Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 AĞUSTOS 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Eüzabeth Rygard, yenifilmiyle Batı'ya Türk kültürünün zenginliklerini tanıtmak istiyor
Dünyaya çocuk gözüyle bakmak...Kültür Servisi - Elizabeth
Rygard, 'GöntümdekiKöşkOl-
masa' adlı yeni filmı ıçin Tür-
kiye'ye geldi. Danimarkalı yö-
netmen. çekimlerine geçtiği-
mizgünlerde Uşak ve Afyon'da
başladığı filmiyle Batı'ya Türk
müziğinin, şiirlennin ve felse-
fesinin zenginliklerinı tanırma-
yı amaçlıyor.
Rygard, filmlerinde 'çocuk
gözû' ile dünyaya bakmayı, şı-
iri ve insan haklannı ön plana
çıkanyor.
1993 yılmdan bu yana bırçok
kez yurdumuza gelen yönet-
men, kültürümüzle, özellikle
de 'folklorik' kültürle yakın-
dan ilgili. Türk kültürü hakkın-
da detaylı araştırmalar yapan
Rygard, Türk şiirinden de ol-
dukça etkilendiğini söylüyor.
Elizabeth Rygard, Kopenhag
Üniversıtesı'nde okuduktan
sonra, 1976 yılından bu yana
uzun metraj. TV filmleri, kısa
fîlmler, belgeseller, çocuk film-
leri olmak üzere toplam on do-
kuz projenin yönetmenliğinı
ve senansthğını üstlendi. Film-
leri çeşitli festivallerdedegös-
terilen Rygard "ın 'FragileTra-
veb' admda bir şiir kitabı da
bulunuyor. 1997 yılında Ko-
penhag Üniversitesi'nde Türk-
çe dil eğıtımi alan yönetmen
1985-1990 yıllan arasında Da-
nimarka Film Enstitüsü yönet-
menler temsilciliğini yaptı.
'Çocuklar açık ve içten'
Tamamı Türkçe çekilecek
'Gönlümdcki Köşk Olmasa'
filmmde çocuk oyuncuyu Bo-
ra Akkaşcanlandıracak. Fılm-
de aynca, Madum Çimen. Şeb-
nem Köstem, MenderesSanian-
cılar, Kul Hasan. Serra Yılmaz
ve Selçuk Uluergüven gibi ço-
ğunluğu tıyatro kökenlı oyun-
cularyeralıyorlar. Fılmin mü-
zıklerı ıse Mazlum Çimen'e
ait.
- Türk kültürüne olan ilgi ve
hayranlığuuzın sebebini anla-
ür mısınız?
ELİZABETH RYGARD -
Yedi yıl önce Türkıye'ye ilk
kez geldiğım zaman çok etkı-
İZLEYİCİ
(Fotoğraf: SENEM ÖZTÜRK)
r
animarkalı yönetmenin, çekimlerine Uşak ve Afyon'da başladığı 'Gönlümdeki Köşk Olmasa'
adlı filminin ana hatlarını, çok etkilendiğini söylediği Türk müziği, şiiri ve felsefesi oluşturuyor.
Tamamı Türkçe çekilecek film, küçük bir çocuğun yaşh babasıyla Danimarka'da yaşadıklannı ve
Türkiye'ye geri dönüş öykülerini konu alıyor. Rygard, Türkiye'ye ait bir hikâye olması nedeniyle
Türk oyuncularla çalışmayı yeğlediğini belirtiyor.
lendim. Dünyanın hemen her
yenne yolculuklar yaptım ve
bırçok yer gördüm. Bunlann
arasında Türkıye'nın müzık.
şur, folklorik kültür ve bu kül-
türün içinde yer alan felsefesi
ıle benim içm ayn bir yeri var.
Özellıkle Türk müziğıne hay-
ran kaldım. Avrupa'da Türkıye
denılınce kımsenın aklına bun-
lar gelmiyor. Oysa bu özellık-
ler bir resım olarak Türkjye'nın
renklerinı oluşturuyor. fakat ın-
sanlar lnçbir^ey bılmıyorlar.
- Sizce Türk kültürûnûn eıf
önemlj özellikleri neler?
RYGARD - Burada bır kül-
türün 'merkez'ındc olan, mer-
kezı oluşturan bır ruh var. Ba-
tı 'nın materyalıstik düşünce ve
dünyasının yanında çok özel
bır farklılık yaratıyor. Batı'nın
ncan dünyası bır ruh içermıyor.
Bu yüzden bu kültürü, E>oğu'yu
seviyorum. Doğu'ya ait top-
raklarda ruhu olan bırçok kül-
türü bulmak mümkün. Burada
Roma ve Hınt kültürünün ya-
ru sıra bılmediğımiz bırçok kül-
türe sahıpsıniz. Batı'nuı tek-
nolojik dünyasında böyle bir
şey yok.
"• -Yenf niminizin çabşımlan
yedi yıl önce başladı. Bu süreç
içinde neler oldu?
RYGARD- O zamana kadar
sosyal hayat ve birçok prob-
lem üzerine düşünmüştüm. Bır
ders verme amacı gütmeden
bır şeyler anlatmak ıstıyordum.
'D(^ru nedir?,Yanhş nedir?' so-
rulanna yanıt vermeden haya-
tımızın gerçek sorulannı sor-
mak ıstedım. Aşk gıbı, yalnız-
lık gıbı... Bu süre içinde müzıs-
yen Yüksel Işık'la birlikte ça-
lıştım. Onunla birlikte düşün-
dük ve çalışmaya başladık.
-FBmin hikâyesinden sözeder
misiniz?
RYGARD - Filmde bir ço-
cuğun dünyasından anlatılan
bir hikâye var. Çocuklarla çok
ilgilıyim, çünkü onlan gerçek-
ten ilginç buluyorum. 'Gön-
lûmdeki Köşk Obnasa'da kü-
çük bır çocuğun yaşlı babasıy-
la Danimarka'da yaşadıklan ve
Türkiye'ye geri dönüş öyküJe-
rı anlatılıyor. Çocuklar çok
'açık' ve ıçten oluyorlar. Fil-
mın kendı hikâyesı kadar, kü-
çük bır çocuğun gözünden dün-
yaya bakmak da önemli.
-FHmde Türkojııncularla ça-
uşıyorsunuz. Bu özel bir seçim
mi?
RYGARD -Bu Türkiye'ye
~aitbir hikâye, bu yüzden Tüık
oyuncularla çalışmayı tercih et-
tim. Aynca Türkiye'de son de-
rece zeki ve başanh oyuncular
var. Bu açıdan çok mutluyum.
-Oyuncu seçiminde nelere
dikkat ettiniz?
RYGARD - Benim için ka-
rakter oyunculan olmalan ve hi-
kâyeyi sevmeleri çok önemliy-
di. Bu kez çok şanshyım çün-
kü çalıştığım oyunculann hep-
si çok genç. Dolayısıyla oyun-
cular enerjilerini çalışma bo-
yunca koruyabiliyorlar.
*Âşık Veysel tamnmıyor'
- Filminiz için neden Uşak,
Afyon gibi yerleri mekân seçti-
niz?
RYGARD - Uşak ve Afyon
bir sınemacı gözüyle de bakıl-
dığında çok güzel mekânlar.
Aynca hikâyenin bir bölümü
Âşık Veysd'ı anlatıyor. Film-
deki çocuk, Âşık'ın bazı şarkı-
lanru söylüyor. 'UzunlnceBir
Yoklayım' bunlardan bın. Şar-
kılann filmde önemli bır yeri
var. Türkiye'de herkes Âşık
Veysel'in Sıvas dolaylartnda
yaşadığmı biliyor, fakat küçük
bir araştırma sonunda buralar-
da da onun ızlenne rastladık.
-Fttmin müzikleri de Türk
folklorik karakterini taşıyor
mu?
RYGARD - Filmde iki türlü
müzik olacak. Bın, Âşık Vey-
sel şarkılanndan oluşan folklo-
rik bir müzik. Diğen ıse Maz-
lum Çimen'in yaptığı müzik-
ler. Bız bu iki farklı müzik tü-
rünü birleştirmek istedik.
- Orhan Veli'yi, Nâzım Hik-
met'i,Rumi'yi bfliyor vesevi>w-
sunuz. Birşair gözü>1eTürk şi-
irini nasıl buluyorsunuz?
RYGARD-Türk şunnın be-
nim çok hoşlandığım melan-
kolik bir yapısı var. Kendinı bı-
rakmışlığı, hayattan bıkmışh-
ğı anlatmıyor; çok evrensel bir
yanı var ve insanın yalnız tara-
fına sesleniyor.
-En sevdiğinizTürkşairi han-
gisi?
RYGARD- NâamHikmet
Evrensel bir şair. Avrupa'da onu
tanıyorlar ama Âşık Veysel'i
hiç kimse bilmiyor. Oysa Âşık
Veysel çok Önemli bir ozan ve
çok özgün bir yanı var.
ERDAL ATABEK
OldürmeyetkisLSinemada "öidfirme yetidsi" James Bood
filmleriyle başlamıştı. Ingiliz gizlı servıs
ajanı James Bond, "düşmanlannı" gerekli
gördüğü zaman öldürme yetkısi ile donatıl-
mıştı. Düşmanlan da elbette Ingiltere'nin
ve Amerika'nın düşmanlan ıdi.
Bond filmleri soğuk
savaş fümleridir. Giz-
li operasyonların ya-
pıldığı, "düşmanlann"
öldürüldüğü, el altın-
dan işlerin çevrildiğı so-
ğuk savaş dönemleri.
Sonralan ilerleyen tekno-
loji ile öldürenler de de-
ğişecek, biyonik kariller
üretilecektir. Öldürme
yetkisi de mikroçiplere
geçecektir. Terminatörve
benzeri filmlerde artık "öl-
dürme" olgusu sıradan iş-
ler gibi hayatın içine yer-
leştirilecektir.
"Acaba insanJardabir 'öl-
dürme saplantısı' var da si-
nema bunu mu keşfetti?"
diye düşünmek gereki-
yor. Freud'un öne sür-
düğü "ölüm içgüdüsü*'
çok eleştirilmiştır, ama
sanki doğrulanıyor gi-
bi. İnsan öldürmenin
"olabfleceği''nden baş-
layarak "olacağı''na ka-
yan, oradan da "olma-
sı gerekngi''ne, dahası
"olması zorunluluğu-
na" sıçrayan bir öldür-
me tutkusu gıderek "in-
san öldünner
'yi içsel-
leştirmiyor mu? Böy-
le bir 'içineandinne'',
"özümseme'', "naklı
^rme'', sonunda fa-
şizmin psikolojik alt-
yapısına zemin oluş-
turmuyor mu? Char-
les Bronson'un, kızı-
aın sokak serserileri
tarafından öldürül-
mesinden sonra kendinı bır av
gibi sunarak sokaklarda serseri avma çıkü-
ğı fıknin gördüğü ilgı de bu sa\ ı doğrulamı-
yor mu? Beyazperdedekı savaş filmlerinın
banşçı temalarına karşın savaşla ılgisi yok-
muş gibi görünen "aksiyon fUmleri
r
'nde her
türden "insan öldürme'' temasmı normal-
leştiren bır olay akışı dikkat çekmelidir.
"İnsan öldürme'', filmlerde görüldüğü ka-
dar kolay bir "aksiyon" değildir. Bir ajan, bir
katil, kirahk bir katil biri-
sini öldürmeye niyet etti-
ği zaman psikolojik ola-
rak şu aşamalardan geçe-
cektir: Oldüreceğı kişıyi
kendinden uzaklaştırma,
onu kendine yabancılaş-
tırma, bu yabancıyı za-
rarlılaştırma, zararltnın
ortadan kaldınlmasına
karar verme. Bu aşa-
malan geçerek birisini
hedef alan kişi de onun
en azından ölümünü
dogru bulur. bu işi ken-
dısi de yapmak iste-
yebilir. Bütün konu
hedefteki insanı böy-
le bir psikolojik iş-
lemden geçirebil-
mektedir. Birbirine
düşman olmanm
aşamaları budur.
Dikkati çeken yan.
filmlerde giderek biri-
sini öldürmenin duygu-
lara yakın gelecek ne-
denlerinin gösterilme-
sinden bile vazgeçilmiş
olmasıdır. Kızı öldürülen
biri intikam almak iste-
diği zaman bu duygunun
insani temelleri vardır.
Ama nedenleri bile orta-
ya konmadan birini öl-
dürmek "olabffir''görül-
düğü zaman, ortaya çok
ürkütücü bir tablo çıkar.
"Herkes herkesi soğuk-
kanhhkla öklürebttBf Son-
ra da sılahım üfler, siyah
gözlüklenni takar, yürür
gider.
"ÖMürme yeOM* tam-
şılmadığı, kimin kimi öl-
dürmeye yetkili olabılece-
ği sorgulanmadığı sürece
beyinler bu yönde yıkanmaya devam edile-
cektir. Böyle bir film beklemeye hakkunız
yok mu? Bakalım, böyle insanca bir film gi-
şe umudu vaat ederek bir sinema grubunun
projesi olabilecek mi?
YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR
Hayat Bir şarkıdır/
On connalt La Chanson
Yeni dalga sinemacılann önde
gelen isimlennden 'Alain Rena-
is'in son filmi On Connait La
Chanson(HayatBirŞarkKbr) hem
eleştirmenleri hem de izleyicile-
ri şaşırtan yeniliklerin toplandı-
ğı bır film olma özellığiru taşıyor.
'Hiroşüna Sevgilim', 'Geçen Yıl
Marienbad'da', 'Stavistj' gibi
fimlerle sinemaseverlenn beğe-
nisini kazanan Fransız yönetme-
nin son çalışmasının başrollennı,
Fransız sinemasuun ünlü oyuncu-
lan Pierre Ardhi, Sabine Azema,
Jean-Pierre Bacri, Andre Dussol-
Ber, AgnesJaoui ve Lambert Wil-
son paylaşıyor.
Parislilerin aşka olan zaaflan-
nın mizahı bir tonda ışlendiği
filmde, senarist Dennis Pötter'in
öncülük ettiği senkronıze şarkılı
anlatım tekniği kullanılmış. Iç ıçe geçmiş bir
kaç aşk öyküsü; Edith Piaf tan Syhie Vartan'a,
Josephine Baker'dan Johnny Halhda>'a dek uza-
nan ünlü sanatçılann bır zamanlar hıt olmuş ve
hâlâ belleklerdeki izlerini koruyan şarkılan eş-
liğinde anlatılıyor.
Hitler'den Paris'i yerle bir etme emri alan Ge-
neral Von SchoBte'ın. play-back eşlığinde 'Be-
nim iki aşkun \ar. biri ülkem biri de Paris" şar-
kısıyla başlayan filmın senaryosunu, aynı za-
manda filmin oyunculanndan Agnes Jaoui ve
Jean-Pierre Bacri ıkılısi kaleme almış.
Alaın Resnais, yıllar önce asıstanı olarak ça-
lıştığı Nicole Vedres'ın. hıçbır fıhn öyküsünün,
şarkılann anlattığı aşka ve melodiye uymayaca-
ğını söylemesi üzenne yıllarca kendince notlar
tuttuğunu ve sonunda bu filmi çekmeye karar ver-
diğini söylüyor. Filmdekı amaçlannm. ızleyici-
nin işittiklerinin şarkı olduğunu unutup günde-
lik bir diyalog olduğunu düşündürtmek olduğu-
nu belulen Renais, filmde kullandıklan şarkıla-
nn, film ekibinin duygu ve fikirlerinin bir bile-
şimi olduğunu ekliyor.
Türkıye de bugün gösterime gıren ve eleştir-
menler tarafından müthış bir deha ömeği olarak
nıtelendirilen film, Fransa'da büyük yankılar
uyandırdı. Yetmiş beş yaşındaki Renais'nın son
filmi 'Hayat Bir Şarkıdır'ın başansı, çeşitli fes-
tıvallerden gelen ödüllerle deperçinlendi. Fran-
sa'nın Oscar'ı kabul edilen Cesar Film Ödülle-
n'ni 1998 yılında en iyi film, en iyi erkek oyun-
cu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi yardım-
cı kadın oyuncu, en iyi senaryo, en iyi ses ve en
iyi montaj dallannda kazanan film. aynı yıl Alan
Renais'e Berlin Film Festivali'nde, 'Yaşam Bo-
yu Başan Ödülü'nü getırdi ve Fransız film eleş-
tırmenlen tarafından en iyi Fransız filmi ödülü-
ne değer bulundu.
The Patrlot/ Vatansever
Başrollerinde Mel Gibson, Heath Ledger,Joel
Richardson.Jason Isaacs, Chris Cooper. Tcheky
Karyo.Rene Auberjonois, Tom VVflkinson'ın oy-
nadığı 'Vatansever' bugün göstenme gıriyor. Yö-
netmenliğinı Roland Emmerich'ın üstlendiği' Va-
tansever'in senaryosu Robert
Rodat'a ait. Film, Amerikan Dev-
rimi'nin gerçekleştıği 18.yüzyılda,
prensıpleri ve sorumluluklan ara-
sında sıkışıp kalan Fransız ve Kızıl-
derih savaşlannın eskı bu" kahrama-
nı olan Benjamın Martin (Mel Gıb-
son)'in hikâyesini anlatıyor. Bir za-
manlar kurnaz, başanh ve vahşi bir
asker olan Martin, ona tüm vahşi
geçmişini unnutturan ve huzurlu bir
gelecek vaat eden iyi bir kadınla ev-
lenir ve yedi çocuklan olur. Fakat
ülkesiyle Ingiltere arasında anlaş-
mazlık baş gösterince Martin, aile-
sini korumak ıçin tek bir yol oldu-
ğunun farkına vanr: genç neslin öz-
gürlüğü için savaşmak.
KEDÎ GOZU
VECDİ SAYAR
Can Şenliği
"Deli kedi deli deli
Ne artyorsun ağaçlann üzerinde?
O kuşu tuttun muydu
Başın göğe erecek diğ'mi.
O kuş ki zümrüdüankâ..."
Deli kediler Datça'da toplaştık işte, Can Baba'yı
anmak için. Şairler, müzisyenler, tiyatrocular, karika-
türcüler, folklorcular, gazetecilerden oluşan kalaba-
lık bir kedi grubu... Kimi şiir okuyacak, kimi şarkı söy-
leyecek, kimi sergi açacak. Zaten kendisi bir şiir olan
Datça'da, şiirgündemin birinci maddesineoturacak
dört gün süresince. Tabii, politikadan, çevre sorun-
lanndan da söz edeceğiz. Kısacası, ağaçların üstün-
de zümrüdüankâ kuşunun peşinde koşturacağız...
Tektaş Ağaoğlu, Selahattin Hilav, Mehmet H. Do-
ğan, Ataol Behramoğlu, Aydın Çubukçu, Aptul-
lah Nefes, Ahmet Telli, Cezmi Ersöz, Metin Üs-
tündağ, Mehmet Ulusoy, Rutkay Aziz, Mümtaz
Sevinç, Jülide Kural, Karagöz sanatçısı Mehmet
Baycan, ressam Ismail Kahraman, Leman-Öküz
çizerleri, Dostlar Tiyatrosu ve daha pek çok Can
dostu sanatçı, Türkiye'nin pek de alışık olmadığı tür-
den bir şenlikte, şiirin şeref locasında olduğu bir et-
kinlikte bir araya geliyor
Bu akşam, Datça Açıkhava Tıyatrosu'nda Genco
Erkahn "Can"ı ile açılıyor "1. Can Şenliği". Yann Pa-
lamutbükü'ne gidiyoruz hep birlikte. Can'ın çok sev-
diği bu mekânda şair dostlan onun şiirlerini okuya-
cak, Muğla'dan gelen halk oyunlan ekibi gösteriler
yapacak, geleneksel badem yanşması düzenlene-
cek; sonra Knidos'a gideceğiz. Kaderine terk edil-
miş o görkemli antik tiyatroda Can'dan şiirier oku-
nacak, şarkılar söylenecek. Knidos'tan gün batar-
ken aynlacağız. Akşam, Datça'daki Açıkhava Tiyat-
rosu'nda Sema ve arkadaşlannın konseri var: "Se-
ma 'dan Can 'a-lstanbul Hanımlan, Istanbul Şarkıla-
n". Can Baba'nın çok sevdiği Sema'nın Datçalılara
olağanüstü keyiftt bir gece yaşatacağına hiç kuşku
yok. Şenliğin üçüncü ve dördüncü günleri de, şiir üs-
tüne toplantılar, imza günleri ile dopdolu. Can'ın çok
sevdiği bir başka sanatçı, Ali Perret, Can'ın mahal-
lesindeki kahvede bir caz dinletisi sunacak. Gece-
leri ise Açıkhava Tıyatrosu'nda Edip Akbayramın,
Deniz Pınar Atılgan'ın konserieri var.
Datça'nın CHP'li Belediye Başkanı Erol Karakul-
lukçu, tüm yerel yönetimlere model oluşturabilecek
bu etkinliğin başlıca mımarianndan biri. Onun karar-
lılığı olmasaydı, bu çapta bir etkinliği gerçekleştirmek
hayal olurdu. "Can Şenliği", Datça'ya nıcedir özle-
diği bir kimliği, bir kültür kenti kimliğini kazandınyor.
(Her ne kadar, çeşrtli sağ partilerin milrtanlan "Ba-
dem Şenliği" yapmak varken "Can Şenliği"ne ne ge-
rek vardı, diye söyleniyorlarsa da, Datçalılann bu
şenliğe sahip çıkacaklanna inanıyorum, inanmak is-
tiyorum.) Ve bundan böyle başka belediye başkan-
lannın da, kendi kentlerine damgasını vurmuş bir
kültür adamının adını bır şenlikle ölümsüzleştirmeyi
düşüneceklenne, kentlerindeki "geleneksel" patlıcan
ve karpuz şenliklerini ciddi kültür ve sanat şenlikle-
rine dönüştüreceklerine inanıyorum. Kedilerin iyi ni-
yeti sonsuzdur!
"Can Şenliği", gülünç denebitecek birbütçe ile ger-
çekleştiriliyor, şenliğe katılan sanatçılann özverileri
sayesinde. Ama olanaklar biraz daha fazla olsaydı,
ömeğin Kültür Bakanlığı 2000 dolan bulmayan kat-
kısını arttırabilse ya da Can Yücel'in kitaplannı ya-
yımlayan Doğan Kitapçılık'ın bağlı olduğu holding,
şenliğe destek olabilseydi fena mı olurdu? Ama ol-
madı, olamadı. Sponsor olması istenen Aydın Do-
ğan'dan niçbır yanıt alınamadı. (Doğan K/tapçılık
şenliğe katılıyor. Umanm, epey kitap satılır.) önümüz-
deki yıl, şenlik kapsamında uluslararası etkinlikler
planlanıyor. Kim bilir, belki o zamana dek sponsor
arayışı olumlu bir sonuca ulaşır da, Datça uluslara-
rası planda da hak ettiği konumu kazanır. Bu konu-
da iyimserliğimizi sürdüreceğiz. Bilirsiniz, biz kedi-
ler rüyalarımızı kolay kolay terk etmeyiz...
Neyse, biz tekrar bu yılki "Can Şenliği"ne döne-
lim. Şenliğin son günü (21 Ağustos'ta), Can'ın do-
ğum gününü kutlayacağız. Sevgilı Güler Yücel, Su,
Güzel ve Hasan Yücel'le kurmayı planladıklan "Can
Evi"ne ilişkin planlar yapacağız. Sonra hep birlikte
Can'ı ziyaret edeceğiz. Türkiye'nin yetiştirdiği en bü-
yük heykelcilerden binnin, Mehmet Aksoy'un birar-
mağanı o güne yetişmiş olacak. Mehmet Aksoy,
muhteşem bir anıt hazırlıyor Can'ın mezanna. Mer-
merin üzerinde yeni doğmuş bir çocukfigürüvar; ya-
şamı, geleceği ve umudu simgeleyen. Günbatımın-
da, saydam meımer bir ışık topuna dönüşecek... O
gün, Rodos'tan bir müzik grubu da katılacak şenli-
ğe. Onlarta birlikte, Can'ın şerefine kadeh kaldıraca-
ğız. Bu dünyada Can'ın yaşadığını hatıriayacağız.
"Datça'da dunıyorum yatıyorum
Sabah kalkıp kapıları açıyonjm
Bütün herkes geliyor
Serçeler kumnılar Isa çiçekleri
Bulutlan çağınyonjm geliyohar
Gökyüzü çok fena mavi
Yürüyemiyomm ayaklanm yok
Sanki bir ruhum
Sanki bir bademağ'cıyım
Benim çağlalanmı yiyin
Bir kadeh rakıyla
Dünyada Can'ın yaşadığını hatırlamak için
Şerefinize"
Yeni Beaties albümü hazır
• Kültür Servisi - Ünlü Ingıhz rock grubu
Beaties"ın elemanı Paul McCartney , efsanevi
topluluğun dağılmasından otuz yıl sonra, toplama
parçalaradan oluşacak bir Beaties albümü
hazırladığını açıkladı. 'Free Now' adını taşıyan
albümün Beaties ile Galli müzik grubu Super
Furry Animals'ın ortak çalışması olduğunu
belirten McCartney, 1960'larda yapılan stüdyo
kayıtlannın kullanıldığını sözlenne ekledi.
Albümün, eski parçalann gözden geçirildiği yeni
bir Beaties çahşması olduğunu söyleyen sanatçı,
onun sesinden duymaya alışılandan çok daha
underground bir çahşma yaptığını, bundaki
amacının da değişik bir tarzı denemek
istemesinden kaynaklandığını ifade etti. Albümün
isim şarkısı 'Free Now'da John Lennon'ın sesi de
yer alıyor. Aynca Beaties'ın doğduğu yer olan
Liverpool'da da çeşitli sesler kaydedilmiş.
Mersey Nehri'nın ve McCartney'nin çok sevdiği
balık-patates lokantasının sahibesinin sesi,
bunlardan bazılan..
BUGÜN
• ÇUBUKLU HAYAL KAHVESİ'nde saat
00.30'da Teoman'ın konsen izlenebılır/4/5 68 80)