27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 AĞUSTOS 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 çç kıvaUk kırtan• EDİRNE(AA)- Kırfdareli Tanm İl Müdürlüğü, mevsim normallerinin altında yağış düşmesi nedeniyle ayçiçeği ürününün kuraklık tehlikesi ıle karşı karşıya kaidığını ve kuraklığın ayçiçeği ûzerindeki etkisini araştırmaya başladıklannı belirtti. Tanm II Müdürlüğü yetkilileri, kuraklığın ayçiçeğine etkilerinin tespiti için bir ekip oîuşturduklannı bildirdi. İMKBdünyada 8. strada • ANKARA (AA)- tstanbul Menkul Kıymetler Borsası (IMKB) tahvil piyasası mayıs ayı itibanyla kümülatif işlem hacmi bakımından dünya borsalan içinde 8'inci sırada yer aldı. Uluslararası MenkuJ Kıymetler Borsalan Federasyonu'nun, mayıs ayı itibanyla değerlendırdiği ülkeler arasındakj sıralamaya göre, tahvil piyasalannın en büyüğüne, yaklaşık 730 milyar dolarlık işlem hacmi ile Johannesburg Borsası sahip. Tammsal üpüne pazsrianuı • ANKARA (Cumhuriyet) - Tanm ve KÖyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, önemli bir tanm potansiyeline sahip olan Türkiye'de, tanmsal ürünlerin pazarlaamasında t.ır.-,,. c yasanan sıkıntıya çözüm getirmek için bakanlık bünyesinde "Pazarlama ve Dış Ticaret Dairesi Başkanhğı"nın kurulduğunu bildirdi. Gökalp, yaptığı yazılı açıklamada, tanmsal üretimde önemli yeri bulunan pek çok ürünün pazarlanmasmda çeşitlı sorunlar yaşandığına ışaret etti. Burger King hda büyüyor • İSTANBUL(AA)- Türkıye'de ilki 1995 yılında açılan Burger King restoranlannın sayısı 100'eulaştı. 2005 yılında 300 restorana çıkmayı hedeflediklennı söyleyen Burger King Genel Müdürü Alp Gürdil, geleneksel küçük sandviç, dönerci, büfe yoğunluğu karşısında fast food'un yeni bir kavram olduğunu belirtti. Türkiye, doğrudan yabancı sermaye yatınmlannda dünya sıralamasında 52. oldu Yabancı yatırımyoksuluyuz Doğrudan yabancı yatırımların GSYIH'ye oranları ÜLKELER GEÜŞMİŞ ÜLKELER fjLl AVRUPA BİRLİĞI £ ^ f j Belçika-Luxemburg ^ ^ ^ p Finlandıya L^M J Almanya V H ^ E H C T Ispanya â ^ V ^ Ingiltere ^ T ^ DİĞER GEÜŞMİŞ ÜLKELER Avustralya Güney Afnka GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER Tunus Mısır Törtdye 1960 * 4.8 <$ 5.5 ^ 5.9 r 1.1 * 4.5 2.4 11.7 i 2.7 , 8 ^ 21.3 5.9 8.9 10.2 0.2 1997 10.5 15.2 55.1 8.0 9.9 19.0 § I S ^ 21.5 14^ Şi 16-6 ^ 24.7 ?/ 20.7 1 / 0.3 DEĞİŞİM (YÜZDE) 118.75 176.3 833.8 627.2 120.0 691.6 83.7 40.7 1905 K^l -33.3 -sV^177^ \ i - 102.9 50.0 ANKARA (AA)- Türkıye'nin, doğrudan yabancı sermaye yatınmlan sıralamasında dünyada 52. sırada yer aldığı belirtildi. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Doğrudan Yabancı Sermaya Yatınmlan Özel thtisas Komisyonu'nun hazırladığı raporda, 1990'lann başında ulaştığı 1 milyar dolarlık yıllık doğrudan yabancı sennaye yatınm hacmi ile kişi başına doğrudan yabancı yatınm hacmi açısından gelişmekte olan ülkeler arasında ön sıralarda yer alan Türkiye'nin, 1990'lann sonunda çok gerilere düştüğüne dikkat çekildi. Rapora göre dünyada doğrudan yabancı sermaye • DPT'nin raporunda 1990'lann başında gelişmekte olan ülkeler arasında ön sıralarda yer alan Türkiye'nin, 1990'lann sonunda çok gerilere düştüğüne dikkat çekildi. Enflasyon tartışması sürüyor Ekonomi Servisi - Temmaz ayı enf- lasyonunun yüksek çıkması, uygula- nan ekonomik istikrar programııun sonuçlannı yeniden tartışmaya açar- ken, akademisyenler arasında farklı de- ğerlendirmelere neden oluyor. "Tür- kiye enflasyonu yeniyor" kampanya- sının mimarlanndan, Boğaziçi Üniver- sitesi Ekonomi ve Ekonometri Mer- kezi Başkanı Prof. Dr. Refık Erzaa ekonominin canlandığına ve yılın ilk beş ayında petrol ürünleri hariç. ge- çen yılın aynı dönemine göre üretitn- deki büyümenin yüzde 8'e yaklaştı- ğına işaret etti. Istanbul Üniversitesi tktisat Fakül- tesi Maliye Bölümü Öğretim Oyesi Prof. Dr. EsfenderKorkmazise istik- rar programtnın başansının, enflas- yon hedefinin en fazla yüzde 50-60 sap- ması ile sağlanabileceğini belirterek, bu sapmanın "istikrar programında- ki hedeflerin gerçekçi oiarak tespit edümemesi ve programm mafiyetinin çaiışan kesüne jüklenmesinden" kay- naklandığı görüşünü dile getirdi. KESK GenelBaşkanı SiyanuErdem çalışanlann ücretlerini düşürerek enf- lasyonda istenen seviyeye ulaşılama- yacağım savundu. yatınmlan 1996'da 359 milyar dolar, 1997'de 464 milyar dolar ve 1998 'dede 644 milyar dolar oiarak gerçekleşirken, doğrudan yabancı sermaye yatınmlanndaki artış oranı ise 1986-1990 yıllan arasında yüzde 24.3, 1991 -1995 yıllan arasında ortalama yüzde 19.6 oldu. En çok yararianan ûlke Çin 1996'da ıse yüzde 9.1 artan doğrudan yabancı sermaye yatınmlan, 1997 yılında yüzde 29.4'e, 1998'de de yüzde 38.7'ye ulaştı. Dünya geneline bakıldığında, Çin'in doğrudan yabancı sennaye yatınmlannı çeken ve bu yatınmlardan en fazla faydalanan ülkelerin başında yer aldığı görüldü. Çin'in yabancı sermaye yatınmlannı çekmesinde ucuz ve nitelikli işgücü etkin rol oynarken, 1997'de 45 milyar dolar, 1998'de de 44 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye girişi ile Çin, gelişmekte olan ülkeler arasında ilk sırada yer aldı. Raporda, 1990'lann başında dünya toplam yatınm hacmi içinde yüzde 20'den az bir paya sahip bulunan gelişmekte olan ülkelere giden yatınmlann artarak, 1990'lann ortalannda yüzde 40'lar seviyesine yükseldiğine dikkat çekildi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ersıin<âergin.d.mon.co.uk Para, Petrol, Silah, Politika ve ABD'de Başkanlık Yarışı Ünlü romancı E. L. Doctorovv (Rag Times, City of Gods), geçenlerde ya- yımlanan bir denemesınde şu tespit- len yapıyordu: "Amerika'da, yıllardır etkin olan muhafazakâr ideolojinin de yardımıyla yönetim sürecine sı- zan büyük şırketlerkongreyi, düzen- leyici kamu kurumlannı ve hatta baş- kanlık kurumunu denetler duruma geldiler." (The Nation 7/14 Ağus- tos) Doctorovv'un işaret ettiği gerçek, Cumhunyetçi Parf/'nin başkan ve başkan yardımcısı adaylannı resmen ^açıkJamaküzeretopladığı ulusal kon- vansiyon sırasında, bir kez dahargöz- ler önüne serildi. O kadar ki Cumhu- riyetçı Partı'nin kalelennden biri olan Wall Street Journal bile "Bush'a maliyardım yapanlann ellerinde uzun bir talepler listesi var ve bunlann tat- min edilmesini bekliyoriar" diye ya- zacak ve bu tarihin en zengın kam- panyasını finanse etmek üzere kese- nin ağzını açan büyük iş çevreleri için "Bush yönetımının hisseli ortak- lan" ifadesini kullanacaktı (31/7). Aşağıdakiler... ABD ekonomisi, ABD devletinin küreselleşme ve "VVashington Con- sensus" aracılığıyla dünyanın geri kalanından emdiği kaynaklar saye- sinde, tarıhinin en uzun toparlanma döneminden geçiyor. Ama ırkçılık ve yoksulluk üzerine çaiışan ulusal çap- ta bir kiliseler federasyonu, "Yenı- lenme için Çağn"n\r\ başkanı Jim Wallis'e göre "daha önce görülme- miş bir ekonomik toparlanma yaşar- ken her beş çocuktan biri hâiâ yok- sulsa birşeyler fena halde bozuk de- mektir". "Birieşik ve Adil Bir Ekono- mi için Birfik" gaıbunun kuruculann- dan Chuck Collins de bu görüşleri paylaşıyorveekliyor "ÖylebirAme- Sosyal Sıgortalann özelteştinlmesi Sağlık sektörüne deregülasyon Kuyu açmada vergi indirimlerinin korunması Çevre konjma kurallannın hafifletılmesi, ilaç fîyatlarında deregülasyon ABO'de başkanlık seçimleri, büyük iş çevrelerinin kontrolünde. rika 'da yaşıyoruz ki en hızlı büyüyen iki sektör, zenginlerin etrafı duvariar- la ve demir parmaklıklaria çevriliko- nut siteleri ve tutukevi inşaatları" (Boston Globe 3/8). Boston Globe'ün bu iki tespiti ak- taran başmakalesinde işaret edildi- ği gibi, bugün "Amenka'da zengin- lik öylesine yoğunlaştı ki ülkenin en zengin yüzde 1 'inin elindeki variık, en yoksul yüzde 95 'inin elindeki variığın toplamından daha büyük". Prog- ressive Populist (llerici Popülist- popülist olmaktan gocunmayanlar da var) dergisinin Cumhuriyetçi Par- ti Konvansıyonu münasebetiyle çıkan sayısındaki "Refah içinde, yoksul- luk direniyor" başlıklı yorumda "7989- 99 döneminde ABD'de milyarderie- rin sayısıyüzde 400 artarken yoksul- luk sının altındakilenn sayısının 3 mil- Cumhuriyet k i t a p I a r ı N e c a t i C u m a l ı K i t a p l a r ı SÜSUZ YAZ VÎRAN DAGLAR MAKEDONYA1900 AYBUYURKEN 12.BAS1 Daha yıllarca elden ele, gönülden gönüle dolaşacak bir baş yapıtın yenı baskısı Edebiyatumzın gerçek "büyücüsü"nûn kalemınden fotoğraf gerçekhği içinde acımasız kırsal kesım görüntülen Sevgılı Necati Cumalı, Makedonya'yı. dağlanm, onnanlarmı, sulannı, yağmurlannı. kannı, o sevımlı hayvanlaruu, dönemın o karmaşık politık düzenını. o yüce, o cüce ınsanını güzehm Turkçenle ne ıçten, ne akıcı ne kadar dokunaklı ve ne de güzel anlatmışsın YILDIZ KENTER 9. BAS1 Dıla Hanım, Arif Kaptan ıle oğlu Sa\aşlar . Bu savaşlarda aılesını yıtıren Anf Kaptan'ın oğlu ile daga çıkışı Banş gelince suçhı olarak yargılaıuşı ve jandarmalann elinden kaçışı Balkan halklannın yüzyülardır değışmeyen acı kaden... Hep kan. hep gözyaşı Bılınçle. gerçekçı bir gözlükle cınsellık olgusunu ışleyen büyük ustanın 26 öyküsü bir arada. Yasak aşklar,sapıklıklar. saptanlıklar, cinsel iiışkıler, bunalınüar ~ Cumhuftyet kitap kulübü Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 !bü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 yon artarak 35 milyona ulaşbğına" işa- ret ediliyor. Işte parti ulusal konvan- siyonlan ve başkanlık seçimlen böy- le bir ortamda yapılıyor. Bir taraftan giderek servetlerı artan "yukandaki- ler", diğer taraftan giderek sayısı ar- tan, toplumsal güvenlikten yoksun (iş sahibi olanlann 44 milyonunun her- hangi bir sağlık sigortası yok) aşağı- dakiler.. Yukandakiler... Ama bu adaletsiz dünyadaki mu- azzam servetlerle bu yoğunlaşmanın getirdiğı siyasal gücün gerçek boyut- larını, dolayısıyla toplumsal yapının en üst katındakileri biraz olsun gö- rebilmek için ABD'yi yöneten siyasi partilerle büyük servetler arasındakı ilişkilere bakmak gerekir. Seçimler- de siyasi partilerin devletten aldıkla- rı ödeneklerin dışında, iki tür mali kaynaklan var. Bunlardan biri, "hard money" denen, sınırları saptanmış, kaynaklan kesin olarak belli, yasal bağışlar; diğen ise kaynağı ve boyut- ları kesin belli olmayan, "soft mo- ney" denen, diğer bir deyişle, yasal- lığı şüphe götürür bağışlar. Seçim kampanyalannı gözlemleyen "Com- mon Cause" (Ortak Çıkar) isimli si- vil toplum örgütünün topladığı veri- lere göre, Cumhuriyetçi ve Demok- rat partiler, 1999 Ocak'ından bu ya- na, sırasıyla 137.4 milyon dolar ve 118.6 milyon dolar olmak üzere, top- lam 255.9 milyon dolar "soft mo- ney" toplamışlar. Bu miktar, 1996se- çimlerine göre yüzde 81 'lik bir artış anlamına geliyor. Common Cause, bu gidişle, seçim sonuna kadar top- lam "soft money"n\n yarım milyar dolara ulaşacağını söylüyor. Common Cause'un 15 Haziran'da yayımladığı bir başka raporda han- gi sanayi dallannın bu seçimler için ne kadar para harcadığına ilişkin çok çarpıcı rakamlar var. 1998'den ra- porun hazırlanmasına kadar geçen sürede, "Tütün, Silah, Alkollü Içe- cekler ve Kumarhane" sektörü, ül- kenin en temel sorunlannın çözümü- ne yönelik girişimleri kongrede engel- lemek amacıyla lobi faaliyetleri ve seçim kampanyası bağışlan olarak, çoğu da parlamento komisyonlarının üyelerine verilmek üzere toplam 268 milyon dolar harcamış (www.com- moncause.org). Petrol sanayii ise bu seçimlerdekı başkan adaylanyla çok daha doğrudan ilişkilere sahip. Mu- hafazakâr partinin adayı G. W. Bush, iş yaşamına petrol sektöründe baş- lamış, bir keresinde batmış ve baba- sıntn dostu yatırımcılar tarafından kurtanlmış. Kendine yardımcı olarak seçtiği Dick Cheney, beş yıldırHa/- liburton isimli bir uluslararası petrol şirketinin yönetim kurulu üyesi. Che- ney, baba Bush döneminde savun- ma bakanı olarak katıldığı Petrol (par- don Körfez) Savaşı'nda bölgede ge- liştirdiği uluslararası ilişkileri bu şir- kette kullanıyor. Demokratlann ada- yı Al Gore'un servetinin kaynağında ise Occidental Petroleum şirketinin hisse senetleri var. (International Herald Tribune, 31/7) Ve en yukandakiler New York Times'ın aktardığına göre, Cumhuriyetçi Parti'ye gelen 137 milyon dolariık "soft money "nin üçte ikisini 739 kişilik bir eltt kadro ver- miş. Bunlann içinde de Cumhuriyet- çi Vekiller Grubu (Republican Re- gents) denen, her biri 250 bin dola- nn üstünde bağış yapan, 139 kişilik bir ikinci üst grup daha var. Ancak Fe- deral Seçim Komisyonu, büyük ba- ğışlar küçük dilimlere bölünerek ve- rildiği için kimin tam ne kadar bağış yaptığının saptanamadığını söylü- yor. Bu kişi ve kuruluşlar, geçen hafta- ki konvansiyon boyunca Bush ve Cheney dahil partinin üst kademe- siyle yemeklerde, av partilerinde ve toplantılarda iç içeydiler (2/8). Bu arada Cumhuriyetçi Parti kongregru- bunun başkanı Tom DeLay'ın belir- siz kaynaklardan 1 milyon dolar ba- ğış topladığı bildiriliyor. DeLay ise bu yıl, Boeing, Lockhe- ed-Martin gibi savunma şırketleri, Citicorp, Cosatal Corp, Enson, El Paso Energy Relian Energy gibi ban- ka ve enerji şırketleri tarafından yılın adamı seçilmiş. Birçok dev şirketin, General Motors'un, konvansiyonda kullanılmak üzere 400 Cadillac sun- ması gibi aynî (nakit değeri 1 milyon dolara eşit) yardımlar yaptığı da bil- diriliyor (NYT, 4/8). Doctorow'la başladık, onunla biti- relim: "Bugün VVashington'ın yöne- tilme süreçlerine bakınca, bunlann, kamu yönetiminin ana sorunlannın, kongreyi paralanyla satın alan, lobi gruplanyla kucaklayan, bu çok baş- lı Brobdingag (Gulliver'in ziyaret et- tiği devler ülkesinin sakinleri) tarafın- dan çarpıtıldığı görülür. Böylece, toplumsal çıkar açısın- dan büyük önemi olan sağlık, gü- venlik, çevre ve doğal kaynaklann korunmasına yönelik yasalan çıkar- ma çabalanya geripüskürtülür, sabote edilirya da yasal dilin incelikleri kul- lanılarak, tamtersianlamlaragelecek şekilde çıkanlır." ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Üniversite Sorunu (I) Üniversite konusunun YÖK uygulamalanna ve öğ- retim üyelerinin davranışlanna geçen hafta deği- nilmişti. Burada önce başlıca gelişmelere değini- lecek, sonra da çözüme ilişkin bazı noktalara de- ğinilecektir. Kendisi, tanımı gereği olumsuz olan YÖK, bir başka olumsuzluğun kucağında doğdu. Bu olum- suzluk, eğitimin kamu hizmeti niteliğini hızla yitir- mesi yönünde 12 Eylül rejiminin ve onun piyasacı uzantılannın attığı adımlardır. Eğitim ve öğretimin parasallaşması; yükseköğretimin özel girişime açıl- ması ve kamu üniversitelerinin de özelleştirilmesi yönünde adımlaratılması. Üniversiteler, devlet büt- çesi dışından kaynak bulmaya zorlandı. Bu süreç üniversite yönetimlerine, tutarı çok büyük parala- n kullanma olanağı yarattı. Üniversitede bütçe dı- şı akçalı işler büyük ağııiık kazandı. Böyle olunca da biîimsel kaygılar kolayca bir yana bırakılıyor. Koşut bir süreç öğretim üyeleri için yaşanıyor, as- keri ve adliye maaş yönünden el üstünde tutulur- ken bilim dünyası bir yana bırakıldı. Biîimsel ve teknolojik gelişmelerin çok büyük ivmeler kazan- dığı bir dünyada, ülkemizi yönetenler, büyük bir yan- lışlık yaparak öğretim üyelerini yoksullaştırdılar. . Öğretim üyesi de maaş-dışı gelir aramaya başla- dı; bunun için gerektiğinde emeğini çok ucuzasat- t; çoğu zaman da para babalanna teslim oldu. , Büyük kentlerde, üniversite öğretim üyelerini oda- lannda bulamazsınız. Bu ek gelir arayışının bir baş- ka olumsuzluğu kimi üniversitelerde yaşanıyor. Ek - ders adı altında haftada 35-40 saat ders veriliyor~ (!) Böyle ders de olmaz, öğretim üyeliği de olmaz., Değil yeni bilgıler üretmek, araştırma yapmak, haf- tada 40 saatlik dersle, varolan bilgiler bile sağlıklı - bir biçimde öğrenciye aktanlamaz. Gerçekte de ak- ' tanlmıyor; bu işte asistanlar çalıştınlıyor. Çoğu kez ] asistan emeği sömürülüyor. Biîimsel unvanlann elde edilmesi ve yükselme- ler de, çözümü gereken büyük bir sorundur. Üni- ' versite sonrası eğitim, yani yüksek lisans ve dok- tora programlan tam anlamıyla bir kargaşa içinde- dir. Çoğu üniversitede, yeterli öğretim üyesi, labo- ratuvar ve kütüphane olanaklan bulunmamasına karşın doktora programlan uygulanabiliyor. YÖK'ün dolttora programlarını birkaç gelişmiş üniversite- de toplama girişimleri de bugüne dek başansız kaldı. Diğer taraftan Türkiye yurtdışına gönderdiği yüksek lisans ve doktora öğrencileri için kişi başı- na yılda 30-40 bin dolar ödüyor; bunlann birçoğu da ya başansız oluyor ya da yurda dönmüyor. Üni- . versite sonrası bu eğitimin büyük bir bölümü, yur- tiçinde de, çok daha az maliyetle ve aynı kaiitede sağlanabilir. Yıllardır bu olumsuzluklar düzeltilmi- yor. Bu sayılan sorunlara, üniversitelerde paralı eği- tirme geçilmesi; özel üniversitelerin devlet bütçe- sini, kamu arazi ve ormanlannı yağmalamalannı; yi- ne özel üniversitelerin, özellikle de devlet üniver-. sitelerindekı öğretim üyelerini, aşın ücret denge- sizlikleri yaratarak çekmelerini ve o üniversitelerin, deyim yerindeyse, içini boşaltmalannı ekleyebilir- siniz. Yine de sorunlann tam bir listesi çıkmaz. Çünkü üniversite bulunmayan iller üniversite isti- yor; üniversitesi olmayan kimi kentlerde, varolan iki fakülteden biri bir üniversiteye, öbürü de bir başka üniversiteye bağlı tutuluyor; lıse düzeni, da- ha doğrusu kargaşası ve benzer nitelıktekı öğren- ci seçme sürecı de bir dizi sorun yaşıyor. özetle, üniversitenin sorunlannın listesi bile say- falara sığmıyor. Sorunun çözümü hiç zaman yitirilmeden tartış- maya açılmalıdır. Çünkü üniversitenin düzelmesi, ekonomik ve toplumsal gelişmenin olmazsa ol- maz özellikteki önkoşuludur. Üniversite, gelişme- nin çekici gücü olmak zorundadır. Özellikle çağımızda, bilgi toplumuna geçiş; bi- lim ve teknolojiye dayalı gelişme; insan kaynakla- nnın güçlendirilmesi gereği; tanm, sanayi ve hiz- met sektörlerinde üretim artışlan ve dünya pazar- lannda yer edinmek için bilim ve teknolojiye daya- lı üretim; bu amaca ulaşılması için bütüncül bir ulu- sal yenileşme programı gereği, üniversitenin sorun olmaktan bir an önce çıkanlmasını ve sorun çözü- cü bir özellik kazanmasını gerektinmektedir. Üniversite sorununun çözümü için kuşkusuz çok şey söylenebilir; tüm toplum kesimlerince, başta üniversitelerin kendileri olmak üzere, üniversiteyi bitirenlerin katıldığı meslek oda ve biıiikleri, işçi ve işveren örgütleri, siyasal partiler çözüm önerileri ge- liştirmelidir. Son olarak iki noktanın altı çizilmelidir. Biîimsel örgüriük ve-akademik özerklik tam anlamıyla ge- çerii olmalıdır. Devlet, biîimsel özgüriüğün hertür- lü baskıdan; ekonomik, toplumsal, töresel, dinsel hertürlü baskıdan uzak kalmasını toplum yaran adı- na sağlamakla yükümlü sayılmalıdır. Bunun için de genelde düşünce özgüriüğü geçerii olmalıdır. Bu, bir. Ikincisi de, üniversite özerkliğinden doğan sakıncalann çözüm yeri yine üniversite olmalıdır. Üniversitenin iç kurumlaşması, beceri ve yetene- ği ödüllendiren biryapıya kavuşmalı, bunu da üni- versite kendi iç işleyişiyle sağlamalıdır. « e-posta: yakup« metu.edu.tr Petrol yasa tasarısına eleştiri 'Üretim durur'-ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - MHP'li Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez, Bakanlar Ku- rulu gündeminde bek- leyen petrol yasa tasan- sını eleştiren bir rapor hazırladı. Üşenmez, ta- sannın yasalaşması du- rumunda üretim ve ara- ma faaliyetlehnin dura- cagını, Türkiye'nin stra- tejik önemi olan petrol- de tümüyle dışa bağım- lı duruma geleCeğini vur- guladı. Üşenmez, "21. Yûzyü Gerçeğinde PetrolveDo- ğalgazAlanmda Yeniden Yapılanma Çalışmalan, Görüşler, Eleştiriler ve ÖnerOer" başlıklı rapo- runu, petrol ve BO- TAŞ'ın kuruluş yasala- nnda yapılacak değişik- likle ilgili Bakanlar Ku- rulu'nda devlet bakan- lan Recep Önal, Meh- met Keçecikr ile Ener- ji Tabii Kaynaklar Ba- kanı Cumhur Ersümer ve kendisinin yer aldığı komisyona sundu. Türkiye'de petrol sek--. töründe entegre yapının bozulmasından sonra yur- tıçı petrol arama faaliyet- leri için yatınm tutannın 188 milyon dolardan 70 milyon dolara, üretimin de günde 75 bin varilden 38 bin varile kadar düştüğü- ne dikkat çekn. Üşenmez, TPAO'nun özerk bir ya- pıya kavuşturulması ge- rektiğini belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle