistan'da da
görülen, ama en gelişmiş biçimine Iran'da ka-
vuşan taziye oyunlandır. Çeşitli seyirlik biçim-
leri açısuıdan çok zengin bir mirasa sahip olan,
Bûjüktskenderzamanmdasaraylannda antik Yu-
nan tıyatrosundan ömekler sergilenen, Ömer
Hayyam'ın dizelerinde kukla tiyatrosu metafor-
lanna rastlanan bir ülkedir tran.
"Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz
Kuklaa felek usta, kuklalar da biz
Oyuna çıkıyoruz birer, ikiser
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz."
(Rubaıler - Türkçesı: S. Eyuboğlu).
Odak noktasında, Hz. An"nin oğlu ve Hz. Mu-
(uunmed'in torunu olan Hz. Hüseyin'm Kerbe-
la'da Yezid binMuaviye'run adamlan tarafindan
öldûrülmesi olayı bulunan taziyeler dinsel nite-
liklı gösterilerdi. 17. ve 18. yüzyıllarda yaygm-
laşmaya başladılar, doruk noktasına da 19. yüz-
yılda çıktılar. Zaman içinde, tüm kutsal nitelik-
• Oyuncularla seyirciler arasuıdaki
duvarlan yıkarak insanlan
bütünleştiren tiyatroya yönelmek,
evrensel kültûrün zaman ve
mekân boyutlannda
olanaklanndan yararlanmak
anlamına gelir.
li seyirliklenn başına geldiği gibi, onlar da "kut-
saüık-dısı'' alana yayılmaya, toplumsal eleştiri-
ye daha çok kapılannı açmaya, îran tiyatrosun-
da güçlü bir akım olan komedinin ("takfit" de-
nen bu doğaçlama türünün en tutulanı "bakkal-
bâzj" denen bakkal oyunuydu) çeşitli unsurla-
nnı kullanmaya başladılar. Kerbela olayının ta-
rihsel gerçekliği ve Islam uygarlığı içinde ifade
ettiği haksızlığa başkaldın motifî de, herhalde
toplumsal eleştiriye açümayı kolaylaştıran bir et-
kendi. Bir Fransız diplomatik mısyonun sekre-
teri olarak 1854'te Iran'a giden ve orada beş yıl
kadar kalan Kont Arthur de Gobineau taziyele-
rin seyirciyle bütünleşmesi hakkında şunlan ya-
zıyor:
"Seyirci kendini seyirci olarak değil aktör ola-
rak görüyor. Durmadan sahnedeki eylemin içi-
ne sürükleniyor ve bunu gönüllü olarak kabul-
leniyor.'' tranlı seyurcinin dram sanatı karşısın-
daki tavnnı antik Yunan seyircisine benzeten
Gobineau, nerede bir taziye oynandığı duyulsa
insanlann oraya akın ettiğini, büyük şehirlerin
neredeyse her semtinde taziye oynanan salonlar
(tekye) bulunduğunu anlatıyor. Tekyelerde en
zenginle en yoksulun eşıt olduğunu belirten Go-
bineau, tran tiyatrosuyla Batı tiyatrosundaki bü-
yük dönemleri karşılaştınyor:
"Shakespeare tiyatrosunun çağdaşlarmda bû-
yük bir ilgi, hayrahük ve merakuyandırdığı dof-
rudur;XIV Louısninmaiyetindekisenyörlerin
ve hanımlann Racine'in piyeslerini beyecanla
allaşladıklanna inanınm. Goethe'nin 'Eg-
mont'unun ve Schiller'in 'Guillaume TeH'inin
Alman gençlerininzUtinlerinisarsbğmı da kabul
ederim. Ama Aiskhylos'un vazdığı 'Eumeni-
des'in o 3kkezsahndenişini,sahneyefirlayanErm-
nilerin önünde seyircUerin nasd korkuyla kaçtı-
ğmı beynimde canlandırtnğjmda, seyircinin tüm
varhğına bu şekilde bir egemen oiuşa sadece tran
tekyelerinde rastiadığımı söviemelryim. Bu top-
hı büyülenmevi. sürüklenme>i elektrUdeıımis ka-
tahahğm>aramğıvevaklaşanberkesideiçİDealan
çekim gücünü bizzat yaşadığım içm, zorunhı ola-
rak şu sonuca vanyorum: Avrupa tiyatrosu bir
zihinkrvTakbğı,bireğknce,biro\Tir»dur,ovsalran
tiyatrosu, bpkı antikYunan tiyatrosu gibi,büyük
bir olaydır.''
Taziyeler muharrem ayında (özellikle ilk on
gününde), Hz. Hasan'ın şehit edildiği safer ayın-
da ve Hz. Ali'nin şehit edildiği ramazan ayında
sergilenirdi. Ancak giderek bu zaman dilimle-
rinin dışına çıkümış, profesyonel taziye toplu-
luklan oluşmuş, sarayda ya da zengin konakla-
nnda istek üzerine gösteriler verildiği gibi, ki-
mi taziye topluluklan da gezgin bir nitelik ala-
rak çeşitli yöreleri dolaşmaya ve hayatlarmı böy-
le kazanmaya başlamışlardır.
Pram sanatı, Kerbela ve taziye
Dram sanatımn kökeninde mitos ve ritüel yer
alır; taziyelerde ise Iran kültür birikimiyle Is-
lam tarihinde belirleyici rol oynamış gerçek bir
trajedi yan yana gelmiştır. tslam uygarlığında-
ki devletleşme ve saltanatlaşma, Emevilerin
peygamber torununu katletmesiyle rüştünü is-
patladı. Bu olay, ilk Islam uygarlığı çerçevesin-
deki toplumsal çatışmalar alamnda o denli de-
rin izler bıraktı ki, etkisi yüzyıllardır silinme-
yen simgesel anlamlar yüklendi ve çevresinde
gerçeğin nerede bitip kurmacanın nerede baş-
ladığı kolay kolay anlaşılmayan bir efsane per-
desi örüldü. Çünkü farklı kimliksel ve sımfsal
karşıtlıklann ilk referans noktasını oluşturan
simge-olay kendi acılannı ve umutlannı olayuı
kahramanlannın ağzından tammlayan yeni ku-
şaklann efsane külliyatına katkılanyla da zen-
ginleşti. Işte taziyelerin "mhos" yanuıı bu an-
latılardan oluşan dağarcık belirler.
Ritüel yanı ise Doğu Akdeniz'den Uzakdo-
ğu'ya dek yaygm bir şekilde görülen ölüm/di-
rim motifi ağırlıkh mevsim dönümü törenle-
rinden Iran efsane kahramanı Siyavuş için ya-
pılan yas törenine dek geniş bir yelpazeden
beslenir.
Kuşkusuz taziyelerin beslendiği kay-
naklar içinde 10. yüzyıldan beri düzen-
lenen muharrem yas törenlerinin geçit
alaylannı, Kerbela hikâyelerini anla-
tan roze-hanlan (bızde de Aleviler-
Bektaşiler arasında muharrem ayın-
da Kerbela konulu manzum mak-
teller ya da FuzuM'nin "HadikatüV
Su'âda" (Erenler Bahçesi) adlı ya-
pıtı dramatik özellikler taşıyan bir
biçimde okunur), biri elindeki ruloda bulunan
resimleri gösteren, diğeri de hikâyeyi anlatan gez-
gin hikâye anlatıcılannı (perde-dâri) da saymak
gerekir. . . . .
sonuç
Tevekkül içermekten çok iktidar çaüşmalann-
daki zulüm ve haksızlıklara karşı başkaldınyı
öne çıkaran taziyeler, Gobineau'ya göre kul-
landıklan tiyatro dilinin hem herkes tarafindan
anlaşılabilmesi hem de şürseUiği bakımından üs-
tün nitelikler taşırlar.
Taziyedeki zaman kavramı, dekor anlayışı,
dramatik gerilim, kostümler, müzik, şür, şarkı,
pantomim ve geçit alaylan ayn bir yazı konu-
sunu oluşturur. Biz bu yazıda Brook, Grotovs-
ki,Kantor gibi tiyatro adamlannın taziyeden et-
kilendiklerini söylemekle yetineceğiz. Anado-
lu'nun kültür mırasına dahil taziyeleri bir yazı-
ya sığdırmak olanaksızdır.
Oyuncularla seyirciler arasmdaki duvarlan
yıkarak insanlan bütünleştiren tiyatroya yönel-
mek, geçmişin olumlu mirasını bugüne aşılaya-
rak yannın yaratıcılığını körüklemek, evrensel
kültûrün zaman ve mekân boyutlannda olanak-
lanndan yararlanmak anlamına gelir. Çağımızı
nitelik ve niceliğiyle donatan iletişim devrimi
de sanatın insanlıkça sonuna dek paylaşılması-
na açılımı sağlamıyor mu?..
BUAŞAMADA i
ŞUKRAN KURDAKUL
Suavl'yle Birükte
Son zamanlanmda bilincini silah gibi kullanabi-
len uygar insanlann oluşturduğu toplulukJara ka-
tıldığım zaman, ağlamaklı oluyorum.
Yaş almanın neden olduğu birikimden gelmiyor
bu duygulanma.
Çoğun, kaç dönemin sanası, düşünsel sıçrama-
lann zenginliğine, yol açıolığına gölge duşürür ol-
du toplumsal yaşamımızda.
Olumsuzluklann kötümserliği, yüzyıllık kazanım-
lanmızın iyımsertiğini bastınyor.
Belki de sözünü ettiğim kalabalıklann coşkusu,
bu aşamada, toplumsal/s/yasaJ kurumsallaşmaya
dönüşemediği için -ya da yetersiz kaidığı için- on-
laıia biriikte okjuğum zaman hüzünleniyorum.
29 Temmuz Cumartesi gecesi, Ida Dağı'nın etek-
lerindeki Altınoluk Açık HavaTıyatrosu'nda, türkü-
lerimizle coşkulanan insanlaria biriikte yaşadım
bu duygulanmayı. »^
Nâam Hikmet'imizin "Bize türkülerimizi söyldt-
miyoriar Robson" dizesini anımsarsınız. ''
Artık yasaklayamıyorlar türkülerimizi. ;"
Çünkü özünde Anadolu insanının yaşamındarf
gelen lirizm var. J i
Ruhi Su için yazdığım bir yazıda, bu gerçeğlri
altını çizerek şöyle demiştim:
"Yaratanın gücü üst kimliğini, sımfsal konumti^
nu bilen beş binlerie, on binlerie birieşmiş, söfc,
ses, saz biriikteliği somutlanmıştır.
Aykın toplum güçleri geçebilir miydi bu birtik-
teliğin önüne."
29 Temmuz gecesi sahnedeki adam sözcükle-
rin lirizmini haykınya dönüştürmediği için toplurn»
saldı.
O da ustası gibi yaşanmakta olan gerçekten
çağdaşlığa, ıssız köy kahvelerinden, dağ başlann-
dan, açık alanlara ulaştınyordu bizi. !
Yenileşmekte olanı zıpıriıktan koruyarak... ;
Yenileşmekte olanı toplumsal savaşımdan so-j
yutlamadan. . . . .
Suavi'den söz ediyoaım.. • '' • •
Bigadiç Kültür ve Eğitim Vakfı'nın, deyim yerin-
deyse, ımece savaşımcılan hazırladı, bize o şölerv
gecesini. .
Edremit'te yayımlanan Olay gazetesinde YQk->
sei Sığn, Bigadiç Kültür ve Eğitim Vakfı'nı okuysn
cağımız satıriarla tanrtıyor ,'
BİKEV Başkanı Sedat Ulus, ilketerinin 'Karan-\
lıkta yanan mum olmayı, karanlıktan şikâyetetmfr*,
ye yeğ tutmak' olduğunu açıkladı.
Vakıf yönetimi bu amaçla ve BİKEVe maddi güç
sağlamak için 29 Temmuz Cumartesi akşamı Al-
tınoluk Amfi Tiyatro'da Suavi konserini gerçekleş^
tirme karannı almış ve hemen çalışmalara başla-
mış. Bu konserin çalışmalannı tam bir imece şek-
linde sürdüren bir avuç gönüllü insanı yürekten
kutluyorum.
Çağdaşlıktan, demokrat olmaktan bahseden,
her şeyden sürekli şikâyet eden sevgili dostlara da
bir çift sözüm var Oyun masalanndan kalktn, laf
üretmeyi bir yana bırakın, bu imecelerde yer alıp
maddi manevi katkılannızı, destekierinizi esirgeme-
yin, BlKEV'in özverili üyelerini örnek alın. Bugün
- aftma etinizl aokmadtğınız taşın bir gün altında ka-
lırsanız şikâyet etme hakkınızın otmayacağını unut-
mayın.
"....BİKEV, öncelikle eğitime önem verip Biga-
diç 'te yoksul köy çocuklan için bir kız yurdu (Rûş-
tû Koray Kız öğrenci Yurdu) açmayı başarmış."
Şimdi, yandaşlanyla (Yolcu Bikjinç, Tankut Ala-
can, Ömer Er, Tayfur Işıklı) biriikte Suavi'nin biz-
lere bilinç tazeiettiği şöleni anımsarken kültür em-
peryalizminin kuşatma çabalanna karşm yerel/ulu-
sal sanatımızı oluşturan ana damarlann derinliği-
ni düşündüm.
Yüzyıllar boyunca bu damarlann verimlerini ni-
ce imparator, sultan, derebeyi önleyemedi.
Çagdaşlan mı önleyecek...
Darphane'de deprem etkinttklert
• Kültür Serviâ - 17 Ağustos 1999 depreminin
birinci yıldönümü Sivil Toplum Kuruluşlan
tarafindan, Sultanahmet'teki tarihi Darphane-i
Amire binalannda, 9-20 Ağustos tarihleri
arasında anılacak.' 17 Ağustos: Uyku ve Uyanış
Etkinükleri' adı altında düzenlenen etlrinlikler,
bazı sergiler ve STK'lerin geçen dönem ıçindeki
deneyimlerini, yaşadıklan sorunlan ve çözüm
önerilerini paylaşacaklan forum ve paneller ile
dıa gösterileri ve müzik dinletilennden oluşacak.
Etkinliklerin merkezinde yer alan iki günlük
STK'ler ve Deprem Forumu ile yıldönümünün
yalnızca bir anmadan ibaret kalmayıp
tartışmalann gelecek afetlere hazırlık
perspektifıyle yapılması ve eğer olanakh olursa
bir ortak bildirge hazırlanarak kamuoyuna
duyuruhnası hedefleniyor.
Genco Erkai
1
Can
f
ie tvnede
• Kültür Servisi - Dostlar Tiyatrosu'nun bu yıl
sahnelediği, Genco Erkal'ın Can Yücel'in
şürlerinden uyarlayıp yönetriği tek kişilik oyun
'Can' turneye çıkacak.15 Ağustos'tan başlayarak
Ege bölgesindeki açıkhava tiyatrolannda »
sergilenecek oyunun sahne donatımını Can ;
Yücel'in kızı, ressam Su Yücel gerçekleştirdi. 15
Ağustos'ta tstanbul Darüşşafaka Tesisleri'nde
başlayacak olan tume, 16 Ağustos Bornova, 17
Ağustos Milas açıkhava tiyatrolannda sürecek.
18 Ağustos'ta Can Şenlikleri kapsamında Datça,
20 Ağustos Bodrum, 21 Ağustos Didim, 22 |
Ağustos Çeşme, 23 Ağustos Efes Odeon, 24 •]
Ağustos Ayvalık, 26 Ağustos Burhaniye, 27 ]
Ağustos Altmoluk, 28 Ağustos Çanakkale, 29- \
30-31 Ağustos Karşıyaka, 1 Eylül Foça'da \
sergilenecek oyunun Ege turnesi 3 Eylül'de -|
Antalya'daki gösterimle son bulacak.
6ençH( Kitabevi Öykü Yanşması
• Kültür Servisi - Gençlik Kitabevi 'nin 50. j
Kuruluş Yılı'nda başlattığı öykü yanşmasmm bu
yıl yedincisi gerçekleşiyor. Gençleri edebiyata
özendirme ve onlan ödüllendirerek i
yûreklendirme amacıyla düzenlenen 'Gençlik
Kitabevi Gençlik Ödülleri-Oykü 2000' yanşması,
30 yaşını aşmamış tüm amatör ve profesyonel
yazarlara açık. Yanşmaya katılmak için, 3 öykü
ile 1 özgeçmiş yazısı(6'şar nüsha halinde) 31 !
Ağustos 2000 tarihine kadar gönderilecek. j
Sonuçlar, kasım ayı ortalannda düzenlenen :
törenle açıklanacak ve başanlı öyküler •'
kitaplaştınlacak. Yanşmanın seçici kurulunda
l
•'
Feridun Andaç, Adnan Binyazar, Konur Ertop,
Adnan Özyalçıner ve Doğan Yana'an oluşuyor.