20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25TEMMUZ2000SAU 14 i l L J İ \ [email protected] PORTAL DİKMEN GÜRÜN Devlet sanatçıhğı yine gündemde MehmetGüferyüz'ün açUğı dava so- nucunda, Daıuştay 10. Dairesi gün- demdeki devlet sanatçıhğı yönetme- liğine ilişkin olarak, seçim esaslan hukuka uygun olmadıgı gerekçesiy- le ikinci kez yûrûtmeyi durdurma karan aldı. Bilindiği gibi, 1971'de başlatılan ve TurgutÖzaTın cumhurbaşkanhğı dönemine kadar 30 sanatçıya verilen " Devlet SanatçtsT unvanı, 1991'de yönetmehkte yapılan bir değişiklik- İe kapsamını genışleterek 30 sanatçı- ya daha verildi. Böylece 20 yıllık bir süreçte 60 sanatçı bu ünvanı almış oldu. 1998'de SûJeyman Demirelın cumhurbaşkanlığı döneminde ıse yö- netmelik bir kez daha elden geçti ve bu kez de "üstün yeteneklere sahip ve ulusiararası ün yapmış yaşayan sa- natçüar" maddesinc "ulusaldüzeyde yeteneğini kanıtlamış" olmak koşulu eklendi. Yurtiçinde tanınan sanatçı- lann da bu unvana sahip olabilecek- leri belirlendi. Aynı yıl, yönetmelik- te yapılan bir başka değişiklik de se- çici kurulun sıfırlanması, tamamen aradan çıkanlmasıydı. Bu olay, basın- dan edindiğimız bilgilere göre, kurul üyelennın Kültûr Bakanı tarafından belirlenen uzun listenin tümünü de- ğil de sadece 18 ismi onaylaması üze- rine yaşandı. Aralık 1998'de, Devlet Güzel Sanatlar Müdürü MehmetÖzel (listeyi tümüyle onaylayan tek kişi) dışındaki seçici kuruiun üyelikleri iptal edildi ve ilişkin madde yeniden, şöyle düzenlendi: "Devlet sanatçıla- n, Güzel Sanatlar Müdürlüğü'nün değeriendirmesi, Kültür Bakanı'ıun tetdffiveCumnurbaşkanı'ııınoııayıile seçiHr." Bu değişiklik yaşanacak olan kar- maşanın ilk adımıydı. ikinci adım, açıkJanan devlet sanatçısı sayısında- kipatlamayla belirlendi. Kûltür Baka- nı'nın önerdiği, Cumhurbaşkanı'nın onayladığı 76 + 13 = 89 kişiye "dev- let sanatçtsT unvanı verildi. Bazı sa- natçılar bu unvanı reddetti, çoğunluk kabul etti. Hemen belirtmeliyim; bu- rada önemli olan tek tek isimler de- ğil, devletin sorumsuz tavnydı. Kül- tûr Bakanı tstemihan Talay u Bu yıhn özei bir anlamı var. Sanatçılanm ızı teklifederken 75. yıl içinyapnklan ça- hşmalanve haDan beğenBİni gözÖDÜn- de bulundurduk" dıyordu. Bu. mavi boncuk dağıtımını dönüştürülen ey- lemı mazur gösterecek bir açıklama de- ğildi kuşkusuz. Cumhurbaşkanj Süley- man Demirel de törende "Saat9oklu mu yatağa giren Türkiye olmaktan cıkmahyız" derken, devlet sanatçıhğı ile nasıl bir mantıksal ılişkı kuruyor- du bilinmez ama hemen ardmdan ek- lıyordu: "Benim milletim,herseoebu • 1998'inson günlerinde başlayan ve bugün yeniden gündeme gelen "devlet sanatçısı" tartışmalannın temelinde yatan sorun, bu unvanı kimlerin alıp almadığı değildir. Devletin sanata ve sanatçıya karşı sergilediği keyfî tutum, yaşanan kavram karmaşası ve bunun sonucu olarak da devlet sanatçıhğı kurumunun amacından * saptınlmış olmasıdır. salonu doiduracak kadar sanatçı ye- tiştirmeHdir." Devlet sanatçıhğı bağ- lamında devlet katında tekrarlanan sözler, kûltûrûn ve sanatın bir toplu- mu ayakta tutmak için ne denli önem- li oldugunu vurguluyordu. Ne var ki sergilenen tavır, sanata bakıştaki cid- diyetsizliğin kanıtlanndan biriydi. Bu hususta çok yazıldı-çizildi, ko- nunun üzerine çok gidildi, sağlıklı eleştiriler yapıldı, kurum sorgulandı, bu sûreçte hiç de haketmedikleri hal- de bir çok değerli isim haliyle hırpa- landı. Sanatçı Mehmet Gûleryüz doğ- ru bir adun attı ve sözkonusu yönet- meliğin iptali için dava açtı. Ne ya- zık ki bu olaylar yaşanırken ve de da- va sürerken eleştirilere kulaklannı ve gözlerini kapatanlar, söz konusu yö- netmehğe ilişkin olarak 18 Şubat 2000 tarihinde Resmi Gazete'de yayımla- nan ve yürürlüğe giren ek birmaddey- le seçici kurulun tekrar devreye so- kulduğunu açıkladı. Bu açıklamaya göre yasal boşluk giderilecek ve sa- natçılann haklanrun devamı sağla- nacaktı. Ama geçen gûnlerde Danış- tay ikinci kez yürütmeyi durdurma karan aldı. Peki, şimdi ne yapacak- larbol keseden unvan dağıtanlar? Se- fim tieri21 Temmuz Cuma günü Cum- huriyet'te çıkan "Kafka'nın Devlet Sanatçıhğı" başlıklı yazısını u Kaf- ka'nın eserinde hüzûn varthr. Bunlar daha çok Hüseyin RahmTIik. Bura- da her şey Hüseyin Rahmi'Kk_" dı- yerek bitiriyor. tçlen boşaltılan unvan- lar sanatı ve sanatçıyı yıpratmaktan öteye geçemiyor. 1998'in son günlerinde başlayan ve bugün yeniden gündeme gelen "devlet sanatçısın tartışmalannın te- melinde yatan sorun, bu unvanı kim- lerin alıp almadığı değildir. Devletin sanata ve sanatçıya karşı sergilediği keyfı tutum, yaşanan kavram karma- şası ve bunun sonucu olarak da dev- let sanatçıhğı kurumunun amacından saptınlmış olmasıdır. Unvanlar ve ödüller kadar, hatta onlann çok daha ötesınde önemli olan sanatçının önü- nün açılmasıdır, onun üretkenliğine katkıda bulunmaktır, onun çalışma alanlannın zengınleşûrilmesidir. Ama, kültür ve sanata bütçesinde sadece binde iki pay ayıran bir devletin sa- nata ve sanatçıya bakış açısı aynı kı- su- döngünün dışına çıkamıyor. AvşarFilm, ortakyapımcı TRT'yi masrafları paylaşmamak, bakanlığı ise ilgisizlikle suçluyor Salkım Hanım Venedik'e gidemiyor OJMHUR CANBAZOĞLU 57. yaşına basan VfenedikFIm Festivali bu yıl 30 Ağustos-9 Eylül tarihleri arasında düzen- leniyor. Basında bir süredir bu yıl Venedik'in yanşmalı bölü- münde sinemamızı TomrisGi- ritnoğhTnun bol ödüllü Salkım Hanımın Taneleri'nin temsil edeceği belirtiliyordu; ancak yapımcı şirket Avşar FOm ya- pıtı Venedik'e göndermekten vazgeçti. Şirketin sahibi Şükrü Avşar, ağır masraflar nedeniy- le böyle bir karar verdiğini, fil- me teknik katkısı olan TRT'nin ödülleralınırken sürekli ön pla- na çıktığını, ancak festival har- camalan söz konusu olunca or- tada gözükmediğini söylüyor. Yönetmen Giritlioğlu ise böy- le bir karan kabul edemeyece- ğini. Venedik Festival Komite- si'ne başvurarak fihninin ya- nşması için girişimlerde bulun- duğunu belirtiyor. Ancak bu girişimin olumlu bir sonuç getırmesi çok zor, çün- kü Venedik, fıhnin yapımcısı- nı muhatap kabul ediyor. Ayn- ca festival ana yanşmasının lis- tesi 28 Temmuz sabahı açıkla- nacak ve Salkım Hanımın Ta- neleri'nin Italyanca kopyası bi- le hazır degil. Taraflardan Girithoğlu filmi- nin önünün kapandığı görüşün- de: "Venedik'ten yanşmalı bö- lüme seçildi diye haber geldi: Avşar Filmlebağlanü kurdum. FUmi göndermeyeceklerini söy- lediler. Doğru ohnasa da Ame- omris Giritlioğlu'nun 'Salkım Hanım Taneleri' Venedik Film Festivali'nin yanşmalı bölümüne katılamıyor. Yapımcı şirket Avşar Film, filme teknik katkısı olan TRT'nin ödüller alınırken ön planda oldugunu, ancak festival harcamalanna kanşmadığını belirtiyor. Yönetmen Giritlioğlu ise çok önemli bir festivalde filmin bu tür çekişme yüzünden yanşamamasını çok mantıksız buluyor. rika'daki Oscar tanrömı sıra- sında çok para harcandığmı, bunu karsılamak için Salkım Hanımın Taneleri'nin ilk gös- terimini CINE 5'e satmak iste- diklerinibenrOrıişfcrdiTRrye. Oysa ilk gösterim hakkı TRFnin ve deyenisezooda atak yapmayı planİryor. Dolayısıyia kabul etmedüer. Aynca CINE 5'ten gelecek paranın yüzde 10'unu vereceklerini söylediler TKT'ye.İştebu nedentefflm ra- fa kalkn. Fîhn daha önce Ber- lin'in Panoranıa bölümüne se- çilmişti; şirketin sahibi Şükrü Avşar. Cannes ve Venedik'in şaRsmı kaybettirmeınekiçin ora- ya göndennemişti... Bence de Kültür BakanbğTnın Avşar FUm'itanıtuııday-ahuzbırakn- ğı doğru, ama Venedik çok Önemli bir festival ve emekk. ahnteriyle yapdnuş bir filmin butipbir çekişmeyüzünden ya- nşmaması çok mantıksız bir dunım." Şükrü Avşar ıse Salkım Ha- nımın Taneleri'nin festival mas- raflannı tek başına karşılaya- madığıru söylüyor: "Festivallere kaülmak, ora- daki faalivetier bir sürü masraf demek. TRT. ödül ahnca fıhni sahipfeniyor. masrafolunca kim- se ortada gözükmüyor. Oscar adaylan arasında on film ara- suıa girince ,\BD'ye gitrik; 150 bin dolarpara harcadık.Kültür Bakanhğı'ndan ve ilgili yerler- den yardım istedik maddi, ma- nevi; hicbir şey ohnadı. SaDam HanımınTaneleritekbaşmabe- nirnfümim degil kL. Şimdi Ve- nedikiçin deyabıızkalacağımı- n anlayınca çektik fıhni vanş- madan.Gitrik TRT'yededikki; madem siz yardım etmiyorsu- nuz, bırakm sizle aynı durum- da ohnayan şifreh' kanal CINE 5'e satalım, paranın bir bölü- münü de size wrehm. Bizim ka- zanacağunız böhlmü de festi- vaDer için harcayahm. Yanaş- madılar, onun için bundan son- ra Salkım Hanımın Taneleri'ne festhaller için para harcama- Uzun metrajh yanşma fihn- lerini değerlendirecek jüri be- lirlendi. Başkanlıgını MflosFor- man'ın yapacağı ekip şu isim- lerden oluşuyor: Jennifer Ja- son Leigh (oyuncu), Samira Mahkmalbaf (yönetmen), Ta- har Ben Jelloun (yazar), Gi- useppe Bertolucci (yönetmen), ClaudeChabrol(yönetmen) ve Andreas Kilb (Ahnan sinema eleştirmeni). Venedik'teki bir başka yanş- ma bölümü ise "ilk fihn"lerin katıldığı Luigi De Laurentiis ödülü. Bu bölümdeki yapıtlan da AtomEgoyan başkanhğında Chiara Mastroianni (oyuncu), Mimmo Calopresti(yönetmen), PeterMullan (yönetmen-oyun- cu) ve Bill Krohn (Amerikah sinema eleştirmeni) değerlen- direcek. 1-7 Eylül taribJerinde düzen- lenecek Eleştirmenler Haftası bölümünde ise yedi fihn var. Ulusiararası sinema dünyası- na yeni isimler kazandırmak amacıyla oluşturuhnuş bu bö- lümün birincisi on bin dolar ve Kodak'tan da 20 bin metre ham fıhn kazanacak. Bu bölümün fihnleri, Martin Scorsese'nin yapımcıhğuıı üstlendiği You Can't Count On Me, Portekiz- li Claudia Tomaz'ın Noites, Scout Man (Masato Ishioka), The Day I Became A Woman (Marziyeh Meschhu), Arjan- tinli Lucho Bender'in Felici- dades, Tunuslu Abdd Kechk- he'in La Faute A Voltaire ve İtalyan Giuseppe Rocca'nın Lontano In Fondo Agh Occhi adlı yapıtlan. 'Egzotizmin rengiyoktur' Kültür Serviâ - Bu yü beşincisi düzen- lenen ve ana teması 'yabanaüüdan pay- laşmak' olan Lyon Sanat Bienali 27 Tem- muz-24 Eylül 2000 tarihleri arasında sa- natseverleri bekliyor. 'Yabancdhktan paylaşmak' kavramını, bienale denetleyici olarak davet edilen Je- an-Hubert Martin şöyle açıkhyor: "Bu başlıkta birprovokasyon sezinlemekmün> kün.' Yabancıllık' (esotizm), künsenin ab- şık ounadığı bir ketime olduğu için şaşırb- a birterim.Sergi,komşukültürekendikül- türünden yola çıkarak bakma, onn tuhaf biryabana gibi al^lama ve en sonunda onu egzotikleştirme amacını taşn or. Eğerkültürler arasuıdaki eşdeğerliliğive yakmhklan kabul ederseniz. karşıhklı ba- kışlann ve dolayısrvia -ister istemez- bir egzotiküğin varhğmı da kabul etmiş olur- sunuz.Buradanyola çıkarak, bienalin adı- nı 'karşıhklı egzotizm' olarak da koyabi- Brdik, fakat kühürden kültüre değişen ba- kış açılannı vurgulamak amacıyla'Egzo- tıkliklenn Payiaşımı' adını vermeyi daha uygun bulduk," Bienalde yer alan Nijerya kökenli hıgi- liz sanatçı Yinka Shonflbare, 'Grvdirmek' başlıklı ışinde, bir kimlik sembolüne ben- zetilen giysilerin yardımıyla ironik bir me- lezleştirmeyi canlandınyor. 18. yüzyılda Gainsboroughtaranndan resmedilmiş 'Mr. and Mrs. Andrew' tablosu, Büyük Britan- ya'nın en çok saygı gösterilen ikonlann- dan. Evlerinın önünde yer alan çift, ülke- nin köylü aristokrasisinin en güzel ömek- lerinden biri. Yinka Shonıbare'nin Viktoryen yakla- şımıyla boyut değiştınp canlı bir tabloya dönüşen yapıtta kışüerin kafalan olmama- sına rağmen bu küçük handikap onlan ciddi boyuttaki bir bunalımdan koruyor. Andrevv'lar, Afrika'daki ve Büyük Bri- tanya'daki milyonlarca siyahın gıydiği emprime kumaştan giysiler giyiyorlar. Bir kimlik sembolüne benzetilen bu giy- silerin yardımıyla Nijerya kökenli tngi- liz sanatçı, ironik birmelezleştirmeyı can- landınyor. Yinka Sbonjbare'nin 'Giyinmek' başhkh işi Lyon BienaK'nde. YAZIODASI SELİMİLERİ O zamanlar Taksim'den Dolmabahçe'ye inen yo- la kıvnlıp sonra Kabataş'a da inecekmişçesine bu kez sağa kfvnlınca hep rüzgâriaria, mevsim ne olursa ol- sun, hep ayazlaria karşıiaşacağımı sanırdım. Çünkü buralara Ayazpaşa deniyordu. Belki kim- se demiyordu da, ben, Ayaspaşa'yı Ayazpaşa diye işitiyor, dinliyordum... Semt, adını, Kanuni'nin sadrazamlanndan Ayas Paşa'dan almış meğerse. 1539'un büyük veba sal- gınında vebadan ölen Ayas Paşa'nın burada, sık ko- ruluk içinde havuzlu bir konağı varmış. Dörtoir yan ağaçlıkmış. Biz Ayaspaşa'ya çocukluğumda Cennet Bahçe- si için giderdik. Hayatım/n ilk 'kafe glase'sini orada içmiştim. Buzlu, kremalı, çikotatalı, harikulâde bir kahve-kakao kanşımı. Kamışıyla tepedeki kremayı hafiften kanştıncaksınız... Cennet Bahçesi'ne yıllar- ca gittim. Bütün istanbul'u oradan görebilirdiniz. Cennet Bahçesi artık yok. Ayaspaşa'nın çocukluğumda bir başka özelliği daha vardı. Gümüşsuyu'na Teknik Üniversite'ye gi- dişlerimizde, orada öğretim üyesi olan babamı ka- pıdan alır, bana pek dik gelen yokuşutemanırkenAyas- paşa'nın güzel, bakımlı apartmanlanna bakardık. Eski apartmanlar çok hoşuma giderdi. Onlardan bi- rinde, ömrünün yaşlılık döneminde Abdülhak Şlna- si Hisar oturmuş. SonralanAbdülhak Şinasi'nin eşsiz Istanbul krtap- lannı okuyunca, köşkler, yalılar, Boğaziçi Mehtapla- n anlatmış bir yazann, varsın Ayaspaşa'da olsun, bir apartman katında neter hissettiğini kendi kendime çok sormuşumdur. Apartmanlan geçergeçmez, hatırladığım dönem- lerde, sattanatını hâlâ koruyan Parkotel karşımıza çıkardı. Fakat önce Alman Sefareti'nden söz açmalıyırn. Sefaret, çok şükür, yerfi yerinde duruyor; Parkotel gi- bi inşaat enkazı olnnadı. Alman Sefareti buradaki geçmiş zaman mezarlığına yapılmış. Çatısındaki Prusya kartallan Istanbul halkının dikkatini çekmiş, yapıya 'Kuşlu Saray' adı takılmış. Parkotel'in hüzünlü, hatıralı hikâyesini tekrarlama- ya gerek yok. Yalnız şaşırtcı olan şudur ki, yakın ta- rihimizin pek çok anısıyla yüklü, bu gerçekten tarihi otelin korunmas) için yasalanmızın aciz kalışı. Evet, buna şaşmamak elde değildir. Ben bile, Yahya Ke- mal'in orada, bir otel odasında yapayalnız yaşadığı döneme yetiştim. Polis arabalan eşlıgınde Adnan Menderes'in Parkotel'e gihşine, hem de birkaç kez tanık oldum. Günümüzde Ayaspaşa bılmem eski görkemini ko- ruyor mu? Istanbul'un öyle semtleri vardır ki, şiirle- re geçmiştir. Ayaspaşa bu açıdan çok ilginç bir semt- tir Herhalde hıçbir şiirde anılmazken birçok roman- da adı geçer. Ozellikle popüler aşk romanlannın bir sayfasında Ayaspaşa'nın ille "mutena apartmanı- na" rastlanılır. Bu 'mutena'. sözcüğü de bana pek do- lu dolu gelirdi. Selime Hatun Camii Sokağı'na girer girmez, şeh- rin 'alafranga' kesiminin en güzel mescitlerinden bi- riyle karşılaşırsınız; tam bir Istanbul mahallesinin kü- çücük camii. Alafranga Ayaspaşa'da Hafide Edib'in Sinekli Bakkalı'ndan bir şeyler söyteyip durur. ' ' "" ; Azıcık aşağıya inin, Fransız Cizvit papazlannın ki- lisesi. Vaktiyle hamammış, Birinci Dünya Savaşı sı- rasında kilise olmuş. O yapıya da hayranlık duyanm. Başlıca özelliği değişik kültürleri bir arada yaşatmak olan 'asıl' Istanbul'un şu köşesi bütün kültürlere açık- lığın da belgesidir. Demin andığım Cennet Bahçesi'ne kiliseyi geçtik- ten sonra gidebilirdik. Yine dik yokuş. Zaten Ayas- paşa yokuşlar labirentidir. Ne var kı dik yokuşun so- nunda, sıcak yaz gününü serinletecek, pek tatlı ka- fe glase!.. Gerçi Ayaspaşa ayazlı değildir, fakat yokuşbaşla- nmn, dönemeçlenn yaz-kış esen rüzgârian benim ço- cukluk kulağımı da büsbütü yalancı çıkaımaz. ABO posta pullanında Lucille Ball yeralacak • CALIFORNIA (AFP)- 1989'daölen efsanevi aktris Lucille Ball, ABD Posta Müdürlüğü taranndan basılan 'Hollywood Efsaneleri Serisi'nin yedinci kişisi olacak. Ball'ın resrninin yer aldığı pullar önümüzdekı yıl yayımlanacak. Ball'dan önce Marilyn Monroe, James Dean, Humphrey Bogart, Alfred Hitchcock, James Cagney ve Edward G. Robinson'ın resminin yer aldığı pullar basılmıştı. 'Sürpriz'in ilk atoümü • ANTALYA (AA) - Geçen yıl Almanya adına Eurovizyon Şarkı Yanşması'na kanlan ve 3. olan Türk müzik grubu 'Sürpriz', ilk albümünü çıkardı. Albümlerinin tanıtımını Antalya'da yapan grup, Cihan Özden, Deniz Filizmen, Bülent Ural ve Aynur Aydın'dan oluşuyor. Geçen yılki sonuçla Almanya'da yaşayan Türkler adına büyük bir başan elde ettiklerıni söyleyen grup üyeleri, Batı enstrümanlan ve Anadolu'nun etnik sazlannın sentezlendiği bir albüm yaptıklannı açıkladüar. Grup yeni çıkan albümleri ile birükte önümüzdeki aylarda bir Anadolu turnesine çıkacak. Ipanh şair Ahmad Shamlou f yaşamm yitini • Kültür Servisi -Iranlı şair Ahmad Shamlou uzun bir hastalık döneminden sonra Tahran'da yaşammı yitirdi. Daha önce de kanser tedavisi ile hastanede yatmış olan Shamlou modern şiirin önemli isimlerinden biriydi. John Travolta'dan yeni • Kültür Servisi - John Travolta, konusu 'Mission impossible-GÖrevimiz Tehlike' ile aym olan 'Sworfdfısh" için kamera karşısına geçiyor. Hollywood'un son zamanlarda yeniden gözde olan isimlerinden Travolta, fihnde CIA2 nın çok tehlikeli bır görev için kullandığı bir ajanı oynayacak. Sanatçı bu filmde sinemaseverlerin 'Görevimiz Tehlike' adlı filmle Tom Cruise'un oynadığı Ethan Hunt benzeri bir karakteri canlandıracak. • •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle