25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 HA.ZİRAN 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Köy Hizmetleri dağıtılıyor Köy Hizmetleri Genel Müdürlü- ğü'nden sorumlu DSP'Iİ Devlet Ba- kana Mustafa Yılmaz, hazırlıklan süren mahalli idarelerle ilgili çeşitli yasalarda değişiklik içeren taslak- tan haberdar mı acaba? TasJak, köy hizmetlerinin yerelleşmesini öngö- riiyor. Köy Hizmetleri Genel Müdür- lüğti dağıtılıyor, yetkileri ayn ayn va- li ve kaymakamlara devrediliyor. Taslak yasalaşırsa, köylerin yplu- na, suyuna, altyapı hizmetlerine iliş- kin kararlar merkezden verilmeye- cek. Eh, "merkeziyetçilikten uzak- laşmak" önce insanın kulağına hoş geliyor. Ancak danıştığımız uzman- lar, köy hizmetlerinin yerelleştiril- mesinin sakıncalarını sıraladılar: "Hizmet üretimindeki etkinlikazalır. Hizmet dağıtımtnda eşitsizlik olu- şur. Yoksul, gelişmemiş bölgelere da- ha az, bûtçesi diğerlerine oranla yûksek olan bölgelere ise daha faz- la hizmet gider. Hizmetlerin özel- leşmesi, taşeronlaşması htzlantr. Köy hizmetlerinde çalışanlariçin düzen- s/z çalışma ortamı oluşur. Daimi ve geçici işçilik, yerini gündelikçi işçi- liğe bırakır. Sendikasızlaşmaya gidi- lir." Neymiş? "Yerelleşme eşittirde- mokratikleşme" değilmiş. ISIK KANSU kartsu@cumhurtyet.com.tr. Kultur Bakanlıgı'nın anketiKültür Bakanlığı; Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatrolan, Cumhurbaş- kanlığı Senfoni Okestrası, Devlet Sen- foni Örkestralan ile devlet koroianna iliş- kin bir anket düzenledi. Amaç, bu ku- rumlann "çağdaşgereksinimlereyete- rince yanıt vermeyen eski ve yetersiz yapılanmalannı" düzeltmek. Anketteki ilk soruya geçelim: "Sanat kurumlanmızın genel statü- sû ve konumlan nasıl olmalı?" Soruyu hazıriayanlar, anketi yanıtia- yacaklan yönlendirmek için de örnek vermişler: "örneğin; özerkyapılanma, oze/teş- tirilmiş yapılanma..." Bir başka soru ve bir başka yönlen- dirme daha: "Sanat kunımlanmız nasıl birperso- nel çalıştırma sistemi ile daha başanlı olabilir? (Örneğin; 657Sayılı Yasa çer- çevesinde, temsil ve konser başına sözleşme...)" Sorular arasına serpiştirilmiş kimi vurgular da dikkatimizi çekti: "Sanatsalyanş, veriminyüksettilme- si, yaşlanmış, çalışma, yaratma gücü- nü yitiımeye başlayan sanatçılariçin dü- zenleme arayışı, çağdaşücret sistemi..." Kültür Bakanlıgı'nın anketi iyi niyet- le hazırlanmış olabilir, ancak son yıllar- da bakanlığa bağlı kimi kurumlann ba- şındaki yöneticilerde "yenisağ" bakış açısının giderek ağııiık kazandığı yad- sınmaz bir gerçek. Anket soaılannın tümce aralarına sı- kıştınlan kimi sözcükler; çağdaşlıktan, uygarlıktan yola çıkılarak, sosyal gü- venceye kavuşturulmuş, belli bir kamu- sal işlev yüklenmiş olan kurumlar ile sa- natçıların bugün bulundukları yerin ve kazanılmış haklarının adım adım geri götürülmek istendiğini kanıtlıyor. Madem ankette örnek veriliyor, biz de aynı yolu izleyelim: örneğin "özelleşmiş yapı"; opera- nın, balenin, tiyatronun, orkestralann özelleştirilmesi, açıkçası bütün bu ku- rumları kamusal görev ve sorumluluk- lanndan sıyırmak demektir. örneğin "temsil ve konser başına sözleşme, çağdaş ücret, verimlilikyük- seltme, sanatsal yanş" gibi ilkeler, ne- oliberal önermelerdir ve güvencesiz "esnek çalışma" tekniklerine giriş an- lamını taşır. Örneğin "yaşlanmış, çalışma, yarat- ma gücünü yitirmeye başlayan sanat- çılariçin düzenleme" istemi de, "de- neyim, bilgi bin'kimi, yetenek" gibi öl- çütlerin biryana itilerek "genç-yaşlı" gi- bi soyut aynmlarla çalışanlar arasında- ki sosyal dayanışmayı çökertme ama- cına yöneliktir. Kültür Bakanlığı'na bağlı kurumlann siyasi iktidarların değişiminden etki- lenen yapısınm almaşığı, bu kurumla- n genel anlamıyta "özelleştirmek" ya da "yeni sağ" çözümlemelerle donatmak değildir elbette. Devlet Tiyatroları da, opera ye bale de, orkestralar da; gerçekleştirdikleri kamusal işlev göz ardı edilmeden, ça- lışanlan ve sanatçılan sosyal güvence- lerden yoksun kılınmadan, çeşitli sa- natsal ölçütlere dayanan denetim me- kanizmaları çalıştırılarak pekâlâ de* mokratikleştirilebilir. önceki günkü yazımızda, Türkiye'de hayvancılığın Şubat 1999'da yayımla- nan bir tebliğ ile tekel konumundaki yer- li-yabancı şirketlere btrakıldığını dile ge- tirmiş ve hayvancılık ile uğraşan ya da uğraşmak isteyen çiftçi yurttaşlanmızın "sözJeşmeli çiftçi" modeii ile tümüyle bu şirketlere bağımlı kıltnmak istendiğini rfa- de etmiştik. Sözleşmeli çiftçi modeii ne anlama geliyor? Ankara Veteriner Hekimler Oda- sı Başkanı Atila Cindemir, modelin çer- çevesinı şöyle çızdi: "Şirket, hayvancılık alanında üretimden tüketime değin her aşamaya egemen Sözleşmeli çiftçilik olacak. Modele göre, şirket, sözgelimi 5 buzağıyı sözleşme imzaladığı çiftçiye tes- lim edecek. Sözleşmeli çiftçi, yem, ve- teriner hekimlik hizmetleri, suni ve tabii tohumlama gibi konularda tümüyle şir- kete bağlı olacak. Sözleşmeli çiftçinin işleviyalnızca hayvanlara bakmak olacak. Hayvanlar büyüyüp kesim tarihi geldi- ğinde şirket, hayvanlan belli birpara kar- şılığında sözleşmeli çıftçiden alacak. Tes- lim edilen 5 hayvandan kimilen hastalan- dıysa ya da öldüyse bundan sözleşmeli çiftçi sorumlu olacak. Bu modelde risk- lerin tümü sözleşmeli çiftçidedir. Söz- leşmeli çiftçilik, bir tür güvencesiz şirket taşeronluğudur ve dünyanın hıçbiryerin- de büyükbaş hayvan besiciliğinde bu yöntem kullanılmaz. Bu yöntemin Türki- ye'ye getirilmesindekiamaç, yabancı da- mızlık hayvan ithalatına zemin hazırla- mak ve sözleşmeli çiftçilik adı altında iş- gücü malıyetıni neredeyse sıfıra indir- mektir." Sözleşmeli çiftçilikle; "girişim ruhu" üzerine övgüler duzüldüğü bir dö- nemde, hayvancılık alanında girişimci olmak isteyen küçük üreticiler ve işlet- meler baltalanacak. öte yandan üretici- ye, çiftçiye kredi vetmek yerine, tüm kre- di teşvikleri, vergı indinmleri, kredi ola- naklan, hatta bedava kamusal arazi tah- sisleri büyük yedi ve yabancı şırketler ya- ranna dönük olacak. Hayyancılıkla uğ- raşan ya da uğraşmayı düşünen çiftçi- lerimiz ise, neredeyse derebeylik döne- mindeki serfier örneğındeki gibi dev te- kellere bağit çalışmak zorunda bırakıla- cak. Tanmda, hayvanalıkta "reform'dedik- leri de bu... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL SSK Prim Tabanı ve Tavanı (2) Tehlikeli, Ağır ve Yıpratıcı tşler Sosyal Sigortalar Yasası'nın 73. maddesi ile sigorta kolla- nna göre alınacak prim oranlan belirlenmiştir. Primler, dört ayn sigorta kolundan sigortah ve işveren payı olarak ahnmak- tadır. 1) Iş Kazalan ve Meslek Hastalıklan Sigortası: Bu sigorta kolunun "priminin tümünû işverenler öder". Işyerleri, iş- kollan yönûnden 12 tehlike sınıfına aynlmıştır. Bu sınıflann en az, tehlikeli olanı için belirlenen prim oranı % 1.5, en teh- likeli sınıfa giren işkolu için % 7 olarak saptanmıştır. 2) Hastalık Sigortası: "Hastalık sigortası primi sigortaJı- nın kazancımn % ll'idir. Bunun % 5'i sigortalı hissesi, % 6'sı da işveren hissesidir." 3) Analık Sigortası: "Analık sigortası primi sigortahnın kazancımn % Tidir. Bu primin tamamı işverenler tara- findan verilir." 4) Malullük, Yaşhlık ve Ölüm Sigortalan: Bu sigorta kolu- nun "primi sigortahnın kazancımn % 20'sidir. Bunun % 9'u sigortalı hissesi, */• 11'i de işveren hissesidir." Ancak, bazı işyerleri "ağır, yıpratıcı ve zehirleyici işyerlerinden" sayılmıştır. Ağır, yıpratıcı ve zehirleyici, "işyerlerinde çah- şan sigortalılardan alınacak Malullük, Yaşhhk ve Ölüm Si- gortalan primi sigortah kazancımn % 22'sidir. Bunun % 9'u sigortah hissesi, % 13'ü işveren hissesidir." Böylece, SSK prim oranlannm alt sının % 14'ü sigortalı pa- yı, % 19.5'i işveren payı olarak toplam % 33.5'tir. Sigorta prim oranlarının üst sının ise en tehlikeli (tehlike sırufi 12 olan) ve ağır yıpratıcı ve zehirleyici işyerleri için % 9'u sigortalı payı, % 32'si işveren payı, toplam % 41 olarak belirlenmiştir. Bu oranlara göre, en tehlikeli, ağır, yıpratıcı ve zehirleyici işlerde çalışanlar için ödenen SSK prim tutarlan: EN TEHLİKELİ VE AĞIR İŞLER NİSAN 2000 SSK PRİM TABANI (150.000.000 TL) Sigorta Kolu %7lşKaza.veMes.Hast. % 11 Hastalık %1 Analık %22Malul.,Yaş.veölüm % 41 Toplam Prim (aylık) % 41 Toplam Prim (yıllık) Sigortalı 0 7.500.000 0 13.500.000 21.000.000 252.000.000 İşveren 10.500.000 9.000.000 1.500.000 19.500.000 40.500.000 486.000.000 Toplam 10.500.000 16.500.000 1.500.000 33.000.000 61.500.000 738.000.000 EN TEHLİKELİ VE AĞIR İŞLER NİSAN 2000 SSK PRİM TAVANI (450.000.000 TL.) Sigorta Kotu % 7 Iş Kaza. ve Mes.Hast. % 11 Hastalık %1 Analık %22May.,Yaş.veÖlüm % 41 Toplam Prim (aylık) % 41 Toplam Prim (yıllık) Sigortalı 0 22.500.000 0 40.500.000 63.000.000 756.000.000 İşveren 31.500.000 27.000.000 4.500.000 58.500.000 121.500.000 1.458.000.000 Toplam 31.500.000 49.500.000 4.500.000 99.000.000 184.500.000 2.214.000.000 Ülkemizde malvarlıklannın "haddi hesabı olmayan" ve kay- nağı da sorulmayan kimileri, yılda birkaç milyar vergi ödedik- lerinde, kendilerini "vergi şampiyonu" olarak görmektedir. Oy- sa, aylık 150 milyon brüt ücretten alman yıllık SSK primi 738 milyon, ayda 450 milyon liradan alınan prim ise yılda 2 milyar 214 milyon liradır. Sayılann bu anlatımından kaçak işçi çalıştı- ran, vergi ve sigorta ödemeyen işverenlerin faturasının da yasal sonımluluğunun bilincinde olan dûrüst işverenlere çıkanldığı an- laşılmaktadu-. Işkence kupbaıriarma destek günü Bugün "Işkence Kurbanlanna Des- tek İçin BM Uluslararası Günü". Türkiye Insan Haklan KururrMj Vak- fı Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Me- sut Gülmez, günün özelliğını şöyle özetledi: "Amaç, 1987'de yürürtüğe giren Işkenceye ve öteki Zalimce, Insan- lıkdışı ya da Aşağılayıcı Ceza ya da Davranışlara Karşı Sözleşme'nin ger- çekten uygulanmasını sağlamak ve işkenceyi dûnyadan tümüyle kaldır- maktır." Gülmez, BM Insan Haklan Komis- yonu'nun geçen nisan ayında aldtğı karannda, işkence ve benzer eylem- terin, insan kişiliğini bedensel ve ruh- sal yönden yıkan, yok etmeyi amaç- layan bir suç ginşimi oldugunu, iş- kence olaylartnın sıklığını göz önü- ne alarak tüm hükümetlerden işken- ce yasağını tıtizlikle uygulamalannı is- tediğinin altını çizdi. Komisyon, bu çerçevede tüm üye devtetler ile ör- gütterin 26 Haziran'ı işkence mağdur- larına destek günü olarak değerien- dirmelerini, bu yıl da özellikle "mağ- durlara tazminat ödenmesi" sorunu üzerinde durulmasını önerdt. Mesut Gülmez'in işkence kurbanlanna des- tek gününde yaptğı cağn çok anlam- h: "Devletin görevi, yalnızca işkence- yi yasaklayan yasalar çıkarmak, ilgili sözleşmeleri onaylamakdeğildir. Bu- nun gereğı olarak devlet, işkenceyi önleme ve işkenceyi cezalandırma konusundaki sorumkıluğunu kabul etmeli ve gereklerini titizlikle yerine getirmelidir. Aynca devlet, işkence- nin yinelenmeyeceği konusunda da kesın güvencelersağlamalıdır. Işken- cenin 'denetlenemeyen bıreysel ey- lemler' olduğu savı ve savunması inandmcı değildir. Işkence, devlet için bir onur sonınudur. Sözünü, bıreysel işkencecilere geçiremeyen devlet, en azından onlan suçlanyla orantılı cezalara çarptırmalıdır." HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgec{qyahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com KEDl LEVO APTÜÜKA ANKARA 11. ASLİYE HUKUK -:z- -".- HÂKtMLtĞt^NDEN ^==^r Dosya No: 1999/566 Esas Davalı: Sadık Balıkçı, Ağn Tur lşletmecisi sahibi, Eski Bağlar Mah. 24. Sok. No: 24 Halkalı-lstanbul Davacı: Ayten Çetin, Güven Çetin'e velayeten Ayten Çetin Vekili: Av. Hülya Elmadağ, Av. M. Savaş Özdağ Dava: Tazminat Mahkememizde açılan, taraflan ve konusu yuka- nda yazılı olan davanın yapılan yargılaması sırasında, Yukanda adı ve soyadı, bilınen en son adresi yazılı davalının zabı- taca yapılan aıaştınnalara rağmen adresi meçhul bulunduğundan da- valıya dava dilekçesi ile duruşma gününün ilanen tebligine karar ve- hlmiş olup dıınışma 11.7.2000 günü saat 9.45'e bırakılmıştır. Belli edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadığınız ve kendinizi bir vekille de temsil ettirmediğimiz takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam edileceği ve gerektiğinde hüküm verileceğı ila- nen tebliğ olunur. 19.6.2000 Basuı: 35446 IUÜMTAZARIKXPI—— AFRİM'N/N DOĞU UCÜNDAKİ'ULKE f. İ96O'7» BUGÜM, SOMAU çotc esrt ZAMANCAEOA BAHA&\r üuc£Si NEfiJ SOMALİ, (JZIIN Sü/S£- A&4P ETKfS/NPE 19. yüzyrco* rse sötoüGGecı AyGuPrtLuA/ M/frr. /NG/LJZ re /z*i£y/iA/o*G s-çMALi'yr L/KLBS/ /U.77/V/1 ALMfÇTT. ZO. YÛZY/L BAÇIA1SIA/P4, MUHAMMET ASPULLAH grM 1S?V Ğ Ğ efü- L£Sİ 6O YfL SiLOİ. Ğ 1969 SOM/ Y£T/ " UMHÜ£/Yer, fc B/B OA/eS£ fl£ CUAAHURf- osYAUST- S/AO B/se, o K B/RLİĞI İLE SfAT/ tLlfKiLEIS KUKCHJ. GÖRÜŞ AHMET YORULMAZ Alın Yazımız mı?L AYVALIK - Olaylar aynı zamanda çağnşımlar da yapıyor. Yargı, karannı verip açıkladığına göre, yurttaş olarak bizlerin karşı görüş açıklamamız, eleştiri- de bulunmamız doğal oluyor. Necmettin Erbakan'ı yargılayıp hapse mahkûm eden mahkeme, yasanın öngördüğü cezanın azı- nı alarak ancak hafifletici bir neden arama gere- ğini duymayarak ceza veriyor. Oysa olayda ce- zayı çoğaltıcı büyük bir neden var. Hafifletici ne- den arama gereğini duymamak yetmez... Erbakan, yasa yapıcıydı, yani milletvekiliydi; bakanlık, başbakanlık yapmış kişiydi. Yasalan herkesten çok bilmesi gerekirdi. Suçu işlediği ta- rihte milletvekili, bakan ya da başbakan olmama- sının da kıymeti harbiyesi yok! Öncesi var çün- kü. Milletvekilliği, bakanlık, başbakan yardımcı- lığı yapmıştı. Yasa yapanın, yasaları çiğnemesi durumunda vereceğiniz cezayı şiddetlendirmezseniz, toplu- mu da ulusu ayakta tutan devlet sistemini de ya- ralamış olursunuz. Kırk beş elli yıl önce Falih Rrfkı yazmıştı. "Avnıpa'da rejimi krallık olan bir ülkede trafık suçundan mahkemeye çıkanlan birsaray mensu- bunayargıç, verdiği cezayı şiddetlendirmişti. ge- rekçe, çünkü o kişi, yasalan herkesten çok bile- cek konumdaydı." Mesleğindeki tartışılmaz yetkinliği kadar, ölüm şekliyle de "büyük olay" olan Uğur Mumcu'nun canavarca katledildiği günkü TV görüntülerini unuttuysanız, bugünlerde aynı sahneler tekrar tekrar ekranlara geliyor, belleginizde canlanacak- tır. Yürekler paralayan görüntü alanını polis, bili- nen şeritiyle çevrelemiş, o alana giriş çıkışlan, yaklaşmalan yasaklamıştır. Çünkü polis uzman- lan çalışacak, cinayetin kanıtlannı toplamaya ba- kacaktır. Başbakan Süleyman Demirel, olay yerine ge- liyor... Etrafındakiler, korumacılan polisin "yasak" şe- ridini kaldınyor. Süleyman Demirel, yerde bulu- nan yüzlerce, binlerce bomba, otomobil ve Uğur"un parçaları arasına giriyor, dolaşıyor! Şimdi emekli, duyar duymaz olay yerine hızla gelmiş bomba uzmanı polis memuru, Izmir'de bir TV muhabirine o anı anlatıyor: "Adam memleketin başbakanı. Dur, oraya gi- remezsin, diyebilir misin ona?" Denir de söylenebilecegini öğretmemişler. Yine Falih Rıfkı'dan bir alıntıyı örnek yapalım: Vınston Çörçil, Maliye Bakanlığı döneminde, toplantı halindeki Avam Kamarası'na, bütçeyi ye- tiştirmeye bakıyor. Şoförüne kestirmeden git de- yince, trafiğe aykın bir yola girerier. Ama az son- ra da mağrur Ingiliz polisi bir eli arkasında, dü- dük çalarak durdurur, defterini çıkararak ceza yazmaya başlar. Çörçil, camdan başını uzatarak, kendisini polise tanıtır. Avam Kamarası'nı beklet- memek için şoföre kendisinin emir verdiğini söy- ler. Bunun üzerine polis, defterini kapatırken şunu söyler: "Bu mazeretiniz nedeniyle ceza yazmıyo- nım. Fakat yolunuzu değiştireceksiniz." Ertesi günkü Londra gazetelerinde, Ingiliz po- lisi öven mektuplar içinde, bir tanesi de Vınston Çörçil imzalıdır. Bizimki, bu gibi durumlar için nasıl davranma- sı gerektiği öğretilmediğinden, "Sayın Başbaka- nım, lütfen girmeyin, deliller bozulur, yok olur" demek görev biliriiğini gösteremiyor. Sayın Demirel de anlaşılan teknik üniversitede- ki öğrenciliğinde, genel müdürlüğünde, bakanlık ve başbakanlığı dönemlerinde rakamları hıfzet- mekten, roman okumak, sinemaya gitmek gibi iş- lere zaman ayıramadığından, bu işlerin bilisizi (cahili). Çünkü bilse, o sınıra gelir gelmez, yol aç- maya çalışanlara, o kendine özgü biçemiyle: - Olmaz kardeşim, görmüyor musun, oraya gi- rilmez, sakıncalı, demiyor, paldır küldür olay ye- rine giriyor, yanındakilerle birlikte her şeyi çiğni- yor! Ne dersiniz, tüm bu bilmezlikler bizim alın ya- zımız mıdır?!.. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2SOLDANSAĞA: 1/ Eski eşya alı- nıp satılan çar- şı ya da pazar. o 2/Kalınbükül- müşsicim...Bir 3 nota... Tevfik Fikret'in. ts- tanbul'a lanet- ler yağdırdığı ünlüşiiri.3/Hi- 6 malayalar'da yaşadığına ina- nılan "Kar 8 Adamf'na ve- g rilen ad... Hü- cum, 4/ "O yer" anla- mında kullanılan söz- cük... Bir spor lculübü- müzün kısa yazılışı... 2 Şaşma belirten bir ün- lem.5/RefıkHalitKa- ray'ınmizahyazıların- _ da kullandığı ad... Ro- ° matızma ağnsı. 6/ Kö- 6 pek... Büyuk yelkenle- ri yönetmek için kulla- g nıîan ip. 7/ Mezıyet. 8/ _ Riizgâi' ya^da dalgala- k i l i i ikig y g nn etkisıyle geminin iki yana yaüp kalkması... Demir-" yolu. 9/ Kızılırmak üzerinde bir baraj ve elektrik sant- ralı. YUKARIDAM AŞAĞIYA: 1/ Hücreden en gelişmiş organa dek canlı dokulan in- celeyen ve bunlan oluşturan maddeleri araştıran bi- lim dalı. 2/ Kokusu hardala benzeyen zehirli bir savaş gazı... Bir renk. 3/ Halk müziğine özgü telli bir çal- gı... Bir şeyin yere bakan yanı. 4/ Süs için yapılmış giysi kıvnmı... Yılan sokmasına karşı ilaç olduğuna ınanılan bir tür taş. 5/ Bir haber ajansının simgesi... "Düriyemin güğümleri kalaylı/— giymiş etekleri alaylı" (Türkü). 6/ Eski dilde su... Ford otomobilinin bir modeii. II Birinin buyruğu altında olan görevli... Trabzon'un bir ilçesi. 8/ Uyma, boyun eğme... "tsmet ": Oyuncumuz. 9/ Yelkenli gemilerde direklere çıkmak için halattan yapılmış basamaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle