Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Prof. Krautsberger, depremlerin nedenlerinin olmasa da sonuçlarının denetlenebileceğini söyledi
Yıkunın sonmılıılıığu devletlerde
AHTMET TEVFtK ORIAÇ
BMRLİN - Türkiye'de art arda ya-
şanan depremlerin yol açtığı yıkım
örnek gösterilerek, olumsuz gelişme-
lerde devletin sorumlu olduğu bir kez
daha vurgulandı. Berlin'de yapılan
Urban 21 Konferansı sırasında Cum-
huri;yet'in sorulannı yanıtlayan Al-
man. uzman Prof. Michael Krautsber-
ger, depremin, nedenlerinin olmasa
da scnuçlanrun denetlenebileceğini
savundu. Urban 21 ile ilgili bilgiler
veren Prof. Krautsberger şöyle konuş-
tu:
"Bu konferansta doğal facia, sel ve
depnem sorunlannı da ele akük. Bu-
nun birçok nedeni var: Bir taraftan
kurakhk ve sel gibi bazı doğal afetle-
rin yoğunlaşüğını görüyoruz; diğerta-
raftan Türkiye'de, İstanbuTda mey-
• Berlin'de yapılan Urban 21 Konferansı'nda Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlayan
Federal Almanya Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı Müsteşan Prof. Michael Krautsberger,
îstanbul'un tarıhsel bir miras olduğunu hatırlatarak "Depremin sonuçlanndan devletler
sorumludur" diye konuştu.
dana gelen deprem gibi baa facialann,
belli bir düzenlilik gösteren ve artan
büyük yoğunlaşmalann sonucu oldu-
ğunu tespit ettik. Beş yıl önce Japon-
ya'nm kobe kentinde olan korkunç
depremi düşünün. Bundan çok şey öğ-
renebüiriz. Dki insanlann depremin
asıl nedenlerini kontrol edemeyeceği-
dir. Deprem için daha rvi ön uyanda
bulunma olanaklanna sahip olabflme-
miz ise başka bir soru. Bütün bu sü-
reç kontrol edilemez tabiL Bu, bütün
doğal facialar için geçerli değiL Bütün
dünyayı Dgilendiren sel gibi doğal fa-
cialardan toplu yerleşim bölgeleri et-
kileniyor. İnsanlann çoğu yerleşim
bölgeleri, doğanın kendisine ayırdığı
bölgeler. Aynı şeyi Avrupa ve Güney
Amerika dağlannda yaşanan çığ fad-
alan hakkuıda da söyleyebiliriz. Bun-
lardan dersimizi alıp planlamalan-
mızda, yerleşim noktalannın seçilme-
sinde tarihi hatuiamalan ve son on
yıllanrl^ yiİ7 yıl|nrrln ynynianlan gfiy
önünde tutmalan gerekiyor.
'Geçmişten ders ahnmah'
Tabii doğanın değü, insanlann soru-
nun nedeniolduğunu görebüiriz. Ama
bunu depremde prensip olarak söyle-
yemeyiz. Depremler çoğu zaman he-
saplanamaz. Birkaç on yıl içerisinde
deprem hakkuıda çok bilgi edindik.
Arnk nerede olduğunu tespit edebüi-
yoruz, nedenlerini anlayabiliyoruz, a-
ma bepimiz bugüne kadar güvenilir
bir ön uyan sistemine sahip olamadı-
ğımızı da bitiyoruz. Depremler, doğal
facialann içinde en büyüksorun. Dep-
rem hasarJannın büyüklüğü, depre-
min önceden hesaplanamaz ohnasma
ve insanlann kendflerini yeterince ko-
ruyamamasına bağhdır. Henüz yerle-
şim bölgesi olmayan bölgeler için geç-
mişten ders almamız gerekiyor. Kent-
lerin nasıl ve nerede kurulacağı konu-
sunda somut hedeflerimiz olmah. Ja-
ponya yaşadığı depremden sonra bu
Eğer Adalar'da da "SÎT" görüntüsünün yerini betonlaşma alsaydı, depreme karşı böylesine "sakin" olunabilir miydi?..
Yıllardır gerilim yaratan 'imar yasaklan' şimdi Adalar'ı depreme karşı da koruyor
Adalar'ın eüvencesi 6
SIT kararlarr...
OKTAYEKtNCİ
Geçen cuma (7/Temmuz/
2000) sabahı saat 03.15'te
"4.2" büyüklüğünde gerçekle-
şen depremin "merkez üssü"
olan Adalar'ın Belediye Baş-
kanı Coşkun Özden diyor ki:
ı " Yaralanan yok, en ufak bir
hasar yok, zemin sağlam, yapı-
lar da 2-3 katb olduğu için biz
bu depremi 17 Ağustos ve 12
Kasun depremlerinin artçı şo-
ku gibi karşüadık™" (Milliyet-
8/Temmuz/2OOO)
Başkanın bu demecini oku-
yunca, Adalar'la ilgili neredey-
se bütün bir "1990'hyüTar" hız-
la gözümün önünden geçti. Kı-
nalı. Burgaz, Heybeti. Sedef ve
Büyükada ıçın daha önceki yıl-
larda alınmış "SfT" karannın
"uygulanmasını" isteyen Ko-
nıma Kurulu ve diğer duyarlı
yurttaşlar ile bu karann "delin-
mesi" ve Adalar'da da "inşaat
özgürlüğünün" sağlanması
, için uğraşan "imar rantçılan"
arasuıdaki amansız mücadele
yıllan...
Eğer bu mücadelede, hani o;
"bunlar gerici. çrvi çaktarmı-
yorlar, çağdışı kafanlar, dino-
zor entefler"... diye kimi köşe
yazılannda ikide bir eleştirilen
— "korumacılar'' değil de, yine
aynı tür yazılarda "atdımcı,
projeci, girişimci, dmamik" vb.
deyimlerle haklannda övgüler
düzülen "koruma karşıtlan"
galipgelseydi...
Ve Adalar, baskanın şimdi
gurur duyarak söylediği 2-3
katlı yapılarla değil de bir Göl-
cük gibi, bir Yalova gibi ya da
bir Adapazan, Düzce, Avcüar
gibi çok katlı betanorme yapı-
larla donatılmış olsaydı, acaba
• 4.2'lik bir deprem bile böyle-
sine "sakjn" atlatılabılir miy-
di?..
*Imar saldınlan_'
Yine 1990'h yıllan şöyle bir
anımsarsak, Adalar'ın işte bu
"depreme karşı da duyaraz"
yağmacı yapılaşmadan koru-
_ : ııabifanesi için sürdürülen ça-
balar öylesine "gerilim'' dolu-
dur ki şimdiki yerel yöneticiler
ve elbetteki Ada sakinleri bu
gerilimleri yıllardır göğûsleme
pahasına "SİT kararlanm sa-
vunanlara" ne kadar "teşek-
kür" etseler azdır...
Ömeğin, Adalar'ın doğal, ta-
rihsel ve özgün "mimari" kim-
liğıni korumayı hedefleyen i-
marplanlanna karşı ilk "engel-
leyTci" tavır dönemin başbaka-
nı Turgut Ozal'dan gelmiş ve
Nurettin Sözen yönetimindeki
Büyükşehir Belediyesi'nce
Mimar Sinan Cniversitesi ne
(MSÜ) yaptınlan "koruma
planlan", Adalar'da imar yet-
kisi hükümete alınarak "geçer-
Hz
w
kılınmıştı...
Derken yüksek yargı,
Özal'ın bu imar müdahalesini
iptal edince, MSÜ'nün aynı
planı bu kez Adalar ilçesi Be-
lediye Meclisi ile Büyükşehir
Belediye Meclisi'ndeki "ima-
ra sevdalı" üyelerin sürekli
ma Kurulu" gibi çahşarak be-
lediyede kümelenen imar rant-
çılannın girişimlerini "sıkı ta-
kip" altına aldı...
Işte böylesi bir süreçte yine
Adalar'da aynı imar rantçılan-
nın kendilerine engel olanlara
"silahb saldınlan" bile yaşan-
mış, dahası "ölümle sonuçla-
nan" olaylar gerçekleşır ol-
muştu... Yani kısaca Adalar'da,
şimdi "depreme karşı güven-
ce" olarak da övünülen "imar
sınırlamalannT savunmak ve
dan okuyan" tarihi binalan yı-
kıp yenne "depreme teslim
olacak"rantyapılannı dikmek
isteyenlerin de "SÎTkurallan-
m delme" çabalan sona ermiş
değil..
'Ahşabm' zaferi
Evet... Adalar'da doğal ve
kültürel zenginliğin sürdüriil-
mesinin ötesinde, "Marmara
fa\ hattuun" yarattığıriskekar-
şı da en büyük "güvenceyi",
onca güçlüklere ve gerilimlere
M
armara fayının "yanı başındaki" Adalar, 4.2'lik depremi
"sakin" atlatırken karşı kıyıdaki semtlerde "panik
yaralanmalan" bile yaşandı... Çünkü Adalar'daki SÎT
İcararlan sadece doğayı ve tarihi değil, depreme dayanıklı
mimarhk kültürünü de gözetiyor...
"değişiklik istekleri" ve gide-
rek "oyabuna" taktikleriyle sü-
rüncemeye terkedildi.
Böylece "plansız" btrakılan
Adalar'daki SlT kararlannın
daha da yıpratılması ve "inşa-
at kısrtlamasuun aşdması" için
Koruma Kurulu yıllar süren bir
baskı ve gerilim dönemi aşadı.
Bu dönemde Adalar'ı korumak
için devreye giren ve bir avuç
duyarlı Ada sakinince kurulan
"Ada Dostian Derneği" de şim-
di aramızda olmayan değerli
Başkanı Prof. AsunMuthı'nun
önderliğinde adeta bir "Koru-
sağlamak, sözcügün tam anla-
mıyla ancak "kahramanca bir
direniş" ile mümkün olabil-
mişti...
Nitekim bugün de aynı dire-
niş yine hem Ada Dostian
Derneği'nce, hem önceki yıl
kurulan Adalar Vakfı'nca.
hem de Koruma Kurulu'nca
ve diğer duyarlı Ada sakinle-
rince (1990'lardaki kadar
"şjddetfi'' ounasa bile) sürdü-
rülüyor. MSÜ'nün koruma
planlan, aradan geçen 15 yıla
karşın hâlâ SİT'le buluşturul-
muş değil... "Depreme me>-
karşın korunabilen "geleneksel
mimari doku" ve bu dokuyu
bezeyen "depreme dayanıîdı
tarihsel yapı küMrü" oluştu-
ruyor...
4.2'lik bile olsa Türkiye'de-
ki böyle bir depremin "merkez
üssünde" hem en ufak bir "ha-
sar" hem de "panik" bile yok-
sa, bunun nedeni Adalar'ın
kendi "görmüş geçinniş" imar
ve mimarlık gelenekleridir.
Istanbul'daki ünlü 1894 dep-
reminden sonra yine Ada-
lar'daki hemen tüm binalann
"ahşap mimari'" ile yapılması,
hatta dünyanın "en büyük"
ikinci ahşap binası olan Büyü-
kada'dakı eski "Rum Yetimha-
nesfnin de (Pnnkıpo Palas)
aynı dönemde (1898-99) mi-
mar Alerandre Vallaury, tara-
fından "bütünüyle ahşap" ola-
rak tasarlanıp inşa edılmesi ve
bütün bu kültürel mirasın, ay-
nı zamanda yine mimarlıktaki
"Art-nouveau" üslubunun ah-
şap yapılarda dünyada eşine az
rastlanır örneklerle yaratılma-
sı, bugün Bayındırlık Bakanb-
ğı yönetimıne de egemen olan
"betonarmeci kafalara" karşı
da en büyük "tarihsel deprem
dera" değil midir?..
Umanm Adalar Belediye
Başkanı ve 7 Temmuz sarsuı-
tısuu işte o "StT kararlan" sa-
yesinde "huzur" içinde atlatan
diğer Adalılar, tarihsel doku-
nun ve geleneksel mimari biri-
kiminin imar rantı uğruna bo-
zuünadığı bir yapılaşma disip-
ünini sağlamak için de şu 15
yıldu* sürekli ertelenen "koru-
ma plamnı" bir an önce sonuç-
landnnrlar...
Böylece, olası daha büyük
sarsıntılara karşı da (yine
"merkez üssü" olsalar bile)
deprem konusunda büyük de-
neyimleri olan tarihsel yerleş-
me ve yapı kültürüyle "mey-
dan okumaya" devam eder-
ler...
yönde davrandı. Japonya'nın tmar
Bakanı, Kobe dcprenıinden sonra bü-
yük bir delegasyonla başka ülkelerin
doğal afet tecrübelerini öğrenmekiçin
alü ay boyuncaAlmanya ve Avrupa'yı
dolaştL Avrupa'mn depreme karşı
hangi önlemleri aküğı konusunda gö-
rüş ahşverişinde bulunduk. Avnı-
pa'nm da deprem bölgeleri var, ttal-
ya'yı düşünün. 12 şkidetindeki Kobe
depreminden sonra,insanlarm gerek-
sinmelerini gidermek için binalann
hızlıbirşekiklevedüşükmaliyetie,do-
layısıyla da depreme karşı dayanıksız
yapümasma göz yumulduğunu gör-
dük.
'Bedel ağır ohıyor'
Türkiye hakkmda bu konuda bir
şey söylemek istemiyorum, siz bu tar-
dşmaîan benden ivi biliyorsunuz. Yü-
larsonra, binalann depre-
me dayanıkh bir şekilde
yapılmamagnın hf^U4inin
ağır olduğu görülüyor. A-
ma Avrupa'da binalann
yapımmı denedeyen yasa-
lar var. Bir binanın nor-
mal derecede bir depreme
dayanıkh olabilmesi için
ne kadar esnekük payı ol-
ması gerektiği, malzeme-
nin kullanımı ve hangi
bölgelerde gökdelenlerin
yapımmaizinverfleceğide
denetime tabL"
Bunun, aslında bütün
devletlerin ve özel sektö-
rün bilgi edinmeleri gere-
ken bir alan olduğunu be-
lirten Alman uzman, Al-
manya'daki sel felaketle-
rinden yola çıkarak bazı
saptamalarda bulundu:
'Insanlar çahıık
unırtuyor
"Bir feiaket olduğu za-
man hepimiz bu felakete
karşı önlcm ahnmasuu is-
tiyonız. Ama aradan bir
yazgeçipsularçekiktikten
sonra maüye bakanhğını,
müteahhitleri tehlikeli
bölgelerde inşaat projele-
ri gerçekleştirmekten vaz-
geçirmek çok zor ohıyor.
Samnm ayiu şe>' deprem
bölgeleri için de geçerli.
tnsanlar çok unutkan olu-
yor. Siyasetin, bilim adam-
lanmn ve medyamn göre-
vi, insanlara her zaman
bu olaylan hatuiatmak.
Böylesi olaylanönleyeme-
yiz, ama yerleşim bölgele-
rinin secimi \t>. önlemler-
le etkflerini azaltabiliriz.
Önlemler geri anlmaz. KH
srth olsa da önlem alınabi-
lir. Istanbul, hepimizin bil-
diği gibi büyük bir tarihi
mirasa sahip. Bu önlemle-
rin ahnabileceği alanlar
var. Ama nerede yeni yapı
projeleri varsa, orada da
önlemler aunabifir. Nere-
de yapıhyor, ne yapılıyor,
neye izin verüiyor. hangi
yapının hangi bölümleri-
ne izin veriüyor; görün-
mesi gereken sorumhıhık
burada yabyor."
Büyükada'daki 100 yılbk Rum Yetimhanesi, bakımsız ol-
masuıa rağmen ahşabın depreme karşı meydan okuyu-
şunu"
GENİŞ AÇI
HİKMETBİLA
Aslolan Siyaset
Gerisi Adalet
Gerçekle hayal birbirine karışınca görünüm iyi-
ce bulanık oluyor. Hani bazı resımler vardır. İlk ba-
kışta bir görüntüyü algılarsınız. Bakışlarınızı res-
min belli bir noktasına odaklaştırdığınızda bir baş-
ka görüntü ile karşılaşırsınız. Hangisi asıl resim-
dir, anlaşılmaz.
Siyasette de böyle gibi... Resim içinde resim;
kimi net, kimi bulanık... Kimi önde, kimi arkada,
kimi üst üste...
Necmettin Erbakan'ın cezası onandıktan son-
ra ortaya çıkan manzara ne, net bir şekilde gören
var mı?
Kimine göre "düşünce özgürtüğüne indirilmiş
bir darbe." Bu görüşü savunanlar Erbakan'ı kur-
tarmak için ellerindeki bütün kartları masaya sü-
rüyorlar. Zaman zaman 'gözyaşartıcı', duygu yük-
lü gerekçeler de sıralanıyor:
"Başbakanlık yapmış bir kişi hapse atılır mı?"
"75 yaşındaki ihtiyar bir adama bu yapılır mı?"
Karşı görüş, soruya soruyla karşılık veriyor:
"Başbakanlık yapmış bir kişi o lafları edermi?"
"Hele yaşını başını almış, görmüş geçirmiş bi-
riyse."
Iki taraf da dikkatli. Bir taraf, tezini öne sürer-
ken karşı tarafı fazla ürkütmemeye özen gösteri-
yor. örneğin, Erbakan'ı kurtarmak isteyenler şöy-
le konuşuyor: "Canım biz 312'ncı madde kaldı-
nlsın demiyoruz ki... Sadece suç ve ceza tanım-
lan yapılsın diyoruz." Karşı görüşü dile getirenler
deaynı özenle konuşuyor: "Canım, birkişinın dü-
şüncelerinden ötürû cezalandırılması elbette
ayıptır ama..."
Iki taraf da biliyor ki, aslolan 'siyasettir, geri-
si 'adaleftir.
Mahkemelerin yapabileceği fazla bir şey yok.
Onlar görevlerini yapıyor; yasalara, yasa madde-
lerine bakıyor ve hükümlerini veriyorlar.
• • •
Erbakan bir siyaset oyunu oynamış ve kaybet-
miştir. Kendi gücünü fazla abartmış, karşısındaki
güçteri de fazla hafrfe almıştır. Yıkmaya çalıştığı
sistem, sahip olduğu olanaklarla kendini koru-
muş ve Erbakan'a kırmızı kartı gösterip sahanın
dışına atmıştır. Şimdi kopan vaveyla da, penaltı
kararına itiraz eden futbolcuların çırpınışına ben-
ziyor.
Düşünce özgürlüğü, Avrupa Birliği, Kopenhag
kriterleri... Hepsi iyi güzel de, kaybedilmış bir si-
yaset oyununda fazla işe yaramıyor. Hele hele, kır-
mızı kartı görünceye kadar bu ilkeleri ağzına al-
mamışsan, saha kenarında debelenmenin hiç ya-
ran olmuyor. Kaldı ki Batı Avrupa demokrasileri-
nin hiçbiri, demokrasiyi kullanarak demokrasiyi
yıkma hakkını hiç kimseye vermiyor.
Le Pen'ler, Haider'ler saha kenarında kızgın-
lıklannı el kol hareketleriyle ifade etmeye çalışıyor.
Kışlada Meslek
Geçen hafta cuma günü bu köşedeyayimlanân
'Kışlada Meslek' yazısı, Genelkurmay Başkanlı-
ğı'nın, Milli Eğitim Bakanlığı ve KonyaSelçük Üni-
versitesi ile işbirtiği içinde er ve erbaşlara meslek
edindirme projesini konu alıyordu. Okurların ilgi-
siyle karşılanan yazıda, uygulamanın tüm Türki-
ye'ye yayılması dileğimizi belirtmiştik.
Daha sonra Genelkurmay yetkililerinden öğren-
dik ki, projenin bir bölümü Türkiye genelinde uy-
gulanmaktadır. Okuma-yazma ve temel eğitimi
almamış er ve erbaşlar için meslek edindirme
kursları sürmektedir. Eğitim düzeyi daha yüksek
er ve erbaşlar için meslek kursları ise şimdilik Sel-
çuk Üniversitesi ışbirliğiyle yürütülmektedir.
Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu da ya-
zılı bir açıklama ile konuyu biraz daha aydınlattı.
Genelkurmay Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı
arasında 8 Şubat'ta protokol imzalanmış. Sade-
ce Konya'da değil, 81 ilde bin 145 er ve erbaş bu
kurslara katılmış. 32 branşta düzenlenen bu kurs-
larda şu ana kadar 9 bin 165 er ve erbaş okuma
yazma öğrenmiş. Diğerleri de, günümüzde geçer-
li olan çeşitli meslekleri edinmişler.
Konu güzel.
Kışlada meslek eğitiminin Türkiye çapında sür-
düğünü bilmek daha güzel.
hikmetb@ntv.com.tr
Mimarlar Odası, yapı denetimi yasasını eleştirdi
'InşoatyapUrmak isteyen
özelşirkete tutsak edüiyor'
tstanbul Haber Servisi -
TMMOB Mımarlar Odası
Merkez Yönetim Kurulu,
Yapı Denetimiyle ilgili
595 sayılı Kanun Hük-
mündeki Kararname'nin
(KHK), inşaat yapmak ya
da yaptırmak isteyenleri
özel şirketlere tutsak etti-
ğinibeürtti.
Mimarlar Odası'nca ya-
pılan yazılı açıklamada, 17
Ağustos ve 12 Kasım 1999
depremlerinden sonra ge-
çen bir yıl içinde imar, mi-
marhk, mühendislik ve ya-
pılaşma konusunda yapı-
lan tüm düzenlemelerde
hükümetin Mimarlar Oda-
sı'nın görüş ve önerilerini
hiç dikkate almadığı ve so-
nuçta önemli yanlışlann
yapıldığı vurgulandı.
Bayındırlık Bakanlı-
ğı'nca hazırlanıp Bakanlar
Kurulu'nca onaylanarak
10Nisan2000tarihliRes-
mi Gazete'de yayımlanan
ve 10 Temmuz 2000'de
yürürlüğe giren Yapı De-
netimi hakkuıda 595 sayı-
lı KHK, inşaat Mühendis-
leri Odası'ndan sonra Mi-
marlar Odası'nın da eleş-
tirilerine hedef oldu.
KHK'ye göre, inşaat
yaptırmak isteyenler, inşa-
at maliyetinin yüzde 8'ine
varan oranlarda ödemeler
yapmalan karşılığmda
özel yapı denetim şirket-
lerinden inşaatlann ve pro-
jelerin denetlenmesi hiz-
meti alacaklar. Yapı dene-
tim şirketi parasını alama-
dığı zaman belediye dev-
reye gırecek ve inşaatı dur-
durarak şirketin parasının
ödenmesi sağlanacak. An-
cak Mimarlar Odası, aynı
KHK'de şirket denetim
görevini yapmadığı veya
yetersiz hiznıet verdiği du-
rumda inşaat sahibinin şir-
keti denetleyeceği veya
parasının karşıhğun iste-
yeceği bir olanak geflfme-
diğini belirtiyor.
KHK'de yapı denetim
şirketinde mimar ve mü-
hendislerin yüzde 51 ora-
nında ortak olmalannı, ka-
lan yüzde 49'a ise "her-
hangi kişifcrin'' ortak ol-
ması da eleştiri konusu
olurken uzmanlık belgesi
verilmesiyle ilgili meslek-
te 12 yılını tamamlama öl-
çütünün ise bilim dışı ol-
duğu vurgulandı.
Bayındırlık ve Iskân Ba-
kanlığı'nın düzenledıği ve
28 Haziran 2000 tarihli
Resmi Gazete'de yayımla-
narak yürürlüğe giren Mi-
marlık ve Mühendislikte
Uzmanlıkla tlgili 601 sayı-
lı KHK'nın yeni sorunlar
yaratacağı ifade edilen
açıklamada şöyle denıldı:
"Söz konusu KHK'de 5
yılhk staj ve üyekrinin ço-
ğu bürokrat olan bir jüri-
nin smavı ardından mi-
maıiıkla ilgili yetkflendir-
meyapılması öngörülüyor.
Mimarhk eğhimmm 4 yıl
olduğu bir süreçte, bu eği-
timin ardından diploma al-
mış bir mimara, uzmanlık
yetkisi için 'Bir başka mı-
tnann yaıunda 5 yıl staj^
yap' demenin, tarihteki çı-
raklık dönemine dönüşten
forkı yoktur."
Açıklamada, mimarhk
lisans eğitiminin 5 yıla çı-
kanlması ve yükseköğre-
nimin ardından 2 yılhk bir
staj döneminde başanlı ol-
duktan sonra meslek oda-
sı ve üniversite işbirliğin-
deki bir sınavla mesleki
yetkinin üstlenilmesi ge-
rektiği kaydedildi.