Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
ABiçin
20 bin
sterlin Bektronik posta: somGposta Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 87
- Işkence tazminatını,
işkenceci ödeyecekmiş..
"Parayı veren.
sopavı basari"
Doktorasını
tamamlamış
araştırmacılara
Türkiye-Avrupa
Birliği llişkileri
konusunda
yapacaklan
araştrma için 20 bin
sterlin (yaklaşık 19
milyar lira) burs ve
masraflannı
karşılamak için de 2
bin 500 sterlinlik (2.3
milyar lira) ek destek
veriüyor. Istanbul Bilgi
Üniversitesi ile
London School of
Economics and
Polttical Science'ın
(LSE) ortak burs
projesi konusunda
Bilgi'nin Rektörü Prof.
Dr.lrter Turan, bursun
Eylül 2000 ile Eylül
2001 tarihleri arasında
kullanılacağını ve her
yıl bir kişiye
verilecegini söylüyor;
bu çalışmalann
LSE'de kurulacak
Türkiye Araştrmalan
Kürsüsü için ilk adım
olacağını belirtiyor.
Yardımcı doçent ve
doçentlere yönelik
burstan yararlanmak
isteyenlerin
projeleriyie birtikte 31
Ağustos 2000'e kadar
başvurması gerekiyor.
Aynntılı bilgi için
elektronik posta
adresi:
feJlowship@bilgi.edu.tr
ürkiye'nin girişimiyle kurulan ve Iran'la Su-
udi Arabistan'ın birer Asya ülkesi olması-
na karsın Acemlerle Araplann alınmadığı Av-
rasya fslam Şûrası ilk kez Türkiye dışında,
Saraybosna'datoplandı. Şûranın başkanlığını Diya-
net Işleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz yapıyor. Yıl-
maz, "Islam'a en uygun yönetim tarzı demokrasi-
dir" söylemini son günlerde sıkça yineliyor. Belli ki
Türkiye, Iran ve Suudi Arabistan'a oranla demokra-
siyle tanışması daha yakın oian Orta Asya, Kafkas-
ya ve Balkanlar'ın Müslüman ülkelerine yol göster-
mek istiyor.
Fakat nasıl?
Reform
Diyanet Işleri Başkanı, gerçek Islam'ın yüzünü or-
taya koyacak çalışmalardan, Kuran'ın günümüz ko-
şullarında yeniden tefsirinden, Din Işleri Yüksek Ku-
rulu'na bir kadın üyenin atanmasından, dinin hura-
felerden temizlenmesinden söz ediyor.
Ancak Yılmaz, bütün bunlann "reform" sözcü-
ğüyle ffade edilemeyeceğini belirtip "Islam dininde
reform olmaz" diyor.
Buyrun size bir tabu daha!
Reform ne?
Eğer, Avrupa'da 15. yüzyılda başlayıp 16. yüzyıl-
da kiliselerin egemenliğini kıran toplumsal hareket
ise tabii ki olamaz.
Çünkü Reform ve Rönesans tarihte kaldı.
Yok eğer sözcük anlamında bir reform ise niye ol-
masın?
Reformun yani düzeltmenin, özünü koruyarak da-
ha iyi duruma getirmek amacıyla yapılan köklü de-
ğişikliklerin ne sakıncası olabilir ki?
Inanç haline gelmiş hurafeleri ortadan kaldırmak,
insanlann kendi diliyle dinini anlamasını sağlamak,
Tanrı ile insanlann arasına giren hacı-hoca takımını
ortadan kaldırmak, tarikat-siyaset-ticaret üçgenini
bozmak "reform" sayılmaz mı?
Mehmet Nuri Yılmaz, "reform" sözcüğü yerine
Arapça "ihya" sözcüğünü ya da "yeniden yapılan-
ma"yı yeğlediğini söylüyor.
İhya; büyük ölçüde geliştirme, güç verme, can-
landırma, dhiltme, demek. Teolojik alanda Islamiyet'in
gelişmemişliği, güçsüzlüğü söz konusu olmadtğına
göre, Diyanetlşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, "ih-
ya" derken yanlış sözcük seçmiş olmalı. Yeniden ya-
pılanma ise kötü bir örnek; glasnostu ve peşinden
perestroykayı anımsatıyor!
Kaldı ki Türkiye'nin gündeminde "reform"lar hep
olmuştur; Tarım Reformu, Toprak Reformu, Adalet
Reformu, Eğitim Reformu, Sosyal Güvenlik Refor-
mu, Sağlık Reformu. Sonunu getirmesek de hiç ya-
bancı olmadığımız bir konudur reform... Sonunu ge-
tiremedikten sonra "dinde reform" niye olmasın!
SESSlZSEDASa£) NURİKURICEBÇ
Yüksek Yerilim Hatt
Ercünç UTKU
Yol gösterenın çok olduğu yerde
bılın kı çözüm yoktur!
Kuçuradi'yi loanna Kuçuradi de kutladı
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin
geleneksel Basın ûzgürlüğü
Odülü'nü bu yıl, insan haklan
konusundaki sürekli ve etkin
çalışmalan nedeniyle bir
felsefecinin, Prof. Dr. loanna
Kuçuradi'nin alması gerçekten
sevindirici ve sevindirici olduğu
kadar ülkemizin geleceği adına da
umut verici...
Hacettepe Üniversitesi Felsefe
Bölümü Başkanı, Türkiye Felsefe
Kurumu Başkanı, Birleşmiş Milletler
Jnsan Haklan On Yılı Ulusal
Komitesi Başkanı, Uluslararası
Felsefe Kurumlan Federasyonu
Genel Başkanı Prof. Dr. Kuçuradi'ye
verilen ödül, "Kültür Girişimi"ni de
sevindirmiş... •. .
"Kültür Girişimi"nden Ismail Cem,
Şakir Eczacıbaşı, Oktay Ekinci,
Ufuk Esin, Bozkurt Güvenç, Talat
Halman, Hüsrev Hatemi, Doğan
Hızlan, Ekmeddin Ihsanoğlu,
Çiğdem Kâğıtçıbaşı, Emre
Kongar, Metin Sözen, Hrfzı
Topuz, Tahsin Yücel, bir gazete
ilanı ile aynı zamanda "Kültür
Girişimi" kurucu üyesi de olan
loanna Kuçuradi'yi kutluyor ve
bundan sonraki çalışmalarında
loanna Kuçuradi'ye başarı diliyorlar.
Güzel bir jest...
Ancak, "girişirrfciler, hazırladıkları
ilanın altına loanna Kuçuradi'nin de
adını yazmışlar...
Bir de kendine kutlatmışlar.
Kendi kendine başarı diletmişler.
GENİŞ AÇI
HlKMET BİLA
ShrlÜye
Sanal zeminlerde sanal tar-
tışmalar sürüyor. Azınlık hak-
lan, MGK'nin kaldınlmasıyada
sivilleştırilmesi, vs, vs...
Sanki sihirli bir değnek Tür-
kiye'ye şöyle bir dokunuvere-
cek ve bir anda her sey Ko-
penhag Knterleri'yle uyumlu
hale gelecek.
Iş döndü dolaştı, Milli Gü-
venlik Kurulu'na (MGK) da-
yandı.Önce "MGK kaldınlsın"
diyenler, sonra "fa/epierini bi-
raz yumuşattılar: Bari kurul-
daki sivil sayısı arttınlsın."
Bütün sorun kurulun yapı-
sında mı? Bazen cesur bazen
ürkek, sivil üye sayısı tartışı-
lırken, Genelkurmay Başkanı
Hüseyin Kıvnkoğlu, son de-
rece rahat bir edayla konuş-
tu:
"Kunıl'daki sivil sayısının art-
tınlmasına biz de taraftanz. Is-
terse yüz sivil üye olsun."
Genelkurmay Başkanı'nın
bu sözleri dünkü gazetelerde
yer aldı. Kimisi manşet bile
yaptı. Aslında Genelkurmay
Başkanı sayıyı sınırlı tutmuş.
Bence MGK'nin sivil üyeleri-
nin sayısı bin, hatta on bin ol-
malı. Ve hatta MGK, Çanka-
ya Köşkü'nde değil, Atatürk
Spor Salonu'nda falan top-
lanmalı. O zaman çok daha
demokratik olmaz mı?
Dün haberciler, Kıvrıkoğ-
lu'nun sözlerini hatırlatıp ba-
zı bakanlann görüşlerini sor-
dular. Yanıtlar ilginçti: Devlet
Bakanı Mehmet Keçeciler.
"Kenditakdirieridir. Isabetlibir
teşhistir."
Devlet Bakanı Mustafa Yıl-
maz: "AB'ye girişte her türiü
koıaylığı yapmak lazım. Ge-
nekurmayBaşkanı buyolda bir
şeysöylüyorsa katılıyonım, her
tüıfüsüne, söylemediklerine
de.. AB'ye giriş için her giri-
şimi yapmamız lazım. Halkı-
mız AB'ye girmeyi istiyor."
Devlet Bakanı Rüştü Kâ-
zın Yücelen: "Daha önceden
biinen şeyler. Daha önce yol
haritamız dediğimiz raporda
buıu açıkladık zaten. Ağus-
tot toplantımızda birkere da-
ha tezekkür edip eylül ayında
gCndeme getirmeyidüşünüyo-
ruı"
Bakanlar, konuyu böyle al-
gılamışlar.
•••
"artışılan konu, ordunun yö-
neimdeki ağırlığı... Avrupa
Biriği de askerin yönetim üze-
rirdeki ağıriığından rahatsız-
mş. Çözüm neymiş? Ordu-
rıın yönetim üzerindeki ağır-
lığ kaldınlsın, olmuyorsa azal-
tılsn.
Ordu neden yönetimde ağır-
lık sahibi? Önce bunu düşün-
mek gerekmiyor mu?
Türkiye'nin bir güvenlik so-
runu varsa ve siviller bunun
gereğini yerine getirmiyorlar-
sa, ordunun suçu ne? Eğer
sorun bir kuruldaki sivil sayı-
sını artırmakla çözülüyorsa,
Türkiye Büyük Millet Mecli-
si'nde tam 550 tane sivil var.
Ama gerçekler üzerinde ko-
nuşmak yerine sanal âlemde
propaganda öne çıkınca her
şey birbirine kanşıyor. Türki-
ye, Avrupa Birliği yolunda iler-
liyor. Avrupa Birliği üyeliği, iki
taraf arasındaki yakınlaşmaya
bağlı. Bu yolda ıki tarafın da
atması gereken adımlar var.
Avrupa'nın atması gereken
adımları görmezlikten gelip
sadece Türkiye'yi suçlamak
ve zorlamak ne kadar haklıdır?
Türkiye'nin koşulları Avru-
pa kriterlerine ne kadaryakın-
dır? Bir öncelikler sıralaması
yok mudur? llginçtir, içeride-
ki bazı yazar-çizerlerimiz ola-
ya kraldan çok kralcı tavıriar-
la yaklaşıyorlar. Olur da Tür-
kiye'nin çıkarına bir görüşü
savundunuz mu hemen dam-
galıyorlar: "Sen Avrupa Birii-
ği'ne karşısın. Sen 1930'lar-
da kaldın."
Sanal dedik ya?
Sanal, çünkü tartışmalar
gerçeklerden hareket etmi-
yor. Türkiye'nin Avrupa Birli-
ği politikasını istedikleri yöne
çekmek isteyenler, ya "azın-
lıklar" diye bir konuyu ortaya
atıyorlar ya da Milli Güvenlik
Kurulu'nu... Çünkü amaçları
üzüm yemek değil, bağcı döv-
mek.
Milli Güvenlik Kurulu'nu bir
kenara koydunuz. Sonra ne
olacak? Demokratikleşme
sağlanmış mı olacak? Avrupa
Birliği'ne girmeye hiç engel
olmadığı halde Türkiye Cum-
huriyeti'nin temelleri yıkılırken
sesinizi çıkarmazsanız aske-
rin susmasını nasıl sağlaya-
caksınız? Çankaya'da topla-
namayan askerin Gölcük'te
toplanmasını nasıl önleyecek-
siniz? Yoksa, askertavnnı koy-
duğu zaman, "Komutanlarde-
mokratik tavırgöstermişlerdir"
mi diyeceksiniz?
Tarihte az görülmüş bir ağız
birliğiyle sürdürülen bir "et-
nik" politika yine aldı başını
gidiyor. Avrupa Birliği böyle
istiyormuş. Çok mu acilmiş?
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gür-
cü, hepsinin geliri 3 bin dolar
değil mi?
hikmetb@ntv.com.tr
ÇİZGlLlK KÂMtL MASARACI
HARBt SEMtn POROY semihporoy(cyahoo.com
[MiıuL,
TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 26 Temmuz
İLK BA$ARILl SENKRON/ZE UYDU..
1963'TE StMSÜfJ, SYNCOM AOLI GAPYO UYDUfll,AME-
RİtçA 'DAN UZAm FIRLAnU>t. DAHA OAJCe SÖND£-
RİtMN SYNCOM S A0LI UYOU', YÖRÛMGeSİNE ÎYI
OTUItTULAMAOlĞINOAM BAŞARU-f OLAMAMfŞ, y£-
RiklE SÖZ. KDHUSU *SyNCOMJT"HAZt&LAKM/fn.
36 KILO AĞKUICmKİ UYDU ÖYL£ Slfi YÖRJJUGB-
YE anıeruujp HIZI AYARiAMMtşn xi, oavûfü
OÜNYAtJIHKİNE eçrr OLMUŞTU. BÖYLECB AstOZAM-
BİK ÜS7ÜA/OS, BOŞLUKV* ASILI && PU&AU
SYNCOM 7T, ALPIĞI SACYO SİNYAUEflİNİ BfNLEK-
C£ K/LOMETKE ÖTEYE ULAŞTKABtlfYO/ZDU. BU
TASARtM, UKILÜ BİLIIUt-KufZGU YAZARI ARTHUK
C- CLAÜK V/MCV VE İIK KEZ 194S YV.INPA
Bugünlere küçük ödünlerle geldik...
ÇAĞDAŞ EĞİTtM VAKFI
Tel: 0212-276 28 99 Faks: 0212-28613 54
Vahfbank EtiierŞb. Çev Bağış Hesap No: 2012776
ABANT İZZET BAYSAL
ÜNtVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
2000-2001 Ögretim yılı güz yanyüında Fen Büünlen, Saghk
Bilimleri ve Sosyal Bilimler Enstıtülerinın aşağıda yazıb anabilım ;
anasanat dallanna öğrencı alınacaktu
Yüluek
Anabilim Dalı Listns Doktor»
Fen Bilimleri Ensritüsü
Biyolojı 10 5
Kımya ' 10
Fızık 10 5
Matematık •> -t • .ı- 10
Peyzaj Mımarlığı , 5
Ornian Mühendıslığı 10
Sağlık Bilimleri Enstitüsö
Antrenorlûk Eğıtunı
Hemşırelık (Dahılıye Hemşireliği)
Mıkrobiyolojı
Anatomı
Fızık Tedavı Rehabılıtasyon
Sosyıl Bilimler Esstitüjü
lşletme
Kamu Yönetımı
Spor Yönetim Bılımlen
Resım Iş Eğıtımı
Eğıtımde Program GehşUrme
Eğıtım Yönetımı ve Deneüraı
Iktisat
Ilkögrctim ABD Sosyal Bilimler
Öğretımı Programı
5
3
3
3
5
10
10
5
5
5
10
5
5
-
-
-
-
5
5
5
-
Adaylarda Aranacak Şartlar:
1- Yukandakı Yüksek Lisans programlanna baş\
r
uracak adaylann lısans dere-
cesıne ve en az 100 üzennden 60.4 00 üzennden 2 00, Doktora programlanna baş-
vuracak adaylann Yüksek Lısans derecelenne ve en az 100 üzennden 75,4.00 üze-
nnden 3 00 not ortalamasına sahıp olmalan gerekmektedır.
2- Adaylann LES sınavmdan başv-urduğu programın puan türünde en az 45 standart
puan almı; olmalan.
3- Adaylann mezunıyet durumlannı gösteren çıkış veya mezunıyet belgesı ve
ders not çızelgelen (noter veya okul onaylı) kopyası. 1 adet fotograf, nüfus cüzdanı
ömeğı, 2 adet referans mektubu ve LES sınav sonuç belgesı ile birtikte 04-15
Eylül Cuma gunü mesaı bıtımıne kadar Ünıversıtemızın ılgılı Enstıtü Müdürlük-
lenne bızzat başvTirarak ka> dı yapürmalan \ e ek bılgılen almalan gerekraektedır.
Sınıv Tarikleri:
BihmSına\ı . 20 Eylül 2000 Saat 10 00
lngılizce Yeterlılık Sınavı 22 Ev lül 2000 Saat 10 00
Adayın standart bir yabancı dıl sınavında (TOELF, KPDS, FCE, IELTS vb.)
aldığı not da Enstitü Yönetim Kurulu karan ile "Yabancı Dıl Yeterhhk Smavı"
yerine sayılabiür Basın. 41788
tLAN -' , - *1 ^...
SİNCAN SULH HUKUK | £
HAKİMLİĞİ'NDEN
1999/722
Davacı Muhittin Bayram vekili Av. Mahmut Karatekın tara-
findan davalılar Celal Aydoğan, Şerife Öztüric, Ayşe Yavuz, Mu-
hittin Ergenç, Hasan Beker ve arkadaşlan aleyhine Sincan 415
ada 2 parsel sayılı taşınmazın hıssedarları arasındaki ortaklığın
satış suretiyle gidenlmesi davası açılmış olup;
Davacı ve davahlann hissedar olduklan Sincan 415 ada 2 par-
sel sayılı taşınmaz hakkında açılan ızale-i şüyu davasında dava-
hlann adreslerine çıkartılan dava dilekçesi ile duruşma gününü
bildirir tebligat bila ıkmal iade edilmiş, zabıta manfetıyle de ya-
pılan araştırmada adreslen tespıt edilemedığınden davetıyenin
ilanen teblığine karar veıılmıştir.
Karar gereğince duruşma günü olan 13.09.2000 tanhinde sa-
at 10.05'te davahlann mahkememizde bızzat hazır bulunması
veya kendisini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde duruş-
manın HUMK'nun 509, 510. maddelen gereğınce gıyaplannda
devam edileceği ve hükiim verüeceği, tebligat yerine kaım ol-
mak üzere ilanen tebliğ olunur.
Davalılar: 1. Celal Aydoğan, 2. Şerife Oztürk, 3. Ayşe Yavuz,
4. Muhittin Ergenç, 5. Hasan Beker.
Basın: 41992
İLAN
ANKARA 5. İCRA HÂKİMLtĞİ'NDEN
Dosya No: 2000/112
Davacı Abdurrahman Kahraman vekili Av. Saliha Sasa tara-
fından davalı borçlu Mehmet Nane aleyhine açılan tahliye da-
vasınnı hâkimliğimizde yapılan açık yargılamalan arasında da-
valı borçlu adına gönderilen duruşma günü ve dava dilekçesini
içerir davetıye bila tebliğ iade edilmiş olmakla yapılan zabıta
tahkikatından da borçlunun tebhğe yarar sarih adresinin temin
edilmemış olması nedeniyle hâkimliğimizin 11.7.2000 günlü
celsede verilen ara karan gereğince yeni duruşma günü olan
17.10.2000 günü saat 10.35'te borçlunun duruşmada bızzat ha-
zır bulunması ya da kendisını bir vekille temsil ettirmesi gerek-
tiği, aksi takdirde gıyabında karar venleceği ilanen tebliğ olu-
nur. 14.7.2000 Basın: 41921
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
IMemleketIçnnte Memlekef
On ikilik çaparinin en alt iğnesine karnından takı-
lan izmarit güldürmüştü Osman'ı. Iğneyi çıkanrken
"Ulan enayibalık..." dedi, "Ne işin vardı senin o istav-
rit sürüsünün içinde?" Elinde çırpınan iri izmarite bir
daha baktı, sonra yarıya kadar istavrit dolu plastik ko-
vayaattı. "Abi, hesapladım, kova dolunca, tam on ki-
10 geliyor... Aşağı yukan beş yüz balık yani, senin an-
layacağın..." "Sülaleden" Silivriliydi Balıkçı Osman. Ek-
meğini denizden çıkarıyordu. Gün batımından bir iki
saat önce yaşlı teknesiyle denize açılryor, çaparisini
atıp, zamanla yarışmaya başlıyordu. Eğer akşam ye-
meği öncesı "millet" daha ortalıktayken kıyıya varıp
da tablasını açabilirse, ne âlâ... Yoksa el ayak çekil-
meye başlarken bir buçuk milyonluk balık yedi yüz el-
11 bine düşüveriyordu birden.
Zahmetli işti olta balıkçılığı. Aslında on ikilik oltayı
yirmilik, otuzluk da yapabilir, bir çekişte on, on beş
balık alabilirdi. Ama bu sefer de iki kişi olmalan gere-
kiyordu teknede. Biri misinayı tutarken öbürü balık-
lan kurtaracaktı iğnelerden. Yoksa can derdine düş-
müş balıklar çırpınıriarken, iğneler birbirine dolanır, aç-
maya zaman yetmezdi. Kolay iş değil velhasıl balık-
çılık. Ama yine de memnundu Osman işinden. Yaşlı
da köhne de olsa birteknesi vardı. Yaz geceleri tek-
nede kalıyordu. Sabah erkenden uyanıyor, gün do-
ğarken ağ atıyordu. Sabahlan ağla, akşamlan oltay-
la Allah veriyordu nzkını... "Biz çalışkan adamız abi,
havakötü, balıkyök, denizkurumuş... Dinlemeyizabi...
Osman, odun taşınacak, biradam buluver! Osman, kam-
yon boşalacak, biradam... Ne demek, abi? Ne gerek
var adama? Biz adam değil miyiz? Biz, odun da taşı-
nz, kamyon da boşaltınz sırasında..."
Biryandan ottasını sallıyor, biryandan da anlatıyor-
du genç balıkçı... Bir ara durdu, 'Abi, tut şu oltayı bi-
raz..." Teknenin burnuna gitti. Döndüğünde bir tabak
içinde dilimlenmiş iki domates, iki parça beyaz pey-
nir, dört plastik bardakla bir de gazete kâğıdına sanl-
rnış ufak bir şışe vardı elinde. "Tek keyfimız ışte bu me-
ret..." dedi gulerek. Şişenin sanldığı gazeteyi yere, üze-
ri muşambayla örtülmüş ağ yığınının yanına serdi. Ta-
bağı, bardaklan, şişeyi özenle yerleştirdi. Oltayı aldı.
Çekti. Balıklan kovaya attı. Oltayı toplad*. Denize eği-
lip ellerini yıkadı. Sonra, "Haydiabi...' dedi, "pariata-
lım birer tane..." Kıyılar gölgelenmiş, batan güneşin
kızıllığı denize vurmuştu. "Oğlum, müşteriler kaça-
cak..." Omuzlannı silkti, "Kısmetimiz bu kadarmış bu
akşam..." Bunu söylerken gözleri yerdeki gazetede-
ki renkli bir fotoğrafa takılmıştı. Fotograf gece çekil-
mişolmalıydı. Işıklandınlmış, zernini mavi birhavuzun
kenarında ellerinde içki bardaklan tutan birtakım şık
kadınlaria erkekler, elbıselerıyle havuza girmiş, birbir-
leriyle şakalaşan başka kadınlaria erkeklere bakıyor-
lardı. Fotoğrafın arka planında ise havaı fışekler yer
alıyordu. Ters yönde oturduğum için fotoğrafın alt ya-
zısını okuyamıyordum. Osman okudu. Okuduktan
sonra başını kaldırdı. Rakısından bir yudum aldı.
"G.toş bunlar, abi.." dedi, "hepsig.toş bunlann..."
öfkeli bir yorumdu, Osman'ın yorumu... Oysa fo-
toğrafın altında verilen haber, renkli gazetelerde her
gün rastladığımız, sıradan haberlerden bınydi... Adı
pek duyulmamış bir işadamı, oğlunun sünneti nede-
niyle Antalya'da bir tatil köyünü, beş yüz konuğunu
ağıriayabilmek için üç günlüğüne kapatmış, son ge-
ce düzenlenen eğlencede ünlü bir "sanafç/"nın tür-
küleriyle coşan konuklar, kendilerini elbiseleriyle ha-
vuza atmışlardı. Olay bundan "ibaret1i! Fakat Balık-
çı Osman'ı öfkelendirip ağzını bozduran "o/ay"ın ken-
disi değil, bu olay ıçın o işadamının harcadığı çeyrek
trilyon liraydı herhakte... BaVıasoruyordu, "Abi, bug.toş-
larnasıl kazanıyoriar bu parayı?" diye. Yanıtı hem ko-
lay, ama aynı zamanda da çok zor olan bir soruydu
bu! Suskunluğum Osman'ın öfkesini daha da arttın-
yordu gördüğüm kadanyla... "Bunlar memleket için-
de memleket kurmuşlar abi! Memleket içinde mem-
leket!.. öyle yaşıyor puştlar... Soyarak, çalarak, götü-
rerek... Yoksa bir çük için kıyılır mı o kadar paraya?"
Oğlan haklı olmasına haklıydı da öfkesinde, ben ne
yapabılirdim?
Osman beni, eiimde birtavalık istavrit, kıyıya bırak-
tığında düşünüyordum. Sahi, ne demekti "g.fos"?
Evegelirgelmez, Hulki Aktunç'un "Argo Sözlüğü"ne
baktım. "G..lek" diye yazıyordu yanında. Kendi deyi-
miyle, "bir çük için" iki yüz elli milyar harcayan yeni-
yetmezenginlereg..lekliğiyakıştırmıştı Osman... Ma-
sum bir yakıştırmaydı aslında bu! Hırsızlığı, soygun-
culuğu, dolandıncılığı örten, gizleyen; o "memleket için-
de memleket^m, SerdarTurgut'un "öteki Türkiye"si-
nin dayandığı zemını yumuşatan bir yakıştırmaydı...
Ne var ki, Balıkçı Osman'ın aklı, bilinci, sözcük da-
ğarctğı ancak bu kadanna yetebilıyordu sezgilenni, tep-
kilerini dillendirirken... Küfrederek rahatlıyor, tepkisi-
nin kaynağına bir daha dönmüyor, dönmeyi düşün-
müyordu... Ama küfür hayatını değiştirmiyordu onun.
"Memleketiçindekimemleket" belki de bunun için hâ-
lâ dimdik ayaktaydı ve o memleketin insanlan belki
de bunun için böyle kolay kabullenebiliyoriardı g.toş-
luklannı...
Faks:0212-723 84 97
(«-posta: dkavukcuoglu@tuyap.com)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
1
SOLDANSAĞA:
1/ Türkiye ile
Yunamstan ara-
sındaki sınır 2
kapısı. II Eski 3
dilde yüz, çeh-
re... Adıya-
man'ın bir il-
çesi.3/Birtop-
luluğun ileri
gelenleri... Bir
andaoluveren.
4/Küçüktane-
li bir bakla tü-
9
rü... "Geniş —'lan boş-
luktasimsiyahaçılan/
Ve arkasında güneş
doğmayan büyük ka-
pıdan / Geçince başla-
yacakbitmeyensükûn- 4
lu gece" (Yahya Ke- 5
mal). 5/ Suda yaşayan 6
tek hücreli bir canlı... 7
Neodim elementinin g
simgesi. 6/ Bir renk... g
Telefon sözü. 7/ lskam-
bilde bir kâğıt... Bir haber ajansının simgesi... Ka-
kım denilen kürk hayvanı. 8/ Belırti... Bir kadın giy-
sisi. 9/ Herhangi bir noktanın yenni belirlemeye ya-
rayan elemanlann ortak adı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Yerinde kurulup takılmak üzere, bellı ölçülere gö-
re önceden yapılmış nesne ya da parça. 2/ Altının sim-
gesini aldığı Latince adı... Yunan rakısı. 3/ Kapalı bir
yenn ısısını ayarlayan aygıt. 4/ Mert, kalender ve ba-
bacan kimse... Italya'da bir ırmak... Yiğıt. 5/ "Bütün -
--'ler aynı hızla kirlenıyordu/Birinciliğı beyaza verdı-
ler" (Özdemir Asaf)... Güney Airika Cumhuriyeti'nin
para birimi. 6/ Knpton elementinin simgesi... Tarla sı-
nın... Gelecek. II Afiika'dabirülke... Zıhin. 8/Asya'da
bir ırmak... Antalya'nın bir plajı. 9/ Alyuvar.