Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Genetik
fetvası
Bilim
dünyası,
insanoğlunun j
gen haritasını ~"
çıkartıyor, genler
üzerinde yapılan
çalışmalann sonunda
hastalıklann
doğumdan önce
saptanıp ortadan
kaldınlması söz
konusu oluyor;
moleküler biyoloji
dünyada yeni bir çağ
başlatıyor, ölümler
"kader" olmaktan
çıkıyor... Buna karşıiık,
bizim Diyanet Işleri
Başkanlığı da
oturduğu yerden fetva
verip jnsanlığın
haynna kullanılması
kaydıyla genler
üzerinde çalışma
yapmanın Islam
açısından "caiz"
olduğunu buyuruyor...
Ne diyelim; Allah
Diyanet'ten razı
olsun... Düşünebiliyor
musunuz, ya bizim
devlet memuru "hacı-
hoca" takımı aksini
buyursalar ve "günah"
diyerek genler
üzerinde yapılan
çalışmalan "haram"
saysalardı dünya
biliminin hali nice
olurdu! Neyse...
Genetikçilerin
başansını dünyaya
Clinton ve Blair
açıkladığına göre
Ecevit'in payına da
böyle bir fetva düşmüş
olabilir!
Elektronik posta: som6posta.cumhunyeLcoin.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Aydın'da kokoreç
satışı yasaklanmış...
"Anlaşıldı... Avrupa
Birtiöi'ne airmenin volu
Avdın'dan aedvori"
B
ilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayaca-
ğını söylerdi Uğur Mumcu... Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk de Kocaeü'nde yapımı sü-
ren F tipj cezaevindeki konuşmasına Uğur
Mumcu'nun bu sözünü anımsatarak başlamıştı...
Sonra gördük ki, yeni tip cezaevlerinin fiziki yapısı-
nı görmeyenler, AdaJet Bakanı'nın cezaevlerinin bağım-
sız sivil gruplartarafından denetleneceğine ilişkin açık-
lamalannı da dikkate almadan fikir üretmeye, bildik-
lerini okumaya devam ediyor...
Edeceklerde...
Çünkü bu alanda "prim" var...
Çünkü cezaevterindeki "yurttaşlar"ın "demokratik hak-
lar"ı ve de "insan haklan" böyle gerektiriyor!
Cezaevlerindeki "oda"lar, birer "hücre" olarak algı-
lanıyor tamam da insanlık onuruyla bağdaşmayan 90
kişilik koğuşlar nasıl savunulabiliyor?
Fransa, Alaattin Çakıcı gibi birini beraberinde "ör-
güf'ü olmadığı halde cezaevinde tecrit edebiliyor ya
da Italya, Mehmet Ali Ağca gibi birini yine "örgüt"ü
olmadığı halde 20 yıla yakın tek başına bir hücreye ka-
patabiliyor...
Türkiye'de ise, silahlı eyleme geçerek başka bir dev-
let kurmaya kalkışmış olanlann cezalannı "insan gibi"
çekecekleri cezaevleri yapılınca hemen "insan hakla-
n" gündeme geliyor, "demokrasi" söylevleri atılıyori
Terör örgütü hükümlülerinin, tek ya da üç kişilik oda-
lannı, cezaevinin kurallanna uymak koşuluyla "istira-
hat" için kullanacaklan, gün boyu öteki mahkûmlarta
iş ya da spor ortamında birlikte olacaklan gerçeği bi-
le göz ardı edilebiliyor...
Odalar, ön yargı ile "hücre" olarak algılanıyor...
Evet, odalann hücreye dönüşmesi söz konusu...
Eğer, cezaevini örgütün eğitim merkezine dönüştür-
mek isteyenler olursa odalarda kaçınılmaz olarak hüc-
re olacak...
Eğer, birileri kendilerini ""savaş esiri" olarak kabul
ediyorsa, "hücre"sinde tek başına kalacak...
Buna kendini "işadamı" yerine koyan mafya üyele-
ridedahil...
Cezaevleri terör örgütlerinin "eğitim merkezi" ve
mafya örgütlerinin "işyeri" olmayacak.
Avrupa Biriiği'ne üye Fransa'da ya da ItaJya'da "hüc-
re" olduğunu biliyoruz... Ve yine biliyoruz ki, Avrupa
Biriiği'ni kuran ve dolayısıyla demokrasinin kurum ve
kurallanyla yaşandığı ülkelerde, terör örgütü üyelerini
mahkemeye bile "kafes" içinde çıkartıyorlar!
Denilebilir ki, Türkiye'de "özel tip" cezaevlerinde
tek kişilik odalarda tutulan mafya üyeleri kendilerine
göre birdüzen kurup, işlerini devam ettirebiliyor; mak-
sat, terör mahkûmlannı canlanndan bezdirmek...
Insaf... Adalet Bakanlığı verdiği bunca "bilgi"den
sonra, başka bir "fikir" peşinde nasıl olabilir!
SESSÎZ SEDASIZ (!) NVRÎKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Adam olacak çocuk genetik haritasından belli olur!
Sınavda ve seçimde özel yetenek!
Iki yıl önce açılan dava ancak ka-
rara bağlanıyor ve Diyarbakır'daki
Dicle Üniversitesi'nin Eğitim Fakül-
tesi'nde Resim Bölümü'ne yetenek sı-
navıyla alınan öğrencilerde "orta öğre-
tim başarı puanı" aranmaması önce
Idare Mahkemesi'nden sonra Danış-
tay'dan dönüyor.
Yargı, rektöriüğün savunmasında öne
sürdüğü "Bir yüksek öğretim kurumu-
nun yapacağı sınavda orta öğretim ba-
şan puanlarmın kattı oranmı yüzde 1, yüz-
de 3, yüzde 50 vb. oranlarda tespit
edebilme hak ve yetkisi bulunmakla
birlikte yine sırf bu gereklilik yerine ge-
tirilmek üzere yüzde 0 olarak tespit
edebilme hak ve yetkisinde olduğunu
düşünmek gerekmektedir" görüşünü
ciddiye almıyor...
Fakat bu arada tarikatlann "kart-
viziti" ile sınava giren 70 kadar öğ-
renci de üniversiteye kapağı atmış
oluyor!
Hakkını Danıştay'da arayan öğren-
cinin ailesine ise üniversite yönetimin-
den ilginç bir öneri getiriliyor
"Rektörtük seçiminden önce konu-
yu başına sızdırmayın. Yoksa zor du-
rumda kalınz. Inşallah seçimi biz ala-
lım, o zaman size birtakım özel avan-
tajlar sağlanz."
Bir üniversite düşünün ki, yaptığı iş
yargıdan dönüyor ve fakat birtakım özel
avantajlar sağlayıp yine hukuk dışı iş
yapmaktan kendini alamıyor... Seçimi
sorarsanız... Maşallah, en çok oyu top-
luyortan
1
Geriye, bu sonucu hukukçu
Cumhurbaşkanına tescil ettirmek kalıyor.
AYDINLANMA ATEŞİ
Üetişinı: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95
'Halkımız aydınlanma savaşımını
sürdürmek istemektedir'
Çanakkale Cumok
1930'lu yıllarda devrimci Ku-
bilay öğretmenin öldürülmesıy-
le başlayan karşıdevrun hareket-
leri, 2 Temmuz 1993 te Sivas'ta
kültür ve sanat şenliklerinde 37
aydınımızın yakılmasına da ne-
den olmuştur. Olayı gerçekleşti-
renler, laik, demokratik sosyal
hukuk devletini yıkıp, şeriatla
yönetilen bir devlet kunnanın
özlemini çeken yobazlardır. Öl-
dürülen tüm devrimci aydınlan-
mızı, sanatçılanmızı saygıyla
anıyoruz. Halkımız aydınlanma
savaşımını sürdürmek istemek-
tedir. Bu savaşım, tüm oluşumuz
için onur kaynağı olacaktır.
ADD Genel Merkezi
2 Temmuz 1993, bundan yedi
yıl önce Sivas ilimizde, unutul-
mayacak, Türk tarihine kara bir
leke olarak geçen vahşet yaşan-
dı. Laik, demokratik, ulusal, sos-
yal hukuk devleti nıteliklerini
içeren Atatürk Cumhuriyeti'ne
saldınnın ta kendisidir... Acımız
tazeliğini korumakta, öfkemiz
daha da şiddetlenmekte ise de
demokratik hukuk devleti kural-
lannın işlemesi ve sonucunda
kan ve kin kokan faillere 33 idam
cezasının verilmesi Türk adale-
trne olan inancımızı daha da güç-
lendirmiştir. Onun ıçın nefret ve
öfkemiz enerjiye dönüşerek Ata-
türk'ün bize bıraktığı emaneti
daha da güçlü şekilde nesilleri-
mize aktarmayı öngörmüş ve
göstermıştir.
Şûrası net olarak bilinmelidir
ki; Büyük Türk Devrimi, Ata-
türk'ün çizdiği akıl ve bilim yo-
iunda çağdaşlığa giden Ulusal
Devlet anlayışını pekiştiren yol-
lan döşeyecektir ve Aydınlanma
hareketı tamamlanacakur...
Bir düşünürün dediği gibi; "İJ-
keler için ölümüne çalışmak,
düşmanlarımızdan nefret et-
memek, boş kişilerle de enerji
tüketmemek görevimizdir."
Geleneksel Pir Sultan Abdal
Şenlikleri'nde hayatlannı kay-
beden güzel insanlann ruhlannın
şâd olmasını, tarihin bu şekilde
tekerriir etmemesini diliyor ve
istiyoruz.
Şereflikoçhisar Cumok
1) 24 Hazıran'da Eğitim-Sen ile
birlikte Prof. Dr. Anıl Çeçen,
Av. Ceyhan Mumcu ve Av. Şa-
kir Keçeli'nin konuşmacı ola-
rak katıldığı "İrtica, Terör ve
Atatürkçülük" konulu panel
düzenledik.
2) Şereflikoçhisar Cumok'tan
Ankara, Aksaray, Cihanbeyli,
Kulu ve diğer Cumok'lara çağ-
n; 2000 Eylül ayı içerisinde iki
bölümlük büyük bir panel dü-
zenlemek istiyoruz.
- 'Tuz Gölü Kirliliği ve So-
runlan'
- Ikinci bölümün konusunu
ağustosta saptayacağız.
- Panelden sonra tanışma ve da-
yanışma yemeği yapılacak.
Bu toplantıya çok değerli üni-
versite hocalanmız, uzman ko-
nuşmacılarm yanında gazetemi-
zın Ankara temsilcısi Mustafa
Baibay da çağnlı olacaktır.
Iletişim için tel: 0.312.687 20
71 - 0.532.677 6182 (Şahin Yıl-
dız).
KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behhak@turk.net
H A R B İ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
-' ~ •T-.. .
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAI\ 5 Temmuz
İLAN
T.C.
ŞtŞLİ 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
2000/489
Davacı Fatma Kocaman tarafından mahçur Dilaver Kocaman
aleyhine açılan vasi tayini davasında;
Giresun, Şebinkarahisar, Akbudak, cilt no: 0013, k. sıra no:
0040'ta nüfiıs kayıtlı Osman ve Emineden olma 1.03.1956 d.lu
Dilaver Kocaman'ın M.K.'nun 355'inci maddesi uyannca vesa-
yet altına alınmasına, mahkememizin 29.06.2000 gün, 2000/489
esas, 2000/723 sayılı karan ile eşı Fatma Kocaman vası tayin edil-
miştir.
Keyfıyet ilan olunur. 29.06.2000
Basm: 37533 — — - —
RUSLAR KARS'TA!
182B'pe BUSÛM/
SAUHRCH!(İT.At4HMUrzAMA>Jİ). SİK Y/L. ÖNC£
OSMAUU DONAMMASlHtN, giR BASKlN SONUCU
İNGİÜ2.-PRANS12-&Jİ DEhlİZ f^LOLARINCA
NAVfiJÜN'OB yAKİUMASl TSPfO yARAT%4lÇTI.
BOSA21AZ KAf*TttMIÇ,A£K£fi TOPLAJUAYA
&&ptMişrr. BÜUUN ûzsejNE eus ÇARI I.NI.
&DL4, OSMANULAI& Sm/A$AÇTI- RUSUVl, BİR
yAVCrtM BALKHJLARCHAI, DiSEK. yAA/DAAJ PO
5V StUI&NDAM HÜCUM ETTİ. &OĞUM,£R~
MEUİLES. 'İM OE MepiMlYLA KASZS'A SAl-
PiRiP ELE GeÇİKDİLB&.BİIZ. YIL SCNBA
İMZALANACAK "BPi&NE MtTLAÇMASl'"NA
OEĞİKJ, ICA&S KSMTİ İŞGALÖE
tLAN
T.C.
-r--* ^ - " FATIH 1. SULH HUKUK —
MAHKEMESİ HAKİMLİĞt'NDEN
Esas No: 2000/310
Trabzon ili, Çaykara ilçesi, Şahinkaya köyü, cilt no: 0019, kütük
sıra no: 008'de nüfusa kayıtlı Ahmet ve Fatma Haciye'den olma,
09.02.1939 doğumlu Şener Ayan'ın hasta olması nedeni ile kısıtla-
narak, Trabzon ili, Of ilçesi, Yukan Kışlacık cilt no: 127, kütük sıra
no: 60'ta nüfusa kayıtlı Dursun Eşref ve Yıldız'dan olma 04.04.1962
doğumlu komşusu Münevver Abdik'in vasi olarak atanmasına karar
verilmiş olup,
Keyfiyet ilan olunur. 27.06.2000
Basın: 37467
• . , • •• İ L A N . . . • • • . . ,
T.C. *
BAKIRKÖY 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 2000/391
Mahkememizce verilen 03.07.2000 tarih 2000/391 esas, 2000/698 karar ile İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi, Cihangir nüfusuna ka-
yıtlı Osman ile Emine'den olma 1928 doğumlu Selma Ağakay'ın vesayet altına alınarak kendisine kızı, Mustafa Haluk ile Sel-
ma'dan olma 1956 doğumlu Faza Ağakay (Şeremet) vasi tayin edilmiş olup işbu vasi karanna itirazı olanlann kanunu sûresinde
itiraz edebilecekleri itiraz vaki olmadığı takdirde hükmün aynen kesinleşeceği tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Basın: 37388
- - - —. - İLAN
T.C.
FATtH ÜCİNCİASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
2000/30 ''- '-•• '
Davacı Hasan Ses vekili tarafindan davalı Zerrin Ses Taçnecafi aleyhine açılan boşanma davası sırasında;
Halen İstanbul Esenler Oruç Şehit Mah. 576 Sok. No: 26 Atışalanı Esenler adresinde oturduğu bildirilen davalı Zerrin Ses Taç-
necafı'ye dava dilekçesi ile birlikte duruşma gününün tebliğ edilemediği, zabıta araştırması da neticeye etkili olmadığından da-
va dilekçesi ve duruşma gününün ılanen tebliğine karar verilmiş olup adı geçenin duruşmanm atılı bulunduğu 12.09.2000 saat
10.00'da mahkememizde hazır bulunması, bulunmadığı takdirde HYUK'nun 213 ve 377'nci maddesi gereğince davaya gıyabuı-
da devam olunacağı hususu davetiye yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 15.06.2000
Basm: 37662
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
Bir Sanatçımn Ölümü
Geçen cuma, hemen her akşam uğradığı Çiçek
Bar'da görmüştüm onu en son. Akşam üzeri gel-
miş, bann kışlık bölümünde herzaman oturduğu kö-
şedeki masaya değil de, aynı sıradaki diğer masa-
lardan birine oturmuştu. Birisini bekliyor olmalıydı.
Onu görünce, dostum Ergin Ertem, onun 50 ya-
şından sonra başladığı yükseköğrenim yıllanndaki
çalışkanlığından, titizliğinden, ciddiyetinden övgüy-
le söz etmişti o akşam. Iletişim fakültesindeki ho-
calanndan biriydi. Birçok büyük komedyen gibi Ke-
mal Sunal da özel yaşamında oldukça içine kapa-
nık, ağırbaşlı birinsandı. Filmlerinden tanıdığımızın
tersine, davranışlan abartısız, oyunculuğunda bü-
yük birustalıkla kullandığı yüzü, sokaktayken, film-
lerini onlarca kez izlemiş hayranlannın bile dikkati-
ni çekmeyecek kadar doğaldı.
196O'lı yıllann başında, lise öğrencisiyken başla-
dığı tiyatro çalışmalarını Ulvi Uraz ve Devekuşu
Kabare Tıyatroları'nda sürdürmüş, 1972 yılında ilk
kez kamera karşısına geçmişti. Oynadığı filmlerde
yarattığı tipler, mimikleri ve kullandığı "argo"yla hal-
kın en çok sevdiği komedyenlerden biri olmuştu kı-
sa zamanda. Aile içinde, okulda, işte, sokakta, ya-
şamın içinde hep itilen kakılan, horlanan, ezilen,
küçük kurnazlıklarla bunlann üstesinden gelmeye,
ayakta kalmaya çabalayan bir "halk çocuğu"ydu o.
Hiçbir filminde şiddet, dehşet, kan yoktu. Insanlar
onda kendilerinden bir şeyler buluyor, bilinçaltında
kendilerini onunla özdeşleştiriyoriardı. Filmleri te-
levizyonlarda 20 kez, 30 kez gösteriliyor, yine de bü-
yük bir kitletarafından izleniyordu. Sorulsa, hiç kim-
se "lneklik"\, "Inek" olmayı kabul etmezdi kuşku-
suz, ama Rrfat llgaz'ın Hababam Sınıfı'ndaki "Inek
Şaban"\ onun en beğenilen, en çok gülünen, defa-
larca izlenmekten bıkılmayan birtiplemesiydi. Han-
gimizde bir parça "Inek Şabanlık" yoktu ki?..
"InekŞaban", "Sa/a/co* "Davaro", "Hanzo", "Bek-
çilerKralı", "Çöpçüler Kralı", "Kapıcılar Kralı" gibi
tiplemelerle yer aldığı sayısız sinema filmi ve tele-
vizyon dizilerinden sonra "Propaganda" filmiyle si-
nema yaşamında farklı bir kulvara girmişti. Son
günlerde bu farklı kulvarda yeni bir filme hazırlanı-
yordu. "Balalayka"nm ilk set çalışmalan için Trab-
zon'a doğru yola çıkarken uçakta, Atatürk Havali-
manı'nda can verdi.
Onunla son yıllarda Çiçek Bar'da birçok kez kar-
şılaşmıştım. Bir iki "merfjaba"mız, bir iki el sıkışma-
mız dışında bir yakınlığımız olmamıştı. Önünde bir
bardak ılık su, küçük bir tabak beyaz leblebi, "si-
nemacılar masası" denilen masada Atıf Yılmaz,
Tank Akan, Ali Özgentürk, Zeki Ökten gibi dost-
lanyla oturur, belli bir saatte evine giderdi. Kemal
Sunal'ın düzenli bir aile hayatı vardı. Gazetelerin pa-
parazzi sayfalannda, televizyonlann televole prog-
ramlarında yer almazdı. Adı hiçbir pisliğe, hiçbir
skandala karışmamıştı. Ölümüyle Türk sineması
yeri doldurulamayacak yaratıcı, usta, saygın bir sa-
natçısını yitirdi. Filmlerini izlerken yokluğunun bu-
rukluğunu duyacağız bundan böyle...
• • •
Uçakla arası pek iyi olmayan, bu nedenle de 15
yıldır hiç uçağa binmeyen Kemal Sunal, Atatürk
Havalimanı'nda ölümüyle bizleri kendisine bir teşek-
kür dahaborÇlandırarak aynldı aramızdan. Onun ölü-
müyle, "dünyanın en modemlerinden biri" olduğu
söylenen, büyük tantanalarla hizmete sokulan o
görkemli havalimanının yaldızı, bir orospu makya-
jı gibi dökülüverdi birden. Ölürken, uygarlık denen
şeyin salt beton, çelik, cam ve bilgisayar yığının-
dan ibaret olmadığını gösterdi bize Kemal SunaJ.
En ileri teknolojilerin kullanıldığı o "modern" hava-
limanının iç hatlarapronunda "insan", "insanyaşa-
mı" hiç aklına gelmemişti yetkililerin anlaşılan. Za-
manında yetişememişti sağiık ekipteri Kemal Sunal'a.
Oysa iki ayn sağlık ekibi bulunuyordu orada. Dün-
ya üzerinde yolculara, "dış hat-iç hat" diye ilk yar-
dım aynmı yapılan tek havalimanı Istanbul'du çün-
kü. Devlet Hava Meydanlan işletmesi, ne hikmet-
se, iç hat yolculan için kendine bağlı bir ekibi, dış
hat yolculan içinse daha ileri donanımlı olduğu söy-
lenen özel bir sağlık ekibini görevlendirmişti. Ama
bunlar, "acil" duaımlarda birbirlerine dolanıyoriar,
ilk müdahaleyi yapacak doktoru ancak yanm saatte
ulaştırabiliyoriardı hastaya!.. İş işten geçtikten son-
ra sözcüleri televizyon ekranlanna çıkıyor, kamuoyu
ile "dakika pazariığı" yapıyordu. Kemal Sunal'ın
fılmlerinde sıkça kullandığı o üç sözcüklü hayvan-
lı küfürgeliyordu dilinin ucuna insanın, bunları izle-
dikçe..
Toprağı bol olsun. Işık içinde yatsın.
Faks:0212-72384 97
(e-posta: dkavukcuogluCa tuyap.com)
BULMACA SEDAT YAŞAYAIS
SOLDANSAĞA:
1/ Nasreddin
Hoca'nın eşe-
ğinin adı. 2/ 2
Briçte, atılan
bir kâğıtla eşi-
ne oynamasını 4
istediği kâğıdı 5
belirtme... De-
ğerli bir süs ta- "
şı. 3/ "— gez- 7
me dolan yâr „
gel içeri" (Tür-
kü)... Hararet. 9
47Şarkı,türkü...
Yunan mitolojisinde,
içenleri ölümsüzlüğe
kavuşturantanniçkisi. 2
5/ Kişinin dış dünyay- 3
la ilişkiyi reddederek 4
kendı iç dünyasına ka- 5
panması; otizm. 6/ Üa- g
ve... "—vursunbey- _
nime poyraz poyraz/
Şaşırayım sahilimı" °
(Cahit Irgat). II Kok- 9
muş hayvan ölüsü... Uzaklık işaretı... Bir haber ajan-
sının simgesi. 8/ Tümör... Şah tsmail'in şiirlerinde kul-
landığı mahlas. 9/ Kjrkosusu... Şube, kol.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Osmanlılarda vergi denetimi ve tahsih ile maliye-
ye ilişkin soruşturmalan yapan memur. 2/ Müzikli ti-
yatro yapıtı... Bir işi yaptırabilme gücü. 3/ Budizm'in,
Japonya'da büyük önem taşıyan kolu... Kimi giysile-
rin bol olması için yanlanna eklenen kumaş parçası.
4/ tmkân... Hohniyum elementinin simgesi. 5/ Avru-
pa'da bir ırmak... İçine sulu şeyler konulan kap. 6/ Bir
nota... Elmas, zümrüt gibi değerli taşlann tartısında
kullanılan ölçü birimi. 7/ Mısır unuyla yapılan ve tep-
side pişirilen bir çeşit ekmek... Şöhret. 8/ "— Serez-
li": Tiyatro oyuncumuz... Büyük ve sert taş kütlesi.
9/ Değersiz, bayağı.