25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU ÇEKÜL Vakfı Başkanvekili Mithat Kırayoğlu, Avrupalılann Türkiye'dekisentezi görmek istediğini söyledi 'Kentselkültür enönemlikozumuz' 'Kültür iç politika malzemesi yapıldı' - Birileri bu yanılgımn sürdürülmesini kendi çıkarlanna uygun mu gördüler? - Tabii. Kültürün iç politika malzemesi yapılırken duygusal sömürû aracı olarak da kullanıldığı çok uzun yıllar geçirdik. Bu, siyasal milliyetçilik ya da dinin siyasallaştınlması anlammdadır. Aydın kesimde de kültürün bir zenginlik olarak kullanılması çekingenliğini yarattı. Yani geçmişimizi ve kültürümüzü savunmak ve onu yaşatmak çabalan, o yanlış siyasal çizgiyle aynı noktaya düşüyormuş gibi kabul edildi. Bu kadar sahipsiz ve açıkta kalan bir kültür varlığının tek başına kendini koruyabilmesi o yıllarda mümkün olmadı. Kültür, o kültürün sahipleri tarafından korunur. Bir kültür sahipsiz kalınca ya da başka amaçlar için başkalan tarafından sahiplenilince kendini koruyamadı. Türkiye, kendi kültürüne yabaneılaşarak uzun ydlar ' -•• geçirdi. Bizim de kentlerimizde bu miras üzerinde kent kültürünü üretebilme şansımızı elimizden aldı. Her şeye yeniden başlama gereğini duyan, ama neye nereden başlayacağını bilmeyen bir kentîi tipolojisi ortaya çıkardı. Bir de bunların yüzde 50'sinin yeni kentli olduklannı da akıldan çıkarmamak lazım. Bunlar kent kültürünün zenginleşmesine katkıda bulunamadıklan gibi, tam tersine kent kültürünün kuşatılma aracı haline geldiler. 'Bursa'da sürdürülebilir kentlesme' - Peki, Bursaltlar bugün kentlerine nasıl yaklaşıyoıiar? - Bursahlar uzun yıllar sonra sahip olduklan bu kültürel mirasın önem ve değerini anladılar. Bunu kentleşmenin gelişmesinde kullanmaya karar verdiler. 1985'te başlayan bu çabalar tek yapı ölçeğinden doku korunmasına, çevre düzenlemeden sosyal etkinliklere kadar uzandı. Şimdiyse yeni Bursa'nın inşa edilmesi en temel girdi olarak değerlendiriliyor. 2020 yıluıda Bursa'nın nasıl bir kent olması gerektiğini tanımlayan bir plan da yapıldı. Bu plan iki temel ilkeden hareket ediyor. Bunlar koruma ve gelişme ilkeleri. Biz buna "sürdürülebilir kentteştne" diyoruz. Yani korumayı asla ihmal etmeden gelişmeyi onun izin verdiği ölçülerde gerçekleştiren çağdaş bir yaklaşım. LEYLA TAVŞANOĞLU Türk insanı onlarcayıl kültür mirasını ve kentsel kültûrüyok varsayıp kentlerini beton yığınına çevirdi. Ama ne zaman ki gözlerinin önündekiperde kalkıp sağım solunu görmeye başladı; yaşadığı çevrenin çirkinliğini, kültür talanımn nelereyol açtığınıfark etti. Tamamım bozmayı başaramadığı kentlerinde kolları sıvadı. Tarihini, kültürünüyeniden koruma altına alma savaşımına girişti. Bu amaçla da Tarihi PORTRE/ MİTHAT KIRAYOĞLU 1951, Bursa doğumlu. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimaıiık Bölümü'nde yükseköğrenimini tamamladu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Damşmanu Aynca ÇEKÜL Vakfı Başkan VekUi Kentler Birliği 'ni kurdu. Bu işin başım çeken de bir zamanların Yeşil Bursa'sı oldu. 2020yılında Bursa özelinde kentin nasıl olması gerektiğinin planı bile yapıldı. Çalışmalara öncülük edenlerden Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Danışmam ve ÇEKÜL Vakfı Başkan Vekili Mithat Kırayoğlu ile kentsel kültür ve sürdürülebilir kentleşmeyi konuştuk. - Türkiye, AB üyeliği adaylık sürecini yaşarken hep ekonomik konular ve insan haklan, temelde de siyasal tartışmalar gündeme geliyor. Oysa AB ülkelerinde çok güçlü, kentsel demokrasi ve yönetim kültürü var. Sizce Türkiye'de bu kültür neden önemsenmiyor? - AB adaylık sürecinde en önemli kozumuz, kentsel kültür mirasına sahip çıkmak olmalıdır. Türkiye bir kültürler coğrafyası üzerinde oturuyor. Avrupa ülkelerinin toplamında Türkiye'deki zengin kültür mozaiği yok. Yüzyıllarca farklı kültürlerin üst üste ve yan yana, farklı dinlerin. inançlann da aynı şekilde bu coğrafyada banş içinde yaşamış olmalan. demokrasi ve kent kültüründe bulunması gereken çok önemli bir geleneğimizi ve mırasımızı oluşturuyor. Ne yazık ki biz bu kültürü derleyemedik ve bunu geleceğimiz için geçmişten taşıdığımız bir hazine haline getiremedik. Ekonomide bazı değişiklikler yapılabilir. Bu konuda Türkiye'nin belli bir noktaya kadar gidebılme şansı var. İnsan haklan ve demokrasi konusunda birtakım reformlar yapması gerekiyor. Bu konuda da mutlaka önemli adımlar atılacak, diye umuyoruz. Ama esas olarak Avrupalılan şaşırtan ve Türkiye'ye ilgiyle bakmalanna neden olan zenginliğimiz, bence kültür varlığımızda yatıyor. îşte biz bunun farkmda değiliz. Birtakım çalışmalar, kültür varhğmın zenginliğini koruyarak ve yaşatarak dünya kültür mirasının bir parçası haline getirmek olmalı. Bızim çabalanmız da bu kültürü Türkiye ölçeğinde derlemek... ' ', ' • ' ' ' ' • - Bursa özelinde, sizin Avrupa Konseyi ve AB kent • 1 '"- r politikaları konusunda hazırlıklarımz var. Bu hazırltklar ne zaman başladı? Son durum nedir ve neden Bursa? - 1999 ve 2000 yılı Avrupa'da geniş çaplı ve uzun süreli etkinliklerle kutlanıyor. Bu etkinlıklenn toplamının ismi "Avnıpa Bir Ortak Miras". Üstelik 1975'tebaşlatılan Avrupa Miras Yıh'nın da bu yıl 25. yılı; Avrupa Konseyi'ninde 50. yıldönümüne denk geldiği için özel bir önem veriliyor. Burada üzerinde durulan konu, Avrupa'nuı ortak kültürü ve bu kültürü oluşturan çeşitliliğin güzelliği. Avrupalılar, farklı Avrupa ülkelerindeki kültürün bir sentezini görmek istiyorlar. Bu eski değil, bir hayli yeni bir görüş. Avrupa Konseyi üyesi, AB aday üyesi olduğumuz ve Avrupa Miras Yılı'na da 1975'ten bu yana katıldığımız için davet edildik. 30'a yakın proje Proje başlıklan var. Bunlara Türkiye projeler önerdi. Şimdi Türkiye 30'a yakın projeyle bu kampanyaya katılıyor. Bu projeler Avrupalılan da gerçekten şaşırtacak çeşitlilikte ve zenginlikte. Bu projelerden bir tanesi "2000 Yıhnda Avrupa Tarihi Kentler Birhginin Kurulması". Türkiye buna davet edildi. Ama henüz Türkiye Tarihi Kentler Birliği olmadığı için Bursa kenti Kültür Bakanlığı'nca gözlemci olarak bu toplantıya katılmak üzere görevlendirildi. 7-8 Ekim 1999'da Strasbourg'da yapılan toplantıya Bursa Büyükşehir Belediyesi bir temsilciyle katıldı. Nedenine gelince... Bursa. tarihi ve kültürel ' ' zenginliklerimizin çok yoğun oldugu bir kentimiz. Kentsel yagmalanma döneminde bu tarihi kent yağmadan fazlasıyla etkilendi. - Yeşil Bursa kaldı mı? - Yeşil Bursa, kaçak inşaatlar, gecekondular tarafından kuşatıldı. Tarihi kent dokumuz. kentsel yenileme denilen yaklaşımla tahrip edildi. Buna rağmen Osmanlı'nın kendi mimarisini yarattığı bir kent olarak Bursa, tarihimizde çok önemli bir yere sahip. Osmanlı mimansi burada ortaya çıkmış, daha sonraki klasik dönemine tstanbul'da geçmiş. Altı padişahuı külliyeleri ve onun etrafinda öriilen kentsel SlT dokusu Bursa'yı Anadolu kentlesme tarihinde yeri olan bir kent haline getirdi. Bütün bu yağmalanmaya, parçalanmaya, bozuhnaya rağmen, bu özellikler Bursa'da yer yer yaşayarak 1980'li yıllara kadar geldi. O yıllardan başlayan, Bursa'da "Kentsel Yeniden Doğuş" hareketi var. Bu. 1985'te doruğuna çıktı. Buna neden olan da "Tarih İçinde Bursa Etkinlikleri'Vdı. Îşte, bu çabalar tarihi kent Bursa'yı yeniden, kopuk kopuk kent içinde dağılmış olan kültürel miraslan bir araya getirme başansına ulaştırdı. Külliyeler çevresindeki düzenlemeler, çevre düzenlemeleri, kale-sokak gibi doku onanmı örnekleri ve yeniden tarihe, kültüre, doğaya duyarlı yaklaşım anlayışı sonucunda, 1990 yıluıda Europa Nostra ödülünü aldüc. Bursa 1991 'de de Avrupa Şehri oldu. Bu, Bursa için bir onurdu. Dolayısıyla da Bursa bu onura uygun davranma gayretlerini gösterdi. Yıllar önce de İstanbul. Avrupa Şehri olmuştu. Bursa, böyle bir sorumluluk bilinciyle davrandığı, tarihi çevreye duyarlı yaklaşımlan o yıllardan bu yana en fazla sergileyen, en örgütlü, en hazır kent konumunda oldugu için Kültür Bakanlığı Strasbourg toplantısına Bursa'nın katılmasını istedi. O toplantıda Türkiye'nin Tarihi Kentler Birliği'ne katılması ve Avrupa Kentler Birliği'ne üye olması istendi. Strasbourg toplantısından sonra bu çalışmalara ÇEKÜL Vakfı da katkıda bulunuyor. Türkiye Tarihi Kentler Birlığı'nin gerekli hazırlık çalışmalan, Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin öncülüğünde, Içişlen ve Kültür bakanlıklannın katkılanyla son aşamasına geldi. . , •• 22-23 Temmuz günlen Bursa'da yapılacak kuruluş toplantısına davet edilecek 100'e yakın tarihi kent var. Bu kentler ilk kez bir araya gelerek Türkiye Tarihi Kentler Birliği'ni oluşturacaklar. Böylece Türkiye'dekı tarihi kentler arasında bir dayanışma, yardımlaşma yaratılacak. Teknik kadrolann değiştirilmesi ve çalışmalann zenginleştirilmesi konusunda bir birlik oluşturacaklar. Aynı zamanda bu birlik sayesinde kültürel değerlerimizin evrensel platformlara taşınması sağlanacak. Bu, hem kentlesme kültürünün gelişmesi hem de AB'ye uyum konusunda avantajlanmızı kullanmamızda önemli bir misyon üstlenecek. olmayan kent yok' • » - > * . , - Tarihi Kentler Birliği toplantısına hangi kentler davet ediliyor? - Işın en kritik ve zor noktası bu. Çünkü bu kadar zengin bir tarihe ve kültürel birikime sahip olan bu coğrafyada tarihi olmayan kent yok gibi. ;> i " Hangi kentlerin bu birliğe davet edilmesi gerektiği konusunda bazı kriterler belirledik. Her şeyden önce tarihi kent üzerinde oturduğunun farkmda olan ve bu kültürel mirası koruma niyetini göstermiş, bu konuda projeler geliştirmiş ve korumuş olan kentler bu kriterler çerçevesine giriyor. Tarihi. kültürel zenginliklerinin farkında olmayan duyarsız kentlerimiz de var. - Örneğin? ' '_ - Kötü örnek vermek istemiyorum. Ama bunlann çok,,; sayıda olduklannı söyleyebiliriz. 'istanbul'da her çestt İnsan var - İstanbul, hangi kriterlere giriyor? - İstanbul'da her çeşit insan var. Tarihi çevreye duyarlı çok sayıda sivıl toplum kuruluşu, birey iyi ki var. Bunlar sayesinde rant kentleşmesini önleyecek baskı gruplan istanbul'da oluşuyor. Ama bu duyarlı baskı gruplannın oluşmadığı ve SİT'i, kentsel gelişmeye engel sanan çok sayıda taşra kentimiz kendi değerlerini bilemediler. Ama Istanbul'daki duyarlı bireyler ve baskı gruplarmın gücü de Istanbul'un kuşatılması ve yağmalanmasını önleyemedi. Tarihi kent seçiminde biz, "Önce duyartahk ve niyet" dedik. Yerleşme dokusunun önemli bir kısmı kentsel SlT olarak tescil edilmış, güçlü ve anıtsal yapılanyla tanuıan, tarihi çevre korumasmda yerel yönetim politikalarına önem ve ağırlık veren kentlerimiz, bir ya da birkaç kentle üst üste ya da iç içe yaşayan kentlerimiz var. Temmuzda Içişleri Bakanı Sadettin Tantan ve büyük olasılıkla Kültür Bakanı tstemihan Talay'ın katılımıyla 100'e yakm tarihi kent temsilcisi Bursa Tayyare Kültür Merkezi'nde bir araya geldiler ve birlikteliğin temelini attılar. Sonra da bu birlik çalışmalanna başlayacak. Aynı tarihlerde Bursa'da başka önemli bir toplantı daha vardı. Valiliklerdeki kültürel mirasın korunmasına yönelik bölge valileri toplantılan yapıldı. Bunlardan ilki 3-4 Haziran'da Kastamonu'da gerçekleştirilmişti. - "Demokrasinin beşiğiyerelyönetimlerdir" cümlesiBatt kaynaklı bir kavram. Türkiye 'de ise yerel demokrasi sadece kent topraklan üzerindeki kullanım hakktmn özgürlüğü olarak algûantyor. Sizce Avrupa 'daki demokrasüerde bu var mı? - Avrupa'da Fransız Devrimi'nden sonra ve Aydınlanma Çağı'nın etkisiyle demokrasi, kentlesme, bireyin güçlenmesı çağlan çok verimli bir şekilde ve bedeli ödenerek yaşandı. O yıllarda uzun bir birikimle kentlerde demokrasi gelişti. Kapitalizmin gelişmesine tepki olarak sosyalizmin kentlerde gelişiminde ifade bulması, kent demokrasısinüı bir tartışma ortamı haline gelmesi, demokrasiye ilişkin tüm deneylerin kentlerde yapıbnasuıa olanak sağladı. Oysa o yıllarda Türkiye, koyu merkeziyetçi bir imparatorluk sistemiyle yönetiliyordu. Anadolu'nun tümüyle ihmal edildiği yıllardı. Anadolu'da hiçbir kentin, hatta Bursa'nuı bile bir merkez olması istenmeyen, kentsel dınamiklen oluşturacak kültür, sanat, bilim gibi tüm üretici güçlerin merkeze çekildiği o dönem yaşandı. Türkiye, kent demokrasisini bu nedenle yaşayamadı. Ama gecikmiş bir şekilde Cumhuriyet'le birlikte bu, Türkiye'ye geldi. Fakat o dönem de ülkemizin ihtiyacı olan uzunlukta sürmedi. 1950'den sonra Türkiye daha kendi cumhuriyet kültürünü tam olarak oluşturamamışken dış kültürlerin olumsuz etkilerine açıldı. Ne cumhuriyet kültürünü tam olarak oturtabılmış, ne Osmanlı kültürünü tam anlayan, onun değerlerini taşıyan ne de onun kurumlannı gereğince tasfiye edebildığı bir noktada bütün rüzgârlara açık olarak yakalandı. Türkiye toplumu o noktada övünme edebiyatı ve aşağılık kompleksi arasında çok bocaladı. Dolayısıyla da son derece değerli olan kültür mirasının farkına varamadı; ona sevgiyle yaklaşamadı. Her şeym Batılılaşması anlamında görüldüğü taklitçilik döneminde kültür mirasına sahip çıkmak zaman zaman gericilik gibi anlaşıldı. Böylece, geleceğimizi kuracağımız esas kaynak, yani geçmişimizdeki zenginlik, sahipsiz kaldı. Hatta o konularda duyarsız olan kişiler tarafından siyasal anlamda sahiplenildi. Yani bu sahiplenme etnik milliyetçilik ve radikal dincilık anlamında yapıldı. Bu, yine Türkiye'nin bir talihsızlığiydi. Günümüzün kent kültürünü yaratacak bütün değerler geçmişimiz ve geleceğimizde vardır. - Avrupa ülkeleri tarihi kent dokusunun korunmasına çok özel önem veriyorlar. O ülkelerde ortaçağ semtleri bile koruma altına alınmıs durumda. Sizin de dediğiniz gibi Türkiye 'de ise tarihi dokuyu yıkıpyerine apartman yapmak, Batılı olmak olarak alındu Bu bir yanılgı mı, yoksa yandtma mıydı? - Esas olarak bu çok büyük bir yanılgı. Her şeyden önce sorumluluğu kendımızde ararnamız gerekiyor. Biraz önce bunun altında açıklamaya çalıştığım sebepler vardı. Bir de Avrupalılann 300 yıllık süreçte gerçekleştirdiklerini Cumhuriyetçilenn Türkıye'de çok kısa sürede gerçekleştirme ihtirası ve heyecanı. kültür geçişliliğinde birtakım şoklara da neden oldu. Bir devrim kendi kültürünü oluştururken, bir öncekı kültüre, yani Osmanlı'ya karşı birtakun önlemler almak zorundaydı. Bunlar bir geçiş süreci önlemleri gibi görülmedi. Bazı çevrelerce bu önlemler sonsuza kadar korunmak istendi. tlhan Selçuk'un benzetmesiyle o zaman "Gardrop Atatürkçülüğü'" ortaya çıktı. Bunun da olumsuz etkisi oldu. Çünkü Osmanlı'ya ait her şeye olumsuz gözle bakma alışkanhğı, aydın olmanın önkoşulu gibi görüldü. Oysa şu anda toplumumuzun içinde yaşayan hem fiziksel, hem geleneksel birtakım değerler var. Tabii ki tasfiye edilmesi gereken ve edilmiş olan birtakım kurumlar ve inançlar bulunuyor. Onlann tasfiye edümeyenlerini geleceğe taşımak gerekiyor. Avrupa'mn farkı Avrupa bizden çok farklı. Çünkü kentlerini koruma konusunda her kentlinin kentte emeği ohna sürecini yaşadılar. tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da yıkılan kentlerini aynen inşa ettiler. Yeni kentlerini de tarihi kentin uzağında, kentlesme planlama ilkelerine göre inşa ettiler. Bugün, orada da yaşanan bir yanılgıdan geriye dönmeye başladılar. ; » * , *" - Neydi o yanılgı? - Avrupa ülkelerinde önce herkes tarihi kentleri terk etti, yeni yerleşme bölgelerine gitti. Ama orada mutlu olamadıklan için restore ettilderi ve içini yeni bir yaşam biçimiyle doldurduklan tarihi kentlerine yeniden dönüyorlar. Onlar kentlerini o kadar çok seviyorlar ki tarihi kent merkezlerinde çok sevdikleri başka bir şeyden, otomobilden vazgeçtüer. Tarihi kentlerde çok geniş yaya alanlan. tramvay, metro gibi kitle taşuna araçlan, hatta bisiklet bulunuyor. Kültürü paylaştıklan verimli mekânlar olarak tarihi kent merkezlerini değerlendiriyorlar. Ne yazık ki biz başta İstanbul olmak üzere, Bursa'da, öbür tarihi kentlerimizde o zengin alanlanmızı tahrip ettik, kuşattık, onlann kentin yeni dev ölçekleri arasında kaybolup gitmelerine neden olduk. Dolayısıyla, kent kültürünü üretmek için gerekli iç ve dış mekânlar konusunda da şu anda verimsiz bir ortamdayız. Ancak bu bizi mutsuzluğa sevk etmemeli. Çünkü esas olarak sahip olduğumuz kültürel miras çok zengin. Bu tarihi mirasın restore edilerek korunması için yeni bilinç oluşturulması, sonra da buna kaynak aynlması gerekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle