20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtiyazJJahibi: Berin Nadi ayın' # Genel Yayın Koordinatörü. Hikmet Çetinkaya # Yazjışlen Müdürü Ibra- him Yüdız # Sorumlu Müdür. Fik- ret tlkiz • Haber Merkezi Müdürü Hakan Kara İstıhbarat Cengiz Yıldırım • Ekonomı Özlem Yüzak 0 Kultur Handan Şenkökeo 0 Spor. Abdûlkadir Yüeelman 0 Makaleler: Sami Karaören 0 Duzeltme Abdullah Yazıcı 0 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu 0 Bılgı-Belge Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen Mehmet Faraç Yayın Kunılu: tlhan Selçnk (Başkan). Orhan Erinç. Hikmct Çetinkaya. Şükran Soner, tbrahim V'iidız, Orfaan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay Atatüık Bulvan No: 125,Kat 4.Bakanlıklar-AnkaraTel'4195020(7hat). Faks: 4195027 0 Izmır Temsılcısı. Serdar Krak, H Zıya Blv 1352 S 2/3Tel.4411220, Faks.44191170AdanaTetnsücısr Çetin Yiğenoğlu. Inönü Cd 119 S No 1 Kat 1, Tel: 363 12 11, Faks 363 12 15 Müessese Müdurû ÜrtSn Akmen 0 Koordınatör: Ahmet Kor«l'« • Muhasebe Bülent Yen«r 0 Idare Hüsevo GSrer MEDYA C: • Yönetım Kunılu Başkanı - Genel Müdür. Gfilbin Erduran • Koordınatör Reha lfitnun 9 Genel MüdürYardımcısı SevdıÇobu Tel. 514 07 53 - 51395 80-513S4«WI,Faks.5138463 1UUJC IlUMTtl» ~- — Satış FazârtKuz» Ikindi: 1713 Akşam: 20.47 Yatsı: 22.38 YjjınUjM ve B«saıı: Yenı Gün HabCT ^ans,. Bann ve YaMncıhk A Ş Turkocağı Cad. 39 41 Cagalogiu 34334 lstanbu) PK :46 - Sırkecı 34435 Istanbul Tel 10212)5120505(20 hat) Faks (0 2121^13 85 95 www.cumhunyet.com.tr 4 TEMMUZ 2000 lmsak:3.3O Güneş: 5.30 Öğle: 13.16 FAO destekli proje • ANKARA (AA)- Orman Bakanlığı'nın 'Orman Yangıru Modern Önleme ve Kontrol Stratejilerinin Geliştirilmesi' konusunda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tanm Örgütü'nden (FAO) teknik yardım alarak hazırladığı proje sonuçlandı. Projede, yaugın ıhbannın güçlendınlmesi, etkili yangın idaresi planlarının hazırlanması, yangın zararlannı en aza indirecek ağaç türlerinin seçilmesi, yanıcı zemınin temizlenmesi, yangın şentlennın oluşturulması önerildi. Kanokeyfi • NEVŞEHİR(AA)- Kapadokya bölgesine gelen tunstler, artık peribacalan, vadi ve tarihi mekân turlan dışmda kano turlanna da katılabiliyor. Ya-Ma Seyahat Acentesi ışletmecisi Mehmet Keçeci, Türkiye'nin değişik yörelerinde kano turlan düzenleyen Eqpedition firmasıyla yapnklan işbırlıği sonucu Nevşehir'in Avanos ilçesinden geçen Kızılırmak Nehn üzerinde kano turlan başlattıklarmı bildirdı. En büyük deniz gösterisi • NEW YORK(AA)- ABD'nin ulusal bayramı 4 Temmuz dolayısıyla bugün New York lımanı şimdiye kadar düzenlenen ,en büyük deniz 'gösterisine sahne olacak. Gösterilere katılmak üzere, aralannda Türkjye'nin de bulundugu çeşitli ülkelerden 25 savaş gemısiyle 150 yelkenli gemi New York'a geldi. Ruhsal sağlığı bozulanlariçindenk suyunuu olağanûstü yararlan gözteıirken organikhastahklar uzöiadedeaFou elkiji göstermesi, denizden her vaz mutjaka "Sağükvegüzellikde- nizin içindedir." Su bi- limcileri, sade içilecek su kaynaklanru degü, ya- rarlanılacak denızı de in- celediklerinde bu sihir- li sözü buldular. Denizdeki carüı mine- raller ve tuzlar bedende öylesine olumlu etkiler yaratıyor ki, uzun süre bu etkilerin organlanmı- zın işlevlerinde önemlı katkılan olduğunu gö- rüyoruz. Yüzerken hız- lanan solunum sistemi- miz hücrelerimize bol oksyen girmesini sağlar. Yüzerken veya deniz içinde hareket halindey- ken denizin dalgalan et- kili bir masaj görevini yaparlar ve salgı bezle- rimizin çalışmasını et- kilerler. Deniz suyunun soğukluğu sinirleri sa- kinleştiriyor, tuzu ise cilt- teki tahrişleri giderip, özellikle mantarhastalık- Um gihi ^IrS,^*!..- U.. denizölçüde azaltabiliyor. Bu arada kan basıncımızın düşmesine de yardımcı oluyor. Deniz aynı za- manda ruhsal bir terapi aracı. Psikiyatristlere gö- re en sinirli ve kaygılı durumlarda, iyot yüklü deniz ruhsal bozuklukla- ra ilaç gibi geliyor. Dep- resyon olgulannda ve sürmenaj (beyin yorgun- luğu) durumlarında de- nizin olumlu etkileri araştırmalar sonucu or- taya çıkanldı. Denizle dost olmak, onun kurallanna uymak- la eşanlamlıdır. Uzman- lar, denize girerken şu önerilere uyulmasını söylüyorlar: Denizin sığ kesiminde önce 5-10 da- kika koşmak, zıplamak gerekir. Sonra denize gi- nlmeli. Çok soguk su krampa davetiye çıkanr. Tok karnına denize gir- mek kalp krizleri açısın- dan tehlikelidir. Yemek- ten en az 3 saat sonra de- AL GÖZÜM SEYREYLE / IŞIL ÖZGENTÜRK Korkunun ecele faydası yok de- dim ve dişçimin kapısını çaldım. Benden önceki hasta yedi sekiz yaşlannda sevimli bir oğlan çocu- ğuydu. Diş hekimi arkadaşım cin- lik yapıp beni de tedavi odasına çağirdj. Oğlan benim hayret ve gıp- ta dolu bakışlanm arasında oda- sındaki bir koltuga uzanır gibi ra- hat, keyifli dişçi koltuğuna otur- du. Bir saat boyunca da gıkı çıkma- dı. Ben ondan utanıp korkumu giz- lemek için iki dakikada bir tuvale- te gitmek gibi çeşitli yollar dene- dim. Sonunda güç bela dişçi koltuğu- na uzandım. Diş hekimi arkada- şun benim gibi korkak hastalara pek alışık olduğundan hiç durma- dan soru sormama, ikide bir tedaviyi kesmeme pek ses çıkarmadı. Ben özür diledikçe o, başka korkak hastalanna dair hikâyeler anlatıyordu. Bunlardan biri bir diş he- kimine aitti. Sabahtan ak- şama kadar diş tedavi eden bu hekim, sıra kendi dişle- rine geldiğinde inanılmaz derecede korkak bir hasta oluveriyordu. Dişi ağndı- ğında günlerce büyük bir acıyla lavranarak dişe al- kollü pamuk pasmak, aspi- •rin çiğnemek gibi en ilkel yöntemlen uyguluyor, ama asla ağzını hıçbirhekım ar- kadaşına göstermiyordu. Öyle kor- kaktı. Sonunda hekim arkadaşlan onu günlerce süren diş ağnlanndan kur- tarmak için biroyun oynamaya ka- rar verdiler. Hep birlikte yemeğe git- tikleri bir akşam içkisine ilaç ka- nştırdılar, o kendinden geçince de apar topar birinin muayenehanesi- ne götürdüler. Narkozla uyutup, dört koldan ağız ve diş tedavisine giriştiler. Çü- rük dışleri doldurdular, bazılannı çektiler, hazır bu firsat deyip bütün dışleri temizlediler. Arkadaşlan narkozun verdiği derin uykudan uyandığında işleri bitmişti. O uykudan mutlu uyandı. Önce şaşırdı sonra büyük bir heyecanla u ı ayayı ajlf DişçiKorkusu başladı. Rüyasında cennete gitmiş- ti ve ona orada yeryüzünde yaptı- ğı iyiliklerden ötürü sapasağlam dişler armağan edilmişti. Arkadaş- lan, "Atma", deyip güldüler. O uzun bir süre sapasağlam dişleriy- le cennette gibi mutlu dolaştı. Diş hekimi arkadaşım böyle hi- kâyeler anlattıkça, dişçi korkusu- nun evrensel birkorku olduğunu dü- şünüp koltukta iyice huysuzlaştım. Sonunda onun da sabn taşt ve " Yaş ileriedikçe can tatülaşıyor galiba, çocuklar büvüklerden daha rvi, hiç korkmuyorlar*' dıyerek benı kibar- ca uyardı. Haklıydı, benden önce koltukta oturan oğlan çocuğunun ce- saretine bizzat tanık olmuştum. Söylenecek sözüm yoktu. Gene de için için televizyonJarda gösterilen reklamlann en çok da dişçi koltu- ğuna gülerek oturan ve gülerek kal- kan o çilli çocuğun, yeni kuşakla- n dişçi korkusundan uzaklaştırdı- ğını düşünmeden edemedim. Bizim zamanımızda böyle reklamlar yok- tu ki... O da ne.. neredeyse sekiz ya- şında bir çocukla cesaret atışması- na girişmek üzereydim. Neyse son anda toparlandım. Diş hekimi arkadaşım tam dişi- mi doldururken "Biliyor musun Flnlandiya,Danimarka gibiülkeler- de diş hekimi yetiştiren fakülteler, okuOarkapatıfayor''dedi. "Çünkû oralarda diş hekiınine olan ihtiyaç iyke azalnuş." Ağzımın içinde do- lasan makinenin çürülfü^iv korku aerken ne demek ıstedığmı kavra- yamamışnm. "NeyanLoralardaya- şayanlann dişleri bizim dişlerimiz- den farkh mı?" Işte böyle aptalca bir soru sordum. Diş hekimi arka- daşım güldü, "Hayır" dedi, "diş aynı aynı olmasına ama, oralarda çocukluktan başlayan çokdisipnn- B bir ağız temizüği var. Bu neden- den dişler kolay çürümüyor, diş et- lerihastalanmıyor.Dişbekimiııinde işi brtiyor." Doğrusu bir an Kuzey Avrupa- lılan kıskandım. Ve birden otuz yıl önce gördüğüm bazı fotoğraflar belleğimin en gizli köşelerinden firlayıp gözümün önüne geldi. Al- manya'ya işçi olarak gitmek için sı- ra sıra dizilmiş yoksul, kavruk Ana- dolu insanı ve onlann dişlerini in- celeyen yabancı uzmanlar. Tıpkı atlar gibi, dişleri sağ- lam olan kazanacak! Tam bu görüntüleri ka- famdan kovmaya çalışır- ken başka görüntülerinakı- t nına uğradım. Röportaj için gıttiğım gecekondu bölge- lerinde, köylerde, doğuda, batıda ne çok dişsiz ağız görmüştüm. Kadınlar çoğunluk ya gülümsemeye utanırlar ya da gülümsemelerini bem- beyaz yemenileriyle örter- lerdi. Erkeklerpervasızdı. Dişsiz bir ağız yoksullu- ğun, sahipsizliğin en be- lirgin tanığı olurdu. Söze gerek kalmazdı. Diş hekimi arkadaşım son dü- zeltmeleri yaparken ben bunlan düşünüyordum. O, "Şunun şurasn- da yanm saat oldu, zor dayandm, ya şarkKi olsaydm ne yapardm?" diye bıraz sıtemlı konuştu. "Şarkı- cüar, güzel kadınlar. daha güzel ol- mak için sapasağlam dişlerinden vazgeciyorlar. Saatierce bu kottuk- ta uslu ushı yabyorlar. Onlann ca- nı yok mu?" Haklıydı, hiç ses çıkarmadım. Şarkıcı ya da daha da güzelleşmek için çaba harcayan güzel bir kadın olmadığıma şükredip kendimi so- kağa attım. O gün bana sokaktaki her şey daha güzel göründü. ısoz506botmaiLcom U.KUOIM.KAHIITI CMJV'MI wnn*.MTunıııM4(u.nKiifliı • A*y»' •« »>"*-«'•*« • '*ca.n. e*e« ı**t n*. • 4 C ^ A *^Sajr^^'sf»S Sîtfc?l T=«, ^^V^ar^^İS^İZSl; •™İÜS*I «Î^ •' cnûutrrtoa LTUJ •a aa.-Wı«iF YAPI^TKREOİ hizmette smır yoktur"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle