23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Prof. Krautsberger, depremlerin nedenlerinin olmasa da sonuçlarının denetlenebileceğini söyledi Yıkunın sonmılıılıığu devletlerde AHTMET TEVFtK ORIAÇ BMRLİN - Türkiye'de art arda ya- şanan depremlerin yol açtığı yıkım örnek gösterilerek, olumsuz gelişme- lerde devletin sorumlu olduğu bir kez daha vurgulandı. Berlin'de yapılan Urban 21 Konferansı sırasında Cum- huri;yet'in sorulannı yanıtlayan Al- man. uzman Prof. Michael Krautsber- ger, depremin, nedenlerinin olmasa da scnuçlanrun denetlenebileceğini savundu. Urban 21 ile ilgili bilgiler veren Prof. Krautsberger şöyle konuş- tu: "Bu konferansta doğal facia, sel ve depnem sorunlannı da ele akük. Bu- nun birçok nedeni var: Bir taraftan kurakhk ve sel gibi bazı doğal afetle- rin yoğunlaşüğını görüyoruz; diğerta- raftan Türkiye'de, İstanbuTda mey- • Berlin'de yapılan Urban 21 Konferansı'nda Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlayan Federal Almanya Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı Müsteşan Prof. Michael Krautsberger, îstanbul'un tarıhsel bir miras olduğunu hatırlatarak "Depremin sonuçlanndan devletler sorumludur" diye konuştu. dana gelen deprem gibi baa facialann, belli bir düzenlilik gösteren ve artan büyük yoğunlaşmalann sonucu oldu- ğunu tespit ettik. Beş yıl önce Japon- ya'nm kobe kentinde olan korkunç depremi düşünün. Bundan çok şey öğ- renebüiriz. Dki insanlann depremin asıl nedenlerini kontrol edemeyeceği- dir. Deprem için daha rvi ön uyanda bulunma olanaklanna sahip olabflme- miz ise başka bir soru. Bütün bu sü- reç kontrol edilemez tabiL Bu, bütün doğal facialar için geçerli değiL Bütün dünyayı Dgilendiren sel gibi doğal fa- cialardan toplu yerleşim bölgeleri et- kileniyor. İnsanlann çoğu yerleşim bölgeleri, doğanın kendisine ayırdığı bölgeler. Aynı şeyi Avrupa ve Güney Amerika dağlannda yaşanan çığ fad- alan hakkuıda da söyleyebiliriz. Bun- lardan dersimizi alıp planlamalan- mızda, yerleşim noktalannın seçilme- sinde tarihi hatuiamalan ve son on yıllanrl^ yiİ7 yıl|nrrln ynynianlan gfiy önünde tutmalan gerekiyor. 'Geçmişten ders ahnmah' Tabii doğanın değü, insanlann soru- nun nedeniolduğunu görebüiriz. Ama bunu depremde prensip olarak söyle- yemeyiz. Depremler çoğu zaman he- saplanamaz. Birkaç on yıl içerisinde deprem hakkuıda çok bilgi edindik. Arnk nerede olduğunu tespit edebüi- yoruz, nedenlerini anlayabiliyoruz, a- ma bepimiz bugüne kadar güvenilir bir ön uyan sistemine sahip olamadı- ğımızı da bitiyoruz. Depremler, doğal facialann içinde en büyüksorun. Dep- rem hasarJannın büyüklüğü, depre- min önceden hesaplanamaz ohnasma ve insanlann kendflerini yeterince ko- ruyamamasına bağhdır. Henüz yerle- şim bölgesi olmayan bölgeler için geç- mişten ders almamız gerekiyor. Kent- lerin nasıl ve nerede kurulacağı konu- sunda somut hedeflerimiz olmah. Ja- ponya yaşadığı depremden sonra bu Eğer Adalar'da da "SÎT" görüntüsünün yerini betonlaşma alsaydı, depreme karşı böylesine "sakin" olunabilir miydi?.. Yıllardır gerilim yaratan 'imar yasaklan' şimdi Adalar'ı depreme karşı da koruyor Adalar'ın eüvencesi 6 SIT kararlarr... OKTAYEKtNCİ Geçen cuma (7/Temmuz/ 2000) sabahı saat 03.15'te "4.2" büyüklüğünde gerçekle- şen depremin "merkez üssü" olan Adalar'ın Belediye Baş- kanı Coşkun Özden diyor ki: ı " Yaralanan yok, en ufak bir hasar yok, zemin sağlam, yapı- lar da 2-3 katb olduğu için biz bu depremi 17 Ağustos ve 12 Kasun depremlerinin artçı şo- ku gibi karşüadık™" (Milliyet- 8/Temmuz/2OOO) Başkanın bu demecini oku- yunca, Adalar'la ilgili neredey- se bütün bir "1990'hyüTar" hız- la gözümün önünden geçti. Kı- nalı. Burgaz, Heybeti. Sedef ve Büyükada ıçın daha önceki yıl- larda alınmış "SfT" karannın "uygulanmasını" isteyen Ko- nıma Kurulu ve diğer duyarlı yurttaşlar ile bu karann "delin- mesi" ve Adalar'da da "inşaat özgürlüğünün" sağlanması , için uğraşan "imar rantçılan" arasuıdaki amansız mücadele yıllan... Eğer bu mücadelede, hani o; "bunlar gerici. çrvi çaktarmı- yorlar, çağdışı kafanlar, dino- zor entefler"... diye kimi köşe yazılannda ikide bir eleştirilen — "korumacılar'' değil de, yine aynı tür yazılarda "atdımcı, projeci, girişimci, dmamik" vb. deyimlerle haklannda övgüler düzülen "koruma karşıtlan" galipgelseydi... Ve Adalar, baskanın şimdi gurur duyarak söylediği 2-3 katlı yapılarla değil de bir Göl- cük gibi, bir Yalova gibi ya da bir Adapazan, Düzce, Avcüar gibi çok katlı betanorme yapı- larla donatılmış olsaydı, acaba • 4.2'lik bir deprem bile böyle- sine "sakjn" atlatılabılir miy- di?.. *Imar saldınlan_' Yine 1990'h yıllan şöyle bir anımsarsak, Adalar'ın işte bu "depreme karşı da duyaraz" yağmacı yapılaşmadan koru- _ : ııabifanesi için sürdürülen ça- balar öylesine "gerilim'' dolu- dur ki şimdiki yerel yöneticiler ve elbetteki Ada sakinleri bu gerilimleri yıllardır göğûsleme pahasına "SİT kararlanm sa- vunanlara" ne kadar "teşek- kür" etseler azdır... Ömeğin, Adalar'ın doğal, ta- rihsel ve özgün "mimari" kim- liğıni korumayı hedefleyen i- marplanlanna karşı ilk "engel- leyTci" tavır dönemin başbaka- nı Turgut Ozal'dan gelmiş ve Nurettin Sözen yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi'nce Mimar Sinan Cniversitesi ne (MSÜ) yaptınlan "koruma planlan", Adalar'da imar yet- kisi hükümete alınarak "geçer- Hz w kılınmıştı... Derken yüksek yargı, Özal'ın bu imar müdahalesini iptal edince, MSÜ'nün aynı planı bu kez Adalar ilçesi Be- lediye Meclisi ile Büyükşehir Belediye Meclisi'ndeki "ima- ra sevdalı" üyelerin sürekli ma Kurulu" gibi çahşarak be- lediyede kümelenen imar rant- çılannın girişimlerini "sıkı ta- kip" altına aldı... Işte böylesi bir süreçte yine Adalar'da aynı imar rantçılan- nın kendilerine engel olanlara "silahb saldınlan" bile yaşan- mış, dahası "ölümle sonuçla- nan" olaylar gerçekleşır ol- muştu... Yani kısaca Adalar'da, şimdi "depreme karşı güven- ce" olarak da övünülen "imar sınırlamalannT savunmak ve dan okuyan" tarihi binalan yı- kıp yenne "depreme teslim olacak"rantyapılannı dikmek isteyenlerin de "SÎTkurallan- m delme" çabalan sona ermiş değil.. 'Ahşabm' zaferi Evet... Adalar'da doğal ve kültürel zenginliğin sürdüriil- mesinin ötesinde, "Marmara fa\ hattuun" yarattığıriskekar- şı da en büyük "güvenceyi", onca güçlüklere ve gerilimlere M armara fayının "yanı başındaki" Adalar, 4.2'lik depremi "sakin" atlatırken karşı kıyıdaki semtlerde "panik yaralanmalan" bile yaşandı... Çünkü Adalar'daki SÎT İcararlan sadece doğayı ve tarihi değil, depreme dayanıklı mimarhk kültürünü de gözetiyor... "değişiklik istekleri" ve gide- rek "oyabuna" taktikleriyle sü- rüncemeye terkedildi. Böylece "plansız" btrakılan Adalar'daki SlT kararlannın daha da yıpratılması ve "inşa- at kısrtlamasuun aşdması" için Koruma Kurulu yıllar süren bir baskı ve gerilim dönemi aşadı. Bu dönemde Adalar'ı korumak için devreye giren ve bir avuç duyarlı Ada sakinince kurulan "Ada Dostian Derneği" de şim- di aramızda olmayan değerli Başkanı Prof. AsunMuthı'nun önderliğinde adeta bir "Koru- sağlamak, sözcügün tam anla- mıyla ancak "kahramanca bir direniş" ile mümkün olabil- mişti... Nitekim bugün de aynı dire- niş yine hem Ada Dostian Derneği'nce, hem önceki yıl kurulan Adalar Vakfı'nca. hem de Koruma Kurulu'nca ve diğer duyarlı Ada sakinle- rince (1990'lardaki kadar "şjddetfi'' ounasa bile) sürdü- rülüyor. MSÜ'nün koruma planlan, aradan geçen 15 yıla karşın hâlâ SİT'le buluşturul- muş değil... "Depreme me>- karşın korunabilen "geleneksel mimari doku" ve bu dokuyu bezeyen "depreme dayanıîdı tarihsel yapı küMrü" oluştu- ruyor... 4.2'lik bile olsa Türkiye'de- ki böyle bir depremin "merkez üssünde" hem en ufak bir "ha- sar" hem de "panik" bile yok- sa, bunun nedeni Adalar'ın kendi "görmüş geçinniş" imar ve mimarlık gelenekleridir. Istanbul'daki ünlü 1894 dep- reminden sonra yine Ada- lar'daki hemen tüm binalann "ahşap mimari'" ile yapılması, hatta dünyanın "en büyük" ikinci ahşap binası olan Büyü- kada'dakı eski "Rum Yetimha- nesfnin de (Pnnkıpo Palas) aynı dönemde (1898-99) mi- mar Alerandre Vallaury, tara- fından "bütünüyle ahşap" ola- rak tasarlanıp inşa edılmesi ve bütün bu kültürel mirasın, ay- nı zamanda yine mimarlıktaki "Art-nouveau" üslubunun ah- şap yapılarda dünyada eşine az rastlanır örneklerle yaratılma- sı, bugün Bayındırlık Bakanb- ğı yönetimıne de egemen olan "betonarmeci kafalara" karşı da en büyük "tarihsel deprem dera" değil midir?.. Umanm Adalar Belediye Başkanı ve 7 Temmuz sarsuı- tısuu işte o "StT kararlan" sa- yesinde "huzur" içinde atlatan diğer Adalılar, tarihsel doku- nun ve geleneksel mimari biri- kiminin imar rantı uğruna bo- zuünadığı bir yapılaşma disip- ünini sağlamak için de şu 15 yıldu* sürekli ertelenen "koru- ma plamnı" bir an önce sonuç- landnnrlar... Böylece, olası daha büyük sarsıntılara karşı da (yine "merkez üssü" olsalar bile) deprem konusunda büyük de- neyimleri olan tarihsel yerleş- me ve yapı kültürüyle "mey- dan okumaya" devam eder- ler... yönde davrandı. Japonya'nın tmar Bakanı, Kobe dcprenıinden sonra bü- yük bir delegasyonla başka ülkelerin doğal afet tecrübelerini öğrenmekiçin alü ay boyuncaAlmanya ve Avrupa'yı dolaştL Avrupa'mn depreme karşı hangi önlemleri aküğı konusunda gö- rüş ahşverişinde bulunduk. Avnı- pa'nm da deprem bölgeleri var, ttal- ya'yı düşünün. 12 şkidetindeki Kobe depreminden sonra,insanlarm gerek- sinmelerini gidermek için binalann hızlıbirşekiklevedüşükmaliyetie,do- layısıyla da depreme karşı dayanıksız yapümasma göz yumulduğunu gör- dük. 'Bedel ağır ohıyor' Türkiye hakkmda bu konuda bir şey söylemek istemiyorum, siz bu tar- dşmaîan benden ivi biliyorsunuz. Yü- larsonra, binalann depre- me dayanıkh bir şekilde yapılmamagnın hf^U4inin ağır olduğu görülüyor. A- ma Avrupa'da binalann yapımmı denedeyen yasa- lar var. Bir binanın nor- mal derecede bir depreme dayanıkh olabilmesi için ne kadar esnekük payı ol- ması gerektiği, malzeme- nin kullanımı ve hangi bölgelerde gökdelenlerin yapımmaizinverfleceğide denetime tabL" Bunun, aslında bütün devletlerin ve özel sektö- rün bilgi edinmeleri gere- ken bir alan olduğunu be- lirten Alman uzman, Al- manya'daki sel felaketle- rinden yola çıkarak bazı saptamalarda bulundu: 'Insanlar çahıık unırtuyor "Bir feiaket olduğu za- man hepimiz bu felakete karşı önlcm ahnmasuu is- tiyonız. Ama aradan bir yazgeçipsularçekiktikten sonra maüye bakanhğını, müteahhitleri tehlikeli bölgelerde inşaat projele- ri gerçekleştirmekten vaz- geçirmek çok zor ohıyor. Samnm ayiu şe>' deprem bölgeleri için de geçerli. tnsanlar çok unutkan olu- yor. Siyasetin, bilim adam- lanmn ve medyamn göre- vi, insanlara her zaman bu olaylan hatuiatmak. Böylesi olaylanönleyeme- yiz, ama yerleşim bölgele- rinin secimi \t>. önlemler- le etkflerini azaltabiliriz. Önlemler geri anlmaz. KH srth olsa da önlem alınabi- lir. Istanbul, hepimizin bil- diği gibi büyük bir tarihi mirasa sahip. Bu önlemle- rin ahnabileceği alanlar var. Ama nerede yeni yapı projeleri varsa, orada da önlemler aunabifir. Nere- de yapıhyor, ne yapılıyor, neye izin verüiyor. hangi yapının hangi bölümleri- ne izin veriüyor; görün- mesi gereken sorumhıhık burada yabyor." Büyükada'daki 100 yılbk Rum Yetimhanesi, bakımsız ol- masuıa rağmen ahşabın depreme karşı meydan okuyu- şunu" GENİŞ AÇI HİKMETBİLA Aslolan Siyaset Gerisi Adalet Gerçekle hayal birbirine karışınca görünüm iyi- ce bulanık oluyor. Hani bazı resımler vardır. İlk ba- kışta bir görüntüyü algılarsınız. Bakışlarınızı res- min belli bir noktasına odaklaştırdığınızda bir baş- ka görüntü ile karşılaşırsınız. Hangisi asıl resim- dir, anlaşılmaz. Siyasette de böyle gibi... Resim içinde resim; kimi net, kimi bulanık... Kimi önde, kimi arkada, kimi üst üste... Necmettin Erbakan'ın cezası onandıktan son- ra ortaya çıkan manzara ne, net bir şekilde gören var mı? Kimine göre "düşünce özgürtüğüne indirilmiş bir darbe." Bu görüşü savunanlar Erbakan'ı kur- tarmak için ellerindeki bütün kartları masaya sü- rüyorlar. Zaman zaman 'gözyaşartıcı', duygu yük- lü gerekçeler de sıralanıyor: "Başbakanlık yapmış bir kişi hapse atılır mı?" "75 yaşındaki ihtiyar bir adama bu yapılır mı?" Karşı görüş, soruya soruyla karşılık veriyor: "Başbakanlık yapmış bir kişi o lafları edermi?" "Hele yaşını başını almış, görmüş geçirmiş bi- riyse." Iki taraf da dikkatli. Bir taraf, tezini öne sürer- ken karşı tarafı fazla ürkütmemeye özen gösteri- yor. örneğin, Erbakan'ı kurtarmak isteyenler şöy- le konuşuyor: "Canım biz 312'ncı madde kaldı- nlsın demiyoruz ki... Sadece suç ve ceza tanım- lan yapılsın diyoruz." Karşı görüşü dile getirenler deaynı özenle konuşuyor: "Canım, birkişinın dü- şüncelerinden ötürû cezalandırılması elbette ayıptır ama..." Iki taraf da biliyor ki, aslolan 'siyasettir, geri- si 'adaleftir. Mahkemelerin yapabileceği fazla bir şey yok. Onlar görevlerini yapıyor; yasalara, yasa madde- lerine bakıyor ve hükümlerini veriyorlar. • • • Erbakan bir siyaset oyunu oynamış ve kaybet- miştir. Kendi gücünü fazla abartmış, karşısındaki güçteri de fazla hafrfe almıştır. Yıkmaya çalıştığı sistem, sahip olduğu olanaklarla kendini koru- muş ve Erbakan'a kırmızı kartı gösterip sahanın dışına atmıştır. Şimdi kopan vaveyla da, penaltı kararına itiraz eden futbolcuların çırpınışına ben- ziyor. Düşünce özgürlüğü, Avrupa Birliği, Kopenhag kriterleri... Hepsi iyi güzel de, kaybedilmış bir si- yaset oyununda fazla işe yaramıyor. Hele hele, kır- mızı kartı görünceye kadar bu ilkeleri ağzına al- mamışsan, saha kenarında debelenmenin hiç ya- ran olmuyor. Kaldı ki Batı Avrupa demokrasileri- nin hiçbiri, demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yıkma hakkını hiç kimseye vermiyor. Le Pen'ler, Haider'ler saha kenarında kızgın- lıklannı el kol hareketleriyle ifade etmeye çalışıyor. Kışlada Meslek Geçen hafta cuma günü bu köşedeyayimlanân 'Kışlada Meslek' yazısı, Genelkurmay Başkanlı- ğı'nın, Milli Eğitim Bakanlığı ve KonyaSelçük Üni- versitesi ile işbirtiği içinde er ve erbaşlara meslek edindirme projesini konu alıyordu. Okurların ilgi- siyle karşılanan yazıda, uygulamanın tüm Türki- ye'ye yayılması dileğimizi belirtmiştik. Daha sonra Genelkurmay yetkililerinden öğren- dik ki, projenin bir bölümü Türkiye genelinde uy- gulanmaktadır. Okuma-yazma ve temel eğitimi almamış er ve erbaşlar için meslek edindirme kursları sürmektedir. Eğitim düzeyi daha yüksek er ve erbaşlar için meslek kursları ise şimdilik Sel- çuk Üniversitesi ışbirliğiyle yürütülmektedir. Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu da ya- zılı bir açıklama ile konuyu biraz daha aydınlattı. Genelkurmay Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında 8 Şubat'ta protokol imzalanmış. Sade- ce Konya'da değil, 81 ilde bin 145 er ve erbaş bu kurslara katılmış. 32 branşta düzenlenen bu kurs- larda şu ana kadar 9 bin 165 er ve erbaş okuma yazma öğrenmiş. Diğerleri de, günümüzde geçer- li olan çeşitli meslekleri edinmişler. Konu güzel. Kışlada meslek eğitiminin Türkiye çapında sür- düğünü bilmek daha güzel. hikmetb@ntv.com.tr Mimarlar Odası, yapı denetimi yasasını eleştirdi 'InşoatyapUrmak isteyen özelşirkete tutsak edüiyor' tstanbul Haber Servisi - TMMOB Mımarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu, Yapı Denetimiyle ilgili 595 sayılı Kanun Hük- mündeki Kararname'nin (KHK), inşaat yapmak ya da yaptırmak isteyenleri özel şirketlere tutsak etti- ğinibeürtti. Mimarlar Odası'nca ya- pılan yazılı açıklamada, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinden sonra ge- çen bir yıl içinde imar, mi- marhk, mühendislik ve ya- pılaşma konusunda yapı- lan tüm düzenlemelerde hükümetin Mimarlar Oda- sı'nın görüş ve önerilerini hiç dikkate almadığı ve so- nuçta önemli yanlışlann yapıldığı vurgulandı. Bayındırlık Bakanlı- ğı'nca hazırlanıp Bakanlar Kurulu'nca onaylanarak 10Nisan2000tarihliRes- mi Gazete'de yayımlanan ve 10 Temmuz 2000'de yürürlüğe giren Yapı De- netimi hakkuıda 595 sayı- lı KHK, inşaat Mühendis- leri Odası'ndan sonra Mi- marlar Odası'nın da eleş- tirilerine hedef oldu. KHK'ye göre, inşaat yaptırmak isteyenler, inşa- at maliyetinin yüzde 8'ine varan oranlarda ödemeler yapmalan karşılığmda özel yapı denetim şirket- lerinden inşaatlann ve pro- jelerin denetlenmesi hiz- meti alacaklar. Yapı dene- tim şirketi parasını alama- dığı zaman belediye dev- reye gırecek ve inşaatı dur- durarak şirketin parasının ödenmesi sağlanacak. An- cak Mimarlar Odası, aynı KHK'de şirket denetim görevini yapmadığı veya yetersiz hiznıet verdiği du- rumda inşaat sahibinin şir- keti denetleyeceği veya parasının karşıhğun iste- yeceği bir olanak geflfme- diğini belirtiyor. KHK'de yapı denetim şirketinde mimar ve mü- hendislerin yüzde 51 ora- nında ortak olmalannı, ka- lan yüzde 49'a ise "her- hangi kişifcrin'' ortak ol- ması da eleştiri konusu olurken uzmanlık belgesi verilmesiyle ilgili meslek- te 12 yılını tamamlama öl- çütünün ise bilim dışı ol- duğu vurgulandı. Bayındırlık ve Iskân Ba- kanlığı'nın düzenledıği ve 28 Haziran 2000 tarihli Resmi Gazete'de yayımla- narak yürürlüğe giren Mi- marlık ve Mühendislikte Uzmanlıkla tlgili 601 sayı- lı KHK'nın yeni sorunlar yaratacağı ifade edilen açıklamada şöyle denıldı: "Söz konusu KHK'de 5 yılhk staj ve üyekrinin ço- ğu bürokrat olan bir jüri- nin smavı ardından mi- maıiıkla ilgili yetkflendir- meyapılması öngörülüyor. Mimarhk eğhimmm 4 yıl olduğu bir süreçte, bu eği- timin ardından diploma al- mış bir mimara, uzmanlık yetkisi için 'Bir başka mı- tnann yaıunda 5 yıl staj^ yap' demenin, tarihteki çı- raklık dönemine dönüşten forkı yoktur." Açıklamada, mimarhk lisans eğitiminin 5 yıla çı- kanlması ve yükseköğre- nimin ardından 2 yılhk bir staj döneminde başanlı ol- duktan sonra meslek oda- sı ve üniversite işbirliğin- deki bir sınavla mesleki yetkinin üstlenilmesi ge- rektiği kaydedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle