20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4TEMMUZ2000SALJ CUMHURİYET SAYFA 17 Meclisin sarıklıları Teksas Imamı'nın kızı Merve Kavakci, Fazilet Partisi'nden milletvekili seçtirilince Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne türbanla girmeye kalkışmıştı, Iran'daki kadın milletvekilleri ise karaçarşaflannı çıkanp başörtûsü ile parlamentoya girmenin savaşımını veriyor. Mervecik, Amerikan vatandaşı olacağına keşke Iran vatandaşı olsaydı! Iranlı iki kadın milletvekili Elaleh Kulaei ve Tahereh Rezazadeh, son seçimde bozguna uğrayan mollalann "karaçarşaf giymeyeni döveriz" tehdidine karşın manto ve başörtüleriyle hem de saçlannın birkaç telini gösterecek şekilde oturumlara katılmayı başardı. Ve aynca, ilk kez milletvekili seçilen fîlm yönetmeni Behruz Afkhami de mollalara inat "blucirTle parlamentoya girdi. Bu arada İran'daki "devrinTin ilk yıllannda pariamentoda 137 sanklı molla çoğunluğu oluştururken son seçimde sanklılann sayısı 37'ye indi. EJektrorak posta: SMnteortB.ciimhunyetconi.tr Tefc 0,212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97 - Petrol çağı brtiyormuş... "Araplar caâdısı kalacak!" rciyes Üniversitesi'nden Prof. Dr. Halil De- mirtaş'ın bu ayki Müdafaa-i Hukuk dergi- sinde ilginç, ilginç olduğu kadar da çarpı- cı bir yazısı yayımlandı. Demirtaş, Kenan Evren'in ülkeyi yönettiği 1982 yılına dönerek, Erci- yes Üniversitesi'nin kütüphane yönetimine verilen bir rapordan söz ediyor. Rapor, ünivefsite kütüphanesine bağışlanan kitap- ları konu alıyor. Kitapiar, tarikatlann gönderdiği ki- taplar. Bilimle ilgisi olmayan, hurafelerte dolu ve bi- limi çarprtıp hurafeleri bilimin yerine koyan bölücü, zihin kanştıncı yayınlar. Halil Demirtaş, yazıyor "Kitapiar, öğrencilerimize başvuru kitapları ola- rak sunulmaktadır. Bu tersliği gidermek için tıbbi bi- yoloji öğretim elemanlan olarak zamanın kütüpha- ne müdürü Becehat Elkovan'a sözlü başvuruda bulunuyoruz. O da kendisinin bir şey yapamayaca- ğını, kütüphaneye herkesin kitap bağışlayabilece- ğini yine de dilekçeyle başvuaırsak bunu kütüpha- >•• _ • Kutuphanene yönetim kuruluna getirebilecegini belirtiyor." "Başta rektör Prof. Dr. Metin Tuncel, Prof. Dr. Ul- viye Ozer, Prof. Dr. Abdurrahman Çaycı, kütüp- hane müdürü Becehat Harum olmak üzere kurul top- lanıyor ve bizlerden kitapiar hakkında aynntılı mü- talaa isteniyor." Fakat kimse bu işi girmek istemiyor. Demirtaş: "Tek başıma kaJdığımı anlayınca, herhangi bir bi- lim insanının yapması gerekeni yaptım. Raporumu hazırlayıp kurulasundum. Rektör, kitaplan soruştu- racağı yerde benim kimliğimi araştırmaya koyulu- yor. Bu kadar 'boş' zamanı nasıl bulabildiğimi so- ruyor. Hiçbir karar almadan kurul dağılıyor." "Yedinci derecedeki bir doçent olarak bir yıla ya- kın bekletiliyorum. Bir gün makamına çıkıp, rektö- re mağduriyetimi anlatıp nedenini öğrenmeye çalı- şıyorum. Boğazı tıkanacakmış gibi oluyor ve kük- rüyor, 'Ben senden, o kitaplarla uğraşmayasın diye aynntılı mütalaa istedim. Sen ise bunu algılayama- dın ve rapor yazmaya devam ettin. Şimdi benden hangi yüzle kadro istemeye geldin' diyor. Bununla dayetinmeyip, ben kapıdan çıkarken, arkam sıra 'Bir daha o kitaplarla ilgilenirsen seni bu üniversiteden kovanm' diye bağırıyor. Üniversiteden kovulmasam bile rektörtükten kovuluyorum." Halil Demirtaş, o günleri anlatırken henüz Muam- mer Aksoy'un, Uğur Mumcu'nun, Bahriye Üçok'un, Turan Dursun'un, Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürül- mediğini, Sivas'ta 37 insanın diri diri yakılmadığını anımsatıp Müdafaa-i Hukuk dergisindeki yazısınaat- tığı başl/kta soruyor "Katledilenlerin üstünde sade- ce Hizbullahçılar mı oturur?" O "kitap"ları sorarsanız, Anadolu'daki birçok üni- versitenin kütüphanesini süslüyor! SESSİZSEDASIZÇ) NURÎKURTCEBE :•$' Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Maganda intihan: HaraKIRO! İlk kez eski eser onaracak şırket Kültür Bakanlığı, Istanbul'daki "Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi"ni onarmaya karar veriyor... Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden gönderilen talimat üzerine Istanbul'da oluşturulan bir komisyon, yaklaşık 40 milyar liralık iş için davet yoluyla çağnlacak şirketleri belirliyor. Listeye sekiz şirket alınıyor. Şirketler belirlenirken, daha önce eski eser bitirme durumu, karne grubu ve vergi bildirimi dikkate alınıyor. Hazırlanan liste Istanbul'dan Ankara'ya gönderildikten sonra Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü Bakanlık Makamına sunulmak üzere bir yazı yazıyor. Yazıda, Istanbul'un gönderdiği sekiz şirketi kapsayan liste "ilgi yapılıyor fakat "ek" olarak "makam"a verilmiyor. Genel Müdürlük'ten Bakanlık Makamı'na sunulan yazıda, şirket sayısı 13'e yükseltıliyor ve davet edilecek şirketler için Bakan Istemihan Talay'dan "olur" alınıyor. Sonra davet yapılıyor ve 13 şirket arasından iş, listeye Ankara'da sokulan fırmaya veriliyor. Ne ilginçtir ki, Bakanlık'tan işi alan şirket, Bakanlık kayıtlannda vergi bildirim formu olmayan ve daha önce bir eski eser onanmı yapmamış bir şirket olarak görülüyor; müteahhitlik karnesini de bir mimardan kiraladığı biliniyoıi Almanya'da Nükleer TembJh CEM ÖZDEMİR Birlik 90/ Yeşiller Mületvekili ve Içişleri Sözcüsü Geçen hafta sonunda Münster şehrinde yapılan par- ti kongresi, Birlik 90/Yeşiller Partısi için pek çok açıdan bir dönüm noktası olarak deger- lendirilebilir. Federal seçim- lerden sonra arka arkaya ya- pılan eyalet meclisleri seçim- lerinde. kan kaybeden Yeşil- ler, bu kongrede seçilen yeni yönetim ile şimdiye dek süre- gelen iki başlılık ve kaos izle- nimine son verdiler. Kongre- nin verdiği bir diğer önemli mesaj ise çevre politikalannın yasakçı politikalarolmadığını belirtmek oldu. Çevre politika- lannın konforlu ve müreffeh biryaşam tarzı ile bağdaşabi- leceği mesajı seçmenler açı- sından önem taşıyor. Bu anlayışla ve genç seç- menleri yeniden kazanmayı hedefleyen politikalarla Birlik 90/Yeşiller Partisi, şimdi gele- cek yıl mayıs ayında yapılacak olan Baden-VVürttemberg eya- let meclisi seçimlerine hazır- lanıyor. Hedefimiz, bu eyalet- te geçen seçimlerde aldığı- mız yüzde 12 oy oranını ko- rumak. Kongrenin gerek Alman- ya, gerekse dünyada yankı uyandıran ana konusu, fe- deral hükümet ile enerji tekel- leri arasında varılan 'atom uzlaşmasının' kongrede ço- ğunluk tarafından onaylan- ması oldu. 'Atom uzlaşması', Federal Almanya'daki atom santrallarının faaliyet süresi- ni 32 yıl ile sınırlamayı öngö- rüyor. Böylece dünyanın üçüncü büyük ekonomisine sahip olan Almanya, atom enerjisini terk ediyor. Bunun diğer ülkeler arasında yankı yaratacağınainanıyorum. Fe- deral Almanya'da bu geliş- meler yaşanırken, ABD'de atom santrallarının faaliyet süresi 60 yıia çıkartıldı. Ha- tırtanacağı gibi, Isveç'te yıl- lar önce yapılan bir halkoy- lamasında çoğunluk, atom santrallannın kapatılması yö- nünde oy kulanmışken Is- veç'te şimdiye değin tek bir santral dahi kapatılmadı. Is- veç'te halk iradesine rağmen santrallar için öngörülen fa- aliyet süresi 40 yıl ve üstelik Isveç devleti 40 yıl sonra santrallar kapatıldığında bir de tazminat ödeyecek. Kongrede 'atom uzlaşma- sına' karşı çıkan delegeier, atom enerjisini daha çabuk terk etmemizi istiyorlar. An- cak her şey, genel seçimler- de yüzde 6,4 oranında oy alan bir partinin elinde değil. Kamu- oyu yoklamalarında, halkın ni istemediği sonucu çıkıyor ortaya, ama Birlik 90/Yeşiller Partisi dışında atom enerjisi- nin terk edilmesini isteyen bir başka politik güç yok Fede- ral Almanya'da. Dolayısıyla bu politik tablo göz önüne alındığında vanlan uzlaşmayı ben koalisyon hü- kümetinin küçük ortağı olan partim açısından bir başarı olarak değeriendiriyorum. Modern dünya atom ener- jisini terk etmeye Federal Al- manya'da başlamıştır artık. Partinin yeni seçilen yöneti- mi umut veriyor. Partinin ge- leneksel olarak iki genel baş- kanı var ve şimdi seçilen baş- kanlar, uyum içerisinde çalışa- cak olan ve benzer eğilimleri temsil eden kişiler. Böylece, kamuoyu önünde birbiriyle çe- lişen fikirler ileri süren bir par- ti yönetimi izlenimi verme so- runundan uzaklaşıyoruz. Ye- ni başkanlar siyaseti daha pro- fesyonelce yürüten kişiler. Ye- ni yönetimde partinin "Fun- di" olarak nitelendirilen kök- tenci kanadından başkan yer almıyor. Parti içinde büyük ağırlığı olmakla birlikte şimdiye de- ğin partinin yüksek kademe- lerinde görev almamış olan Dışişleri Bakanı Joschka Fısc- her de ilk kez parti konseyi- ne aday oldu ve seçildi. Yeni seçilen parti konseyinin par- tinin kendi içinde uyumlu po- litikalar üretmekte başanlı ola- cağını düşünüyorum. Birlik 90/Yeşiller Partisi'nin Münster Kongresi ile hükü- metteki Sosyal Demokrat-Ye- şil koalisyonu güç kazanmış- tır. Getecek seçimlere dek sü- recek olan bu koalisyon reform politikalarını devam ettirecektir. HAYVANLAR İSMAİL GVLCEÇ [email protected] HÂRBÎ SEMfA'poüöt;; semihporoy@ybfıoo.c6m' MIRMIRLAR UĞUR DURAK TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Temmuz GARIBALD/ DOĞÜYOR.. 18OT'D£ 8UGÜN,ÜNLÜ İr/U.YAN \*!TXt£EV&& VE HAUC LİOEKi 6uıSEPf>e GARIBAU* DOĞDU. BUYÛK M(JO*O£l£L£# VB SAVAÇtAR tÇJNOE GEÇEN YHŞ*- MtHOA.EN ÖNEHALİ AMACl', PA&ÇALAUMIf İ7XLYA'Yt 8İRISÇTİKMEK OCACAKTîK.BİG SAŞKA UPEJZ OLAN A4A2ZIHI 'OEN ÖS£EMOfSt CUMfiO&YETÇİ FfK/KUK ONA KSHgeeüK EüeCEKTİK- Uü AKA YEUİÜP KAÇ- Tl& GÜNEY AME&KA'DA S&NOiSl GERıUA OEN£- Y/M/YLE, rTALYA 'YA SHIEN FKAHSIZ VE AVUSTlX>nL/ - İAR'A KARŞt BAŞAR1 KAaaNAOVCfBUNU, tOJÇÜK /V*L- VAhl DEVLETLEEJ I/E SU AKAOA fWM PEVL£T/n£ yA- PACAĞI MÛCADBi£ eZUYECB&İe. GEBÇ/ SONUNM SİRLEÇMe ueHUNA MOHARpY/ ONAYUYACAKTtZ. AMA, ASLINPA O2SÛ/SUJKT£N, CUMHüglYETTEM VE ILIMLJ SlK SOSyAUZMPeN YANA OLACAKTtK... — — — - * — İLAN T.C. - MENEMEN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN . DosyaNo; 2000/108 Davacı Şadiye Adıyaman vekilı Av. Hasan Karagöl tarafindan davalı Orhan Baki hakkında mahkememize açılan sözleşmenin feshi ve tazminat davasmda: Davalı adına Mermerli Mah. Demirpence Sok. No: 18 Mene- men adresine yapılan tebligatın bila tebliğ döndüğünden ılanen tebligat yapıbnasma karar verilmiştir. Adı geçen davalı Orhan Baki'nin duruşmamn atılı bulunduğu 18.9.2000 günü saat 09.30'da mahkememizde bizzat hazır bulun- ması, gebnediğinden kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi halde yargılamanın yokluğunda devam edilip hüküm verileceği hususunda dava dilekçesi tebliğine kaain olmak üzere ılanen teb- liğ olunur. Basın: 36524 İLAN T.C. •:j, FATtH 1. ASLİYE HUKUK HÂKÎMLİĞI'NDEN - -- - . . _ , . . - - . ^ 1999/684 - - r .,u^n>,l Vi) . ,T >f ,^,,,r Davacı Sultan Şimşek tarafından davalı Rüştü Şimşek aleyhine açılan boşanma davasuıda; ." • • ' -ı Davalının, Menekşe Istasyon Cad. No: 51 Küçükçekmece-lstanbul adresine tebligat yapılamamıs. ve zabıta marifeti ile de ye- ni adresinin tespiti mümkün olamamış, bu suretle davalı Rüştü Şimşek'e dava dilekçesinın ilanen tebliğine, yargılamanın 27.09.2000 günü saat 9.30'da yapılmasına karar verilmış bulundufundan muhatabm bizzat mahkememizde hazır bulunması ve- ya kendisini kanuni bir vekil ile temsil ettirmesi, gelmediğı takdırde HUMK 213/2. maddesi gereğince gıyabında devam ohınâ- cağı dava dilekçesinin tebliği yerine kaim ohnak üzere ilan olunur. 27.06.2000 Basın: 37037 BAKIRKÖY 4. SULH HUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN EsasNo: 2000/114 Davacı Semiye Kuş tarafından mahcur Safîye Güler hakkında mahkememizde açılan vasi tayini davasının yapılan açık yar- gılaması sonunda verilen karar gereğince: Mahkememizin 06.06.2000 tarih ve 2000/114 Esas, 2000/577 sayılı karan ile Sinop ili, Gerze ılçesı, Sazak köyü, 058/01 cilt no: 96 sayfa no: ve 55 kütük sıra no'da nüftısa kayıtlı Kazun kızı, 1948 doğumlu Semiye Güler'in aynı hanede nüfusa kayıtlı Kazun kızı, 1950 doğumlu Safiye Güler'e M.K.'nun 355. maddesi gereğince vasi olarak atanmasına karar verilmiştır. tlan olunur. 06.06.2000 Basın: 36885 ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATE^ Düşmanımın Duşmanı... Ünlü Alman siyasetçisi ve Alman Birliği'nin mi- man Otto von Bismafk'm; bizlerle ilgili olarak çok ilginç bir saptaması vardır. Bunu, anılarında da vur- gular. "Türkler" diyor Bismark, "ilginç bir ruh yapı- sına sahiptirter. Dostlannın dostlannı dost, dostlan- nın düşmanlannı düşman sayahar. Aynı biçimde düş- manlannın dostlannı düşman, düşmanlannın düş- manlannı dost zannederter..." Çok ilginç ve doğru bir saptamadır bu. Bundan ^ yüz küsur yıl önce yapılan bu saptama, günümüz açı- ^ sından da geçerlidir. Ve kimi zaman karşı çıksak bi-1 le kendi yaşantımızda da zaman zaman buna uydu- ğumuzu ilgiyle saptanz. Sevmediğimiz bir insanın dos- tuna karşı mesafeli dururuz. Sevdiğimiz insanların . dostlanna hem kapımız açık olur hem de gönlümüz. ' Bana kaJırsa bu özelliğ/m^ fazla şikâyet edeceğimız f* bir şey de değil. Fakat kimi zaman "ganpliklere" ne-;: den oluyor. . •> ••• TBMM; Türk yükseköğretimindeki sorunlann in-;, celenmesi için biraraştırma komisyonu oluşturmuş- -" tu. Sanıyorum aylarca çaJıştılar. Taraflarla saatlersü- >: ren toplantılar yaptılar. " Ve sonunda, çok geniş bir rapor hazırladıklannı ga- <•. zetelerde okuduk. Tabü bu raporun bizim elimize geçmesi mümkün değil. Fakat her zaman olduğu gi- bi basına sızdırıldı ve kimi yöneticiler hakkında suç , duyurusu yapıldığını gördük. '' Derken; komisyonun DSP'li üyeleri geniş bir mu- halefet şerhi hazırladılar ve komisyonun FP ve MHP'li üyelerinin; hakkında suç duyurusu yapılan "laikyö- netKilen" baskı altına almak istediklerini ileri sürdü- ler. Bu iddiayı okuduğum zaman aklıma Bismark gel- di. düşmanımın düşmanı benim dostumdur... , • • • Hakkında suç duyurusunda bulunulan yörteticite- rin; Türkiye'de bir Islam şeriatı getirmek isteyenle- rin "nasırianna bastıklan" ve yaşam hakkı verrnek is- temediklerini biliyoruz. Ve ben ve benim gibi düşü- nen bir dizi öğretim üyesi, bu yöneticilerin bu alan- daki çabalannı desteklemekle birlikte, bambaşka konularda bu yöneticilerin bazılarıyla müthiş ters düşmüş durumdayız. Bu araştırma komisyonuna ben de çağnldım ve saatlerce konuştum. Ne laiklik- ten söz ettik, ne şeriattan. Yukarda da vurguladığım gibi raporu ve muhale- fet şerhini göremediğimden, neler yazıldığını ve ne- lere muhalefet şerhi konulduğunu bilemiyorum. Ve müthiş merak ediyorum. Örneğin; eğer başörtûsü konusundaki tutumlan mahkûm edifmek isteniyorsa, DSP'li milletvekilleri- nin muhalefet şerhine katılmamak mümkün değil. Fakat benim ve benim gibi düşünen çok sayıda- ki meslektaşımın şikâyetleri söz konusuysa, acaba nesine muhalefet şerhi koyacaklar? Çağdaş, laik ve Atatürkçü olmak sayın yöneticilere "keyfi" davran- mak hak ve yetkisini verir mi? "Çifte stadart" uygu- lamalarını "laiklikle" örtmeye haklan var mı? Bu tür- den yaklaşımlar "laiklik" ve "Atatûrkçülüğün" istis- man olmuyor mu? Ne haklan var buna? Galiba TBMM komisyonlannın sayın üyeleri, salt vicdanlarıyla hareket ediyorlar... • • • Bu "muhalefet şerhinin" şaşkınlığı içindeyken; çok değerli meslektaşım, Anayasa Hukuku Profesörü ^ülent Tanör, «glnç bir dosya rtottl. AzerbaycanA Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev'in, TBMM'de yaptığı konuşmada "daıbeci" olarak ilan ettiği ve aynı ko- nuyu "Susuriuk Raporu"nun da doğruladığı üzere; Ferman Demirkol adındaki bir "darbeci", sayın rek- törümüz tarafından IÜ Hukuk Fakültesi Anayasa Kürsüsü'ne (Kürsü üyelerinin muhalefetine karşın), öğretim üyesi olarak atanmak istenmekteymiş. Bü- lent Tanör'ün, sayın rektörümüze 10 Mayıs 2000 ta- rihinde gönderdiği mektuptaki şu satırlar meseleyi tüm netliğiyle ortaya koymaktadır: "...Daha önce Islamcı çevrelere yakınlığı ile tanı- nan bir doçentin profesörfüğe yükseltilmesine karşı çıkan jüri üyelerini değiştirip yeni birjüri oluşturarak bu kişiyi anayasa hukuku kürsüsünde profesörtüğe yükseltmiştiniz. Sonradan, benim üniversiteyi ilişki- min kesilmesi yolunda bir soruşturma açma teşeb- bûsunde bulundunuz. Bu gayretin devamı gelmedi- ğı, gelemediği için midir ki, şimdi adeta kürsümüz- den intikam almak istercesine, adı danbeye ve ajan- lığa kanşmış bir kişiyi tepeden inme işlemle bu kür- süye yer/eştinrıek istiyorsunuz..." Prof. Tanör, mektubunun son bölümünde şu sa- tırlara yer veriyor: "...Bilinizki, SıddıkSamiOnarVann, HalukAlp'fe- rin üniversitesi, Kubah'lann ve Tunaya'/ann hukuk fakültesi ve anayasa hukuku kürsüsü çağdışı ve ka- ranlık kişilerin minberi ve otağı olamaz. Bu kunjmun onunınu ve kûrsümüzün geleceğini düşünmeyenle- - rin uğradıklan hezimetlerin hatırianmasında herkes içinyararvardır..." ,. , . - • • „ - • • . ^ Acaba DSP'nin komisyon üyesi sayın milletvekil- leri, "Ama, o Atatürkçü ve laik" diyerek, bg mektu- ba da muhalefet şerhi koyariar mıydı? ~ " B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 l/lnceyapılı,za- rif, nann. 2/De- ' ğerli bir süs ta- 2 şı.. Deriyi kul- lanılabılecekdu- 3 ruma getirmek 4 için uygulanan işlemlerintümü. 3/ Işık akışı biri- mi... "Birmasal meyvesi gibi paylaştık/ Meh- tabı kınlmış — uçlanndan" (A. 9 H. Tanpınar). 4/ Şarkı, türkü... Japonya'da dinsel törenlerde okunan bir tür ilkel nesir. 5/ Ek- mekufağı...Utçalançal- * gıcı. 6/ Afrika'da yaşa- 3 yan, bacaklan beyazçiz- 4 I gili bir hayvan. 7/ Ostün c bir yetkinin gücünü sim- geleyen değnek... Tavu- ° ğun küçügü. 8/ Hamam 7 gibi tabanı ıslak olanyer- 3 lerde kullanıJan bir çeşıt takunya. "Ölümdürya- şanan tek başına/ Aşk — kişiliktir" (Ataol Behramoğlu). 9/ Kıskançhk . Satrançta bir taş YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Heıhangı bir değmeyi, sürtünmeyi önlemek için, elekt- nk ıletkenlennı saran ve koruyan porselen, kauçuk gıbı madde. 2/ Aynı ahır adına koşan yanş atlanna verilen ad... Bir şeyın doğru olduğunu belirtmek ıçın yapılan ışaret. 3/ Metal saplama... "Keseli avT da denılen ve Avustralya'da yaşayan hayvan.4/ Düzenli olarak ekim yapılan arazı... Sa- hip. 5/ Japon lirik dramı... Solunumun az ya da çok süreli olarak durması. 6/ Notada durak işareti. Hindistan'ınpa- ra bırinu. 7/ Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tür bisküvi. 8/ Kedi ya da köpeğin ön ayağı... Yapma, etme. 9/ Doğu Anadolu'da yüksek bir daf . Meşrubat.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle