23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2000 PAZARTESİ 6 DFZİ V ,'• b a r, 72 İ?y/w7 dönemindefelsefe seçmeli ders olurken okullarda din eğitimi zorunlu hale getirildi Darbeciler-cemaatler ittifata Fethullah Cülen '12 Eylül, Müslümanları Erbakan'dan kurtardı9 Fethullah Gülen'in en çok kızdığı kişi Necmettin Erbakan'dL Erbakan'ı yangına körükle ghmekle, aptalhkla, maceracıhkla, aîalsızhkla suçladığı, cemaat içinde en çok konuşulan konuydu. Her yerde Erbakan'ın aleyhinde konustuğu ve Erbakan'dan kurtulduklan için sevindiği söyleniyor ve müritlerince şöyle konuştuklan iddia ediliyordu- " 12 Eylül ihtilalinin en guzel yanı. Müslümanlan Erbakan gibi kendini bttmez bir adamdan kurtardı. Erbakan bir daha belini doğrultamaz arûk. Zaten onu yargılayarak hapiste uzun seneler tutacaklanıu haber aldım. tnşallah öyle olacaktır." Şimdi Erbakan'sız kalan MSP'li kitlcden adam kazanmak, onlan bu ccmaatin içine çekmek zamanıydı. Fethullah Gülen'in bu sözleri Fethullahçılann da dilindeydi. Her yerde MSP'hİere sataşıp alay ediyorlar, "Erbakan ve partisi bitti, bizün aramıza gelin" djyoıiardj. Bu görüş, baa cemaatlerde de yayguuh. 12 Eylûl kesiniikle Erbakan'ı ve arkadaşlannı yargüayıp # j hapse atacakü. Arük Erbakan'ın işi bitmişti. . - Nureular, Fethullahçılar, Konseyciler, Süleymancüar ve diğerleri özellikle Erbakan'dan kurtulduklan için, gcnelde ülkeyi bu hale getiren DemireL, Ecevit, Erbakan ve Tûrkeş'ten kurtulduklan için mutluydular. Onlann yeni gözdesi Kenan Evren'di Bu duygularla ccmaatierin çoğu 12 Eylül Anayasası'na ve Kenan Evren'in cumhurbaşkanhğına evet oyu verdiler. TRT ve basın yohıyla yönlendirilen ve korkutulan halkm çoğunluğu. biraz da ortam gereği anayasaya evet oyu vcrmişti. 12 Eylül Anayasası yüzde 92 oy desteğiyle kabul edildi Kenan Evren 7. Cumhurbaşkanı oldu. Bu sonuçla cemaaüer kendilerini biraz daha rahatlamış hissettiler. Cemaatlerde darbe tartışmaları Darbe, cemaat ve tarikatlarda yayguı tartısmalar yaşanmasma neden oldu. Demokrasiyi askıya almış, siyasi partileri kapatmış darbecikrle işbirtigi ne derece doğruydu? İşbüiiğini, küffara hizmet olarak yorumlayanlar bfle oldu. Buna karşüık başka bir alternatifin ohnadığı görüşü de yaygındı. Ulkedeid egemen güçkre karşı yapılabilecek bir şey yoktu. Siyasi partiler kapatılmısü, Demirel'in ve Erbakan'ın bundan böyle siyaset yapması imkânsız gibiydL Hizmet ise her şeyden önemliydi. Mademki ^ T - darbeciler hizmetlerine engd olmayacaklardı, o zaman bu ortamda onlann istediklerini yapmak daha doğruydu. Şimdi kavga yerine güçfcri birleştirme, hizmete ağırhk verme, derienip toparlanma ve büyüme zamamydı. Günün birinde firsat onlann eline geçecekti. Bu tartışmalar kapata mecÜslerde sürüp gitti ve bazı cemaatlerde çatlamalara, bölünmelere, kopmalara ve yeni arayışlara neden oldu. AÎD-1 NURSİ'DEN BUGÜNE Bilinmeyen ÎSLAM -9- dye, 12 Eylül 1980 sabahı darbeyle uyan- # dı. Darbe, tslamcı kesimlere artık her şeyin A. bittiğinı düşündürdü. Bütün kazanımlar, alı- nan mesafeler, maddi ve manevi yükselişler bir an- da yok olma tehlikesiyle yüz yüze geldi. Darbeyi yapanlar, başlangıçta sağ sol aynmı yapmadıklannı göstermek için ülkucülerin ve tslamcılann da üzeri- ne gittı. Siyasi partilerin tamamı kapatılmış, partile- rin yöneticileri içeriye alınmışt. Cezaevleri her par- tiden, her görüşten insanlarla dolup taşıyordu. En büyük hayal kınklığı MHP'lilerde yaşanıyor- du. Bugüne kadar devlet adına komünistlere karşı mücadele vermişler ve bu uğurda yüzlerce ülkücü şe- hit ohnuş, uğruna mücadele ettikleri devlet, kendi- lerini de komünistlerle bir tutup içeriye atmışü. Ortada yalnızca darbeyi yapan Kenan Evren ve konsey üyeleri vardı. Demirel ve Ecevit, Gelibo- lu'nun Hamza Koyu'ndaki askeri tesislerde, Erbakan ile iki gün saklandıktan sonra teslim olan Türkeş, tz- mir Uzunada'daki Denız Kuvvetleri'ne bağlı bir üs- te gözaltında tutulmaktaydı. Darberun ilk günlerin- de en büyük korkuyu Islamcı çevreler yaşadı. On- larda "Bütün emekler boşa gitti" duygusu hâkimdi. Fakat çok geçmeden durumnn pek de öyle olmadı- ğını fark ettiler. Darbenin lideri Kenan Evren, nere- deyse dini cemaatlerin yapmak istediklerini yapar hale gelmişti. Evren yurt gezilerinde yaptığı konuş- malarda ayetler, hadisler okuyor, tslamı övüyordu. Darbeciler, okullarda dini eğitimi zorunlu hale ge- tirdiler. Buna karşı felsefe derslen zorunlu ders ol- maktan çıkanlıp seçmeli hale getirildi. Erbakan "ın tek başına iktidar olsa yapmaya cesa- ret edemeyeceği şeyleri Evren yapıyordu. Kenan Ev- ren, yaptığı konuşmalarda Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'e çatıyor, sağcılan, solculan, irticayı eleş- tiriyor, ama "hakUd din temiz dindir, irtica degüdir" anlayışıyla ılımlı tslamı da topluma panzehır olarak takdim ediyordu. Evren'in bu tutumu, dini cemaat ve tarikatlan ra- hatlattı. Ortam neredeyse tam aradıklan gibiydi. Za- ten onlann gözünde partilerin önemi yoktu, istedik- leri ortamın oluşması her şeyin üstündeydi. Bir an- da o zamanakadar ölesiye bağlandıklan, uğruna mü- cadele ettikleri Demirel ve Erbakan gibi liderleri sil- kip attılar, Kenan Evren onlann gözünde daha mak- bul isim haline geldi. Darbeciler ve cemaatler fttifakı 12 Eylûl darbecileri cemaatkre istediği ortanu sağladı. Erbakan'ın tek başına iktidar olsa yapmaya cesaret edemeyeceği şeyleri Evren gerçekleştiriyordu. 12 Eylül darbecileri de, özeUikle anayasa oylama- sına taban bulmak amacıyla Islamcı çevrelere hoş- görülü davrandılar. Hatta kimi cemaatlerle de direkt ilişkiye geçtiler. Onlardan istedikleri. anayasa oyla- ması referandumunda evet oyu kullanmalanydı. Bu- nun karşıhğmda cemaatlerin faaliyetlerine, yurt ve Kuran kursu açmalanna izin verilecekti. Darbeciler, partileri kapaülan liderlerinin, halka "hayır" oyu ver- dirmeye çalışmasından korkuyorlardı. Demirel baş- ta olmak üzere bütün liderler, tabanlanna "hayır oyu verin" mesajlan yolluyorlardı. Bu mesajlann etkin- liğini kırmak, hayır oylarmın olabıldiğınce az çıkma- sını sağlamak gerekiyordu. Çünkü, 12 Eylül Anayasası ile birlikte Kenan Ev- ren'in cumhurbaşkanlığı da oylanacakü. Aynca tt ha- yn-"lann yüksek olması, Batı karşısuıda yönetimi zor duruma düşürebilirdi. Bu yüzden darbeciler, ki- mi asker ve sivil aracılarla cemaat ve tarikat önder- leriyle görüştüler. Çoğu cemaat de bu görüşmelere olumlu yanıt verdi. Erbakan'm hocası îskenderpaşa cemaati lideri Şeyh Mehmet Zait Kotku bu dönem- de öldü. Onun ölümünden sonra Esad Coşan tarika- tın başma geçti. Bu grup, darbe döneminin cemaat- ler için uygun olduğu görüşündeydi. Cemaat mensubu Turgut Özal, ihtilalcilerin kur- duğu hükümette yer almıştı. Darbe döneminde bu or- tamdanfaydalamlmah. sonra şartlar uygun olursa Er- bakan'ın oluşturacağı harekâtta yer alınmalıydı. Bir de cemaat mensuplannı diri tutmak için bir dergi çı- kanlacaktı. îşte bu dönemde, en güçlü ve etkin ce- maat, Yeni Asya ikiye bölündü. Nurcu ıider darbecllerle Yeni Asya cemaati içinde yer alan Nurculann ki- mi ileri gelenleri, darbecilerle yakınlık kurmuştu. Erzurum'da bulunan Mehmet Kırkma Hoca bunla- nn başında geliyordu. Kırkıncı Hoca, Kenan Evren'e mektup yazarak neler yapüabileceğine dair öneriler- de bulunmuş, darbecılen överek dualar etmişti. Meh- met Kırkıncı'nın Demirel'e bağlı Yeni Asya cema- ati içinde çok etkili olduğunu öğrenen darbeciler de ona yakınlık gösterdiler ve özel görüşmelerde ken- disine yardımcı olacaklanru söylediler. Mehmet Kırkıncı, gerçekten de cemaatin en etkı- li ve sevılen ısımlerindendi, yalnız da değildı. Osman Demirel, Rahmi Erdem, Ahmet Şahin, Necmettin Şa- hiner gıbı önemli Nureular yanındaydı. En önemli- si Mustafa Sungur gibi bir "ağabey " de onun gibi dü- şünmekteydi. Kırkmcı Hoca vasıtasıyla Nurcu olan Fethullah Gülen de Hoca'yı destekliyordu. Zafer der- gisi etrafında toplanan Sakaryalılar grubu da onun- la hareket etti. Bu durum Mehmet Kuüular, Mehmet Fınncı, M. Emin Birinci gibi ısimleri hayli kızdırdı. Darbe, dö- neminde Yeni Asya gazetesi kapatüdığı için yerine çıkan Yeni Nesil gazetesinde Kırkmcı'run ihtilalci- lere yazdığı mektup, ıhtilalciler ve onlarla işbirliği yapanlar sert bir üshıpla eleştinldi. Kırkıncı Hoca, Cengiz Han'ın hocası ilan edildi. Cengiz'in Hocala- n dıye bir dizı hazırlandı. Cengiz Han, yanmda bu- lundurduğu bazı Müslümanlar sayesınde Islam ülke- lerini ele geçirmişti, Kırkıncı Hoca da öyleydi. Vey- sel Akpınar, Mustafa Kaplan, Bünyamin Ateş, Meh- met Paksu. Safa MürseL Burhan Bozgeyik, thsan Atasoy gıbı gazete yazarlan bu konuda sert yazılar yazdılar, darbeyi eleştirdiler, sartlar ne olursa olsun Demirel'in yanında olunması gerektiğini söylediler ve açılan mahkemelerde onlarca davada yargılandı- lar. Darbeciler, Mehmet Kutlular ile de görüştüler. Kutlular, misyonlannm darbecilerle birlikte olama- yacağını söyleyerek işbirliğini reddetti. Askerlerin ıs- ran işe yaramadı. Darbecilerle yakınlık kuran kesim ise Yeni Nesil gazetesinin ve Kutlular*ın bu tavnnı eleştirdi. Onlann yaptığı, ileriyi görmemekti. Bedi- üzzaman'm şartlar gereği DP'yi ve Menderes'i des- teklemesini, bu ilelebet böyle olacak, hep Demirel desteklenecek şeklinde ele almak yanlıştı. Ne şer CHP vardı ne de ehven-i şer AP vardı, ortada sade- ce darbeciler vardı. Üstelik darbeciler kendilerinden yardım ıstemekteydi. Hizmetlerin devam etmesi için bundan daha uy- gun ortam yoktu. Sonuçta büyük bir tabana sahıp Ye- ni Asya cemaati, tam da orta yennden ikiye bölün- dü. Yeni Asya cemaatinde kalanlar Mehmet Kutlu- lar, Mehmet Fınncı, M. Emin Bınnci, Yavuz Baha- dıroğtu, thsan Atasoy, Mustafa Kaplan, Burhan Boz- geyik, Bünyamin Ateş, Safa MürseL Mehmet Paksu gibi isimlerdi. Cemaatten kopanlar ise Mehmet Kırkıncı, Musta- fa Sungur, Rahmi Erdem, Osman Demirci, Ahmet Şahin, Mehmet Diknıen, Necmettin Şahiner gibi isimlerin bulunduğu önemli bir gruptu. Yeni Asya ce- maati yan yanya güç kaybetmişti. cemaatlerin çoğu ' '->*^> 4 « ^ darbecllerden yana Yeni Asya cemaatinden kopan Mehmet Kırkıncı grubuna, Yeni Asya cemaati "KonseycUer" admı tak- tı ve bu ad, o cemaati tanımlayan bir sıfat oldu. Kon- seyciler grubu artık Yeni Asya cemaatinin en öfke duyduğu gnıpru. Onlar Cengiz'in hocalanydı, dava- ya ihanet etmişler, ihtilalcilerle işbirliği yapmışlar- dı. Taban bu aynlık karşısmda şaşkındı. En çok ct- kilendikleri bölünmeydi bu. Daha düne kadar birlik- te, yan yana olduklan insanlar şimdi karşı karşıya gelmişlerdi. Birbirlerini Demirelci-Konseyci diye suçluyorlardı. Yeni Asya cemaati, Demirelcilikte yalnız kalmış- tı. Yeni Asya'ya karşı Demirelcilik suçlaması eski- sinden daha şıddetlı bıçımde yapılıyordu. Yanlış ata oynuyorlardı. Artık hapiste olan ve bir daha da siya- set yapabıleceği belirsız Demirel'e bu kadar bağlan- manın hizmetîe ilgisi olmadığı gibi hizmete zarar vermekteydi. Konseyciler bu konuda yalnız da de- ğildiler. Nurculann bir kesimi de Konseyciler gibi düşünüyordu. Fethullah Gülen de hakkında aramyor afışleri asılı olmasına rağmen darbecilere destek ve- rilmesinden yanaydı. Sızıntı dergisınde askerleri öven başyazılar yazdı. "Asker" ve "Son Karakor başhğmı taşıyan başyazılarda askerlerin "tepe" bir varlık olduğunu söyleyerek anadan doğma asker mil- let oldugumuzu belirtti. Fethullah Gülen'e göre, as- ker tam zamanında yetişmeseydı, "Bütün mfllet ola- rak inkisar içinde ağlamadan başka çaremiz kauna- yacakn." "Onun süngüsü" yüz defa iniltimizi din- dirmiş ve ateşimize su serpmişti. Yapılan ihtılal, "düşmanı kıskıvrak yakalama ve bir zâfer"di. "Bhr e>Telki sene selam durulmuş ve gaziler ocağuun yiğit eri Mehmetçiğe teşekküıier sunulmuştu." Askerler, ümıtlenn tükendığı anda yetışıp memleketi kurtar- mıştı. "Ürnio^mkinrûkendiği yerde, Hızırgibi imda- dımıza yetisen Mehmetçiğe istihalelerin son kertesi- ne vaıma dikğimizi arz ediyoruz." Fethullah Gülen, bu görüşler ışığmda, anayasaya "evet" oyu verilmesinı savundu ve taraftarlanna bu konuda direktifler verdi. Şehirlerin merkezi yerlerin- de, otogarlarda, istasyonlarda "aranıyor" afışlerin- de Fethullah Gülen'in resimleri yayımlansa da hak- kında ciddi bir takibat yoktu. Hatta askeri biriiklere bile uğramaktan çekinmiyordu. Ege Bölgesi'nde cemaatleşme faaliyetlerini sür- dürdü. Son derece rahattı, zira askerler onunla da gö- rüşmüşlerd^Abdujlah Aymaz, llhan Işbilen, Musta-. fa Bilokf Laîift>d«ğan gıbı yakın çevresi, kendısıy- le ıhtilalciler arasında arabuluculuk yapıyorlardı. YARIN • 12 Eylül sonrası cemaatlerin durumu • MSP'lilerde gelişen bir akım: Partisizlik harekâtı • Cemaatlerin gerçek lideri: Turgut Özal • Özal dönemi, cemaatlerin altın dönemi... ' • Cemaatlere göre, Özal'ın Demirel ve Erbakan'dan üstün yönleri... • Özal'dan dini çevrelere devlet kredisi... • Türkiye gazetesinin önlencmez yükselişi... Zaman gazetesi yazan Hekimoğlu îsmail, devletin Islamiyeti bir bilim dalı olarak ele alması gerektiğini söyledi 'Sosyalistler din düşmanlığından vazgeçmeli' - MinyeM AbduDah romannuz, an ce- maatlerûsnl bir isim haline getirdi. Mîn- yefi AbduDah romanında lslamcüarm çektikieri gfcıırtrfanian söz edilhor, hâlâ Canaatln-birbDİykanlaşaaBj^bB'oi»- mryor ve gruplara avnbyor, Risale-i Nor camiası da bu yüzden dağuuk, bu duru- mu nasl yorumhıvorsuııuz? - tslamiyet bir sanat veya meslek dalı olmadığı için leblebici, muhallebici der gibi îslamcı veya dinci denemez. Halkı- mız Müslümandır, bunlann yüzde 30'u Islamiyeti öğrenmeye ve yaşamaya çahş- üğından bunlara dindardenir. Cemaatler, tslam üniversitesinin fakülteleri hük- mundedır, eğitim ve öğreömin kolaylıği için bunlar gereklidir. Asü olan Islami- yettir. Devlet îslamiyeti öğretmiyorsa, öğretmek isteyenlere de mânı olursa sı- kıntılar devam edecektir. îslami öğretim ve eğitimin olmadığı bir ülkede, cemaat- lerkendi şartlan içinde şekillenmişseara- lanndakı farklılıklar gruplaşmalara se- bep olacaktır. Bediüzzaman Said Nursi, kendi yerine herhangi birini tavsiye etme- di:tf Ri$aIe-iNurlar âze yeter" dedı. Ri- sale-i Nurlar da kitapnr, kitaplar te'vil edilir, yani yoruma açıktır, farklı yorum- lar, farklı gruplan doğurur. Devlet, îsla- miyeti bir bilim dalı olarak ele alrp onu gerçek manasıyla öğretseydi Müslüman- lar bugünkû durumda oimazlardı. • Minyeli Abdullah romanının yazan Hekimoğlu Îsmail, Fazilet Partisi'nin oya ihtiyacı olduğu için cemaatlerle çekişmesinin mümkün olmadığını söyledi. Siyasetle uğraşanlann sistemi eleştirmesinin normaî olduğunu belirten Hekimoğlu îsmail, "Öyle bir hal içindeyiz ki, sistemi eleştirsek devlet, eleştirmesek bazı dindar gruplar karşı çıkıyor. ÖzeUikle fakirler, işsizler politikayla daha çok meşgul oluyor, bundan da particiler yararlanmak istiyor" dedi. - Son dönemde FP ve Fethullah Gülen cemaatihBtiriyksörekfibH'çekişnKiçsı- deydDer. Gerçekten oirçekişmevar rnıy- di, kamuoyttna yanlış mı aksettirikii? - FP'ninoya ihtiyacı var, bu sebeple ce- maatlerle çekişmesi yankşör, bence çe- kismemiştir de. Gülen de imanla, ibadet- le meşgul olduğundan siyasi sahaya gir- memistir. Gülen gibi bir Islam âliminin, milletin bütününe, hatta Islam, belki in- sanlık âlemine hoca olabilmesi için par- tjciiikten uzak kaiması şartür. Islam âlim- leri partici olmamalı. tslam âlimlerinin ıktidara gelme gjbi bir düşünceleri de ol- mamalıdır. Halkımızın yüzde 30'u din- dardır, dolayısıyla dine dayalı bir parti ortaya çıksa alacağı oy oranı yüzde 30'u geçmez. Türkiye'deki dindarlar her za- man dindar olmayan Müslümanlar tara- findan yönetileceklerdir. - Cemaatlerin W lasna sisteme deşti- rirfcen bazılan astemle birfikte hareket ediyor. Bunu nasıl degeıiendiriyorsunuz? - Sistem deyince, cumhuriyet, demok- rasi, laıklik ve bunlara benzer resmi re- jimler ve ideolojiler akla gelir. Bunlan eleştiren devlet adamlan ve öğretim üye- leri de vardır. "Bu sistem deği^nefidB-'' diye kitap yazanlar iktıdardadır, ama on- lar da sistemi hâlâ degiş,tıremedi. Ingil- tere'nin demokrasisini, Fransa'nın laık- lığini, insan haklannı ıstemek herkesin hakkıdır. Siyasetle meşgul olan elbette sistemi eleştinr, olmayan da kendi ışine devam eder, bu da sistemle özleşme ma- nasına gelmektedir. 07le bir hal içinde- yiz ki, sistemi eleştirsek devlet, eleştir- mesek bazı dindar gruplar karşı çıkıyor. Kahveler, basın-yayın, halkımızı politi- ze etmiştir, özellikle fakirler, işsizler po- litikayla daha çok meşgul oluyor, bundan da particiler yararlanmak istiyor. -YenâAsyacemaatininiçindesizdevar- dnuz ve pek çok aynlan gjbi siz de aynl- dnuz, sİ2İn ayrüma sebebiniz ne idi? - Onlar hizmeti bir partinin içine sok- tu, ben partici olmadım. Siyaseti ilmi planda ele almak başka, partici olmak daha başkadır. Yazmış oldugum kitaplar bunun delilidır. - RP kapaukh. Erbakan si\-asi yasaklı okiu. Biryüsonra Fethullah Gülen'in şok kasetleriyayımlanarak Gülen ve cemaati- ne yöneökaleyhtebirkampan\ayürütül- dü. Ardı ardına gelen iki farklı misyona yönefik bu darfoelere yonımunuz nedir? - Globalleşme, kureselleşme ve dünya devleti; bu üç tabir aynı manaya gelir. Bir dünya devleti vardır, bu devleti süper güçler yönetmektedir, zirvenin tepesi de ABD'dir. Süper güçler ilen teknolojiyı kendileri aldı, hamal teknolojiyi bize bı- raktı. Islam ülkelerının kalkinmaması için devletin ilme ve tekniğe önem ver- memesi lazmı. Bunun için okul kapatma- h, başı örtülükız üniversitekapısında ağ- lamalı, yani dünya ilme ve tekniğe koşar- ken Islam ülkelerinde bu kelimeler bay- ram nutuklannda söylenmeli, çünkü sü- per güçlerin Islam ülkelerine emri bu- dur: tslam ülkeleri kalkınmamalı! Kal- kinmaması gereken devlet parti kapatır, düşünce suçu ıcat eder, ilim adamlanyla uğraşır, böylece çağdaş olduğunu zanne- der. Yasaklı Erbakan, yasaklı olmadıgı zamandan daha güçlüdür, bu millet maz- lumu sever. TCK'nin 141, 142 ve 163'üncü maddelen kalkn, komünizm veya şeriat geldi mi? Rejimler gelmez, mevcut yönetimin hatalan 0rejırnlerida- vet eder. - Bu olaylardan bir den çdatrmahna? Sizce bundan sonrası ne olabüir? - Politikaya ve kültüre ekonomi yön verir. Kalkınamayan fertlenn, cemaatle- rin ve devletlenn yapacağı hıçbir şey yoktur. Kalkınmanınesası da ilimve tek- niktir. Sosyalistler din düşmanlığından, özellikle tslam düşmanlığından vazgeç- meli, dindarlar ekonomiye önem verme- li, hâkim güç olan kapitalistler de kendi- lerine şu soruyu sormalı: "tkinci Dünya Savaşı'nda yerle bir olan ülkeler kalkuup süper güç olurken neden Türkiveseksea senede kalkınamadı?" Devlete hâkim olan sosyalistler ve dindarlar değildi, öy- leyse bunlar suçlanamaz, kapitalistler su- çu kendinde görüp tedbir almalı. Kültür sınır tanımaz. Pararun, ihnin, tekniğin di- ni imanı olmaz, bunlar insanlığın müşte- rek mabdır. Bunlara hep beraber sahip çıkmalıyız. Kalkınmış ülkelerdeki sos- yolojikvepsıkolojik rahatsızhklan azalt- mak için tslam dınının yüce h l V ^ faydalanmak şarttır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle