Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAVFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA
14 U İ V kultur@cumhuriyet.com.tr
Sonuç BildirgesVnde dil çeşitliliğinin korunması veçevirinin desteklenmesi istendi
r
ünyanın Sesi -
ŞiirGecesi'ne
Adonis, Amanda
Aizpuriete, Volker
Braun, Ingen
Christensen, Ben
Okri, Lesego
Rampolokeng,
Gerhard Rühm,
Kazuko Shiraishi
ve Patricia Smith
katıldı.
debiyat Ekspresi'nin son durağıSEZERDURU
Edebiyat Ekspresi Avrupa 2000'in
43 ûlkeden gelen 103 yazanru taşıyan
özel Görlitz treni, 14 Temmıız Cuma
günü saat 18.39'da Berlin'in Fried-
richstrasse istasyonuna geldi. Istas-
yonda yüzlerce kişi treni karşılama-
ya gelrnişti. Çok sayıda basın mensu-
bu, edebiyat hayranlan, projeyi ba-
şından beri televizyonlardan, gazete-
lerden izleyen halk, çocuklar, caz or-
kestrası ve akrobatlar... Tam bir şen-
lik. Çocuklar kendi elleriyle yapük-
lan kâğıt çiçekleri yazarlara veriyor-
du. Doğal çiçek bolluğu da cabası.. 45
dakika kadar sûren istasyondaki kar-
şılama töreninden sonra yolcuJar or-
kestra ve uzun çubuklar üzerinde, her
yandan görülen akrobatlann eşliğin-
de yürüyerek heraen yakındaki Ber-
liner Ensemble Tiyatrosu'nun büyük
prova saJonuna götürûldüler. Brecht Ti-
yatrosu olarak da anılan bu tiyatroda
ünlü yönetmen Clatıs Peyman büyûk
yazar Brecht'ın yıllannı geçirdiği bu
mekânda ağırlamaktan gurur duydu-
ğunu söyledi konuşmasında. Daha
sonra Berlin Kültür Senatörû Dr. Stötz,
Alman Demiryollan yöneticisi ve pro-
jenin babası Dr. Thomas VV'ohılfart da
birer konuşma yaptı. Wohlfart başa-
nyla bitirdiği bu proje yûzünden ora-
da bulunanlar tarafindan dakikalarca
ayakta alkışlandı.
Nazüerin kitap yaküğı yer
Berlin bu fınale aylarca önceden
hazırlanmıştı. O gûn de iki Ensemb-
le oyuncusu Eurobylon projesi için
hazırlanmış, çok çeşitli diîlerden alın-
mış sözcüklerden oluşan bir gösteri
sundular.
Edebiyat treni onunına Berlin Be-
belplatz'da, ki bu yer Nazilerin kitap-
lan yaktıkJan yerdi, ilk kez bu kitap
şenliği hazırlanmıştı. Daha sonra bu
festivalin her yıl yenilenmesı kararlaş-
tınldı. Nasyonal sosyalistlerin kitap-
lan yaktiklan yerde, alanm tam orta-
sında bugün nefıs biryerleştirme bu-
lunuyor. Kare cam. Önce birşey gö-
remiyorsunuz. Dikkatlice baktığınız-
da ise aşağıda koskocaman beyaz bir
kütûphane durdugunu farkediyorsu-
nuz. Kitap raflan bomboş. Işte bu ta-
rihi alanda şimdı üç gûn sûren kitap
şenliği başlamıştı. En ûnlü yayınev-
leri standlannı açmışlar, ortada ise bir
çadır. Buradaki bizi ilgilendiren res-
'Tiyatro, boğagüreşigibidir'
Eric Lacascade, 'Martı 'yı Avignon 'dafarklı biryorumla sunuyor
Kültür Servisi - La Comedie De Caen, yönetmen
Eric Lacascade'nın yorumuyla Avignon Festiva-
li'nde Çehov'un 'Maru'sını sahneliyor. Eric Lacas-
cade ve oyuncular beden dilini kullanma açısından
son derece başanh birperformans sergileyerek, mü-
kemmel bir tiyatro anlayışıyla oynadıklan "Mar-
tı'da iniş ve çıkışlarla doîu bir tempo sunuyor. Tri-
gorine'i canlandıran Eric Lacascade, çeşitli çeviri-
lerden yararlanarak oyuna çok sayıda farklı yoru-
mun kahhnasını sağlamış. Lacascade ile Liberati-
on gazetesinde yayuılanan röportajı sunuyoruz.
- En küçük aynnalara inmeyi ve sahneye adeta bir
mikroskopla bakmayı tercih ediyorsunuz™
ERİC LACASCADE -Evet, kesinlikle. Bana öy-
le geliyor ki, bir oyunu kotarabilmek için tek birnok-
ta üstünde bile olabildiğince emin olmak gerekiyor.
Kavrayabilmek için durmadan tekrar etmek gerek-
li. Bartnes'ın bir yazısmı anımsıyorum: "Şişe" ke-
limesini ondan başka bir şey çağnştırmayacağından
emin olana kadar tekrar etmek gerekir. Sadece ke-
mık kalana kadar herşeyi didık dıdik etmeli. Ben ken-
dimi bu bağlamda laboratuargizeminin serin güzel-
liğine hayran olan klinik tiyatronun yanında görii-
yorum.
- Bu edebiden çok bilimsel bir yakJaşun oldu.
LACASCADE -Kesinlikle. Benim için bir tiyat-
roda çalışmak, on değil tek bir konunun üstünde ça-
lışmak için bir yere kapanmak anlamına geliyor.
Bu da fıziğe ya da kimyaya oldukça benziyor. Ti-
yatroyu düşündüğümde aklıma gelen kelimeler; la-
boratuvar, çökeltı, organ...
- Onlan incetemek daha kolay geldiğmden mi ge-
neüikk sadece 'başyaprt' olarak adlandmlan oyıın-
lan yorumluyorsunuz?
LACASCADE-Evet, bu daha tanıdık ve daha sağ-
lam bir alan. Tekst ya da dekor hakkında ön koşul-
lu herhangi bir fikir olmadan risk alabilirsiniz.
- Ama yine de hangi yöne gideceğinizi büiyor mu-
sunuz?
LACASCADE-Her şey bir buçuk ay süren ve sa-
dece teksti anlamaya yönelik olan bir ön çahşmay-
la başhyor. Her sahneyi dekore ederken her repliği
-Çehov ya da Marivaux olsa bile- baştan yazıyorum.
Bir deftere krokiler, oyun taslaklan ve her sahne için
ortalama beşer sayfalık planlar çizip, oyunculann
karşısına çıkıyorum. Oyuncular gerekli notlan al-
i.endimi laboratuvar
gizeminin serin güzelliğine
hayran olan klinik tiyatronun
yanında görûyorum. Tiyatro,
boğa güreşine aşırı benziyor.
Onemli olan doğru yeri
bulabilmek. Bir sahne üzerinde
var olunamayacak hiçbir yer
yoktur diye düşünüyorum.'
dıktan sonra doğaçlamalannı yapıyorlar ve bana
göstermeye geliyorlar. Uzun bir süre boyunca ise,
onlardan istediğim tek şey, orijinal tekst değil de.
sadece benim söylediklerim üzerinde çalışmalan.
-Tekstieri losaİorkenya da değiştirirken hiçtered-
düt etmiyor musunuz?
LACASCADE - Hayu
1
. Ama çahşmalanmızı her
yönüyle tamamladıktan sonra orijinal tekste bir ge-
ri dönüş yaşıyoruz. Bu özgürlüğe ihtiyacım var. Ba-
zen öyle değişildikler yapıyoruz ki farkına vanlmı-
yor çünkü gün gibi ortadalar. Mesela oyunun bir ye-
rinde Çehov, Treplev'e 'Tiyarroyu sevmiyorum' de-
dirtiyor. Bizim oyunda bu cümle 'Bugününanlayışry-
lad^ünütaı wo\ııanılantrvatroyıısevTOİyorum' cüm-
lesine dönüştü. Bu Artaud'nun bir cümlesi. Sizce
de dahice değil mi?
-Dekoriannız geneldeyok denecek kadar az ama
alan büyük önem taşıyor-
LACASCADE - Tiyatro, boğa güreşine aşın ben-
ziyor. Önemli olan doğru yeri bulabilmek. Bir sah-
ne üzerinde var olunamayacak hiçbir yer yoktur di-
ye düşünüyorum.
viyana Festlvali yönetlcisi Luc Bondy, Halder'e karjı oluşan sanatçı direnişini anlatıyor
'Viyana'da kalacağundan emin değflim'
Bondy,Avusturva'vacepheahna-
nınyaranolmajacağmısöytüyor.
KültürServisi - 54. Uluslararası Avig-
non Festivali'ne katılan Viyana Festiva-
li yöneticisi Luc Bondy, Avusturya'da
aşın sağı iktıdara taşıyan Jörg Haider'e
karşı oluşan sanatçı direnişini anlatıyor.
Avusturya'da Jörg Haider'in Özgüriük-
çü Partisi'nin (FPÖ) hükümete girmesi
üzerine oluşan kültürel direnişi abartılı
bulduğunu vurgulayan Bondy, Avustur-
ya'ya cephe almanın bır yaran olmaya-
cağını belırtıyor.
- Şu andaki durmnn nasd değerlendi-
riyorsunnz?
LUC BONDY - Avusturya'nın içinde
olduğu durumda sanatçılann tepki gös-
termelen doğal, ancak ben sanatçılann
ohır olmaz her şeyi boykot etmelerine kar-
şıyım. Kültür anlaşmazhklardan doğar,
ancak Avrupa Birliği tarafından belirle-
nen yapbnmlar politik olmaktan çok ah-
laki değerlere dâyanıyor. Son zamanlar-
da, bu tavır milliyetçi hareketleri körük-
lediği için tehlikeli birhale dönüştü. Av-
rupa Birliği Avusturya'ya üç bilirkişi
göndererek, işlerin yolunda olup olma-
dığını kontrol etmek istedi. Bu ülke za-
ten insan haklannın saygı gördüğü de-
mokratik birülke, asıl önemli olan Avus-
turya'nın yeni kuşaklannın yoğrulduğu
milliyetçi tohumlar, şovenist yabancı
düşmanlığını, içinde yaşadığımız orta-
mı iyi analız edebilmek... Ben buna 'Alp-
lerin faşizmi' diyorum.
-AvnsturyaHükümeti'ninAvTupaBir-
tiğTnin vaptuımlannı değeriendirmek
üzereyapacağıkamuoyu araşfirması hak-
kmda ne düşünüyorsunuz?
BONDY - Özellikle hükümete girdi-
ğinden beri oylannın yüzde sekizini kay-
beden FPÖ için, bu kendi popülaritesi-
ni kontrol etmenin yollanndan bıri. Ben-
ce bu referandumun gerçekleşmesi, bel-
ki de Avusturya'nın arnkeskisi kadar Av-
rupalı olmadığının kanıtıdır. Zaten ben-
de artık Viyana'da kalmakta tereddüt
ediyorum.
-BudunımViyanaFestivaü'ninasdet-
kiledi?
BONDY - Festivale rejisör Christop-
heScfaiingensiefi birgösteri yapması için
davet ettim. Bu asluıda bir gösteriden
çok, birperformanstı. Opera binasının ya-
nındakurulacak birkonteynınn içinde ev-
sizlerbannacak, ınsanlarda tnternetüze-
rinden olaya dahil olabileceklerdi. Yap-
maya çahştığımız televızyon programı
'BigBrother'ın bır parodısıydı. Ancak o
kadar çok eleştiri aldı ki, başta Kronen-
zeitunggazetesi olmak üzere bir çok ku-
ruhış, kültürharcamalan için aynlan kay-
naklan politik amaçlar doğrultusunda
kullandığımız gerekçesiyle, Festıval Ko-
mıtesi'ne ve bana dava açtı. Aynca, as-
lında hükümetın değil Vıyana'nın destek-
lediği festival boyunca, FPÖ birçok ki-
şiyi işten çıkararak baskı uyguladı.
mi programda Amıanya parlamento-
su başkanı Woh*gang Thierse, ki ken-
disi bu yolculuğun ve kitap şenlığınin
sponsoruydu, Berlin Akademisi Baş-
kanı yazar Györg Konrad, Avrupa
Komisyonu Eğitim, Kültür, Gençlik,
Spor ve Çevre Genel Müdürü Kİaas
Schumann, Avrupa Komisyonu Kül-
tür Genel Müdürü VıkohıasG.\an Der
Pas ve Proje Direktörü Dr. Thomas
VVobJfahrt son derece önemli konuş-
malar yaptılar. Ardmdan yazarlann
yapıtlan, kendileri ve tiyatro oyuncu-
lan tarafından okundu. Bu şenlik ak-
şam üzeri saat dörtte başlayıp gece
saat ona kadar sürdü. Çevrede çocuk-
lar için de bir çadır vardı, çocuk ki-
taplanna her yerde rastlamak olası,
buna son derece önem veriyorlar. Al-
man bıralan, sosisleri, pastalan ve pa-
tates tavalan da alanda eksık değildi.
Cumartesi günü aynca tren yolcusu ya-
zarlarm çeşitli kuruluşlarda özel oku-
malan ve tartışmalan vardı. Bizim ya-
zarlannuz Ash Erdoğan, MahirÖztaş
ve "nırgaj Fışekçi ise Kıbnslı şair Ne-
şe Yaşin'le bırlıkte "Spree ile Boğaz
Arasmdald Köprû"adlı programa ka-
tıhnak üzere Kreuzberg Halk Kütüp-
hanesi'ne davetliydiler. TankSeden'in
yönettığı programa geniş bir izleyici
topluluğu katıldı. Almanca ve Türk-
çe olarak yapılan bu okuma tartışma
programından sonra çeşitli gazete ve
televizyonlar yazarlanmızla söyleşi-
ler yaptılar.
Programda sergfler de yer akh
Berlin "dekı programlarda trene ka-
tılan her ülkeye ayn bir yer aynlmış-
tı. Dünya Kültürleri Evi'nde ise yol-
culuklarla ilgilı, edebıyatçılardan uyar-
lanmış fılmler göstenliyordu.
Şurası kesin ki Berlin programının
en can alıcısı Daimler - Chrysler'in
sponsoriuğunda gerçekleştirilen "Dûn-
yanmSesi-ŞnrGecesr(WorldSound
- Poetry Night) adlı programdı. Tren
yolculan önce Daimleir Chrysler bi-
nasında ağırlandılar. Sonra sokaga inil-
di. Burası Berlm'in ortasında yeni ta-
mamlanmış akıl almaz mimari örnek-
leri olan Postdamer Platz'daki yerdi.
Zaten burayı görünce yeni Berlin in-
sanı büsbütün şaşırtıyor. Mercedes bi-
nası, Sony binası, kuzey ülkeleri bü-
yükelçüikleri binası, aralannda alışve-
riş merkezleri, kahveler, parklar. Ne za-
man ve nasıl yaptılar bunlan diye şa-
şmp kalıyor insan. tşte bizdeki yay-
gın adıyla Mercedes'in sponsorluğun-
daki bu geceye dünyamn dört bir ya-
nından çok ünlü şairler davet edilmiş-
ti. Gece ZDF (Alman 2. Kanah) ve dört
radyo istasyonu tarafindan naklen ya-
ymlanıyordu). Geceye katılan davet-
li şairler şunlardı: Adonis (Suriye),
Amanda Aizpuriete (Letonya), Vol-
ker Braun(Almanya), Ingen Christen-
sen (Danimarka), Ben Okri (Nijerya),
LesegoRampolokeng(Güney A&ika),
Gerhard Rühm (Avusturya), Kazuko
Shiraishi (Japonya) ve Patricia Smith
(Amerika Birleşik Devletleri).. Hep-
si çok çok iyiyse de Adonis ve Patri-
cia Smith sokağı dolduran binin üze-
rindeki izleyiciyi büyüledi. Gösteri
gece yansmdan sonra son buldu.
Çocuklar ve gençler için de hazır-
lanan sayısız program yanmda Avru-
pa Birliği'nin sponsoriuğunda ger-
çekleşen ve Wafter Benjamin, Fer-
nando Pessoa, Romain RoDand ve Ste-
fan Zwe^ portrelerinin de yer aldığı
AvrupaOncüleri sergısi, YazarGözüy-
le Helsmki sergısi ve Alman Guggen-
heim/Berlin müzesinde yer alan Law-
rence Weiner'in Herşeyden Sonra /
After All dilleri konu edinen sergisi
açıldı.
Pazargünü yapılan sonuç bildirge-
si toplantısına tüm ülke temsilcileri
yanmda ulusal katıhmcımız olmama-
sma rağmen ben de ısrarla çağnldım.
Bu önemli sonuç bildirgesinde Türki-
ye'yi temsil ettim. Bildirgenin en
önemli yanı dil çeşitliliginin korunma-
sı ve çeviri eyleminin desteklenmesi
isteğiydi. Bildirge bugünlerde Avru-
pa Birliği Kültür Komisyonu'na sunu-
İuyor. îmza bölümüne adımın yanına
tt
Smn- TanımayanYazariar" diye yaz-
dım.
DEFNE GÖLGESÎ
TURGAY FİŞEKÇİ
Bireysel ile Tophımsal
Sosyalizm uygulamalanndaki temel yanlış-
lardan biri de kanımcatoplumsal sistem içinde
bireye ilişkin şeylerle topluma ilişkin olanlann bir-
birinden ayırt edilememesi oldu.
Kaprtalizm için semnaye her şeydir. Toplum ser-
mayenin yönfendirdiği biçimde örgütlenir. Sa-
nayinin, hizmetlerin ve tanmın tek amacı para
kazanmaktır.
Sözgelimi her insan için temel gereksinimler-
den olan sağlık hizmetleri, bu hizmetlerin yürü-
tüldüğü hastanelersermaye sahiplerince kuru-
lur, para kazandığı sürece işletilir, zarar ederse
kapatılır. Insanlann bu hizmetlerden sağlaya-
cağı yarar, bu işletmeyi kuran ve işletenler için
temel etken sayılmaz. Ana amaç sermayenin pa-
ra kazanmasıdır.
Böylesi bir amaçla kurulan hastanelerin iyi
hastanelerolmalan, onlann insanlara daha çok
yarariı olabilmesi için değil, iyi olarak daha çok
para kazanacaklanna inanmalanndandır.
Toplumcu düşünce için ise insanın mutlulu-
ğudur aslolan.
Bu mutluluk insanın teme) gereksinimlerinden
düşünsel gereksinimlere dek her yönüyle do-
yurulmasıyla sağlanır.
Toplumcu düşüncenin böylesi insana yöne-
lik savlarla ortaya çıkması ve yeryüzünde ilk
kez uygulama alanı bulması, özetlikle Batı Av-
rupa'nın ileri kapitalist ülkelerinde kimi sosyal
haklann uygulanmaya başlamasına da yol aç-
mıştır. Ücretsiz eğitim ve sağlık bu haklardan-
dır.
Batı Avrupa'da sosyal haklar verilirken kâr ve
zarar hesaplan da birlikte yapıldı. Sosyalist uy-
gulamada ise önemli olan insanın gereksinim-
lerinin karşılanması olduğundan bu tür hesap-
lar düşünülmedi.
Kaprtalizm daha çok satıp daha çok kazana-
cağım diye teknolojiler geliştirir, üretim rekoıia-
n kırarken sosyalist uygulama, insanlara ev ver-
dim, araba verdim, eğitim, sağlık vb. gereksi-
nimlerini karşıladım, görevimi yaptım düşünce-
siyle devinimsiz bir noktaya geldi.
Oysa verilen evier alçakgönüllü ölçülerdeydi.
Savaş sonrasının olanaksızlıklan içinde büyük,
çok katlı toplu konutlara yönelinmiş, bunlar oda
oda insanlara verilmişti. Bu yapılar planlanırken,
sözgelimi bahçe gibi insani, bireysel gereksinim-
ler gözetilmemişti. Park ve bahçeler, topluca ya-
rarianılan ortak mekânlar olarak tasarlanmıştı.
Toplumsal mülkiyet, insanlar kpin yeni bir kav-
ramdı. İnsanlar oturduklan evlere, "sahibi ben
değillm, devlet" diyerek bakmak, onarmak, ye-
nilemek gereksinimi duymadılar. Kapılar çürü-
dü, merdivenler karardı, apartmanlann iç avlu-
lan çöplük durumuna geldi.
Bu çevresel gerileme, insanlann iç dünyala-
nna da yansıdı. AJkol tüketimi günden güne art-
tı.
Toplum adına çalıştığına inanan bürokratik ve
baskıcı yönetim eleştiri yollannı kapamıştı. Top-
lumdan ayn, ayncalıklı birsınrf oluştu. Bugün de
Moskova'yı gezdirenler, "devlet büyükleri" için
yapılmış beş bin konforlu konutun bulunduğu
mahalleyi ayn bir dikkatle konuklara gösteri-
yorlar.
EleştJrinin toplumsal ve ilerici bir güç olduğu-
nu yadsıyan pek çok yönetim gibi sosyalizmi uy-
gulamaya çalışanlar da bürokratik yapının uyu-
tucu labirentlerine daldılar. Petrol ve doğalgaz
zengini Sovyetler Birliği, kendi ülkesinde trak-
törüne mazot bulamaz durumlara düştü.
Her şey durdu, her şey tükendi.
•••
Bilimde, sanatta, düşüncede, üretimde, reka-
bet kaçınılmazdır. İnsan hep daha iyiyi, güzeli,
yeniyi, insani olanı bulmaya eğilimlidir.
Toplumlan yalnızca merkezi yapılarla yönete-
bilmek olanaksızdır. Demokrasi, yani eleştiri,
tartışma, aydınlık düşünce ne denli toplum kat-
manlan arasında yayılır, uygulanırsa, o toplum
sağlıklı, doğrulan daha kolay bulan, ilertemeye
açık bir toplum olur.
Sosyalist uygulamalann kuramadığı bu yapı-
yı, ileri kapitalist ülkeler ticari rekabet yoluyla bir
ölçüde sağlamışlar ve 20. yüzyıla damgasını
vuran yanşı önde kapamışlardır.
Ancak bu başan kalıcı olabilir mi?
Kaprtalizm doğası gereği denetlenemez.
Kaprtalizm sürdüğü sürece, silah üretimini,
savaşlan, çevre yıkımlanna yol açan uygula-
malan, işsizlikleri, açlığı önleyebilmek olanak-
sızdır.
Daha şu günlerde toplanan en zengin yedi ül-
kenin başkanlan, yoksullara verilecek küçük
yardımlar için bile yedi dereden su getirdiler.
O halde insanlık sosyalizmden vazgeçebilir mi?
Geçemez. Ama bireysel haklarla toplumsal
haklann bir arada yer bulabileceği, bireyle top-
lumun karşı karşıya gelmeden yaşayabileceği,
insani olanın, insana yakışanın öne çıkacağı bir
düzenle.
K Ü L T Ü R » Ç t Z t K
K Â M t L M A S A R A C I