Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
& MAYIS 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Alman gazeteci Leyendecker: Basın mensuplannın üzerinde öpücük değil yumruk izleri olmalı
'GazeteciLer siyasilerle iç içe'HİLMİTOZAN
FRANKFURT / STUTTGAKT -
LTst üste haztrladığı haberler ve orta-
ya çıkardığı skandallarla adı son yıl-
lann en başanlı gazetecileri arasında
ılk sıralarda geçen Hans Leyendec-
ker, araştırmacı gazeteciliğin Alman-
ya'da henüz yeterince gelişmediğini,
ancak bu yolda önemli adımlar atıldı-
ğını söyledi. 1993'teBadKleinenka-
sabası istasyonunda silahlı örgüt
RAF'a karşı düzenlenen bir operas-
yonda ölü olarak ele geçirikn Wolf-
gang Grams'ın kuşkulu ölümüyle il-
gili haberleri bır anda gündemi kanş-
tıran ve daha sonra da art arda politik
ıçerikli skandallan ortaya çıkaran ha-
berleri ile dıkkat çeken Leyendecker,
Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlarken
"Gazetecilerin üzerinde öpücük izle-
ri değil, yumruk izleriobnalT diye ko-
nuştu. Halen Almanya'nın en büyük
gazetelerinden sol liberal eğilimli
Meslektaşlarim eleştirdi Türkiye'nin de adı geçen bir dizi yolsuzluğu
kamuoyuna duyuran Alman gazeteci Hans Leyendecker, siyasilerle aynı masada
oturmanın onur sayılmaması gerektiğini belirtti.
Süddeutsche Zeitung'da çalışan ve
son olarak Türkiye'nin de adı geçen
bir dizı yolsuzluğu kamuoyuna duyu-
ran Hans Leyendecker, nisan ayı so-
nunda aldığı 'Aufrechter Gang' ödü-
lü sonrasında verdiği yanıtlarda, Av-
rupa ülkelen ile Almanya arasında
karşılaştırmalarda bulundu.
Almanya'dakı araştırmacı gazete-
cıliğı "çabucakzedelenebileceknadi-
de bir çiçeğe" benzeten Hans Leyen-
decker şöyle konuştu: "Bizdefikirga-
zeteciöği daha güçKi bir geleneğe sa-
hiptir. Alman gazeteciler genelde
Amerikah veya Iskandinavyau mes-
lektaşlanna göre daha az araşünyor-
lar. Avrupa'da durum çok farkh. Me-
sela Italya'da gazeteler büyük sanayi
şirketlerine ait ve ortaya çıkanlan
skandaDarda işadamlan ya suçlu ya
da kurban olarak gosteriliyor. Sosya-
list Partitaranndan kontrol edilen Mi-
lano'daki bir gazete, aylarca, 1992 v>
hnda 'Mani Pulate' (Temız Eller) ope-
rasyonu çerçevesinde başlatılan so-
ruşturmalar hakkında haber vermedi.
Nedeni ise sosyalist siyasilerin rüşvet
skandalına kanşmış olmasıydı. Süvio
Berlusconi'nin televizyon kanalları.
devlet kanalı RAI ile rekabet içinde.
Fransa'da ise gazeteler Cumhurbaş-
kanı Mttterrand'a çok göz yumdular.
Belçika'da basın, saydam olmayan ve
'Augusta Vakası' diye adlandınlan
Italyan helıkopterlerinin satın alınma-
sıyla bağlantılı olduğu sanılan sosya-
list bir bakanın cinayetini elınden gel-
diği kadar araştırmaya çalıştı.
Ama orada da araştınnacı nitelikli
gazeteler yok sayılır. tngiltere'de araş-
tırmacı gazetecilik yükseliyor ve bu
arada üniversitelerde ders olarak ve-
riliyor."
Almanya'daki parlamento gazete-
cilerinin güç sahibi çevrelerle fazla-
sıyla senli benli olduğunu vurgulayan
ve Alman meslektaşlarını eleştiren
Hans Leyendecker, Demokratik Al-
man Cumhuriyeti gizli servisinin
(Stasi) yıllarca izlediği Batı Alman
politıkacılarhakkındakibilgilerin, 10
yıl kamuoyunun ve medyanın bilgısı
dışında kalmasına yönelik olarak şun-
lan söyledi:
"Bu gazeteciler, önde gelen siyasi-
lerle bir masada otunıyor ve sırlann
kendüerine açıklanmasıyla onurlan-
dınküklannı düşünüyoriar. Bence ga-
zetecüerin üzerinde öpücük izleri de-
ğil, yumruk izleri olmah. Ben hiçbirsi-
yasetçh le senli benli değilim. Örneğin
Stasi olayı hakkındaBatı Alman gaze-
tecileri çok aynntılı haberler yazdi. Bu
konu hakkında yaklaşık 80 kitap ya-
yunlandL Stasi dosyalannı araştırma
dairesi, dinleme protokoDerini tümüy-
le değeriendirmedive bantlar 'top sec-
ret' olduğundan gazeteciler bantlara
ulaşma imkânına sahip değülerdL"
Ekonomınin üst düzey yonetım kat-
lannın ve sermaye sahıplerının top-
lumda gitgide bir güç ve iktidar fak-
törü olduğuna dıkkat çeken Alman
gazeteci, bu kesımin artık 'birinci
kuvvet' olduğundan söz edildiğını de
belirtti. Leyendecker, bu nedenle eko-
nominin üst düzey yönetim katlan ile
siyasetin üst düzey kadrolan arasın-
daki ilişkileri araştırmanın her zaman-
kinden daha önemli olduğunu sözler-
ine ekledi.
UNESCO ve ILO projeyi destekliyor
Çocuk işçiliğine
karşı mücadele
• Proje kapsamında yapılan araştırmada,
özellikle kırsal kesimde ev içinde statü yetersizliği
olduğu ve eğitime ilkokuldan sonra devam
edilemediği belirtiliyor.
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-1LO,UNDP,
UNICEF, UNFPA ve Milli
Eğitim Müdürlüğü'nün
katkılarıyla, Erzurum'un
Uzundere ilçesinin 4
köyünde
u
kırsal kesimde
çocuk işçiliğinin ortadan
kakhnlması" amacıyla
uygulanan proje dikkat çekici
sonuçlar ortaya koydu. ILO
tarafindan yapılan
değerlendirmeye göre,
burada yaşayan insanlar,
sağlık eğıtıminden yokşun ye..
genç nesil büyüklerin ,„„.. . „.
yanında kendını ifade
edemiyor. Mesleki
eğitim yoluyla hanelere ek
gelir getınci olanaklar
sağlamak ve kırsal alanda
çalışan genç kızlann
eğitim gereksinimlerini
karşılamak amacıyla
uygulanan proje, çağdaş
eğitim teknolojilerinden
yararlanılarak Uzundere'de
genç kız ve çocuklara temel
eğitimin yanı sıra sağlık ve
meslek eğitimi verdi.
ILO ve diğer kuruluşlann
kaüasıyla gerçekleştirilen
proje; yörede toplumsal,
cografi ve ekonomik
gereksınimlere uygun
mesleki eğitim verme
amacına ulaşırken proje
uygulama ve değerlendirme
sonuçlan mevcut durumun
daha da iyileştirilmesi
gerektiğine ve hanelerin
kaynak tabanının doğal
kaynaklar üzerinde aşın
baskı bulunması nedeniyle
zayıf olduğuna dikkat çekti.
Proje kapsamında yapılan
araştırmada, ev içinde statü
yetersizliği olduğu ve eğıtıme
ilkokuldan sonra devam
edilemediği belirtılirken
projenin yerel halkı birçok
konuda bilınçlendirdiği ve
yapılan toplantılarla halkın
isteklerinin tartışıldığı
kaydedildi.
İstek ve beklentüer
Bu toplantılara katılanlann
proiedep istek ve beklentileri
şöyle sıralandı:
"Ortaokul diploması, sağkk
eğitimi, tanmsal eğitim,
sebzecüik vapmak, beslenme
ve yemek yapmu, iş
kolaylaşbncı çahşmalar, etişi
kurslan, köy kftaphğı, hindi
yetiştiricüiği ve köyler arası
öğrenme gezflerL"
Bu beklentilerden yola
çıkılarak gerçekleştirilen
proje, 60 genç kız ve 100
ilkokul öğrencisinin sağlık
konusunda, 170 kadın ve
genç kızın ana-çocuk sağlığı
ve aile planlaması
konulannda eğitilmelenni,
güneş enerjisinden
yararlanılarak su ısıtmak
amacıyla 25 tesis
kurulmasını, yöre halkının
sebzecilik, meyvecilik,
hayvancılık, ormancılık, yem
bitkileri ve ürün
değerlendirme konusunda
eğitilmesini, okuma yazma
bilmeyen genç kızlann açık
öğretim yoluyla okuma
yazma öğrenmesini ve el
becerisi kazanmalannı
sağladı.
Geleceğin hukukçuları Amerika'da birbirleriyle yarıştı
Amerika'dakialuslararaa nuUtemede Türkive'yi tcmsfl eden öfysayöktK, katıMıklan dört duruşmadan birini kazanabUdilet
Scmalmahkeme yanşması
StBELKIZIUŞIK
Amerika'da gerçekleştirilen
"Uluslararası Farazi Mahke-
me Yanşması''nda Türkiye "yi
temsıl eden Marmara Üniver-
sitesı Hukuk Fakültesı ögren-
cileri, 70 takım arasından
50'nci oldular. Öğrenciler,
"Başımızda koç yoktu. Bir
koçla çok kolay çözümlenecek
soruıüan aramızda çokgeç çö-
zümlejebUdik" dedi.
Uluslararası Hukuk Öğren-
cileri Birliği'nce (ILSA) 1949
yılından beri düzenlenen
Uluslararası Farazi Mahkeme
Yanşması'nda Türkiye, ilk
kez 1993 yılında temsil edil-
di. Bu yıl, 2-9 Nisan tarihleri
arasında Washington'da ger-
çekleştirilen yanşmada Do-
minik Cumhuriyeti, Ukrayna,
Meksika ve tngiltere ile yan-
Adalet Divam'nın taklidi
Yanşma, uluslararası
Adalet Divam'nın taklidi
şeklinde gerçekleştiriliyor.
Yanşmaya katılacak ülke-
lerin takîmlan, bu olay için
iddia ve savunmalannı ha-
zırhyor. Her ülkenin takı-
mı, iki davalı ve iki davacı
olmak üzere dörder kişi-
şan Türk öğrencıleri, kanldık-
lan dört duruşmadan birini
kazandı.
Bir yandan eğlendiklerini,
diğer yandan akademik açı-
dan büyük kazanımlar elde et-
tıklenni söyleyen öğrenciler,
" Yanşmada, dünya hukukçu-
ları neler yapryor, uluslarara-
sı hukukalanına girdiğimizde
den oluşuyor. Türkiye'nin
davacılan, başka ülkenin
davalılanyla, Türkiye'nin
davalılan da başka ülkenin
davacılanyla, Uluslararası
Adalet Divanı'nda 3 hake-
min önünde karşı karşıya
geliyor, iddia ve savunma-
lannı sunuyorlar.
karsımızda khnlerolacak, onu
gördük" diye konuştu.
MÜ Hukuk Fakültesi 4. sı-
nıf öğrencisi Gökçe Dinler,
yanşmanın konusunun salgın
hastalık ve insan üzerindeki
deney nedeniyle birbirlerini
Adalet Divanı'na şikayet iki
ülkenin oluşturduğunu söyle-
di. MÜ Hukuk Fakültesi 3. sı-
nıf öğrencisi Zeynep Lale de
"Diğer ülkeler yanşmaya biz-
den çok daha önce kaülmaya
başladıklan için tecrübeüler.
Ülkelerin yanşma\a olan flgi-
leri ve ayırdıklan zaman, bu
yanşmalann ciddiyetinin far-
kındaolduklandüzcvde artb-
nyor" dedi. Üçüncü sınıf öğ-
rencisi Erkan Aydın ise şun-
lan anlattı:"Bazı ülkeler, bu
v'anşmada okullan temsil edü-
diği için öğrencilerine çok bü-
yük kolayhklar sağlıyor. öğ-
rencilerini sınavlardan bile
muaf ruruyoriar."
2. sınıf öğrencisi Hahl tb-
rahim Kantaçah da"Filnıler-
de görüp sevdiğimiz şeyi can-
landırma nrsaü bulduk, yani
davamızı sözlü olarak savun-
duk, iddia ettik, çok zevkliy-
di"dedi.."
Dışbank• •
Garanti'den
para mı
çekilirmiş?
Akbank, Dısbank. Garanti. Halkbank,
Osmanlı Bankası. Vakıfbank.
Hepsinin kartıyla hepsinin ATMsinden para çekilir.
RLTtN NOHTH
Diyanet'in düzenlediği Uluslararası Avrupa Birliği Şûrası sona erdi
Dînler birleştirici olmah
I \ 1 \
lstanbul Haber Servisi
-Diyanet Işleri Başkanlı-
ğı'nca The Marmara Ote-
li'nde düzenlenen "UVus-
lararası Avrupa Birliği
Şûrası", dün yapılan de-
ğerlendirme konuşmala-
n ve alman kararların
açıklanmasıyla sona erdi.
Şûra genel kurul kara-
nnda, Türkiye 'deki reak-
siyonel ve radikal yeni
ohışumlar olarak gözle-
nen sözde dini gruplann
ortaya çıkmasında, bir-
çok etkenin yam sıra mo-
ral değerlerdeki çöküntü-
nün, toplum yapısındaki
değişimin ve dinin rolün-
de gözlenen değişimlerin
önemli payı olduğu vur-
gulandı.
Genel kuruTTcarannda
özetie şu^neri ye görüş^
lere yer verildi:
- Din hizmetlerinin, (si-
\il oluşumlar)olarak gös-
terilmeye çahşılan çeşhli
cemaatiere bırakümasu,
tophunsalbanşmvedmin
bütünleştirici özelUğinin
zedetenmesine yol acabi-
AB Şûrası'nda dinler arasında diyaloğa gereksinim duyulduğu vurguIandL
hr.
- Toplumun Önemli bir
yapı taşı olan ailenin, 'sa-
"tanızm' gibî çeşiiITmen^
fTakımIarâ~kafşi İHİîfiç^
lendirilmesine ihtiyaç
vardır. Halkımızı dini ko-
nularda aydınlatmak, her
türlü zararlı ideolojiler ve
sözde dini akımlar konu-
sunda bilgilendirmek
amacıyla uzmanlara el ki-
taplan hazırlattınknalı ve
halkımıza ulaştınlmalı-
dff.
— - Dinler ve kflltûriera-
rası daha sıkı ve doğru-
dan inşkilerin kurulduğu
birçağda, insanlann bir
arada ve banş içinde yaşa-
malan, dünya banşına
katkıda bulunmalan aç>-
suıdan dinlerarası diyalo-
ğa büyük ihtiyaç duyul-
ınaltfariır
- Diyanet, Türk cum-
inmyetlermde olduğu gi-—
Ilahiyat
r ^çrlmasr içnr
gerekli girişimlerde bu-
lunmalıdır. Bazı Avrupa
ülkelerinde yabancılara
karşı uygulanan şiddete,
dini aynmcüığa karşı ted-
birler alınması için giri-
şimlerde bulunulmahdır.
AYDINLAIVMA
EMRE KONGAR
Ahmet Necdet Sezer'in
Seçiminde Gözden Kaçanlar
Biz, uzun dönemli süreçlen ıncelemeye çalışan
tarihçi ve toplumbilimci yazarlar, bazı olayları, in-
celediğimiz oluşumların simgeleri olarak kullan-
maya meraklıyızdır.
Bunun dünya tarihi bakımından en güzel örne-
ği, çok uzun bir süreci kapsayan Fransız Devri-
mi'nin başlangıcı olarak Bastille hapishanesinin
zaptının kabul edilmesidir.
Ulusal tarihimiz açısından en klasik örnek ise,
Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı olarak, Mustafa
Kemal'in Samsun'a ayak basmasının kabulüdür.
• • •
Türkiye, 1989'da Berlin Duvan'nın yıkılmasıy-
la simgelenen Soğuk Savaş döneminin kapan-
masından sonra yepyeni bır döneme girdi.
Önce Susuıiuk olayı ile, ülkücü katillerin ve
uyuşturucu kaçakçılarının karanlık politikacılar ve
bürokratlarla oluşturdukları, devlet içinde yuva-
lanmış olan çeteler açığa çıktı.
Daha sonra, ilk kez, geniş halk kıtlelerı, "sürek-
li aydınlık için bir dakika karanlık" eylemi ile çe-
telere karşı tavır koydu.
Geniş halk kitlelerinin bu tavrı, zaman içinde,
"Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganı çerçeve-
sinde, "şeriat devleti özlemlerine" karşı, Türki-
ye'de tarihin kaydettiği en büyük sivil toplum
direnişine dönüştü.
Derken 28 Şubat 1997'de, Milli Güvenlik Kuru-
lu, resmen, Soğuk Savaş'ın bittiğini onayladı.
Komünizm, "birinci öncelikli tehdrt" olmaktan
çıktı, yerini "Şeriat Devleti özlemlerine", "ırkçı
faşizme" ve "çetelere" bıraktı.
Bu çerçevede. çok uzun süredır ilk kez, içinde
bir astsubayın da bulunduğu ve "milliyetçi ide-
oloji" şemsiyesi altında örgütlenen çetelerden bi-
nnin düzenlediği bir suıkast aydınlatıldı.
Akın Birdal'a karşı girişilen suikastın sorumlu-
lan yakalandı.
Derken, Abdullah Öcalan. paketlenerekTürki-
ye'ye teslim edildi ve yargılanarak mahkûm oldu.
Bu arada tarikat şeyhlerinin halkı nasıl ıstısmar
ettikleri, kamuoyuna, görüntülü delillerle açıklan-
dı.
Kamu ihalelerinde ve özelleştirme çerçevesin-
de, çetelerin ticaret yaşamı ve poiitikacılarla
olan kirii ilişkileri aynı bıçımde yadsınamaz ses
bantlan ve görüntülü kasetlerle kamuoyuna yan-
sıdı.
2000 yılının başında Hizbullah denilen ve insan-
lan din adına inanılmaz işkencelerle katleden te-
rör örgütü açığa çıkanldı.
Aynca, 28 Şubat'tan sonra, eğitimin çağdaşlaş-
ması yolundaki bazı girişimler, çok yetersiz de ol-
sa, gündeme geldi.
Işte bütün bu olaylar 28 Şubat 1997'den, yani
Sovyetler Biriiği'nin çöktüğünün ve Soğuk Sa-
vaş'ın dünyada artık sona erdiğinin nihayet
Türkiye'de de kabul edilmesinden sonra, ülke-
nin yeni bir değişım sürecinın içine girdiğini belir-
tiyor.
Biz buna kısaca "demokratikleşme süreci"
diyebiliriz.
Bu süreç, genel olarak toplumda, özel olarak da
hukukta ve siyasette "normalleşme" süreci ola-
rak da adlandırılabilir.
Soğuk Savaş'ın dünyada sona ermesinden
sonra, Türkiye'de de Soğuk Savaş'ın ürettiği
"bürokrasi-mafya-tarikat-ticaret-siyaset"
beşgenıne karşı dıyalektık olarak gelışen "hukuk
devleti arayışlannın" ve "şeffaf demokratik si-
yasete duyulan özlemlerin" belırgınleştiği bir
dönem yaşıyoruz.
"Temiz siyaset" ve "hukuk devletinin ege-
menliği" başlıklan altında formüle edılebilecek bir
hedefe, yanı hem siyasetteki yozlaşmayı, hem
hukuk devietindeki erozyonu. hem medyada-
ki tekelleşmeyi ve haksız rekabeti önlemek ve
sonuç olarak "demokratikleşen bir toplum he-
define" yönelmek ısteyen yepyeni bir Türkiye
var önümüzde.
Cumhurbaşkanlığı'na, Anayasa Mahkemesi
Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in seçilmesini çö-
zümleyenler, genellikle, yukanda çok kısa olarak
özetlediğim bu sürecin farkında değiller.
Hatta bazılan, tam tersine, bu seçimi, 28 Şubat
sürecinin karşıtı olarak bile algılıyorlar.
Oysa bu seçim bence Soğuk Savaş'ın Türki-
ye'de de bittiğini vurgulayan ve artık gerçekten "de-'
mokratikleşmenin esas aracı olan hukuk dev-
leti kavramının" egemenlığine doğru yol aldığımı-
zı gösteren 28 Şubat'tan sonraki ıkinci simgedir.
Creenpeace'den suçlama
TAEKnükleer
santral pazarlıyor
AMNBODUR
ÎSKENDERUN-ls-
kenderun'da Yazıcı ve
Ekiciler demir çelik
fabrikalannın ithal
hurdayı eriterek ürün
elde etmesinde, sana-
yicilerin radyasyon
kuşkusu taşımasına.
Greenpeace"ten destek
geldi. Söz konusu fab-
rikalar, ucuz olduğu
gerekçesiyle, ağırbJdı
olarak Ukrayna ve
Lübnan'dan yılda 1
milyon 800 bin ton
hurda ithal ediyordu.
Greenpeace Akde-
niz Ofisi sorumlusu
Melda Keskin, yurda
VııırHn rrırifiiTit Hf^nftlf^-
mesi gereken Türkiye
"TAEK bir hastane
atağını ya da Türki-
ye'ye giren hurda itha-
lini denetle\emi\orsa,
pazarlamaya kalküğı
10 nükleer santrahn
atıklannın sağlıklı ola-
rak zararsız hale geti-
rilnıesini nasıl denetle-
yecek" diye sordu.
İkitelli kazası
Radyoaktif element
kuşkusu taşıyan ve yıt^
da 180 bin tonu bulan
fabrika atıklanrun de-
nize dökülmesinin de
denizdeki ekolojik
dengeyi yok ettiği gibi
bahklar aracıhğı ile de
insan sağlığının tehdit
altında kalabıleceğıni-
-anhrtan^—Greenpeace
mu'nun (TAEK) dene-
tim görevi yerine ülke-
ye 10 nükleer santral
pazarlığı yaptığmı söy-
ledi. 1998Ocakayında
yaşanan tkitelli olayı-
nı anımsatan Keskin,
lusu Melda Keskin
şunlan söyledi: -==
" TAEK, daha İkitelli
kazasının hesabınıda ve-
remedi. Bu olayda mağ-
durlann açtığı 4.8 trfl-
vonluk da\a sürüvor."