14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA 14 i-l. L J K kultur@cumhuriyetcom.tr 'FaulSay & KudsiErgunerJazz Quartet' bu akşam saat 19.00'da LütfîKırdar'da Piyano ile ney 'cazm cümbüşü fade; KûltürServisi-Fazıl Say ve Kudsi Erguner, bu akşam Lütfı Kırdar Uluslararası Kongre ve Ser- gi Sarayı Anadolu Auditoryumu'nda saat 19.00'da 'Jazz Quartet' projesiyle piyano ile neyi buluş- turarak Erguner'ın deyimiyle "su vezeytinyağı ka- dar kanşması güç olan iki zengin ve kişilikli mü- vŞpu", caz ve Türk müziğinin buluşmasını suna- eak. • Iki farklı kültürün, tarzın ve enstrûmanın ke- iişimine sahne olacak konserde, 'Fazü Say & Kudsi Erguner Jazz Quartet'. Say'ın caz kom- pozisyonlannı, Türk müziğinin makam, usul ve ririm cümbüşlennden yararlanarak yorumlayacak. 'FazdSay& KudsiErgunerJazzQuartet', dün- ya prömiyerini 30 Haziran'da Paris'te Festival de Saint Denis'de gerçekleştirdi. Bu gece 'Manhat- tan'da Bir Derviş', 'Bardisco-sex" ve 'Tamburi Mustafa Çavuş' gıbı her biri kendi içinde hikâ- yesi olan parçalan seslendirecek ve emprovizas- yonlar sunacak. Say ve Erguner'e kontrbasta Yfol- kan Orhon ve vurmalı çalgılarda Emrah Kotan eşlik edecek. Festival de Saint Denis'nin yöneticisi Jean Pi- erre Le Pavec'in düşüncesi olan bu projede, ney ile piyanonun egzotik beraberliğinin ve cazm cümbüşü içinde buluşmalannın nedenini şöyle açıklıyor Fazıl Say: "Piyanoya en uzak enstrüman hangBktir drye sorulsa, hiç düşünmeden ney derdim. Işte bu yüz- den grubuma neyi katnm. Çarpıcı bir kontras is- tiyordum. Piyano, mevcut çalgilar içinde ses per- deierien kesinolanıdır. Ney iseen makamsai,çey- rek sesleri sadece makamlar içinde kuOanabflen, bunun dışındaimkânlançokazolan birçalgLBes- tenigâr makanu fa dryez üzerindendir ve ney bu- nu örneğin fa üzerinden çalamaz. Bu kadar ba- sit Benim piyanoda basüğun do sesi ile neyin ver- diği do o kadar farklı, o derece ayn ki, sarkastik bir sonuç çıkryor. Ama hoş olan taraf burada." Parçalarda sadece taksım yapmayan, dört kı- şilik gurubun homojen bir üyesi olarak her türlü anlatıma katılan neyin kahkahalarla güldürece- ğini söylüyor Say: "Örneğin 'Manhattan'da Bir Derviş' parçastnda, erdenüi bir yükselişten son- ra, neyden saksofon, trompet gibi sesler çıkmaya başlayıncaya kadar tam bir çüguüık var._ Dinle- yici bu projede, daha önce hiç denenmemiş bir- çok şeyle karşüaşacak. Sonuçta nihavent maka- mından saba makamına geçiş yapıbnca caza bi- raz bile yaklaşümış ohınmuyor. Ben yapay üst üste koymalarmdan hoşlannu- yorum. Her parça için çok kuvvetli bir kurgu ve dört değerii müzikçi lazun. Çünkii doğaçiama • Dûnya prömiyerini 30 Haziran'da Festival de Saint Denis'de gerçekleştiren 'Fazıl Say & Kudsi Erguner Jazz Quartet\ Say'ın caz kompozisyonlannı, Türk müziğinin makam, usul ve ritim cümbüşlerinden yararlanarak yorumlayacak. bölümlerinin tesadülkrle, zavalbca taksimlerie değfl,beyecanveridyüksetişvepatiamalarla ohış- ması gerekiyor. 4 alal ve ruhun 'bir tek bedeni' canlandırması. zevkle dinlenen bir çağdaş müzi- ği yaratması çok başka bir olay." 'Sentez olanaksız, biriiktelik mümkürT Gerçek anlamda caz çalacaklanru belırten Fa- zıl Say, bestelerinde Türk müziğinin makamla- nndan, usullerinden,ritimcümbüşlerinden yarar- landığını, asıl amacının da bütün bunlan caz sti- linde, çarpıcı ve "dahaönce hiç duyulmamış" ha- liyle sunmak olduğunu vurguluyor. Çok renkli bir programı var konserin. Rag, bo- ogie, blues, swing, latino, hip-hop, rock'm kıyı- smdan geçiliyor. Ney kimi zaman saksofon ya da trompet, kimi zaman inleyen bir nefes olu- yor. Vurmalılar dile geliyor, piyano baştan çıkı- yor ve bu çügın biriiktelik cazın özgürlük alanı içinde hayat buluyor. Vurmalılarda yaklaşık 20 çalgı kullanıhyor. Vibrafondan darbukaya, tumbadan maracas'a her türlü ritim eşlik ediyor. Kudsi Erguner de klasık Batı müziğinin sim- geleşmiş enstrümanı piyano ile klasik Türk mü- ziğinin simgeleşmiş enstrümanı neyin beraber çalışmasının her iki müzik türünün farklı yapı- lan nedeniyle neredeyse olanaksız olduğunu söy- lüyor. Ama her şeye karşın bugüne dek Bojan. Abin Kremsky, EmanuelStrosser ve MirellaGi- ardefli ile yaptığı çalışmalardan çıkardığı sonu- cu şöyle özetliyor: "Sentezolanaksızdır ama bir- iiktelik mümkündür." Bu projeyle bütün birikimleriyle Fazıl Say ve Kudsi Erguner'in bir araya geldiğini belirten Kudsi Erguner, "Bu buhışma Türk veya Batı mü- zBderiçerçevesinde oiamayacağından,ancakböy- lesineorijinal deneyimlere kapısı açık olan cazça- tisı alünda gerçekleşebiUrdi" diyor. Projeyi l world jazz' içinde değerlendiren, ama daha kendine özgü yönleri olduğunu belirten Fa- zıl Say, Festival de Saint Denis ve Montreux Fes- tivali'nden sonra İstanbul'daki üçüncü konserde doğaçlamalann daha ilginç boyutlar kazanacağı- nı vurguluyor. Fazıl Sav & Kudsi Erguner Jazz Quartet'in programı 'istanbuTdaBirSabah' (aranjman, Fa- zıl Say), 'Lame' (Kudsi Erguner ezgisi, aranjman Fazıl Say), 'Sirto' (RefikFersanezgisi, aranjman Fazıl Say), 'Manhattan'da Bir Derviş' (F. Say), 'Doğaçbma' (K. Erguner), 'Bardfeco-sex'(F. Say), 'NasreddinHoca'CF. Say), 'Balad'(F. Say), 'KkT (K. Erguner), 'Karatoprak' (AşıkVeyseTin tema- sından, aranjman F. Say), 'Tamburi Mustafa Ça- vuş Anısma' (F. Say) ve 'Arzu' (K. ErgunCT ez- gisi, aranjman F. Say) başlıklı parçalardan olu- şuyor. Mlchel Camllo Trlo ve Tomatito Açıkhava'da 'Spain' projesiyle hareketli bir gece Kûltfir Servisi - Karayip mirası ritim- leri, caz kökleriyle ve üstün piyano tek- niğiyle besleyerek cazın anlatımcı ve he- yecan venci yönünü vurgulayan caz pi- yanisti Micbel Camilo, flamenko gita- risti Tomatito'yla birlikte Açıkhava'da. Çamilo'nuntriosu 'ElNegro' lakaph Ha- vanalı Horado Hernandez (davul) ve Anthony Jackson'dan (bas) oluşuyor. 1958 Almeria doğumlu gitarist Jose Fernandez Torres yani 'Tomatito' bu yıl baglama ustası Arif Sağ ile bir Av- rupa tumesi gerçekleştirdi. Ilk bestesinı beş yaşında yapan Ca- milo. 1983 te 'WbyNot'ı PaquitoD'Ri- viera'yla kaydetti. 1987'de Dominik Çumhuriyeti Ulusal Senfoni Orkestra- sı ile şeflik kariyerine başladı. 'TheGo- odvrill Games Theme' başlıklı çalışma ile Grammy kazandı. 1991'deKatiave MarieUe Labeque ile 'Caribe' albümü- nü yaptı.EmiBo Martinez-Lazaro'nun ıkı fılmırun müziklerini yaptı. 1992'deKra- liyet Festival Konser Salonu'nda 'Üd Piyano ve Orkestra için Rapsodi'nin dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Üç- lüsüyle 1993'te 'Rendez-vous'yu, 1994'te 'One More Once'ı, 1997 de 'Thru My Eyes'ı kaydetti. Ülkesindeki UTESA Üniversitesi'nden 1994'teonursaldok- torluk unvanı alan en genç kişi oldu. 1998'de şef Leonard Slatkin'in yönet- tiği Ulusal Senfoni Orkestrası ile 'Piya- no Koncertosu'nun dünya prömiyerini yapt. 1999'da Kübalı caz piyanisti Chu- co Vakles ve flamenko gitaristi Tomati- to ile özel tumeler düzenledi. PATRICtA BARBER BU AKŞAM BABYLON'DA Modern zamanlann şairi Kühür Servisi - Müzi- ğın 'cool' sesi Patriaa Bar- ber, istanbul Caz Festi- val' i kapsamında bu gece 23.00'te Babylon'da bir konser verecek. Tuşların üzerinde mo- dem zamanlann şiirini ya- zan sanatçıya basta Mk- haelArnopoL, davulda ise Tom Hip«İdnd e^ltk ede- cek. Akışkan melodiü, du- ru ve mesafeli sesine ka- tılan çılgın perküsyonlar bile Barber'ın müziğine 'sıcak' bir hava veremi- yor. Dördüncü albümü 'Mo- dern Cool'la, Miles Davis ve Heming- way gibi kendi zamanlanna hükmeden ustalar misali taze ve keskin havasını din- leyiciye hissettinyor. Albümde, yeni as- nn öfkesini yansıtan 'Company', 'Wln- ter' ve 'Silent Partner' şarkılannın ya- nı sıra her kelimesine yan anlamlaryüklediği 'Mght My Fire' ve 'She's A Lady' adlı parçalan yer alıyor. Trompetçi Dave Douglasın eşlik ettiği dörtlüsüyle gerçekleştiri- len albümün kayıtlarım JimAnderson yapmış. Zekice kurgulanmış kelime oyunlanyla zen- ginlestirdiği şarkı sözle- rini, 'Let It Rain'de ko- ro vokalleriyle destekli- yor. tt Ancak kendini ya- şarsan, insan ruhunun derinliklerinde tutkuyla istediği şeyleri aktarabi- Krsin ve o zaman seni sadece sevmezler, sana ihriyaç duyariar" dıyen Barber, Babylon'da Doors'un 'IightMyFire'ını ve geçen yıl çıkardığı 'Companion' al- bümünde yer alan meşhur 'Black Ma- gfc VVoman'ı da yorumlayacak. Caz tadınâa Deep Purple klasikleriCUMHURCANBAZOĞLU Bu gece Açıkhava Tiyatrosu'nda adı hayli uzun bir projenin dünya prömiyeri yapılıyor: OnderFocan's PurpleIn BhıeWhh New YorkJazz Giants. Önder Focan, çok sevdiği Deep PurpJe'ın parçalanndan caza uyar- layabileceğine inandıklannı bir ta- rafa ayırmış ve bunlan düzenleyip dostlanyla birlikte yorumlamış. Bu gece Focan'la çalacak Lloyd Chisholm (trompet), Tims Rics (tenor saksofon), AntonDenner(alto saksofon), Rock Ciccorone (trombon), Sam Yahci (piyano). DougWe- is (bass), Joc Strasser (davul), bir saatlik süreye sığdırabi- hrlerse, sekiz parça yorumla- yacaklar. Child In Time, Sol- dier Of Fortune, Highway Star, Picture Of Home, maybe I'm A Leo, Fire In The Basement, Black Night, When Blind Men Cries... - Projenin nasıl doğdu- ğuyla başlayahm-. FOCAN-Deep Purple'ın parçalanndan etkılenerek müziğe başlamıştım. Grup- taki ciddi swingi görünce, 'Herhakk caa iyi öğrenir- sem onlan da iyi çalanm' diye düşünmüştüm 70 'le- rin başlannda. Sonra cazın içine girince bu dünyayı unuttum. Ydlargeçti; oğ- luma zamanında dinledi- ğim şeyleri dinletirkenyi- ne büyük keyif almaya başladım Deep Purp- le'dan. Ardından bu pro- je geldi akluna. - Deep Purple'ın da- ha çok hangi dönemi Hginizi çeki- yor? FOCAN - Onlann o çok kalaba- lık olduklan başlangıç dönemi de- ğıl; Deep Purple InRock'tan 1980'e kadar filan. - Ekiptekflerin Deep Purple kül- türü ne düzeyde? FOCAN - Parçalan bilmemeleri- ni tercih ettim açıkçası, çünkü par- çalara caz boyutu getirmeyi iste- dim. Deep Purple'ı çok iyi bilen insanlar olsaydı kafalan aslına ka- çabilirdi. - Projenin doğum tarihi nedir? FOCAN-Geçen yıl vokalist pro- jesini istemişti festivalin yönetme- ni Görgûn Taner, ama benün Pori'ye gidışımle çakıştı program. O da, ge- lecek yıl için bir projen var mı di- ye sorunca bunu söyledim. Geçen temmuz sonunda başladım çalış- maya. Önce parçalan, hangi kıhğa sokabileceğimi düşünerek seçtim. Rockritmive vokal hiç olmayacak- tı; cazdan aşina swing, funk, bossa- Focan 'Pm.-^. • . ' — J e f e n n m ö l W n t f özefi^ nova ve balad tarzında işler belirle- dim. Diğer çalışmalanmın bir uzantı- sı oldu; benim projelerimin önem- li özelliği sübjektif olması. Geçmi- şimde, müzikal gelışimımde, bey- nimde, çevremde ne varsa bunlan bir şekilde süzgeçten geçirip orta- ya koyuyorum. Çok sevdiğim bir rock grubunun çok sevdiğim parça- lannı caz formatında çalıyoruz. - Bu gece ne kadar kalacaksuuz sahnede? FOCAN - Bir saatlik bir perfor- mans planladık, ama sekiz parça fazla gelebilir; bir tanesini çalama- yabiliriz. Sekiz kişiyiz, cazın getir- diği doğaçlamalan da esirgemek is- temiyoruz. Anonslan da katarsak belki sekiz parçayı sığdırabiliriz. -Deep Purple'la ilgtti bö>le birça- hşma yapan ounuş mu geçmişte? FOCAN-Internet'te buldum, çok amatör bir Fransız grubu keyboar- da programlayıp Deep Purple'la il- gili farklı bir şeyler yapmış. Be- nim projemin özelli- ğini şöyle özetleyebi- lirim; şimdiye kadar popla caz arasmda alışveriş fazla, ama ge- nelde rockla caz biraz kopuk olduğundan böyle çahşmalar görül- memiş. -Projenin albümeak- tanlması ve diğer festi- vallerde çalınması gibi farkh gettşmeler olabilir mi? FOCAN- Projenin ta- nıtımını kâğıda döküp Avrupa caz festivallerine gönderdim. Ilgilenenler var, fakat dezavantajımız kaydın olmaması. Eğer konser kaydında başanlı olabilirsek, New York'a gidip miksajını yapacağız sonra da festivallere ör- nekleri göndereceğız -Tûrkrye'den bir grupya da solist için bu tip bir pro- je düşünür müsünûz fleri- de? FOCAN-Türkiye'dege- leneksel müzik çalan insan- larla bir araya gelirken bir tedırgirüik yaşıyorum. Her- kes için geçerli değil ama sorun çıkıyor genelde; caz müzisyenleri çok açık oluyorlar ve otantik müzisyenlerle çalmak isti- yorlar. Bu sefer de otantik müzisyen bütün geleneğini ortayakoyarkencaz müzisyenleri onlann yaptığını tak- lit etmeye çabalar gözülcüyor. Do- layısıyla ortak bir paydada birleşi- lebilirse onlarla bir şeyler yapmak isterim. Bundan farklı olarak Tür- kiye'deki rock müzisyenleriyle bir- likte çalmarun keyifli olabileceğini düşünüyorum. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Sosyalist Uygulama Neden Yürümedi? Insanlığın savaşsız, sömürüsüz, yerküreyle banşık geleceğine inanıyorum. Doğu Avrupa ülkeleriyie Sovyetler Birliği'ndeki sos- yalizm uygulamalan üzerine pek çok kitap okudum. Ekonomik göstergelerin yıllar boyu nerelerden ne- relere geldiğini, egıtimde, sağlıkta vb. ilerlemelen an- latır bu kitaplar. Hep toplumla ilgilidir veriler. Tek tek insan hayatlan üzehnde durulmaz. Bir insan nedir, gereksinimleri nelerdir, yaşadığı or- tam ve çevreyle uyumu nasıldır, vb. insanı bir birey olarak düşündüğümüzde sorulabilecek hiçbir soru- ya rastlanmaz bu kitaplarda. Yıllar boyu sosyalist uygulamalann yürütüldüğü Polonya, Bartık ülketeri, Rusya ve Beyaz Rusya'yı ilk kez gördüm. Tümü de on yıl önce sosyalist uygulamalardan vazgeçmiş, kapitalizme geri dönmüşlerdı. Sokaklar, insanlar, degerler, aynı yüzyılda bu iki kez tersyüz olu- şun yıkımı içindeydi. Elli yıl önce dünya, savaştan çıkmıştı. Ne oturacak ev kalmıştı, ne çalışacak iş. Hepsi yeniden yapılma- ya girişildi. Planlı ekonomi, heri<ese oturacağT bir ev vermeyi hedeflemişti. Evlerin niteliği, insani özellikleri hiç dü- şünülmedi. Ev mi gerekiyor, dev bloklarla doldu kent- ler. Herkesin oturacağı bir evi olmuştu, ama içinde- ki insanın çevresine yabancılaştığı; insani, toplumsal özellikleri olmayan kentler. Herkese iş de verilmişti. Ama rekabetin yaşandığı ekonomilerin kazandığı ivme, herkesin çalıştığı plan- lı ekonomilerde sağlanamadı. 1960'lara gelindiğinde artık savaş yaralan sanl- rruştı. Insanlık, bilimsel ve teknotojik yeni atılımlara ge- beydi. Rekabetçi ekonomiler insani tüketim çılgını yapar- ken planlı ekonomiler derin bir uykuya dakJı. Uzaya ilk insani gönderenler, giyilebilir bir ayakka- bı yapamıyor, markette biten meyve suyunun yerine yenısi gelmıyor, bir kilo et için sabahın beşinde kuy- ruklara girmek gerekiyordu. Evi, yakıtı, telefonu, eğitimi, sağlık hizmetleri üc- retsiz karşılanan insanlar, sahip olamadıklannın öz- lemi içinde yaşamaya başladılar. Planlı ekonomi, ortak yaşamı planlarken insani özellikleri tümüyle bir yana bırakmıştı. O koca blok- larda kimse kimseyle selamlaşamazdı. Kentlerin bakımı tümüyle bir yana bırakılmış. Ya- pılann güzelliği Paris'le yarışabilecek Petersburg çü- rümüşlük kokuyor. Üç yüz yıl önce her bin özenle ya- pılmış o güzelim yapılann avlulan, merdıvenleri, dö- şemeleri, her yanı çürümüş. Planlı ekonomi, devrim önderinin adını verdiği ken- te yıllar boyu hiçbir yeniteme yatınmı yapmamış. Hayatın her alanı, insani düşünmemenin sonsuz ör- nekleriyle dolu. Otel odasında perde var ama öyle bir eklemli korniş sistemi ki, perdeyi açmak ya da kapa- mak olanaksız. Nasıl asılmışsa yıllar boyu öyle dura- cak. İnsani anlamayan ekonomi de, yönetim de çökü- yor. Geçtiğimiz yerier boyunca gördüğüm fabrika ba- calan tütmüyordu. Hatta biri ironik bir biçimde cep telefonu yansıtıcısı olarak kullanılıyordu. Bunca deneyimden sonra elde kalan: Hiçbir şey üretemeyen bir ekonomi. Otellerdeki el sabunlan Türk malı, çay ülkesi Rusya'da poşet Ingiliz çayı kul- lanılıyor. Şişe sulannda Amerikan şirketinin damga- sıvar. Bizimle birlikte yemek yiyen görevliler, evlerine gö- türebilmek için masadan birkaç dilim ekmeği çanta- lanna atmak gereği duyuyoriar. Kültür, yalnızca dünyanın en büyük müzesi Hermi- tage'a sahip olmakla olmuyor. Sıcak ekmek sunabil- mek de kültürün bir parçası. Anadolu Ünivepsitesrnden uluslararası karikatür sergisi • İSTANBUL (ANKA) - Anadolu Üniversitesi, eğitim olgusunu değişık yöntemlerle ele almayı amaçlayan 'Yeni Bir Yüzyılda Eğitim Sorunlan' konulu uluslararası bir karikatür sergisi düzenliyor. Dünya Eğitim Karikatürleri Müzesi kurmak için çalışmalanna başlayan AÜ, karikatür sergisine günümüzün önde gelen 100 karikatür sanatçısını çağrrdı. 29 Eylül'e dek gelmesi beklenen karikatürler Anadolu Üniversitesi'nden sonra değişik kentler ve ülkelerde de sergilenecek. RovvHng'in Harry Potter'ı saüf rekorları krıyor • Kültür Servisi - Ingiliz yazar J. K. Rovvling'in 'Harry Potter-The Goblet Of Fire' adlı kitabuıın Internet üzerinden 600 bin sipariş almasının ardından Ingiltere ve Amerika'da satışa çıkan — kitap, satış rekoru kırdı. Yazar, Potter'm bu son macerasında ölüm konusu üzerinde duruyor. En uzun çocuk romanlanndan biri olan 640 sayfalık romanın ilk üç bölümünün tüm dünyada 30 milyon kopyası var ve 31 dile çevrildi. K Ü L T Ü R İ Ç t Z t K K Â M Î L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle