Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 AĞUSTOS 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
kıza
asfcerlft çağrısı
• DEVREK(AA)-
Zonguldak'ın Devrek
ilçesinde bır genç kıza,
askerlik şubesinden 3.
kez yoklama yaptırması
için çağn geldiği
bildirildi. Hacettepe
Oniversitesi
Diyetisyenlik Bölümü
mezunu Olgu Örenli
(23), Karabûk'ün Yenice
Üçe Nüfiıs Müdürlüğü'ne
kayıtlı olduğunu ve 3. kez
askerlik yoklaması için
çağnldığını söyledi.
Nüfiıs müdürlügü ile
askerlık şubesine gerekli
düzeltmenin yapılması
için basvurmasına
rağmen bir sonuç
alamadığmı belirten Olgu
örenli, "Mezun olmadan
önce de yoklama
yaptırmam için çağn
geldi. Sûrekli askere
çağnlmaktan bıktım.
Yanlışlığın dûzeltilmesini
istiyorum" diye konuştu.
Sanayi •
tesislerinde
inceleme •
• GEBZE(AA)-
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan, Dilovası'nda
önceki gün yangın çıkan
Total Petrol Ürûnleri
Depolama Tesisleri'nde
incelemelerde bulundu.
Burada gazetecilere
açıkiatna yapan Okuyan,
sanayi tesislerinin
'gelişigûzel
yâpılanmasının sakıncalı
olduğunu belirterek
sonınun, organize sanayi
bölgeleri oluşturmakla
çözûleceğini söyledi.
Yaşar Okuyan, .-. t
bakanlığındaki
müfettişlerin gelecek
haftadan itibaren tûm
sanayi tesislerinde,
yangın söndürme
sistemleriyle ilgili
inceleme yapacağını da
sözlerine ekledi.
OktapÇakm
Eskişehir'e
atamh
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Hâkim ve Savcılar
Yûksek Kurulu dün
Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk başkanlığuıda
olağanüstü toplandı.
Toplantıda, aranan
işadamı Melih Giray ile
Istanbul'dan Ankara'ya
gelirken trafık kazası
geçiren eski Istanbul
DGM Cumhuriyet
Başsavcısı Oktar Çakır
hakkında teftiş kurulunca
hazırlanan rapor
görüşüldü. Kurul,
Çakır'ın Melih Giray ile
olan ilişkisini mesleğin
"onur, sahsiyet ve
saygınhğına" aykın
buldu. Kurul, görev yeri
değişikliği cezası verdiği
Çakır'ı Eskişehir
Cumhuriyet Savcıhğı'na
atadı.
uygutaması
• tSTANBUL(AA)-
Almanya'da faaliyet
gösteren Türkiye
Araştırmalar Merkezi
Dırektörû Prof. Dr. Faruk
Şen. Almanya'nın
bilgisayar uzmanı açığını
kapatmak için
yurtdışından ilk etapta 20
bh kişiyi almayı
planladığını belirterek,
başvuru yapılması
halinde önceliğin
Tirklere tarunacağına
inandığını kaydetti. Prof.
Dr. Şen, "Green Card"
diye büinen uygulama
içn, belirlenen kriterler
çerçevesinde Türkiye'den
150 civannda bilgisayar
uananımn Almanya'ya
bisvurduğunu söyledi.
Dk ışyh Sezer yakmıstı
MERNlS Projesi'yle nüfiıs cüzdanlarından "dini" kısmının çıkanlması çalışmasının ilk
adımını 1995'te Anayasa Mahkemesi üyesiyken Cumhurbaşkanı Necdet Sezer atmıştı
ANKARA (ANKA) -
MERNlS Projesi ile gün-
deme gelen dijital kim-
liklerde "dmi" ibaresinin
kaldınlmasımn öncülü-
ğünü Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'ın
yaptığı belirlendi. 1995
yılında Anayasa Mahke-
mesi'nde görüşülen bir
davada nüfiıs cüzdanla-
nnda yer alan "diıı'' bö-
lümünün anayasaya ay-
kın olduğunu savunan
Sezer, "savaş, seferber-
Bk, sıkryönetim veya ola-
ğanüstü durumlarda da-
hi Irisinin djnini açıkla-
mak zorunda bıraküa-
mavacağını" bildirdi.
Karşıoy
Anayasa Mahkemesi
kararlan üzerinde yapı-
lan derlemeye göre, nü-
fus cüzdanmda bulunan
"dmi" kısmının anaya-
saya aykın olduğunu sa-
vunan Sezer, Nüfus Ya-
sası'nın konuyla ilgili
kısmının iptali gerekir-
ken tersi yönde karar
alan Anayasa Mahke-
mesi heyetinin çoğunluk
görüşüne katılmadı.
Dönemin Anayasa
Mahkemesi Başkanı
Yekta Güngör Ozden' in
de "Karar, konusunda
Türk hukuku ve anaya-
sa yargısı yönünden
olumsuz bir belirtidir"
diye görüş belirttıği olay,
nüfus cüzdanındaki "Is-
lam" yazısının silinerek
yerine "Bahai" yazılma-
sını isteyen A. J. Ö.'nün
davasmı görüşen Izmir
4'üncü Asliye Hukuk
Mahkemesi'nin başvu-
rusuyla Anayasa Mah-
kemesi'ne taşınmıştı.
Karşı oy gerekçesinde
Sezer, yasa uyannca
• Dönemin Anayasa Mahkemesi üyesi, şimdiki başkanı Mustafa Bumin karara karşı
çıkarken kişilerin dinlerini veya dinsizliklerini açıklamasının toplumda kargaşaya neden
olabileceği uyansını yaptı. Bumin, "Dini inanç ve kanaat özgürlüğûnü zedeleyecek
düzenlemeler, cumhuriyetin temel niteliklerini de ortadan kaldınr" dedi.
herkesin nüfus cüzdanm-
da bu kısmı doldurmak
zorunda olduğunu anım-
satarak, anayasanın kım-
senin dini inanç ve kana-
atlerini açıklamaya zorla-
namayacağını güvence
altına aldığuu ammsattı.
21 Haziran 1995'te yapı-
lan toplantıda görüşünü
açıklayan Ahmet Necdet
Sezer, hangi nedenle
ÇÎZMEDEN YUKARI MUSAKART
420 trilyonluk alacağmı tahsü edemeyen TEDAŞ, yüzde 50 zamh tarifeden sonra
aboaelerdeo "sabft ücret" atanaya hazuianıyor.
olursa olsun ve hangi dü-
zeyde kalırsa kalsın, kişi-
nın dinini açıklamak zo-
runda bırakıldığmda öz-
gürlüğün ortadan kalka-
cağını belirterek şöyle
dedi:
"Anayasanın temel hak
ve özgürtüklerin kuflanıl-
masmın durdurulmasına
Sşkinl5'İDdınaddesige-
reğince savaş, seferbeıük,
sdayönetim veya olağa-
nüstü durumlarda dahi
lâşî dinini açıklamak zo-
runda bu-akdanıaz. Buna
karşuı itiraz konusu ku-
ral, kişüeri dinini açıkla-
mak zoruniuiuğuvla kar-
şı karşrya bınüanaktadır.
Bu nedenlerle kişüeri dini
inanciarmı açıklamak zo-
runda bırakan Nüfiıs Ya-
sası'nın 43'üncü madde-
sinde yer alan 'dini' söz-
cüğü anayasava aykın (A-
duğundan iptali gerekir;
budüşûncelerleçoğunluk
görüşüne kabJmıyoruın."
Bumin karşı çıkü
Dönemin mahkeme
üyesi, Anayasa Mahke-
mesi Başkanı Mustafa
Bumin de karşı oy kulla-
nırken, Türkiye Cumhuri-
yeh'nin laik hukuk dev-
leti olduğunu belirterek
"mmıskütügündedeofca,
bir kisiden roensup oklu-
ğu dininin açıklamasının
istenmesinin, dinsel inanç
ve kanaatterini acüdama-
ya zorianmasT anlamına
geldiğini bildirdi. Kişile-
nn dinlerini veya dinsiz-
liklerini açıklamasının
toplumda kargaşaya ne-
den olabileceği uyansını
yapan Bumin, devletin
buna yol açabilecek dü-
zenlemelere yasalarda
yer vermemesi gerektiği-
ni bildirdi.
Diyanet Vakfı'nın kitabında^Atatürkçülüğe ve cumhuriyet devrimlerine yönelik tutum var
Cumhurîyet devrimlerine dinci saldırı
ANKARA (CumhuriyetBürosu)-Ka-
dının dövülebıleceğıne ılışkın ıfadelerin
yer aldığı "Müshımanın El Kıtabı"nı
yayımlayan Türkiye Diyanet Vakfı,
"Türk Eğhim Sistemi- AHematif Pers-
pektif" adlı kitap ile de cumhuriyetin
kuruluş süreci ve devrimleri eleştirilir-
ken, Kuran kurslanmn zorunlu eğitim
kapsamına alınması öneriliyor.
Süleyman Hayri Bolay. Mustafa tsen,
Mümtaz'erTürköoe,ZuhalCafoğlu, tr-
fan Erdoğan, Öner Kabasakal ve Al-
parslan Yasa tarafından hazırlanan ve
Diyanet Vakfı'nca 1996 yıhnda basılan
kitap, Türk-lslamcı kadronun referans
yayınlan arasında yer alıyor. Vakfin ki-
tabındaki dikkat çekici unsurlardan ba-
zılan özetle şöyle:
# Cumhuriyetin ilamndan sonra tak-
riben 1935 yılına kadar uzanan dönem-
de toplumu değıştirme arzulan, sadece
eğitim kurumlanna yönelmemiş, dev-
letin siyasi yapısından kılık-kıyafete, on
asırdır kullamlan alfabeden ıbadet ritü-
ellerine, tarih telakkisinden ölçü birim-
lerine kadar bütün alanlarda toplumu
hızla değiştirmek arzusu, resmi bır siya-
set olarak tatbık edılmıştır.
# Cumhuriyet döneminde yapılan in-
kılaplar, üretim tarzını modernize ede-
cek altyapı yatınmlardan ve yapılanma-
smdan ziyade, hemen hepsi bilahare
Meclis'in tasdikinden geçirilen Bakan-
lar Kurulu karanna dayanan, idari karar-
lardan ibaret sayüabılır. Toplumu eğit-
mekten ziyade bir an önce değiştirmeyi
amaçlayan bu kararlar, tahmin edilece-
ği üzere geniş bütçe fonlanna ve uzun
vadeh planlara değü, devletin caydıncı
ve müeyyide uygulayıcı (cebri) kuvve-
tine istinad ediliyordu. Seçilen araç ve
amaçlar, cumhuriyet inkılaplannm nite-
liği hakkında genel bir kanaat oluştur-
maya kâfıdir.
• 3 Mart 1924 tarihinde alınan kriuk
kararlar, inkılap tarihi edebiyatumzda
genellikle yeni Türkiye'nin demokratik
ve laik gelişme yolunda attığı önemli
adımlar olarak nitelendirümektedir. Bu
kararlan laik gelişme yolunda bir adım
olarak nitelendirmek caiz değildir.
# Verdiğı eğitimin kalitesi ve kalib-
resi ne olursa olsun, sivü inisiyatifle ku-
rulan ve işletilen eğitim kurumlannı ve
onlara fınansman sağlayan kuruluşlan
kapatarak devlet bünyesine katmanın la-
iklik ve demokrasiyle ilişkili olduğunu
iddia etmek, ancak "•mazryi güzeOeştir-
mek" arzusuyla izah olunabilir.
# 1928 yılında girişilen harf inkıla-
bı, Türkçe ile eğitimin kolaylaştınlma-
sı ve yaygınlaştunbnası gibi makul
amaçlar yanında, toplum hafızasını bir
milat noktasmda sıfırlamak gibi, çok
taraşma götürürbir inkılap politikasının
aracı olarak helirmektedir.
# Bütün devlet yazışmalannm, mat-
buat hayatının. eğitim kurumlannın ani-
den Latin Alfabesi'm kullanmaya mec-
bur bırakılmasının pratıkte yaratnğı şok,
ancak birkaç sene zarfında telafi edile-
bümiştir. Harf inkuabınm uzak sonuç-
lan ise dipten yayılan deprem dalgalan
gibi, bugün bile etkisini hissettinnekte-
dir ve göründüğu kadanyla daha uzun
yıllar boyunca bu radıkal adımın derin
etkileri hıssedilecektir.
# Türkiye, kendi nzası dışında ve Ja-
koben inkılap mühendisleri elinde, dün-
ya tarihinde benzerine az rastlanan ve
bir dönüştürme baskısı altında kalmış
olmarun bedelini, aradan geçen yanm
asra rağmen hâlâ ödeyememektedir. Ge-
çirilen kültür şokunun derin etkileri, da-
ha uzun yıllar boyunca genetik bir ma-
luliyet unsuru gibi Türkiye'nin gelece-
ğini geçmişinden koparacak gibi görü-
nüyor.
0 Kuran kurslanmn zorunlu eğitimin
dışına alınmasının ilmi, objektif bir ge-
rekçesi olamayacağı gibi, demokratik
bir toplumda halkın isteklerine de açık-
ça karşı çıkmak olacaktır. Çözüm, Ku-
ran kurslanmn zorunlu eğitim kapsamı-
na alınmasıdır. îlaveten kültür dersleri
ile bu kurslardaki eğitimin takviyesi
sağlanarak mezunlanna bir sertifika ve-
rümesi ve fark dersleri ile 8 yıllık temel
eğitim dıploması almaya hak kazanma-
lan uygundur.
IRMIKIAYDBV ENGÎN aengin@doruk.nettr.
Bir koy, bir köy, bir dereboyu, bir ır-
mak, bir koru, bir pınar dibi, bir çınar
gölgesi size mutluluk armağan ediyor-
sa onu övmek, hatta ona teşekkür et-
mek istemez misiniz?
Fırsat buldukça tüyüyor, Marmara
Denizi'nin kucağında uzanan Marma-
ra Adası'na sığınıyorum. Baharda da
bu böyie.. yazın, güzün, kışın da böy-
le. Ada; beni ve bencileyin bu hariku-
lade doğaya -sürekli ya da birkaç gün-
lüğüne- sığınanları "mutluluk"\a ödül-
lendiriyor. Kimileri burada "mutluluk"
yerine esenlik, dinginlik, huzur, yürek
ferahlığı, yaşama sevinci, doğayla
kaynaşma gibi terimleri yeğleyecek-
lerdir. Ben "mutluluk" deyip tümünü
kucaklamayı yeğliyorum.
Kent yorgunları, beton kaçkınları için
mutluluk başka nedir ki?..
Kentin hoyratlığına karşı Marmara
Adası'nın sundukları, muttuluktan
başka nedir ki?..
Yani...
Marmara Adası'na bir "şükran" ya-
zısı yazabilirdim.
Değerdi.
Yazıyla güzüyle, bahanyla, kışıyla
onu anlatabilirdim. Denizle öpüşen
zeytin ağaçlanndan, güz sonu kararan
zeytin tanelerinden sızan o büyülü sı-
vıdan, zeytinyağından, dağlan saran
kekiklerden ve baygın kokulu adaçay-
Manastır Koyu'nda Günbatımı
larından söz edebilirdim.
Yaz akşamlannın sıcağında, gece-
nin geç saatlerinde Marmara köyünün
kıyı boyu uzanan koca çınariannın al-
tında koruk şerbeti içip, yalnız bu ada-
ya özgü böğürtlen, dağçileği dondur-
ması yalayıp balıkçılann bitip tüken-
mek bilmeyen palavralannı dinlemenin
keyfini okuyucuyla bölüşmeyi dene-
yebilirdim.
Limanda balıkçı motoru gözfeyen kı-
yı kedilerini tek tek anlatabilirdim.
Kışın ısıran, yazın yumuşacık öpen
rüzgârlanna uzun paragraflar ayırabi-
lir; keşişleme, yıldız, poyraz, karayel,
günbatısı, gündoğusu, kıble, lodos di-
ye başlayıp "rüzgârgülü"nür\ bütün
çocuklanndan ayn ayn söz edebilir-
dim.
Okuyucunun elinden tutup Ada'nın
kuzeyine, poyrazın kışkırttığı dalgala-
nn habire dövdüğü kıyılara götürebilir
ve orada taa eski Yunan'dan beri işle-
yen, antik çağın en büyük yontucusu
Phidiasm ellerinde ölümsüz heykel-
lere dönüşmüş mermerin çıktığı ocak-
lan gezdirebilirdim. Neredeyse iki bin
yıldır, teknelere yüklenirken denize dü-
şen mermerterden oluşmuş "Mermer
Koyu'nüa, dibi ak mermere kesmiş
bu masmavi koyda, mermer rengi kö-
pükler saçarak kulaç atmanın tadını
anlatabilirdim.
Yazıyı, "Bodrum'daki Türkiye" yeri-
ne, Marmara Adası'nı seçmiş "öteki
Türkiye"ri\n her kesiminden insanlan-
nın küçük öyküleri ile süsleyebilirdim.
Tuttuğu balığı ve aldığı rakıyı müş-
terisiyle bölüşen, müşteri olmayınca
hepsini kendi tüketen Remzi'nin ağ-
zından, dağın otlan ile denizin balıkla-
nnı buluşturan ince lezzetleri imbikle-
yip, duyulmadık bilinmedik balık ye-
mekleri anlatabilirdim. Okuyucuyu
Remzi'nin asma çardağının altında
"balık-salata-şarapian ibaret bir sof-
raya konuk edebilirdim.
Mestanağa Koyu ile Miskinler Koyu
arasındaki kayalıklar boyunca uzanan
midye tarlalarından, kocaman taş
midyeleri (taş midyesinin içinde kum
tanesi olmaz, lezzetine de doyum ol-
maz) çıkanp, hemen orada bir ateş ya-
kıp, ateşin üstüne bir teneke parçası,
onun da üstüne midyeleri yerieştirip
"en katkısız, en öoğal" bir deniz yeme-
ği ziyafeti bile çekebilirdim.
Bir tekneye atlayıp Çınarlı köyünde
künefe yemeye gidebilir; Topağaç ve
Gündoğdu, Asmalı köylerine uzanıp,
yol üstü ıssız koylarda sandaldan de-
nize atlamanın coşkusunu ve sevinci-
ni paylaşabilirdim.
Marmara Adası'na "borcumu" bir
"şükran yazısı" ile ödemeye çalışabi-
lirdim.
•••
Gel gör ki borç ödemeyi başka gün-
lere ertelemekten yanayım.
Gazete yazısı fılan da yazmak iste-
miyorum.
Manastır Koyu'nda bir akşamüstü,
o kıyı kahvesine oturup günbatımını..
"seyretmek" değil, "bakmak" hiç de-
ğil, "izleme"y\ de boşverin; Manastır
Koyu'nda günbatımını yaşamak isti-
yorum.
Çıplak ayaklanm kumlann üstünde,
kımıldamadan, konuşmadan, yüzler-
ceyıl önce aynı kumlann üstünde do-
laşan manastır rahiplerini, keşişleri fi-
lan bile düşlemeden, Manastır Ko-
yu'nda günbatımını yaşamak istiyo-
rum...
Okuyucuyla bugün ille bir duygu,
bir izlenim, bir etkileşim bölüşecek-
sem, Manastır Koyu'nda günbatımın-
da doganın inanılmaz dinginliğini, dal-
galann kumlarda yumuşacık gitgelini
ve ağustosboceklerinin, olmasalar bir
şeylerin eksik olacağı türkülerini
bölüşmek istiyorum.
Siz bu yazıyı okuyadurun; ben...
ÜĞÜPOLtTtKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Turku... ,
Ay ışığı lyonya denizinin lacivert sulanna düş-
tüğünde o hep Troya'nın yigit savaşçılannı düşü-
nürdü...
Karşıda Midilli Adası zaman zaman göz kırpar-
dı...
Helena, dağlann doruklannda gökyüzüyle bu-
luşurdu...
Eski bir şarkı çalardı, eski bir sevgili karşı kıyıda
saçlannı rüzgârda savururdu...
Hektor, Helena'yı düşündü... - '
Peki o saatlerde Paris neredeydi?
Ida Dağı'nın eteklerinde esen yeşil rüzgâr, ören
kıyılanna vuruyordu...
Hava serindi, üşüyordu. Gecenin karanlığı yü-
zünü yalıyordu...
Suyun ve ormanın uğultusu, onu bir başka ev-
rene taşıdı...
Yannis Ritsos'un dizelerinde ölü kentleri, derin
denizleri gördü, unutulmuş ormanların boğulmuş
gürültülerini duydu...
öğle üzeri topraksı uykunun yanı başında otu-
rup acıfı defneleri koklayan o değildi...
Son gölgelerdeki ıslak yaz, açık aydınlık ülke-
lerde kıyılara kırdığı nefesle oyalanıyordu...
Mario Luzi'nin alnındaki yorgun izler, hıçkınğı-
mızın boğazımızı duğümledıği hüznü giydirecek
yollarda kaybolmuştu...
Geceleri ayakucuna kıvnlıp bir yıldızı gözetleyen
o gölgeler, ilkyazda limon ağaçlannın arkasın-
daki dağ yollanna çıkardı...
Ay, onu hüzünle yanağından öptüğü an, ateşin
belirsiz aydınlığında şiire, aşka ve ölüme inanan-
lann direnciyle karşılaşırdı...
Hiçbirimiz yıldızlaria banşık olmadık, Miguel
Hernandez'in fışkıran denizi andıran türküsünü
dinlemedik...
"Su kenanna gideceğim sanlıp sana
Coşup taşacaksın su gibi, coşkuyla
Su kenannda öpüp koklamak isterim seni
Suyun köpüğü sana gülmeyı öğretmeli."
•••
Kimsenin dolaşmaya cesaret edemediği ge-
celerde, belirsiz bir gözyaşı rengi birikirdi Paris'in
üstüne. O ise sonsuz bir sessizliği düşünürdü, in-
cecik ve hınzır bir kızın kıskanç bakışlannda...
Troya erkekleri hiç yorulmaz, hiç usanmaz,
öpüşteri salariardı yıldızlara doğru...
Helena, dağ doruklannda gökyüzüyle buluşur-
du...
G. Ungaretti ay ışığını selamlar, derinleşen ya-
ralarda Rabindranath Tagore'nin "Sevgilim göz-
lerinı kaldır" seslenışıyle ırkılirdi:
"Gitme aşkım benim, bana sormadan/Bütün
gece uyanıktım, uykuyla ağıhaştı gözlerim şim-
di/Uyurken seni kaybetmekten korkuyorum/Git-
me aşkım bana sormadan."
Soluksuz öğle saatlerinde portakallaıia yase-
minler toplayan adam, bir yaz güneşine inat, ses-
ler seslenirdi o saatte.
Mınldanırdı, kimseler duymazdı:
"Dinledim binbir gecenin gözünde/Birgüvercin
gibi dinlemeye geldim kimsesiz bahçelerde...'
Eski bir şarkı çalardı, eski bir sevgili karşı kıyıda
saçlannı rüzgârda savururdu. Kıyı meyhaneleri bo-
şalır, o tek başına kalırdı. Kutupyıldızı tam o sı-
rada Midilli'nin üzerinde ışırdı...
Troya savaşçılan, yiğitler, Helena'nın özlemiyle
yanıptutuşuriardı...
Karşı kıyıdan bir ses yükselir, bilindik aşklan fı-
sıldardı. Konstantinos Kavafis ışıklı bir tütüncü
vitrininin önunde. sanki üstu kapalı birfaytonda ke-
nettenen elleri, buluşan dudaklan haber verirdi.
O ise dalgın ve düşünceliydi. Belki de bilinme-
yen bir ülkede yitik sevdalan arayan serseriydi...
• • •
Adam durmadan ıslık çalıyor dut ağacının altın-
da. Bir kadınsa onu izliyor uzaktan...
Adam diyor ki:
"Aşkından gayn bir okyanus yok!"
O saatlerde belki de Zeus, lo'yu kucaklıyor bir
beyaz kıvnmın kesiştiği noktada...
Urla Iskelesi'nde bir genç kadın, Necaf Cuma-
h'nın bir şiirini okuyor:
"Imbatla gelen
Yüzünü görmesem
Sesini duymasam • • -»
Yaölürsem"
lyonya sınlsıklam öpüşlerle buluşuyor...
Kadın denize doğru koşmayı düşünüyor...
Adam bu kez mızıka çalmaya başlıyor...
Kuşlar kanat çırpıyor üzerlerinde...
Birden yağmur yağmaya başlıyor...
Ne Zeus, ne lo, ne Helena, ne Paris var ortalık-
ta...
Midilli'nin ışıkian göz kırpıyor sadece!..
Urla Iskelesi'nden yankılanan ses, Çandariı üze-
rinde Foça'da, Siren kayaiıklanndan duyuluyor
"Gök gitti, sokak gitti, kimse kalmadı seninle!"
Gün ağanyor...
hikmetcetinkayam cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
y
^ kitap kulûbO
ÇAĞININ TANIĞI ÜÇ YAZAR
2 BASI
KVBİUTOUmVETMİKAT
SANCIU YI1UR KÜ$AT11JIIŞ
SOKAKLM
4 BASI
POSTÜNDA KURT
ZAJUAK SANA DA MUJTl KAN
2 BASI
DİN IARONUN0N KAZLARI
2 BASI
A$IK KADINUR SOKAĞI
2 BASI
SERİATMZAM
SEVDANIN ADRESİIELÜ DEĞİL
TÜRKİTE'NİN JEHAN JKGEHİ
fiÖZLERİN POYRAZ
Cumhuriyet Kitap Kulubû Çağ Pazartama A.Ş Tûrkocağı Cad.
No:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbul Tel- 514 01 96