Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
g AĞUSTOS 2000 PAZAR
CUMHURİYET SAYFA
Halet-i
Etektronik posta: somoposta.cwnhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 FakK 0.212^12 44 97
puhiye
Penaftı düdüğünü
çalan hakeme,
futbolcular neden
rtiraz eder? Kendilerini
tatmin, tribünlere hoş
görünmek, belki başka
bir gerekçeyle ama
kararın
değişmeyeceğini
bildikleri halde
hakemin çevrcsini
sanp boşa nefes -
tüketirler...
Üniversitelerde
oluşturduklan kadrolar
sayesinde en çok oyu
alıp da rektörlüğe
atanmayanlann itirazj
niye? Profesör
cübbesi giymiş
koskoca insanlar,
atama kararnamesini
imzalayan
cumhurbaşkanmın,
dûdüğü çalan hakem
gibi verdiği karardan
geri dönmeyeceğini
bilmiyor mu; sokak
gösterilerinin, yollara
düşmenin anlamı ne?
Hiç ummuyorlardı,
işgal ettikteri
kottukJann altlanndan
çekilip alınacağını
beklemiyoriardı;
kurdukları düzenin
süreceğini
sanıyorlardı...
hirazfannın nedeni;
biraz yandaşlanna
mesaj biraz da son
dört yılın dosyalan
açılırsa diye telaş...
Aynen, kırmızı kart
görmüş futbolcunun
halet-i ruhiyesi
içindeler!
- Temmuz'da enffasyon
şampiyonu sivri bibermiş..
"Enflasyonda illa
bir sivrilik olacak!"
Ik ve orta dereceli okullar kapanalı epey ol-
du ama Kabataş Ticaret Meslek Lisesi öğ-
rencilerinin mezuniyet yemeği davetiyesi eli-
mize ancak geçti... Keşke, zamanında ha-
berimiz olsaydı; Milli Eğitim Bakanı Metin Bostan-
cıoğlu'ndan, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Bener
Çordan'dan ve hatta Istanbul Milli Eğitim Müdürü
Ömer Balıbey den rica eder, Taksim Belediye Gazi-
nosu'ndaki mezuniyet gecesine birlikte giderdik...
Yetiştirdikleri gençleri hep birlikte kutlardık!
Davetiyeye bakılırsa Kabataş Ticaret Meslek Lise-
si öğrencilerinin "mütevazi gece"si (Türkçe özüriü
olduklan için sözcüğün doğru yazılışının mütevazi
olduğunu bilmiyorlar.) Kuran-ı Kerim okunmasıyla
başlamış...
Ardından Istiklal Marşı...
Osmanlı sultanlanndan bazılannın (Deli Ibrahim gi-
bilerini inkâr ediyorlar) portreleri ve üç hilalli bir bay-
rakla süslü davetiyenin arka kapağında "Fatih'in Is-
tanbul'u feth ettiği yaşta ülkesi için üretken ve ideal
ideal öğrencibir Türk genci olarak hazınz" yazryor...
Nasıl bir hazıriık içindeyseler!
Sürprizlerie dolu programın "Yalnız Kurt", "Çırpı-
nırdı Karadeniz" ve sairelerinden sonra buyrun da-
vetin mahiyetine:
"Okulumuz öğrencileri olarak düzenlemiş olduğu-
muz; öğretmenler, veliler ile seçkin davetliler toplu-
luğunun ve çeşitli sanatçılann katılacağı, Türk-lslam
davasına gönül vermiş ideal bir öğrenci ve ülkesi için
üretken bir Türk gencinin yapması gereken ödevle-
rin konu alındığı konuşmalann yapılacağı bu müte-
vazi gecemizde sizleri de aramızda görmekten kıvanç
duyanz."
Milli Eğitim Bakanlığı'nın "müfredat'ının yanı sıra
Kabataş Ticaret Meslek Lisesi'ndeki öğretmenler,
veliler ve öğrenciler eğitim yılı boyunca "Türk-islam
davası"na gönül vermiş ve yıi sonunda yapılması ge-
reken ödevlerin anlatılması aşamasına gelinmiş...
Milli Eğitim Bakanlığf na bağlı okul değil, sanki bir
partinin gençlik kolu ya da bir örgütün şubesi!
Almış başını gitmiş... Keşke davetiye zamanında eli-
mize geçseydi ve biz de demokratik solcu bakanlar-
dan Metin Bostancıoğlu'nu alıp geceye gidebilsey-
dik...
Nasıl kafa tokuştururdu merak ettik doğrusu...
Soldan sola mı...
Sağdan sola mı...
Belki Müstaşar Cordan biliyordur...
Sağdan sola mı...
Sağdan sağamı...
Milli Eğitim'in yetiştirdiği ideal öğrenci, okulda na-
sıl kafa tokuşturmalı...
Soldan sağa mı...
Sağdan sola mı... \ '
Kim açıklayacak?
SESStZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
& ĞPEÇC
£X>SdM/V JZ/UNA B/LB
S£L£CB^ &J£HLA
YOksek Yerilim Hattı
ErdlnçUTKU
Turizmde patlama: Dünyanın
kaç bucak olduğunu gördük!
Kararaame veya bol 'veya'lı tasarı
Bölücülüğe veya irticaya bulaşıp.
cumhuriyetin temel niteliklerini orta- [
dan kaldınmaya kalkışan devlet me-
murunun, kanun hükmünde kararna-
me ile memuriyetle ilişiğinin kesilme-
sine, yargı yolu açık olmak kaydıyla
evet...
Fakat, bu kanun hükmünde karar-
name, şimdiki Başbakan Yardımcısı
Mesut Yılmaz'ın iki yıl önceki Başba-
kanlığı sırasında hazırianmış altında dö-
nemin Başbakan Yardımcısı Bülent
Ecevit'in de ımzası bulunan yasa de-
ğişikligi tasansının devamı ise bir da-
kika...
Tasannın "veya'laria uzayan tümce-
sinden:" veya boykot, işgal, en-
gelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi
eylemlere katılmak veya bu amaçlar-
la toplu olarak göreye gelmemek,
bunları tahrik ve teşvik etmek veya
yardımda bulunmak..."
Hükümet, memurun maasını kıstık-
ça kısmış, bıçak kemiğe dayanmış...
Memur, ne yapsın?
İşi yavaşlatıyor, topluca rapor alıp
hastaneye gidiyor, coplanmaya karşı
çalıştığı kurumun binasına sığınıyor, ya-
ni işgal etmiş oluyor... Dışarıda topla-
nan memurlar da alkışlanyla destek ve-
riyor.
Hepsi, devlet memurluğundan atı-
lacak!
Olmadı... Mesut Yılmaz'ın tasan-
sıyla devlette memur kalmaz... Her
parti kendi iktidarında memur yerine
"militan"lanyla devlet işlerini yürüt-
meye başlar!
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCÎ
'Pilot' uygulama!..
Depretne karşı "sağlam bi-
na" yapılması için 10 Temmuz
2000'de yürürlüğe giren 595 sa-
yüı "Kanun Hükmöndeld Ka-
rarname" (KHK) kapsamında
-ÖMZÖaUgn. "yap« denetim şir-
ketlerinin" kuruluşu sürüyor...
Bunlar arasında tzmir'de ku-
rulan "Yönal Ltd. Şti."nin or-
tağı ve Inşaat Mühendıslen Oda-
sı (İMO) Izmir Şubesi Başkanı
Mebmet Karcı basına şu açık-
lamayı yapıyor
"Yapı denetim şirketlerinin
kurulamayacağı. işlevine uy-
gun çalışmayacağı iddia edil-
di. Bunlara yanıt olarak ben de
bir yapı denetim şirketi kur-
dum. İMO Şube Başkanı ola-
rak değil, bir inşaat mühendi-
si olarak kurdum. Amacımız,
iddialann asılsız olduğunu gös-
termek, bu şirketlerin kuru-
laş sürecini hıdandırmaya ön-
ranıyor ve örneğin 595 sayılı
KHK için şu değerlendirmeleri
yapıyor:
"KHK'de tMO'nun görüşfi
alınmadı; mühendisler bu sis-
teme girmekte tereddüt edi-
yorlar..." (Sabah - 11/Tem-
muz/2000)
"- Denetim kuruluşlarının
(şırketlenn) denetim işini yete-
rince yapabilmeleri için, mes-
lek odaJannuı yetkilerinin de
sorumluluklan ölçeğinde art-
tınlması gerekmektedir..." (01-
çü-Hazıran/2000)
Pekı, aynı "tereddüt" acaba
tzmir'dekı başkanda neden yok
ve meslek odasının yetkilerini
arttırmak yerine neden sadece
"şirket" öne çıkartılıyor?..
•••
Şimdi de önümde Sabah'ın
25/07/2000 tarihli "Egeli Sa-
bah" eki var "Ciğer Kediye
Deprem bölgelerinde bu tûr imar kararlannı verenler, şimdi
de şirket kurarak "denetim rantını" toplayacaklar...
cülük etmektir. tstekli töm uz-
man mühendis ve mimar arka-
daşlarımı da yapı denetim şir-
keti kurmaya çağınyorum..."
(Cumhunyet 17/Temmuz/2000)
Karcı'nın bu demecini oku-
yunca, önce "şaşırdığımı" söy-
lemeliyim.
Çünkü Karcı "deneyimli" bir
IMO yöneticisiydi ve bir meslek
odası başkamnın -amacı ne olur-
sa olsun- "mesleğiyle" ilgili kur-
duğu bir "şirketin" böylesine
açıkça "reklamınj" yapamaya-
cağuu da bilmesi gerekirdi...
Yine çünkü yapı denetim şir-
ketleri de sonuçta birer "ticari
karalaş" olduklanndan; (yani
varlıklannı ancak "para kaza-
nabilmekle" sağlayabilecekle-
rinden) bir İMO başkamnın bu
şirketler arasında "tercih" yap-
ma durumundakı "müşterile-
ri" etkileyecek şekilde "ben ön-
cü ve örnek oluyorum" deme-
si etık ve yasal kurallara pek de
uygun değildi... Aynı şirketleri
kuran diğer mühendisler "Oda
Başkanı" olmadıklan için basın-
da kendilerini ve "firmalaruu"
tarutamjyorlarsa, bu "haksız re-
kabeti" de önlemesi ve "üyele-
rin haklarını koruması" gere-
ken icişi Mehmet Karcı değil miy-
di?.
• • •
Nitekim, aynı konuda, yine
İMO'nun îstanbul Şubesi Başka-
m Cemal Gökçe ise üstlenmiş
olduğu mesleki ve demokratik
"•orumluluklara" uygun dav-
Emanet!.." şeklindeki manşe-
tin altında verilen haberi okuyo-
rum: "Çiğli Belediyesi'nin imar
konulannın karara bağlanma-
sında yetldli olan tmar Komis-
yonu Başkanı Ibrahim Do-
ğan'ın, inaşatlan denetlemek
için özel bir şirket kurması tep-
kilere neden oldu..."
Habere göre, geçen seçimler-
de Karşıyakaya CHP'den bele-
diye başkam adayı olan Can Bü-
yökoral'la birlikte IMO Izmir
Şubesi Başkanı Mehmet Kırcı
da aym şirketin (Yönal Ltd. Şti.)
"ortaklan"... Bu "iş" birliği-
ne tepki gösterenler arasındaki
Ege Belediyeler Birliği Avuka-
tı Enis Dinçeroğlu ise özetle di-
yorki: "İmar izni verenlerie, in-
şaat] parayla kontrol edenler
aynı kişiler olamaz..."
Demek ki şimdi I2inir'de hem
"iman" hem de "ruhsatı" bir-
likte "sağlama" almak isteyen-
ler, "tMO onayım" da garanti
eden Yönal Ltd. Şti.'nin önünde
kuynık olacaklar... Böylece ya-
pılar da "depreme dayanıklı"
inşa edilebilecekler!..
•••
lşte size bir "pilot uygnla-
ma" örneği... ÇED Köşesi, yıl-
lardır hep "haklı çıkanlann"
hocası olanProf. Cevat Geray'a
sözü bırakıyor:
"Yapı izni ve imar denetimi
yetkileri kamu yönetimine öz-
gü yetldlerdir. Bu yetkiler özel-
leştirilemez..." (Cumhunyet/18
Temmuz 2000)
HAYVANLAR ÎSMAİL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI
H A R B t SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com
KEDl LEVO APTÜUKA
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Ağustos
Uvnadaki Ve-
cCo«
VELAZOUEZ'IN OLÜMO..
166O'TA BU6ÜN, BÜYÜK ÜESSAMl
61 •mçıNDA MAMfD'TE ÖLDU. ÇOCUK. YAŞ-
TA RESMB8AŞIAM/Ç, PACHECO AOU RES-
SAMPAN Oe£Si£H ALMIÇTI. 1622'D£ SA-
RAY ReSSAMU&mlA 6£TİRlU>İ YEÖMRÜ-
HÛN SOHUUA DEĞİN O <3Ğ/S£I/O£ HALDl.
RÖMESAAtS USTALAeiNIN YAP/TtAR(NI İNC£-
L£M£ OLAHAĞI BÜLPU. 6ÖB£VI SEH£Ğİ,SA-
fZAYDA YAPVS/ ÇOfCSAYIDA PORT&ENİN VA-
MlSIRA Ça$)71U KOMPOZJSYONLARPA K3SİM-
LBR. YAPTI.ONUN GBRÇEKÇIÜKANLAYlŞl,
BOYA KULLANlÇi VE SERBESTFlKÇA T7HR
DAHA SONRA, ÇOK TAKÜT EDİLBCEKTİK.
FATtH 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
1999/241
Davacı Ferit Solak vekili tarafindan mahkememizde açılmış bulunan gaiplik davasında,
Istanbul, Silivri, Selimpaşa köyü, cilt 0021, kütük sıra no. 0288'de nüfusa kayıtlı Süleyman ile Penbe'den olma 1340 doğumlu Meh-
met Solak'ın 1983 yılında öldüğünü öğrendiklerıni ve bugüne kadar da başka bir bilgı alamadıklannı bildirdiklerinden hayat ve mema-
tı hakkında hiçbir bilgi alınamadıgından adı geçenin bu sebeple ölmüş addolunarak gaıphğıne karar verilmesini talep etmiş olmakla, Yu-
karda ismi bildirilen şahsın hayat ve mematı hakkında bilgisi ve görgüsü bulunan varsa bir yılhk süre içinde Fatih 4. Asliye Hukuk Mah-
kemesi'nin 1999/241 esas sayılı dosyasına müracaatlan ilgililere ilanen duyurulur. 3.8.2000. Basın: 44042
17
PANO
DENİZ KAYUKÇUOĞLU
İngilizce Konuşan
Öküzler ^
A/manya'ya gurbetçi akımının başladığı yıllarda
yurttaşlanmızın karşılaştığı başlıca sorunlardan bi-
ri de "dil" sorunuydu. Dağarcığındaki iki yüz, ha-
di bilemediniz üç yüz sözcükle Anadolu kırsalın-
dan kopup gelen insanların dertlerini anlatacak
kadar Almanca öğrenmeleri uzun bir zaman ala-
caktı. Açılan dil kurslannın öğretmenleri, karşıların-
daki insanların kendi aralanndaki iletişimlerinde
bile yetersiz kalan "anadil" sığlığı karşısında umut-
suzluğa kapılıyor, görevlerini bırakıyorlardı. Kimi-
leri ise direniyorlar, öğrencilerine, onlara günlük
yaşamlarında gerektiğınde başvurabilecekleri "as-
gari düzey"de bir donanımı kazandırmaya çabalı-
yorlardı.
Bu, gerçekten degerekliydi... Sözgelimi, birma-
kine fabrikasının akar-bantında parmağı ezilen bir
işçimizin can havliyle çıkardığı "AhL" sesi, ben-
zer durumlarda "Avua!.." diye bağıran Almanlar
için hiçbir anlam taşımıyordu. Bu basit gibi görü-
nen, ama yerine göre belirleyici olan farklılıklar,
kendisini Türklerie Almanlar arasındaki ilk tanışma
girişimlerinde gösteriyordu. Türkiye'den trenle gel-
diğini anlatabilmek için "çuf çuf" sesi çıkaran iş-
çimizin ne demek istediğini, treni nedense "puf
puf" diye bellemiş bir Almanın anlamasına olanak
yoktu. Bizdeki "çaf", onlarda "öaç"; bizdeki "küt",
onlarda "dong "du!.. Zil sesi bile farklı duyuluyor-
du kulaklarda. Biz "zırrr" sesi duyarken, onlar
"klinnn" sesi duyuyorlardı. En anlaşılabilir sanılan
şeyler bile anlaşılamıyordu. Bizde sağ elin yumruk
yapılıp baş paımağın işaret parmağıyla orta par-
mak arasından uzatılmasıyla yapılan o ayıp işaret,
onlarda "sevimli bir çocuk bumu" anlamına geli-
yordu... O halde işçimiz, karşısındaki Almana öf-
kesini nasıl gösterecekti? O, karşısındakinin anla-
şılmayan tepkisizliğine sinirlenip büsbütün çileden
çıkınca, yumruğunu adamın gözüne sokmaya ça-
lışıyor, ama Alman hâlâ gülümsüyordu...
"Tarzanvari" de olsa Almancayı sökmeyi başa-
rabilmiş yurttaşlanmız bile Türkiye'deki köy anıla-
rını aktarmaya kalktıklannda çaresizlığe düşüyor-
lardı. Çunkü hayvan seslerıni bile başka duyuyor-
du Almanlar. Bizim eşeklerimiz "ai" diye anırıyor-
lar, köpeklerimiz "hav"diye havlıyorlar, kedilerimiz
"miyav" diye miyavlıyorlardı. Nasıl olup da bu ses-
leri "/a", "vauv", "m/yu"diyeduyuyorduonlar?.. An-
laşılır gibi değildi! Kuş sesleri bile farklı yansıyor-
du adamlann kulaklarına. Kendimizi bildik bileli
duyduğumuz "cikcik" sesi, nasıl olurda "kvikkvik"
diye duyulabilirdi allahaşkına?.. İlk kuşak gurbet-
çilerimiz değil, ama zamanla onların çocuklan, to-
runlan öğrendiler; Almanlaıia aynı sesleri duyma-
yı, aynı işaretlerie anlaşmayı. Onlar bir Almana kız-
dılar mı, sol ellerinin işaret parmağıyla baş paıma-
ğını birteştirip bir daire yapıyoriar, sağ ellerinin işa-
ret parmağını da öfkeli öfkeli bu daireye sokup çı-
kanyoriar şimdi...
Belki anımsarsınız, geçen çarşamba günkü ya-
zımı, "Yoksa siz, öküzlerin bile İngilizce konuştuğu
bir başka ülke biliyor musunuz dünyada?" diye bi-
tirmiştim ya; elektronik postadan gelen bir mesaj
düşürKJürdü bana bütün bunlan. "fi;raz abartmı-
yor musunuz" diye soruyordu okurum, "öküzler
İngilizce öğrenebiliıier mi hiç"... Tartışmaya değer,
ilginç bir soruydu okurumun sorusu. Türk kedileri
örneğin, "miyav" diye miyavladıkları için mi bizler
bu hayvanların çıkardığı sesleri "miyav"olarak du-
yuyorduk, yoksa yeryüzündeki tüm kediler aynı
sesleri çıkarıyorlardı da farklı kulak yapılarımız,
farklı algılama yetilerimiz nedeniyle biz "miyav" di-
ye duyarken Almanlar "miyu" diye duyuyordu bu
sesleri? Bu özel uzmanlık alanında bir şeyler söy-
lemekten haklı olarak kaçınıyorum. Ama öte yan-
dan da Türkiye'de öküzlerin İngilizce konuştukla-
nnı, konuşabildiklerini biliyorum... ingilizce nasıl
günlük yasarnımızagirrniş, dilimizeyerieşmişse, hay-
vanlanmız da İngilizce öğreniyor, İngilizce konuşu-
yorlardı artık!..
Buna ilk kez özel birtelevizyon kanalında çocuk-
lar için gösterilen bir çizgi filmde tanık olmuştum.
Türkçe seslendirilmiş filmdeki öküzler böğürdük-
leri zaman o aJıştığımız, bildiğimiz "moo..."sesi ye-
rine, Amerikan öküzleri gibi ingilizce "muu muu"
sesi çıkanyoriardı. Bu, çok önemli bir gelişmeydi.
Küreselleşen dünyamızda insanlığın "ortakdili"ne
giden yolda, özgün bir Türk buluşuydu... Öküzle-
rini yabancı dilde böğürtmek kimin aklına gelebi-
lirdi ki başka?..
Yeri gelmişken sorayım: Sevgi Özel'in "Dil Kiri,
El Kiri"n) okudunuz mu? Bilgi Yayınevi'nden çıktı.
Okumadıysanız, okuyun. Yukarıdaki sorumun ya-
nıtını da bulabileceksiniz bu kitapta...
Faks:0212-723 84 97
(e-posta: dkavukcüoglu(« tuyap.com)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAGA:
1/ Üzerinde de-
ney yapılan
kimse ya da
şey... Ülkemiz
sularmda yaşa- 3
yanve"biz"de
denilenmersin-
balığı rürü. 2/
Bellı bir amacı 6
olmayan, daya-
naksız söz ya
da konuşma...
Kanşık renkli. g
3/ Manisa'da
her yıl düzenlenen ge
leneksel şenlığe ve bij
şenUkte dağıtüan macu.
na venlen ad... Değme,
dokunma. 4/ Mozam.
bik'in başkenti. 5/ Ja.
ponlaraözgübırtürgü-
reş... " — Alnıaçık"
Tiyatro sanatçumz. 6/
Rumlann kutsal say. g
chklankaynakyadapı- g
nar II Ensiz... Vücut.
takı AIDS vırüsünü süptamakta kullanılan test. 8/ Bir
etkinhğin geçıcı olar4k durdurulduğu süre... Suudi
Arabıstan'ın para b m ^ 9 / K { ^ ^ Kansızlık.
1/ Dansta erkeğe; eşlil e d en kadın... Içine ok konulan
torba ya da kılıf 2/ K4 ^torba ya da kılıf.
mas, gereken Kuran
4/ Tıp dılınde bere
Içar Otlak. 6/ Badem
tur dağ keçısı. Sahıp
yatını artırma. 9/ ^ ^ ^ ^ l e n ^ ^ ^ b u l ı m a
S1yasal partı... O r h a n H a n ç e r l i o ğ l u n i ) n b ı r r o m a n ı .
3 / K e s m l i k l e ,.
h û k ü m l e r i D i ş i g e y
ik.
s ö z c ü k . 5/
? / A > d a b l r
8/ Me
^ J fi.