Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 HAZİRAN 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
J. U i t . kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
Picasso 'nun Izmir 'de ele geçirilen tablosunu önce Diyarbakır da satmaya çalıştılar
r
_ t
• _ - * - - . _ - i - - , . .
Çabntı tablo olayının ardındanKAYAÖZSEZGİN
Çabntı yapıtlann öyküsüyle, belki de koca bir
sanat tarihi yazüabiür. Bu öykülerin aynntılan
arasında, insanlan sanat yapıtlannın peşinden koş-
turan karmaşık nedenlerin bulımması, konuya psi-
kolojik ve tutkusal renkler de katacağından, or-
taya çıkacak olan tarih, aynı zamanda psiko-sos-
yal boyutlar da içerecektir.
Müzelerden çalınan ve uzunca bir süre, ülke-
den ûlkeye, kişiden kişiye -ya da kişilerden ki-
şilere- serseri mayın misali dolaşıp durduktan son-
ra, peşinde iz süren güvenlik görevlilerinin sıkı
takibi sonucunda, beklenmedik bir zamanda ve
beklenmedik bir yerde ele geçirilen sanat yapıt-
lannın serüveni, daha çok da gündelik basının
ilgi odağına dönüşen ilginç olaylar yumağıdır ço-
gu zaman: Bu yumak çözüldükçe, yapıtla insan
arasındaki ilişkiler demeti ortaya çıktıkça, ya-
pıtın ünlenme süreci de başlamış olur. Eğer ya-
pıt, çeşitli nedenlerle zaten "büüıen'' ya da ta-
nınan bir düzeylilık ürünü ise, bu ün, söz konu-
su olay nedeniyle doruklara tırmanır yapıt, ka-
muoyunun belleğıne biraz daha kazınmış olur,
sanatçısı hakkındaki yorumlara yenileri eklenır.
Yapıt ünsüz ise, bırden ünlenıvenr. Sanat maf-
yasının cesareti, çalıntı bir yapıtın ele geçirilme-
siyle, bir ölçüde kınlmış olsa bile, yeni planla-
nn gündeme girmesini engellemez gene de: Çark
dönecek ve bir başka yapıtm izini kollayanlar,
girişimlerini hayata geçirecek koşullann ger-
çekleşmesi için pusuya yatacaklardır.
Çalma olayı yıldan yıla arüş gösteriyor
Hırsızlık olayının ortaya çıktığı andan itiba-
ren, genellikle tekdüze giden sanat dünyası, bir-
den kanşıverir. Hırsızlığın arkasında, gizli bir de-
dektif öyküsünün varhğına ilışkın yorumlar ya-
pılır. Müzelerdeki güvenlik önlemleri biraz da-
ha pekiştirilir, müze ziyaretlerini gözetleyen ay-
gıtlar, teknolojik olanaklarla güçlendirilir.
Çok bilinen bir örnek olsa da, 21 Ağustos
1911 'de Louvre'dan çalınan, iki yıldan fazla bir
zaman kayıplara kanştıktan sonra, 24 Kasım
1913 'te Floransa'da, bir antikacıda pazarlanmak
ûzereyken ele geçirilip 4 Ocak 1914 'te müzede-
ki eski yerine konulan Le-
onardo da Vmd'nin ünlü -
tablosu "L« Jocoode" (Mo-
na Lısa), bu konuda ılk ak-
la gelen olmahdır. Bu ola-
yın öncesinde ve sonrasın-
da, buna benzer olaylara ta-
nık olunmuştur kuşkusuz.
Ancak müzelerden tablo hır-
sızlığının, yakın dönemle-
re doğru hızlandığı ve gi-
derek meraklı polisiye öykü-
lere dönüştüğü söylenebilir.
Bizde ise, sanat yapıtının
parasal değeri konusunda
spekülasyonlar birbirini izle-
dikçe, kolay ya da kestirme
yoldan para kazanma hırsıy-
la gözü dönmüş olanlann,
müze koleksiyonlanna yöne-
lik suç işleme oranlan yıldan
yıla arnş gösteriyor. Konya'da-
ki Yusuf Ağa Kitaphğı'ndan
çalınan yazma eserler olayı, henüz güncelliğini
yitirmemiş, son örneklerden biridir.
Alanya'dan bir hanım almak istedi
Ancak bunu bastıran, uluslararası boyutta bir
başka olayın izi, Rusya'dan Irak'a, oradan Suri-
ye'ye ve Türkiye'ye atlayarak polisin ilginç bir
operasyonu sonucunda Izmir'de noktalandı: Ga-
zetelere ve basın organlanna yansıyan bir habe-
re göre, 1991 'de Irak'ın Kuveyt'i işgali sırasın-
da, Kuveyt Kraliyet Sarayı'ndan çalınan Picas-
so'nun "Madame Putman" isimli tablosu, tz-
mir'de pazarlanmaya çahşıhrken, îzmir Mali Şu-
be ekiplennin, uluslararası tarihi eser kaçakçısı
bir şebekeyle bağlantı kurması ve tabloya 6.5 mil-
yon dolar ödemeyi tekefrul etmesi sonucunda ele
geçirilmiş ve uluslararası suç elemanlanndan
oluşan ekip yakalanmıştı.
Adı, kimi gazetelerde "La Fenniere" (çok
Picasso, 1900'lerin basında komşusu bir köylû kadmı (Bayan Putman) konualanikiresimyapmıştL
yerde, yanlış olarak 'La Sermkra' diye geçmek-
teydi), kimilerinde ise "Madame Putman" ola-
rak belirtilen Picasso'ya ait yağlıboya tablo, er-
tesi gün Güzel Sanatlar Genel Müdürü tarafin-
dan Ankara'ya getiriliyor ve bir süre müzede ka-
lacağı yönünde açıklama yapdıyordu ama tab-
loya ilişkin herhangi bir bilgi verilmiyordu. Te-
levizyonlarda, şasisinden sö-
külmüş olarak elde taşınır
biçimde görüntülenen
0.8x0.65 boyutundaki tuali,
hırsızlar, belirtildigi gibi sa-
raydan mı çalmışlardı, yok-
sa bir başka yerden (müze-
den?) mi ele geçirmişler-
di? Tablû, Korfez.Sava-
şı'ndan bu yana geçen on
yıla yakın süre içinde el
değiştirmiş miydi?
Basınımız, bu konulan
pek de merak etmedi. tl-
gililer de, yeterli bilgi ver-
meyi gerekli gönnediler
ya da böyle bir bilgi ver-
mekten kaçmdılar. Bunu,
i biraz da olağan göımeli:
Çünkü, böyle bir bilgi,
polisin sorumluluğunu
aşar doğal olarak.
Olaya, dolaylı bir yolla
ve belki biraz da rastlantı sonucu "muttaH" ol-
muş biri olarak, hem bu konuda bilgi vermeyi
hem de çalıntı tablo üzerine kamuoyunu aydın-
latmayı görev bildim.
Olayın basına yansımasmdan ve tablonun ele
geçirilmesinden birkaç gün önce, Alanya'dan
bir hanım (adı bende saklı) beni arayarak, Picas-
so'ya ait bir tablonun Türkiye'de satılmak isten-
dığini, kendisinin de, büyük para istenmesine kar-
şın tabloyu almak niyetinde olduğunu, ancak
tablonun gerçekten Picasso'ya ait olup olmadı-
ğı konusunda bir fikri bulunmadığını belirterek
şimdi Diyarbakır'da bulunan bu tabloyu görme-
min ve kendisine bilgi vermemin mümkün olup
olmadığını sordu. Tabloyu satın almayı düşünen
hammın, bu konularda herhangi bir birikime ve
deneyime sahip olmadığı anlaşdıyordu. Ben de
böyle bir tablonun, eğer sahte değilse, çalıntı
olmasının kuvvetle muhtemel olabileceğini be-
X zmir'de yakalanan resim,
Cabanne'ınkitabında geçen
Putman portresuıden başka ı
birşeydeğildi.tyiama,çok
uzun bir aradan (yaklaşık
70 yıl) sonra, bu tablo, nasıl j
! olmuştuda Kuveyt ]
Sarayı'na geçmişti? Daha ı
da önemlısı, tablo l^vı acıu
Körfez Savaşı sırasmdada
Kuveyt'ten mi çalınmıştı/
Yoksa daha öncesi var mıydı
bu olaym?
lirterek işlerimin yoğunluğu nedeniyle, şu anda
Diyarbakır'a gidemeyeceğimi, ama daha sonra-
ki yakın bir tarihte tabloyu görebıleceğimı söy-
ledim. Bu arada, eğer mümkünse, tablonun bir
diasının ya da renkli bir fotoğrafmın, tablo hak-
kındaki bilgilerle bana iletilmesinin yararlı ola-
bileceğini ekledim.
Çalıntı tablonun fotoğrafi ve bilgüeri
Istedığım belgeler, kısa bir süre sonra elime
ulaştı. Faksla iletilen bilgilerin yanı sıra, gönde-
rilen renkli fotoğraf, tam bir acemi işiydi: Orta-
dan kadandığı, kötü çekildiğı ve uzun zaman cep-
te taşındığı belli oluyordu. Fotoğrafin altına, tab-
loyu satın almayı düşünen kişiye hitaben, tüken-
mez kalemle ve gene acemice bir not düşülmüg-
tü.
Faksla gönderilen notta ise, tablonun adı (ge-
ne yanlış bir imla ile "La Fermiere"), resmin ya-
pıldığı yer (Rue des bois) ve tarih (1908), tab-
lonun boyutlan (0.81x0.65)
belirtiliyor, Ingüizce ola-
rak da, Picasso imza-
lı resmin Mme. Put-
man 'ın portresinı ko-
nu aldığı, tablonun
1918'deKahnweiler
Galerisi'nden Mos-
kova'daki Modern
Batı Sanatı Mü-
zesi'ne geçtiği
ve gene aynı tab-
lonun 653 no'-
lu envanter
kaydıyla
1930'da
Hermitage
Müzesi'ne
alındığı açık-
lanıyordu.
Bu bilgilerin,
yaklaşık olarak doğru ol-
duğunu, Picasso üzerine iki cilt
halinde yayımlanmış kapsamlı bir kayna-
ğa (Pierre Cabanne, Le Siecle de Picasso, De-
noel, Paris 1975) başvurarak saptama olanağı bul-
dum. Söz konusu kitabın birinci cildınde, bu ya-
pıta aüfta bulunulmaktaydı: Resim, kitabın ya-
yımlandığı tarihte (1975) Puşkin Müzesi kolek-
( YENİ BA$LAYANLAR... YENİ BA$LAYANLAR.... YENİ BA$LAYANLAR.... YENİ BA$LAYANLAR
waUng Ned Devlne/ Ned
Devlne'ı Dlrlltmek
Kirk Jones'un yönettığı, Ian Ban-
nen, David Keily ve Fıonnula Flana-
gan'm rol aldıklan 'Ned Devine'ı Di-
rOtmek', bugün Akademi Istanbul'da
gösterime giriyor. Katıldığı bütün fes-
tivallerde büyük ilgi gören, gösteri-
me girdiği ülkelerde de
iyi bir gişe hasılatı el-
de eden fllm, Kirk
Jones'un ilk yö-
netmenlik dene-
mesi. Fiknde lo-
todan büyük ikra-
aâyeyi kazanınca
heyecandan kalbi
duran Ned Devine'ın ye-
rine parayı almaya çalışan
arkadaşlannın öyküsü an-
latıhyor. Birisi Ned Devi-
ne'ın yerine geçecek, yet-
kililer kandınlıp para alı-
nacak ve köydeki elli iki
kişiye eşit olarak paylaş-
ünlacaktır. Bu dolandın-
cılık öyküsü yönetmenin
dört yüda yazdığı güçlü
senaryo ve çoğu yaşlı olan
oyunculann çizdigi unutul-
maz karakterlerle izleyiciler
için tam bir eğlenceye dönü-
şüyor. Gerçek yaşamın tam
tersine paranın insanlar arasın-
da sevgi ve dostluk bağları oluşturma-
sı, birlik ve beraberliğe neden olması
fihnin en ilginç yanı.
Destlny Turns On The Radio
/Kaderln Seslenlşl
Yönetmenliğini Jim McBride'ın
yaptığı, Dylan McDennott, Nancy
Travis ve Quentin Tarantino'nun baş-
rolleri paylaştıklan 'Kaderin Sesleni-
şi' bugün vizyona girdi. Çalınan, har-
canan ya da kaderin ellerine bırakılan
hayatlardan bir kesit sunan fılmde,
Jullıan (Dylan McDermott) adh karak-
ter bunlann tümünü reddeder ve ban-
ka hırsızlığı suçundan girdiği hapis-
ten kaçarak geleceği için kaderini zor-
lamaya karar verir.
Ancak suç ortağı olan yakın arka-
daşı çıldırmış, çaldıgı paralar orta-
dan kaybolmuş, hayatının kadını
ise Las Vegas'ın en büyük kumar-
hanelerinden birinin sahibiyle
kaçmıştır. Ona yardımcı olabile-
cek tek kişi ise hiç tanımadığı bir
adam olan JohnrryDestiny'dir (Qu-
entin Tarantino).
Ordinary Decent Criminal
/Sevlmll Haydut
Yönetmenliğini Thaddeus
O'SuDivan'ın üstlendigi, baş-
rollerini Kevin Spacey, Lin-
daFioraıtino ve PeterMul-
lan'ın paylaştıklan 'Sevim-
B Haydut' günümüzde ge-
çen klasik bir gangster hi-
kâyesini konu alıyor.
Fihn, Robin Hood gibi
yaşayan, suçludan ahp ih-
tiyacı olana veren bir ada-
mı anlatıyor. Michael (Ke-
'Sevimh' Haydut' günümüzde geçen klasik bir gangster bikâyesmi konu ahyor.
vin Spacey), tatlı, neşeli ve yakışıklı,
karizmatik bir suçludur; çetesiyle be-
raber Dublin sokaklannda dolaşmak-
tadır.
Çaldığı eşyalarla halkın dikkatirü
çeken Michael'ın her suçunda başı
derde girmektedir. fşlediği son suç
olan Dublin Resim Galerisi soygu-
nundan sonra ise galeri sahipleri, ap-
tal yerine koyduğu polisler, Interpol ve
siyonunda yer alıyor ve Picasso'nun komşusu bir
köylü kadını (Bayan Putman) kotıu alıyordu. Pi-
casso, aynı kadını konu alan iki resim yapmıştı
1900'lerin başında: Resimlerden biri, Putman'ı
sadece portre olarak gösterirken, diğeri köylü ka-
dını ayakta durur biçimde yansıtıyordu. tzmir'de
ele geçirilen resmin, bu tablo olduğu, böylece
anlaşılıyor. Köşeli omuzlar üzerinde yuvarlak bir
baş, ışıklı bir göğüs ve beden boyunca aşağı
doğru uzanan yaba biçiminde iki kol. Kızıla vu-
ran ve rüzgârla yıpranmış olan yüzde, gene Ca-
banne'a göre, bir panayır satıcısının ifadesi var-
dı. Dik açıyla yontulmuş gibi görünen bedensel
yapı, sağlam bir totem formunu anımsatmaktay-
dı. Antonina Vallentin'in deyimıyle "ktşiselleş-
tirilmiş bir toprak espria" egemendi bu portre-
de.
Vârisleri konuyla ilgilenmeyecek mi?
Evet, îzmir'de yakalanan resim, Cabanne'ın
kitabında geçen Putman portresinden başka bir
şey değildi. İyi ama, çok uzun bir aradan (yak-
laşık yetmiş yıl) sonra, bu tablo, nasıl olmuştu
da Kuveyt Kraliyet Sarayı'na (ya da müzesine)
geçmişti? Daha da önemlisi, ifade edildiği gibi,
tablo, 1991 'deki Körfez Savaşı sırasında da Ku-
veyt'ten mi çalınmıştı? Yoksa, daha öncesi var
mıydı bu olaym? Körfez Savaşı üzerinden on yı-
la yakın bir süre geçmiş olduğuna göre, tablo,
bu süre içinde, aynı ekibin elinde mi kahnıştı?
Yoksa birkaç kez el mi değiştırmişti?
Böyle bir tablonun, Avrupa'da pazarlanması,
kuşkusuz kolay olamazdı. Büyük bir olasılıkla,
bir süre Ortadoğu'da gezindikten sonra, tablo-
nun Türkıye'de alıcı buhna şansırun var olduğu
göz önünde tutuhnuş olmahdır. Tablonun Ku-
veyt'ten çalınmış olduğu kanıtlanabilirse, ulus-
lararası anlaşmalar gereğince, yapıtm Kuveyt'e
iadesi gerekecektir. Bugüne kadar Kuveyt'ten bu
yönde bir talep gelmemiş ohnası, konunun ka-
pandığı anlamma gelmez. Ama eğer bundan
sonra da bu yönde bir talep söz konusu olmaz-
sa, yapıtın çahndığı kaynak konusunda birta-
kım kuşkular gündeme gelebilir.
Öte yandan Picasso 'nun vârislerinin de konuy-
la ügılenmeyeceklerini düşünmek yanlış olacak-
tır. Yalnız bizim kamu-
oyumuz değü, dünya ka-
muoyunun da, konu
karşısuıda suskun kal-
mayacağıru ummak is-
teriz.
suçlu çetesi peşine takılır. Başlangıç-
ta gülünç görünen olaylar daha sonra
tehlikeli hale gelecektır. Egolan tara-
findan yönlendirilen Michael, belayı
paraya tercih etmektedir. Bu arada po-
lis onu kıstırmak ister. Hukukun gü-
cü tüm çete üstünde bir baskı oluştur-
muştur. Bu güç, Michael'ın kendini yok
etmesini, halk üzerindeki karizması-
nın dağılmasını istemektedir.
KEDİGOZU
VECDİ SAYAR
Son Kediler
Kedıler oradan oraya koştunjyor. Yıllardır yaşadıklan
evlerin sular altında kalmasının dehşeti gözlerınden
okunuyor. Inatla evlerini terk etmiyor bir kısmı. Bılirsiniz,
kedileri mekânlanndan koparmak çok güçtür. Arkeolog
Nezih Başgelen, bulduğu yavruları tepelere taşıyor.
Zeugma'nın son kedilerini... Kuş yuvaları da sulann
attında kalıyor. Kuşlarterk ediyor Belkıs'ı. Keçiler nehir
kıyısından son bir kez daha bakıyor, bir daha hiç su
içemeyecekleri Fırat'a... Fırat'ın iki kıyısındaki köyferde
su seviyesi yavaş yavaş yükseliyor. Siz bu satırlan
okurken hiçbir şey kalmayacak geriye. O güzelim köyler,
banndırdıkları binlerce yıllık hazinelerle birlikte sular
altında olacak. Hikâyeoldukçaeskilereuzanıyor. 1950'li
yıllarda -ülke modernleşmeye başlıyor ya- ortaya
çıkmaya başlamış ilk buluntular. Kaçakçı şebekeleri
organize olmaya başlamış. Yerin altını -buradakilerin
deyişiyle- 'eşe/ecW(çe'zenginleşenlenn sayısı artmış.
Yetkililer neden sonra fark etmışler durumu. Bılım
adamları da öyle. Tabii, ılk haritaları yabancı uzmanlar
hazırtayıpyayımlamış kendı ülkelerinde. Sonra, bizımkiler
de onlan izfemiş. 1980'lerde dk çalışrnalar başlamışArrtep
yöresınde. Önce kışısel düzeyde, sonra resmı kurumlar
aracılığı ıle. Koruma kurullan karartaralmışlar. Bu arada
GAP çalışmalan devam etmekteymiş. Kültür Bakanlığı,
GAP barajlannın suları altında kalacak taşınmaz kültür
variıklannın listelerini hazırtamış. Ama nedense bunlann
hiçbiri GAP Idaresi'nı etkilememiş. Modern Türkiye'yi
yaratmakla görevlı olduklanndan, tarihsel miras falan
gibi konulara pabuç bırakmamışlar...
9O'lı yıllarda Antep'te bulunan mozaikler köylü
kadınların elişlerine bile yansımış. Ama, Kültür
Bakanlığı'ndan gelen kaynak devede kulakmış.
Gazıantep Muzesi'nde çalışan birkaç arkeolog, olmayan
olanaklan ile bir şeyleryapmaya, seslerinı duyurmaya
çaJışmış. Nafite... Uluslararası bılımsel yayınlara makaleier
göndererek dünyaya duyurmaya çalışmışlar seslerini.
O da pek fazla yarar sağlamamış. Yalnızca birkaç
arkeolog ilgilenmış Zeugma ile. Çok kısa süreli kazılar
yapmışlar. Kimine Bakanlık izin vermemiş, kiminin
kaynaklan çok kısıtlı imiş.
1994'te yörede baraj yapılacağı duyulmuş, ama
kimselertam olarak nerede yapılacağını bilmiyormuş.
Köylüler ınanmak bile istemıyoriarmış söylentilere. Nasıl
ınansınlar ki, en önemli geçim kaynaklan olan fıstık
ağaçlannın ellennden gideceğine. Bir fıstık ağacına 20
yıl baktıktan sonra ılk verimini alıyorlarmış. Ama sonra
100 yıl, 150 yıl o ağaç beslermiş onlan. Tıpkı bir çocuk
yetiştirir gibi, 20 yıl baktıktan sonra, ağaçlannın sular
altında kalacağına nasıl ınansınlar...
Birecik, Kargamış ve Kayacık barajlan 31 köyü sular
altında bırakıyor. 16.000 köylü evıni barkını terk ediyor.
Bir kısmı büyük kentlere, sefalet içinde geçecek yeni
hayatlanna başlamak üzere yola çıktı bile. Içlerinden
çok azı yörede, Fırat'ın yukarısındaki bölgelere
yerleştiriliyor. Halfeti'nin eski halini görmeyenlerin,
Başbakan Ecevit'in salı günü törenie açtığı, toplama
kampını andıran Yenı Halfetı'de köylülerın neden
yaşayamayacağını anlamaları pek kolay degil. Bir kısım
köylü ise, 'Yeni Halfetı'ye yerleştirılenler kadar bile
şansfı değil. Devletin verdiğı para ıle dağ başında kendi
evlerini yapmaya çalışıyorlar. Aldıklan para, fıstık
ağaçlanndan bir yılda sağladıklan gelın karşılar ancak.
Köyfüler yana yakıla anlatıyor: "İki ay önce haberimiz
oldu evimizin sular altında kalacağtndan. Bir sabah
memurlar geldi. Bankaya paranızı yatırdık dediler.
Kalkıp şehre gittik, döndüğümüzde eşyalanmız sular
afondayĞ!' Aynı gün başlamışlar barajın sulannı tutmaya.
Köyiünün bir kısmı hayvanlannı bile kurtaramamış...
Binlerce insanı kendı doğal çevrelennden kopartarak
suyu, elektriği olmayan dağ başlarında yaşamaya
mahkûm ediyor devlet. Ne adına? Modernleşme adına..
Tabıi, bu olağanüstu zenginlıktekı tanhsel mırasın
yitirilmesı de modernleşme adına... Türkıye'nın elektrik
ihtiyacının ancak %2'sını karşılayacak bu baraj başka
bir yere kaydırılamaz mıydı? Elbette kaydırılabılırdı.
Ama kültürel değerlere saygılı toplumlarda olurdu bu.
Bizim ülkemizde ise, bırakın GAP Idaresi'ni, Kültür
Bakanlığı'nın bile umurunda değildir binlerce yıllık
uygariıklann sular altında kalması. En ufak bir önlem
bile alınmaz bu konuda Keban'da, Karakaya'da, Atatürk
Baraji'nda nice hazine sular altında kalır, kimsenin ruhu
duymadan.
Zeugma
1
da (ya da Türklerin verdiğı ısimle Belkıs) da
öyte otacakt, topraktan köklenyle fıstık ağaanı çıkarmaya
çalışan bir köylü Mars heykelinı buimasaydı. Bu rastlantı
ve Gazıantep'ın yerel Sabah gazetesi sahıbi Aykut
Tuzcu'nun ve Gazıantep Mimarlar Odası'nın çabalan
olmasaydı...
Gaziantep Valisi'nin Özel Idare'den verdiği destekle
son iki aydayapılan kurtarma kazılannda bulunan paha
biçilmez değerdekı mozaikler Gaziantep'i sanat
dünyasının ilgi odağına yetieştırecek. Belki olanlar
kamuoyunu uyarmaya yarar da bundan sonraki
felaketlerde önceden önlem alınabılir. Başka bir teseHi
bulamryorum şu anda. Kuttur Bakanımız ise Amenka'nın
geri gönderdiği bir mozaik parçasını yenne yerleştirecek
törenie. Bu parça, Kültür Bakanlığı'nın Zeugma
fetaketindeki sorumluluğunu örtmeye yeter mi dersiniz?
Bugün sular yine yükselecek Zeugma'da Son kediler
de kaçacak dağlara doğru...
liyatpo Beştirmenlepi
BiPliği'nden eleştiri
B Kültür Servisi - Tıyatro Eleştırmenleri Birliği
bir açıklama yaparak. son günlerde tıyatro
çevTelerinde ortaya çıkan tatsız gelışmeleri
tedırginlikle izlediklerinı bildirdı. Tiyatro Yazarlan
Derneği yöneticılerinin masanın hangi tarafına
oturacaklanna karar vermeleri gerektiğini ifade
eden tiyatro eleştirmenleri, oyun yazarlanndan
yeni ve kaliteli oyun beklediklenni belirttiler.
Oyun yazarlanrun. Kültür Bakanlığı'nın
değerlendirme kurulu, ödenekli tıyatrolann edebi
kurullan örneği, bu ekonomik bağlantırun bir
anlamda ita amiri konumundakı sandalyeleri işgal
etmek gibi aykın işlevleri üstlenmekten
kaçınmaları gerektiğini vurguladılar. 'Yalnızca bir
nîeslek dernegTdeğilrrJÎrsivîtTöplum^rgütö
g ğ r p g
niteliği taşıması gereken Tiyatro Yazarlan Derneği
yöneticilerinin. ülkedeki siyasal, sosyal, kültürel
olaylarda suskun kalırken tiyatroya ilişkin günlük
çekışmeler içinde yer almalannı, olumsuz
tavırlarmı tiyatro eleştirmenlerine ve hocalanna7
*
yönelen hakaretlere vr
ardırmalannı' üzüntüyle
izlediklerini açıkladılar.
BOĞAZİÇİ FESTtVAÜ'NDE BUGÜN
• CEMİL TOPUZLU AÇDKHAVA
TtYATROSU'nda saat 21.30'da Chuck Mangione
konseri izlenebılir. (251 56 00)
• YILDIZ SARAYTnda saat 21.30'da Laszk»
Berki'nin 'Çigan Müziği ve Dans Topluluğu'
konsen izlenebilır. (251 56 00)