20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA HABERLER Erbakan'ın dava dosyası DGOTde • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıhğı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kapatılan RP'tıin genel başkanı Necmettin Erbakan'ın bir yıllık hapis cezasının onanmasına ilişkin Yargıtay ilamı ile dava dosyasını Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Başsavcılık, cezasının onanmasına ilişkin Yargıtay ılamını Erbakan'a tebliğ edecek. Erbakan'ın avukatlan tebligat tarihinden itibaren bır ay içinde karar düzeltme isteminde bulunabilecekler. AhvttJen TÜPkiye'ye yine ceza • STRASBOURG (AA) - Avrupa Insan Haklan Mahkemesi (AİHM), Türkiye'yi, Metin Dikme'nin 1992 yılında işkenceye uğradığı gerekçesiyle açtığı davada, Dikme'ye 200 bin Fransız Frangı (yaklaşıkl8milyarTL) tazminat ödemeye mahkûm etti.AlHM, Türkiye'nin, Iranlı Hoda Cabari'nin sınır dışı edilerek ülkesıne gönderilmesi karannı uygulaması halinde ise Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'nin 3. maddesini ihlal etmış olacağı yönünde karar verdi MHP'den liste geldiği doğrulanch • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sağlık Bakanlığı Mûsteşan Haluk Tokuçoğlu, bakanlığa yapılacak atamalar için MHP il başkanlanndan liste geldiğini doğruladı. Tokuçoğlu, "Bu listelerin gelmesi veya bir şekilde ûzerlerine isim yazıhp gönderilmesi, herhangi bir kadrolaşma olduğunun göstergesi değildir" dedi. —^—»-»• CHPBconoıra Masası Raporu • ANKARA (Comhuriyet Bürosu) - Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Algan Hacaloğlu'nun koordinatörlüğündeki CHP Ekonomi Masası haftahk raporunu açıkladı. Hacaloğlu, son iki yılda özel sektörde 414binkişininişini kaybettiğini ve bunun 11 bininin "özelleştirilen" kuruluşlardaki işten çıkarmalar olduğunu bildirdi. Kuzey Irak'ta çatışma • ANKARA (AA)- Kuzey Irak'ta sivillere yönelik eylemlerini temandiran terör örgütü— PKK ile Irak Kürdıstan Demokrat Parti (IKDP) arasında geniş çaplı çatışmalar yaşandığı bildirildi. IKDP kaynaklan, çatışmalann dağlık bölgelerde meydana geldiğini ve IKDP'lilerin, PKK kamplannı ele geçirmeyi başardığını ve PKK'den gruplar halinde kaçış yaşandığını bildırdiler. 312. madde konusunda gerginlik tırmanırken MHP, Fazilet Partisi'ni suçladı 4 FR, devleti yıkmak istiyor 9 ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - FP Grup Başkanvekili Bülent Annç'ın MHP'yi "fe- şist bir parti" olarak nitelendir- mesı, iki parti arasındaki "312. madde" gerginliğini tırmandır- dı. MHP Genel Başkan Yar- duncısı Şevket Bülent Yahnid, Türk Ceza Yasası'nın (TCY) 312. maddesimn kaldınlması girişiminin "devleti yıkma ha- arüğır olduğunu söyledi. Yahnici, FP'nin "kaybeden- lerin psikolojisinF yaşadığını belirterek T ü r k aydınlan, de- mokratiklesme adına FP'nin tatü diüne kanmamalıdır. FP, pazarnkçı bir partidir, 312. madde ile yetinmez" dedi. FP Genel Başkan Yardımcı- sı BahriZengin ıse " Devleti ko- nuna gerekçesiyle düşünce öz- güıiüğüne karşı çıkanlar, ashn- da kendi ideoİojilerini millete dayatmak istiyoriar" dedi. FP Grup Başkanvekili Annç'ın MHP'ye yöneük eleş- tirilerine, bu partiden sert yanıt geldi. MHP Genel Başkan Yar- dımcısı Yahnici, Annç'ın "MHP, faşjst bir parti" açıkla- masını "kaybedenlerin psiko- lojisine bağladığuu" söyledi. FP ve DYP'run kaybettiği için hırçınlaştığını kaydeden Yahnici, "PbHtika üretemivor- lar, muhalefet yapatmyoriar. FP, çok körü yönetümektedir. Bu kendi kendUerini bilme ha- KFPyöneticikrinihırcuüaşnrı- yor" dedi. 312. maddeyle ilgili tartış- malan "hayret ve dehşet için- de" izlediğini kaydeden Yahni- ci, şu görûşleri dile getirdi: "FP'>i Türkiye için bir tehü- ke olarak görmekte olan bütün çevreler, 312. maddenin kahn- nlmasım demokrasüıin tabii bir gereği olarak görmeye baş- ladılar. Yani böyle bir şey oJur mu? Türkrye'nin korunması gerekH bir sistemi vardır, o sis- teme in«anl»r riayet etmek zo- rundadır. O sistem sonucunda verilmiş bir yargı karan var. O yargıkaranmn arkasında ma- hal mahkemesinin birsavcısıve bir hâltimi, Yargıtay Cumhuri- yet Başsavası ve dairenin 5 ta- neyüksekhâkhnivar. Bütün bu insanlar, 'Hata yaptı, yasalan doğru uygulamadı' deniür mi? tnsaf. Müesseseleri ayaklar al- una almaya kimsenin hakkı yoktur. O zaman ayaklar altına akhğımız hukukun üstünlüğü ilkesi olur. Yargı bağunsıznğı deniyor. Buyrun size yargı ba- ğımsızlığL Bağunsız yargının verdiği karara saygıholmaktan başka yapılacak iş nedir?" Yıknn hazırüğı Kesin hüküm durumuna ge- len bir karann hukuk ölçüsün- de doğru olduğunu kaydeden Yahnici, Tûrkiye'de bazı şeyle- rin yıkılmaya çalışıldığını söy- ledi. Yahnici, "Yargıyı yıkryo- ruz.312. madde kaldıinlsın, on- dan sonra 14. madde kaknrdsm denryor. Bu, devleti yıkmaktir. Bu, devleti yıkma hazırhgıdır" diye konuştu. FP'nin pazarlıkçı birparti ol- duğunu kaydeden Yahnici, "Neyi, ne zaman pazarhk yap- ması icapedryorsa ozaman onu pazarhkeder. Bugün 312. mad- deyi getiriyor, başka zaman başka konulan pazarfak konu- su hatine getirir. Bunlara kan- mamak lazun. Özeüikle Türk aydınlan, entelektüeOeri ve hu- kukçulan, demokratikJeşme adma FP'nin tath dfline kan- mamalıdır" dedi. Necmettin Erbakan'ın ceza- evine girmesini istemedikleri- ni, bunun varsa koşullarının ye- rine getirilebileceğini kayde- den Yahnici, ancak bu koşulla- nn 312. maddeye bağlanması- nın yanlış olduğunu söyledi. Yahnici, Erbakan'ın "Mecüs toplansm, bunu kakhrsın" yö- nündeki açıklamasını da de- mokrasi açısından endişe veri- ci bulduğunu söyledi. Hazırlanan iddianamede zanlılar için en az 15 yıl 6'şar ay hapis cezası isteniyor Tecavüz zanhsı 7 polise dava DfYARBAKTR (Cumhu- riyetBürosu)-Mardın'inNu- saybin ilçesinde Emniyet Müdûrlüğü Terörle Mücade- le Şubesi'nde PKK'ye yar- dım ve yataklık ettiği gerek- çesiyle gözaltına alınan Kâ- mfle Çiğd'ye tecavüz ettikle- n iddiasıyla 7 polis hakkında en az 15 yıl 6'şar ay hapis is- temiyle dava açıldı. Mardin'in Nusaybin ilçe- sinde oturan Kâmile Çiğci, îl- çe Emniyet Müdûrlüğü Te- rörle Mücadele Şubesi ekip- lerince 25 Aralık 1992'de P- KK'ye yardım ve yatakhk et- tiği iddiasıyla gözaltına alın- dı. 24 gün gözaltında kaldık- tan sonra 18 Ocak 1993'te serbest bırakılan Çiğci, iş- kence gördüğü ve tecavüze uğradığı gerekçesiyle Türki- ye Insan Haklan Vakfı'na (TİHV) tedavi amacıyla bas- vurdu. TÎHV'de tedavi gören Çiğci hakkında hazırlanan 3 Şubat 2000 tarihli raporda "Mağdurun tecavüze uğradı- ğı psikolojik olaraktespit edfl- miştir" denildi. Oiayın ardından 7 yıl geç- mesine karşın hazırlanan ra- por delil olarak kabul edildi ve sanık polis memurlan hak- kında başlatılan soruşturma sonucu dava açılmasına ka- rar verildi. ÎĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇÎN Sezer, toplumların geleceğinin risk altında olduğunu söyledi 'Nüfus artişıyoksuUuk nedenV Sezer mesaj yaymdadı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Abmet Necdet Sezer, dünya nüfusundaki arüşın bu hızla devam etmesi durumunda toplumların geleceklerinin büyük bir risk alüna gireceğini söyiedi. Cumhurbaşkam Sezer, "Aşın nüftıs arbşı, kaynaklann adaletsiz bötüşümüae, binlerce insanm acfakveyoksufluk içinde yok oimaianna neden olmaktadır" dedi. "Dünya Nüfus Günû", dün çeşith etkinüklerle kutlandı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yayımladığı mesajda, hızh ve dengesiz nüftıs artışının dünyanın en önemh sorunlanndan biri olduğunu belirterek, dünya nüftıs artışının bu hızla devam etmesi durumunda tüm toplumların geleceklerinin büyük bir risk altina gireceğini vurguladı. Cumhurbaşkam Ahmet Necdet Sezer, aşın nüftıs artışmın, kaynaklann adaletsiz bölüşümüne, insanlann normal yaşam standartlannın altında yaşamalanna, binlerce insamn açlık, yoksulluk ve sefalet içerisinde yok oimaianna neden olduğuna dikkatçekti. Diyarbakır Babaya oğul yüzünden işkence DtYARBAKIR(Cum- buriyet Bürosu) - Diyar- bakır merkeze bağh Kar- deşler Mezıası'nda otu- ran AM Altuntaş, asker kaçağı olan oğlu nede- niyle gözaltına alındığı Mermer Jandarma Kara- kolu'nda 3 saat boyunca işkence gördüğünü öne sürdü. Insan Haklan Der- neği'ne başvuran Altun- taş, Mermer Jandarma Karakolu'nda görevli as- kerler hakkında Cumhu- riyet SavcıhğVna suç du- yurusunda bulundu. Ali Altuntaş, Diyarba- kır Cumhuriyet Savcılı- ğı'na verdiği suç duyuru- su dilekçesinde, 7 Tem- muz'da çocuklan ve eşi ile bırlikte Diyarbakır'dan kendi köylen olan merke- ze bağh Kardeşler Mez- rası'na gittiklerini, oğlu Seyitnan'uı kendilerini bıraktıktan sonra kente geri dönmek üzere köy- den aynldığını söyledi. Dilekçesinde, karakol komutammn küfür ve tehditlerine maruz kaldı- ğı sırada, oğlunun davra- nışlanndan sonjmlu tutu- lamayacağmı ve bu ne- denle kendisinden şikâ- yetçi olacağını söylediği- ni vurgulayan Altuntaş, a Karakol komutam bana 'Ne yaparsan yap, Nere- ye başvurursan vur. Hiç kimseden çekincem yok. Her şey benim' şekinde alayfa cevaplar veriyordu. Bırakıldıktan sonra yü- rüyecek halde değildim. Bir müddet yürüdükten sonra MermerKövü'nde bitidn düştüm ve o geceyi köyde geçirdim. Ertesi gün köyüme dönüp bir araca binerek Diyarba- lar'ageknm"dedı. STFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] YÖK'le Kıbns arasında bir ilişki kurulabilir mi? Son gün- lerdeki gelişmeleri izleyince, çok sıkı bir ilişki olduğunu ra- hathklasöyleyebiliriz. YÖK'ün başındaki Kemal Gûrüz'le, Kıbrıs'ın başındaki Rauf Denktaş aynı fonksiyonlan üstlenmiyortar mı? Kıbns'ın başındaki ismin Denktaş de- ğil de Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı olduğunu söyle- yenlere de rastlıyoruz. Bundan birkaç yıl önce bir davada tanıkhk yapmak için Kıbrıs mahkemelerinde bu- lunmuştum. Kıbns yargı sis- temi, bizim sistemden çok farklı olan Anglosakson sis- temiyle çaltşıyordu. Ingiliz yö- netimınden miras kalan bu sisteme göre savcı ile sanık aynı statüde kabul ediliyor ve eşit söz hakkına sahip olarak hareket ediyordu. Omeğin, ben savunma tanığı olarak savcı ile eşit durumdaydım ve gün boyu onunla hâkim hu- zuaında uzun bir tartışma yapmak durumunda kaldım. Hâkim yalnızca not alıyor ve ikimizin tartışmasını izliyordu. Bizim sistemde savcı, ka- Kıbns'la YÖK Arasında... mu adına, bir diğer deyişle devlet adına konuşur. Yeri, sanıktan ve avukatlardan çok yüksektedir ve hâkim ile aynı hizadadır. isterse sanığı ve ta- nığı tutuklatabilecek güce sa- hiptir. Kıbns'ta uygulanan sis- temde, devletin temsilcisi savcı ile sanık ya da mahke- me önündeki herhangi bir bi- rey eşit haklara ve eşit söz söyteme gücüne sahiptir. Mahkeme sonrası Kıbnslı yargıç ve hukukçularia soh- bet ettik, gazeteci meslektaş- lanmızla Kıbns'ta işleyen bu ststem üzerine değerfendir^ meler yaptık. Kıbrıs'ta, yüz- yıllarca iki toplumlu, iki kültür- lü yaşamdan geten bir hoşgö- rü ve yumuşaklık dikkatimi çekmişti. Kıbrıslılar bizden farklıydı. Bizegöredahatole- ranslı, daha demokrasiye yat- kın bir kültürden geliyorlardı. • • • Kıbrıs'a 1974'te yapılan Türk müdahalesi, oradaki ya- şamı altüst etmişti. Müdaha- le haklı mıydı haksız mıydı, oradaki Türk Silahlı Kuvvet- leri'nin variığı yararlı mıydı za- rarl) mıydı tartışmalann bir ya- na bırakılarak şu rahatlıkla söylenebilir: 1974'ten sonra, Kıbrıs'taki Türklerin yaşamı zoriaştı. Birleşmiş Milletler karariannın etkisiyle uygula- nan siyasi ve ekonomik am- bargo, Kıbns Türklerini, Tür- kiye'ye, giderek daha fazla bağımlı hale getirdi. Kıbnsta Rumlarla birlikte iken yaratı- lan ekonomik birikimler adım adım yok oldu. Ancak, Kıb- ns'ta çalışanlann kazandıkla- rr haklaı da Türkiye'ye göre daha ileriydi. Hep bu haklar, Türkiye tarafından fazla gö- rüldü. Kıbns'a giden Türkiyeli Türkler, Kıbrıslıların Türki- ye'nin sırtından geçindiğini söylediler. Bir bakıma doğ- ruydu bu. Ancak Kıbrıslılar ne yapabilirlerdi? Ellerindeki bir- kaç küçük fabrika, Türki- ye'dekilerle rekabet edeme- yerek çökmüştü. Ambargo nedeniyle hiçbir ürünlerini dünyaya pazarlayamaz hale gelmişlerdi. Bu iseTürkiye'ye bağımlılığı daha da arttırmış- tı. ••• Kıbns'taki Türk Silahlı Kuv- vetleri'nin variığı, uluslararası sorun olmanın ötesinde, Kıb- rıslı Türklere göre buradaki gerçek iktidardı. Her türlü te- mel karan onlar veriyorlardı. Kıbns konusunda, Törki- ye'den veya KıbnsTürkterin- den gelecek her türlü çözüm önerisinin Silahlı Kuvvetler'i ayağa kaldırdığı da yine Kıb- nsMann ortak inancıydı. Işte bu ortamda Avrupa ga- zetesi ve Şener Levent sah- neye çıktı. Denktaş'ın Kıb- ns'ın bölünmesini hazıriayan- lardan birisi olduğunu ima e- den haberler yayımlamaya başladı. Türk Silahlı Kuvvetle- ri'nin adadaki varlığını eleştir- di. Adadaki güvenlik güçleri- nin sivil otoriteye bağlanma- sı gerektiğini savundu. Bunlan söyleyen ancak ca- susolabilirdi. Gelişmeleri izte- yenlerin kanaatine göre; Denktaş ve adadaki Türk Si- lahlı Kuvvetleri temsilcileri, Levent'in casusluk suçlama- sıyiatutuklanması sürecini bu gerekçeyle başlattılar. • • • YÖK Başkanı Kemal Gürüz de Atatürkçülük adına, YÖK sistemini birdespotik idareye dönüştürdü. Kendisine ba- ğımlı rektörierden oluşan bir otoriter sistem kurdu. Univer- sitelerin başında Kemal ve Kemal'in adamlan, her türtü bilimsel ve idari özgüriüğü yok eden bir korku rüzgân es- tirdiler. Buna karşı çıkan birçok öğ- retim üyesi, onunu bitim ınsa- nı üniversiteyi terk etmek zo- runda kaldı. O öğretim üyeleri, Kemal ve adamlanna göre; bolücü, şe- riatçı ya da 'numaracı cum- huriyetçi'ydi. Bilimle, fikirte ilişkisi olmayan bir sistem ku- rulmuştu. Kıbns'ın da, YÖK'ün de ba- şında, aslında Kenan Evren bulunuyor. Onun 12 Eylül ru- hu, bütün gücüyte tepemiz- dedolaşıyor. GLOBAIJH3LİTİKÜLTÜR ERGtN YILDIZOĞLU Imperium' ve Gelîşme Küreselleşmenin "karanlıkbiryüzü" olduğunu artık öğrendik. Küreselleşmenin kayıtsız şartsız savunul- ması hızla geride kalıyor. Bu yüzden olacak, son za- rnanlarda şu soru sıkça sorulur oldu: Küreselleşme- nin etkilerinden korunmak, "bu süreci" çıkarianmıza uygun bir şekilde kullanmak için ne yapılabilir? Rh/ayete göre, "dürûst siyasi liderier" ve "milliyet- çi partiler" tarafından kurulmuş bir hükümetin, ülke- de gelir dağılımının hızla bozulduğu bir 10 yılın üzeri- ne, durumu daha da ağıriastıracak bir "reformlar" pa- keti uygulamasına da bakarak küreselleşmeyle ilgili sorunun çok daha karmaşık olduğunu saptamak ge- rekir kanısındayım. "Serbest piyasa sorvnlan" çözer varsayımını, ge- lir dağılımını göz önüne almadan, salt ekonomik bü- yüme amacını benimsemeye devam ederek ulusal egemenliğin demokrasiyle ilişkisini saptamadan, küreselleşme olarak betimlenen sürecin "karanlık yü- zûne", zararlı etkilerine kalıcı, yapısal vb. cevaplar üretmek mümkün değil. Küreselleşmeye karşı çok da- ha radikal bir tırtum almak, bu paradigmayı terk etmek, ulusal, iç dinamiklere dayalı gelişme paradigma- sına geri dönmek gerekıyor. Geçen 25 yılda, azgelişmiş ülkelerde, ekonomilerin dışa açılması, düzenleme ve korumalann kaldınlma- sı, dünya ekonomisiyle hızlı bütünleşme, bu yolla hız- lı büyüme perspektifi, toplumun genel dönüşümünü amaçlayan ulusal gelişme stratejilerinin yerini aldı. Bugün gelinen noktada bu "VVashington Consensus", "IMFyapısal uyum politikalan" ya da "serbest piyasa reformlan" denen politik uygulamalann vaatlerinı ye- rine getiremedikleri görülüyor (Joseph Stiglitz, Dani Rodrik). Buna karşılık gelır dağılımı bozuldu, ülkeler arası eşitsizlikler arttı (Wortd Development Report). Ama, bu süreç boyunca, başta ABD olmak üzere ge- lişmiş ülkelerin şirketlen, yatınm bankalan, azgelişmiş ülkeleri adeta kendi ekonomilerinin uzantısı olarak gör- meye, mallan ve sermayeyi "Henry Kissinger'/n hiç çekinmeden American Imperium (ABD imparator- iuk alanı) dediği bu coğrafyada" (Aktaran Will Hutton, The Observer 02/07) serbestçe ve güvenlıkli bir şe- kilde dolaştınr olmaya başladılar. 1990'lann ortasın- da, dünyanın geri kalanı krizlerle çaikalanırken ABD, tarihinin en uzun ekonomik büyüme dönemine girdi, hegemonyasını; ekonomik, siyasi hatta askeri olarak güçlendirdi. 19. yüzyılın son çeyreğiyle 20. yüzyılın başında da benzer bir dönem yaşanmıştı. Ozaman da dünya eko- nomisinin büyük alanlan, gelişmiş ülke şirketlerinin kullanımına açılıyor, mal ve sermaye dolaşımı yayılı- yor, ulaşım, iletışim alanlannda yaşanan teknolojik gelişmelerie hızlanıyordu. Ancak o dönemde bu sü- recin adı küreselleşme değildi. Onun yerine kullanı- lan başka btr kavram grubu var: (sömürgecilik). Yine, bugün olduğu gibi, o zaman da kımi aydınlar ve siya- setçıler, çağ atlamak, günün koşullanna uymak, eko- nomik olarak gelişmek için bu sürece, merkez ülkele- rin siyasi ekonomik basıncına uyum sağlamak gerek- tiğini, bundan faydalanmak gerektiğini savunuyoriar- dı. Nasıl bugün kimı aydınlar ve sıyasetçiler ekonomik ve siyasi inisiyatifı, dış dinamiklere (küreselleşme, ya- bancı sermaye, Avrupa lıderliği) havale ediyoriarsa, 19. yüzyılın sonuyfa 20. yüzyılın başında da, birçok azge- lişmiş ülke aydını, sıyasetçisi, dominion, manda, pro- tektorat gibi bir seri dış bağımlılık modelinden medet umuyoıiardı. 19. yüzyılın sonunda merkez ülkelerin aydınlan, em- peryalizmin geliştirici, medenileştırıcı özelliklerini, bu sürecin, karşısında tek tek devletlerın ve halkların du- ramayacağını anlatıyondu. Azgelişmiş ülketerın aydın- lan arasında oldukça etkin bir grup, pre-kapitalist iliş- kilere sıkışmış; ekonomik kriz, siyasi dağılma, kültürel kargaşa içinde olan ülkelennın gerihğinden yakınıyor, hatta utanıyor, bundan bir an evvel kurtulmak için em- peryalist ülkelerin, esas olarak da hegemonık güç olan Ingiltere'nın koruması altına girmek gerektiğini savu- nuyorlardı. Azınlıkta olmakla birlikte bir başka tür aydın ve si- yasetçi tipi de vardı. Bunlar emperyalizmi, Batı'nın 'mekanik ve sosyal teknolojisinin ûstünlüğüne daya- narak" kendi iradesini ve çıkartannı dayatmasına ola- nak sağlayan ilişkileri reddetmek gerektiğıne inanıyor- lardı. Bunlara göre toplumsal gelişme ancak ülke için- deki kaynaklara, dinamiklere dayanılarak bızzat ülke- de yaşayanlar, geleceğini bu ülkede görenler tarafın- dan, kendi toplumsal ihtiyaçlan doğrultusundatasar- lanabilir ve gerçekleştinlebilirdı. Bu aydınlar manda, dominion, protektorat formüllerini reddetmek, siyasi ve dünya ekonomisinden tecrit anlamında değil, ken- di koşullannda katılma anlamında bir ekonomik ba- ğımsızlığın sağlanması gerektiğini savunuyoriardı. Ni- tekim, siyasi bağımsızlığını elde etmiş birçok azgeliş- miş ülke, dünya ekonomisınce bağlannın zayıfladığı, kendi başlanna kaldıklan iki savaş arası dönemde ilk ciddi ekonomik gelişme ve sanayileşme atılımlarına başladılar. Birçok eski sömürge de, ancak siyasi ba- ğımsızlıklannı elde ettikten sonra ekonomik gelişme sürecine girebildi. 1940'lardan itibaren bu temelde bir gelişme ekonomisi paradigması şekillenmeye baş- ladı, ta ki dünya ekonomisi yenı bir ekonomik krize gi- rene kadar. Merkez ülkelerin ekonomik krizi aşmalan açısından, çevre ülkelerin ekonomik ve mali önemi özellikle artmaya başlayınca da, 1980'lerde geiişme ekonomisi paradigması yerine, yine bir dışa açılma, geüşmeyi dışandan bekleme anlayışına, küreselleş- me paradigmasına btrakmaya başladı. İki küreselleşme döneminin de gündeme getindiği ekonomik siyasi stratejileri arasında büyük paralellik- ler var. Dün gelişebilmek ıçın emperyalizm/kolonya- lizm paradigmasının dışına çıkmak gerekmişti. Bugün de küreselleşme paradigmasını terk etmek, Im- perum'un dışına çıkmak ve iç dinamiklere dayalı bir gelişme stratejisi aramak gerekiyor. Tahliyeden sonra kaybolmuştu ŞafakAkbulut bulundu ECEVtTKILIÇ Afyon Kapah Ceza- evi'nden tahliye edildi- ği gün kaybolan ve altı ay kendisinden haber alınamayan Şafak Ak- bulut bulundu. Ailesi- nin yanında olan Akbu- lut, ailesi ve avukatı ara- cılığıyla yaptığı açıkla- mada, cezaevindenjan- darma tarafından alına- rak Tokat Jandarma Ko- mutanlığı'na götürül- düğünü, zorla tutuldu- ğu evde bütün ihtiyaçla- nnın Tokat Valihği tara- fından karşılandığını öne sürdü. Afyon Kapah Ceza- evi'ndeTKP/ML(TÎK- KO) örgütü üyesi ol- maktan tutuklu bulunan ve24Kasunl999tari- hinde tahliye edilmesi gerekirken kaçınldığı öne sürülen Şafak Ak- bulut'un ailesi ve avu- katı Eren Keskin tara- fından dün basm top- lantısı düzenlendi. Ak- bulut'un cezaevinde tahliye edildikten sonra nasıl kaçınldığını ve nerede tutulduğunu an- lattığı video görüntüle- ri, ailesi ve avukatı tara- findan yayımlandı. Ak- bulut, video kasette, ör- gütten Selahattin Günel tarafından dağa kaçml- dığtru ve daha sonra Se- lahattin Günel ile birlik- te Tokat'ta güvenlik kuvvetlerine teslim ol- duklannı belirtti. Akbu- lut, Tokat Cezaevi'nde Selahattin Günel ve gü- venlik kuvvetlerinin baskılan sonucu piş- manlık yasasından ya- rarlanmak için dilekçe verdiğini savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle