Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
t * *
CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2000 ÇARŞAMBA
V*-
OLAYLAK Vlli olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Avrupa ile Bütünleşme Sürecinde...
Prof. Dr. Zafer G Ö R E N Yükseköğretim Denetleme Kurulu Üyesi
n,
Y
eni bir ana-
yasa" ya da
'Anayasada
köklü deği-
şiklik" tar-
tışmalan,
Avrupa Birliği'ne giriş süreci içinde,
üzerinde ciddiyetle durulan bir konu
niteliğine büründü. Dinamik ve mev-
£uatı hızla büyüyen bir sürecin parça-
âı olmak hedefı, demokrasinin güven-
,jie altına almdığı istikrarlı bir kurum-
sal yapı, hukukun üstünlüğü, insan
haklanna saygı ekseninde bir anaya-
sal reform projesini de gündeme taşı-
Anayasa bir toplumsal uzlaşma bel-
gesidir. Artık tartışılmayan bu tarum,
anayasalann biçimlenişinde, toplu-
mun değer yargılan ve toplumsal di-
Tiamizmle uyumun dikkate alınması-
nı gerektirir. En kapsamlısı 1995'te
olmak üzere zaman zaman yapılan
düzeltmelerle anayasamızdabirtakım
iyileştirmeler gerçekleştirilmeye çah-
şılmışsa da, 1982 Anayasası haklar ve
özgürlükleri tanımlayışı, kısıtlama ko-
nusunda getirdiği kriterler ve geliştir-
diği yöntemlerle, demokratik bir ana-
yasa olduğu konusunda haklı itirazlar-
,1a karşı laşmaktadır. Demokrasiler,
haklar ve özgürlükler ekseninde biçim-
lenmiş çagdaş rejimler olmakla birlik-
te, tûm bu kavramların toplum ve bi-
reyler bazında somut bir anlam kaza-
nabilmesi, hukuk devletinin varlığı
ölçüsünde mümkündûr.
Yaşadığımız çağın dûnyamız için
en önemli kazanımı, kurum ve kural-
lannı yüzyıllardır biriken devlet dü-
şünçesi ve geleneğinden süzerek oluş-
turduğumuz ve kuramsal (teorik) dü-
zeyde olgunlaştırdığımız, bu boyu-
tuyla gelecek çağlara da aktarabilece-
ğimiz "hukuk deyleti"dir. Şimdi yap-
mamız gereken, hukuk devletini tüm
ilke, kurum ve kurallanyla işlerlikli kıl-
mak için gerekli radikal önlemleri al-
maktır.
Anayasamızm 125. maddesinin
"Hukuk devletinde olması gereken
idare" açısından yeniden düzenlen-
mesi, bu bağlamda idarenin işlemle-
rinin yargı denetimi dışında bırakılma-
sı sonucunu doğuran ve "idarenin Iş-
lemlerinin yargısal denetimi" ilkesıni
zayıflatan tüm anayasal kurallann ye-
niden gözden geçirilmesi gerekir.
Çağdaş demokrasiler özgün koşul-
lar içinde demokratik olmayan top-
lumprojelerinin, rejimlerine zarar ver-
mesini önleyici formülleri üretmişler-
dir.
Irtica, Türkiye coğrafyasında de-
mokrasimiz için, Avrupa demokrasi-
sinin duyarlı olduğu ırkçılık kadar
önemli bir tehdittir; niteliği ve sonuç-
lan yönünden de ırkçıhğa benzetile-
bilir. Kendisi gibi dini inanç sahibi ol-
mayanlann aşağüandığı, "inanç" te-
melli bu aynmcılıgın savunduğu mi-
ras ve aile hukuku başta olmak üzere,
kadın-erkek eşitsizliği temelinde üre-
tilen kurallar irticaı, ırkçılık kadar
önemli ve duyarlı olunması gereken
bir tehdit saymamızın nedenidir.
Din temeline dayalı devlet düşün-
cesinin, ulusal istenci (iradeyi)tanıma-
ması, demokrasinin en temel ilkesi
olan u
seçün"in reddi anlamına gelir.
Eğitimde de insan hak ve özgürlükle-
rine saygıyı güçlendiren, ulusal, ırk-
sal ve dinsel gruplar arasında anlayış
ve hoşgörüyü geliştiren (İHEB, m. 26)
bir eğitim anlayışına aykın bir eğitim
anlayışı ve uygulaması, din temelin-
dekı düşüncelerin demokrasi için oluş-
turduğu tehdidin gücünü ortaya koy-
maktadır.
Bu nedenlerle, "din temeline daya-
h devlet ve toplumprojesini savTinma"
olarak tanımlayabileceğimiz gericilik
(irtica) hem anayasamızda hem ona uy-
gun olarak yapılacak yasalarımızda
engellenmeü; düşünce, din ve vicdan
özgürlüğü gibi temel haklar, gericilik
tehdidini ortadan kaldıracak ve geri-
ciliksel (irticai) örgütlenişefirsatver-
meyecek bir içerikle düzenlenmeli-
dir. Anayasamızm 24. maddesinde yer
alan "din ve vicdan hûrriveti"ne son
fikrada eklenmiş "din istisman" ya-
sağı, TCKmd. 163'ünkaldırılmasıy-
la somut yasal yapnnm olanağmı kay-
betmiştir. Din istisman yasağının ya-
sal düzeyde somut bir yaptınma bağ-
lanması zorunludur.
Anayasamızm tüm kurallan, 10.
maddede belirûldiği şekilde, 66. mad-
dede tanımlanan tüm TC vatandaşla-
n için aynı hak, görev ve sorumluluk-
lan doğurur. Azınlıklann kültürel kim-
liklerinin tanınması ve korunması ko-
nusu, AB'ye giriş sürecinde gerçek-
leştirmemiz gereken Kopenhag ölçüt-
leri (kriterleri) arasında yerini almış-
tır. "Kültürel haklar" başlığı altında
gündeme gelen yaptınmlar, ülkemize
özgü tarihsel deneyim ve birikimler-
le düşünülmelidir.
Türkiye, kültürel farkhhklar içinde
bütünlüğü sağlayacak özgûrhlk orta-
mını yaratmak zorundadır.
Kopenhag ölçütlerinin siyasal boyu-
tundaki "azmukhaklan"konusunun,
"insan haklan" çerçevesinde değer-
lendirilip, bütün yurttaşlar için de-
mokratik düzenlemeler yapılması bir
çözüm olarak düşünülebilir.
Anayasa kurallan çerçevesinde, ül-
kemizde Lozan'la belirlenmiş azınlık
dışmda azınlık tanımayız. Zaten Av-
rupa Birliği'nin Kopenhag ölçütleri
içinde azınhklann *tanınmas"ndan de-
ğil "korunması"ndan söz edilmekte-
dir.
Türkiye, gerçekten demokrasisini
liberal bir kurumsallaşma içinde ye-
niden tanımlama peşinde koşan ve bu-
nu yaparak da Avrupa Birliği'nin bir
parçası olmayı amaçlayan bir ülkey-
se, önce hem bireysel hem tophımsal
bazda birey-devletüişkisikonulannda-
ki bakışını ve pozisyonunu iyileştir-
mek, sonra mevzuatuu bu amaca uy-
gun olarak gözden geçirmek ve gerek-
li değişiklikleri bir an önce yapmak
zorundadır. Bu alanlarda yapılacak
reform, temel haklar yönünden yeni
bir hak ve özgürlük kategorisi sapta-
mayı gerektirmiyor; sadece evrensel
hukukun belirlediği temel hak kavra-
mı ve temel hak türlerini daha çağdaş,
daha özgürlükçü bir bakışla, üzerin-
de uzlaşılmış ilkeler çerçevesinde ta-
nımlama ve güvenceli kılma çabası-
ru gerektiriyor.
Demokrasimiz, hak ve özgürlük gü-
vencelerini kurumsallaştırmış bir ana-
yasanın şemsiyesinde gelişecek ve
güçlenecektir.
ARADABİR
MERAL PAZAR Devrim Tarihi
öğretmeni
CunhriyernSıcakMğı...
Aydınlanmanın gazetesi... Sevgili Gazetem...
1974 'ten beri -1991 'de Cumhuriyet'i sağa çekme-
yeçalışanlara karşı giriştiğimiz, Cumhuriyet'i alma-
ma eylemi dışında- gün sektirmeden, her gün ko-
şa koşa aldığım, büyük tatlar alarak okuduğum,
atamayıp biriktirdiğim, kestiğim sevgili Gazetem...
Gazetecilik diye kafaları bulandırma, sahtecilik,
gerilik, çanak-çömlek satıcılığı, halkın değil, kimi
çıkar çevrelerinin yaranna çabalann sergilendiği bir
Türkiye'de; günlük basın adına yüz akımız,
Atatürk devriminin, insanca değerterin, yurtse-
verliğin, özgürlük ve bağımsızlığın, emeğin o gör-
kemli gazetesi Cumhuriyet!... Görkemi yaldızın-
dan, parasal gücünden, tantanasından gelmiyor.
Parayla satın alınamaz, inadına savunularakyaşa-
tılan değerlerinden geliyor... Ve onun için bir türtü
yıkamıyorlar aydınlıktan korkan yarasaJar bu dino-
2oriar kalesini! . . . „ . , . _ .
Neler yapmadılar ki yıkabilmek için... Babıâli'nin
Pravda'sı dediler, olmadı, içten ele geçirmeye ça-
lıştılar; olmadı, haksız rekabetle ekonomik kıska-
ca almaya çalıştılar; olmadı, şimdi Sayın llhan Sel-
çuk'a saldınyorlar, yine olmayacak... Korkunun
ecele yaran yok; Cumhuriyet'i ilkeleri, değerleriy-
-le yaşatacağız.
Neden llhan Selçuk, neden Cumhuriyet?..
Gözlemlediğim çok önemli gerçeklerden biri,
değerli yazar llhan Selçuk ve aynı çizgideki yazar-
lanmızın uzak görüşlülüğü, değerlendirmelerinde
nesnedikten aynlmamaiandır. Bu yaklaşım, okurun
da aynı disipline erişmesine örnek oluyor (Cum-
huriyet gerçek bir üniversitedir). Onlar inadına in-
san, inadına devrim, inadına yaşam diyenler... Yap-
tıklan değeriendirmeleri daha sonraki olaylar, ge-
Hşmelerdoğruladı. "özürdileriz, yanılmışızdiyen"
(insan yanılabilir, ama değişim denilen şey, iyiye,
güzele, doğruya doğru, insanın insanı ezmeden,
sömürmeden yaşayabilmesini sağlamaya yönelik
olursa anlamlıdır; tersi, insanlıktan çıkmak, gerici
bir anlayışa düşmek olur.) değişimcilerin(!) bozgu-
nuna düşmediler. Bu aymazlann saldınlannın kö-
keninde bu da var. Şimdi yine yanlış yoldalar. Çün-
kü saldırdıklan, insanı 'insan' eden, o olmazsa ol-
maz değerlerdir. Ve bu degerieri hiçe sayanlar if-
r
tah olmazlar!.. Tarih bunun tanıklıklarıyla doludur.
'c
Siz hiç bir gazeteyi her okuyuşunuzda heyecan-
lanır; içinizi bir coşku, mutluluk, insan sıcağı sarar
fnı?.. Ben bu duyguyu Cumhuriyet dışında hiçbir
' gazetede duyumsamadım. Işte, Cumhuriyet'i yık-
mak için saldıranlann hazmedemedikleri bu... In-
,şan sıcağı... Vahşi kapitalizmin kuyruğuna takılıp
insanca değeriere burun krvıranlann, insan sıca-
ğından rahatsız olmalanndan, bu sıcaklığı yaşatan,
savunanlara dinozor demelerinden daha doğal ne
olabilir... (Bu nedenle ben de bir dinozor olarak "di-
nozor" nitemini, Istiklal Madalyası gibi taşımaktan
onur duyuyorum.)
v Kimi aydınlann(!) söylediğinin tersine, Cumhuri-
yet'i okumaktan hiç sıkılmadım.
Çağcıl bir eğitim uygulamasından uzak okulla-
nyla (bilgisayariarla donatılsa da eğitim kurumla-
n, eğitimimiz çağcıl olamaz; eğitim, laik, çağcıl
eğitim anlayışını benimsemiş kadrolar ve bu anla-
yışa uygun yetiştirilmiş nitelikli öğretmenlerie çağ-
cıllaştınlabilir). Türkiye'de, insan 'insan olmanın
olanaklanna' açılamamaktadır. Bu da, insanlann
nitelikli olanı görmeveseçmesinde, onayönelme-
ie belirieyici olmaktadır. Bu olguyu -her şeyde
Juğu gibi- televizyon izlencelerinin izlenmesin-
ıki seçicilikte, gazete seçiminde de görüyoruz.
Insanlar ucuz ve niteliksiz olana (buna bağlı ola-
«ak insandan yana olmayana) yöneliyor. Yazanmız
Aydın Engin'in benzetmesiyle, hormonsuz gaze-
te isteyen 250.000 TL. verip Cumhuriyet alıyor.
Pek çok gereksiz yere, nice 250.000 TL. verenler,
düşünceye bu parayı vermemekle, geleceksizliğe,
mutsuz bir yaşama "evet" demiş oluyoriar. Bana
düşük fiyatlı, niteliksiz çok sayfalı gazete değil il-
keli, temiz, dürüst, toplumcu, insanı 'insan' yapan
fleğerierden yanabir gazetegerekiyor. O da Cum-
huriyet.
BESNİ ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN İLAN OLUNUR
D.No. 1999,264
Davacı Aysel Zariç tarafindan davalı Abdurrahman Zariç
aleyhuıe açılan boşanma davasuıda davalı Adıyaman ıli Bes-
ni ilçesı Kutluca köyü nüfusuna kayıtlı Memet ve Servj'den
olma Besnı 1975 d.lu Abdurrahman Zanç'e tüm aramalara
rağmen duruşma günü tebliğ edilemedığınden ılan yolu ile
tebhğıne karar venlımştır. Iş bu ılanın yayımlandığı tanhten
itıbaren 10 gün sonra 14 09.2000 günu saat 10'da yapılacak
olan duruşmanın gününün tebliğ edılmış sayılacağı tebliğ olu-
nur. Basın: 35147
Belediye Iktisadi Teşekkülleri (BİT'ler)
Aİİ S E R D A R Saytştay Üyesi
K
lT'lerden sonra BtT'ler kamunun
ekonomik alandaki yeni kambu-
ru, yeni hastalığı. Hem de salgın.
Gerçek birer bit gibi, belediyele-
ri, dolayısıylakamu maliyesini ke-
mirmekte. KİT sorunu için ulusal hatta ulusla-
rarası boyutta çözümler aranır, özelleştirme-
özerkleştirme-kapatılma gibi önlemler getiri-
lirken; ne acıdu- kı BİT'lerle ilgilenen yok. Bi-
limsel çevTelerde bir araştrrma, mali bürokra-
si ya da politika çevrelerinde sorun ve çözümü
konusunda bir çalışma yok. Bu durumda insa-
nın aklına, acaba bu alanda önemli bir sorun
mu var. Hatta KtT sorunundan da büyük. Evet
KİT 'ler de ekonomininbir kamburu haline gel-
mişti. Ama kuruluşlannda önemli fonksiyon-
lar ifa etmişti. Bazılan kamu hizmeti üretiyor
(DDY, PTT, Denizyollan, TEK gibi). Bazılan
büyük sermaye gerektirdiği için kamu tarafin-
dan kıırulması gerekiyordu (Petkim ve Tüpraş
gibi). Üstelik KTFter belh bir mevmat»daya-
h kuruluyor ve denetime Ubi tutuluyordu. Oy-
sa BlT'ler tamamen başıboş ve denetimsiz bir
şekilde oluşturulmuştur. Aynı şekilde faaliyet-
lerini sürdürmektedirler.
BİTLER neden ve nasü kuruldular?
Öncelikle belirtelim ki, yazı konusu BtT'ler,
yerel yönetimler tarafindan kurulan ya da ser-
maye kaülmunda bulunulan anonim ya da li-
mited şirket şeklinde kurulan ticari kuruluşlar-
dır. Belediye bütçesi içinde ya da dışında bu-
lunan kendı mevzuatına göre kurulan işletme-
ler yazı konusu dışındadır.
BtT'ler belki başlangıçta iyi niyetlerle, ye-
rel gereksinimleri bürokrasiden uzak, hızlı ve
etkin bir biçimde karşılanması amacıyla ku-
rulmuş olabilirler. Bir başka olumlu bakış açı-
sı, ticari açıdan kârlı olan alanlardaki ranü be-
lediyelere aktarmak ve yeni kaynaklar yaratma
düşüncesidir.
BlT'ler, 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 19.
maddesinin birinci bendindeki "Belediye ida-
releri kanunun kendikrine tahmil ettiği vazife
ve hizmetleri ifa ertikten sonra belde sakinleri-
nin müşterek ve medeni ihtiyaçlannı tesviye
edecek her türlü teşebbüsaü icra ederler" hük-
mü ile Ticaret Kanunu hükümlenne göre ku-
rulmuşlardır.
BİTIerhı yaptsı, işleyişi-varattığı sorunlar
Anonim ve limited şirket türünde kurulan
bu BtT'lerin yönetimi ve denetün kurullan be-
lediye üst görevlilerinden oluşmakta, tamamen
belediye başkanın güdümünde bulunmaktadır.
Bir belediye üst görevlisinin 3-4 şirkette yöne-
tim kurulunda başkan ve üye olduğu, kendi gö-
revi nedeniyle elde ettiği- ücret dışında bu şir-
ketlerden de ayn ayn gelirsağladığı görülmek-
tedir. Bunlann genel müdür, yönetici persone-
li ve öbür çahşanlan da yönetim tarafindan be-
lirlenmektedir. Dolayısıyla yine belediye baş-
kanının gücü altında bırakılmaktadır. Kadro ve
ücret sınırlaması bulunmamakta, birer siyaset-
çi olan belediye başkanı ve çevresince diledik-
leri gibi hareket edebilmektedir. îstediği kadar
personeli istediği ücretle 'istihdam edebılmek-
te'dirler. Böylece, belediyelerin personel reji-
mi 657 sayılı kanuna göre olmasına karşın bu
şirketler aracılığı ile sistem dışına çıkılmakta-
dır. BÎT'lerin şirket biçiminde oluşturulmala-
n nedeniyle; Devlet Ihale Kanunu, 1050 sayı-
lı Genel Muhasebe Kanunu, Sayıştay Kanunu
gibi yasalann düzenleyici, denetleyici ve sı-
nırlayıcı hükümlerinden kurtulunmaktadır. Ay-
nca bu yolla Içişleri Bakanlığı'nın da vesayet
denetimi dışına çıkılmaktadır, böylece denetim-
siz ve hesap verme sorumluluğu bulunmayan
bir alan yarahlmaktadır. Kamunun sermayesi
ve parası sistemsiz,kurabz vedenetimsizbirİcey-
fılikte yönetilmektedir.
BlT'lerin tamamen siyasal bir konumda olan
belediye başkanlan ve çevresi tarafindan yöne-
tilmesinin önemli bir sonucu da bu kuruluşlar-
la ekonomik flkdere ters düşülmesidir. Bu ku-
ruluşlar, özel sektörün dinamizmine ayak uy-
duramamakta, rekabet edememektedirler. Bu
yönüyle de verimsiz işletmeler olmak duru-
mundadır.
Aslında BİT'lerle ticari ve hizmet üretmek,
gelir sağlamaktan çok, bekdiyenin yapacağı iş-
leriyapması amaçlanmıştır. Bunlann özel sek-
törle rekabet edemeyen verimsizkuruluşlar du-
rumuna gelmesinin de etkisiyle, tamamen be-
lediyelerin ihalelerini üstlenmişlerdir. Böyteee*'
belediyeler kendi işleri için kamu maliyesinin
kural ve suıırlamalanndan kurtularak. işlerini
bu şirketler aracılığı ile yapar duruma gelmiş-
lerdir. Böylece belediyeler kuruluşundaki ser-
maye payı dışında, bu kuruluşlara sürekli kay-
nak aktanr duruma düşmüşlerdir.
Her ne kadar Maliye Bakanlığı'nca çıkanlan
devlet ihaleleri genelgeleri ile belediyelere bağ-
lı ya da iştiraki bulunan kuruluşlan ıhale ya-
pılmaksızın doğrudan iş verilmesi yasaklan-
mışsa da, bu işler değişik ihale usulleriyle bu
şirketlere verilmeye bir şekilde devam edil-
mektedir. (Bu konuya gelecek yazımda devam
edeceğim)
PENCERE
Hâlâ mı Nükleer Santral!
Geçenlerde Ameri-
ka'da, Alamos şehri
yakınlanndaçıkan bir
yangın, Amerikalılann yü-
reklerini ağızlanna getirdi.
Çünkü şayet şehre doğru iler-
leyen yangın, Alamos Nük-
leer Laboratuvan'na kadar
ilerleseydi, dünyanınen bü-
yük nükleer felaketi yaşan-
mış olacaktı. Şehrin 18.000
iElçi
kişilik nüfusu tahliye edil-
di. Öbür şehir ve eyaletlerin
itfaiye ekipleri yardıma çağ-
nldı. Rusya'dan özel yangın
söndürme uçaklan istendi.
Büyük çabalar sonucu yan-
gın sönmüs gibi olurken rüz-
gânn şiddetlenmesi sonucu
yeniden başladı ve yeni bir
korku dahayasandı. Nihayet
"doğa"nrn acıması sayesin-
de rüzgâr dindi ve yangın
söndürülebildi. Amerika'da
cereyan eden bu olay, ülke-
mizde de nükleer santral ku-
rulmasını isteyenleri düşün-
dürmelidir.
Çünkü ülkemızın özellik-
le nükleer santrallar yapü-
mak istenilen bölgeleri or-
manlık ve fundalıktır. Her
yaz bu bölgelerde yanguılar
çıkmakta ve kolaykolay sön-
dürülememektedir.
Öte yandan, Akkuyu'nun
deprem bölgesi olmadığı
hakkındabüımadamlanmız-
ca 1990 yüındaverilmiş olan
bir raporvar ise de, bu rapo-
run bilimdeki ilerlemelerin
ışığı altındageçerliliğini yi-
tırdığı ve bu bölgenin halen
faal olan Ecemiş Fay Hattı
üzerinde bulunduğu anlaşıl-
mıştır(l).
Onemle üzerinde durul-
ması gereken bir husus da
nükleer enerjinin temızliği
ya da kniiliği konusudur. Ül-
kemızde nükleer santralın
kurulmasım isteyen politi-
kacılanrnızm nükleersantral-
lann temizliğini ve ucuzlu-
ğunu ileri sürdükleri ve hat-
ta, nükleer enerjinin bölge-
yi kirletmediğini göstermek
için milletvekillerimize,
Fransa'da. nükleer bir sant-
ral civannda olduğu söyle-
nen bir plajdaki çocuklarm
resimlerini gösterdikleri an-
laşılmaktadrr. Oysa, Fransız
bilim adamlannın yaptıkla-
n arastırmalar, Kuzey Fran-
sa'da La Hague Santralı ci-
vannda oynayan çocuklar-
da kanser olaylannın üç kat
artnğını göstermiş ve bu bil-
gi, daha bundan üç yıl önce
gazetelerimizde açıklanmış-
ö(2).
Politikacılanmızın "ille
nükleersantral" derken, nük-
leer atıklarüzennde durma-
dıklan da görülmektedir. Oy-
sa bakınrz, Ingiliz "The Eco-
nomfet" dergisi, 22.10.1999
tarihli sayısında ne diyor:
"Amerika Enerji Baka-
nı'nınşu günlerdeuykusunu
kaçıran şe> nedir? Çin ca-
suslan mı? OPEC'in petrol
frv-aöannı yüksettmekte ol-
ması mı? Hayır. Uykusunu
kaçıran şey, biriken nükleer
anklara nâsıl bir çane bulu-
nabikceğjdir."
Amerika, atıklannbir kıs-
mının yalıtılması için bugü-
ne kadarüç rrulyardolar har-
camış, bu probleme bir çare
bulamamıştır. Peki biz ne ya-
pacağız? Atık için sarf ede-
cek üç milyannuz da yok.
Kırgızistan nükleer çöplük
haline gelmiş. Biz de mi çöp-
lük olacagız?
Gazetelerimiz alü ay ka-
dar önce yazmışlardı: Al-
manlar Unyitle çalışan temiz
termik santrallar yapmışlar
(3). Ülkemizde linyit bol.
Aynı şey ülkemizde de dü-
şünülemez mi?
Sık sık ileri sürüldüğünü
ışittığırruz bir almaşıkda su-
lanmızdan yararianmayailiş-
kin: Dünya Bankası Türki-
ye üirektörü Mr. Chibber
"Yeofleııebflir enerji kaynak-
lannı da kuiianın; su ve rüz-
gâr gücü gibi—" (4) derken,
eski Dünya Enerji Konseyi
üyesi Sayın Ünal Erdoğan
da "Barajlardaki suyun bo-
şuna akoğuu, hidroeiektrik
santraDarkurmayansorum-
luiann mahkemeyeverilme-
si gerekriğini" söylüyor (5).
Enerji Bakanunız Cum-
hur Ersümer'in, sorumlu-
luk taşıyan bir bakan olarak
konuyu, artılan, eksileri ve
alternatifleriyle büiikte ince-
ledikten sonrakarar verme-
si gerekirken "Tannbilegel-
se beni nükleerenerjiden vaz-
geçiremez" diye kestınp at-
ması bizi ürkütmektedir.
Özellikle Enerji ve Tabii
Kaynaklar Pakanlıgımızin,
geçmişte yapılan hatalar ve
masa başında verilen karar-
larla ülkemizi zararlara sok-
tuğu Devlet Planlama Teşki-
latımız taraftndan açıklan-
dıktan sonra bu endişemiz
büsbütün artmıştır.
Bu durumda acaba, ener-
ji konusu, teknik yönü olan
bir konu olduğuna göre, uz-
manlan dinleyen ve konuya
çeşıtli açılardan bakabilen
daha esnekbir politikacunı-
zın sorumluluğuna verilse
acaba nasıl olur diye düşü-
nüyoruz.
(1) Cumhurivet. 9.4 2000
(2) Cumhurivet. 11 1.1997
(3) Cumhunvet. 30.11 1999
(4) Cumhurivet, 6.5.2000
(5) Cumhunvet. 11.3.2000
IGezegensel Bilinç
Nedir 'gezegensel bilinç?..'
Küremizi bir bütün olarak kucaklayabilmek, bi-
ze en uzak coğrafyada kök veren ağacı ve yaşa-
yan insanı düşünebilmektir.
Ya küreselleşme?..
'Küreselleşme'mn insancıl derdi yok; 'globali-
zasyonda' dünyayı ekonomik açıdan tek pazara
çevirmek güdüsünün hırsı ağır basıyor.
Ne var ki bilimsei ve teknolojik devrim, yeryu-
variağını avucumuzun içine sığdırabilecek ölçeğe
indirgedikçe, insanlığın yazgısı da biıieşiyor.
Sonuçta geleceğin dünyasında yoksulla zengi-
nin alın yazısı özdeşleşiyor.
•
Küreselleşme bir olgu.
Ancak bu olgu eleştirel aklın terazisinde tartılın-
ca, ortaya acı bir gerçek çıkıyor; kapitalizmin do-
ruklarından tüm insanlığa dayatılan 'ekonomik
model' gezegenimizde yoksullarlazenginterin ara-
sındaki uçurumu derinleştirdikçe kaygılar büyüyor.
Cumhuriyet'in dünkü sayısında 'Birleşmiş Mil-
letler Ikinci Sosyal Zirvesi' manşetti. (Hiçbir Türk
gazetesinde bu olaya ilişkin tek satır göremedim).
flki 1995'te 117 hükümet ve devlet başkanıyla Ko-
penhag'da gerçekleştirilen zirvenin ikincisi Ce-
nevre'de yapılıyor. Biıieşmiş Milletler Genel Sek-
reteri Kofi Annan, açılışta yaptığı konuşmada de-
diki:
"- Kaltcı bir ekonomik kalkınmanın önkoşuluin-
sana yatmm yapmaktır."
Iki zirve arasındaki beş yılda, dünyadaki yoksul-
lann sayısının yüzde 20 arttığı vurgulandı; demek
ki 'Küreselleşme'rin içeriğinde insanlığın belası ve
uygarlığın ayıbı sosyal adaletsizliği derinleştiren bir
öz var; kapitalizmin sosyalizmle iyileştirilmesini
gerektiren yapısı, teknolojikdevrimle ortodan kalk-
mryor.
• ' " '"*
Yine dünkü gazeteler bilimsei bir büyük atılımın
haberini veriyoriardı: İnsanın gen haritasının yüz-
de 97'si çözülmüştü.
ABD Başkanı Bill Clinton ve Ingiltere Başbaka-
nı Tony Blair, olayı "tarihin en büyük buluşlann-
da biri" diye duyurdular.
Ufuklann ötesinde ne var?..
Bilim ve teknoloji ileriemenin, aydınlanmanın,
mutluluğun araçlan olagelmişlen gezegenimizde
yaşayan canlılann yazgıstnı saptamışlardır.
Ne var ki tarih boyunca bilimin, sömürünün yo-
ğunlaştığı odaklann çevresinde geliştiği de bir ger-
çek değil mi?..
Eskiden zengin saraylar beslerdi bilimlerte sa-
natlan...
İnsanın gen haritasının çözümünü iki Anglosak-
son liderin dünyaya duyurması rastlantı değil...
•
Ancak insanın gen haritasını çözecek ölçekte bir
bilimsei atılımı gerçekleştiren insanlığın haritasın-
da, yoksullann sayısının 5 yılda yüzde 20 çoğal-
ması çağımızda katlanılamayacak bir çelişkidir.
Dûnyamız durduk yerde durmuyor..
Dûnyamız bir gezegen.. „..„«.
Yalnız mekândaki değil, zamandaki seyir defte-
rine de tarih düşülüyor; insanlığın genlerinde ada-
letsizliğe karşı savaşım tüm tarihi kapsıyor.
Ancak yalnız üretmeyi değil, paylaşımı da öğre-
nen insan mutlu olabilir, "Sömürüsüz bir uygar-
lık" yaratmak zorundayız.
Gezegensel bilinç dediğimiz budur.
ÇAĞDAŞ AVUKATUR GRUBU
GENEL TOPLANTISI
28 HAZİRAN 2000
(BUGÜN)
Saat: 18.30
MUAMMER KARACA
— TİYATROSU
Çağdaş Avukatlar Grubu
Çalışma Komitesi
Antonina 9"urizm
KÜLTÜR GEZİLERİ
"Yeridiler bir ynce yaraücının varüğma ve Tann'nın
evreni yarattıktan sonra tüm yönetimi Tavus adlı me-
leğe bımktığuıa inanırlar. En büyük melek olarak ya-
ratılan TAVUS, sonradan Tann'ya karşı çıkması fize-
rioe CEZALANDLRILDI. Bu günatu yüzünden 7 bin
yıl ağlayan Tavus'un gözyaşlan cehennem ateşini sön-
dfirdü.. Araplar onlara ŞEYTAIVA TAPANLAR adıaı
verdi" Büyük Larousse.
Yezidilerin Diyarbakır, Mardin, Mranşehir civarla-
nnda yaşadıklannı biliyor muydunuz?
Peki, Yezidileri siz de merak etmiyor musunuz?
Kervanımız 16 Tenunoz ak$amı Yeadilerin ülkesi-
ne hareket ediyor. • • JL . - •_
Rezervasyon:
0 212 292 28 74 - 75
AN1ALYA 2. İCRA TETKÖC MERCÖ
HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo: 1999/1209
Davacı Ömer Ercan vekili Av. Hüseyin Ünal tarafindan
davalılar Serdar Erdemir, Gülten Akın ve Kemal Sûral
aleyhuıe açılan istihkak davasuıda davalılardan Gülten
Akın'a çıkartılan tebligatın yapılamadığı gibi yaptırılan
adres tahkikinde de adresı tespit edilemediğinden ılanen
tebliğine karar verilmiş olmakla;
Davalı Gülten Akın'a dava dilekçesi yerine kaim olmak
üzere ılanen teblığine, duruşmanın bırakıldığı 4.7.2000
günü saat 10.20'deki duruşmaya bızzat gelmesı veya ken-
disinı bir vekille temsıl ettırmediğı takdırde yargılamaya
yokluğunda devam edilıp karar verileceği (HUMK.nun
509 md.) hususu ilanen tebliğ olunur. 31.5.2000
Basın: 35157