20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4TEMMUZ2000SALI 14 \jM\ [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Ifyatro eğitimnıde özeıısizlilGarip bir tiyatro dönemi ya- şadık. Yazın ortasına yaklaşı- yoruz, ne oyunlan, ne tiyatro- nun sonmlannı ne de tiyatroya 1 ilişkin güncel tartışmalan tüke- tebildik. Yeri ve zamanı yine gelecek, pek çok konuya yeni- den değinilecek. Bu dönem Cumhuriyet'te yaz- dıklanmı gözden geçireyim de- dim. Yeni noktaladığııruz tiyat- ro mevsiminin başladığı Ekim 1999'dan bu yana (9 ayda) ya- yımlanmış toplam 20 yazıdan ikisi dışında hepsi de güncel ti- yatro olaylan ve sorunJan hak- kında. 4'ü devlet-tiyatro ilişki- leri, Devlet Tiyatrolan'nın gün- cel sorunlan ile ilgili. Geriye kalan 14 yazıda da dönem için- de sunulan oyunlan değerlendir- mişim. Bu yazılardan yalnızca 4'ü yabancı oyunlarla ilgili: ("ffl. RkhanT, "Dohı Düşûn Boş Konuş", "Büyük Romu- hıs",u ldealBirKoca"). Geriye kalan 10 yazınm tümü yerli oyunlar üstüne: "Önce tnsan", "Pazartesi Perşembe", "Sehcr Vakti", "Sen Hiç Ateşböceği Gordûn mü", "Kanaviçe",«Yo- baz", "Can" oyunlanna birer yazı aynlırken üç yazıda da, dö- nem içinde sergilenmekte olan 9 ayn oyuna ("Ozgürlük Oyu- nu", "SuKan GdhT, "Beni Dün- ya Kadar Sev", "Şahmeran", "AbdüJcambaz", "SiKanb Ka- dmlar". u AsiyeNastf Kurtulur", "KaşiM Eyvah Nadir EfendT ve Anatole Sokak Oyunculan'nın seyirlik köylü oyunlan gösteri- si) paragraflar boyu yer verili- yor. Üstelik bu yerli oyunlann değerlendirmesi, farkJı kentler- deki özel topluluklann, Bele- diye Tiyatrolan'run ya da Dev- let Tiyatrolan sahnelerirün ya- pımlanna dayandığı için Tür- kiye'deki tiyatrolar arasındaki çeşitliliği de kucaklıyor. Bu iyi de, dönem içinde amatör tiyat- rolann etkinliklerine yetişeme- miş olmam kötü. Bir de art ar- da yayunlanan güzelim tiyatro kitaplanna deginemeyişim... Tiyatro Eleştirmenleri Birli- ği'nin Milliyet ve Cumhuriyet'te yer alan 20 Haziran tarihli açık- lamasına yanıt olarak her iki ga- zetede de yayunlanan ve eleş- tirmenlerin bir bölümünü *ya- bana arrugohjğu" yapmakla suç- layan Tıyatro Yazarlan Derne- ği'nin Açıklaması'ndaki (Cum- huriyet, 29 Haziran), "Ydboyım- ca basınımızda Türk oyunlan- mneleştirisineaynlanyersıfira yakındır" belirlemesi beni çok şaşırtmıştı. Kendi yazılanmın dökümünü yaparken, bu iddi- anın tam tersinin ortaya çıktıgı- nı gördüm. tzleyebildigim ka- danyla, tiyatro eleştirisine yer veren birkaç günlük gazete ile sanat ve tiyatro dergilerinde sü- rekli olarak yazan eleştirmenle- rin tiyatro dönemini kapsayan oyun değeTİendirmeleri göz önü- ne alındığında da, Türk oyunla- nna aynlan yerin, yazarlanmı- zın katkılanyla doğru oranda örtüştügü anlaşılacaktır. E)önem sonu sıcağında konu bayatla- madan belirteyim... Keyfi uygulamalar Tiyatro eleştirmenleri olarak üstünde daha çok durmamız ge- reken bir konu da, tiyatro eği- tım kurumlanmızdaki aksak- lıklar. Çukurova Üniversite- si'nde son dönemde yaşananlar- la iyice güncelleşen sorunlar... Tiyatro eleştirmenliğimin ilk yıllan... 1970'lerin ikinci yan- sında Sanatsevenler Demeğı'nin düzenlediği bir açıkotunımu yö- netmemi istemişlerdi. Konu, Devlet Konservatuvan'ndaki "keyfi" ve "baskKa" uygulama- lar. Daha sonra Özgür Insan der- gisinde yayımlanan "Devlet KonservatuvarTnda Uyanmak Yasak* başlıklı uzun yazıda dip köşe irdelediğim bu konuyu tar- tışanlar arasında yıllann hoca- sı MabirCanova, *statüko"nun, Almanya'da yönetmenlik eğiti- mi görmekte olan Yücel Erten ile "jön roUerin aranan oyuncu- su Can Gfirzap "yeniHkçrierin "ses"iydi. O zamanlar öğrenci olan Tamer Levent ve Cöneyt Çabşkur, etkin bırer lider ko- numundaydılar. Cihan Ünal en ateşli izleyici-katılımcılar ara- sındaydı. O yıllarda da "yıkhz" olan bu değerli sanatçımızı ka- labahk içinde tanıyamadığım için, aşın atılganlığından dola- yı konuşturmamaya ugraşadu- rurken ve o da tüm centilmen- liğiyle konuşma izni almaya ça- lışırkeıij arkamdan biri, "Neden Cihan UnaTasöz vermiyorsun" diye fısıldamak zorunda kal- mışti. Nasıl da utanmıştun. O zamanlar yahıızca bir tek Devlet Konservartuvan vardı ve sorunlan diz boyuydu... 12 Eylül'le birlikte YÖKgel- • Önemli olan üniversitelerde sanat eğitimi dallannın açılmasına önayak olan yetkilileıin, gerek altyapısal hazırhğın tamamlanması, gerekse eğitsel olgunluğun sağlanabilmesi yolunda bugüne dek gösterildiğinden daha çok çaba ve özen göstermesi. Aldığı diploma gereği "sanatçı" sayılan, ama ruhsal ve bedensel yaralar almış mutsuz, uyumsuz insanlar üretmek istemiyorsak... di ve konservatuvarlan üniver- sitelere bağladı. "Hareketder- sTnin vizesinin yazıh olarak mı yapılacağınjn tartışıldığı "akıl- mantik" dönemine geçilmişti. Zamanla başka "deviet konser- vatuvarlan" açılmaya başlan- dı. 9O'lı yıllann ortalannda ise devlet konservatuvan açmak üniversiteler için bir "prestij" simgesi olmuştu. Şu anda ülke- mizde çeşitli üniversitelere bağ- lı kaç devlet konservatuvan ve tiyatro bölümü var, bilemiyo- rum. Bildiğim, "sanat stepndi bibm" anlayışına "kestinne" (ama "kesmece karpuz" olma- yan) bir çözüm getiren bu ucu- be yaklaşım sonucunda devlet konservatuvarlannın sorunlan- nın gırtlağa dayandığı. Malzeme insan "Ucube" sözünü boş yere kul- lanmıyorum. Mutfağı, yetişmiş ahçılan ve sunduğu yemekler- de belirli bir geleneği ya da bi- çemi olmayan bir lokanta nasıl kısa sürede topu atarsa, mekân ve işleyiş biçimi bağlamnıda altyapısı ve yetişmiş eğiticisi olmayan bir kurumda da sanat eğitimini yeşertemezsiniz. Üsteliktiyatronunmutfagın- da kullanılan malzeme "in- san''dır. Yahıızca ders dınleme- ye, kitaptan öğrenmeye, labora- tuvar deneylerinde başanlı ol- maya, iyi sınav kâğıdı yazma- ya dayalı derslerde, ruh ve be- den sağlığı ortalama düzeyde olan bir üniversite ögrencisi, gördüğu eğitim bağlamındaki bir dolu aksaklığa dayanabihr ve yanm yamalak da olsa çokça yara almadan eğitimini tamam- layabilir. ("AşnM" olduğumuz bir "dert" değil midir bu?) Ama uygulamalı bir dala yetenek sı- navıyla girmişseniz, içinde bu- lunmak zorunda oldugunuz ça- hşma uzamlan, yükseköğretim kurumunuzun size sağlamak durumunda olduğu özel çahşma koşullan, sizinle bire bir ilişki içinde olan egitmenJerinizin yal- nız bilgi ve birikim düzeyi de- ğil, sızm ve arkadaşlanıuzın kar- şısuıdaki kişisel yaklaşımlan, dahası, öğretim kadrosunu oluş- turan öteki eğitmenlerle olan ilişkileri bile çok büyük önem kazanır. tlişkilerde, "olmazsa ofanaz" ve kıl payı dengede tu- tulması zonınlu soğukkanlılık, tarafsızlık, anlayışhlık ve disip- lin olgulannın herhangi birinin bel vermesi durumunda eğitici de, eğitüen de onanlmaz dü- zeyde yara alır. Bu da eğitimin verildiği kunımun ağn" bir sağ- lık sorunu olduğunu gösterir. 1970'li yıllarda, Cumhuriyet tarihimiz içindeki sanatsal ge- lişime damgasını vurmuş -An- kara'daki- Devlet Konservatuva- n'nın (bugün de aşılamadığı, yıllardır öğrencilerden aldığı- mız fakslardan, telefonla yapı- lan yakınmalardan, dahası Kon- servatuvar Mezunlan Derne- ği'nin düzenlediği eğitim ku- rultayında tartışılanlardan da anlaşılan) sorunlan vardı. 20001i yıllarda ise ülkenin çeşitli yöre- lerinde açılan ya da bir başka bi- rimden dÖnüştiirülen devlet kon- servatuvarlan, basına yansıyan ya da yansımayan açnûzlar ya- şamaktadır. Açılış aşamalann- da büyük kentlerden gidıp ge- len deneyimh tiyatro eğitmen- lerinin özverisiyle destek gören bu kurumlar, sayılannın artma- sıyla kısıtlı sayıda yetişen genç öğretim elemanlannın ve Sov- yetler Birliği'nin çözühnesiy- le, Türki devletlerden ülkemi- ze gelen tiyatroculann verdiği egitimle başbaşa buakıhruştır. 'Ciddi iddialar var' Çukurova Üniversitesi Dev- let Konservatuvan Tiyatro Bö- lümü'nde yaşananlara ilişkin haber, 1 Temmuz tarihli Milli- yet'in Eğitim-Gençük sayfasın- da aynntılı olarak yer alıyor. Bünyamin Yü (Adana DHA) ımzalı haber-yazıda, ögrencile- nn < iddia''Ian yanında 'iddia" olmayı aşmış gerçekler de yer alıyor. Bunlardan biri, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinhkle- rinde öğrencilere Banu Alkan, BülentErsoy, Seren Serengfl gi- bi şarkıcılann taklitlerinin yap- tınhnası. Bir başkası, öğretim kadrosunda bulunan Azeri uy- ruklu Ghan^r Nevruz'un, Türk- çeyi iyi bilmeyişi dışında, oyun- culuk derslerine besmeleyle baş- laması, zaman zaman Kuran'dan ayetler okuması... Geçen hafta içinde bana fakslanan ve imza- sız olduğu için kullanmayaca- ğımı söylemem üzenne (bende saklı kalması koşuluyla) adını da veren, öğrenci olduğunu san- dığım kişinin yazısında, tüm bu saydıklanm yanında başka id- dialar da yer ahyor. Söz gelimi ÇÜ Devlet Konservatuvan Ti- yatro Bölümü'nün uzamsal alt- yapısmın yetersizhği, dans ve ha- reket çalışmalannın zemini be- ton olan dar odalarda yapılma- sı nedeniyle bedensel sakatlık- lann oluştuğu, eğitmenlerin uz- manlık alanlan dışında ders ver- diği, eğitimdeki aksamalar ve eğitmenlerin yanlış/anlayışsız « tutumlan sonucundatiyatrobö- lümünde başan yüzdesinin yüz- de 16.5 olduğu gibi. 'Gerekü önlemler ahnroah' Bütün bunlan, Çukurova Üni- versitesi yöneticileri tarafindan incelenebüir, doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanabilir iddi- alar olduklan inancıyla dile ge- tiriyorum. Çünkü Bünyamin Yıl 'ın haberyazısından anlaşıl- dığı gibi, durum dedikodu ve id- dia düzeyinde bırakılmayıp Çu- kurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Can Şabinoğhı'na da iletilmiş. Bunun üzerine bir araştırma komisyonu kuran Şa- hinolu, "tddialandddibıılduk. Gerekirse öğretim üyeleri hak- kmdasoruşturma açdacak" de- miş. Çukurova Üniversitesi yöne- timince, düzeltilebilecekyanüş- lann üstünde durulacağından kuşkum yok. Ancak daha önern- lisi, yeni açılan üniversite ya da bölümlerde, meslekte yeterin- ce pişmeden "baş" olma şansı- nı/şanssızlığını yaşayan genç eğiticilerin duyarhğırun, yaşla- n ve seçtikleri sanat alanı nede- niyle aşın duygusallığı yaşam biçimi bellemiş öğrencüerin du- yarlığıyla ayru dalga boyunda buluşmayışından kaynaklanan "yıpranma"nın onanlamaya- cak boyutlara ulaşmaması için gerekli önlemlerin alınması. Üniversitelerde sanat eğitimi dallarmın açılmasına önayak olan yetkililerin, gerek altyapı- sal hazırhğın tamamlanması, gerekse eğitsel olgunluğun sağ- lanabilmesi yolunda bugüne dek gösterildiğinden daha çok çaba ve özen göstermesi. Aldığı diploma gereği "sanat- çı" sayılan, ama ruhsal ve be- densel yaralar almış mutsuz, uyumsuz insanlar üretmek is- temiyorsak... Matthew Bourne'nun modern yorumuyla 'Kuğu Gölü', bugünün seyircisine sesleniyor -; - t k 6 Erkek laığıdaı* dalıa etldleyîcrYEŞİMAKYÜZ 'Britain-Turkey 2000' kapsamın- da, 28.Uluslararası Istanbul Müzik Festivali'nin bale ve dans topluluk- lan arasında yer alan Adventures in Motion Pictures 29,30 Haziran ve 1 Temmuz'da AKM Büyük Salon'da bugüne dek yapılanlardan farklı bir koreografiyle 'Kuğu Gölü' balesini sahneledi. MattbavBouroe'nin sahneye koy- duğu ve koreografîsini yaptiğı TCn- ğu Gölü'nün zarif kuğulan, tarihin- de ilk kez AMP'nin yorumunda er- kekler tarafindan canlandınldı. Pren- se, aşkı ve özgürlüğü ögreten Oditte rolundeki erkek kuğu ise klasik yo- rumundan farklı olarak sergilendi. Bugüne dek pekçok kez sahnelenen 'KuğuGölü'nün yeni ko- reografısi için Matthew Bourne şöyle düşünü- yor: "Klasik'Kuğu Gö- lü' havranmm. AMP çağdaş birdans toplulu- ğu olduğu için bjçbir za- man klasikanlamda es- ki gösterileri yeniden üretmeoyununa düşme- dL Çaykovski bu müziği dans edilme- si için besteledi fakat aynı adunlaria dansedDeceğinikinısöylemiş-Bune- denk 1895'teki ilk sahnelenişmden bir asırsoBraKuğu GöJü'nü yaşayan bir mfize- eser olmadığHn, sanatçıla- ra hâlâ ilham kaynağı olmaya devam ettiğini göstermek için gerçekkştir- dik" Aynca, Bourne kuğulann kendi- sinde beyaz tüyler içindeki balerin- lerden çok, kash erkek dansçılan çağ- nştırdığını belirtiyor. Matthew Bour- ne ile yapımcı KatnarineDore'nin yö- netiminde 1987 yılında kurulan top- luluk, çağdaş dans anlayışı ve teatral dans diliyle Britanya'da büyük be- ğeni topluyor. Bugüne dek Ingilte- re'nin yanı sıra, New York ve Los Angeles'ta da sergılenen 'Kuğu Gö- lü' ile Bourne 25'in üzennde ulusla- rarası ödül kazandı. Bunlann arasın- da, 1996'da Olivier, Time Out, The South Bank Gösteri, Manchester Eve- ning News, Gay Tünes&Pink Paper okuyucu, 1997'de Los Angeles Eleş- tirmenler Birliği ve Drama-Logue ödülleri ile 1999'da En İyi Yönetim ve En İyi Koreografî dallannda iki Tony Ödülü'ne layık görüldü. Gösterinin turne prova yönetmen- lerinden linda Gibbs ile kraliçe ro- lundeki Isabel Mortimer de moder- nize edılerek sahnelenen 'Kuğu Gö- lü'nün her yerde seyircinin ilgisini çektiğini söylüyorlar. Aynca, erkek • 'Kuğulan baletler oynuyor, çünkü daha gerçekçi bir gösteri olarak tasarlandı. Zarif ve uçucu hareketlerin yerine erkek kuğularla birükte agresif ve güçlü bir etki uyandınlmak amaçlandı. Bu şekilde seyirciye değişik bir bakış açısı sunmak istedik. Bunun yanı sıra, eğlenceli, seyirciyi güldürecek bir yanı da var' kuğulann gösteriye farklı bir boyut kazandırdığını ve daha etkileyici kıl- dığını belirtiyorlar. -'Kuğu Gölü'nü nasıl bir yorumla sahnefiyorsunuz? LJNDAGIBBS-ManiıevvBourne, 'Kuğu Gölü'nü klasik tarzından fark- lı olarak sahneye koydu. Kuğulan baletler oynuyor, çünkü daha gerçek- çi bir gösteri olarak tasarlandı. Zarif ve uçucu hareketlerin yerine erkek ku- ğularla birlikte agresif ve güçlü bir etki uyandınlmak amaçlandı. Bu şe- kilde seyirciye değişik bir bakış açı- sı sunmak istedik. Bunun yanı sıra, eğlenceli, seyirciyi güldürecek bir yanı da var. Kısacası 'Kuğu Gölü' tamamıyla modernize edıldı. Örne- ğin klasik balenin poınt hareketini pek kullanmıyoruz. Aynca, dansçı- lann da önemli katkısı oldu. Koreog- rafide onlann da söz haklan var. ISABEL MORTIMER - Kuğula- nn baletler tarafindan canlandınlma- sı, kostümler ve bar sahnesi ile bir- likte her şey bugünün seyircisine ses- leniyor. Matthew Bourne, her zaman seyirciyle doğrudan ilişki kurabile- ceği gösteriler yapmak istiyor. Ör- neğin, erkek kuğulann üstü çıplak, alt- lannda da beyaz tüyden yapdmış şal- varlan var. Klasik bir kuğu görüntü- sünde değil, kanatlan yok. Kostüm ta- sanmcısı Lez Brotherston ile Bour- ne birükte düşünüp AMP'nin yoru- muna uygun olarak basit ve doğal bir kostüm hazırlamaya ka- rar verdiler. Kugular bu byafetleriyle daha güç- lü ve gerçekler. Ama di- ğer sahnelerde parlak, şık, göz alıcı kostümler yer ahyor tabii. Aynca, Lez Brotherston bu ya- pımın kostümtasanmıy- la 1999 Tony En İyi Kos- tüm Ödülü'nü aldı. - Bourne'nin yoru- munda, prensile Oditte arasında eşcinsel bir ilişki var mı? MORTTMER-Oditte aşkın ve öz- gürlüğün simgesi. Prensi de bu yol- da bilinçlendiriyor. îkisi arasındaböy- le birihşki olduğunu söyleyebilinz - AMP'nin repertuvan kaç yılda birvenfleniyor? GIBBS - Henüz topluluk yerine oturmuş değil. Maddi olanaksızlıkla- nmız var. 10 kişilik bir grupla çalış- maya başlamıştık, sonra birdenbire çokkalabahkolduk. 'Kuğu Gölü'nün başansı ile daha büyük gruplar oluş- turmak durumunda kaldık. Ama hiç- biryerden destekalmadığımız için, re- pertuvanmız konusunda kesinbir şey söyleyemeyeceğim. Ancak, önümüz- deki günlerde her şey kesınleşecek. YAZIODASI SELİM ÎLERİ Emirgân * Bugüne kadar Emirgân'dan hemen hiç söz aç- mayışıma şimdi şaşryorum. Çocukluğumda yaşadığım Emirgân, "rarinTy- le birlikte çıkagelen bir semt değiidi. Dördüncü Mu- rad'ın Revan seferinden dönüşte buraları EmirgOuneoğlu'na verdiğinden kimse söz et- mezdi. Biz Emirgân'a daha çok yaz mevsiminde gider- dik. Çınarağaçlanyla çevrili açık kahvede, hasırta- burelerde oturduğumuzda ince bir esinti dolanıp durur, yazın en sıcak gününde bile Emirgân'ın pü- für püfür estiği söylenirdi. Ağaçlan ve çeşmesiyle küçük meydan kahve- si bana hep asıl Boğaziçi renklerini geri getırir. ille denizin harelenen mavisi, göz birden yeşil alaca- larla dolup taşacak, bütün bunlann ortasında yor- gun, yaşlı bir mermerin biraz soluk, damariı beya- zı hissedilecek. Sonra başka renkier de katabilir- siniz, taşın, kiremidin, ahşabın renklerini. Ama ön- ce yeşilden maviye, başka bir beyaza koşuşma- lar, kalpçarpıntılan... Emirgân 'a bazan da akşamı geçirmeye gelirdik. Akşamı geçirmeyegelmişsek, kahvede değil, kah- venin bitişiğindeki çay bahçesindeotururduk. Çay bahçesinin o zamanki adını unutmuşum. Çayı se- maverle isterdik. Semaverde çay adeta uzun bir törendi. Yaz akşamı başlar, hem çay içilir, hem de an- nemin yaptiğı tavuklu sandviçler yenirdi. Bilmiyo- rum neden, tuhaf bir hüzün hissederdim. Çay bah- çesinin az berisinde mi, ucunda mı, küçük fakat şık bir lokanta olmalı. Böyle bir şey beliriyor. Lo- kantada bizden variıklı insanlann edalı bir akşam yemeğine hazıriandıklannı gözümün önüne geti- rebiliyorum. Bizim için yaz akşamı kısa sürerdi. Onda, bile- mediniz on buçukta ille noktalanacak. Lokantada- kiler ise geceye sanki yeni başlamışlar... Emirgân'a bazan da uzun yürüyüşler için gider- dik. Artık sonbahar başlamak üzeredir. Bütün yaz yemyeşilini nasılsa koruyan bitkiörtüsü usul usul sararmakta, yapraklara kahverengi 'cennet be- nekleri' yürümekte, havada yaz ateşi sönmekte- dir. Çok sevdiğim Emirgân Gamii'nin önünden ge- çer, yokuşa vururduk. Yolumuz Reşitpaşa'ya. Re- şitpaşa, Boğaziçi'nin kendini koruyabilmiş ender semtlennden biridir. Hele o zamanlar... Dik yokuş boyunca, cepheleri çinkolu ahşap evler, akasya ağaçlan, hayatın gelip geçıciliğini pastoral birtab- lo gibi anımsatan içli mezariık, gölgeler ve esinti- ler... Sonra geri dönerdik. Emirgân Gamii'nin aviu- suna girerdik. Sonbahar gelmişse, avluda mer- mer ve san yaprak öbekleri, Boğaziçi renklerinde yepyeni bir uyum yaratırdı. Çocukluğumun yıllannda Emirgân Korusu hal- ka açık değiidi galiba. Koruya ilişkin hiçbir anım yok. Tepede duvarla çevrili yoğun ağaçlık. Yalnc- ca ırak bir görüntü. Koruya giden yolun başında, tam uçta bir ga- zino vardı: BillûrKöşk. Enikortupahalı birgazinoy- du. Biz hiç gitmezdik. BiH0ur Köşk adı bende ma- sal çağnşımlan uyandınrdı. Yine o sıralar, en az kırk yıl önce, Emirgân'da bir de alaturka musikili gazino açıldı. Neredeydi? Birtüriü gözümün önüne getiremiyorum. Şule Ga- zınosu gibi bir ad kalmış aklımda. "Şahane Kadın" Sevim Çağlayan kocaman istiridyeden inci tane- si olarak çıkıyor... Yine Emirgân'da kâğıthelvalı günlerim var. Ama artık başımabuyruktum, bizimkilerin seyyar satı- cıdan bir şey yenmez ilkesine aldırdığım bile yok- tu. Emirgân'ın kâğrthelvasını birer ikişer tıkınıyor- dum... Dedim ya, başımabuyruktum, gençtim. Yaz, sonbahar, Emirgân güzel bir gezinti yeriydi benim için. Çınaraltı kahvede buluşmalar, upuzun edebi- yat ve siyaset söyleşiteri. Mavisi menekşelenen de- niz, sık yaprak örtüsü, mermeri yorgun çeşme... Sonra bazı bahçeler, sarmaşıklaria, ulu ağaç- laria, yaprakdökümüyle hep sonbahara hazırla- nan. Emirgân'da o bahçeler meğerse ömrümün son- bahanna da hazırlıyonnuş beni... Takvimde h Bırakan: "en yılgın sonbahar benim gözlerimdeki Attilâ llhan, "Emirgân'da ÇaySaati" Happy Potter mrscdığı • EDINBURG (AFP) - Iskoçya'da bir gazete, resmı basım tarihinden on gün önce JK Rovvling'in 'Harry Potter and The Goblet Of Fire' adh yeni romanını ele geçirdi. Çocuk Edebiyatı'nın önemli isimlerinden olan Rovvling'in 'Harry Potter' serisinin dördüncü kitabı olan romanın, 600 milyon dolar satması bekleniyordu. Bloomsburry Yaymevi, bu olaydan sonra güvenliği arttıracaklannı belirtti. Şu anda lngiltere'de bir milyondan fazla korsan baskısı olan seri, yetim Harry Potter'ın doğum gününde, ona ailesinden miras kalan sihirli güçleri farketmesiyle başlayan maceralan konu alıyor. Serinin ilk romanı ise şu sıralarda Wamer Brothers' Pictures tarafindan sinemaya uyarlanıyor. Deppemde yitjpilen heykeflerin yenilerH yaptlacak • GÖLCÜK- Kocaeli'nin Gölcük ilçesine bağh Değinnendere beldesınde, bu yıl sekizincisı düzenlenen Uluslararası Zühtü Müridoğlu Ahşap Heykel Sempozyumu başladı. Değırmendere Belediyesı ile Mımar Sinan Üniversitesi'nin işbirliğıyle düzenlenen sempozyumda, depremde yitirilen heykellerin yenileri yapılacak. Türk heykeltıraşlar Ender Güzey, Hülya Bozbıyık, Ömer Yavuz, Ayhan Yılmaz ile Japonya'dan Shosau Asada ve tsraiiyen Mickey Tropper*flrr~ katıldığı sempozyum, 30 Temmuz günü sona ~ erecek. Sanatçılann sempozyumda yapacağı yapıtlar Çuıarlık Meydanı'nda sergilenecek. BUGÜN • ENKA'da 'Kûltûr Programı' çerçevesinde saat 21.15 'te Üker Özalp (bas), Serkan Ozyılmaz (piyano) ve Cengiz Ba>'sal(davul) konseri izlenebihr. (276 50 87) • AKSANAT'ta 12.30 ve 18.30 saatlerinde 'Piyanonun Atan Çağı' adlı belgesel göstenhyor. (252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle