Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2000 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
ÇEKÜL Vakfı Başkanvekili Mithat Kırayoğlu, Avrupalılann Türkiye'dekisentezi görmek istediğini söyledi
'Kentselkültür enönemlikozumuz'
'Kültür iç
politika
malzemesi
yapıldı'
- Birileri bu yanılgımn
sürdürülmesini kendi
çıkarlanna uygun mu
gördüler?
- Tabii. Kültürün iç politika
malzemesi yapılırken duygusal
sömürû aracı olarak da
kullanıldığı çok uzun yıllar
geçirdik. Bu, siyasal
milliyetçilik ya da dinin
siyasallaştınlması
anlammdadır.
Aydın kesimde de kültürün
bir zenginlik olarak
kullanılması çekingenliğini
yarattı. Yani geçmişimizi ve
kültürümüzü savunmak
ve onu yaşatmak çabalan,
o yanlış siyasal çizgiyle aynı
noktaya düşüyormuş
gibi kabul edildi. Bu kadar
sahipsiz ve açıkta kalan bir
kültür varlığının tek
başına kendini koruyabilmesi
o yıllarda mümkün
olmadı. Kültür, o kültürün
sahipleri tarafından korunur.
Bir kültür sahipsiz kalınca ya
da başka amaçlar için başkalan
tarafından sahiplenilince
kendini koruyamadı.
Türkiye, kendi kültürüne
yabaneılaşarak uzun ydlar ' -••
geçirdi. Bizim de kentlerimizde
bu miras üzerinde kent
kültürünü üretebilme şansımızı
elimizden aldı. Her şeye
yeniden başlama gereğini
duyan, ama neye nereden
başlayacağını bilmeyen bir
kentîi tipolojisi ortaya
çıkardı. Bir de bunların
yüzde 50'sinin yeni kentli
olduklannı da akıldan
çıkarmamak lazım. Bunlar kent
kültürünün zenginleşmesine
katkıda bulunamadıklan gibi,
tam tersine kent kültürünün
kuşatılma aracı haline geldiler.
'Bursa'da
sürdürülebilir
kentlesme'
- Peki, Bursaltlar bugün
kentlerine nasıl yaklaşıyoıiar?
- Bursahlar uzun yıllar
sonra sahip olduklan bu
kültürel mirasın önem ve
değerini anladılar. Bunu
kentleşmenin gelişmesinde
kullanmaya karar verdiler.
1985'te başlayan bu çabalar tek
yapı ölçeğinden doku
korunmasına, çevre
düzenlemeden sosyal
etkinliklere kadar uzandı.
Şimdiyse yeni Bursa'nın inşa
edilmesi en temel girdi olarak
değerlendiriliyor.
2020 yıluıda Bursa'nın
nasıl bir kent olması gerektiğini
tanımlayan bir plan da yapıldı.
Bu plan iki temel ilkeden
hareket ediyor.
Bunlar koruma ve gelişme
ilkeleri. Biz buna
"sürdürülebilir kentteştne"
diyoruz. Yani korumayı asla
ihmal etmeden gelişmeyi onun
izin verdiği ölçülerde
gerçekleştiren çağdaş bir
yaklaşım.
LEYLA TAVŞANOĞLU Türk insanı onlarcayıl kültür mirasını ve kentsel kültûrüyok
varsayıp kentlerini beton yığınına çevirdi. Ama ne zaman ki
gözlerinin önündekiperde kalkıp sağım solunu görmeye başladı; yaşadığı çevrenin çirkinliğini,
kültür talanımn nelereyol açtığınıfark etti. Tamamım bozmayı başaramadığı kentlerinde kolları
sıvadı. Tarihini, kültürünüyeniden koruma altına alma savaşımına girişti. Bu amaçla da Tarihi
PORTRE/
MİTHAT KIRAYOĞLU
1951, Bursa doğumlu.
İstanbul Teknik Üniversitesi
Mimaıiık Bölümü'nde
yükseköğrenimini
tamamladu Bursa
Büyükşehir Belediye
Başkanı Damşmanu Aynca
ÇEKÜL Vakfı Başkan VekUi
Kentler Birliği 'ni kurdu. Bu
işin başım çeken de bir
zamanların Yeşil Bursa'sı
oldu. 2020yılında Bursa
özelinde kentin nasıl olması
gerektiğinin planı bile
yapıldı. Çalışmalara öncülük
edenlerden Bursa Büyükşehir
Belediye Başkanı Danışmam
ve ÇEKÜL Vakfı Başkan
Vekili Mithat Kırayoğlu ile
kentsel kültür ve
sürdürülebilir kentleşmeyi
konuştuk.
- Türkiye, AB üyeliği adaylık sürecini yaşarken hep
ekonomik konular ve insan haklan, temelde de siyasal
tartışmalar gündeme geliyor. Oysa AB ülkelerinde çok
güçlü, kentsel demokrasi ve yönetim kültürü var. Sizce
Türkiye'de bu kültür neden önemsenmiyor?
- AB adaylık sürecinde en önemli kozumuz, kentsel kültür
mirasına sahip çıkmak olmalıdır. Türkiye bir kültürler
coğrafyası üzerinde oturuyor. Avrupa ülkelerinin
toplamında Türkiye'deki zengin kültür mozaiği yok.
Yüzyıllarca farklı kültürlerin üst üste ve yan yana, farklı
dinlerin. inançlann da aynı şekilde bu coğrafyada banş
içinde yaşamış olmalan. demokrasi ve kent kültüründe
bulunması gereken çok önemli bir geleneğimizi ve
mırasımızı oluşturuyor.
Ne yazık ki biz bu kültürü derleyemedik ve bunu
geleceğimiz için geçmişten taşıdığımız bir hazine haline
getiremedik. Ekonomide bazı değişiklikler yapılabilir. Bu
konuda Türkiye'nin belli bir noktaya kadar gidebılme şansı
var. İnsan haklan ve demokrasi konusunda birtakım
reformlar yapması gerekiyor. Bu konuda da mutlaka
önemli adımlar atılacak, diye umuyoruz.
Ama esas olarak Avrupalılan şaşırtan ve Türkiye'ye ilgiyle
bakmalanna neden olan zenginliğimiz, bence kültür
varlığımızda yatıyor. îşte biz bunun farkmda değiliz.
Birtakım çalışmalar, kültür varhğmın zenginliğini
koruyarak ve yaşatarak dünya kültür mirasının bir parçası
haline getirmek olmalı. Bızim çabalanmız da bu kültürü
Türkiye ölçeğinde derlemek...
' ', ' • ' ' ' ' •
- Bursa özelinde, sizin Avrupa Konseyi ve AB kent •
1
'"-
r
politikaları konusunda hazırlıklarımz var. Bu hazırltklar
ne zaman başladı? Son durum nedir ve neden Bursa?
- 1999 ve 2000 yılı Avrupa'da geniş çaplı ve uzun süreli
etkinliklerle kutlanıyor. Bu etkinlıklenn toplamının ismi
"Avnıpa Bir Ortak Miras".
Üstelik 1975'tebaşlatılan
Avrupa Miras Yıh'nın da bu
yıl 25. yılı; Avrupa
Konseyi'ninde 50.
yıldönümüne denk geldiği
için özel bir önem veriliyor.
Burada üzerinde durulan
konu, Avrupa'nuı ortak
kültürü ve bu kültürü
oluşturan çeşitliliğin
güzelliği. Avrupalılar, farklı
Avrupa ülkelerindeki kültürün
bir sentezini görmek
istiyorlar. Bu eski değil, bir
hayli yeni bir görüş. Avrupa
Konseyi üyesi, AB aday üyesi
olduğumuz ve Avrupa Miras
Yılı'na da 1975'ten bu yana
katıldığımız için davet
edildik.
30'a yakın proje
Proje başlıklan var. Bunlara
Türkiye projeler önerdi.
Şimdi Türkiye 30'a yakın
projeyle bu kampanyaya katılıyor. Bu projeler Avrupalılan
da gerçekten şaşırtacak çeşitlilikte ve zenginlikte. Bu
projelerden bir tanesi "2000 Yıhnda Avrupa Tarihi Kentler
Birhginin Kurulması". Türkiye buna davet edildi. Ama
henüz Türkiye Tarihi Kentler Birliği olmadığı için Bursa
kenti Kültür Bakanlığı'nca gözlemci olarak bu toplantıya
katılmak üzere görevlendirildi.
7-8 Ekim 1999'da Strasbourg'da yapılan toplantıya Bursa
Büyükşehir Belediyesi bir temsilciyle katıldı.
Nedenine gelince... Bursa. tarihi ve kültürel ' '
zenginliklerimizin çok yoğun oldugu bir kentimiz. Kentsel
yagmalanma döneminde bu tarihi kent yağmadan fazlasıyla
etkilendi.
- Yeşil Bursa kaldı mı?
- Yeşil Bursa, kaçak inşaatlar, gecekondular tarafından
kuşatıldı. Tarihi kent dokumuz. kentsel yenileme denilen
yaklaşımla tahrip edildi. Buna rağmen Osmanlı'nın kendi
mimarisini yarattığı bir kent olarak Bursa, tarihimizde çok
önemli bir yere sahip. Osmanlı mimansi burada ortaya
çıkmış, daha sonraki klasik dönemine tstanbul'da geçmiş.
Altı padişahuı külliyeleri ve onun etrafinda öriilen kentsel
SlT dokusu Bursa'yı Anadolu kentlesme tarihinde yeri olan
bir kent haline getirdi.
Bütün bu yağmalanmaya, parçalanmaya, bozuhnaya
rağmen, bu özellikler Bursa'da yer yer yaşayarak 1980'li
yıllara kadar geldi. O yıllardan başlayan, Bursa'da "Kentsel
Yeniden Doğuş" hareketi var. Bu. 1985'te doruğuna çıktı.
Buna neden olan da "Tarih İçinde Bursa Etkinlikleri'Vdı.
Îşte, bu çabalar tarihi kent Bursa'yı yeniden, kopuk kopuk
kent içinde dağılmış olan kültürel miraslan bir araya
getirme başansına ulaştırdı. Külliyeler çevresindeki
düzenlemeler, çevre düzenlemeleri, kale-sokak gibi doku
onanmı örnekleri ve yeniden tarihe, kültüre, doğaya duyarlı
yaklaşım anlayışı sonucunda, 1990 yıluıda Europa Nostra
ödülünü aldüc. Bursa 1991 'de de Avrupa Şehri oldu. Bu,
Bursa için bir onurdu. Dolayısıyla da Bursa bu onura
uygun davranma gayretlerini gösterdi.
Yıllar önce de İstanbul. Avrupa Şehri olmuştu. Bursa,
böyle bir sorumluluk bilinciyle davrandığı, tarihi çevreye
duyarlı yaklaşımlan o yıllardan bu yana en fazla
sergileyen, en örgütlü, en hazır kent konumunda oldugu
için Kültür Bakanlığı Strasbourg toplantısına Bursa'nın
katılmasını istedi.
O toplantıda Türkiye'nin Tarihi Kentler Birliği'ne katılması
ve Avrupa Kentler Birliği'ne üye olması istendi. Strasbourg
toplantısından sonra bu çalışmalara ÇEKÜL Vakfı da
katkıda bulunuyor. Türkiye Tarihi Kentler Birlığı'nin
gerekli hazırlık çalışmalan, Bursa Büyükşehir
Belediyesi'nin öncülüğünde, Içişlen ve Kültür
bakanlıklannın katkılanyla son aşamasına geldi. . , ••
22-23 Temmuz günlen Bursa'da yapılacak kuruluş
toplantısına davet edilecek 100'e yakın tarihi kent var. Bu
kentler ilk kez bir araya gelerek Türkiye Tarihi Kentler
Birliği'ni oluşturacaklar. Böylece Türkiye'dekı tarihi
kentler arasında bir dayanışma, yardımlaşma yaratılacak.
Teknik kadrolann değiştirilmesi ve çalışmalann
zenginleştirilmesi konusunda bir birlik oluşturacaklar. Aynı
zamanda bu birlik sayesinde kültürel değerlerimizin
evrensel platformlara taşınması sağlanacak. Bu, hem
kentlesme kültürünün gelişmesi hem de AB'ye uyum
konusunda avantajlanmızı kullanmamızda önemli bir
misyon üstlenecek.
olmayan kent yok' • » - > * . ,
- Tarihi Kentler Birliği toplantısına hangi kentler davet
ediliyor?
- Işın en kritik ve zor noktası bu. Çünkü bu kadar zengin
bir tarihe ve kültürel birikime sahip olan bu coğrafyada
tarihi olmayan kent yok gibi. ;> i "
Hangi kentlerin bu birliğe davet edilmesi gerektiği
konusunda bazı kriterler belirledik. Her şeyden önce tarihi
kent üzerinde oturduğunun farkmda olan ve bu kültürel
mirası koruma niyetini göstermiş, bu konuda projeler
geliştirmiş ve korumuş olan kentler bu kriterler çerçevesine
giriyor. Tarihi. kültürel zenginliklerinin farkında olmayan
duyarsız kentlerimiz de var.
- Örneğin? ' '_
- Kötü örnek vermek istemiyorum. Ama bunlann çok,,;
sayıda olduklannı söyleyebiliriz.
'istanbul'da her çestt İnsan var
- İstanbul, hangi kriterlere giriyor?
- İstanbul'da her çeşit insan var. Tarihi çevreye duyarlı çok
sayıda sivıl toplum kuruluşu, birey iyi ki var. Bunlar
sayesinde rant kentleşmesini önleyecek baskı gruplan
istanbul'da oluşuyor. Ama bu duyarlı baskı gruplannın
oluşmadığı ve SİT'i, kentsel gelişmeye engel sanan çok
sayıda taşra kentimiz kendi değerlerini bilemediler.
Ama Istanbul'daki duyarlı bireyler ve baskı gruplarmın
gücü de Istanbul'un kuşatılması ve yağmalanmasını
önleyemedi. Tarihi kent seçiminde biz, "Önce duyartahk ve
niyet" dedik. Yerleşme dokusunun önemli bir kısmı kentsel
SlT olarak tescil edilmış, güçlü ve anıtsal yapılanyla
tanuıan, tarihi çevre korumasmda yerel yönetim
politikalarına önem ve ağırlık veren kentlerimiz, bir ya da
birkaç kentle üst üste ya da iç içe yaşayan kentlerimiz var.
Temmuzda Içişleri Bakanı Sadettin Tantan ve büyük
olasılıkla Kültür Bakanı tstemihan Talay'ın katılımıyla
100'e yakm tarihi kent temsilcisi Bursa Tayyare Kültür
Merkezi'nde bir araya geldiler ve birlikteliğin temelini
attılar. Sonra da bu birlik çalışmalanna başlayacak.
Aynı tarihlerde Bursa'da başka önemli bir toplantı daha
vardı. Valiliklerdeki kültürel mirasın korunmasına yönelik
bölge valileri toplantılan yapıldı. Bunlardan ilki 3-4
Haziran'da Kastamonu'da gerçekleştirilmişti.
- "Demokrasinin beşiğiyerelyönetimlerdir" cümlesiBatt
kaynaklı bir kavram. Türkiye 'de ise yerel demokrasi
sadece kent topraklan üzerindeki kullanım hakktmn
özgürlüğü olarak algûantyor. Sizce Avrupa 'daki
demokrasüerde bu var mı?
- Avrupa'da Fransız Devrimi'nden sonra ve Aydınlanma
Çağı'nın etkisiyle demokrasi, kentlesme, bireyin
güçlenmesı çağlan çok verimli bir şekilde ve bedeli
ödenerek yaşandı. O yıllarda uzun bir birikimle kentlerde
demokrasi gelişti. Kapitalizmin gelişmesine tepki olarak
sosyalizmin kentlerde gelişiminde ifade bulması, kent
demokrasısinüı bir tartışma ortamı haline gelmesi,
demokrasiye ilişkin tüm deneylerin kentlerde yapıbnasuıa
olanak sağladı.
Oysa o yıllarda Türkiye, koyu merkeziyetçi bir
imparatorluk sistemiyle yönetiliyordu. Anadolu'nun
tümüyle ihmal edildiği yıllardı. Anadolu'da hiçbir kentin,
hatta Bursa'nuı bile bir merkez olması istenmeyen, kentsel
dınamiklen oluşturacak kültür, sanat, bilim gibi tüm üretici
güçlerin merkeze çekildiği o dönem yaşandı.
Türkiye, kent demokrasisini bu nedenle yaşayamadı. Ama
gecikmiş bir şekilde Cumhuriyet'le birlikte bu, Türkiye'ye
geldi. Fakat o dönem de ülkemizin ihtiyacı olan uzunlukta
sürmedi. 1950'den sonra Türkiye daha kendi cumhuriyet
kültürünü tam olarak oluşturamamışken dış kültürlerin
olumsuz etkilerine açıldı. Ne cumhuriyet kültürünü tam
olarak oturtabılmış, ne Osmanlı kültürünü tam anlayan,
onun değerlerini taşıyan ne de onun kurumlannı gereğince
tasfiye edebildığı bir noktada bütün rüzgârlara açık olarak
yakalandı.
Türkiye toplumu o noktada övünme edebiyatı ve aşağılık
kompleksi arasında çok bocaladı. Dolayısıyla da son derece
değerli olan kültür mirasının farkına varamadı; ona
sevgiyle yaklaşamadı. Her şeym Batılılaşması anlamında
görüldüğü taklitçilik döneminde kültür mirasına sahip
çıkmak zaman zaman gericilik gibi anlaşıldı.
Böylece, geleceğimizi kuracağımız esas kaynak, yani
geçmişimizdeki zenginlik, sahipsiz kaldı. Hatta o
konularda duyarsız olan kişiler tarafından siyasal anlamda
sahiplenildi. Yani bu sahiplenme etnik milliyetçilik ve
radikal dincilık anlamında yapıldı. Bu, yine Türkiye'nin bir
talihsızlığiydi.
Günümüzün kent kültürünü yaratacak bütün değerler
geçmişimiz ve geleceğimizde vardır.
- Avrupa ülkeleri tarihi kent dokusunun korunmasına çok
özel önem veriyorlar. O ülkelerde ortaçağ semtleri bile
koruma altına alınmıs durumda. Sizin de dediğiniz gibi
Türkiye 'de ise tarihi dokuyu yıkıpyerine apartman
yapmak, Batılı olmak olarak alındu Bu bir yanılgı mı,
yoksa yandtma mıydı?
- Esas olarak bu çok büyük bir yanılgı. Her şeyden önce
sorumluluğu kendımızde ararnamız gerekiyor. Biraz önce
bunun altında açıklamaya çalıştığım sebepler vardı. Bir de
Avrupalılann 300 yıllık süreçte gerçekleştirdiklerini
Cumhuriyetçilenn Türkıye'de çok kısa sürede
gerçekleştirme ihtirası ve
heyecanı. kültür geçişliliğinde
birtakım şoklara da neden oldu.
Bir devrim kendi kültürünü
oluştururken, bir öncekı
kültüre, yani Osmanlı'ya karşı
birtakun önlemler almak
zorundaydı. Bunlar bir geçiş
süreci önlemleri gibi
görülmedi. Bazı çevrelerce bu
önlemler sonsuza kadar
korunmak istendi.
tlhan Selçuk'un benzetmesiyle
o zaman "Gardrop
Atatürkçülüğü'" ortaya çıktı.
Bunun da olumsuz etkisi oldu.
Çünkü Osmanlı'ya ait her şeye
olumsuz gözle bakma
alışkanhğı, aydın olmanın
önkoşulu gibi görüldü. Oysa şu
anda toplumumuzun içinde
yaşayan hem fiziksel, hem
geleneksel birtakım değerler
var.
Tabii ki tasfiye edilmesi
gereken ve edilmiş olan
birtakım kurumlar ve inançlar
bulunuyor. Onlann tasfiye edümeyenlerini geleceğe
taşımak gerekiyor.
Avrupa'mn farkı
Avrupa bizden çok farklı. Çünkü kentlerini koruma
konusunda her kentlinin kentte emeği ohna sürecini
yaşadılar. tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da yıkılan
kentlerini aynen inşa ettiler. Yeni kentlerini de tarihi kentin
uzağında, kentlesme planlama ilkelerine göre inşa ettiler.
Bugün, orada da yaşanan bir yanılgıdan geriye dönmeye
başladılar. ; » * , *"
- Neydi o yanılgı?
- Avrupa ülkelerinde önce herkes tarihi kentleri terk etti,
yeni yerleşme bölgelerine gitti. Ama orada mutlu
olamadıklan için restore ettilderi ve içini yeni bir yaşam
biçimiyle doldurduklan tarihi kentlerine yeniden
dönüyorlar.
Onlar kentlerini o kadar çok seviyorlar ki tarihi kent
merkezlerinde çok sevdikleri başka bir şeyden,
otomobilden vazgeçtüer. Tarihi kentlerde çok geniş yaya
alanlan. tramvay, metro gibi kitle taşuna araçlan, hatta
bisiklet bulunuyor. Kültürü paylaştıklan verimli mekânlar
olarak tarihi kent merkezlerini değerlendiriyorlar.
Ne yazık ki biz başta İstanbul olmak üzere, Bursa'da, öbür
tarihi kentlerimizde o zengin alanlanmızı tahrip ettik,
kuşattık, onlann kentin yeni dev ölçekleri arasında
kaybolup gitmelerine neden olduk.
Dolayısıyla, kent kültürünü üretmek için gerekli iç
ve dış mekânlar konusunda da şu anda verimsiz bir
ortamdayız. Ancak bu bizi mutsuzluğa sevk etmemeli.
Çünkü esas olarak sahip olduğumuz kültürel miras çok
zengin. Bu tarihi mirasın restore edilerek korunması
için yeni bilinç oluşturulması, sonra da buna kaynak
aynlması gerekiyor.