Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2000 PAZARTES
HABERLERİN DEVAMI
Istanbul
Edirne
_Y 24 Sınop Y 22 Adana A 30
PB 26 Samsun Y 21
Kocaelı Y 24 Trabzon Y 24
Çanakkale PB 27 Gıresun Y 24
Izmır  29 Ankara Y 22
Manısa A 29 Eskişehir Y 23
Aydın A 31 Konya Y 24
Denızli A 27 Sfvas Y 22
Zonguldak Y 22 Antalya A 34 Kars
Mersin
Diyarbakır
Şanlıurfa
Mardin
Siirt
Hakkâri
Van
A
A
A
A
A
A
A
30
37
36
32
34
28
27
PB 24
Parçalı bulutlu
Heteinki
Stockholm
Marmara'nın doğusu
Karadenız ıle Iç Ana-
dolu'nun kuzeyı sağ- QsJo
nak yağışlı, diğer yer-
ler az bulutlu geçe-
cek. Hava scakfığın-
da önefnlı bir değişık- Londra
lik otmayacak. Rüzgâr
kuzey ve bab yönler-
den hafif, ara sıra orta
kuvvette, yağfş anın-
da yer yer kuvvetli Bonn
olarak esecek. Münih
DIS MERKEZLER
P8 20 Befiin PB 22
A 20 Budapeşte A 22
A 21 Madrid PB 28
Y 20 Vıyana PB 21
Amsterdam Y 24 Belgrad A 25
Brüksel Y 23 Sofya PB 14
Paris PB 23 Roma A 26
PB 23 Atina A 33
PB 23 Zürih PB 24 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bişkek
Tiflis
Kahire
A
A
PB
PB
PB
PB
PB
A
16
39
25
36
32
35
31
37
A 38
Bulutlu k
Çokbuluttu
-ww*
Yağmurtu kGökgûrilKûK
'Benilran'a
göndermeyin'
• Baştarafı 1. Sayfada
liği'ne başvuran Gasaba-
tniri'nin istemi "ülkesin-
de dinl miüiveti veya si-
yasi görüşleri nedeniyle
baskj altında oiduğunu
kanıtlayamadığT gerek-
çesiyle reddedildi. Iran'a
geri gönderilirse rejim
güçlerince yakalanıp öl-
dürûleceğini söyleyen
Gasabamiri, öncekı hafta
BM'nin tutumunu pro-
testo etmek için BM
Temsilciliği önünde inti-
har girişiminde bulundu.
Gördüğü işkencenin etki-
Iennı hâlâ taşıyan ve psi-
kolojik tedaviye gereksı-
nimi olan Azeri gazeteci,
Türkiye'de çalışmasının
yasak olması ve hiçbır
maddi geliritun bulunma-
ması nedeniyle ilaçlannı
bile alamıyor. Kendisi gi-
bi bazı mıihaliflerin daha
önce Türkiye'de "kaybol-
duklannı" anımsatan
Gasabamiri, yaşam gü-
venliğinden de endişe
duyduğunu söylüyor.
Gasabamiri ile Iran'da-
ki son durum ve yaşadık-
lan güçlükler üzerine ko-
nuşnık.
-tran'da muhalifbir ga-
zeteci olarak neler \aşadı-
nız, anlatır mısınız?
- Çok büyük baskılar al-
tında güçlükle görevimizi
yapmaya çalışıyoruz. Bir
gazeteci olarak; hallcımın
ve çeşitli azınJıklann so-
nınlanna, anayasa ile ta-
nınan ama verilmeyen
haklarına eğilen yazılar
yazıyordum. Ama rejim
beni ABD ve Siyonızmin
casusluğunu yapmakla,
ülkeyi bölmeye çahşmak-
la suçladı. Asimda bunla-
nn hepsi halkın haklı ta-
leplerini susturmak için
kullanılan bahaneler. Tah-
ran Üniversitesi'nde oku-
maya başladığım yıllar-
dan itibaren Azerbaycan
gazetesinde ve Güney
Azerbaycan'daki diğerga-
zete ve dergilere yazdım.
Yazılanmıjı büyük kısmı,
şiirkitaplanm rejimin san-
sürü nedeniyle yayımlana-
madı. Çalıştığım gazete-
lerden Azad, reformcu gö-
rüşleri nedeniyle kapatıl-
dı. Buna karşın mücadele-
mi sürdürmeye çalıştım.
Ben laik ve demokrat bir
insanım. Dini, etnik tüm
azınlıklann, insanlann öz-
gür olmalan, kendilerini
özgürce ifade edebilmele-
ri gerekir diye düşünüyo-
rum. Haksızlıkgördüğüm
zaman dayanamıyorum,
bunlan yazmaktan kendi-
mi alamıyorum.
- Farkh düşüncelere ve
istemlere yönelik baskılar
neboyutta?
- Rejim çizgisinden
farklı düşüncelere kesin-
likle tahammül yok. Dini
ve etnik gruplann haklan
tanınmıyor, baskı altında-
lar. Anayasanın 15. mad-
desi ile azınJıklann dil ve
dinlerini korumalan, eği-
tim ve yayın yapma hakla-
n tarunrruşken bunlar kâ-
ğıt üzerinde kalmıştır.
FarkJı gruplardan Baha-
iler, "kâfir" sayılıyor.
Devletin işlerinde bir tane
bile Bahai yok. Bunlar
üniversiteye alınmıyor.
Sünniler üzerinde de ben-
zer baskılar var. Rejime
muhalif görüşlerinden do-
layı gözaltına alınıp bir
daha haber ahnamayan
çok kişi var. Reformcula-
nn iktidan ile birlikte bir
açılım sağlandı ama mu-
hafazakârlar hâlâ çok güç-
lü. Güvenlik güçleri ve e-
sas kurumlar onlann elin-
de. Halk yavaş yavaş re-
formculann değişim geti-
rebileceğinden ümidini
kesmeye başlamakta.
- Siz neden gözaltına
alındınız?
- Kız arkadaştmla yolda
yürürken ahlak polisüıce
gözaltma alındım. Evli ol-
madığımızı görünce bizi
karakolda alıkoydular.
Kimlik bilgilerimi incele-
dikten sonra SAVAMA
ajanları geldi. Ben daha
önce de üniversite olayla-
n sırasında, yazı ve şiirle-
rim nedeniyle gözaltına
alınmıştım, beni tanıyor-
lardı. Beni başka bir yere
götürdüler. Burada hafta-
larca işkence gördüm.
Elektrik verdiler, dövdü-
ler, askıya aldılar. 23 gün
boyunca uyku yüzü gör-
medim, diyebilirim. tlküç
gün yemek vermediler. Et-
rafımda diğer insanlann
bağnşmalannı, haykınşla-
nnı duyuyordum. Uzun
saatlerce sorgulandım.
Bahailer ile ilgili yazıla-
nmdan dolayı ve kız arka-
daşımın Bahai olmasın-
dan dolayı Siyonistlere
hizmet etmekle, casusluk-
la suçladılar. Dini lidere
ıhanet etmekle suçladılar.
ABD'nin yeniden Iran'a
hâkim olmasını istediğimi
öne sürdüler. "Sizi bir bir
yakanz, ama buna izin
vermeyiz,biz bu gûcesahi-
biz" dediler. Ailem, kara-
kola başvurduğunda, ser-
best bıraktık, demişler.
Daha sonra öğrendiğime
göre ailemizi tanıyan üst
düzey bir yetkilinin araya
girmesınden sonra beni
bir arabadan sokağa attı-
lar. Bırakmadan önce de
"Ayağını denk al. Bundan
sonra kimse seni kurtara-
maz" dediler.
- Türkiye'ye nasıl kacO-
nız?
- Yakınımız olan bir üst
düzey görevli benim çıka-
nlmamı sağladıktan son-
ra ailemi uyardı, 'Ulkeden
çıkann, voksa bunu öldü-
recekfer' dedi. Ailem be-
ni işkence nedeniyle yan
bilinçlı bir haldeykenale- •
lacele otobüse bindirip ls-
tanbul'a gönderdi. Istan-
bul'da bir süre tanıdığımı-
zm yanında kaldım. Ayak-
ta duramıyordum. Birkaç
hafta sonra kendime ge-
lince, BM Mülteciler
Yüksek Komiserliği'ne
başvurdum. Kalacak ye-
nm yokken cebimde beş
kuruş para yokken psiko-
lojik olarak rahatsızken
bana 2 ay için randevu
verdiler. Itiraz ettim, bana
85 milyon lira verdiler ve
başvıırumu öne aldılar.
Ancak BM temsilciliğin-
de çok kötü muamelelerle
karşılaştım. Hasta hasta
saatlerce ayakta bekledim.
Bizimle görüşen bazı BM
göreviileri, bize ikinci
üçüncü sınıf insan gibi
davranıyorlar. Ilgisizler,
bizi dinlemiyorlar, bazen
alay ediyorlar. BM demek
insan haklan demek. Ne
yazık ki hak ararken hak-
sızlığa ugruyoruz.
- BM,Uticatalebinizi ne-
den reddetâ?
- BM'yi anlamıyorum.
Benim yeteri kadar kanı-
tım olmadığını öne sürü-
yorlar. Bu dogru değil.
Ben Azeriyim; Iran'da
baskı altında yaşayan,
haklan tanınmayan bir
azınlığın üyesiyim. Benim
ailem siyasi bir ailedir.
Kardeşim, devrim karşıtı
olduğu gerekçesi ile daha
önce vuruldu. Şu anda sa-
kat yaşıyor. Babam, dev-
rimden 1 yıl sonra muha-
lif olduğu için öldürüldü.
Dahası ben muhalifbirga-
zeteciyim. Yazdığım yazı-
lar sansürleniyor. BunJar
nedeniyle işkence gör-
düm, ölüm tehditleri al-
dım. Üstüne üstlükben la-
ık bir insanım. Din devle-
tinin baskısı altında yaşa-
mak istemiyorum. Artık
Türkiye'de kalmaktan da
korkuyorum, benim gibi
birçok muhalif daha önce
burada öldürüldü ya da
kayboldu. BM Temsilcili-
ği sadece bana değil, be-
nim gibi birçok mağdur
kişiye haksızlık yapıyor.
Iran'a dönmek istemiyo-
rum. dönersem yakalanıp
öldürüleceğimi biliyo-
rum. Benim gibiler sesini
kimseye duyuramıyor.
Eğer bu haksızlık sürerse
yapabileceğim tek şey ka-
Iıyor. BM Temsilciliği
önünde kendimi yakmak.
Suç zînciri
6
kenetlendi
9
• Baştarafı 1. Sayfada
KAF havzasında "bölgEsel'' ölçekte plan-
lama için bir yıldır hiçbir girişimde bulunul-
madan yine "riskli yer seçimlerini" sürdüren
bu siyasi kadrolann u
sucİaruu artdran" son
girişimleri ise Dûzce'yi 'ÎI" yapmak, Adapa-
zan'nı tutup "büyûkşehir" yapmak, yörede-
ki organize sanayi bölgelerini ülkenin artık
başka bölgelerinde planlamak yerine "sayüa-
nnı daha da çogaJtmak" ve tzmit Körfezi'ni
sarmalayan sanayi kuruluşlannı da azaltmak
yerine aynı KAF'ın üzerine ^enflerini" ek-
lemek...
3- "Sonımsuz" Müteahhitier: Depremde
çöken yapılarm müteahhitlerine "vaptinm"
uygulamak bir yana, onlara "deprem konutu
ihaleleri"' vererek adeta "yaralaruu da sar-
maya" çalışan siyasi kadrolar, yine deprem-
den sonra dile getirilen; "Arûk ber önüne ge-
lenyapimüteahnidioianıavacak'' sözleri doğ-
rultusunda da bir "kanun hükmünde karar-
narne" (KHK) bile çıkartamadılar...
Bir yıldır sadece yapı denetim şirketlerin-
de çalışacak mimar ve mühendislere "bffim
dışı azmannk bdgeteri" için KHK'ler hazır-
layan Bayındırhk Bakanhğı Yüksek Fen Ku-
nilu deprem yıkımlannm en önemlı neden-
lennden olan "kat karphğı üışaat müteahhit-
tiğpni bir kurala ve dısipline bağlayacak dü-
zenlemeleri ise yapmıyor.
Benzer şekilde artık neredeyse hemen her-
kes bir "meslek odasma" kayıtlıyken "yapı
sektörü" gibi en temel bir meslek alanında hiç
değilse "mesleld denedmi" başlatabilecek bir
"müteahhitler odası" bile hâlâ kurdurulma-
dı...
4- tmarda "Denetiroden" Kaçanlar Dep-
remde yerle bir olan yüksek ve bilim dışı
"spekülatif yapılaşmaya "imar izmlerini"
verenlerin, bu yaşamsal kararlan "teknik ve
yasal denetim olmadan" almalannı sağlayan
"mevzuat olanaklaruun" artık ortadan kaldı-
nlması için de bir yıldır sürekli bir "oyalama
süreci'' yaşanıyor...
Yine Bayuıdırhk Bakanlığı, yereldeki ve
merkezdeki ımarplanı yetkilerinin sadece "si-
yasikrin tercihlerivle" değil, bilim ve uzman-
lık çevrelerinin öngördükleri ilkeler doğrul-
tusundakullanılmasını yasal güvenceye bağ-
layacak yeni düzenlemeleri "incefi>t>ruz" di-
yerek erteterken, 17 Ağustos 1999'da "suçla-
n açığa çıkan" imar planlan kararlarma gö-
re ınşa edilmiş "ağu" hasarü apartmanlann^
bile yeniden yapımını öngören genelgeler ya-
yımlıyor...
5- "Islah Planlan" Sevdablan: Yıkılan ve
hasar gören yüzbinlerce yapımn 1984 yılm-
daki "imar affindan" yararlanılarak dikilen
apartmanlar olduğu ve bunlann çoğunun da
yasal imarkurallanna uygun olmadıklan için
aynı imar affinın "şeytani" bir kuralı olan "Is-
lab İmar Planianyia" ruhsata bağlandıklan
"resmiraporlarda" bile vurgulanmasına rağ-
men, dünyada eşi benzeri olmayan bu "plan-
lama" (!)türühâlâyürürlükte...
Şehircilik ilkelerinın öngördüğü genel yer-
leşme, yoğunluk ve altyapı kriterierine *uyul-
madan" sözde imarlı yapılaşmayı getiren bu
plan türüne "dörtefle" sanlmış siyasilerin, ay-
nı yöntemle "nâzun plan kararİanna aykm
arazi kuOanun kararlan venne" yetkileri de
varlığını sürdürüyor.
6- "Yargıyı Dinlemeven" Siyasflen Meslek
odalan ve duyarlı çevrelerin açtıklan davalar
sonucunda, "imar- sehircüik ve kamu yaran
flkelerineajkınokluklan'' için idari yargı ta-
rafından durdurulan ve hatta iptal edilen yağ-
macı yapılaşma örneklerine "deprem öoce-
sinde doruğa çıkan siyasal destek" de devam
ediyor.
Gerçi, özellikle Ahmet Necdet Sezer'in
Cumhurbaşkam seçilmesinden bu yana, bu
tür ^argıya takılan" tesislerin kendilerini
kurtarmak için "devtet ve hükümet temsiki-
leriyle" birlikte düzenledikleri temel atma ya
da açılış törenleri artık pek yapıbruyor ama..
"manketne kararİanna aykm uygulama ve
inşaatiar" durdurulmak bir yana, tüm hızla-
nyla devam ediyor.
7- StTTerde "Deprem Yağmaolan": Tür-
kiye'nin ulus ve insanlık adma korunmalan
gereken doğal, tarihsel ve kültürel SİT alan-
lan üzerindeki yıllardır süregelen imar ve ya-
pılaşma baskısı, 17 Ağustos 1999'dan bu ya-
na da "kabcı konutJar" ve ^yeni yerleşme
alanlan" bahanesiyle yine aynı "imar sakn-
n a " altında.
Şehircilikte tek hedefin "sağlam zemine"
indirgendiği bir bilim dışı imar kültürünün
"yenirantalanlanhırayla"da siyasal veeko-
nomik "buluşması" sonucunda, hem arazi
yağmasına, hem de yapı müteahhitliğine da-
yalı "talan ekonomisi" StT alanlanna göz
dikti.
O kadar ki.. sadece doğal SlT'ler değil,
kentsel SİT'lerdeki tarihi sivil yapılar bile
"deprem yönetmeüği betonarmeyi öngörü-
yor" mantığıyla ortadan kaldınlıp yerlerine
yine apartmanlann dıkilmesine çalışılıyor...
8- Tanm veOrman Alam Işgalcileri: SlT'le-
rin başmdaki bu "fehket", yine özellikle dep-
rem bölgesinde tanm ve orman alanlan için
daha da sarsıcı boyutlarda...
Yine havza ölçeğinde bir çevre düzenleme-
si planı disiplininden yoksun olarak başlatı-
lan "kaucı konudar" ve "yeni yerleşme alan-
lan" için "yer seçÜTÜeri" çalışmalannda, ta-
nm alanlan, ormanlar, meyve-sebze bahçe-
leri ve hatta fidanlıklar bile gözden çıkartıh-
yor. Böylece, sözde "depremden ders çıkar-
ma" adına, yıkılan yerleşmelerden "başka"
yerlerde yeni iskân alanlan yaratılırken top-
lumun ve gelecek kuşaklann "yaşam kaynak-
lan" da yok edilerek doğadaki tahribat "ka-
hcı ağır hasara" dönüştürülüyor.
9- "U2manhğa" GeÇKVenneyenfen Büyük
depremin birinci yılındaki en çarpıcı aymaz-
lıklardan biri de proje ve yapı denetiminde
" mimarvemûbendis odalanna"görevveyet-
ki verilmesinden hâlâ kaçınan siyasilerin bu
yöndeki 'israrlı'' tufumlan...
Bu konuda meslek odalannm uyan ve iti-
razlan "reddedüerek" yürürlüğe sokulan
KHK'lerle bir yandan proje ve yapı denetimi
içinözel "sermayeşirkederi" kurdurulurken,
öbür yandan aynı şirketlerde çalışmalan "zo-
runlu" kılman "meslekte 12 yılhk" mimar ve
mühendislerin kendi meslek odalan da yine
devre dışına çıkarüldı.
Mimar ve mühendis odalanmn, anayasada-
ki "kamu yararma çahşan meslek kuruluşla-
n " arasmda olmalanm, bu nedenle de proje
ve yapı denetiminde "şü-ketçıkarlan" yerine
"toplumsal çıkarlan gözetmekrinin" de ana-
yasal görevleri oiduğunu "yakuıdan bflen"
siyasilerin bu tavırlanyla da yapılaşma süre-
cindeki depremi felakete dönüştüren rant iliş-
kileri yine yasal "gûvenceye" alınmış olu-
yor...
10- Soçfadara "Siyasi Rüşvet" V%renien Yi-
ne 17 Ağustos 1999 yıkımıyla birlikte sapta-
nan en olumsuz tutumlardan biri de "kaiçak
ve plansz" yapılaşan yerlesmelerin "beledi-
ye* yapılarak bir tür "ödüDendirilmeieri" ve
böylece sağlıksız kentleşmenin de bir devlet
kurumu himayesinde (belediye) "meşrulastı-
niması
n
ydı...
Depremden sonra bir yandan bunu da en-
gelleyen yeni hukuksal düzenlemeler hazır-
lanırken öbür yandan sanki bu yasa taslakla-
n "göstenneKk
>
'mış gibi aynı türden "siyasi
rüşvet" kararlan devam etti.
O kadar ki.. ömeğin "yüalma" nedeni
"KAF üzerinde kentsd yoğunlaşma" olduğu
açıkça ortaya çıkan kimi yerleşmeler "il mer-
ked", "büyükşehir", "att kademe betediye-
si", "ilçe merkezi" vb. gibi aym kentsel yo-
ğunlaşmayı daha da "azdn-acak" nıtelıklere
kavuşturulurken bu tür kararlann bile ancak
"bölge planlamasmdaki çok yönlü çevresel
etüfleredayaholarakalınabikceğini" öngören
yeni yasa taslaklan ile 7. Beş Yıllık Kalkın-
ma Plam hedefleri bile daha bastan "işlevsiz''
kıluımış oldu...
Sonuç olarak 17 Ağustos 1999 depremini
felakete dönüştüren politıkalann "sorumlu-
lan", geçen bir yılda aynı "suçlu furumlan-
nı" daha da ilerleterek ve hatta kimi KHK'ler-
le ve genelgelerle de "güçlendirerek" sürdür-
müşoldular...
Cephane fabrikasnıa tepld
• Baştarafı 1. Sayfada
korkusu" yarattı.
Birlik 90/Yeşiller Meclis Gru-
bu Sözcüsü Kerstin Müller, bu
fabrikamn kurulmasıyla ilgili ka-
rann Hebnut Kohl hükümeti dö-
neminde ve 1997'de imzalandı-
ğım belirterek geri dönüş olanak-
lannın bulunmadığına dikkat
çekti. Partinin savunma konulan
ve Türkiye ile ilgili uzman millet-
vekillerinden Angeüka Beer ise
Dışişleri Bakam Fbcher'e yöne-
lik bir açık mektubunda Türkiye
ile ilgili ağır değerlendirmelerde
bulunarak partisinin artık kamu-
oyu nezdindeki inanılu-lığım yi-
tirme tehlikesiyle karşı karşıya
oiduğunu ileri sürdü. Bu arada
hükümetin büyük ortağı SPD'nin
etkili isimlerinden Hans-Ub-ich
Kktse, silah ihracatuım NATO
üyelerine serbest olması gerekti-
ğini bir kez daha vurguladı. Sos-
yal demokrat milletvekili Klose,
ittifak bünyesinde ihracata yöne-
lik bu tür engellemelerin yaşana-
mayacağım savunurken böyle
ilişkilerle ittifak kurulamayaca-
ğmı hatıriatn. SPD'li politıkacı,
cephane fabrikasınm bir NATO
yükümlülüğü oiduğunu da sözle-
rine ekledi. Yeşiller Mecüs Gru-
bu Sözcüsü Kerstin Müller, cep-
hane fabrikası ile ilgili iznin 1997
yılındaki "hukuki bağlayıcıüğı
olan bir kararia Uintüioiarakahn-
mak zonında kahndığnıı", Fede-
ral Güvenlik Konseyi'nin elinde
başka bir olanak bulunmadığım
savundu. Bakanlıklardaki uz-
manlann bu iznin verilmemesi
halinde bir "rücu hakkı" doğa-
cağı yönünde görüş büdirdiğine
dikkat çeken Müller, Türkiye'de-
ki insan haklan ihlallerinin, tank-
largibi bu silah fabrikasını da tar-
tışmaya açtığım dile getirdi. Ber-
lin'de yayımlanan Tagespiegel
gazetesinin sorulanm yanıtlayan
Müller, cephane fabrikasının Le-
opard 2 tanklannm teslimatıyla
ilgili kararlan etkilemeyeceğini,
tanklarla ilgili talebin yeni silah
ihracan yönetmeliği yürürlüğe
girdikten sonra SPD-Yeşiller ko-
alisyonuna geldiğini vurguladı.
Yeni yönetmelik gereğince, ihra-
catın insan haklanna yönelik tu-
tumla bağlanülı olduğuna işaret
eden kadın politıkacı, Federal
Güvenlik Konseyi'nde alınan bu
tür kararlann gizliliğini de eleş;
tirdi. Saydamlık çağnsında bulu-
nan YeşillerMeclis Grubu Sözcü-
sü, parlamentonun bu tür karar-
larda ağırlık sahıbi olması gerek-
tiğini de sözlerine ekledi.
öte yandan Birlik 90/Yeşü-
ler'in silah, savunma ve Türkiye
konulanndaki önde gelen uzman
isimlerinden milletvekili Angeli-
ka Beer, Yeşil Dışişleri Bakanı
Joschka Fischer'e yönelik bir
açıkmektup yayımladı. Beer, Al-
manya'nın önde gelen pazar ga-
zetesi VVelt am Sonntag'da kale-
me aldığı mektubunda, Türki-
ye'de sivil halkın bir kesimine
karşı bir savaş sürdürüldüğü iddi-
asını yineleyerek bu durumun
SPD-Yeşiller hükümetinin etkin
ve cesur bir tutum alması gerek-
tirdiğini ileri sürdü.
Bu tür ihracat kararlannm alın-
dığı Federal Güvenlik Konse-
yi'nin daha saydam bir biçimde
çahşması gerektiğini kaydeden
ve gızlilik ilkesini tartışmaya
açan Angelika Beer'in, bu sözle-
riyle Fischer'i de ağır biçimde
eleştirdiğine dikkat çekildi.
îslamcı sermaye Avrupa'ya açdıyor
METİNGÜR
HAMM - Almanya'da, özellikle cami ce-
maatlerinden para toplayan ve çoğunluğu
Konya çıkışlı 55 Islamcı holding arasında y-
er alan Yimpaş Holding'in Kuzey Ren West-
falya Eyaleti'nin Hamm kentindeki mağaza-
sının açılışında Meclis Başkanı Yıknnm Ak-
buhrt da hazır bulundu.
Ayetlerle, dualarla yapılan açılışta konuşan
Akbulut, davet ettikleri için geldiğini söyle-
yerek böyle bir açılışa katıldığından dolayı
mutlu oiduğunu belirtti, Yimpaş'ın başanlı
obnasmı diledi. Türkiye'de, gelisen irticai ha-
reketlerin ve FetbuDah Gülen üzerine tartış-
malann yoğunlaştığı bir sırada Akbulut'un
günübirlik Almanya'da böyle bir açılışa ka-
tılması dikkati çekti. Izleyenlerarasında, dev-
let eliyle Islamcı sermayeye destek verildiği
yorumlan yapıldı. Açılışa, DYP Milletvekili
Rıza Akçah, ANAP Milletvekili Lütfullab
Kayalar ve FP Milletvekili Abdülkadir Aksu
da katıldı.
Islamcı basm, Yimpaş'ın Hamm mağaza-
suun açüışmda payına düşeni aldı, bu gaze-
telerde ilanlaryayımlandı, haberlerçıko. Tüm
cami cemaatlerine bu yolla ulaşıldı. Milli Ga-
zete'nin Avrupa baskısmda günlerdir yayım-
lanan tam sayfa ilanda şu duyuru yapıldı:
"Frankmrt, Köm, Lörracb, Heidelberg,
Bregnz, Duisburg ve Sindetfingen'den sonra,
iyi abşverişin Avrupa'daki 8. adresi Yimpaş
Hamm Mağazası açıhyor. 3 kath ve 20.000
metrekare kapah abtna sahip olan mağaza is-
tasyon yanında." Kanal 7 gibi bazı televizyon
kanallan, Avrupa yaymlannda açılışı canlı
olarak verdiler. Yimpaş yöneticilerinden alı-
nan bilgiye göre, Avrupa'nın ünlü mağazalar
zinciri 'Horten'e bağlı 'Hamm'ın kapanan
mağazasımn yeri kiralandı. Kira olarak ayda
250 bin mark ödenecek.
Sermayenin smınnm olmadığını söyleyen
Yimpaş Avrupa Mağazalan Genel Müdürü
Faik Gürler, "Yimpaş Holding'in kurulduğu
yer Yozgat (1982). ElhamdüliIIah, Yozgat'a,
Türkiye'ye sığmadı, Avrupa'ya taşö. Bu Al-
manya'da açtığunız 8. mağaza ve en büyüğü.
M«gar«lanıtıpırt» heiiffltfHğJTnrr tnphm rim,
150-200 milyon mark" diyor. Yimpaş Hol-
ding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar
yapüğı basm toplantısında, Yimpaş'uı 1 mil-
yar mark değerinde toplam sermayesinin oi-
duğunu söyleyerek sorulara verdiği yamtı
şöyle sürdürüyor:
"1000 marktan 1 milyon marka kadar pa-
ra veren 150 bin ortağmnz var. Herkes parası
kadar konuşuyor. Avrupa ayağumz iyi gidi-
yor. Dış ülkeferdeki ortaksayımız25-30 bindo-
laylarmda. Ortaklanmızm yoğun bulunduğu
ülke Atananya. Avrupa'da 100 mağaza açma-
yı bedefliyonız." Uyar, Erbakan' ın tammladı-
ğı "Anadoiu Arslanlan" grubunun içinde ad-
lanmn geçtiği şeklindeki sorumuzu yamtlar-
ken "Anadoiu Arslanı otebm. Bu yaklaşun, o
bölgelerdeki sermayeyi teşvik etmek amaonı
gütmektedir. Halkm elinde çok para var. Bu-
nu çarçur ediyorlar ve ev, arsa abyoriar. Hiç
kimseye aletdeğfliz.Herkesekucağımıza açıy-
onız" dedi.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada
nunun neresinden tutsak elimizde kalıyor.
Yangının başladığı yer, zeminin iki kat attında.
Yangın neden başlamış olabilir?
Yoldan geçen birinin izmarit atması olanaksız.
Bunun için özel çaba harcaması gerekli...
Piknikçilerin mangal ateşini yanık bırakıp gitme-
si olanaksız. Yerin iki kat attında piknik yapılmaz...
Yanıcı bir maddenin tutuşarak etrafa yayılması
olanaksız. A/şiv katlannda, özel olarak bulundurul-
muyorsa, bu tür maddeler olmaz...
Aradan üç gün geçti, neden konusunda hâlâ so-
kaktan geçenlerin yapabileceği yorumun ötesine
geçilmiş değil...
Söndürme işlemleri değişik yöntemlerie devam
ediyor. Klasik, su, köpük sıkma gibi işlemlerin ya-
nına bir de duvar delme eklendi. Siz, Türkiye'nin
dört biryanından gelen önernli evrakı arşive koyu-
yorsunuz, ama bu bölümde yangın çıkarsa ne ya-
pılır, sorusunu çengelli bırakıyorsunuz! Artık olağa-
nüstü yatınm gerektirmeyen, duman oranı biraz
yükselince otomatik olarak devreye giren sistem-
ler var. Sayıştay'da bu sistem olmayınca, itfaiye er-
leri, ayakkabı tamir atölyesine nasıl müdahale
ederlerse o yöntemlerie yangını söndürmeye ça-
lışıyorlar.
Başkent itfaiyesi, "yangına duvardelerekmöda-
hale" gibi, eşine az rastlanır bir girişimin de öncü-
sü oldu. Sanınz, yangın söndükten sonra, hertür-
lü ulaşım olanağı sağlanacak...
İtfaiye yetkilileri çaresiz, İçeride ısı bir ara 700
dereceye çıktı. Kâğrtyangını, metal yangınına dö-
nüştü" diyortar. Insanın aklına şu gefiyor
- Acaba arşiv raflannı yanıcı maddelerden mi
kurdular?
Elbette böyle degildir, ama itfaiyenin yaptiğı de-
ğerlendirme de açıklamaya muhtaç!
Sayıştay binasının inşaatı yıllardırdevam ediyor-
du. Dev binadan önce camisi yapıldı, ama dene-
tim evrakının korunması için sistemin yapılmamış
oiduğunu görüyoruz.
Cuma günü yangın başladıktan hemen sonra it-
faiye geliyor, müdahale ediyor. "Söndürdüm" de-
yip gidiyor, ardından yeniden yangın başlıyor.
Acaba ilk yangın arşivi kesmedi mi?
'Yangına ilk atılacak'
Yangın karşısında yetkililerin demeçleri ise evle-
re şenlik. Sayıştay Başkanı Kamil Mutfuer diyor
ki:
"Ne tür evrakın yandığını henüz bilemeyrz. Ama
depoda hastalıklı ya da problemli bir dosya yok-
tu. Çok önemli birsorun oluşturacağını sanmıyo-
rum. Tabii torbalar dolusu evrak var. Asıl inceie-
me yangın bittikten sonra yapılacak."
Çuvallanarak yeni binanın arşivine gönderilen
dosyalann durumu belli değil. Ancak Sayıştay Baş-
kanı, sorunlu dosya olmadığını söylüyor.
Binanın henüz kesin kabulü yapılmadan arş/vin
taşınması da aynca açıklanması gereken bir du-
rum...
Bütün bu gelişmelerin yarattığı soru işaretlerine
gelince... Yaz aylannda, orman yangını mevsimi-
nin başlamasından ürkeriz. Yoksa, Sayıştay'da da
yangın mevsimleri mi var?
Kabulü yapılmayan binaya arşiv taşındığına gö-
re, acaba Sayıştay'ın 'ç^va/'ladığı arşiv belgeleri-
nin üzerine şu tür şeyler mi yazmalı:
"Yangına ilk atılacak..."
"Yanmamışsa, yeniden yangın çıkanlacak bölû-
me konacak."
Kafalardaki bir başka soru da şu:
"Acaba, yangına sıkılan suyetersiz kalırken, yûk~
selen alevler bazı yûreklere su mu serpiyordu?"
Türkiye'nin dört bin yanında yolsuzluk operas-
yonlan sürerken, bunlann devlet içindeki uzantla-
nnın olup olmadığı sorusu yükselirken, Sayıştay'da
yangın çıkması akla her soruyu getiriyor. Biliyoruz
ki Sayıştay'da, içinde bulunduğumuz her türlü
olumsuzluğa karşın, özünü koruyan, ödün verme-
yen, yurtsever denetim elemanlan var.
Yoksa onlara söz geçiremeyenler u-yanıklık mı
etmeye girişti!
ba»bay©cumhuriyetcom.tr
Hak-is Genel Başkanı uslu
'Sosyal hukuk devleti
normlan ile örtüşüyor'
ANKARA (Cumburiyet
Bürosu) - Hak-Iş Genel
Başkanı Satim Uslu,
Çalışma Bakanlığı'nm
hazırladığı iş güvencesi
yasa tasansını çalışma
yaşamı için olumlu bir
gelişme olarak
değerlendirdi. Uslu,
"Tasan gerek genel ve
gerekse madde madde
gerekçeleri ile sosyal
hukuk devleti normlan
ile örtüşüyor" dedi.
Salim Uslu, Çalışma
Bakam Yaşar Okuyan'a
gönderdiği mektupta,
Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası
sözleşmelerin çalışma,
örgütlenme ve toplu iş
sözleşmesı
güvencesinin
sağlanmasını ve
endüstriyel ilişkilerde
keyfiliklerin son
bulmasını öngördüğünü
anımsatarak "Kakb Id
uygulanan ekonomik
istikrar programnun
sosyal sonuçlannı
karşdayacak yasal
düzenlemeler yapdması,
tophunsal barişa da, iş
banşına da, verimtüığe
ve üretime de önemU
kadalarsağtayacaktu-"
dedi. Uslu, söz konusu
mektupta, işverenlerin
işten çıkarmalarda
sosyal kaygılar taşıması
ve belirli kriterlerle
sosyal planlar yapması
gereğine de tasanda yer
verilmesinin önemine
işaret etti. Uslu
mektupta hükümetin,
tasannın yasalaşması
konusunda gerekli
duyarlılığı
göstereceğine
inandıklannı da söyledi