Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25TEMMUZ2000SAU
14 i l L J İ \ kultur@cumhuriyet.com.tr
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
Devlet sanatçıhğı yine gündemde
MehmetGüferyüz'ün açUğı dava so-
nucunda, Daıuştay 10. Dairesi gün-
demdeki devlet sanatçıhğı yönetme-
liğine ilişkin olarak, seçim esaslan
hukuka uygun olmadıgı gerekçesiy-
le ikinci kez yûrûtmeyi durdurma
karan aldı.
Bilindiği gibi, 1971'de başlatılan
ve TurgutÖzaTın cumhurbaşkanhğı
dönemine kadar 30 sanatçıya verilen
" Devlet SanatçtsT unvanı, 1991'de
yönetmehkte yapılan bir değişiklik-
İe kapsamını genışleterek 30 sanatçı-
ya daha verildi. Böylece 20 yıllık bir
süreçte 60 sanatçı bu ünvanı almış
oldu. 1998'de SûJeyman Demirelın
cumhurbaşkanlığı döneminde ıse yö-
netmelik bir kez daha elden geçti ve
bu kez de "üstün yeteneklere sahip ve
ulusiararası ün yapmış yaşayan sa-
natçüar" maddesinc "ulusaldüzeyde
yeteneğini kanıtlamış" olmak koşulu
eklendi. Yurtiçinde tanınan sanatçı-
lann da bu unvana sahip olabilecek-
leri belirlendi. Aynı yıl, yönetmelik-
te yapılan bir başka değişiklik de se-
çici kurulun sıfırlanması, tamamen
aradan çıkanlmasıydı. Bu olay, basın-
dan edindiğimız bilgilere göre, kurul
üyelennın Kültûr Bakanı tarafından
belirlenen uzun listenin tümünü de-
ğil de sadece 18 ismi onaylaması üze-
rine yaşandı. Aralık 1998'de, Devlet
Güzel Sanatlar Müdürü MehmetÖzel
(listeyi tümüyle onaylayan tek kişi)
dışındaki seçici kuruiun üyelikleri
iptal edildi ve ilişkin madde yeniden,
şöyle düzenlendi: "Devlet sanatçıla-
n, Güzel Sanatlar Müdürlüğü'nün
değeriendirmesi, Kültür Bakanı'ıun
tetdffiveCumnurbaşkanı'ııınoııayıile
seçiHr."
Bu değişiklik yaşanacak olan kar-
maşanın ilk adımıydı. ikinci adım,
açıkJanan devlet sanatçısı sayısında-
kipatlamayla belirlendi. Kûltür Baka-
nı'nın önerdiği, Cumhurbaşkanı'nın
onayladığı 76 + 13 = 89 kişiye "dev-
let sanatçtsT unvanı verildi. Bazı sa-
natçılar bu unvanı reddetti, çoğunluk
kabul etti. Hemen belirtmeliyim; bu-
rada önemli olan tek tek isimler de-
ğil, devletin sorumsuz tavnydı. Kül-
tûr Bakanı tstemihan Talay
u
Bu yıhn
özei bir anlamı var. Sanatçılanm ızı
teklifederken 75. yıl içinyapnklan ça-
hşmalanve haDan beğenBİni gözÖDÜn-
de bulundurduk" dıyordu. Bu. mavi
boncuk dağıtımını dönüştürülen ey-
lemı mazur gösterecek bir açıklama de-
ğildi kuşkusuz. Cumhurbaşkanj Süley-
man Demirel de törende "Saat9oklu
mu yatağa giren Türkiye olmaktan
cıkmahyız" derken, devlet sanatçıhğı
ile nasıl bir mantıksal ılişkı kuruyor-
du bilinmez ama hemen ardmdan ek-
lıyordu: "Benim milletim,herseoebu
• 1998'inson
günlerinde
başlayan ve
bugün yeniden
gündeme gelen
"devlet
sanatçısı"
tartışmalannın
temelinde yatan
sorun, bu unvanı
kimlerin alıp
almadığı değildir.
Devletin sanata
ve sanatçıya
karşı sergilediği
keyfî tutum,
yaşanan kavram
karmaşası ve
bunun sonucu
olarak da devlet
sanatçıhğı
kurumunun
amacından *
saptınlmış
olmasıdır.
salonu doiduracak kadar sanatçı ye-
tiştirmeHdir." Devlet sanatçıhğı bağ-
lamında devlet katında tekrarlanan
sözler, kûltûrûn ve sanatın bir toplu-
mu ayakta tutmak için ne denli önem-
li oldugunu vurguluyordu. Ne var ki
sergilenen tavır, sanata bakıştaki cid-
diyetsizliğin kanıtlanndan biriydi.
Bu hususta çok yazıldı-çizildi, ko-
nunun üzerine çok gidildi, sağlıklı
eleştiriler yapıldı, kurum sorgulandı,
bu sûreçte hiç de haketmedikleri hal-
de bir çok değerli isim haliyle hırpa-
landı. Sanatçı Mehmet Gûleryüz doğ-
ru bir adun attı ve sözkonusu yönet-
meliğin iptali için dava açtı. Ne ya-
zık ki bu olaylar yaşanırken ve de da-
va sürerken eleştirilere kulaklannı ve
gözlerini kapatanlar, söz konusu yö-
netmehğe ilişkin olarak 18 Şubat 2000
tarihinde Resmi Gazete'de yayımla-
nan ve yürürlüğe giren ek birmaddey-
le seçici kurulun tekrar devreye so-
kulduğunu açıkladı. Bu açıklamaya
göre yasal boşluk giderilecek ve sa-
natçılann haklanrun devamı sağla-
nacaktı. Ama geçen gûnlerde Danış-
tay ikinci kez yürütmeyi durdurma
karan aldı. Peki, şimdi ne yapacak-
larbol keseden unvan dağıtanlar? Se-
fim tieri21 Temmuz Cuma günü Cum-
huriyet'te çıkan "Kafka'nın Devlet
Sanatçıhğı" başlıklı yazısını u
Kaf-
ka'nın eserinde hüzûn varthr. Bunlar
daha çok Hüseyin RahmTIik. Bura-
da her şey Hüseyin Rahmi'Kk_" dı-
yerek bitiriyor. tçlen boşaltılan unvan-
lar sanatı ve sanatçıyı yıpratmaktan
öteye geçemiyor.
1998'in son günlerinde başlayan
ve bugün yeniden gündeme gelen
"devlet sanatçısın
tartışmalannın te-
melinde yatan sorun, bu unvanı kim-
lerin alıp almadığı değildir. Devletin
sanata ve sanatçıya karşı sergilediği
keyfı tutum, yaşanan kavram karma-
şası ve bunun sonucu olarak da dev-
let sanatçıhğı kurumunun amacından
saptınlmış olmasıdır. Unvanlar ve
ödüller kadar, hatta onlann çok daha
ötesınde önemli olan sanatçının önü-
nün açılmasıdır, onun üretkenliğine
katkıda bulunmaktır, onun çalışma
alanlannın zengınleşûrilmesidir. Ama,
kültür ve sanata bütçesinde sadece
binde iki pay ayıran bir devletin sa-
nata ve sanatçıya bakış açısı aynı kı-
su- döngünün dışına çıkamıyor.
AvşarFilm, ortakyapımcı TRT'yi masrafları paylaşmamak, bakanlığı ise ilgisizlikle suçluyor
Salkım Hanım Venedik'e gidemiyor
OJMHUR CANBAZOĞLU
57. yaşına basan VfenedikFIm
Festivali bu yıl 30 Ağustos-9
Eylül tarihleri arasında düzen-
leniyor. Basında bir süredir bu
yıl Venedik'in yanşmalı bölü-
münde sinemamızı TomrisGi-
ritnoğhTnun bol ödüllü Salkım
Hanımın Taneleri'nin temsil
edeceği belirtiliyordu; ancak
yapımcı şirket Avşar FOm ya-
pıtı Venedik'e göndermekten
vazgeçti. Şirketin sahibi Şükrü
Avşar, ağır masraflar nedeniy-
le böyle bir karar verdiğini, fil-
me teknik katkısı olan TRT'nin
ödülleralınırken sürekli ön pla-
na çıktığını, ancak festival har-
camalan söz konusu olunca or-
tada gözükmediğini söylüyor.
Yönetmen Giritlioğlu ise böy-
le bir karan kabul edemeyece-
ğini. Venedik Festival Komite-
si'ne başvurarak fihninin ya-
nşması için girişimlerde bulun-
duğunu belirtiyor.
Ancak bu girişimin olumlu bir
sonuç getırmesi çok zor, çün-
kü Venedik, fıhnin yapımcısı-
nı muhatap kabul ediyor. Ayn-
ca festival ana yanşmasının lis-
tesi 28 Temmuz sabahı açıkla-
nacak ve Salkım Hanımın Ta-
neleri'nin Italyanca kopyası bi-
le hazır degil.
Taraflardan Girithoğlu filmi-
nin önünün kapandığı görüşün-
de: "Venedik'ten yanşmalı bö-
lüme seçildi diye haber geldi:
Avşar Filmlebağlanü kurdum.
FUmi göndermeyeceklerini söy-
lediler. Doğru ohnasa da Ame-
omris Giritlioğlu'nun 'Salkım Hanım Taneleri' Venedik Film Festivali'nin yanşmalı bölümüne
katılamıyor. Yapımcı şirket Avşar Film, filme teknik katkısı olan TRT'nin ödüller alınırken ön
planda oldugunu, ancak festival harcamalanna kanşmadığını belirtiyor. Yönetmen Giritlioğlu ise
çok önemli bir festivalde filmin bu tür çekişme yüzünden yanşamamasını çok mantıksız buluyor.
rika'daki Oscar tanrömı sıra-
sında çok para harcandığmı,
bunu karsılamak için Salkım
Hanımın Taneleri'nin ilk gös-
terimini CINE 5'e satmak iste-
diklerinibenrOrıişfcrdiTRrye.
Oysa ilk gösterim hakkı
TRFnin ve deyenisezooda atak
yapmayı planİryor. Dolayısıyia
kabul etmedüer. Aynca CINE
5'ten gelecek paranın yüzde
10'unu vereceklerini söylediler
TKT'ye.İştebu nedentefflm ra-
fa kalkn. Fîhn daha önce Ber-
lin'in Panoranıa bölümüne se-
çilmişti; şirketin sahibi Şükrü
Avşar. Cannes ve Venedik'in
şaRsmı kaybettirmeınekiçin ora-
ya göndennemişti... Bence de
Kültür BakanbğTnın Avşar
FUm'itanıtuııday-ahuzbırakn-
ğı doğru, ama Venedik çok
Önemli bir festival ve emekk.
ahnteriyle yapdnuş bir filmin
butipbir çekişmeyüzünden ya-
nşmaması çok mantıksız bir
dunım."
Şükrü Avşar ıse Salkım Ha-
nımın Taneleri'nin festival mas-
raflannı tek başına karşılaya-
madığıru söylüyor:
"Festivallere kaülmak, ora-
daki faalivetier bir sürü masraf
demek. TRT. ödül ahnca fıhni
sahipfeniyor. masrafolunca kim-
se ortada gözükmüyor. Oscar
adaylan arasında on film ara-
suıa girince ,\BD'ye gitrik; 150
bin dolarpara harcadık.Kültür
Bakanhğı'ndan ve ilgili yerler-
den yardım istedik maddi, ma-
nevi; hicbir şey ohnadı. SaDam
HanımınTaneleritekbaşmabe-
nirnfümim degil kL. Şimdi Ve-
nedikiçin deyabıızkalacağımı-
n anlayınca çektik fıhni vanş-
madan.Gitrik TRT'yededikki;
madem siz yardım etmiyorsu-
nuz, bırakm sizle aynı durum-
da ohnayan şifreh' kanal CINE
5'e satalım, paranın bir bölü-
münü de size wrehm. Bizim ka-
zanacağunız böhlmü de festi-
vaDer için harcayahm. Yanaş-
madılar, onun için bundan son-
ra Salkım Hanımın Taneleri'ne
festhaller için para harcama-
Uzun metrajh yanşma fihn-
lerini değerlendirecek jüri be-
lirlendi. Başkanlıgını MflosFor-
man'ın yapacağı ekip şu isim-
lerden oluşuyor: Jennifer Ja-
son Leigh (oyuncu), Samira
Mahkmalbaf (yönetmen), Ta-
har Ben Jelloun (yazar), Gi-
useppe Bertolucci (yönetmen),
ClaudeChabrol(yönetmen) ve
Andreas Kilb (Ahnan sinema
eleştirmeni).
Venedik'teki bir başka yanş-
ma bölümü ise "ilk fihn"lerin
katıldığı Luigi De Laurentiis
ödülü. Bu bölümdeki yapıtlan
da AtomEgoyan başkanhğında
Chiara Mastroianni (oyuncu),
Mimmo Calopresti(yönetmen),
PeterMullan (yönetmen-oyun-
cu) ve Bill Krohn (Amerikah
sinema eleştirmeni) değerlen-
direcek.
1-7 Eylül taribJerinde düzen-
lenecek Eleştirmenler Haftası
bölümünde ise yedi fihn var.
Ulusiararası sinema dünyası-
na yeni isimler kazandırmak
amacıyla oluşturuhnuş bu bö-
lümün birincisi on bin dolar ve
Kodak'tan da 20 bin metre ham
fıhn kazanacak. Bu bölümün
fihnleri, Martin Scorsese'nin
yapımcıhğuıı üstlendiği You
Can't Count On Me, Portekiz-
li Claudia Tomaz'ın Noites,
Scout Man (Masato Ishioka),
The Day I Became A Woman
(Marziyeh Meschhu), Arjan-
tinli Lucho Bender'in Felici-
dades, Tunuslu Abdd Kechk-
he'in La Faute A Voltaire ve
İtalyan Giuseppe Rocca'nın
Lontano In Fondo Agh Occhi
adlı yapıtlan.
'Egzotizmin rengiyoktur'
Kültür Serviâ - Bu yü beşincisi düzen-
lenen ve ana teması 'yabanaüüdan pay-
laşmak' olan Lyon Sanat Bienali 27 Tem-
muz-24 Eylül 2000 tarihleri arasında sa-
natseverleri bekliyor.
'Yabancdhktan paylaşmak' kavramını,
bienale denetleyici olarak davet edilen Je-
an-Hubert Martin şöyle açıkhyor: "Bu
başlıkta birprovokasyon sezinlemekmün>
kün.' Yabancıllık' (esotizm), künsenin ab-
şık ounadığı bir ketime olduğu için şaşırb-
a birterim.Sergi,komşukültürekendikül-
türünden yola çıkarak bakma, onn tuhaf
biryabana gibi al^lama ve en sonunda onu
egzotikleştirme amacını taşn or.
Eğerkültürler arasuıdaki eşdeğerliliğive
yakmhklan kabul ederseniz. karşıhklı ba-
kışlann ve dolayısrvia -ister istemez- bir
egzotiküğin varhğmı da kabul etmiş olur-
sunuz.Buradanyola çıkarak, bienalin adı-
nı 'karşıhklı egzotizm' olarak da koyabi-
Brdik, fakat kühürden kültüre değişen ba-
kış açılannı vurgulamak amacıyla'Egzo-
tıkliklenn Payiaşımı' adını vermeyi daha
uygun bulduk,"
Bienalde yer alan Nijerya kökenli hıgi-
liz sanatçı Yinka Shonflbare, 'Grvdirmek'
başlıklı ışinde, bir kimlik sembolüne ben-
zetilen giysilerin yardımıyla ironik bir me-
lezleştirmeyi canlandınyor. 18. yüzyılda
Gainsboroughtaranndan resmedilmiş 'Mr.
and Mrs. Andrew' tablosu, Büyük Britan-
ya'nın en çok saygı gösterilen ikonlann-
dan. Evlerinın önünde yer alan çift, ülke-
nin köylü aristokrasisinin en güzel ömek-
lerinden biri.
Yinka Shonıbare'nin Viktoryen yakla-
şımıyla boyut değiştınp canlı bir tabloya
dönüşen yapıtta kışüerin kafalan olmama-
sına rağmen bu küçük handikap onlan
ciddi boyuttaki bir bunalımdan koruyor.
Andrevv'lar, Afrika'daki ve Büyük Bri-
tanya'daki milyonlarca siyahın gıydiği
emprime kumaştan giysiler giyiyorlar.
Bir kimlik sembolüne benzetilen bu giy-
silerin yardımıyla Nijerya kökenli tngi-
liz sanatçı, ironik birmelezleştirmeyı can-
landınyor. Yinka Sbonjbare'nin 'Giyinmek' başhkh işi Lyon BienaK'nde.
YAZIODASI
SELİMİLERİ
O zamanlar Taksim'den Dolmabahçe'ye inen yo-
la kıvnlıp sonra Kabataş'a da inecekmişçesine bu kez
sağa kfvnlınca hep rüzgâriaria, mevsim ne olursa ol-
sun, hep ayazlaria karşıiaşacağımı sanırdım.
Çünkü buralara Ayazpaşa deniyordu. Belki kim-
se demiyordu da, ben, Ayaspaşa'yı Ayazpaşa diye
işitiyor, dinliyordum...
Semt, adını, Kanuni'nin sadrazamlanndan Ayas
Paşa'dan almış meğerse. 1539'un büyük veba sal-
gınında vebadan ölen Ayas Paşa'nın burada, sık ko-
ruluk içinde havuzlu bir konağı varmış. Dörtoir yan
ağaçlıkmış.
Biz Ayaspaşa'ya çocukluğumda Cennet Bahçe-
si için giderdik. Hayatım/n ilk 'kafe glase'sini orada
içmiştim. Buzlu, kremalı, çikotatalı, harikulâde bir
kahve-kakao kanşımı. Kamışıyla tepedeki kremayı
hafiften kanştıncaksınız... Cennet Bahçesi'ne yıllar-
ca gittim. Bütün istanbul'u oradan görebilirdiniz.
Cennet Bahçesi artık yok.
Ayaspaşa'nın çocukluğumda bir başka özelliği
daha vardı. Gümüşsuyu'na Teknik Üniversite'ye gi-
dişlerimizde, orada öğretim üyesi olan babamı ka-
pıdan alır, bana pek dik gelen yokuşutemanırkenAyas-
paşa'nın güzel, bakımlı apartmanlanna bakardık.
Eski apartmanlar çok hoşuma giderdi. Onlardan bi-
rinde, ömrünün yaşlılık döneminde Abdülhak Şlna-
si Hisar oturmuş.
SonralanAbdülhak Şinasi'nin eşsiz Istanbul krtap-
lannı okuyunca, köşkler, yalılar, Boğaziçi Mehtapla-
n anlatmış bir yazann, varsın Ayaspaşa'da olsun, bir
apartman katında neter hissettiğini kendi kendime
çok sormuşumdur.
Apartmanlan geçergeçmez, hatırladığım dönem-
lerde, sattanatını hâlâ koruyan Parkotel karşımıza
çıkardı.
Fakat önce Alman Sefareti'nden söz açmalıyırn.
Sefaret, çok şükür, yerfi yerinde duruyor; Parkotel gi-
bi inşaat enkazı olnnadı. Alman Sefareti buradaki
geçmiş zaman mezarlığına yapılmış. Çatısındaki
Prusya kartallan Istanbul halkının dikkatini çekmiş,
yapıya 'Kuşlu Saray' adı takılmış.
Parkotel'in hüzünlü, hatıralı hikâyesini tekrarlama-
ya gerek yok. Yalnız şaşırtcı olan şudur ki, yakın ta-
rihimizin pek çok anısıyla yüklü, bu gerçekten tarihi
otelin korunmas) için yasalanmızın aciz kalışı. Evet,
buna şaşmamak elde değildir. Ben bile, Yahya Ke-
mal'in orada, bir otel odasında yapayalnız yaşadığı
döneme yetiştim. Polis arabalan eşlıgınde Adnan
Menderes'in Parkotel'e gihşine, hem de birkaç kez
tanık oldum.
Günümüzde Ayaspaşa bılmem eski görkemini ko-
ruyor mu? Istanbul'un öyle semtleri vardır ki, şiirle-
re geçmiştir. Ayaspaşa bu açıdan çok ilginç bir semt-
tir Herhalde hıçbir şiirde anılmazken birçok roman-
da adı geçer. Ozellikle popüler aşk romanlannın bir
sayfasında Ayaspaşa'nın ille "mutena apartmanı-
na" rastlanılır. Bu 'mutena'. sözcüğü de bana pek do-
lu dolu gelirdi.
Selime Hatun Camii Sokağı'na girer girmez, şeh-
rin 'alafranga' kesiminin en güzel mescitlerinden bi-
riyle karşılaşırsınız; tam bir Istanbul mahallesinin kü-
çücük camii. Alafranga Ayaspaşa'da Hafide Edib'in
Sinekli Bakkalı'ndan bir şeyler söyteyip durur. ' ' ""
;
Azıcık aşağıya inin, Fransız Cizvit papazlannın ki-
lisesi. Vaktiyle hamammış, Birinci Dünya Savaşı sı-
rasında kilise olmuş. O yapıya da hayranlık duyanm.
Başlıca özelliği değişik kültürleri bir arada yaşatmak
olan 'asıl' Istanbul'un şu köşesi bütün kültürlere açık-
lığın da belgesidir.
Demin andığım Cennet Bahçesi'ne kiliseyi geçtik-
ten sonra gidebilirdik. Yine dik yokuş. Zaten Ayas-
paşa yokuşlar labirentidir. Ne var kı dik yokuşun so-
nunda, sıcak yaz gününü serinletecek, pek tatlı ka-
fe glase!..
Gerçi Ayaspaşa ayazlı değildir, fakat yokuşbaşla-
nmn, dönemeçlenn yaz-kış esen rüzgârian benim ço-
cukluk kulağımı da büsbütü yalancı çıkaımaz.
ABO posta pullanında Lucille Ball
yeralacak
• CALIFORNIA
(AFP)- 1989'daölen
efsanevi aktris Lucille
Ball, ABD Posta
Müdürlüğü taranndan
basılan 'Hollywood
Efsaneleri Serisi'nin
yedinci kişisi olacak.
Ball'ın resrninin yer
aldığı pullar
önümüzdekı yıl
yayımlanacak. Ball'dan
önce Marilyn Monroe,
James Dean, Humphrey Bogart, Alfred
Hitchcock, James Cagney ve Edward G.
Robinson'ın resminin yer aldığı pullar basılmıştı.
'Sürpriz'in ilk atoümü
• ANTALYA (AA) - Geçen yıl Almanya adına
Eurovizyon Şarkı Yanşması'na kanlan ve 3. olan
Türk müzik grubu 'Sürpriz', ilk albümünü çıkardı.
Albümlerinin tanıtımını Antalya'da yapan grup,
Cihan Özden, Deniz Filizmen, Bülent Ural ve
Aynur Aydın'dan oluşuyor. Geçen yılki sonuçla
Almanya'da yaşayan Türkler adına büyük bir
başan elde ettiklerıni söyleyen grup üyeleri, Batı
enstrümanlan ve Anadolu'nun etnik sazlannın
sentezlendiği bir albüm yaptıklannı açıkladüar.
Grup yeni çıkan albümleri ile birükte önümüzdeki
aylarda bir Anadolu turnesine çıkacak.
Ipanh şair Ahmad Shamlou f
yaşamm yitini
• Kültür Servisi -Iranlı şair Ahmad Shamlou
uzun bir hastalık döneminden sonra Tahran'da
yaşammı yitirdi. Daha önce de kanser tedavisi ile
hastanede yatmış olan Shamlou modern şiirin
önemli isimlerinden biriydi.
John Travolta'dan yeni
• Kültür Servisi - John Travolta, konusu
'Mission impossible-GÖrevimiz Tehlike' ile aym
olan 'Sworfdfısh" için kamera karşısına geçiyor.
Hollywood'un son zamanlarda yeniden gözde
olan isimlerinden Travolta, fihnde CIA2
nın çok
tehlikeli bır görev için kullandığı bir ajanı
oynayacak. Sanatçı bu filmde sinemaseverlerin
'Görevimiz Tehlike' adlı filmle Tom Cruise'un
oynadığı Ethan Hunt benzeri bir karakteri
canlandıracak. • •