20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Genetik fetvası Bilim dünyası, insanoğlunun j gen haritasını ~" çıkartıyor, genler üzerinde yapılan çalışmalann sonunda hastalıklann doğumdan önce saptanıp ortadan kaldınlması söz konusu oluyor; moleküler biyoloji dünyada yeni bir çağ başlatıyor, ölümler "kader" olmaktan çıkıyor... Buna karşıiık, bizim Diyanet Işleri Başkanlığı da oturduğu yerden fetva verip jnsanlığın haynna kullanılması kaydıyla genler üzerinde çalışma yapmanın Islam açısından "caiz" olduğunu buyuruyor... Ne diyelim; Allah Diyanet'ten razı olsun... Düşünebiliyor musunuz, ya bizim devlet memuru "hacı- hoca" takımı aksini buyursalar ve "günah" diyerek genler üzerinde yapılan çalışmalan "haram" saysalardı dünya biliminin hali nice olurdu! Neyse... Genetikçilerin başansını dünyaya Clinton ve Blair açıkladığına göre Ecevit'in payına da böyle bir fetva düşmüş olabilir! Elektronik posta: som6posta.cumhunyeLcoin.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Aydın'da kokoreç satışı yasaklanmış... "Anlaşıldı... Avrupa Birtiöi'ne airmenin volu Avdın'dan aedvori" B ilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayaca- ğını söylerdi Uğur Mumcu... Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de Kocaeü'nde yapımı sü- ren F tipj cezaevindeki konuşmasına Uğur Mumcu'nun bu sözünü anımsatarak başlamıştı... Sonra gördük ki, yeni tip cezaevlerinin fiziki yapısı- nı görmeyenler, AdaJet Bakanı'nın cezaevlerinin bağım- sız sivil gruplartarafından denetleneceğine ilişkin açık- lamalannı da dikkate almadan fikir üretmeye, bildik- lerini okumaya devam ediyor... Edeceklerde... Çünkü bu alanda "prim" var... Çünkü cezaevterindeki "yurttaşlar"ın "demokratik hak- lar"ı ve de "insan haklan" böyle gerektiriyor! Cezaevlerindeki "oda"lar, birer "hücre" olarak algı- lanıyor tamam da insanlık onuruyla bağdaşmayan 90 kişilik koğuşlar nasıl savunulabiliyor? Fransa, Alaattin Çakıcı gibi birini beraberinde "ör- güf'ü olmadığı halde cezaevinde tecrit edebiliyor ya da Italya, Mehmet Ali Ağca gibi birini yine "örgüt"ü olmadığı halde 20 yıla yakın tek başına bir hücreye ka- patabiliyor... Türkiye'de ise, silahlı eyleme geçerek başka bir dev- let kurmaya kalkışmış olanlann cezalannı "insan gibi" çekecekleri cezaevleri yapılınca hemen "insan hakla- n" gündeme geliyor, "demokrasi" söylevleri atılıyori Terör örgütü hükümlülerinin, tek ya da üç kişilik oda- lannı, cezaevinin kurallanna uymak koşuluyla "istira- hat" için kullanacaklan, gün boyu öteki mahkûmlarta iş ya da spor ortamında birlikte olacaklan gerçeği bi- le göz ardı edilebiliyor... Odalar, ön yargı ile "hücre" olarak algılanıyor... Evet, odalann hücreye dönüşmesi söz konusu... Eğer, cezaevini örgütün eğitim merkezine dönüştür- mek isteyenler olursa odalarda kaçınılmaz olarak hüc- re olacak... Eğer, birileri kendilerini ""savaş esiri" olarak kabul ediyorsa, "hücre"sinde tek başına kalacak... Buna kendini "işadamı" yerine koyan mafya üyele- ridedahil... Cezaevleri terör örgütlerinin "eğitim merkezi" ve mafya örgütlerinin "işyeri" olmayacak. Avrupa Biriiği'ne üye Fransa'da ya da ItaJya'da "hüc- re" olduğunu biliyoruz... Ve yine biliyoruz ki, Avrupa Biriiği'ni kuran ve dolayısıyla demokrasinin kurum ve kurallanyla yaşandığı ülkelerde, terör örgütü üyelerini mahkemeye bile "kafes" içinde çıkartıyorlar! Denilebilir ki, Türkiye'de "özel tip" cezaevlerinde tek kişilik odalarda tutulan mafya üyeleri kendilerine göre birdüzen kurup, işlerini devam ettirebiliyor; mak- sat, terör mahkûmlannı canlanndan bezdirmek... Insaf... Adalet Bakanlığı verdiği bunca "bilgi"den sonra, başka bir "fikir" peşinde nasıl olabilir! SESSÎZ SEDASIZ (!) NVRÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Adam olacak çocuk genetik haritasından belli olur! Sınavda ve seçimde özel yetenek! Iki yıl önce açılan dava ancak ka- rara bağlanıyor ve Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi'nin Eğitim Fakül- tesi'nde Resim Bölümü'ne yetenek sı- navıyla alınan öğrencilerde "orta öğre- tim başarı puanı" aranmaması önce Idare Mahkemesi'nden sonra Danış- tay'dan dönüyor. Yargı, rektöriüğün savunmasında öne sürdüğü "Bir yüksek öğretim kurumu- nun yapacağı sınavda orta öğretim ba- şan puanlarmın kattı oranmı yüzde 1, yüz- de 3, yüzde 50 vb. oranlarda tespit edebilme hak ve yetkisi bulunmakla birlikte yine sırf bu gereklilik yerine ge- tirilmek üzere yüzde 0 olarak tespit edebilme hak ve yetkisinde olduğunu düşünmek gerekmektedir" görüşünü ciddiye almıyor... Fakat bu arada tarikatlann "kart- viziti" ile sınava giren 70 kadar öğ- renci de üniversiteye kapağı atmış oluyor! Hakkını Danıştay'da arayan öğren- cinin ailesine ise üniversite yönetimin- den ilginç bir öneri getiriliyor "Rektörtük seçiminden önce konu- yu başına sızdırmayın. Yoksa zor du- rumda kalınz. Inşallah seçimi biz ala- lım, o zaman size birtakım özel avan- tajlar sağlanz." Bir üniversite düşünün ki, yaptığı iş yargıdan dönüyor ve fakat birtakım özel avantajlar sağlayıp yine hukuk dışı iş yapmaktan kendini alamıyor... Seçimi sorarsanız... Maşallah, en çok oyu top- luyortan 1 Geriye, bu sonucu hukukçu Cumhurbaşkanına tescil ettirmek kalıyor. AYDINLANMA ATEŞİ Üetişinı: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95 'Halkımız aydınlanma savaşımını sürdürmek istemektedir' Çanakkale Cumok 1930'lu yıllarda devrimci Ku- bilay öğretmenin öldürülmesıy- le başlayan karşıdevrun hareket- leri, 2 Temmuz 1993 te Sivas'ta kültür ve sanat şenliklerinde 37 aydınımızın yakılmasına da ne- den olmuştur. Olayı gerçekleşti- renler, laik, demokratik sosyal hukuk devletini yıkıp, şeriatla yönetilen bir devlet kunnanın özlemini çeken yobazlardır. Öl- dürülen tüm devrimci aydınlan- mızı, sanatçılanmızı saygıyla anıyoruz. Halkımız aydınlanma savaşımını sürdürmek istemek- tedir. Bu savaşım, tüm oluşumuz için onur kaynağı olacaktır. ADD Genel Merkezi 2 Temmuz 1993, bundan yedi yıl önce Sivas ilimizde, unutul- mayacak, Türk tarihine kara bir leke olarak geçen vahşet yaşan- dı. Laik, demokratik, ulusal, sos- yal hukuk devleti nıteliklerini içeren Atatürk Cumhuriyeti'ne saldınnın ta kendisidir... Acımız tazeliğini korumakta, öfkemiz daha da şiddetlenmekte ise de demokratik hukuk devleti kural- lannın işlemesi ve sonucunda kan ve kin kokan faillere 33 idam cezasının verilmesi Türk adale- trne olan inancımızı daha da güç- lendirmiştir. Onun ıçın nefret ve öfkemiz enerjiye dönüşerek Ata- türk'ün bize bıraktığı emaneti daha da güçlü şekilde nesilleri- mize aktarmayı öngörmüş ve göstermıştir. Şûrası net olarak bilinmelidir ki; Büyük Türk Devrimi, Ata- türk'ün çizdiği akıl ve bilim yo- iunda çağdaşlığa giden Ulusal Devlet anlayışını pekiştiren yol- lan döşeyecektir ve Aydınlanma hareketı tamamlanacakur... Bir düşünürün dediği gibi; "İJ- keler için ölümüne çalışmak, düşmanlarımızdan nefret et- memek, boş kişilerle de enerji tüketmemek görevimizdir." Geleneksel Pir Sultan Abdal Şenlikleri'nde hayatlannı kay- beden güzel insanlann ruhlannın şâd olmasını, tarihin bu şekilde tekerriir etmemesini diliyor ve istiyoruz. Şereflikoçhisar Cumok 1) 24 Hazıran'da Eğitim-Sen ile birlikte Prof. Dr. Anıl Çeçen, Av. Ceyhan Mumcu ve Av. Şa- kir Keçeli'nin konuşmacı ola- rak katıldığı "İrtica, Terör ve Atatürkçülük" konulu panel düzenledik. 2) Şereflikoçhisar Cumok'tan Ankara, Aksaray, Cihanbeyli, Kulu ve diğer Cumok'lara çağ- n; 2000 Eylül ayı içerisinde iki bölümlük büyük bir panel dü- zenlemek istiyoruz. - 'Tuz Gölü Kirliliği ve So- runlan' - Ikinci bölümün konusunu ağustosta saptayacağız. - Panelden sonra tanışma ve da- yanışma yemeği yapılacak. Bu toplantıya çok değerli üni- versite hocalanmız, uzman ko- nuşmacılarm yanında gazetemi- zın Ankara temsilcısi Mustafa Baibay da çağnlı olacaktır. Iletişim için tel: 0.312.687 20 71 - 0.532.677 6182 (Şahin Yıl- dız). KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] H A R B İ SEMİH POROY [email protected] -' ~ •T-.. . TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAI\ 5 Temmuz İLAN T.C. ŞtŞLİ 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 2000/489 Davacı Fatma Kocaman tarafından mahçur Dilaver Kocaman aleyhine açılan vasi tayini davasında; Giresun, Şebinkarahisar, Akbudak, cilt no: 0013, k. sıra no: 0040'ta nüfiıs kayıtlı Osman ve Emineden olma 1.03.1956 d.lu Dilaver Kocaman'ın M.K.'nun 355'inci maddesi uyannca vesa- yet altına alınmasına, mahkememizin 29.06.2000 gün, 2000/489 esas, 2000/723 sayılı karan ile eşı Fatma Kocaman vası tayin edil- miştir. Keyfıyet ilan olunur. 29.06.2000 Basm: 37533 — — - — RUSLAR KARS'TA! 182B'pe BUSÛM/ SAUHRCH!(İT.At4HMUrzAMA>Jİ). SİK Y/L. ÖNC£ OSMAUU DONAMMASlHtN, giR BASKlN SONUCU İNGİÜ2.-PRANS12-&Jİ DEhlİZ f^LOLARINCA NAVfiJÜN'OB yAKİUMASl TSPfO yARAT%4lÇTI. BOSA21AZ KAf*TttMIÇ,A£K£fi TOPLAJUAYA &&ptMişrr. BÜUUN ûzsejNE eus ÇARI I.NI. &DL4, OSMANULAI& Sm/A$AÇTI- RUSUVl, BİR yAVCrtM BALKHJLARCHAI, DiSEK. yAA/DAAJ PO 5V StUI&NDAM HÜCUM ETTİ. &OĞUM,£R~ MEUİLES. 'İM OE MepiMlYLA KASZS'A SAl- PiRiP ELE GeÇİKDİLB&.BİIZ. YIL SCNBA İMZALANACAK "BPi&NE MtTLAÇMASl'"NA OEĞİKJ, ICA&S KSMTİ İŞGALÖE tLAN T.C. -r--* ^ - " FATIH 1. SULH HUKUK — MAHKEMESİ HAKİMLİĞt'NDEN Esas No: 2000/310 Trabzon ili, Çaykara ilçesi, Şahinkaya köyü, cilt no: 0019, kütük sıra no: 008'de nüfusa kayıtlı Ahmet ve Fatma Haciye'den olma, 09.02.1939 doğumlu Şener Ayan'ın hasta olması nedeni ile kısıtla- narak, Trabzon ili, Of ilçesi, Yukan Kışlacık cilt no: 127, kütük sıra no: 60'ta nüfusa kayıtlı Dursun Eşref ve Yıldız'dan olma 04.04.1962 doğumlu komşusu Münevver Abdik'in vasi olarak atanmasına karar verilmiş olup, Keyfiyet ilan olunur. 27.06.2000 Basın: 37467 • . , • •• İ L A N . . . • • • . . , T.C. * BAKIRKÖY 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 2000/391 Mahkememizce verilen 03.07.2000 tarih 2000/391 esas, 2000/698 karar ile İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi, Cihangir nüfusuna ka- yıtlı Osman ile Emine'den olma 1928 doğumlu Selma Ağakay'ın vesayet altına alınarak kendisine kızı, Mustafa Haluk ile Sel- ma'dan olma 1956 doğumlu Faza Ağakay (Şeremet) vasi tayin edilmiş olup işbu vasi karanna itirazı olanlann kanunu sûresinde itiraz edebilecekleri itiraz vaki olmadığı takdirde hükmün aynen kesinleşeceği tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 37388 - - - —. - İLAN T.C. FATtH ÜCİNCİASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 2000/30 ''- '-•• ' Davacı Hasan Ses vekili tarafindan davalı Zerrin Ses Taçnecafi aleyhine açılan boşanma davası sırasında; Halen İstanbul Esenler Oruç Şehit Mah. 576 Sok. No: 26 Atışalanı Esenler adresinde oturduğu bildirilen davalı Zerrin Ses Taç- necafı'ye dava dilekçesi ile birlikte duruşma gününün tebliğ edilemediği, zabıta araştırması da neticeye etkili olmadığından da- va dilekçesi ve duruşma gününün ılanen tebliğine karar verilmiş olup adı geçenin duruşmanm atılı bulunduğu 12.09.2000 saat 10.00'da mahkememizde hazır bulunması, bulunmadığı takdirde HYUK'nun 213 ve 377'nci maddesi gereğince davaya gıyabuı- da devam olunacağı hususu davetiye yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 15.06.2000 Basm: 37662 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Bir Sanatçımn Ölümü Geçen cuma, hemen her akşam uğradığı Çiçek Bar'da görmüştüm onu en son. Akşam üzeri gel- miş, bann kışlık bölümünde herzaman oturduğu kö- şedeki masaya değil de, aynı sıradaki diğer masa- lardan birine oturmuştu. Birisini bekliyor olmalıydı. Onu görünce, dostum Ergin Ertem, onun 50 ya- şından sonra başladığı yükseköğrenim yıllanndaki çalışkanlığından, titizliğinden, ciddiyetinden övgüy- le söz etmişti o akşam. Iletişim fakültesindeki ho- calanndan biriydi. Birçok büyük komedyen gibi Ke- mal Sunal da özel yaşamında oldukça içine kapa- nık, ağırbaşlı birinsandı. Filmlerinden tanıdığımızın tersine, davranışlan abartısız, oyunculuğunda bü- yük birustalıkla kullandığı yüzü, sokaktayken, film- lerini onlarca kez izlemiş hayranlannın bile dikkati- ni çekmeyecek kadar doğaldı. 196O'lı yıllann başında, lise öğrencisiyken başla- dığı tiyatro çalışmalarını Ulvi Uraz ve Devekuşu Kabare Tıyatroları'nda sürdürmüş, 1972 yılında ilk kez kamera karşısına geçmişti. Oynadığı filmlerde yarattığı tipler, mimikleri ve kullandığı "argo"yla hal- kın en çok sevdiği komedyenlerden biri olmuştu kı- sa zamanda. Aile içinde, okulda, işte, sokakta, ya- şamın içinde hep itilen kakılan, horlanan, ezilen, küçük kurnazlıklarla bunlann üstesinden gelmeye, ayakta kalmaya çabalayan bir "halk çocuğu"ydu o. Hiçbir filminde şiddet, dehşet, kan yoktu. Insanlar onda kendilerinden bir şeyler buluyor, bilinçaltında kendilerini onunla özdeşleştiriyoriardı. Filmleri te- levizyonlarda 20 kez, 30 kez gösteriliyor, yine de bü- yük bir kitletarafından izleniyordu. Sorulsa, hiç kim- se "lneklik"\, "Inek" olmayı kabul etmezdi kuşku- suz, ama Rrfat llgaz'ın Hababam Sınıfı'ndaki "Inek Şaban"\ onun en beğenilen, en çok gülünen, defa- larca izlenmekten bıkılmayan birtiplemesiydi. Han- gimizde bir parça "Inek Şabanlık" yoktu ki?.. "InekŞaban", "Sa/a/co* "Davaro", "Hanzo", "Bek- çilerKralı", "Çöpçüler Kralı", "Kapıcılar Kralı" gibi tiplemelerle yer aldığı sayısız sinema filmi ve tele- vizyon dizilerinden sonra "Propaganda" filmiyle si- nema yaşamında farklı bir kulvara girmişti. Son günlerde bu farklı kulvarda yeni bir filme hazırlanı- yordu. "Balalayka"nm ilk set çalışmalan için Trab- zon'a doğru yola çıkarken uçakta, Atatürk Havali- manı'nda can verdi. Onunla son yıllarda Çiçek Bar'da birçok kez kar- şılaşmıştım. Bir iki "merfjaba"mız, bir iki el sıkışma- mız dışında bir yakınlığımız olmamıştı. Önünde bir bardak ılık su, küçük bir tabak beyaz leblebi, "si- nemacılar masası" denilen masada Atıf Yılmaz, Tank Akan, Ali Özgentürk, Zeki Ökten gibi dost- lanyla oturur, belli bir saatte evine giderdi. Kemal Sunal'ın düzenli bir aile hayatı vardı. Gazetelerin pa- parazzi sayfalannda, televizyonlann televole prog- ramlarında yer almazdı. Adı hiçbir pisliğe, hiçbir skandala karışmamıştı. Ölümüyle Türk sineması yeri doldurulamayacak yaratıcı, usta, saygın bir sa- natçısını yitirdi. Filmlerini izlerken yokluğunun bu- rukluğunu duyacağız bundan böyle... • • • Uçakla arası pek iyi olmayan, bu nedenle de 15 yıldır hiç uçağa binmeyen Kemal Sunal, Atatürk Havalimanı'nda ölümüyle bizleri kendisine bir teşek- kür dahaborÇlandırarak aynldı aramızdan. Onun ölü- müyle, "dünyanın en modemlerinden biri" olduğu söylenen, büyük tantanalarla hizmete sokulan o görkemli havalimanının yaldızı, bir orospu makya- jı gibi dökülüverdi birden. Ölürken, uygarlık denen şeyin salt beton, çelik, cam ve bilgisayar yığının- dan ibaret olmadığını gösterdi bize Kemal SunaJ. En ileri teknolojilerin kullanıldığı o "modern" hava- limanının iç hatlarapronunda "insan", "insanyaşa- mı" hiç aklına gelmemişti yetkililerin anlaşılan. Za- manında yetişememişti sağiık ekipteri Kemal Sunal'a. Oysa iki ayn sağlık ekibi bulunuyordu orada. Dün- ya üzerinde yolculara, "dış hat-iç hat" diye ilk yar- dım aynmı yapılan tek havalimanı Istanbul'du çün- kü. Devlet Hava Meydanlan işletmesi, ne hikmet- se, iç hat yolculan için kendine bağlı bir ekibi, dış hat yolculan içinse daha ileri donanımlı olduğu söy- lenen özel bir sağlık ekibini görevlendirmişti. Ama bunlar, "acil" duaımlarda birbirlerine dolanıyoriar, ilk müdahaleyi yapacak doktoru ancak yanm saatte ulaştırabiliyoriardı hastaya!.. İş işten geçtikten son- ra sözcüleri televizyon ekranlanna çıkıyor, kamuoyu ile "dakika pazariığı" yapıyordu. Kemal Sunal'ın fılmlerinde sıkça kullandığı o üç sözcüklü hayvan- lı küfürgeliyordu dilinin ucuna insanın, bunları izle- dikçe.. Toprağı bol olsun. Işık içinde yatsın. Faks:0212-72384 97 (e-posta: dkavukcuogluCa tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAIS SOLDANSAĞA: 1/ Nasreddin Hoca'nın eşe- ğinin adı. 2/ 2 Briçte, atılan bir kâğıtla eşi- ne oynamasını 4 istediği kâğıdı 5 belirtme... De- ğerli bir süs ta- " şı. 3/ "— gez- 7 me dolan yâr „ gel içeri" (Tür- kü)... Hararet. 9 47Şarkı,türkü... Yunan mitolojisinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturantanniçkisi. 2 5/ Kişinin dış dünyay- 3 la ilişkiyi reddederek 4 kendı iç dünyasına ka- 5 panması; otizm. 6/ Üa- g ve... "—vursunbey- _ nime poyraz poyraz/ Şaşırayım sahilimı" ° (Cahit Irgat). II Kok- 9 muş hayvan ölüsü... Uzaklık işaretı... Bir haber ajan- sının simgesi. 8/ Tümör... Şah tsmail'in şiirlerinde kul- landığı mahlas. 9/ Kjrkosusu... Şube, kol. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlılarda vergi denetimi ve tahsih ile maliye- ye ilişkin soruşturmalan yapan memur. 2/ Müzikli ti- yatro yapıtı... Bir işi yaptırabilme gücü. 3/ Budizm'in, Japonya'da büyük önem taşıyan kolu... Kimi giysile- rin bol olması için yanlanna eklenen kumaş parçası. 4/ tmkân... Hohniyum elementinin simgesi. 5/ Avru- pa'da bir ırmak... İçine sulu şeyler konulan kap. 6/ Bir nota... Elmas, zümrüt gibi değerli taşlann tartısında kullanılan ölçü birimi. 7/ Mısır unuyla yapılan ve tep- side pişirilen bir çeşit ekmek... Şöhret. 8/ "— Serez- li": Tiyatro oyuncumuz... Büyük ve sert taş kütlesi. 9/ Değersiz, bayağı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle