Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 2000 CUMA
14 J v U L X U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr
Nilüfer, bu gece ve yann elli kişilik senfoni orkestrası eşliğinde iki konser verecek
YerK popun 'unvansız' yılclızı• Harbiye Açıkhava
Tiyatrosu'ndaki
konserlerinde çeyrek
yüzyıllık kariyerinin en
iyilerini yorumlayacak
olan Nilüfer, yeni
yayımlayacağı albûmden
de 'Anlat Arakadaşım'ı
söyleyecek.
CUMHUR CANBAZOĞLU
Açıkhava Konserleri 'nin son iki gü-
nü; perdeyi bu gece ve yann Nflûfer
kapatıyor. Fahreöin Kerimov'un yöne-
teceğı senfoni orkestrası eşliğinde sah-
neye çıkacak Nilüfer ve Dyas Mirza-
yev'in yazdığı yeni düzenlemelerle hit
parçalannı yorumlayacak. Daha önce
de özel gecelerde büyük orkestrayla
böyle bir deneyimi yaşamış bu önem-
li sesi senfonik bir ortamda dinlemek
çok keyifîi olacak bizce.
Nilüfer, kırk yaşındaki Türk pop
müziğimizde, sürekli farklı bir kul-
varda yürümüş, en önemli isimlerden
biri. Bu süre içinde süperstanrruz, kral-
lanmız, kraliçelerimiz, divalanmız,
mega yıldızlanmız hiç eksik olmadı
ama güçlü yorum, kalite denince ak-
l*hep tek isim geldi: Nilüfer. Kalite-
h ve eğitilmiş ses, seksenlerin başın-
daki dönem hariç özenle seçilmiş par-
çalar, arada sırada manşetlere yansıyan
birkaç olay dışında belli bir çizgide
tutulmuş özel yaşam, aşklar, evlüikler,
ödüller, milyona yaklaşan albüm tiraj-
lanyla otuz yıldır hep iddialı Nilüfer.
1970'e dek uzanan bu müzik serüve-
ni sanatın dşındaki etkenlerle şekil-
lenmiş bir öykü değil, her anı çabay-
la, hırsla, emekle devam etmiş yolcu-
luk.
Işte onun yaşammdan "geniş" bir
Ünlü yorumcu, şef Fahretân Kerimov'un yöneteceği senfoni orkestrasuıın eşliğinde iki saat sahnede kalacak.
özet; Magazin gazetesinin açtığı "AI-
ûn Ses" yanşmasına, ailesine haber
vermeden katılıyor. Aralannda Ajda
Pekkan'ın da yer aldığı jüri, on beş
yaşındaki Nilüfer Yumlu'yu birçok
aday arasından bırinci seçiyor.
Ödeon Şirketi bu güçlü sesli genç kı-
zı kaçırmıyor, ama ancak yanşmadan
tam iki yıl sonra Nilüfer'in ilk 45'liği
yayımlanıyor: Kalbim Bir Pusula. Bir
anda müzik listelerinin en üst sırasına
yükselen genç şarkıcı, işler ciddile-
şince özel müzik derslennı sıklaştın-
yor ve ikinci 45 'liği Dünya Dönüyor /
Göreceksin Kendini'yle alnn plak ödü-
lünü alıyor. Yine aynı dönemde, pop
müziğinin vitrindeki isimlerinin de ka-
tıldığı 1. Topluiğne Şarkı Yanşma-
sı'ndan Al Beni Çal Beni'yle ikincilık
çıkartıyor.
Bu arada, 45 'liklerden sonra yayım-
ladı|ı, adını taşıyan ilk uzunçalan ve
onu takip eden Selam Söyleuzunçala-
nyla yine müzikseverlerden büyük il-
gi görüyor Nilüfer. Ardından Grup
Nazar'la yorumladığı Sevince'yle bu
kez o "Eurovision SeferTne çıkıyor
ve arkadaşlanyla birlikte Türkiye'ye
bekledıği zaferi yaşatamamanın ezik-
liğiyle ülkeye dönüyor.
Seksenli yıllarda arabeskçilerin hâ-
kımiyetine, Ispanyol Meyhanesi, Her
Yerde Kar Var gibi klasikleri yorum-
layarak karşı çıkmayı denıyor ve ara
albümler üretiyor. Ancak fazla bir di-
renç gösteremiyor ve beklemeye baş-
lıyor. Onu yerli beste kulvannda ön
sıralara taşıyacak Kayahan'la ortaklı-
ğının temelleri ise 1984'te NUûfer '84
albümüne koyduğu Kar Taneleri'yle
atılıyor. İki yıl sonra yine Kayahan
bestesi Geceler'le Nilüfer, Antalya'da
Uhıslararası Akdeniz Şarkı Yanşma-
sı'nda Türkiye'ye birincilik kazandı-
nyor.
Kayahan'lı çalışmalardan sonra Ni-
lüfer, 1993 'de Yine Yeni Yeniden albü-
müyle, daha önce hiç denemedığı tarz-
da parçalarla, kelimenin tam anlamıy-
la yeniden doğuyor. Kadınlığını öne çı-
karan giysilerle, ağır makyajla, dans-
lanyla bambaşka bir Nilüfer giriyor
pazara. Bu kez Onno Tunç'un yol gös-
tericiliğiyle Şov Yapma, Aman, Ha-
ram Gecefergibi popüler parçalar yar-
dımıyla arabeskin tirajındantam birmil-
yon tüketıciyi popa çekiyor ve genç din-
leyiciler kazanıyor. Gypsy Kings de
onun sesinden Yine Yeni Yeniden'i
keşfediyor ve dünyaya tanıtıyor.
Aynı başanyı 1996'da NHüfer'le ad-
lı albümle tekrar ediyor ve bu kez de
Mavilim ve Loreena McKennith'in
Tango To Evora'sının Türkçe yorum-
lanmış hali Çok UzaJdarda ile yine 1
numaraya yükseliyor.
Son olarak da otuz yılük müzik ka-
riyerinin ilk dönemini şekıllendiren
hıt parçalan gençlerin kıilağına sesle-
necek şekilde elden geçirdikten sonra
topladığı albüm Yeniden Yetmişe'yle
zirvede yalnız kalıyor. Müzik yazar-
lan, albümü, klasikleşmiş parçalann ye-
ni akımlara yem edildiğı iddiasıyla
eleştirirken genç müzikseverler altya-
pılan modernleştirilmiş bu şarkılan
çok tutuyor ve sanatçı yine bol sıfirh
saöş rakamlarını hanesine yazmayı ba-
şanyor... Nilüfer artık kalıtesi tartışıl-
mayan bir firma; sanatçı dostlan onun
yorumuyla albümlerini zenginleştir-
meye önem veriyor. Bir bakıyorsunuz
FahirAtakoğhı'nun konserinde sahne-
de, bir bakıyorsunuz Müzeyyen Se-
nar'ın albümünde. Türk musikisı söy-
lüyor ya da Fuat Gûner'in albümün-
de düet yapıyor.
Son yıllarda müziğin prodüktörlük
yanına da merak sarmış durumda. As-
ya'nın ardından yeni isimleri öne çı-
kartmak için çalışıyor Nilüfer. Bir de
yeni albüm için parça seçiyor, yine her
zamanki gibi büyük bir titizlik ve dik-
katle.
KENTLER VE KÜLTÜRLER / Kaliningrad TURGAY FtŞEKÇİ
Elli yıl dünyaya kapalı kalan kentKaliningrad, 1945'e dek bir
Alman kentiydi. Adı da Kö-
nigsberg (Kral Kenti) idi.
Gerçekten de 1255'te Alman
Töton şövalyelerince kurulan
kent, sonralan Prusya dükleri-
nin başkenti olmuş. Kimi Prus-
ya krallan burada taç giymiş-
ler, 1544'te Albertus Üniversi-
tesi kurulmuş.
ikinci Dünya Savaşı'nın so-
nunda toplanan Potsdam Kon-
feransı 'nda kent ve çevresi Sov-
yetler Birliği'ne bırakılmış.
1946'da kente ünlü Sovyet dev-
let adamlanndan KaKnin'in adı
verilmiş. Kentteki Abnan nü-
fusu da boşaltılarak yerine Rus-
lar yerleştirilmış.
Coğrafya
Kaliningrad, Pregolya Irma-
ğı'nm kıyısmda, Baltık Deni-
zi'ne açılan bir iç liman. Kali-
ningrad Koyu, Vistül ve Kur-
land lagünleriyle Baltık Deni-
zi'nden aynlarak bir içdeniz
oluşturuyor. Bu içdeniz hem
zengin bir bahk yatağı hem de
korunaklı bir doğal liman.
Bu jiizden gerek Almanlar
döneminde, gerekse günümüz-
de hem önemli bir ticaret lima-
nı hem de önemli bir deniz üs-
sü olma özelliğini de koruyor.
Bugfin
Bugün kentte geçmişin Al-
man özelliklerinden izler bula-
bilmek oldukça güç. Savaşta
nasılsa yıkılmadan kalabilmiş
tek tük evler, onlar da o denli
bakımsız ki Alman kalıtı ol-
duklannı düşünebilmek için
hayal gücünü çalışürmak gerek.
Kent, tipik Sovyet kentleri
gibi büyük toplu konut sitele-
riyle dolu. Geniş caddeler ve
alanlar, bakımsız bir teneke yı-
ğını halindeki tramvaylar göriin-
tüyü tamamhyor.
Bugün Kaliningrad'ın Rus-
ya Federasyonu ile karadan ba-
ğı kalmamış. 1996'da özel bir
ekonomik bölge statüsü tanın-
mış. Ticaret ve turizmle ayak-
ta durmaya çalışıyor. Çok sa-
yıda Alman gezgini, geçmiş
duygulanyla kente geliyor. El-
li yıl dünyaya kapalı kalan kent,
1991 'den bu yana dış turizme
açılmış, kendine çıkış yollan
arama peşinde.
•••
Edebiyat Ekspresi Avrupa
2000, Polonya'dan çıkıp Kali-
ningrad sınınndan gırdiğinde o
güne dek alışmadığımız birkar-
şılama gördük.
Kaliningrad programını
/ mceteyen Türk yazarfan
* MaMrOztaş,Turgay
Fîşekçi,SezerDuru.
Önde görüten sütunlu yapı yeni çağm en önemli dûşfinüriermden Immamıel Kant'm mezan.
KantAdası veKatedral
Laliningrad, 1945'e dek adı Königsberg (Kral
Kenti) olan bir Alman kentiydi. tkuıci Dünya
Savaşı'nın sonunda kent ve çevresi Sovyetler
Birliği'ne bırakıldı. Günümüzde ise önemli bir
ticaret limanı ve deniz üssü olma özelliğini taşıyor.
Kaliningrad'ı dünyaya duyuran belki de en
önemli şey, aydırüanma felsefesinin ve ye-
niçağın en önemli düşünûrlerinden Immamı-
el Kant'm (1724-1804) burada doğması, ha-
yatı boyunca kentten aynlmadan burada ya-
şaması ve burada öhnesiydi.
Böylesi kıyıda kalmış birkentteyaşayıpyer-
yüzünün gördüğü en büyük düşünürîerden bi-
ri olabilmek, başlı başına üzerinde düşünme-
ye değer bir olgu.
Kent merkezinde bulunan ve üzerinde 14.
yüzyılda yapıhnış bir katedral olan adaya
Kant Adası deniyor. Kant'ın raezan da bu ka-
tedralin yanında. Mezar taşmda Prarik Ak-
hn Eleştirisi adlı yapıtından bir cümle yaa-
yor: "Üzerinde düşûndükçeiki şey.insan ro-
hunu hep yeni ve jgittikce artan bir hayran-
ükla doMurnyor. Uzerimdeki yıldızb gökyö-
zü ve içimdeki ahlak yasasL"
İkinci Dünya Savaşı'nda hasar gören Ka-
tedral hâlâ onanlamamış. Yalnızca çatısı ör-
tülmüş.
Sınır istasyonu yeni boyan-
mış, yerler yeni asfaltlanmıştı.
Tren dxırur durmaz geleneksel
giysiler içindeki, akordeonlu
kadın korolan, şarkılar söyle-
meye başladı. Hoparlörlerden
hoşgeldiniz duyurulan yapıldı.
Geleneksel konukseverliğin
göstergesi tuz ve ekmek dağı-
tıldı.
Aynı törenler Kaliningrad is-
tasyonunda da yinelendi. Ne-
redeyse bütün kent bizleri kar-
şılamak için seferber ohnuştu.
Her yan gelişimizi duyuran afiş
ve pankartlarla bezenmışti. He-
men herjcese bir rehber düşü-
yordu. Üniversite öğrencileri
bu işi gönüllü üstlenmişlerdi.
O kadar güzel, aksansız, pı-
nl pınl bir Ingilizce konuşu-
yorlardı ki eğitim düzeyine şaş-
mamakelde değil.
Bu yan yıkık tarihi katedral-
de görkemli bir müzik ve şiir
gecesi düzenlendı.
Vali, geceyi açış konuşmasın-
da Engeb'ten ahntılarla şiir yaz-
manın ne zorbir ış olduğundan
söz etti. Kent orkestrası Vlval-
di çaldı. Biz konuklar şiir oku-
duk. Ben de burada Türkçe bir
şiir okudum.
Ardından kentte ne kadar sa-
natçı varsa hepsini dinledik.
Rahipler ilahi okudu, çocuk
şarkıcı Italyanca şarkılar söy-
ledi, bale gösterileri yapıldı.
Kaliningrad'da Türider
Ertesi gün kentteki Türkle-
rin bizleri Azerbaycan Lokan-
tası'na yemeğe çağırdıklannı
öğrendik. Buluştuk. Biri Ahıs-
ka Türküymüş. Güzel Türkçe
konuşuyor. Bir mobilya imalat-
hanesi kurup ürünlerinı Iskan-
dinav ülkelenne satmayı tasar-
lıyor. Yarunda da Türkıye'den
gelen bir işçi çalıştınyormuş.
"Btz buradaTürkçekonuşaniki
kişiviz" dıyor. Ötekiler Kazak.
Onlarla ancak yüzde on ora-
nında anlaşabiliyoruz. Ahıska-
lı, konuşmalan çeviriyor.
Bol bol yenildi, votkalar, şa-
raplar içildi, sonunda asıl ko-
nuya gelindi.
Kent yönetimi bütün etnik
ve dini azınlıklann özgürlük-
lerini tanrmış, Müslümanlara
da bir arsa vermiş, ahn buraya
cami mi, kültür merkezi mi ne
isterseniz yapın demiş.
Onlar da bizden yardun iste-
diler, buraya nasıl yapsak da
bir cami yapsak diye.
Biz de Türkiye Büyükelçili-
ğine başvurmalannı önerdik.
•••
Rus halkının kiliselere düş-
künlüğü en üst boyutlarda. Yi-
yecek bulmakta zorlanan in-
sanlann, evlerini boyamak akıl-
lanna bile gehniyor ama bü-
tün kiliseler gıcrr gıcır. Kentte
gördüğum tek yapı etkinliği de
merkezde sürdürülmekte olan
büyük bir kilise inşaatıydı.
Yollarda Rus otomobilleri
yok denecek düzeyde. Sanki
Almanya'nın bütün eski otomo-
billeri buraya gönderilmiş. Söy-
lendiğine göre servisleri de var-
mış.
Taze sebze ve meyveler ise
büyük ölçüde Hollanda'dan ge-
liyormuş. Şişe suyu aradığı-
nızda ise her yerde Fransız Vit-
tel ve Perier'ler karşınıza çıkı-
yor.
Kaliningrad'da yüzınek
Kaliningrad'dan deniz kıyı-
sındaki Svetlogorsk adlı küçük
kasaba kırk beş dakikalık bir
yol. Ağaçlar altında güzel bir
yerleşim. Yollan Almanlardan
kalma. Hiç bozulmamış, öyle-
ce duruyor. Her şeyıyle bana
1970'lerin Florya'suıı annnsat-
tı. Kıyıda uzun bir kumsal ve
tahmin edebileceğiniz gibi, bi-
zim Marmara kadar kirli bir
deniz. Güneşlenenler, yüzen-
ler... Fransız şair Jacques Jo-
uet'yi sudan çıkarken gördüm:
"Kirlideğflıni?''dedim. «Kuş-
kosuz" dedi.
Ağaçlar altında büyük birpa-
nayır kurulmuş. Kentteki tür-
lü etnik gruplar kendi çadırla-
nnda kültürlerini sergiliyorlar.
Kazaklar, çadırlann tepesin-
de bayraklannı asmışlar. Gele-
neksel giyhnli kadınlar, Buha-
ra pilavlan, türlü börekler sa-
tıyorlar.
Dev açıkhava sahnesüıde yi-
ne müzik ve bale gösterileri
var.
Amber
Yeryüzündeki amberin yüz-
de doksanı Kaliningrad'da çı-
kanlıyor. Süs eşyası olarak kul-
lanunmm yanında, amber asi-
di, yağı ve yüksek kalitede ya-
lıtım maddesi olarak da kulla-
nılıyor.
YAZIODASI
SELİMİLERİ
Maçka
Bazı semtler bir şiirin dizeferiyle hatırianır. Maç-
ka benim için öyledir
"ne vakit maçka 'dan geçsem I limanda hep ge-
miler olurdu I ağaçlar kuş gibi gülerdi I bir rûz-
gâr aklımı alırdı"...
Attilâ llhan'ın ünlü şiirinde, üstelik, "akşamlar
birroman gibi biterdi". Bu yüzden olacak, Maç-
ka bana hep romanlı bir semt gelir. Geçmiş gün-
lerin romanlannda Maçka gerçekten de anılır Bu-
rası, zengin kişilerin yaşadığı yerdir.
Çocukluğumda Maçka'ya sık giderdik. Oto-
büsten son durakta iner inmez, şehrin ortasında
tuhaf bir mezarlık. Irkiltirdi beni. Orada yapayal-
nız bırakılmıştı. Ne geleni ne gideni olurdu.
Ama hemen karşımızda deniz ve Attilâ llhan'ın
şiirindeki gemiler. Bugünkünden çok farklı, engin,
ufuklara açılan bir istanbul peyzajı. Özümseye
özümseye bakmış olmalıyım ki, günün birinde,
"Ûçüncü Şahsın Şiiri'ni okuyunca her aynntıyı yer-
li yerine oturtabi/miştim.
Maçka'da Taşlık Gazinosu'na giderdik. Taşlık,
bugün bir otelin alanına gömülüp gitti. Oysa ora-
da yaz öğleden sonralan ve yaz akşamlan yaşa-
nırdı. Hem de yıllar yılı.
Taşlık'ın bende bir başka müthiş anısı var. 1967
yılının temmuz ayında Yeni Ufuklar dergisinde ilk
yazım yayımlanmıştı. Arkadaşım Şaner'le birlik-
te gazinoya gitmiş, buz gibi biralar içerek bu se-
vinci kutlamıştık. Çoktan tanınmış biryazarsayı-
yordum kendimi.
Maçka bence gizemli bir semttir. Geçmiş gün-
lerin güzel romanlan, oradan söz açarken hep
görkemli apartmanları anar. Cadde üzerinde he-
pi topu birkaç apartman, deniz görür, lüks, o ro-
manlann deyişiyle "mutena"...
Ama ara sokaklara girince durum değişir. Da-
ha orta halli evler, apartmanlar çıkar karşınıza.
Yalnızca caddesinde afır tafırlıdır semt. Alafran-
ga dünya usul usul geri çekilir.
Küçük bir mahalle camii, olanca alçakgönüllü-
lüğüyle sizi kendine çeker. Ne vardır ki bu cami-
de, bir türlü kestiremem, fakat rüyalanma bile gir-
miştir.
Gençlik yıllanmda ille Maçka'ya kadar yürürdüm.
O zamanlar Maçka Palas'ta Kerime Nadir'in
oturduğunu öğrenmiştim. On dört, on beş yaşla-
nmın romancısıydı Kerime Nadir. Neredeyse bü-
tün kitaplannı okumuştum. Yolda bir kere Kerime
Nadir'le karşılaşacağımı umardım.
Maçka'nın bir başka özellıği de, orada sevgili
edebiyat öğretmenim Bakrye Ramazanoğlu'nun
oturuyor oluşu. Ona giderdim. Lısede öğrenciy-
dim, başımda hakikaten kavak yelleri esiyordu.
Reşat Nuri'den, Sait Faik'ten konuşurduk. Içim
titrerdi...
Dönüşte bazı akşamlar, açık görünümde gün-
batımlanna dalıp giderdim. Maçka, bu yüzden, be-
nim için, hayal kuruşlann semtidir. Yazmak ma-
cerasında büyük hayallerim vardı...
tstanbul'un pek çok semti yabancı geliyor ba-
na artık. Tuhaftır, Maçka'dan vazgeçmedim. Es-
kisi kadar Maçka'ya yürüyüşlere çıktığım yok.
Hele Teşvikiye'de otururken iki adım ötemdeydi
Maçka. Şimdiyse daha seyrek gittiğim bir yer.
Ama eski havasını az buçuk koruyor. Demin adı-
nı anmadığım otel bile fazla bozamadı Maçka'nın
kendine özgü havasını.
Sonra bir parka girersiniz. Orada bir huzur gi-
bi Türk şiirinin ustaları sizi beklemektedir. Çok
sevdiğim Behçet Necatigil, Oktay Rrfat, Or-
han VeJi, CahrtSıtkı, Sabahattin KudretAksal...
Dizeler gelir gider; yaşanan zamanın kirinden pa-
sından annırsınız.
Hep düşünmüşümdür, buralardan geçip gider-
ken Necatigil ne düşünürdü diye. Şiirterini mi örer-
di, radyo oyunlarını mı, hayatla edebiyatı bir kılı-
yordu işte...
Sonra mağrur ve yalnız şair Nigar Hanım, bu
parkta, defterler dolusu anılannın eski yazıdan
yeni yazımıza geçirilmesini, yayımlanmasını hâlâ
bekler gibi...
Neyzen Tevfik'e gelince, yalan hayatlanmıza
küfrü basıp duruyor yine...
Geri dönsem Taşlık Gazinosu'na, öğretmenim
Vedat Günyol ilk yazımı yayımlamış, bira bardak-
lanmızı tokuştursak, Şaner, "Oldu işte, yazar ol-
dun işte!.."dese... Keşke hepsi yeniden yaşan-
sa...
Notting Hill Karnavah
• Kültür Servisi - 'Notting Hill' fihninin
ardından dünyanın farklı ülkelerüıden gelen
birçok ziyaretçiye ev sahipliği yapan Notting
Hill'in sokaklannda 27-28 Agustos tarihleri
arasında bir karnaval gerçekleşecek.
Yaklaşık 2 milyon kişinin katıldığı 'Notting
Hill Karnavah'nda bu yıl da dans, müzik ve
eğlence olacak. iki gün sürecek olan karnaval
boyunca jazz, hip-hop, reggae, house gibi
farklı müziklerin dinlenebileceği partiler de
düzenlenecek.
K U L T U R ÇİZtK
K A M İ L M A S A R A C I