Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ
10 P I Ş H A B E R L E R dishab@cumhuriyet.com.tr
Toprak satılsın, ama...
Toplumun
j GUNLUGU<
tanmda , - .»,...
özel .HAKAN AKSAV
mülkiyete ~~* —•—
razı, ama toprağın, onu işleyecek insanlara
verilmesi koşuluyla... "Memleket topraklan
devletindir, kimseye satılamaz" diyenterin
oranı yüzde 33.
ÖlenÖIÜP, Rusya büyüktür
Denizaltı iki kez
battı. Ikincisi, kur-
tarma çalışmaları-
nın kesildiği andı.
Kazazedelerin ya-
kınları denizaltıda
hâlâ sağ kalan in-
sanlann olabilece-
ğini söylerken ikti-
dar temsilcileri ulu-
salyastlanetti.Çar-
şamba günü bütün
Rusya'dayastutul-
du; bir tek kaza böl-
gesi hariç.
AkrabaJar yas tut-
mak, denizcilerin
battıgı yere çiçekler
atarak onlatia veda-
laşmak istemediler.
Umutlarını yaşat-
mak istediler, ama
ertesi günresmiyet-
kililer çoğunu ikna
etti.
Denizaltıyla, de-
nizcilerle vedalaşıl-
dı. Cesetlerin ne za-
man çıkanlacagı bel-
li değil. Bir milyar
dolarlık denizaltının
çıkarılması için ise
telaş sürüyor.
üder Putin, olay-
Evffk dışı iltşki yaygn
Rusya yurttaşlan arasında evlilik
dışı ilişkinin ne derece yaygın
olduğunu araştıran bir anketin
sonuçlanna göre, halkın yüzde
5'i "bütün evlilerin", yüzde 42'si
"pek çoğunun', yüzde 38'i ise
"bazılannın' başka bir ilişkisi
olduğunu düşünüyor. Yüzde 15 cevap
vermekte zorlanıyor.
TeröristJer Rusya'ya gfremez
Bu yılın başından beri bin beş yüz • >' '•'
yabancının Rusya'ya girmesine izin
verilmedi. Gerekçe; terör kuşkusu.
la ilgili olarak kelle
avına çıkmayacağı-
nı söyledi. Belki de
kimsenin suçlu ol-
madığını düşündü-
ğünü belli etti. Deni-
zaltıyla birfikte do-
nanmanın onuru-
nun, Rusya'nın gu-
rurunun battığını
söyleyenlere kızdı.
Rusya daha ne
badireleratlatti.de-
di. Gerçekten de! O
kadar nüfus, bunca
zenginlik! Savaşlar,
iç savaşlar, felaket-
ler... Yine de ayağa
kalkıyor her seferin-
de Rusya. Insanla-
nn ise bir kısmı ölü-
yor, yenileri geliyor.
Devlet her sefe-
rinde 'ölen ölür, ka-
lan sağlar bizimdir"
diyor. "Rusya bû-
yüktür, bu badireyi
de atlatır" diyor.
Ama büyük devle-
tin küçük bütçesi bi-
razsıkıdaŞu bir mil-
yar dolarlık denizal-
tının batması çok
üzüyordevleti...
Israil Başbakanı, Ortadoğu banşıyla ilgili temaslarda bulunmak için pazartesi Ankara'ya gelecek
Barak'tan sürpriz ziyaret• îsrail Başbakanı Ehud
Barak'ın ziyareti sırasında,
Türkiye'nin daha önce Filistin
lideri Yaser Arafat'a Kudüs ve El
Aksa Camisi konulannda ilettiği
önerilerin görüşüleceği öğrenildi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Israil Baş-
bakanı Ehud Barak, pazartesi günü Ankara'ya
sûrpriz bir ziyaret gerçekleştirecek. Barak'ın zi-
yaretinin, başansızlıkla sonuçlanan Camp Da-
vid zirvesinin ardından Türkiye'nin başlattığı gi-
rişimlerin devamı olduğu kaydediliyor. Israil
"Başbakanı'nın ziyareti sırasında Türkiye'nin
daha önce Filistin lideri Yaser Arafat'a Kudüs
ve El Aksa Camisi konulannda ilettiği önerile-
rin görüşüleceği öğrenildi. Ikili ilişkilerin de ele
alınacağı temaslarda, savunma sanayı ışbırliği
ve Manavgat sulannın satışı da ele alınacak.
Israil Başbakanı Barak, pazartesi günü gerçek-
leştireceği ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Ah-
metNecdetSezer, Başbakan BülentEcevit, Mil-
Israil Başbakanı Arafath uyardı
DışHaberfer Servisi-Is-
rail Başbakanı Ehud Ba-
rak, Filistin'le banş anlaş-
ması yapılamamasının bir
"trajedfye" yol acacagı uya-
nsında bulundu.
Yediot Aharonot gazete-
sine demeç veren Barak,
"Bir anlaşcna oiup ounaya-
cağmıbüemiyorumaınake-
sinlikie olması gerekiyor.
Banş oimazsa bir rrajedi
gerçekkşecek ve neter ote-
büeceğinin aynntüanndan
söz etmeye gerek bile yok"
dedi. Barak, Filistin hderi
Yaser Arafat'a, ABDnın
Doğu Kudüs'ün bazı bö-
lümlerinde sınırlı Filistin
egemenliği önerisini kabul
etmesi çağnsı yaptı. Filis-
tin'in daha esnek olması
gerektiğini vurgulayan Ba-
rak, "Anlaşma yolunda fler-
lemekzorundayız ama kar-
şıtaraf esnek oimazsa an-
laşma da obnaz" dedi.
H Savunma Bakanı Sebahatön Çakmakoğhı ve
Dışişleri Bakanı tsmail Cem ile bir araya gele-
cek. Diplomatik kaynaklar, Barak'ın ziyareti sı-
rasında ağırlıklı olarak Ortadoğu banş sürecinin
ele alınacağını, ancak ikili ilişkilerin de mutla-
ka değerlendırileceğinı söylediler. Arafat'ın An-
kara ziyareti, tsmail Cem'in Gazze temaslannın
ardından gerçekleşecek görüşmelerin, Camp
David zirvesinin ardından Türkiye'nin başlatü-
ğı girişimlerin devamı olduğu belirtiliyor.
Dışişleri Bakanı Cem, Gazze'deki temaslan sı-
rasında iki taraf arasındaki teme! sorunlardan bi-
rini oluşturan Kudüs'ün statüsü ve El Aksa Ca-
mii'nin kullanımı konulannda yeni önerileri
gündeme getirmişti. Cem'in Barak'a, Arafat'la
yaptığı görüşme konusunda bilgi vermesi ve ay-
nı önerileri aynnnlı şekilde masaya yatırması bek-
leniyor. Cem'in önerilerinin temelini Kudüs'ün
Müslümanlar için de kutsal bir kent olması ve
El Aksa Camii'nin belli bölümlerinin Yahudi-
lerin ibadetine de açılması oluşturuyor.
Sorunun iki tarafı Israil ve Filistin'le iyi iliş-
kiler içınde olan Türkiye, bu özel konumu ne-
deniyle taraflar arasındaki güven ortamının oluş-
ması ve uyuşmazlıklann giderilmesine çalışıyor.
Israil'in Türkiye Büyükelçisi UriBar-Ner, Tür-
kiye'nin uzlaşma sağlanmasında önemli katkı-
larda bulunabileceğini ancak arabulucu olması-
nın olanaklı olmadığmı kaydetmişti. Türkiye,
banş sürecine ilişkin çabalannı eylül ayındaya-
pılacak BM Binyıl Zirvesi sırasında da sürdü-
recek. Dışişleri Bakanı Cem'in, ABD'de, soru-
nun tüm taraflanyla bir araya gelmesi bekleni-
yor.
Başbakan Barak'ın temaslan sırasında ikili
ilişkilerin de ele alınacağı kaydedildi. ilişkile-
rin ekonomik ve siyasi boyutlannın yanı sıra as-
keri ve savunma sanayi işbirliğınin de ele alına-
cağı görüşmelerde Manavgat suyunun Israil'e sa-
tışı konusunun da görüşüleceği belirtiliyor. iki
ülke teknik heyetleri arasında yapılan görüşme-
lerde su satışı konusundaki pürüzlerin çoğu
gidenlmiş, sadece fiyat konusunda anlaşma sağ-
lanamamıştı.
RUSYA SAVUNMA BAKANI, KURSK'UN YABANCIDENİZALTIYLA ÇARPIŞMA OLASUJĞININ GÜÇLENDtĞtNl BELtRTTt
Kursk'la ügOi on senaryo
Dış Haberier Servisi - Rusya Savunma
Bakanı Igor Sergeyev, nükleer denızaltı
Kursk'un yabancı bir denizaltıyla
çarpışüğı için battğına inandığını söyledi.
118 denizciye mezar olan Kursk'un
batmasıyla ilgili olarak 10'dan fazla
varsayım üzerinde çalıştıklannı belirten
Sergeyev, ona göre en
güçlü olasıbğın,
Kursk'un yabancı bir
denizaltıyla çarpışıp
batması olduğunu
vurguladj. Sergeyev,
"Kuzey Fdosu ve Pasifîk
Filosu'nun tarbikat
yapoğı bölgelerde, son 30
yü icinde 11 kaza oidu.
Bunlarm 10'unda Rus denizatnlan ABD
denizamlanyia çarpışa. Bu da Kursk'un
başka bir denizaltıyla çarpışoğ]
varsayımmı çok güçJendiriyor" dedi.
Sergeyev, kazayı soruşturan uzmanlann,
Kursk'un yüzeydeki bir gemiyle çarpışmış
olabileceği varsayımı üzerinde
durduklannı ve kaza günü Barents
Denizi'nde seyreden Rus gemilerinde
hasar araştırması yapıldığını söyledi.
Önceki gün Rus yetkililer ilk kez sabotaj
• Barents Denizi'nde batan
Kursk denizaltısının geçirdiği
kazayla ilgili olarak uzmaniar
10 varsayım üzerinde
çalışırken önceki gün
ilk kez sabotaj oiasılığı da
dile getüildi.
olasüığını da dile getirmişlerdi. Federal
Güvenlik Servisi (FSB), Kursk'ta
mürettebata dahil olmayan iki Dağıstanlı
bulundugunu, bu kişilerin Hazar
bölgesinde torpido ve denizaltı üreten bir
şirkette çalışan bir sivil ve bir subay
olduğunu büdirmiş ve bu kişilerin kazayla
ilgisi bulunup
bulunmadığının
soruşturulduğunu
açıklamıştı. Çeçen
savaşçılann sözcüsü
Movladi Udugov, yaptığı
açıklamada, denızaltı
mürettebatından
Dağıstanlı Sirazhudin
Ramazanov'un Çeçenler
adına denizaltıya sabotaj düzenledığini
öne sürmüş, ancak mürettebat listesinde
bu isme rastlanmamıştı.Denizcilerin
ailelerinden 150 kişi de önceki gün
kayıplan için anma törenı düzenledi.
Aileleri taşıyan gemi, planlandığı gibi
Kursk'un battıgı yere değil, denizaltılann
Vidyayevo askeri limanından aynldıktan
sonra dabş yaptıklan bölgeye gitti. Burada
anma töreni düzenlendi ve denize
çelenkler atıldı.
Kazadaölendenizcilerin aüeferinden 150kişi önceki gün gemiyle, denizaltilann Vid>a\evo askeri limanından
aynkhktan sonra dahş yapnklan bölgeye gitti Aileler burada, denize çelenkler atnJar. (REUTERS)
Ç j Ö R Ü Ş / N A Z M t AKIMANEmekliBüynikelçi
Türk-Yunan İlişkileri: OnlarNe Yapıyor, Biz Ne Yapıyoruz...Bilindiği üzere, Türkiye ile Yunanistan arasın-
daki sorunlann en önde gelenlerini oluşturan ve
kaynağını Ege Denizi'nden alan sorunlann ter-
cihen bir paket halinde ikili olarak görüşülmesi-
ni, Türkiye, bıkmadan usanmadan komşusu ve
müttefiki Yunanistan'a yıllar boyunca her vesi-
leden yararianarak önerdi durdu.
Boylece, gerek ülke olarak gerekjeopolitik ko-
numu bakımından komşusuna oranla daha güç-
lü durumda olan Türkiye, Yunanistan'a sürekli di-
yalog önerirken teşebbüsü elinde bulunduruyor
ve dolayısıyla ikili temaslann doğrultusunu etki-
leme olanağını da daha başta elinde tutuyordu.
Geçen otuz yı) içerisinde -1999'a kadarki dö-
nemde- iki ülkenin iki kez bir araya gelerek ikili
sorunlannı ciddi şekilde ele alması, aşağı yuka-
n bu koşullar altında oluştu. Bu dönem zarfında
ilk ciddi müzakereler 1976 Bern Anlaşmasrnın
ardından başladı, fakat 1981'de Sayın Andre-
as Papandreu'nun başbakan olarak Bern An-
laşmasını'nı reddetmesiyle sona erdi. Türkiye
yine de yılmadı, müzakere önerilerini sürdürdü
ve uygun zamanı bekledi. Nihayet Türkiye,
1987'de Ege'de patlak veren krizi ustalıkla kul-
landı ve "Davos süreci"r\\ kendi ulusal çıkaria-
nna uygun şekilde başlattı. O kadar ki, Türk ve
Yunan dışişleri bakanlannın eşbaşkanltğında ku-
rulan iki ana komiteden biri, Ege dahil tüm siya-
si sorunlan "hiçbir önkoşula bağlı olmaksızın"
görüşecekti. Ikinci ana komite ise iki ülke ara-
sındaki ekonomik ilişkilerin gelişme yollannı araş-
"tıracaktı. Bu çalışmalara paralel olarak iki kom-
^ju arasında güven arttıncı önlemleri saptamak
Uımacıyla teknisyenler bir araya geleceklerdi.
:-" 1970'lerin ikinci yansında Bern Anlaşması'nı
S:leyen müzakerelerde iki ülkenin teknisyenleri
£ge sorunlannı görüştüler, hatta bazı ilerleme-
jfer de kaydettiler. Ancak bu görüşmelerde van-
3&n noktalar Yunan makamlannca iltifata maz-
•Bar bulunmadı. Fakat daha sonra iki ülkeyi sı-
pak harbin eşiğine getiren 1987 Ege krizini ve Da-
•$os'u izleyen müzakerelerde Türkiye, tüm siya-
•şi konulann önkoşulsuz olarak görüşülmesini ve
jûbns sorununun adadaki iki topluma bırakıl-
maya devam olunmasını sağladı.
Ortak çaJışmalar belirli bir tempoda bir buçuk
yıl kadar sürdü. Ne var ki Türkiye'nin bu son ba-
şansı da Yunanistan'daki aşın unsurlann bir kez
daha tazyiklerini arttırmaya yöneltti. Ve Andre-
as Papandreu'nun -sanınm samimiyetle- imza-
ladığı müzakere protokolünü Yunan hükümeti-
fiin iki yıla varmadan hasıraltı ettiği görüldü. As-
ûnda, müzakerenin koşullan ve yöntemi bizim le-
himize olduğu ve kolayiıkla elde edilmediği hal-
de, Papandreu'yu izleyen Mitsotakis hüküme-
tinin konulara daha yumusak bakmasına rağmen
pek ısrarlı davranmadık. İç siyasi tüketim uğru-
na işin peşini bıraktık.
• Bu gelişmeleri izleyen dönemdeTürkiye, Ege'ye
ilişkin tezlerinde ısrarlı olduğunu göstermek ama-
cıyla Ege'deki haklannı kullanmayı sürdürdü, ör-
neğin hakkı olan askeri uçuşlan gerçekleştirdi vb.
Daha sonra Kardak krizini abartmayayöneldi, hat-
ta yine iç politika endişesiyle krizi istismar dahi
etti. Kısa bir süre sonra durumu adeta telafi eder-
cesine zamanın başbakanı Sayın Mesut Yılmaz
evvela ikili sorunlann çözümlenmesinde üçün-
cü bir tarafın hakemliğine sıcak baktığını duyur-
du ve arkasından ikili müzakereyle sonuçlandı-
nlamayan sorunlar için son çare olarak Ulusla-
rarası Adalet Divanı'na gidilebilecegini açıkladı.
Neticede, Ege'de anlaşmak için öncelikle kara-
sulan ve hava sahasının kesinlikle 6 mille sınır-
landınlması gerektiğı ve bu ilke kesin biçimde be-
nimsendıkten sonra kıta sahanlığı sorunu için pa-
rametreleri üzerinde önceden anlaşmak kaydıy-
la Adalet Divanı'na gidilebileceği tezi, o tarihle-
re kadar üçüncü taraf hakemliğine kân "Yunan-
lı savundu" diye, kâh çıkarianna uygun görme-
diği için soğuk bakan ve müzakere için önkoşul-
lan reddeden Türkiye'nin son tezi haline geldi.
Tabiatıyla, Yunanistan kendinden daha güçlü
olan Türkiye'nin Kardak krizinin ortaya çıkma-
sındaki rolüne herkes gibi şahit olunca ve bu-
nun ardından aynı ülkenin "Ege'de gribölgele-
hn mevcudiyetini" açıklayan deyişlerini duyun-
la, Türioye'nin Arnavutluk'ta, Kosova'da, Bul-
garistan'da izlediği ölçülü ve isabetli politikalar-
la bu ülkelerde giderek arttırdığı itibannı da bir
anlamda karşılamaya çalışıyordu. Hatta bizim aüa-
lığımızdan yararianarak Karadeniz Ekonomiklş-
birliği'ne katılabildi. Bu arada yanı başımızdaki
Ermenistan ile bir savunma işbirtiği anlaşrnası yap-
tı. Gerçekleşmesi için büyük çaba sarf ettiğimiz
Bakû-Ceyhan petrol hattına karşı Rusya ile aJ-
ternatif öneriler oluşturdu. Yıllardır PKK'yi bann-
dıran Suriye ile bir nevi askeri-stratejik ortaklık
kurdu. Yıllardır özel kamplardaTürk kaçaklan bes-
ledikten sonra nihayet Ocalan'ı da bağnna bas-
tı.
Yunanistan 1990'lı yıllarda bu adımlan atarken
gündeminin her zamanki birinci maddesinin
Türkiye ile ilişkiler" olduğunu aklından çıkarmış
değildi. Türkiye'ye karşı olduğu kolayiıkla görü-
lebilen hareketlere hız verdiği bu dönemde kom-
şusuyla mümkün olduğu kadar mesele çıkarma-
maya da itina gösterdi. Zaman zaman Başba-
kan Simitis'in ağzından ülkemiz hakkında tatiı söz-
ler çıksa da Yunan tezleri, alçak tonda da olsa,
kamuoyuna sürekli olarak duyuruluyordu.
vap kendisine hemen oracıkta verilmeden ziya-
retini sürdürdü. (Kuvvetle muhtemeldir ki Pa-
pandreu, bizimkilere "Ben bu sözleri kendi hal-
kım için söylemeliyim, siz ev sahibisiniz, neza-
ketgösterip cevap vermezsiniz, unutulurgider"
demiştir ve biz de ses çıkarmamışızdır!..)
Yunanistan'ın pek çok dostu-düşmanı ra-
hatlatan bu tavırlanna koşut olarak, Avrupa Bir-
liği, Helsinki'de 1999'un son ayında aldığı ka-
rarla adaylığımızı nihayet onayladı: AB üyele-
rinin bir ricası vardı sadece; Türkiye, Yunanis-
tan'la mevcut sorunlannı Uluslararası Adalet Di-
vanı dahil olmak üzere özellikle hukuki yollar-
la çözümlemeliydi. Burada dikkat gerektiren
ince bir nokta vardı: AB üyeleri "Türkiye ile Yu-
nanistan karşılıklı oturup sorunlannı çözsün-
ler"demiyordu, çözüm görevi "aday ülkeye" -
Türkiye'ye- yükleniyordu; üstelik bununla da ka-
lınmayıp çözümün Yunanistan'ın yanm asırdır
ısrarla sürdürdüğü tezler çerçevesinde "aday
ülke" tarafından gerçekleştirilmesi isteniyor-
du. AB, gelişmeleri izleyecek ve en geç 2004
yılında durumu gözden geçirecekti. Kıbns ko-
nusunda da evvelce vaki anlaşmalara aykın
• Ne yazık ki bu olan bltenden sonra yedi ay geçtiği halde, Türkiye AB'ye son olarak ileri sürdüğü
çekincelerin bizim için vazgeçilmez kaziyeler olduğunu ne Yunanistan'a, ne AB üyelerine ne de
dünya kamuoyuna açıkça, cesaretle hâlâ dermiyan edebilmiş değildir. Bu konuda sivil toplum
örgütlerimizin de kâh atıl kaldığı, kâh çıkarlarımızla asla uyuşmayan önerilerle karşı tarafın elini
kuvvetlendirdiği gözlenmektedir. Sayın Şank Tara gibi işadamlannın kurduğu ortak Işadamlan
Konseyi'nin, şimdi kalkıp "Bizim tezlerimizi kabul ettiğinize göre artık ticaret yapabiliriz" diyen
Yunan ticaret erbabına ne cevap verdiğini çok merak ediyorum.
ca daha da katılaştı ve bir Avrupa Biriiği üyesi
olarak Türkiye'nin adaylığı aleyhindekı tavırlan-
na germi verdi. Yunanistan, Türkiye'nin, zaman
zaman mesafeli davransa da Avrupa Birtiği'ne
girmeyi çok istediğini zaten biliyordu. Bu defa
şuna da iyice inanmaya başladı ki Türkiye ile bir
türiü çözümleyemediği Kıbns ve Ege sorunlan-
nı Türkiye'nin AB'ye üyelik müracaatıyla irtibat-
landırarak AB'nin içine taşıyabilirse meseteteri ken-
di tezlerine hiç değilse daha yakın bir tarzda hal-
ledebilecektir!
Kostas Simitis AB'yle uyum sağladı
1990'lann ikinci yansından itibaren akıllı bir li-
der olan Başbakan Sayın Simitis, gayretlerini ev-
vela AB içerisindeki menfi eleştirileri olumlu yö-
ne çevirmeye yönlendirdi. Ekonomik fedakârlık-
lar pahasına para biriiği ve benzeri konularda AB
kurallanyla uyum sağladı. Aynca, Balkan ülke-
lerine karşı tutumunda halkının duygusal baskı-
sına karşı koydu ve politikasında değişiklikler
yaptı: Makedonya sorununu çözümledi. Sırpla-
ra verdiği aşın desteği geri çekti. Arnavutluk'la
arasını düzeltti. Kosova'nın kurtuluşu için gerçek-
teştirilen NATO gücüne katıldı, insani yardımda
bulunmaya başladı. Yunanistan bunlan yapmak-
Nihayet, 1999 yılı sonuna doğru, özellikle son
bir yıldır AB'ye küskün duran, fakat bu treni ka-
çtrmayı istemediği bilinen Türkiye'nin AB ile ka-
derinin paylaşılması noktasına bir kez daha yak-
laşıldığında, AB üyesi ve veto sahibi Yunanistan
birsüredirzeminini oluşturduğu planını uygula-
maya koydu. Yunanistan bu defa -ilk kez- Tür-
kiye ile mevcut sorunlannı görüşmeleryoluyla çö-
zümlemeye hazır olduğu izlenimini açıkça yara-
tarak teşebbüsü ele aldı. "Sorunlanmızı karşı-
lıklı gönjşelim, aramızdaki güven boşluğunu
dolduracak önlemler alalım" dedi. O sırada dep-
rem oldu, Türkiye'nin uğradığı ciddi kayıplar kar-
şısında Yunan halkının yardıma koştuğuna şa-
hit olduk. Dışişleri Bakanı Sayın Yorgo Papand-
reu biri gayri resmi, diğeri resmi olmak üzere ül-
kemizi iki kez ziyaret etti. Ama gayri resmi ziya-
reti sırasında katıldığı Taksim toplantısındaki ko-
nuşmasında, Türkiye'yi Kıbns'ta "işgalci" olarak
nitelemeyi ihmal etmedi. Resmi ziyareti sırasın-
da da Türk topraklanna ayak basar basmaz, ha-
vaalanında basına hitaben yaptığı konuşmada,
ev sahibi Dışişleri Bakanımız Sayın Cem'in göz-
lerinin içine baka baka, bilinen Yunan tezlerini açık-
ça savundu ve yöneticilerimizin hoşgörusü ve hal-
kımızın yüksek kaJpliliği sayesinde, hak ettiği ce-
olarak, sorun çözümlenmese dahi Kıbns AB üye-
liğine kabul edilebilecekti.
Bu durum karşısında Türkiye, biryıl önce yap-
tığı gibi, "Ben şartlı kabule razı değilim. Isterse-
niz şimdi karar vermeyin, önümüzdeki bir-ikiyıl
içerisinde ben Yunanistan 7a baş başa veıip so-
runlanmızı çözmeye çalışayım, ondan sonra ba-
na önkoşulsuz olarak öneride bulunun' d iyeme-
di! Telaşlandı, acele etti. AB karanna karşı bazı
yazılı çekincelerde bulunduysa da bunlar kâğıt-
ta kaldı, zira AB istediğimiz yönde resmi bir ta-
ahhütte bulunmadı.
Belirtmeye çalıştığım on yıllık gelişmeler, bu sü-
re zarfında neredennereyegelindiğini, Türkiye'nin
zamanında harbi göze alarak yaptığı isabetli gi-
rişimlerle Yunanistan'ı müzakere masasına na-
sıl önkoşulsuz oturttuğunu, daha sonralan güç-
lü ülkemizin mütereddit hükümetinin isabetsiz ta-
sarruflaria çok evvel elde ettiği mesafeleri nasıl
elden kaçırdığını göstermektedir.
Ne yazık ki bu olan bitenden sonra yedi ay geç-
tiği halde, Türkiye AB'ye son olarak ileri sürdü-
ğü çekincelerin bizim için vazgeçilmez kaziye-
ler olduğunu ne Yunanistan'a, ne AB üyelerine
ne de dünya kamuoyuna açıkça, cesaretle hâ-
lâ dermiyan edebilmiş değildir. Bu konuda sivil
toplum örgütlerimizin de kâh atıl kaldığı, kâh çı-
karianmızla asla uyuşmayan önerilerle karşı ta-
rafın elini kuvvetlendirdiği gözlenmektedir. Sa-
yın Şank Tara gibi işadamlannın kurduğu ortak
Işadamlan Konseyi'nin, şimdi kalkıp "Bizim tez-
lerimizi kabul ettiğinize göre artık ticaret yapa-
biliriz" diyen Yunan ticaret erbabına ne cevap ver-
diğini çok merak ediyorum.
'Türfc-Yunan Forumu' toplantısı
öte yandan, kendine "Türk-Yunan Forumu"
adını veren ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın girişi-
miyie kurulduğunu sandığımız bir sivil toplum ör-
gütümüz de geçenlerde, bir toplantı yapıyor ve
"Ege sorunlanndan biri olan kıta sahanlığı so-
rununa öncelik verelim, Türk ve Yunan tarafla-
n evvela bu sonjnu görüşsün, anlaşamazlarsa
Adalet Divanı'na gitsinler" diyor ve bu önerisi-
ni hükümete sunduğunu basına açıklıyor; üç
emekli Türk büyükelçisinin üye olduğu Türk-Yu-
nan Forumu bu öneriyi yaparken Yunanistan'ın
yıllardır krta sahanlığı sorununa öncelik verme-
ye ve bu sorunu Adalet Divanı'nda çözmeye ça-
lıştığını ve önüne böyle bir teklif geldiği takdir-
de, haliyle işi Divan'agötürecek şekilde yönlen-
direceğini göz ardı edebiliyor! Türk-Yunan Fo-
rumu'nda bu kararalınırken benim de meslek ica-
b< yakından tanıdtğım Zeppos adlı bir emekli Yu-
nan büyükelçisi, üye sıfatıyla hazır bulunuyor. Adı
geçen diplomat, 1987 Ege krizinin yaşandığı sı-
rada Yunan Dışişleri Müsteşan'nın yardımcısıy-
dı ve krizi takiben iki ülke arasındaki görüşme-
lerin koşullan saptanırken kıta sahanlığı konusu-
nun Adalet Divanı'na sevki hususunda ısrar et-
miş, fakat neticede müzakerelerin önkoşulsuz ya-
pılacağı yolundaki görüşümüzü kabul etmek
mecburiyetinde kalmıştı. Sayın Zeppos'un bu de-
fa meydanı boş bulduğu anlaşılıyor. Türk-Yunan
Forumu'nun bu karan aldığı toplantısının bir hay-
li münakaşaya sahne olduğu, basında bildirildi.
Neticede, Yunan tezinin kabul edildiği bu top-
lantıda neyin münakaşa edildiği anlaşılamıyor.
On yıldır,Türk-Yunan meseleleri hakkındaki
görüşlerimi dile getirmeye çalıştım. Hep aynı te-
zi savundum: Türkiye ile Yunanistan arasında or-
tak menfaatlar mevcuttur. Bunlardan her iki ül-
kenin de nema alabilmesi için aralanndaki so-
runlan çözmeleri gerekir. Ancak bazı sorunlann
çözümü için taraflann karşılıklı fedakâriıkta bu-
lunmalan icap edebilir. Her iki ülke de bunu yap-
maya hazır olmalıdır. Hatta Türkiye daha da güç-
lü olduğu için ondan daha ziyade fedakâriık yap-
ması beklenebilir. Türkiye bundan gocunmama-
lıdır. Bu yazıyı kaleme alırken de bu görüşlerden
uzak kalmış değiiim. Sadece, son zamanlarda
Türk-Yunan ilişkileri ve bu konudaki yaklaşım-
larımız bağlamında zemin kaybetmekte ol-
duğumuza, dolayısıyla bu kaybı durdurmak ve
telafi etmek için diplomasinin tükenmeyen yol-
lanndan yararianma zamanının geldiğine ve geç-
mekte olduğuna işaret etmek istedim. Zira bu
patinajlar daha sonra başa büyük dertler açar.