Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2STEMMUZ 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Kans
Kars Devlet
Hastanesi'nde
çalışanlara temmuz
maaşlan dört gün
gecikmeyle ödeniyor.
Hastanelerde
doktoriar döner
sermayeden
maaşlannın yüzde
9O*ına kadar para
alırken Kars Devlet
Hastanesi'nde bu oran
yüzde 30'lara düşüyor
ve bu ay ödeme
yapılmıyon bundan
böyie döner
sermayeden pay
ödenmeyeceği
söyleniyor. Kimse
fazla bir şey soramıyor
çünkü Kars Devlet
Hastanesi'nin
başhekimi llyas Tekin,
Sağlık Bakanı Osman
Durmuş'un sınrf
arkadaşı ve de çok
yakın dostu oluyori
Befcbunik posta: somGposta.cumh11riy0t.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97
- Merkez Bankası, döviz
kurunda sanat yapıyormuş..
"Pahalı bir sanatl"
mniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Or-
ganize Suçlar Daire Başkanlığı'nın Gazi-
antep ve Kilis'te sürdürdüğü "paraşüt ope-
rasyonu" yargı aşamasına geldi; Ankara
Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Talat Şalk, id-
dianameyi hazırladı.
Iddianame 22 sayfa... Yasalardeğişmedi ama uy-
gulama değişti; yine bir iddianame, mahkemede
okunmadan kamuoyuna duyuruldu.
Genelde müfettiş raportarına atıfta bulunan iddi-
aname, işadamı Yasin Altınbaş'ın, Kilis valisi ile
olan menfaat ilişkilerini içeriyor; jandarma komuta-
nı ve birkaç gümrük müdürü ile gümrük memurunu
kapsıyor.
Operasyonlar sırasında kamuoyuna yansıyan bil-
giler tekrarlanıyor. -•
Hatta biraz da sınırlı şekliyle... • '
Iddianamede, kısa zamanda trilyonerliğe yükse-
len Yasin Altıntaş'ın "paraşüt operasyonu"na konu
Para/şutolan "ticari faaliyet"leri Kilis ve Nizip'le sınırlı tutu-
luyor; ilişkileryerel işadamlan veyöredeki bürokrat-
lann dışına çıkmıyor. .
Altıntaş'ın kurduğu holdingle hızlı yükselişinde
politikacılann adı geçmiyor; Ankara ve Gaziantep'te-
ki bağlantılar ıddianamede yer almıyor; teşvik bet-
gelerinden, devletten alınan izinlerden, sahte ev-
raklardan pek söz edilmiyor.
Deniyor ki, bu iddianame ilk aşama...
Ardı gelecek...
Daha çok iş var...
Defterdarlıklar... '
Emniyet...
Belediyeler...
Soruşturma genişletilerek sürdürülüyor...
Mülkiye, Maliye, Adliye ve Emniyet müfettişlerin-
den yeni raporlar bekleniyor.
Işin ucu çtkar amaçlı çete kurmaktan, kara para
aklamaya kadar uzanabilir...
Konu, Kilis ve Nizip'ten çıkıp Gaziantep'e ve ora-
dan da Ankara'ya uzandığında işin ucunun nereye
varacağını kestirmek güç...
Paraların "şuflandığı yol belki Antatya'dan bijege-
çebilir! - ; -•• •
Antalya ne alaka? "' ^ - - - i -
Operasyonlar sırasında kamuoyuna yansıyan bil-
giler deşildikçe ve soruşturma genişletildikçe Gazi-
antep'teki bir bankadan yapılan parasal işlemler ile
aynı bankaya ait holdingin Antalya'daki saray ben-
zetmesi turistik tesisinde üst düzey bürokratlann
tatillerine bakmak gerek.
Gaziantep'teki bankadan yapılan havalelerie An-
talya'daki turistik tesiste yapılan tatiller arasında il-
ginç bağlantılar ortaya çıkabilir...
Tektip
Avusturya'dan Haydar
Koç, Tahsin Aysu,
Derya Çiçek, Osman
Gün, Veli Güzel, Dilber
Bay, Asuman Aysu'ya:
Insanlar farklı
düşünebildikleri gibi
aynı düşünceyi de
payiaşabilir ama bir
metni yazım
hatalanyla birlikte
kabullenmek "tek tip
düşünceyi"i savunmak
anlamına mı
gelir yoksa
1
düşünceyi
rfade
edememenin
sıkıntsı mı sayılırt
SESSlZSppA$IZ(!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hatta
Erdinç UTKU
Bana genetik şifreni söyle,
sana kim olduğunu söyleyeyim!
Vakıf Gureba'da ne gibi şeyler oluyor!
Refahyol iktidannda şeriatçıların
iyiceöbeklendiği Vakıf Gureba
Hastanesi'nin, Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından Istanbul
Üniversitesi'ne devri söz
konusuydu fakat saman altından su
yürüten şeriatçıların çabalarıyla bu
girişim yanm kaldı... Bu arada
öğrendik ki, yeni bir girişim
başlatıltılmış... Vakıf Gureba'yı,
Sosyal Sigortalar Kurumu'na
vereceklermiş... Hastane, Istanbul
Üniversitesi'ne devredilecekken
şeriatçıların sorun yaptığı "vakıf
senedi" anlaşılan Sosyal Sigortalar
Kurumu'nda bulunan bir "sigorta"
ile sorun olmuyor!
Hastaneye Atatürk Köşesi açarak
ne kadar Atatürkçü olduğunu
gösteren başhekim Rıza Kutaniş,
Vakıflar Genel Müdürü Nurettin
Yardımcı'yı aşıp Vakıflar'dan
sorumlu Devlet Bakanı Yüksel
Yalova ile Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'a
onaylatıp projeyi hayata geçirmeye
çalışıyormuş...
Yaşar Okuyan, SSK hastanelerini
satıp savmayı düşünürken, SSK
hastaneleri için söylediğini
bırakmazken, Vakıf Gureba'nın
SSK Gureba olmasına talipse bu
"proje"nin altında kimbilir Kutaniş'i
bile aşan ne işler vardır!
Sayın bakanlar Yalova ve il olarak
Yalova'nın hamisi Okuyan lütfedip
açıklarlar mı acaba Istanbul'daki
Vakıf Gureba'da neler oluyor?
Lozan'dan Sevr'e
Hızlanan Âdımlarla
AKİF KEMAL AKAY
Atatürkçü Düşünce Derneği Adana Şubesi Başkanı
Toplumbilimci Emre Kongar,
Sevr Antlaşması'nın doğal ola-
nı yansıttığı, Lozan'ın ise ola-
ğandışı olduğunu söylüyor. Ge-
rekçe olarak da farklı güçtekiler
• arasında yapılan sözleşmede
isteklerini kabul ettirenin, ka-
zançlı çıkanın, daima güçlü ola-
nın olmasını göstenyor ve Lo-
zan'ın tarihin akışını tersine çe-
virdiğini söylüyor. Gerçekten Lo-
zan'da, dünyada ilk kez emper-
yalizme karşı kazanılmış bir za-
ferin, hukuksal olarak onaylan-
ması gerçekleştiriliyor.
Pek çok yönüyle ilkleri yara-
tan Türk devrimi, yaptığı antlaş-
ma ile de bu sıra dışılığı yansı-
tıyor. Birileri Kongar gibi, ancak
farklı niyetle, benzerşeyleri söy-
lüyor. Düşüncelerinin temeline
uzandığınızda, gücün karşısın-
da direnmenin anlamsazlığını,
güçlünün yanında yer almanın
her koşulda yarariı olacağı ko-
laycılığını seziyorsunuz. "Lozan
yapay, Sevrdaha gerçekçtdir" di-
yen birileri ise daha da ileri gi-
diyor. Güçlünün beceremediği-
ni, ihanetleriyle yapmaya uğra-
şıyor. Yıllarca Ege adalannı, Mu-
sul'u bahane ederek Lozan ve
hönü'ye saldıranlar aslında tam
bağımsız Türkiye Cumhuriye-
ti'ni hedef alıyor ve şimdi sakjı-
nlan açıktan oluyor. Onceleri şe-
riat özlemcilerinin sürdürdüğü
bu davranış biçimine şimdiler-
de çoğu eski Marksist olan nu-
maracı cumhuriyetçiler ile bölü-
cüler de eşlik ediyor.
Anadolu insanının onurunu,
kişiliğini, insanhğını hiçe sayan,
özgürlük ve bağımsızlığı yok
eden Sevr Antlaşmast ile 1800'lü
yıllarda Ingittere Başbakanı Dis-
raeli'den başlayarak geliştirilen
Osmanlı'yı parçalama düşün-
cesi gerçekleşme şansını bul-
muştu. Bu plana göre Osmanlı
topraklan, Balkanlar, Kafkasya,
Anadolu ve Ortadoğu olmak
üzere dört konfederasyona bö-
lünecekti.
Osmanlı ile yapılan önce
Mondros sonra Sevr antlaşma-
lan, bu savaşta asıl yenilgiye uğ-
rayan Almanya, Avusturya, Bul-
garistan ile yapılan antlaşma-
lardan daha ağır koşullara sahip,
adeta "Bağılsızkoşulsuzbirtes-
lim belgesı" idi. Disraeli'nin pla-
nı uygulanıyor, zaten parçala-
nıp elden çıkmış diğer kısımlar
yanında Anadolu bağımsızlığın
dışına itiliyor ve parçalara ayn-
lıyordu.
Ancak unutulan bir şey vardı:
Anadolu insanı yabancının tut-
saklığına alışkın değildi. Sonuç-
ta Mustafa Kemal'in önderti-
ğinde başlayan Kutsal Isyan tüm
Anadolu'nun, kadın-erkek, Ale-
vi-Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çer-
kez, Arap demeden elbiriiği, gö-
nül birliği ile başarıya ulaştı.
Ulusal bağımsızlığını kazan-
mış, toprak bütünlüğünü sağla-
mış ulus, artık kendini dünyaya
kabul ettirecek hukuksal belge-
ye sahip olmalıydı. Bu belge Lo-
zan'da imzalandı.
Antlaşma savaşta kazananla
kaybeden arasında değil, kaza-
nanla dünyaya egemen devlet-
ler arasında yapıldı. Bu yüzden
Lozan'da 4 yıllık değil birkaç yüz
yıllık bir hesap görüldü. Arkala-
rında Türk ulusunun ve onun
önderinin desteğini bulan Inönü
ve arkadaşlan, dayatma ve bas-
kılara rağmen yılmamış, sonuç-
ta tam bağımsızlık yolunda bir
siyasal zafer, bir diplomasi ha-
rikası yaratılmıştı.
Atatürk, bakışlannı savaştan
öteye, banşa çevirmişti. Onun
için zafer bir araçtı. Asıl amaç
Anadolu'da düşmandan arın-
mış topraklar üzerinde yeni ve
çağdaş birTürkiye'nin kuruluşu
ve yaratılışıydı. Yaşamı boyun-
ca "Yurtta banş, dünyada oa-
nş" ilkesi ile hareket eden ön-
der bir hata (!) yapmıştı. Emper-
yalizme karşı vermiş olduğu sa-
vaşı, bir vatan savunması ol-
maktan çıkarmış; esirlerin, ha-
karete uğramış uîuslann, somür-
ge ve yan sömürgeterin kendi ka-
nı, kendı silahıyla, yalnız kendi
kuvvetine dayanarak verecekle-
ri bir ulusal bağımsızlık savaşı-
nadöndürmüştü. Emperyalizm
ile dost olmanın, sürekli sömü-
rülmekten geçtiğini ve onlann
yenilgilerinin intikamı peşinde
koşacağını unutmuştu (!).
Ikinci Paylaşım Savaşı'nın so-
nuna kadar oluşmuş güçlü ira-
de, uygulanan özgün model em-
peryalistterin kaybettiklerinin ge-
ri alınmasına engel oldu.
Batılı olmanın yoiunun ulusal
değerlerden yola çıkarak evren-
sele ulaşmaktan geçtiğini unu-
tanlar sadece Batı'nın istedikle-
rini yerine getirmekle onlara ben-
zemenin hesabını yapmışlar ve
ekonomik, siyasal ve kültürel
değerlerimizi altüst etmişlerdir.
Şimdilerde ise AB'ye girmek,
kalkınma için bir araç değil ade-
ta bir amaca dönüştürüldü.
Gümrük birliği yükümlülükterinin
yerine getirilmemiş olması bel-
leklerden silinip atıldı. En ya-
şamsal konulann gündeme bi-
le gelmediği Meclis'te, sabah-
lara kadar yapılan özverili (!) ça-
lışmalarla Tahkim Yasası çıkan-
larak hem de geriye işleterek
ulusal denetim yok edildi. Lo-
zan'da kaldınlan kapitülasyon-
lar ve Düyun-u Umumiye do-
laylı olarak yeniden gündemde.
Bugün Lozan'ı kötüleyerek
Sevr içindeki bazı hükümlerin
tartışılmasını gündeme getiren-
ler, hatta Kürdistan, Ermenistan
gibi devletlerin kurulmasından
söz edenler ihanetlerine devam
ediyorlar. Kopenhag'ı, Helsin-
ki'yi dillerden düşürmeyenler
neredeyse bunlara Sevr'i de ek-
leyecekler.
Sevr, emperyalizmin değiş-
mez isteklerinin bir sonucudur.
Sevr'i bilirsek tehlikenin ne ol-
duğunu kolay anlarız. Ancak o
tür tehlikenin ulusal biriik vetam
karaıiılıkla nasıl aşılacağının ör-
neği de tarihimizde vardır. Bu
karariılık Lozan'da belgelenmiş-
tir. Lozan kararlılığını göstere-
cek yeni bir Mustafa Kemal'in
gelmesi zordur ama mandacılığa
karşı direnç gösterecek Dr. Hik-
met Bey'lertoplumumuzdafaz-
lasıyla mevcuttur.
ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI
HARBt SEMİH POROY semihporoy@yahoo.conh
KEDt LEVO APTÜUKA
TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAH 25 Temmuz
ZENGINLERIN SORUNU?.
fg??'oeeu6ün, YAPAY KöpeKSAuğfytA itei-
Ü HA8ER YABANCI BAS/NDA y&S/up/.
SAMI, KSNDİ fCAPt OLAM YAPAY
ĞIUI İtJGiLTEGE KlYfLAR/UDA
ÇOK IYİ SOA/UÇ. ALMtŞrr. UZAKTAN
PALI 125 SANTİM BOYUfJOAKf Ff'gERGLAS
Ğ TÛ/SLÛ
ş VE
OLAN ZEA/GiMtEiePf. HALKfN, K£NOİ K.IYI-
LAR.INOAHfreNİZSGtlZMESİHİ ÖULEME/İ
İÇİhl, YAPAY teÖPeKBAUĞIUA -S/gr YÜZ-
GECf GÖ&ÜNECSK 8/Ç/MPE- SUDA 8ifZ-
KAÇ TUK. ATT/RMACARf YETİYOGDiJ /.
ŞÎŞLİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1998/1493
Davacılar Ayşe Yetmen, Christine Nur Yavaşlıol, Mari Sinanoğlu, Safigül Şahin vekilleri Av. Fethiye Çetin tarafından davalılar Ah-
met Fendun Gültekın. Orhan Samı Gültekın, Behçet Naım Gültekin, Mehmet Saim Gültekın aleyhine ikame olunan Şişli 2. Bölge Ta-
pu Sicil Müd. kayıtlı bulunan Meşrutiyet Mah, Samanyolu Sokak, 128 pafta, 953 ada, 43 parselde kayıtlı ana gayrimenkulün; davahla-
nn dava konusu gayrunenkulde, onanmış projeye, mimari duruma aykıia olarak yaptıklan değişikliklerin ve tadilatlann kal'i ve proje-
ye uygun hale getirilmesi, ortak yerlere yapılan tecavüzün önlenmesi, eski hale getirilmesi, işyerine dönüştürdükleri meskenlenn tekrar
mesİcene dönüştürûlmesi; ana yapmın statik durumuna zarar ve değişikliklerin kal'i ile eski hale getırilmesine ilişkin davanın yapılan
açık sırasında verilen ara karan uyannca;
davahlardan Ahmet Feridun Gültekin'in mirasçılan Hülya Güzin Gültekin, Aızu lkbal Gültekin, Olcay Nesrin Gültekin (Özreisoğ-
lu), Güleser Gültekin'in adreslerinin belli olmadığı gibi yapılan tüm araşttrmalara rağmen adresleri de tespit edilemediğinden adı ge-
çenlerin duruşma günü olan 19.9.2000 günü saat 10.30'da mahkememizde hazn~ bulunmalan veya kendılerini bir vekille temsil ettirme-
leri gerektiği, aksi takdirde duruşmaya yokluklannda devam edilerek hüküm tesis edıleceği hususu dava dilekçesi yerine kaim olmak
üzere ilanen tebliğ olunur. 4.7.2000 Basın: 40641
BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK HAKÎMLÎĞt'NDEN S.
Sayı:2000/316 ' --'' '
Mahkememizde görülmekte olan vasi tayini davası sebebi ile;
Istanbul, Fatihilçesi Davutpaşa Cilt No: 0014. K. sıraNo: 0813"denüfusa kayıtlı bulunan Ahmet ile Satı'dan olma 1341 doğumluŞe-
rife Culum'un "Demans" denilen akıl zayıflıgı bulunması sebebi ile kendisinin hacir altına alınarak, kendisine Afyon Ui merkez ilçesi
Nakilci Mah. Cilt No. 0046, K.Sıra no: 054'te nüfusa kayıtlı bulunan Osman ile Ayşe Münüre'den olma 1939 dogumlu Şerare Görgün
vasi olarak tayin edılmiştır
Bu karara itırazı olanlann kanuni süresi içerisinde yukanda yazılı dosyaya müracaat etmeleri, aksi takdirde kesinleşeceği hususu ilan
olunur. 12.7.2000 Basm: 40800
GÖRÜŞ
KEMAL KILIÇDAROGLU
Eski SSK Genel Müdürü
Çalışma Yaşaımnda
Taşeronlaşma
1980 öncesinin güçlü sendikacılığından korkanlar,
1980 sonrasında taşeronlaşmanın yolunu açtılar. Şen-
dikal hareketin zayıflaması için gerekli yasal değişık-
likler de bu dönemde yapıldı. DÖnemin güçlü adamı
Kenan Evren, beş yıldızlı otellerde bir garsonun, top-
lusözleşme ile aldığı ücretin ne denli fazla olduğunu,
meydanlarda tüm Türkiye'ye haykınyordu. Ama o beş
yıldızlı otellerin ne kadar kâr elde ettiğini ya bilmiyor
ya da açıklamak istemiyordu. Çünkü ona göre işçi, me-
murdan fazla maaş alıyordu, bu doğru değildi. "Se/a-
lette buluşma" mantığı üzerine kurulan bir anlayışla,
işçi ücretieri tırpanlandı, sendikacılığın kan kaybına
yol açan uygulamalar ardı ardına yaşama geçirildi.
Ama ne hikmetse kimsenin aklına, "Memur maaşlan-
nı yükseltmek için neler yapılmalı" sorusunu sormak
gelmiyordu. Çünkü memurların sendikaları yoktu.
Kuşkusuz sendikacılığı salt, "ücret sendikacılığı"
olarak algılayanlann yanlışlığını biliyoruz. Ama bu yan-
lışı düzeltmenin yolu, sendikacılığın önünü tıkama,
sendika ağalan yaratma şeklinde olmamalıydı. Çün-
kü sosyal bir hukuk devletinde sendikalann, tıpkı si-
yasal partilergibi, demokrasilerin vazgeçilmez unsur-
lanndan oldukları bilinmektedir. Toplumda sağlıklı bir
dengenin oluşması için, sendikal örgütlenmenin ön-
lenmesi değil, aksine özendirilmesi için çaba harcan-
ması gerekirdi. Bugün yaşadığımız toplumsal denge-
sizliğin ağır faturasını, geçmişte yapılan bu tür hatalar
nedeniyle çektığımiz açıktır. Bunun somut gostergesi
de gittikçe yaygınlaşan ve kamuoyunda "taşeron iş-
çiliği" denilen uygulamadır.
Taşeron işçiliğinde işçi, üretim yaptığı işyerine ya-
sal olarak bağlı değildir. Bu uygulamada işveren bir ara-
cıdır. Nitekim 506 sayıh Sosyal Sigortalar Yasası'nın
87. maddesi de, bu tür çalışmada işvereni "aracı" ola-
raktanımlamaktadır. Taşeron işçiliğı uygulamasında ara-
cı, başkasının işyennde kendi aclına işçi çalıştırmak-
tadır. Buna hukukta "altişveren" de denmektedir. An-
cak, taşeronun yanında çalıştırılan işçinin, sosyal gü-
venlik haklarmın korunması amacıyla, 506 sayılı yasa,
aracı ile birlikte asıl işvereni de -yasanın öngördüğü
yükümlülükler açısından- sorumlu tutmuştur. Ancak bu
güvencenin geçerliliği, kuşkusuz aracının çalıştırdığı iş-
çinin kayıtlı olmasına bağlıdır.
Niçin taşeron işçiliği?..
Taşeron işçiliğini işveren açısından cazip kılan en
büyük neden, ücretlerdeki düşüklüktür. Bu uygulama-
da işçi genellikle asgari ücret üzerinden istihdam edi-
lir. Aracının kendisini sigortalı çalıştırıp çalıştırmadı-
ğını dahi bilmez. Çalıştığı süre içinde ücretinde artış,
ancak asgari ücretin artmasıyla gerçekleşir. Dolayı-
sıyla taşeron işçisi, hemen hemen tüm çalışma yaşa-
mını asgari ücret alarak sürdürür. Kuşkusuz böyle bir
yapı içinde, taşeron işçisi sürekli yeni bir iş arayışı için-
de olur. Çalıştığı işi ve işvereni kalıcı olarak görmez.
Bu yapının doğurduğu bir başka acı gerçek de siste-
min kayıt dışı çalışmaya ortam hazırlamasıdır. Bunu
önlemek açısından, Maliye Bakanlığı kamu kuruluş-
lanndaki uygulamalar için bazı önlemler almışsa da
bunlann yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.
Taşeron işçiliğini, asıl işveren açısından cazip kılan
bir diğer unsur da işyerinde sendikalaşmanın önlen-
mesine olanak sağlamasıdır. Nitekim taşeron işçiliği-
nin yaygınlaşmasının temelinde bu Unsuruh yattığı
bilinmektedir. Yasalarımızda her ne kadar taşeronun
çalıştırdığı işçilerin sendikalaşmasına engel bir hü-
küm yoksa da hiçbir sosyal güvence beklentisi olmak-
sızın ve çok düşük ücretlerle alt işveren işçisi olarak
çalışma yaşamına katılan bu insanların, sendika üye-
si olma riskini göze alamayacakları ortadadır.
Bu konuda bir başka çelişki de siyasal söylemler-
le yapılanlar arasındaki farklılıktır. Politikacılar genel-
likle kayıt dışı çalışmadan şikâyet eder, bunun önlen-
mesi için çaba harcadıklarını söyler ve hatta kam-
panyalar açarlar. Örneğin, Çalışma ve Sosyal Güven-
lik Bakanlığı'nın açtığı "Sigortalı çalış, sigortalı çalış-
tır" kampanyası gibi... Ama kamu bir yandan kayıt dı-
şı çalışmaya karşı kampanyalar açarken öte yandan
taşeron işçiliği konusunda en yaygın uygulamayı da
yine kendisi yapmaktadır. Örneğin, bugün kamu has-
tanelerinde ve bakanlıklarda temizlik ve güvenlik işi-
nin hemen hemen tümü taşeron işçiler eliyle yapılmak-
tadır. Yani örgütsüzlüğe ortam hazırtayan kamunun ken-
disi olmaktadır. Maalesef bu şekilde çalışan işçi sa-
yısı ile, çalışılan işyeri sayısını tam olarak bilemiyoruz.
Ancak bu sayının yüz binleri aştığını tahmin ediyoruz.
Ama ne yazık ki ne Devlet Istatistik Enstitüsü'nde ne
Maliye Bakanlığı'nda ne de Çalışma ve Sosyal Gü-
venlik Bakanlığı'nda bu konuda herhangi bir veri yok.
Sonuç
Taşeron işçilik uygulaması, çalışma yaşamı açısın-
dan Türkiye'nin en büyük sorunlarından birisidir. Bu
alanda çalışan işçiler, genellikle eğitimsız ya da dü-
şük düzeyde eğitim alan kişilerden oluşmaktadır. An-
cak bu işçilerin haklarmın bir şekilde korunması, bir
başka anlatımla sorunlanna sahip çıkılması gerektiği
de açıktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın
bu konuda bir araştırma yapması, gereğin de ötesin-
de artık bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Dileğimiz,
bakanlığın bu yaraya bir an önce parmak basmasıdır.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2
)Uİ y
SOLDANSAĞA:
1/ Renkkörlü-
ğü. 2/ Zihin ve
bedence ortaya
konan çaba...
Çift kamışlı,
tahta üflemeli
çalgı. 3/ Koşut.
4/ Utanç duy-
ma... Birtürpa-
muklu kumaş. 6
5/ "Tombul
Teyze", "Çö-
mez" gibi tiple- 8
rin yaratıcısı Q
olan ünlü kari-
katürsanatçımız... Kır-
gızistan'ın para birimi.
6/ Satrançta birtaş... Bir
soru sözü. 7/ "Ben sa-
na mecburum bilemez-
sin/ adını — gibi aklım-
da tutuyorum" (Attilâ
tlhan)... Piyasayı elde
tutmak için bir araya
gelmiş şirkeüertoplulu-
ğu. 8/ Öngün... Altın.
9/ Tunınçgiller.
YUKARIDAN
AŞAĞIYA: 1/ Bölüm. II Harman yerindeki tahılın taş
ve toprakla kanşık kalıntısı... Karakter. 3/ Bir tür taze
ve tuzsuz beyaz peynir... Becerikli, usta. 4/ Yanardağ ka-
yalıklan arasında bulanan bir feldispat türü... Demirin
simgesi. 5/ Karadeniz'in doğusunda oturan halka veri-
len ad... "Ölür ise — ölür / Canlar ölesi değil" (Yunus
Emre). 6/ Hıristiyanlann en büyük bayramı... Rütbesiz
asker. II Şeytan... Osmanlı devletinin Rumeli'deki eya-
letlerinden biri. 8/ "Işık. aydınlık" anlamında eski söz-
cük... Yönetim görevi yüklenmiş kımselerden oluşan
topluluk. 9/ Buharın ya da herhangi bir gazın bulundu-
ğu kabın yuzeyıne yaptığı basıncı ölçen aygıt.