20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26TEMMUZ 2000ÇARŞAMBA OLAYLAR V E G O R U Ş L E R [email protected] Yurttaş Rükzan GUNAYSU Egi Y urttaşlık Bilgisi dersle- ri vardır, ilköğretim ku- rumlarının ikinci aşa- masmda. Aslında ilk sı- nıflardan başlanır bu konuda bılgiler veril- meye. Ama ne yazık kı tüm ögretim ku- rumlannda -anaokuldan üniversiteye değin- öğretimde, eğitimde işlevsellik göz ardı edılmıştir: Eğitım, edinilen bilgilerin yaşamla bağdaşık olmasıyla, saglıklı bir kimlik kazandırmasıyla il- gilidir. Oysa çok önemli sayılması ge- reken Yurttaşlık Bilgisi derslerinin sa- dece adı vardır. Içerikten yoksun, ala- m ne olursa olsun her öğretmenin ve- rebildiği, yakın zamana kadar herhan- gi bir bürokratın da gelip-getirilip ve- rebildiği sıradan bir ders oîagelmiştir. Hiç unutmam, 27 Mayıs öncesinde Başbakanhk Müsteşan Ahmet Salih Konır.Ankara'nm ünlü bir okulunda bu dersi veriyordu. Çok da mutlu olduğu- nu söylüyordu. Oysa Yurttaşlık Bilgi- si ders kitaplan. yurttaşlık bilinci ye- rebilecek donanımda olmahydı. Öğ- rencınin kendini, toplumunu, toplum- sal yaşamı tanımasmı sağlamalıydı; ka- tılımcı bir kimliği oluşturmalıydı. Yurttaş olmak, kişinin kimlik kazan- masıdır. Birey olmasıdır. toplumsallaş- masıdır. Hem kendinin, hem bütünün haklannın savunucusu olduğu bilinci- ne varmasıdır. Yurttaş olmak, insan so- yunun evrimi sürecinde bir dönüm nok- , Dünyadaş Olmak tasıdır. YurtâÇÜuTVasası (Medeni Ka- nun) ise demokratik bir atılımdır: Her- kes yurttaşlık hakkına sahıptır; ayınm gözermeksizin. İnsan soyunun gelişimi, farklılıklan algılamasıyla, kendini sor- gulayabilmesiyle, ortak bir dili yarat- masıyla belirlenir. Yurt edinilip yerleşilen toprağın bir- leştirici gûcü yadsınamaz. 0, sadece topla tüfekle korunmaz. Üzerinde boy atmış farklı kültûrlerin birbirine kattı- ğı zenginliği değerlendirerek, yaratı- lan eşit haklarla birlikteliği sağlayarak konınur. Bu birliktelik banşın engel- lenemez gücünü oluşturacaktır. Aslın- da, paylaşun, yardımlaşma, insanın bo- zulmamış doğasında vardır. Özü sev- gidir. Anadolu kültürû bu sevgiyi yüz- yıllar boyunca dokumuşrur. Sevgiyle zenginleşmek yurttaşlık bi- lincine varmaktır, evrensel değerlere götürür. Işte bu kimliğin, bu donanımın yaratılması gerekirdı ögretim kurum- lannda. Yurttaşlık Bilgisi dersleri, öğ- retimin ilk basamaklarında bu değerle- ri canlı örneklerle düşünmeyi, sorgu- lamayı öğreterek kazandırmalıydı. Işte bugüne dek bizde örneği olma- yan iki değerli kitap var önümde: 1- Yurttaş ofanakîçm (1)2-Yurttaş Ohnak lçiıı(Öğretmen El Kitabı). Birincisi ög- renciler için ders kitabı. Ankara Üni- versitesi Eğitim Fakültesi'nden Prof. Dr. ipekGfirkaynak'm yönetunınde, de- ğerli ögretim üyelerinden oluşan altı kişilik bir grup çalışmasmm ürünü. tkıncisi ise etkin öğrenmenin öğretme- nin başansını yakalayarak öğretmenle- re yönelik bir kitip. Kitaplann baskı ni- telıği, renkh resimlerle desteklenen es- tetik cekiciliği, Türkçemizin anlatım gücünün başanyla kullarumı, üst düzey- de iki ders kitabımn ortaya çıkmasma neden olmus. Bu kitaplar, ele aldıkla- n konulann İnsan Haklan Evrensel Bü- dirgesi'nden başlayıp aile, aile içi de- mokrasi, çanşma, uzlâşma, katüma kav- ramlanyla çocukhaklannadeğin özgür- ce tartışarak irdelenmesini ve özüm- senmesini sağlayacaktır kuşkusuz. Bertrand Russell "Eğitim ve Top- lum DüzenTnde (2) şöyle der: 'Önce eğitimin neyi başarması gerektiğini ka- rarlaştırmalıyız'.Eğitiınin yalnız geliş- meyi engeileyen nedenkri ortadan kal- dırması değiL, aynı zamanda kişhi ye- tiştirmesi gerektiği dûşünülürse, eğiti- min iyi bireyler mi, yoksa iyi yurttaşlar mı yetiştinnesi gerektiği sonısu ortava çıkâr. Hegel gibi düşüneo herkes, fyi birey, bütünün iyiliği için çalışır, bütü- nün iyiliği, bireyler için iyi olan şeyler- den meydana gelir' derken Russell, bu yargıyıdasorgutamayadaveteder. •Yurt- taş, kendi isteklerinin dünyadaki tek istek ohnadığmı bilir; şu ya da bu yol- la toplumda var olan ve çatışan istek- leri uyumlu halıne getirmek kaygısın- dadır. Birey, kendi kendine yaşar; oy- sa yurttaş komşulanyla çevrümiştir. Aslmda Robinson Cnısoe dışında hepimizyurttaşız. Eğitim bu gerçeği göz önünde tutmalıdır. Yurttaşın temel ni- teliği, gerçekle olmasa bile işbirliği yapmasıdır.' Anton Çehov da "Martı''da (3) ya- zarTrigorin'e şöyle söyletir: "Fakat,sa- dece bir doğa betimcisi değflim ki ben, ülkemin yurttaşıyım. Aynı zamanda yurdumu, onun insanlarûu seviyorum. Vazdıklanmda halktan, onun cektiği acüardan, geleceğinden, bflimden, in- san haklanndan ve daha bunlar gibi birçok şeyden söz etmekie yükümlü oi- duğumu hissedjyonım." Yurttaşlık bilinci bir donanımdır, bo- yutlan geniş ulusa, uluslara götürür, dünyadaş olrnaya... Dünya insanlanna açarkapüannı insancılıkla... TevfikFlk- ret, en baskılı dönemde "Halûk'un Amentüsü"nde, şöyle seslenir "Toprak vatanım, nev-i beşer mille- tim_. insan İnsan olur ancak buna iz'anla inan- dım." (Yeryüzü vatanım, tüm insanlar mil- letım diyebilmek insan olmak demek- tir. Buna aklımla vardım) Bu bilınç daha o dönemde eşitleyi- ci.insancı. banşçıl yenı ufuklara kanat açmalıdır. Uyancı, yol göstericidir. Ama heyhat!.. Teknolojinin insanı tutsak al- dığı, ayınmcılığın körüklendiği. güçlü olanın ezici olduğu, o pek gelişkin ile- tişim ağının birleştirici değil bölücü ol- duğu görülüyorsa? Globalleşme- kü- reselleşme- yeni dünya düzeninin çağ- daşlık, bütünleşme, paylaşun diyerek sa- vunması sürdürüJürse ergeç büyük tep- kiler ortaya çıkacaktır. Dünyadaş olmak bu değildir! Birleşmiş Milletler Kalkınma Prog- ramı (UNDP)2000yılı Insani Gelişme Raporu' nda uyanyor: "Küreselleşnıe, uhısal ve uluslararası düzeyde gelir da- ğılımı alanında uçunımu büvürmüştür. Dûnyanuı en zengin 200 kişisinin top- lamgeüri, 1 üihondolangeçjv'or.Enyok- sul 43 ülkede yaşavan 582 miryon insa- nın toplam geliri sadece 146 miryon do- buT Aynca UNDP, küreselleşme ile in- san haklan konusunda artan sorumlu- luk altma girildiğinin bilincine vanlma- smı istiyor. Değerli dostum EmreKon- gar soruyor: "Esidik içinde dünya va- tanriaşlıgı nu, yoksa nükleer arüklarla Idrieamiş bir sanavi çöplüğü mii?" Ben de şöyle düşünüyorum: 13. yüz- yılda Anadolu'da beylikler, mezhepler kargaşası yaşanılırken bir Yunus Em- reçıkmış. "Sen kendine ne sanursan Ayruğa da onu san Dört kitabuı manası. Budur eğer var ise." demiş. Anadolu kültürünün sevgi, hoşgörü kültühi, insancılhğı, eşitleyici güzelli- ği. dünyadaşlığı. daha Batı akıl etme- mişken varsaymıştı. Dünya daha fazla kirlenmeye izin vermeyecektir. İnsan cevherine karşı olan hiçbir şey uzun ömürlü olamayacak demek istiyoruz. (l) Umut Vakfı Ytmnlan. Ankara I99H Û) Var- lık Yayınlan. Çev. Naıl Bezei, 1969 Nısan. (3) Cumhuriyet Kitaplan. Çev Aıaol Behra- moglu ARADABİR HASAN BASRİAKGİRAY Hukukçu-Eski Parlamenter Bir Aydınlanma Savaşçısı Doğaldır ki bir toplumda aydınlanma, aydınlann, daha doğrusu, aydınlatanlann çokluğu ile orantılı- dır. Aydınlatma soaımluluğu taşımayan kişi, ne den- li eğitimli ve bilimsel birikimli olsa da aydın sayıla- maz. Beynindekı ışığı, yüreğindeki insansıl duygulan topluma vermeyen kişi, belki aydındır, ama aydın- latan değildir. Aydınlatan olmak, özveri ister, yürek ister. Batı, ateşte yakılmayı, çarmıha gerilmeyi, giyotin- lerde baş vermeyi göze alan, Vanini, Erasmus, Bruno, Roussau, Monteigne gibi yüzlerce yürek- li aydının, zorlu uğraşlan sonunda yeniden doguşu (renaissance) yaşamış, reformunu yapmıştır. Ülkemizde aydınlanma, gerçek aydın Mustafa Kemal'ımizin önderiiğınde başlamış ve on beş yıl gibi ktsa bir sürede, önemli başanlar sağlamıştır. Ne var ki çok partili siyasal yaşama geçilmesiyle, demokrasiyi oy avcılığı olarak algılayan siyasetçile- rin aymazJığından yararlanan şeriat özlemi içindeki örümcek kafalılann çabalan, hiçbir zaman "ünlü" ola- rak kabul edemedigim ünlü yazarlar ve yeni cum- huriyetler arayan düşüncesiz düşünürlerin elbirii- ğryie ışığımız gökjelenmiş, karanlığın ayak sesieri du- yulur olmuştur. Ama hayır. O dönekler, mollalar, Cumhuriyetimizi yadsıyan o sözde ünlü yazarlar, bilsinler ki artık va- kit çok geç. Şundan ki Anadolu insanı aydınlanmaya sahip çıkmış. Sivil toplum örgütleri, halk ozanlan, âşıklar, yerel gazetelerdeki köşe yazarian, hepsi birer aydın- lanma savaşçısı olmuş. Yaz dinlencem sırasında gözlemlediğim bu coşkulu güzel ortam nedeniyle bu yargıya vardım. Tanıdığım onlarca aydınlanma savaşçısından bi- rini tanıtmakta yarar görüyorum. Balıkesir'in şirin beldesi olan Altınoluk'ta emlakçi olarak çalışan Sey- fettin Özyer. Işyeri, emlak alışverişinden çok, fikir alışverişi yapılan sanki bir forum ya da akademi. Özyer, 1956 Artvin doğumlu. Öyle yükseköğrenim filan görmemiş, ama yaşayarak öğrenmiş, pratikle olgunlaşmış bir insan. Şavşat'tan kalkmış, Istan- bul'da Asmalımescit'te DATDER'i (Devrimci Ama- tör Tiyatrocular Derneği) kurmuş. Sokak tiyatrosu oluşturarak grev yerlerinde işçilere oyun sergilemiş. Onlarca tiyatro oyununda roller üstlenmiş. Haşmet Zeybek'in "Grev", "fîaffa",gibioyunlannınyönet- menliğini yapmış. 1985 yılında Altınoluk'a yerleşmiş. Şimdilerde, Burtıaniye'de yayımlanan "Demokrat" adlı yerel gazeteye köşe yazariığı yapıyor. Bu yazı- lannın bir bölümünden oluşan (Taşlan Bağlamışlar) ve (De Bunu) adlı iki kitabı yayımlanmış. O bir aydınlanma savaşçısı. Bu niteligi nedeniyte sıksık, ışıktan korkanlann ve insan sevgisinden çok, kurt sevgisi besleyenlerin saldınsına uğramakta, on- lann ihbarve şikâyetleriyle birçok davada sanık ola- rak yargılanmaktadır. Ona, kimi zaman çok ilginç suçlamalar da yapıl- mıştır. 13. yüzyılda yaşayan, Renaissance'ın hazırlayıcı- lanndan italyan ressam Giotto tablolannda, döne- min Italyan güzellerini Meryem'leştirdiği için kınan- mış ve hırpalanmıştı ya, özyer de bir köşe yazısın- da, Muharnmet'ten sözederken "Sayın Muhammet" demiş. Arap emperyalizminin ve Arapçanın tutsağı olan yobazlar kıyameti koparmışlar. Peygamber, sa- yın değilmiş, ona ancak hazret demek gerekirmiş. Böyle bir davranış, dini yadsıma imiş. Hani 13. yüzyılda Giotto'ya yapılan bağışlanabi- lir, ama 21. yüzyıla ayak bastığımız şimdilerde, "haz- retin" de "sayın" anlamında olduğunu, iki sözcüğün de bir saygı ifadesi olduğunun ayırdında olmayan kafalan anlamaya olanak yoktur. Bu karanlık ve ilkel beyinler nasıl aydınlanacak- tır? Atatürk'ümüzün başlattığı aydınlanma savaşı nasıl kazanılacak, nasıl ışığa kavuşacağız? Kendi yüreğinin sesi sayının yerine, Arap'ın "haz- ret"ini yeğleyen, akıl yerine nakli, bilim yerine batılı yaşam felsefesi olarak benimseyenlerle çağdaş uy- gariık düzeyine ulaşma olanağı var mıdır? Bu sorulann olumlu yanıtlannı verecek isimsiz ay- dınlanma savaşçılannı, Altınolukta, Aliağa'da, Mar- maris'te tanımakla umutlandım, gururlandım. Yen- gi ışığa koşanlann, mutluluk aydınlık beyinlerin ola- caktır. Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04 * * nrversıtelenn rektör seçim- 1^ Tlerinde en çok oy alan 6 I I adayın adlarının YÖK'e V ı ^ bildirilmesinden sonraki aşamada, seçimin anlamı kaJma- makta ve Prof. Dr. Osman Gök- çe'nin tanımladığı gibi yapılan se- çim, bu aşamadan sonra ^\vur gibi yok" ya da "sanaJ" olarak tanım- lanabilecek bir biçime dönüşmek- tedır. (*)Bu da haklı olarak kimi hu- zursuzlukJara neden olmaktadır. Rektörseçimi, YÖK'ün degerlen- dinnesini ve atamayı düzenleyen 2547 sayılı Yüksek Oğretim Yasa- sı tümüyle değiştirilerek üniversi- telerin kendi rekîörlerini özgürce seçebikne haklan verilemiyorsa, hiç olmazsa bugünkü uygulamayı daha demokrarik, daha kabul edi- lebilirbirdurumagetirmekde müm- Rektör Atamalan Ahmet Altan EKŞİOĞLU kündür. Bunun için YÖK'ûn adaylar ara- sında seçim yaparken ve Cumhur- başkanının kendisıne sunulan aday- lar arasından birini atarken, aday- lann aldığı oylararasmdaki farkı göz önünde bulundurmalannı zorunlu kılan bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Bunun için belli bir oran saptanabilir. Denilebilir ki "Yüksek Ögretim Kurulu üyeieri, kendilerine önrversite tarafından sunulan altı ada>dan üçünü seçer- kea,ada>lararasında belli biroran- dançok(drv«fim l/6)farkoimasıdu- runûııda listede yer değişUdiği ya- pamaztar." Bunun gibi "Cumhur- başkanı YÖK tarafindan kendisine sunulan listede en çok oy alan aday- b ikinci adayarastnda beffi biroran- dan çok (diyetim ki 1/5) fark varsa ikinci gelen adaydan yana terdhini koyanuz." Yukanda verdiğimiz oranlarda bir örnekleme yapalım. X üniversitesmde yapılan seçim- de adaylardan A 180, B 171, C 160, D 156.E 147.F 140, G 138.H 131, 1120, J 85 oy almış olsun, Üniver- site adaylardan en çok oy alan A B C D E F'yi YÖK'e gönderecek. Yüksek Ögretim Kurulu seçim ya- parken en çok oy alan A ile, arala- nnda I/6'dan çok oy farkı olduğu için E ve F'yi yer değiştiremeyecek- tir. Bunun gibi B, C, D'nin yerine F'yi de seçebilir, fakat Cumhurbaş- kanının değerlendırmesinde kulla- nacağı 1/5 oranındakı oy farkı ku- rah nedeni ile E nin Cumhurbaşkan- hğına sunulacak listede yer alma- smın hiçbir anlamı olmayacaktır. Bu açıklamalar ışığında YÖK'ün A, C ve E'yı seçtiğinı varsayalım. Her 3 üyerun aralanndaki oy far- kı 1/5 "ten fazla olmadığına göre, Cumhurbaşkanı tercihini istediği adaydan yana koyabilir. Oraniar örnekleme için verilmiş- tir. Bu öneri bir "ehven-i şer"dir. (*) 22 Hazirun 2000tarihliCum- huriyet Gazetesi. Allianz @ Baymed ve Koç Allianz Hayat 7. Fotoğrdf Yarışması y Türkiye'nın Köprülen Şehırloıın, ıılkelerın sınırlarını çızen sıı yollarının iki ayrı yakası, köprüierie bağlanır birbirine: Aslıncld aynı coğrafyayı ve zaınanı paylaşan, ama yaşam tarzlan nüanslaria ayıılan insanlar, kopruleıde buluşur... Türkıye'nın koprulerı, ulkemtzdekı lietişinıin ve yaşam tarzı 2enginlıj>ınin sembolleridır bir anlamda... IURI ÜYEIERI Fr*m *!ol (Fı>lujiı.ıf SjiMtcısıV Oıh.ııı Cem Çfim ıFolosraf SjnjUnı). Ş.'l>i' Ecradbıişı <h>tojiraf SanatCısı) KJIMII fIIjl ıfıMıKl.'.l Sjn^KdsıV İM'VMÜI Golıin (FtKoıjf.ıt Sjnjtüsl) Afd Cıık'i ılotoMuhjbıtıl Fıen Ouv«iı'f tCJ.'t'tecıV KAnLUA KOSUtlARf V.ıhap MunyjT (BjvnifJl M keınjl OİRJi ıKoı Mun; HJVJİ Sısoftû A S Cfncl Muıbıııı) YARIŞMA İAKV'IMI. V.ipttl.ıım 10 K.tvfttı _H»t)O t tmıj .tks.ıntHi.t tattj! U ı \iım edılıiîf jrcikrm'hidrn S'.ıvmt'il ve M>( Allı.ırı.' Hj\al «orumlıı rfe^ı S.IIHH I." 1/ K.mnı .'l\KitaiihınJet uıuhunyct Goaiısımif ODUIURI BifiiHiltk ıi.tulu I '.00 000 000 H IkıiKilık odulu 1.0M 000 COü f l UcuiKUİuk oduiu 7SD OC'O 000 Tt BAŞVURU ADRESI Bıiymed ve Kof Ailtan. 1 Hayd! 7 Fotojfaf Vanjmay Bjjiaıbası Kısıktı tad No is A!!urwi.ıde 3! 190 Istanbul BİLCIİCIN lel iO2ltl 55* n it Banu HÜÜIMI! Aysberg }t\ \0212) 217 49 59 Clobal Itl: 10212) 270 52 32 »*w kiH.tllun2havili.oni Ir dia olııuV itıe'H •«. jyn iijlıü».<;• He/ dal kıü a\n «lui «*ık\AM • Her adsv üc Jyn daldj \jnvdbritı A I K A h Ki" en « • ftjlha « x f Htsıfcitmış yj J j vjt<nA)iw»N lııîı'^raftjım hnruııgı b» v«ı>!itj<iâ • toloı{r.ıli.w hııbıı >ıif v.vfivl<rıjına\.Kjk. keıi.NUıüd,! tv>Uık ve Ktıp ul»M\Jı -tk, A * kâ£ıt abntnıtt tunuı ^ u t ı d ı {,. dutdtnuijcjlhc Khiuldi.bkıvı etl ı.ıA 40 ( m ol<KAla lürfk» Sx- tm Sk camb *l<>vt cetceve« ile sond«ıletekhf • BtfJııldfin ve Jıa çef(vHe»imn arli - « 'enîeveo r«ı^J^ »vfcjvıpKSı. • gıbo vaziidcdkbı D'JİJi m doğru Mkı- vonunde kcsul<Ktrt jvve» iubut edikigı >'İXTWU ^elıvlueüıı sol âk kosra öjretienn\ıs oldcjktır • Her lutıfemcı eserlen ile hrHte basmrv foratuTO °" <? " !İ! ^ ^ ! İ j n ı k e < J P l M s v m u İ W R " / o l * - " oıelbir jariVJtokorunaklıb»«ııbaldıık SPnde.***s.ıt 3uduru.!*)<>.JVIIi*kj^Jd.n», anıuformoiûfa' t.*rı".«»--l ve rumuIUDUtU »lUnidvı unutKMVMii. PENCERE Azınlık?.. AB ikide birTürkiye'ye yönelik bir olumsuz kavramı dilinin altındaki bakla gibi çıkarıp şu ya da bu biçimde öne sürüyor: "- Kürt azınlığı.." Anadolu'daki barışı kundaklamaktan başka bir işe yaramaz bu deyiş... Bizimkiler Avrupalıya diyorlar ki: "- Lozan'a göre Türkiye'de yalnız Rumlar, Ermeniler, Yahudiler azınlık sayılırlar." Azınlıklar sorunu tüm dünyada belalı bir konudur ve yalnız bize özgü değildir: "Bir ülkede egemen çoğunluktan soy, din, dil vb. bakımlardan aynlan küçük topluluklara azınlık adı verilir." Ancak bizdeki 'azınlık' kavramı, yakın tarihimizin kanlı koşullannda oluştu. • Anadolu'nun doğusunda yaşayan Ermeniler, 1915'te Erzurum'a doğru yürüyen Rus ordusuyla; batısında yaşayan Rumlar, 1919'da izmir'e çıkarak Eskişehir'e doğru yürüyen Yunanlı ile işbirliği yaptılar; her ikisinin de amacı, işgalcilere dayanarak Anadolu'da devlet kurmaktı; arkalanndaki kışkırtıcı, Avrupa'nın "Düvel-iMuazzama"s\yöı. "Sevr Hahtası" bu kanlı maceranın Anadolu'daki coğrafyasını açık seçik sergiler. Sonuç ne oldu?.. Türkler 1912'den 1922'ye değin on yıl süren savaşlardan yengiyle çıktıktan sonra Lozan banş masasına oturunca, Avrupa, Anadolu'daki Hıristiyanlar için güvence istedi; azınlıklar bu çerçevede oluştular; gayrimüslim kapsamına Musevi cemaati de katıldı. • Ancak olayın bir de öteki yüzü var... Osmanlı Imparatorluğu çok dinli ve çok etnili bir imparatorluktu; mülkte yaşayan halklar, kendine özgü cemaat hukuklarını uyguluyorlardı. Osmanlı'da geçerli olan dinsel hukuk, yalnız Müslümanlara uygulanabilirdi. 7923 Cumhuriyet Devrimi'yie durum değişti; "tebaa" ortadan kalktı. Yurttaşlık hukuku gerçekleşti. "8 Ekim 1925'te, Musevi Ruhani Başkanlığı, Lozan Antlaşması 'yla verilmiş olan özel haklardan vazgeçtiğini, cemaati adına Türk hükümetine bildirdi. 29 Ekim (Cumhuriyet Bayramı) 1925'te, Ermeni Ruhani Başkanlığı da bu haklardan vazgeçtiğini Türk hükümetine bildirdi. 7 Ocak 1926'da, Rum cemaati de Musevi ve Ermeniler gibi Lozan Antlaşması 'nın sağladığı özel haklardan vazgeçtiğini Ankara'ya bildirdi." Çünkü Cumhuriyet'in "Aydınlanma Devrimi" yurttaşlan eşitleştiriyor; 'cemaat'yerine 'ulus', 'kul' yerine 'yurttaş' geçiyordu. • Kürttere 'azınlık' demek, Kürtlere düpedüz hakaret sayılmalrdır. Anadilini konuşmak, kültürünü işlemek, televizyonunu kurmak için azınlık olmaya gerek yok!.. Yurttaşın demokratik haklan yeterlidir. Anadolu'yu parçalamaya yönelik serüven, hem tarihe, hem Anadolu halkına, hem insana ihanettir. Düşmanlık tohumlannı bu topraklara ekmek için yola çıkanlar, hep fırtına biçtiler. Anadolu'ya kan kusturdular. Avrupalı, Türkiye'ye ilişkin her şeyi bilemez; biz kendi kendimizi biliriz; Anadolu'nun ağacı, çiçeği, taşı, yaprağı, toprağıyla bir olan Kürtlere azınlık gözüyle kim bakabilir?.. Ferroli'den klima doğruları; - Montaj yüksekJiği en az 1.80 m olmalı. - Keşif ve montaj uzman personel tarafından yapılmalı, servis güvencesi mutlaka aranmalı. JFERROLIİ Isıtma ve Klima Sistemleri Tel: (0216) 416 54 93 www.ferroli.net KONYA-EREĞIİ1. ASIİYE HUKUK MAHKEMESf 1998/301 Esas 2000/196 Karar Davacı Mustafa Serin vekili tarafindan davalılar Gü- lay Kaya ve Niyazı Sırataş aJeyhlenne açılan davanın yapılan dunışmasında: Mahkememizce davanın kabu- lü ile 42 E 9651 plaka sayılı aracın davalı Gülay Kaya adına olan mülkıyetınin iptali ile davacı Ismail oğlu 1962 doğumlu Mustafa Serin adına mülkiyetınin tespi- tine, buna dayanak olan Ereğli 1. Noterliği'nce tanzım edilmiş 13.8.1997 tarih ve 07116 kat'i satış sözleşrne- sinin iptaline, yine 2. Noterliğınden tanzim edilen 11.8.1997 tarih ve 9658 yevmıye no'lu vekâletnamenin iptaline. 28.874.000 TL. mahkeme masrafı ile 45.000.000.- TL. vekâlet ücretinin davalılardan alına- rak davacı Mustafa Serin'e verilmesine karar verilmiş olup, 31.5.2000 tarihinde verilen karar Yargıtay yolu açık olmak üzere davacının yüzünde, davalılann yoklu- ğunda verildiginden, işbu ilanın teblığinden itibaren 15 gün sonra yapılmış sayılmasına karar verilerek davalı Gülay Kaya'ya karar ilanen tebliğ olunur. 22.6.2000. Basın 41831
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle