22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13HAZİRAN2000SAU OLAYLAR. V E G O R U Ş L E R [email protected] A vnıpaBirliği'ne adaylığuru- zın benimsendiği Helsinki Dorugu'ndan (Zirve- si'nden) bu yana 5 ay geç- tı. Iç siyasadaki geiişmeler nedeniyle Helsinki sonrasında ekonomik bazı olumlu geiişmeler dışında ne gibı uyumsal düzenleme'leryapıldığını öğren- mek pek mümkün olmadı. Ancak bu sü- re içerisinde üyeliğünize ılışkrn olarak ögut içeren dış kaynaklı olumlu görüşle- nn yanı sıra bazı olumsuz görüşlerin ile- ri sürüldüğünü yayuı organlanndan öğ- rendik. Başbakanımızın üyelık için 4 yıl- lık bir süre öngörmesine karşın, üyeliği- mızı destekler görünen dış çevreler ço- ğunlukla üyeliğımizın çok daha uzun za- man alacağma ilişkin görüş belirtmekte- dir. Bu arada, eski Fransa Cumhurbaşkan- Ianndan Giscard d'Estaing, kısa bir süre önce bir Fransız dergisine verdiği demeç- te: Türkiye toprağının ana kısmnun As- ya'da bulunduğunu, bu bakımdan Türkı- ye'nın Avrupa'da yeri olmadığını belirt- miş, Yunanıstan'ın adaylıkfirsatındanıkı- li sonınlannın çözümü içın yararlandığı- nı vurgulamış ve üende üyeliğimiz konu- sunda referandum gerekeceğinden söz et- miştir. Anımsanacağı üzere, eskı AB Ko- mısyon Başkaru Fransız Jacques Detors da AB'nın bir Hınstıyan kulübü olduğunu, bu nedenle Türkiye'nin AB'de yeri olma- dığı yolunda görüş ıleri sürmüştü. Keza, Türkiye'nin üyelığine karşı olan eskı Al- man Başbakanı Kohl de evvelce Türki- ye'nin Avrupa'da arazisi olduğunu ilk kez duyduğu biçiminde tuhafbir beyanda bu- lunmuştu. Kohl'ün coğrafya bilgısınin kıt oluşunu yadırgamamak gerekir. Zira ken- disı 16 yıllık başbakanlığı esnasında par- tisi CDU'ya ış çevrelerinın el altından yaptığı gizli yardımlann yasak ve bunla- nn vergiye tabi olduğunu bilmediğini söy- lemiş ve vergi kaçakçılığı nedeniyle par- tisini iflasın eşiğine getirmisti. Giscard d'Estaing ıse, 1974Temmuzu'nda Kıbns'a müdahalemız üzerine, Fransa Cumhur- başkanı olarak Fransız TV'sıne verdiği demeçte, "Kıbnssonmununtaraflanndaıı biri NATO içerisinde müttefiküniz Türki- ye, öbürü ise aynı dmi pavUşoğımız, difi- *. -f Avrupa Birliği'ne Adaylığımız... Tevfik ÜNAYDIN Emekli Bûyuktlçi min ve nygufcğmıra borçhı oldoğnmaz, NATO içerismdeld mütterBtinıiz, dortB- mnz YmuuustuT diyerek ülkemizc karşı duygulannı daha o zaman befli etmişti. Gis- card d'Estaing, AB'ye üyeliğünize ilişkin coğrafya gerekçeli düşüncesinı belırtir- ken nedense, Osmanlı'nın 700 yıllık Av- rupa geçmışı bir yana, Avrupa Türiaye- sı'nın yüzölçümü ve nüfusu bakırrundan bazı üyelerden ve aday ülkelerin çoğun- dan daha büyük olduğunu, aynca ilk sıra- dakı adaylardan Kıbns Rum kesiminin Avrupa kıtasından çok uzak, Asya'ya ise çok yakın bulunduğunu bilmezlikten ge- İiyor. Anımsatmakia yaraı var, Giscard d'Estauıg de eskı Zaire Diktatörü Mobu- tu'dan aldığı yüklü annağanlann suç ol- duğunu bilmediğini söylemış, bu yüzden siyasal saygınlığını yitinnişti. Bunlar AB'nin sağcı parti liderlerinden üyeliği- mize karşı çıkanlar. Soldan da karşı olan- lar var. örneğin eski Alman başbakanla- nndan Sosyal DemokratHdmnt Scfcmidt de böyle düşünüyor ve 70 müyon Türk'- ün Avrupa'da dolaşmasını gönlünün arzu- lamadığını söylüyor. Bazı çevreler ıse da- ha ileri giderek Türkiye'nin kandınldığj- nı, üyeliğinın hayal olduğunu açıkca be- lirtiyorlar. önde gelen bu siyasetçilerin görüşlerinin üye ülkelerde geniş taraftar bulduğunu göz ardı etmemek gerekir. Ge- rek bu türden olumsuz dış esınuler, gerek- se içende kendımize olan güvensızliği- miz isteT ıstemez bızlen tam üyelık konu- sunda kötümserlığe yöneltiyor. AB'ye üyeliğünize karşı çeşitli bahane- ler ileri sürenve daha önce adaylığımız ko- nusunda Yunanıstan'ın veto tehdidi ge- rekçesinin arkasına sığınmış olan bazı Ba- ülı çevrelerin üyelığimıze karşı çıkışlan- nı şu noktalar üzennde toplayabilirız: Yu- nanıstan'la mevcut sorunlar, PKK sorunu, ınsan haklan, Avrupa'nın Hıristiyan ku- lubü oluşu, ıç sorunlanmız, kültür ve uy- garlık faria... Yunanistan ile sorunlar çö- zümknmemiş olsa bile, hiç ohnazsa aday- hk koousunda Yunan vetosu ortadankalk- mış oldu. Ancak unutmayalım ki Yunan vetosu olasılığı üyeliğin tescili sırasında da mevcut. Bu olasılık üzerimizde hep Demoklesin küıcı gibi sallanıp duracak. turaf edelim ki Yunanistan adayhğımızm kabulünde son derece akülı birpoütika iz- ledi. Önce ıkı ülke halklan arasında bir- denbire gehşmeye başlayan dostluk hava- sı içerisinde kendi halkı ve dünyaya kar- şı oyun bozan durumuna düşmekten kur- tuldu. öte yandan, bizi Avrupa'ya havale ederek yıllardır Yunanistan'da değişmez seçimmalzemesi olan "sanalTârttjvteb- dUbâa" ağırhğından kurtuhnuş oldu. Ay- nca, belki de en önemlısı, Kıbns ve Ege sorunlannı büyük ölçüde Avrupa'nm so- runukonumunadönüştürdü. Kısacası, Yu- nanistan, adayliğımızuı kabulünde sergi- lediği olumlu tutumla bir taşla birkaç kuş vurmuşoldu. AB üyelerinin öne sürdüğü PKK soru- nu da gerekçe olmaktançıku. Bukonu üze- rinde şımdı daha çok Kürt ve ınsan hak- lan sorunlan olarak durulmaya başlandı. tnsan haklan konusuna gelınce.. şu anda bazı adaylann insan haklan sicüi bızim- kınden daha iyı duruma gelmış olsa bile, bizden önce aday olanlann çoğunun sici- lı bizimkinden pek parlak olmamasına karşın onlann adaylıklan benimsenmişti. Esasen biz de bu konudakı eksıklenmizi büıyor ve nedense temcıt pılavı gıbı tek- rarlayarak inandıncıüğımızı zedeleyen bir ıfadeyle "Biz insan haldankarnemia AB istedigRmdeğiLkeMİimiziçindözeitmek istiyoruz" deyip duruyoruz. Bu husus za- ten tam üyelık için zorunlu koşul; AB standartlannı tutturamadığımız takdirdebi- zi zaten üyelığe almazlar. Dolayısıyla bu gerekçe de geçerlı sayılamaz. Ancak, ile- ride bu konuda Güneydoğu'dakı gelışme- lere ilişkin olarak başımızın ağnyabilece- ğini de haordan çıkarmayalım. AB'ye üyeliğimizin önlenmek isten- mesinin nedenlerini biz Türkiye'de daha çok din ve ırkçüık farkhlıklanna bağlamak eğüimindeyiz. Avrupa'nın böyle birgerek- çesinin de tutarlı olabüeceğmi sanmıyo- nım. Şöyle düsüneüm: Türkiye coğiaf- yasmdaJaponya ve GüneyKore bulunsay- dı, acabaonlariçin dın faria ve ırkçıhk sav- lan ileri sürülecek mıydi? Kuşkusuz ha- yır. Oysa her ıki ülkenin ırklan da, dınle- ri de, toplumsal değerleri de AB ülkele- rinden tümüyle farklı. Kaldı ki din felse- fesi Kjtlnmımign tslamiyet ve Hıristiyan- lık arasında fark olmadığı besbeUi. Din- sel alanda olabilecek çekıngenliğın, bel- ki bir ölçüde Islam dünyasının geri kalmış- hğından, fananzmın, gencılığın egemen görüntüsünden ve Türkiye'nin bu görim- tü içensınde algılanmasından kaynaklan- dığı söylenebilir. Islamiyetm TürkleT taranndan Avru- pa'da uygulanmasında Hıristıyanlarca -özellikle çağımızdaki din bağlan da dık- kate almdığında- kaygılanılmaması gere- kir. Osmanlı'nın Islam anlayışı ve uygu- layışı her zaman hoşgörülü olmuş ve ege- menliği alona aldığı ülkelerde gösterdiğı hoşgörü daha sonra kendi aleyhine gelış- miştir. Aynnnya gırmeye gerek yok, sa- dece şunu beürtelım: Osmanlı'nın Avru- pa topraklanndaki yapıtlanndan Müslü- man çoğunluğun bulunduğu yerler dışın- daküenn çoğu Hınsüyanlarcayok edilmiş- tir. öte yandan bugünkü Türkiye, dışan- dan kışkırtılan bazı aşın akımlara karşın, faildHf üceâ oturmnş bir üike'dir. Üyehğunize karşı yukanda değinilen ve bunlara benzer başka görüşler, herhal- de üyeliğimizı benimsemek ıstemeyen- lerce dile getınlmeye çauşılan bahanckr olmaktan öte değer taşımıyor. Üyelığimıze karşı çıküması büyük öl- çüde tarihin getırdığı kökleşmiş ön yargı- lardan (peşın hükümlerden) kaynaklan- maktadır. Osmanlı'nuı başlangıçta kor- kulan, sonralan "hasta adam" tanımla- masıyla aşağılanan "kavim" görüntüsünün henüz kafalardan süinememiş olmasıdır. Cumhuriyet döneminin Atatürklü yılla- nnda, kaybolmaya yüz tutan bu ımge, ne yaak ki 1950'lerden sonra giderek Baü- lı belleklerde yeniden canlanmaya başla- dı. Mesleğim nedeniyle 1950'li yıllardan bu yana Avrupa ülkelerinde görev yapma, oralardaki yaşamın ıçinde bulunma ola- nağı buldum. 1950'lerde görev yaptığım Almanya'da ülkemızin yükseklerde dola- şan saygmhğmm sonralan giderek nasıl yi- nnldiğıni üzülerek ızledim. Öbür Avrupa ülkelennde de öyle... 1960'larda önce Ahnanya'ya daha son- ra öbür Avrupa ülkelerine yönelen yoğun göç hareketıyle bıriıkte vatandaşlanmı- zın kentleşme sürecinden geçmeden kır- sal yaşamlanyla, sağcısı-solcusuyla, dışa- nda daha kolay etkinlik alanı bulan orta- çağ kafalı dincileriyle, PKK yandaşlany- la, mafyasıyla ve tüm başka toplumsal so runlanyla Avrupa'ya yayüması, Türkler hakkında eskilerden gelen önyargılann canlanmasına yol açtı. 1960'lardan sonra yoğunlaşan Yunan, Ermeni ve PKK pro- pagandalan da Türkiye karşıtı tutumlan etküeyen geiişmeler oldu. Siyasetçılerimiz de bu görûnümünjpekişmesinde büyük pay sahibi oldular. Ote yandan, içende hiç de iç açıcı görüntü vermeyen siyasal ya- şamımızın dışanya yansıması da güven ve- rici ounadı. Aynca, Batı ülkelenne şu ya da bu nedenle gıden ınlı ufaklı sıyasetçi- lenmizin çoğu zaman ülkemızin yüzünü ağartacak ızlenimler buaknklannı söyle- mek de herhalde kolay olmasa gerek. özetlersek.. AB yoluyla Avnıpa'mn yerleşik kent kültürü düzenme, değerle- rine, özellıkle toplumsal ölçülerimizi iyi- leştirmek suretiyle bir an önce uyum sağ- lamamız gerekıyor. Son geiişmeler insa- nımızı bu yönde bir haylı umutlandınyor. Ancak biz tüm koşullan yerine getirsek bi- le, AB, ileride oluşacak konjonktüre gö- rc bize yine de engeller çıkarabılır mi? Bu olasılık, ne yazık kı oldukça güçlü, AB'ye gıden yolun engebeh ve tuzaklar- la dolu güç bir yol olduğunu unutmaya- lım. / "Ferruh Doğan yaşlanma nedir bilmeyen bi- ridir. Kaç yaş/nda bilmiyorum. Hem gereği deyok. Sanatçının yaşı olur mu?" diye yazmıştım bir şu- bat günü bu sütunda... Altmış sekızindeymiş! Hiç belli değildi. Kırk yıl- lık birdost... Heryaprtını severek iziediğım bir sa- nat adamı... Bir kültür adamı... Hep yinelediğim gibi, bir çizgi şairi... Gereksiz bir tek çizgisi yok. Gereksiz bir yapıtı yok. Hepsi günce), ama gü- nün içinde yitip giden şeyier değil... "Asrileşen Köy'den "Çizgili Dünya"ya kadar insanı, toplumu işleyen bir çizgi adamı... Hiçbir zaman belli birgazetenin sürekli kankatürcüsü ol- mayan, olamayan... Serbest, özgür bir kişı. Ama duyarlığıyla, güncelliğiyle usta^deneyımli birga- zeteci. âvıSUu EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Epeydir hastaydt. Çaresizbir hastahğm elindey- di. "Bir Çizgi Şairi" yazımı okuduktan sonra te- lefon etmişti. Sesi zor çikıyordu. Uzun mu uzun bir yolculuga çıkmaya hazırlanır gibiydi. Kaçınıl- maz bir son beklryor herkesi! Ne var ki alışamı- yoruz, son dönemeçte karşımıza neyin çıkaca- ğını bilsek de... Bugün ona, yann bir başkasına, öbürgün!.. "Fh Çtzgfler FerrtHı'suz! liba" demiş Cemal Süreya... Yerginin ötesi ne- dir? Sanatjn özüdür. Kolayiıktan kaçmakbr, uzak- laşmaktır, kalıcılıktır, bugün de yann da etkisini sürdürmektir. "Kendimden, yurdumdan, dûnyarrnzdan umut- lu olduğum için çbpyorum. Çünkü mizah umut demektir benim için." Demek Beyoğlu'na her çıkıştmda, Bahkpaza- n'natargirişimde, Çiçek Pasapfcdaart^ooa r lamayacagım. Her defasında bana bilmediğim, duyrnadığım birtakım ilginç habener vermeyecek. Onun dünyaya hoşgörülü, sevgi dolu, dost ba- kışını unutmayacağım. Bu, kendimden birçok şeyi yjormekrjr. Her sevitenle biraz ölmemizdir. "Tı- raşı gûzel çocuk I yüzü şirin I gözleri uzay pati- kalan I gûlücüğü uzak, ya anılan I tünel'le şişli arasında /yağmurlu şiir" diyen Yunus Koray'ın dizeleri öyle yakışıyor ki ona!.. Gerçekten Tü- nel'le Şişli arasında, ama hep sanat, kültür, dost- luk evreninde geçmiş bir attmış sekiz yıl... Hrfzı Topuz'un yanm yüzyıllık arkadaşı Ferruh Doğan için söyiediklenne katılmamak elde mi? "Hep banştan, kardeşlikten, uluslararası an- laytştan ve devrimcilikten yana." ^ k H J g d f f i d PENCERE Alıcı Kuşlar Mazhar Paşa Babıâli'ye kâtip olarak girmiş; Şû- rayı Deviet (Danıştay) Evrak Müdürlüğü, Gemlik Kay- makamlığı, Çatalca Mutasamflığı, Haiep Komiser- Hği derken Istanbul Şehreminiliği'ne getirilmiş; Dol- mabahçe'deki Gazhane'yi kuımuş, kentin içme su- yu düzeni paşanın hizmetjymiş, şehri agaçlandırmış... (Eskiden Istanbul Belediyesi örgütüne "şehrema- neti", başkanına da "şehremini" denirdi.) Şehremaneti memurianndan biri Mazhar Paşa ile uğraşmaya başlamış. Hemen icabına bakıp adamı açığa almışlar; ko- lay mı koskoca Şehremini ile itişip kakışmak!.. An- cak memur çetin cevizmiş, üst üste verdiği dilek- çelerte Paşa'ya karşı savaşımını yürütmekte direni- yormuş. Babtâli Memurin Kalemi Müdürü Aziz Bey bir gün bu sivri akıllı memuru çağınp demiş ki: - Efendi, sen boş yere uğraşıyorsun, benim bu işlerde kırkyıllık tecrûbem var. Sözümü dınle, Maz- har Paşa 'ya dehalet eyle!.. "Denalef bildiğiniz gibi "sığınmak" anlamına ge- Iryor, başka deyişle büyüğün koltuğu altına girmek. Memurin Kalemi Müdürü'nün önerisi küçük memu- run ağınna gitmiş: - Ne demek efendim, kanun yok mu?., Müdür - Dur, demiş, bizim devletimizde kanunun ne ol- duğunu ben sana anlatayım. Kanun örûmcek ağı- na benzer. Sineklerbu ağa takılıp ölürler. Ama ser- çe kuşu bana mtsın demez, ağı parçalayıp geçer. Sen birsineksin, ağa düştün, ama can-ı azizin bi- lir, ne istersen yap!.. Memurun aklı başına gelmiş: - Haklısınız, ne yapayım?.. M. Müdür - Yann seni Mazhar Paşa'ya götüreyim, el etek öptüreyim, bu iş kapansın. • Zamane Türkiyesi Osmanlı'ya rahmet okutuyor, neler gorüyoruz, neler işitiyoruz, sinekler ağa takı- lırken kuşlar ağı parçalayıp deşiyorlar; hem bunlar serçe kuşu da değiller... Atmacalar.. Şahinler. Baykuşlar.. Osmanlı'da çeteler dağda gezerierdi; devletin içi- ne yuvalanmış çeteler var mıydı?.. Bu şerefe Cum- huriyet devleti nail oldu. Deviet memuru ile millet- vekili polrtikacının birlikte oluşturduğu çeteler orta- lıkta fink atıyoriar. Medya ağızdan dolma tüfeğiyle sözüm ona kuş avına çıkmış görünüyor; ama tüfe- ğinde "saçma" var. "Alıcı kuşlar" yasalar ağını hiçe sayıyoriar. • Lâf aramcda Mazhar Paşa'nın hısım akrabası da çok yiyiciymiş; Paşa'nın damadı şatafatlı arabasıy- la denize uçmuş da kimse acımamış; halk demiş ki: - Herif ahrete bile arabayla gitti. I t Birlikte PâzJlH HAİİ1-İ A'/A VASlAti »llona'dan ev "" ^ ekonomisine büyük destek. , Bu kampanyada, bütün ^ * ^ Bellonalar, inanılmaz ödeme avantajlarıyla. Üstelik seçtiğiniz ürüne göre, Bellona size özel armağanlar da sunuyor; kullanışlı stretch çarşaflar, yıkanabilir pike yorganlar, cıvıl cıvıl l nevresim takımları, yatak örtüleri, yastıklar... Hepsi sizi bekliyor! Ne zevkinizden, ne de bütçenizden vazgeçin. Ekonomik kampanyayla hayatınız güzelleşsin. 5 * J3V İ» I LituU KMtupt, Desen: Dtmla .losyon ürünleri ve kampanya koşullan ile ilgili biigiyi Beiiona satış noktaianndan temin edeceğiniz broşürlerden alabilirsiniz. *, .. •*.. > r - ^> BELLONAI Vanessat Çtftlı Kanepe, Desen: Mavt Ay --- . i- -^-^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle