Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Ayvalık
düzeltmesiu
Ayvalık sokaklan"
başlıklı yazımızda
belediye
hopartörlerinden
Kuran okutan,
ardından Atatürk'ün
10. Yıl Nutku'nu
yaytmlatan, gece
yansı Mehter Marşı
çaldıran, caddeleri
cami mahyası gibi
süsleten Ayvalık
Belediye Başkanı'nın
MHP'li
olduğundan
söz etmiştik...
Değilmiş...
MHP'nin
Ayvalık belediye
başkan adayı Levent
Gurup aradı ve
anlattı: "1994
seçiminde MHP'den
belediye başkanı olan
Ahmet Tüfekçi, bir yıl
sonra partimizden
istifa etmek zorunda
kalmıştı. Son seçime
Demokratik Türkiye
Partisi'nden katıldı ve
ikinci kez seçildi.
Partimizle hiçbir ilgisi
kalmadı ama Ayvalık
halkı onu hâlâ MHP'li
sanıyor.
Uygulamalanndan,
biz de şikâyetçiyiz.
Son icraatı olan,
Migros mağazasının
önüne taş ve toprak
yığarak giriş-çıkışı
engellemesini, bağlı
olduğu Demokratik
Türkiye Partisi'nin
nasıl yorumladığını da
merak ediyoruz."
Elektronik posta: som@posta.cuntfiunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Recai Kutan, piknikte
bile 312yi konuşmuş...
"312^ vatıp 312'yle
kalktvortati"
A
dalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün Istan-
bul'daki gazetecilere yönelik daveti üzerine
Kocaeli'de yapımı süren F tipi cezaevini bi-
zim gazeteden Aydın Engin'le biıiikte gez-
miştik... Oral Çalışlar cezaevleri konusuna yakın ilgi
duymasına karşın daha önemli bir işi olduğu için da-
vete icabet edememişti... Toktamış Ateş ise buluş-
ma yeri izmit'teki Adalet Sarayı'nda olmakla birlikte
"içeri"deyoktu...
Bu bakımdan bizim gazetenin istanbul tarafından
bir bendeniz bir de Aydın Engin, F tipini görerek yaz-
dı; Aydın, konuyu köşesinden epeyce "Tırmık"ladı
da...
E tipi ya da F tipi, olmadı G, H, I, J, K, L, M, N tipi,
her şeyi A'dan Z'ye yeniden yapsanız bile sonuçta or-
taya adı üstünde bir "cezaevi" çıkacak. Ama F'de or-
taya çıkan cezaevi tipi, görüp bilgi sahibi olanlar ta-
nıktır ki, E tipi cezaevinde yatanların düşündükleri gi-
bi değil. • .
Dün bu köşeden kamuoyuna yansıyan mektupta-
ki düşünceler, hiç kuşkusuz var olan koguşlarda çi-
zilmiş bir tablodan kaynaklanmakta ve "gerçek" ka-
bul edildiği için cezaevlerinde direnişlere neden ola-
cak ve ardından ölüm oruçlanna yol açacak yanlış bil-
ginin eseri. lletişim teknolojisinin nimetlerinden yarar-
lanarak Istanbul'daymış gibi yazı yazabildiğimiz için
şu sıralar yüz yüze görüşemediğim gazetedeki kapı
komşum Aydın Engin'dan rica ediyorum; cezaevin-
deki bir yurttaşımızın dün yayımlanan mektubunda
sözünü ettiği gibi "hücre'lerin 0.9 metrekareiik bacay-
la havalandınlmadığını, 1.80 metre yüksekliğinde ol-
madığını ve "tutsak'lar boyun egsin diye 1.80'lik "hüc-
re"lerin tavanına 50 santimlik kirişler yerteştirilmedi-
ğini yaz lütfen! Yaz ki, belki sırf bu gerekçeyle ceza-
evlerinde ölüm orucuna yatacak insanlar bilgi sahibi
olur ve yaşama şansına kavuşur...
Bana inanmayabilirler, çünkü mektuplareleştiri yük-
lü: "Cumhuriyet'teki yazılannı okuyunca doğrusu şa-
şırdım. F tipi cezaevleri hakkındaki gözlem ve yargı-
nız, sizin hakkınızdaki kanaatimi değiştirdi. Şöyle ki,
saflık derecesinde aymaz olamayacağınıza ve bu ül-
ke hakkında bilgisiz olmadığınıza göre F tipi hücre ce-
zaevleri sizi nasıl aldatmış anlayamadım doğrusu."
"Ne yazık ki bir 'aydın'ın hücreleri savunması üzü-
cü ve bir o kadar da düşündürücüdür. Ister istemez
kimin adına yazdığınız, kime hizmet ettiğiniz aklımıza
gelmekte. Kim ki bu tabutluklan savunuyor, kendini
Susurtuk Devleti'nin hizmetine adamıştır. Bunun baş-
ka açıkJaması yoktur. Devlet bu tabutluklan açarak biz
devrimci tutsaklan yansızlaştırmak, kendi aramızda-
ki dayanışmayı ve örgütlülüğümüzü yok etmeyi amaç-
lamaktadır. Ya siz neyi istiyorsunuz?"
Bu konuya yann da devam etmek istiyoruz...
SESStZ SEDASIZ (!) NtntÎKURTCEBE Kemal Gürüz ne yapmak istiyor?
Rektörlük seçimi yapılan üniver-
srtelerden Malatya'daki Inönü Üni-
versitesi'nde en çok oyu Prof. Dr.
Eşref Yüksel almıştı... Ne ki Eş-
ref Yüksel'in birinci sıradaki aday-
hğı YÖK Genel Kurulu'nda, Çanka-
ya Köşkü'ne gönderilecek listeye
alınmadı.
Üniversitelerdeki türban yasağını
"devlet zulmü" oJarak niteleyen ve adı
irticacı ogretim üyeleri dosyasında
yeralan Yüksel'in liste dışı bırakılma-
sına akademik çevrelerden hiç tep-
ki gelmedi, karar bir bakıma onay
gördü.
öte yandan YÖK Genel Kurulu Iz-
mir'deki Dokuz Eylül Üniversitesi'nde
en çok oyu alan iki adayı da Cum-
hurbaşkanı'na sunulacak listeden çı-
kardı...
llk sıradaki Prof. Dr. Emin Alıcı ve
ikinci sıradaki eski rektör Prof. Dr.
Fethi Idiman nedense "sakınca-
lı" görüldü ve bu iki adayın yeri-
ne sadece birer oy almış iki öğ-
retim üyesinin adı yerleştirildi.
YÖK Genel Kurulu'nun Dokuz Ey-
lül'e yönelik karan ise büyük tepki çek-
ti. Idiman, çağdaş dünya görüşü ile
tanınan bir rektördü... Eğer "solcu'lu-
ğu söz konusu ise daha önce n'ıye gö-
revden alınmadı? Idiman'la aynı kul-
varda yarışan ve ipi önde göğüsle-
yen AJıcı hakkında neden zamanın-
da işlem yapılmadı?
YOK Başkanı Kemal Gürüz, Iz-
mir'de kendini zora soktu... Fakat
Samsun'da, Diyarbakır'dave Anado-
lu'nun birçok üniversitesinde Türk-
Islam Sentezi'ne göz kırparak MHP
ile arasındaki buzlan eritmeye çalış-
tı!
Gözler şimdi Cumhurbaşkanı Ah-
met NecdetSezer'de... r -•
Cocukların ücte ikisi tekrar suç isliyor
Islahevleri çözüm değil
tstanbul Haber Servisi - în-
giltere'de zordurumdaki çocuk-
lar için çalışan Darlington Re-
search Center'da görevli Spen-
cer Milham, ıslahevlerinin ço-
cuklardaki suç oranını düşür-
mediğıni, aksine, ıslahevlerinden
çıkan çocuklann üçte ikisının
iki yf1 içinde yeniden hapse gir-
diğini söyledi. Columbus Ohio
Üniversitesi profesörü Charles
Johnson da, çocuklan cınsel
olarak istismar edenlerin genel-
de çocuğun yakınındaki kışiler
olduğunu belirtti.
istanbul'da Lütfı Kırdar Kong-
re ve Sergi Sarayı'nda gerçek-
leştirilen '1. İstanbul Çocuk
Kurultayı'na katılan çocuk uz-
manlan, ıslahevlerinden çıkan
çocuklann üçte ikisinin, iki yıl
içinde yeniden suç işleyerek hap-
se girdiğini anlattılar.
hıgiltere'de zor durumdaki ço-
cuklar için çalışan Darlington
Research Center'da görevli Spen-
cer Milham, 'Suça Itilen Ço-
cuklar' adlı bildirisinde, çocuk-
lann suça yönelmesinde ailenin,
okulun, sosyal çevrenin ve birey-
sel özelliklerin en önemli faktör-
ler olduğunu söyledi. Milham,
araştırmalara göre ıslahevleri-
nin çocuklardaki suç oranını dü-
şûrmekte etkili olmadığını, ıs-
lahevinden çıkan çocuklann üç-
te ikisinin iki yıl içinde tekrar
hapse girdiğini ve sosyal bece-
rilerini kaybettiğini ifade etti.
David Ould da, çalışan ço-
cuklarla ilgili konuşmasında,
çocuk sömürüsüne karşı yapılan
çalışmalann gerçekçi değil, ide-
alist olduğu için başansız oldu-
ğunu öne sürdü. Çocuk işçiliği-
nin çıkış nedenlerini ekonomik
yetersizliğin yanı sıra eğitim-
sizliğe de bağlayan Ould, "Ama-
cımız çocuklann çalışmasını
yasaklamak değil, bunlan de-
. netlemektir" dedi.
Viyana Çocuk Mahkemesi
Yargıcı Renate VVinter de, ço-
cuk yargılaması konusundaki
sorunlann, mevcutkurumlar ara-
sında işbirliğimn sağlanamama-
sından kaynaklandığmı söyle-
di. Hâkimlerin en kısa yol olan
ceza vermeyi tercih ettığini be-
lirten Winter, bu tercihin hâki-
min imkânsızlıklan ve yasalann
yetersizliğinden kaynaklandığı
görüşüne yer verdi.
Yargılama sünecinın en iyi
Avusturya'da işledığını savunan
Winter, burada çocuğu cezalan-
dırma yerine telafi yönteminin
uygulandığını belirtti. VVinter,
"Mağdurla çocuğun karşılaş-
tınlması ve çocuğun hatasının
farkına varıp telafi yöntemi-
ni kendisinin belirlemesi bu
sistemde esas alınıyor" dedi.
Cinsel istismar
lstisman, 'yetişkinlerin ken-
di cinsel ihtiyaçlan için çocuk-
lan kullanmasr olarak tanım-
layan Columbus Ohio Üniversi-
tesi profesörü Charles Johnson
ise istismann bebeklikten baş-
layabildiğini ve istismarcılann
genelde çocuğun yakınındaki
kişiler olduğunu belirtti. John-
son, istismar eden kişinin ço-
cuklann bulunduğu yere giderek,
özürlü, başansız veya problem-
li çocuklara yöneldiğini ve ço-
cuğu konuşmaması yönünde teh-
dit ettiğini ifade etti.
Johnson, yetişkinlerin çocuk-
lannı cinsel isn'smardan korumak
için, 3 yaşmdan başlayarak ço-
cuklanna bedenlerindeki özel
bölgelerin isimleriyle, o bölge-
lerin özel olduğunu ve birisi bir
şey yaparsa bunu kendilerine
bildirmesı gerektiğinı söyleme-
lerini önerdi. Türkiye'de cinsel
istismara uğrayan çocuklan te-
davi edebilecek bir hastane bu-
lunmayışına dikkat çeken John-
son, "Çocuğun istismara uğ-
radığını bildirmesı için gerek-
li ortam sağlanmalı, çocuk is-
tisman merkezleri kurulma-
lı, çocuğa bu konularda okul-
da eğitim verilmeli, çocuk is-
tisman hakkında yayınlar çı-
kanlmalı" diye konuştu.
Gürtuna'dan emeklilere plaket
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, 1999
yılında belediyeden emekli olan 244 işçi ve 135 memura plaket
verdi. Töreniiı ardından İGDAŞ'tan atılan çalışanlarla ilgili
4 kişi, Başkan Gürtuna'yla görüşmek istedi. Gürtuna, İGDAŞ
Genel Müdürü Necdet Aral'la konuyu görüşeceğini belirterek
işçileri kabul etmedi. Tes-tş 5 No'lu Şube Mali Sekreteri
Nurettin Aydın, geçtiğimiz günlerde 3 kişinin keyfı bir şekilde
işten atıldığını belirtti. (Fotoğraf: YEŞlM GÜL)
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK . behicak@turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
H A R B İ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
Yıllık izninin bir bölümünü kullandığından çizgilerine bir süre ara vermiştir.
MIRMIRLAR UĞUR DURAK
MoŞff
//%
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 12 Temmuz
SAĞIRUĞ/NCOZÛMO YINE SAĞIR KULAKIA\.
196O'TX 86 J
rr&g? ç
CHtOKSO Ofl//l/£&Sf7&Gf'A/&£ KUC4K
Ü YAŞAMLA&I
8OYUMCA I I Ğ
İNSAMLAIÇ /Ç//V, SAf&VA/f SoU/AJ-
İHSAMlSVZfH tOCMAK
İSrBUffri. BÖYLCCS -Cf-
T.C.
BAKIRKÖY 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1999/688
Davacı Süreyya Tutaşı vekili tarafından davalı Ömer Çetin Tutaşı aleyhine acılan boşanma davasında:
Çubuk Mahallesi 1. Cadde No: 664 Mardin adresinden ve Istanbul'daki adresinden ayn ayn davalı Ömer Çetin Tutaşı'nın adresine teb-
ligat yapılamadığından, tahkikata rağmen tebligata yarar adresi belirlenemediğinden ilanen tebligat yaptınlmasına karar verıldiğınden,
adı geçen davaluun 29.9.2000 gün ve saat 9.35 'te mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsıl ettırmesi, aksi tak-
dirde yargılama yokluğunda yapüarak karar verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur.
28 6.2000 Basın: 38256
PANO >. e, -'•.*.
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Demokrasi, Dayak ve
312Üzerine
27 Mayıs 1960 Devrimi'nden sonra Yassıada'da
kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından hakkında "
önce "ölüm cezası" verilen, daha sonra bu cezası.
yaşhaddinden "müeööer hapse çevrilen Celal Ba- •'
yar, "hastalık" gerekçesiyle 22 Mart 1963 günü Kay- .
seri Cezaevi'nden geçici olarak salıverildiğine göre, <,
söz konusu olayı aynı ayın içinde yaşamış olmalıyım... ,-
Eski Cumhurbaşkanı'nın tahliyesi ne zaman gün- .-
deme gelse üniversite gençliği arasında huzursuz- ,\
luk başlar, öğrenciler yollara dökülürdü. Yine böyle -•
bir gün Saraçhanebaşı'ndatoplanmış, Beyazıt Mey-
danı'nda bizi bekleyen grupta birteşerek Taksim'e doğ-,
ru yürüyüşe geçmiştik. Çemberirtaş - Sirkeci - Emi- '-
nönü güzergâhından Unkapanı Köprüsü'ne vardığı-:.
mızda, yeni katılımlaria sayımız binleri bulmuştu. "Al •-
Bayar'ı sok çuvala I Salla salla vur duvara" türünden ^
günün modası sloganlar ata ata köprüyü geçmiş, Şiş-
hane Yokuşu'nu tırmanmaya başlamıştık. Eski "Ve- .
ni İstanbul Gazefes/"nin önünden geçerken Tak-,
sim'de bizi, başlannı Yüksek Islam Enstitülü öğren-
cilerin çektiği Demokrat Parti yanlısı bir kalabalığın •
beklediği haberi gelmişti. Kortejin ön sıraları Ingilte-
re Konsolosluğu'nu geçip Galatasaray'a doğru kıv- •"
nldığı sırada aldığımız yeni bir haberden, karşı gru- "
bun polis barikatlarını aşarak Taksim yönünden Is-
tiklal Caddesi'ne girdiğini ögrenmiştik. Kortejimizin
"kurmaylan" aralannda bir süre tartıştıktan sonra,
"Yürüyüşe devam!" karan almışlardı. Bu durumda ça-
tışma kaçınılmazdı. İki grup birbirine girecekti...
Girdi de... İki grup, Ağacami'nin önünde karşılaş-
tı. Kaldınmlardaki insanlar sokak aralanna kaçışı-
yorlar, dükkân sahipleri kepenklerini indiriyorlardı. İki
grubun arasında bir tampon oluşturmaya çalışan
polisler her iki yönden gelen baskıya dayanamayıp
kenarlara çekilince, "düşman" kalabalıklar gövde
gövdeye geldi. Herkes birbirine vuruyordu. Kafalar,
kaşlaryanhyor, gözler patlıyordu. Ellerinde gördüğü-
müz bir örnek sopalardan karşı grubun kavgaya ha-
zıriıkh geldiğini anlamıştık. Ama yapacak bir şey yok-
tu artık. Her iki taraftan da arkadakiler abanıp ittik-
çe öndekilerin hareket yetenekleri kısıtlanıyor, elle-
rini kollannı hareket ettiremez duruma geliyortardı.
Arkalanndan gelen basınçla, biraz önce birbirlerini
yumruklayanlar, birbirlerine yapışıyorlar, yekvücut
olup yere yuvarlanıyoriardı.
Onu da yerde emeklerken görmüştüm zaten...
Ayakların altında, düşürdüğü gözlüğünü anyordu.
Ben de yerde emekliyordum. Ikimizın de sırtına yum-
ruklar iniyordu hâlâ. Gözlüğü dizlerimin arasınday-
dı. Bir hamlede gözlüğü alıp ceketimin cebine koy-
dum. Ona, "Gel" dedim, "peşimden gel"l. Gelemi-
yordu. Mecali kalmamıştı. Fazladan birkaç yumruk,
birkaç tekme pahasına dizlerimin üzerinde geri dön-
düm. Elini tırtup çekmeye başladım. Sürünerek kal-
dınma ulaştık. Yediği tekmelerden doğrulamıyordu.
O itiş kakış arasında koltuğunun altına girip bir ayak-
kabı mağazasının gırişine götürdüm. Yüzü gözü kan
içindeydi. Dükkân sahibi, tezgâhtarlar korkmuşlar,
kapıyı kapatmışlardı. Yalvaryakar, neden sonra aç-
maya razı oldular. Bir çırağın getirdiği ıslak bir elbe-
zi ile yüzündeki kanlan silmeye başladım bu "düş-
manım'm. Yere diz çökmüş, başını dizime yatırmış-
tım. Tam gözlüğünü gözüne taktığım sırada, arka-
mızdan dükkâna giren, yüzlerini göremediğim biri-
lerine, "Onlardan..." diye tıslayınca, sırtıma sopalar
inmeye başladı. Bayılmışım. Gözlerimi ancak, nasıl
getırildiğimi bilemediğim Taksim'de, "PamukEcza-
nes/"nde açtım. Tekrar bayıldım. Beni, llk Yardım
Hastanesi'ne kim götürdü, nasıl götürdü, bilmiyorum.
İki gün kaldım orada. Yüksek Islam Enstitülü o de-
likanlıya el uzatmam bana tam dört kaburga kemi-
ğine mal olmuştu. Bedeli yüksek bir dersti. Hiç ak-
lımdan çıkmadı...
Son günlerde 312 tartışmalannı Fazilet Partisi Ge-'
nel Başkanı Recai Kutan'ın Necmettin Erbakan'ı
kurtarma çabalannı izlerken yine bu olayı anımsıyo-
rum. Recai Kutan, hayat, dünya ve Türkiye üzerine
kendisi gibi düşünmeyen insanlardan Erbakan'a el
uzatmalannı, destek vermelennı bekliyor. Netuhaf!..
İki üç yıl önce o insanlar daha aydınlık, daha demok-
ratik, daha özgürlükçü, daha hoşgörülü, daha çağ-
daş bir Türkiye için ışıklannı açıp kaparlarken, on-
larla, "gulu gulu..." diye alay eden, 312'den içeri dü-
şen onca "fikir suç/usu'na dönüp bakmayan o Er-
bakan değil miydi? Düşünce özgürlüğü, demokrasi
eğer herkes içinse, herkes için savunulacaksa, Eş-
ber Yağmurdereli'nin adını niçin hiç ağzına alma-
mıştı Recai Kutan? Bir terslik yok muydu bu işte; ay-
nen o ayakkabı mağazasında yıllar önce yediğim
sopadaki terslik gibi?
Faks:0212-723 84 97
e-posta: dkavukcuoglu(atuyap.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Yedi dah
kapsayan atle-
tizm yanşması.
2/Maddedevar
olan ve ısı, ışık
biçiminde orta-
ya çıkan güç...
Lütesyum ele-
mentinın sim-
gesi.3/Demir-
yolu... Prensle-
re ve prenses- 8
lere verilen
onurunvanı. 4/ **
Rey... "— gibi tutarsa
da âfâkı namımız / Zev-
kı kederde mihneti ra-
hatta görmüşüz" (Şeyh
Galip). 5/Omurlanbir- 3
birine birleştiren ana 4
madde... Cilve, naz. 6/
Rütbe ya da kıdemce
küçük olan asker... Le-
tonya'ranparabirimi. 7/
Şenliklerde caddelere 8
kurulan süslü kemer.. g
Parmak ya da el kaldı-
rarak verilen oy. 8/ Halk şairi... Eski Türklerde çocuk-
lan koruyan tannça. 9/ İstanbul'un bir semti
YUKARIDAN AŞA(;iYA:
1/ "Tarihin Babası" olarak da amlan ünlü Yunanlı
tarihçı. 2/ Fazla bön, avanak... Üye. 3/ Önceden veri-
len güvence parası.. Hayvanlann alrunda bulunan
küçük akıtma. 4/ Turfcjye'nin plaka işareti . Dingil
Olumsuzluk belirtenbir önek. 5/ Gizli görevli... Bo-
ru sesı. 6/ "— gölgeîüıe arslan gizlenmez / Yiğidin
gölgesıkendindeaolur (Âşık Veysel)... Neşeli veser-
best kadm. 7/ Bir kirnsenın gülünç yanlarmı alaylı bir
dille anlatan halk şiin. 8/ tspanyollann sevinç ünle-
mi Timsah kadar giçiü olan çok iri bir kertenkele.
9/ Istanbul'da bır canu.