25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
& MAYIS 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Alman gazeteci Leyendecker: Basın mensuplannın üzerinde öpücük değil yumruk izleri olmalı 'GazeteciLer siyasilerle iç içe'HİLMİTOZAN FRANKFURT / STUTTGAKT - LTst üste haztrladığı haberler ve orta- ya çıkardığı skandallarla adı son yıl- lann en başanlı gazetecileri arasında ılk sıralarda geçen Hans Leyendec- ker, araştırmacı gazeteciliğin Alman- ya'da henüz yeterince gelişmediğini, ancak bu yolda önemli adımlar atıldı- ğını söyledi. 1993'teBadKleinenka- sabası istasyonunda silahlı örgüt RAF'a karşı düzenlenen bir operas- yonda ölü olarak ele geçirikn Wolf- gang Grams'ın kuşkulu ölümüyle il- gili haberleri bır anda gündemi kanş- tıran ve daha sonra da art arda politik ıçerikli skandallan ortaya çıkaran ha- berleri ile dıkkat çeken Leyendecker, Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlarken "Gazetecilerin üzerinde öpücük izle- ri değil, yumruk izleriobnalT diye ko- nuştu. Halen Almanya'nın en büyük gazetelerinden sol liberal eğilimli Meslektaşlarim eleştirdi Türkiye'nin de adı geçen bir dizi yolsuzluğu kamuoyuna duyuran Alman gazeteci Hans Leyendecker, siyasilerle aynı masada oturmanın onur sayılmaması gerektiğini belirtti. Süddeutsche Zeitung'da çalışan ve son olarak Türkiye'nin de adı geçen bir dizı yolsuzluğu kamuoyuna duyu- ran Hans Leyendecker, nisan ayı so- nunda aldığı 'Aufrechter Gang' ödü- lü sonrasında verdiği yanıtlarda, Av- rupa ülkelen ile Almanya arasında karşılaştırmalarda bulundu. Almanya'dakı araştırmacı gazete- cıliğı "çabucakzedelenebileceknadi- de bir çiçeğe" benzeten Hans Leyen- decker şöyle konuştu: "Bizdefikirga- zeteciöği daha güçKi bir geleneğe sa- hiptir. Alman gazeteciler genelde Amerikah veya Iskandinavyau mes- lektaşlanna göre daha az araşünyor- lar. Avrupa'da durum çok farkh. Me- sela Italya'da gazeteler büyük sanayi şirketlerine ait ve ortaya çıkanlan skandaDarda işadamlan ya suçlu ya da kurban olarak gosteriliyor. Sosya- list Partitaranndan kontrol edilen Mi- lano'daki bir gazete, aylarca, 1992 v> hnda 'Mani Pulate' (Temız Eller) ope- rasyonu çerçevesinde başlatılan so- ruşturmalar hakkında haber vermedi. Nedeni ise sosyalist siyasilerin rüşvet skandalına kanşmış olmasıydı. Süvio Berlusconi'nin televizyon kanalları. devlet kanalı RAI ile rekabet içinde. Fransa'da ise gazeteler Cumhurbaş- kanı Mttterrand'a çok göz yumdular. Belçika'da basın, saydam olmayan ve 'Augusta Vakası' diye adlandınlan Italyan helıkopterlerinin satın alınma- sıyla bağlantılı olduğu sanılan sosya- list bir bakanın cinayetini elınden gel- diği kadar araştırmaya çalıştı. Ama orada da araştınnacı nitelikli gazeteler yok sayılır. tngiltere'de araş- tırmacı gazetecilik yükseliyor ve bu arada üniversitelerde ders olarak ve- riliyor." Almanya'daki parlamento gazete- cilerinin güç sahibi çevrelerle fazla- sıyla senli benli olduğunu vurgulayan ve Alman meslektaşlarını eleştiren Hans Leyendecker, Demokratik Al- man Cumhuriyeti gizli servisinin (Stasi) yıllarca izlediği Batı Alman politıkacılarhakkındakibilgilerin, 10 yıl kamuoyunun ve medyanın bilgısı dışında kalmasına yönelik olarak şun- lan söyledi: "Bu gazeteciler, önde gelen siyasi- lerle bir masada otunıyor ve sırlann kendüerine açıklanmasıyla onurlan- dınküklannı düşünüyoriar. Bence ga- zetecüerin üzerinde öpücük izleri de- ğil, yumruk izleri olmah. Ben hiçbirsi- yasetçh le senli benli değilim. Örneğin Stasi olayı hakkındaBatı Alman gaze- tecileri çok aynntılı haberler yazdi. Bu konu hakkında yaklaşık 80 kitap ya- yunlandL Stasi dosyalannı araştırma dairesi, dinleme protokoDerini tümüy- le değeriendirmedive bantlar 'top sec- ret' olduğundan gazeteciler bantlara ulaşma imkânına sahip değülerdL" Ekonomınin üst düzey yonetım kat- lannın ve sermaye sahıplerının top- lumda gitgide bir güç ve iktidar fak- törü olduğuna dıkkat çeken Alman gazeteci, bu kesımin artık 'birinci kuvvet' olduğundan söz edildiğını de belirtti. Leyendecker, bu nedenle eko- nominin üst düzey yönetim katlan ile siyasetin üst düzey kadrolan arasın- daki ilişkileri araştırmanın her zaman- kinden daha önemli olduğunu sözler- ine ekledi. UNESCO ve ILO projeyi destekliyor Çocuk işçiliğine karşı mücadele • Proje kapsamında yapılan araştırmada, özellikle kırsal kesimde ev içinde statü yetersizliği olduğu ve eğitime ilkokuldan sonra devam edilemediği belirtiliyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-1LO,UNDP, UNICEF, UNFPA ve Milli Eğitim Müdürlüğü'nün katkılarıyla, Erzurum'un Uzundere ilçesinin 4 köyünde u kırsal kesimde çocuk işçiliğinin ortadan kakhnlması" amacıyla uygulanan proje dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. ILO tarafindan yapılan değerlendirmeye göre, burada yaşayan insanlar, sağlık eğıtıminden yokşun ye.. genç nesil büyüklerin ,„„.. . „. yanında kendını ifade edemiyor. Mesleki eğitim yoluyla hanelere ek gelir getınci olanaklar sağlamak ve kırsal alanda çalışan genç kızlann eğitim gereksinimlerini karşılamak amacıyla uygulanan proje, çağdaş eğitim teknolojilerinden yararlanılarak Uzundere'de genç kız ve çocuklara temel eğitimin yanı sıra sağlık ve meslek eğitimi verdi. ILO ve diğer kuruluşlann kaüasıyla gerçekleştirilen proje; yörede toplumsal, cografi ve ekonomik gereksınimlere uygun mesleki eğitim verme amacına ulaşırken proje uygulama ve değerlendirme sonuçlan mevcut durumun daha da iyileştirilmesi gerektiğine ve hanelerin kaynak tabanının doğal kaynaklar üzerinde aşın baskı bulunması nedeniyle zayıf olduğuna dikkat çekti. Proje kapsamında yapılan araştırmada, ev içinde statü yetersizliği olduğu ve eğıtıme ilkokuldan sonra devam edilemediği belirtılirken projenin yerel halkı birçok konuda bilınçlendirdiği ve yapılan toplantılarla halkın isteklerinin tartışıldığı kaydedildi. İstek ve beklentüer Bu toplantılara katılanlann proiedep istek ve beklentileri şöyle sıralandı: "Ortaokul diploması, sağkk eğitimi, tanmsal eğitim, sebzecüik vapmak, beslenme ve yemek yapmu, iş kolaylaşbncı çahşmalar, etişi kurslan, köy kftaphğı, hindi yetiştiricüiği ve köyler arası öğrenme gezflerL" Bu beklentilerden yola çıkılarak gerçekleştirilen proje, 60 genç kız ve 100 ilkokul öğrencisinin sağlık konusunda, 170 kadın ve genç kızın ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması konulannda eğitilmelenni, güneş enerjisinden yararlanılarak su ısıtmak amacıyla 25 tesis kurulmasını, yöre halkının sebzecilik, meyvecilik, hayvancılık, ormancılık, yem bitkileri ve ürün değerlendirme konusunda eğitilmesini, okuma yazma bilmeyen genç kızlann açık öğretim yoluyla okuma yazma öğrenmesini ve el becerisi kazanmalannı sağladı. Geleceğin hukukçuları Amerika'da birbirleriyle yarıştı Amerika'dakialuslararaa nuUtemede Türkive'yi tcmsfl eden öfysayöktK, katıMıklan dört duruşmadan birini kazanabUdilet Scmalmahkeme yanşması StBELKIZIUŞIK Amerika'da gerçekleştirilen "Uluslararası Farazi Mahke- me Yanşması''nda Türkiye "yi temsıl eden Marmara Üniver- sitesı Hukuk Fakültesı ögren- cileri, 70 takım arasından 50'nci oldular. Öğrenciler, "Başımızda koç yoktu. Bir koçla çok kolay çözümlenecek soruıüan aramızda çokgeç çö- zümlejebUdik" dedi. Uluslararası Hukuk Öğren- cileri Birliği'nce (ILSA) 1949 yılından beri düzenlenen Uluslararası Farazi Mahkeme Yanşması'nda Türkiye, ilk kez 1993 yılında temsil edil- di. Bu yıl, 2-9 Nisan tarihleri arasında Washington'da ger- çekleştirilen yanşmada Do- minik Cumhuriyeti, Ukrayna, Meksika ve tngiltere ile yan- Adalet Divam'nın taklidi Yanşma, uluslararası Adalet Divam'nın taklidi şeklinde gerçekleştiriliyor. Yanşmaya katılacak ülke- lerin takîmlan, bu olay için iddia ve savunmalannı ha- zırhyor. Her ülkenin takı- mı, iki davalı ve iki davacı olmak üzere dörder kişi- şan Türk öğrencıleri, kanldık- lan dört duruşmadan birini kazandı. Bir yandan eğlendiklerini, diğer yandan akademik açı- dan büyük kazanımlar elde et- tıklenni söyleyen öğrenciler, " Yanşmada, dünya hukukçu- ları neler yapryor, uluslarara- sı hukukalanına girdiğimizde den oluşuyor. Türkiye'nin davacılan, başka ülkenin davalılanyla, Türkiye'nin davalılan da başka ülkenin davacılanyla, Uluslararası Adalet Divanı'nda 3 hake- min önünde karşı karşıya geliyor, iddia ve savunma- lannı sunuyorlar. karsımızda khnlerolacak, onu gördük" diye konuştu. MÜ Hukuk Fakültesi 4. sı- nıf öğrencisi Gökçe Dinler, yanşmanın konusunun salgın hastalık ve insan üzerindeki deney nedeniyle birbirlerini Adalet Divanı'na şikayet iki ülkenin oluşturduğunu söyle- di. MÜ Hukuk Fakültesi 3. sı- nıf öğrencisi Zeynep Lale de "Diğer ülkeler yanşmaya biz- den çok daha önce kaülmaya başladıklan için tecrübeüler. Ülkelerin yanşma\a olan flgi- leri ve ayırdıklan zaman, bu yanşmalann ciddiyetinin far- kındaolduklandüzcvde artb- nyor" dedi. Üçüncü sınıf öğ- rencisi Erkan Aydın ise şun- lan anlattı:"Bazı ülkeler, bu v'anşmada okullan temsil edü- diği için öğrencilerine çok bü- yük kolayhklar sağlıyor. öğ- rencilerini sınavlardan bile muaf ruruyoriar." 2. sınıf öğrencisi Hahl tb- rahim Kantaçah da"Filnıler- de görüp sevdiğimiz şeyi can- landırma nrsaü bulduk, yani davamızı sözlü olarak savun- duk, iddia ettik, çok zevkliy- di"dedi.." Dışbank• • Garanti'den para mı çekilirmiş? Akbank, Dısbank. Garanti. Halkbank, Osmanlı Bankası. Vakıfbank. Hepsinin kartıyla hepsinin ATMsinden para çekilir. RLTtN NOHTH Diyanet'in düzenlediği Uluslararası Avrupa Birliği Şûrası sona erdi Dînler birleştirici olmah I \ 1 \ lstanbul Haber Servisi -Diyanet Işleri Başkanlı- ğı'nca The Marmara Ote- li'nde düzenlenen "UVus- lararası Avrupa Birliği Şûrası", dün yapılan de- ğerlendirme konuşmala- n ve alman kararların açıklanmasıyla sona erdi. Şûra genel kurul kara- nnda, Türkiye 'deki reak- siyonel ve radikal yeni ohışumlar olarak gözle- nen sözde dini gruplann ortaya çıkmasında, bir- çok etkenin yam sıra mo- ral değerlerdeki çöküntü- nün, toplum yapısındaki değişimin ve dinin rolün- de gözlenen değişimlerin önemli payı olduğu vur- gulandı. Genel kuruTTcarannda özetie şu^neri ye görüş^ lere yer verildi: - Din hizmetlerinin, (si- \il oluşumlar)olarak gös- terilmeye çahşılan çeşhli cemaatiere bırakümasu, tophunsalbanşmvedmin bütünleştirici özelUğinin zedetenmesine yol acabi- AB Şûrası'nda dinler arasında diyaloğa gereksinim duyulduğu vurguIandL hr. - Toplumun Önemli bir yapı taşı olan ailenin, 'sa- "tanızm' gibî çeşiiITmen^ fTakımIarâ~kafşi İHİîfiç^ lendirilmesine ihtiyaç vardır. Halkımızı dini ko- nularda aydınlatmak, her türlü zararlı ideolojiler ve sözde dini akımlar konu- sunda bilgilendirmek amacıyla uzmanlara el ki- taplan hazırlattınknalı ve halkımıza ulaştınlmalı- dff. — - Dinler ve kflltûriera- rası daha sıkı ve doğru- dan inşkilerin kurulduğu birçağda, insanlann bir arada ve banş içinde yaşa- malan, dünya banşına katkıda bulunmalan aç>- suıdan dinlerarası diyalo- ğa büyük ihtiyaç duyul- ınaltfariır - Diyanet, Türk cum- inmyetlermde olduğu gi-— Ilahiyat r ^çrlmasr içnr gerekli girişimlerde bu- lunmalıdır. Bazı Avrupa ülkelerinde yabancılara karşı uygulanan şiddete, dini aynmcüığa karşı ted- birler alınması için giri- şimlerde bulunulmahdır. AYDINLAIVMA EMRE KONGAR Ahmet Necdet Sezer'in Seçiminde Gözden Kaçanlar Biz, uzun dönemli süreçlen ıncelemeye çalışan tarihçi ve toplumbilimci yazarlar, bazı olayları, in- celediğimiz oluşumların simgeleri olarak kullan- maya meraklıyızdır. Bunun dünya tarihi bakımından en güzel örne- ği, çok uzun bir süreci kapsayan Fransız Devri- mi'nin başlangıcı olarak Bastille hapishanesinin zaptının kabul edilmesidir. Ulusal tarihimiz açısından en klasik örnek ise, Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı olarak, Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak basmasının kabulüdür. • • • Türkiye, 1989'da Berlin Duvan'nın yıkılmasıy- la simgelenen Soğuk Savaş döneminin kapan- masından sonra yepyeni bır döneme girdi. Önce Susuıiuk olayı ile, ülkücü katillerin ve uyuşturucu kaçakçılarının karanlık politikacılar ve bürokratlarla oluşturdukları, devlet içinde yuva- lanmış olan çeteler açığa çıktı. Daha sonra, ilk kez, geniş halk kıtlelerı, "sürek- li aydınlık için bir dakika karanlık" eylemi ile çe- telere karşı tavır koydu. Geniş halk kitlelerinin bu tavrı, zaman içinde, "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganı çerçeve- sinde, "şeriat devleti özlemlerine" karşı, Türki- ye'de tarihin kaydettiği en büyük sivil toplum direnişine dönüştü. Derken 28 Şubat 1997'de, Milli Güvenlik Kuru- lu, resmen, Soğuk Savaş'ın bittiğini onayladı. Komünizm, "birinci öncelikli tehdrt" olmaktan çıktı, yerini "Şeriat Devleti özlemlerine", "ırkçı faşizme" ve "çetelere" bıraktı. Bu çerçevede. çok uzun süredır ilk kez, içinde bir astsubayın da bulunduğu ve "milliyetçi ide- oloji" şemsiyesi altında örgütlenen çetelerden bi- nnin düzenlediği bir suıkast aydınlatıldı. Akın Birdal'a karşı girişilen suikastın sorumlu- lan yakalandı. Derken, Abdullah Öcalan. paketlenerekTürki- ye'ye teslim edildi ve yargılanarak mahkûm oldu. Bu arada tarikat şeyhlerinin halkı nasıl ıstısmar ettikleri, kamuoyuna, görüntülü delillerle açıklan- dı. Kamu ihalelerinde ve özelleştirme çerçevesin- de, çetelerin ticaret yaşamı ve poiitikacılarla olan kirii ilişkileri aynı bıçımde yadsınamaz ses bantlan ve görüntülü kasetlerle kamuoyuna yan- sıdı. 2000 yılının başında Hizbullah denilen ve insan- lan din adına inanılmaz işkencelerle katleden te- rör örgütü açığa çıkanldı. Aynca, 28 Şubat'tan sonra, eğitimin çağdaşlaş- ması yolundaki bazı girişimler, çok yetersiz de ol- sa, gündeme geldi. Işte bütün bu olaylar 28 Şubat 1997'den, yani Sovyetler Biriiği'nin çöktüğünün ve Soğuk Sa- vaş'ın dünyada artık sona erdiğinin nihayet Türkiye'de de kabul edilmesinden sonra, ülke- nin yeni bir değişım sürecinın içine girdiğini belir- tiyor. Biz buna kısaca "demokratikleşme süreci" diyebiliriz. Bu süreç, genel olarak toplumda, özel olarak da hukukta ve siyasette "normalleşme" süreci ola- rak da adlandırılabilir. Soğuk Savaş'ın dünyada sona ermesinden sonra, Türkiye'de de Soğuk Savaş'ın ürettiği "bürokrasi-mafya-tarikat-ticaret-siyaset" beşgenıne karşı dıyalektık olarak gelışen "hukuk devleti arayışlannın" ve "şeffaf demokratik si- yasete duyulan özlemlerin" belırgınleştiği bir dönem yaşıyoruz. "Temiz siyaset" ve "hukuk devletinin ege- menliği" başlıklan altında formüle edılebilecek bir hedefe, yanı hem siyasetteki yozlaşmayı, hem hukuk devietindeki erozyonu. hem medyada- ki tekelleşmeyi ve haksız rekabeti önlemek ve sonuç olarak "demokratikleşen bir toplum he- define" yönelmek ısteyen yepyeni bir Türkiye var önümüzde. Cumhurbaşkanlığı'na, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in seçilmesini çö- zümleyenler, genellikle, yukanda çok kısa olarak özetlediğim bu sürecin farkında değiller. Hatta bazılan, tam tersine, bu seçimi, 28 Şubat sürecinin karşıtı olarak bile algılıyorlar. Oysa bu seçim bence Soğuk Savaş'ın Türki- ye'de de bittiğini vurgulayan ve artık gerçekten "de-' mokratikleşmenin esas aracı olan hukuk dev- leti kavramının" egemenlığine doğru yol aldığımı- zı gösteren 28 Şubat'tan sonraki ıkinci simgedir. Creenpeace'den suçlama TAEKnükleer santral pazarlıyor AMNBODUR ÎSKENDERUN-ls- kenderun'da Yazıcı ve Ekiciler demir çelik fabrikalannın ithal hurdayı eriterek ürün elde etmesinde, sana- yicilerin radyasyon kuşkusu taşımasına. Greenpeace"ten destek geldi. Söz konusu fab- rikalar, ucuz olduğu gerekçesiyle, ağırbJdı olarak Ukrayna ve Lübnan'dan yılda 1 milyon 800 bin ton hurda ithal ediyordu. Greenpeace Akde- niz Ofisi sorumlusu Melda Keskin, yurda VııırHn rrırifiiTit Hf^nftlf^- mesi gereken Türkiye "TAEK bir hastane atağını ya da Türki- ye'ye giren hurda itha- lini denetle\emi\orsa, pazarlamaya kalküğı 10 nükleer santrahn atıklannın sağlıklı ola- rak zararsız hale geti- rilnıesini nasıl denetle- yecek" diye sordu. İkitelli kazası Radyoaktif element kuşkusu taşıyan ve yıt^ da 180 bin tonu bulan fabrika atıklanrun de- nize dökülmesinin de denizdeki ekolojik dengeyi yok ettiği gibi bahklar aracıhğı ile de insan sağlığının tehdit altında kalabıleceğıni- -anhrtan^—Greenpeace mu'nun (TAEK) dene- tim görevi yerine ülke- ye 10 nükleer santral pazarlığı yaptığmı söy- ledi. 1998Ocakayında yaşanan tkitelli olayı- nı anımsatan Keskin, lusu Melda Keskin şunlan söyledi: -== " TAEK, daha İkitelli kazasının hesabınıda ve- remedi. Bu olayda mağ- durlann açtığı 4.8 trfl- vonluk da\a sürüvor."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle