Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
IÜJ
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 2000 PAZARTESİ
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Türk Dünyasının Seçkin Alimi'
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
U
luslararası ün sahibi, marun erdemine inanan insanlar bu
sağlığında heykeli di- gelişmeleri gıpta ve kıskançlıkla izle-
kilen Prof. İhsan Doğ- dik. Hacettepe'nin böyle bir çalışma
ramacı'nın 85. yaş ortamında alıp başını gideceği ve îs-
gününün kutlanaca- tanbul Üniversitesi'ni geride bıraka-
ğını gazetelerden öğ- cağı çok açıktı. Hacettepe fenomeni-
kilenProf.thsanDoğ-
ramacf nın 85. yaş
gününün kutlanaca-
ğını gazetelerden öğ-
reniyoruz. En görkemli kutlama Azer-
baycan'da yapılacak. Davetiyede,
"Azerbaycan RespuMikasında Prezi-
denti HeyderEliyev, Türk dünyasının
seçkin alimi içtimayi kadimi, lhsan
Doğramacamn anadan olmasının 85
flKyi münasebetiyle, bazar eretsi 24 ap-
rel 2000 ci ilde saat 18'de Bakuda Res-
pubiika Sarayında keçirilecek Tente-
neb' Yübiley merasimine iştirak etme-
si kahiş edilir" denmektedir. Tören
vesilesi ile 24 Nisan günü Ankara'dan
Bakû'ya AHyev'in tahsis ettiği özel
bir uçak kalkmıştır.
Sayın Doğramacryı biz de kutlanz.
Bu vesile ile bu uluslararası şöhret sa-
hibi kişi ile ilgili anılanmı sunmayı bir
görev biliyorum. Bu çok önemli kişi
hakkında kuşkusuz incelemeler, ki-
taplar, biyografileryayımlanacaktır. Bu
eserlerin hazırlayıcılannın bu anılar-
dan yararlanabileceklerini ummak is-
tiyorum.
Sayın Doğramacı'nın adını 6O'lı yıl-
larda duymaya başladık. Önce bir ço-
cuk kliniği ve hastanesi kuran bu önem-
li kişi, bu girişimlerini bir tıp fakülte-
sine doğru geliştirdi ve daha sonra
Hacettepe Üniversitesi'nin kuruluşu-
na öncülük etti. O yıllarda Amerika'da
uzmanlık eğitimi gören ya da feBow
olarak çalışan bilim adamı ve araştı-
ncılannı Türkiye'ye getirtmek için
büyük çaba gösterdi. Böylece kendi
alanlannda iyi yetişmiş kaliteli uz-
manlarla tıp fakültesinde tamgün ça-
lışma düzenini kurmayı başardı. Biz,
Istanbul'da yaşayan ve tamgün çalış-
nin perde arkasını iyi bilemezdik, ama
Doğramacı'nın orada büyük ve tek
otorite olduğu tartışılmazdı. Ilk sürp-
riz, Türkiye'nin en iyi sinir cerrahla-
nndan, sınıf arkadaşım Nurhan Av-
man'ın Hacettepe'den ayrılıp Ankara
Tıp Fakültesi'ne geçişi ile ortaya çık-
tı. Hacettepe'nin çok parlak bir gele-
ceğe doğru emin adırnlar attığı bir sı-
rada Avman' ın oradan aynlması doğ-
rusu şaşırtıcı idi. Bunun açıklaması-
nı merak ediyordum. Bir süre sonra-
ki karşılaşmamızda arkadaşımNurhan,
durumu şöyle izah etti: Coşkuncu-
ğum, ay sonlannda hocanın huzurun-
da hazırol durumuna giriyoruz. Hoca
kendisinin takdir ettiği tamgün taz-
minatlannı içeren zarflan usulca cep-
lerimize koyuveriyor, bir ulufe dağı-
tır gibi.. Bize de Allah ömürler versin
demek düşüyor. Bunu içime sindire-
medim, kabullenemedim.
Doğramacı'nın fazla itıraza uğrama-
yan bu davranışı doğrusu çok ilginç-
ti. Yıllar geçti. Amerika'da Hacette-
peli arkadaşlarla birlikte olduk. Çok
güzel bir beraberlikti bu. Her biri ken-
di alanında değerli bilim adamlan olan
bu arkadaşlanmın, Prof. Doğrama-
cı'nın bulunduğumuz şehre geleceği
haberi üzerine takındıkları tavır ve
onu karşılamaya hazırlamşlanru yadır-
gamaktan kendimi alamamıştım.
Yine yıllar geçti... Bukez 1980,12
Eylül darbesini yaşadık. 12 Eylül, ya-
lan yanlış gerekçe ve değerlendirme-
lerle en büyük darbeyi üniversitelere
vurmuştur. Buna aracılık eden kişi Sa-
yın Doğramacı'dır. YÖK adı verilen
otoriter, merkeziyetçi, antidemokratik
yapının yürütücüsü ve uygulayıcısı
odur. Güvenlik soruşturmalan gibi,
1402 gibi utanç verici olaylann o yıl-
lardaki uygulayıcısı da YÖK ve onun
başkanıdır. Uluorta, plansız ve prog-
ramsız, altyapısız, birbiri ardı sıra açı-
lan Anadolu üniversiteleri ve şeriatçı
örgütlenmenin tohumlannın atılışı da
bu dönemdedir. öğretim üyeleri yö-
netimden tümü ile dışlanmış, öğren-
cilerle bağlantılan kesilmiştir. Rek-
törlere büyük ve sınırsız yetkiler ve-
rilmiş ve YÖK'ün atadığı rektörler
üniversitelerde inanılmaz zorbalıklar
gerçekleştirmişlerdir. Suskun, sessiz
ve kışüıksız bir üniversitenin amaçlan-
dığı bu dönem yazık ki yıllar sürmüş
ve üniversitelerde bugün hâlâ açık be-
lirtilerine tamk olduğumuz yıkıntıla-
ra neden olmuştur. Üniversitelerin sus-
kunluğa mahkûm edildiği 80'li yılla-
nn ortalannda Başbakan Özal ile kar-
şılaştım ve ona YÖK'ü anlatmak gi-
rişiminde bulundum. Abant Gölü'nün
etrafında dolaşırken bir saat boyunca
Başbakan'a YÖK'ü anlatmak fırsatı-
ru buldum. Beni ilgi ve sempati ile
dinledi. Evren Paşa açıkça Doğrama-
cı'ya arka çıkıyor, özal ise onakarşı
olan cephenin başında görünüyordu.
Başbakan birkaç ay sonra tstanbul'da
Sheraton Oteli'nde bir toplantı düzen-
ledi ve buraya Doğramacı ile birlikte
Istanbul'da görev yapan tüm profe-
sörleri davet etti. Bu toplantıda baş-
bakandan yüreklenen öğretim üyele-
ri YÖK başkanına iyice yüklendiler.
Büyük çoğunluk, onun, bunun alön-
da kalmayacağı görüşünde idi. Oysa
Doğramacı'nın ne kadar becerikli ne
denli hünerli bir insan olduğunu bil-
mıyorlar, uluslararası desteğini hesa-
ba katmıyorlardı. Bu olağanüstü ye-
teneklere sahip insan Özallar'a Ame-
rika'da plaketler buldu, törenler ayar-
ladı ve onlara yaklaşmasını bildi. Tur-
gut Özal çark ederek bu kez onu eleş-
tirenleri bazı çevreter diye tanımlaya-
rak karalamaya başlamıştır.
80'li yıllann sonlannda Ankara'da
ve Istanbul'da öğretim üyeleri üstle-
rindeki ölü toprağını atarak örgütlen-
meye başladılar. Istanbul'da bir hayli
zorluğu aşarak oluşturmayı basardığı-
mız dernek temsilcileri olarak yöne-
timle temas kurma ve derdimizi an-
latma çabalanna giriştik. Istanbul Öğ-
retim Üyeleri Demeği Yönetim Ku-
rulu üyeleri olarak muhalefet lideri
Demirei ve Erdal tnönfi ile görüşme-
ler yaptık. Demirei yüzde yüz bizim-
le birlikte idi. YÖK'ün noktalannı
kaldınp onu yok edeceklerini açıklı-
yordu. Doğaldır ki umutlanıyorduk. Se-
çimleri kazanıp başbakanlık kolfuğu-
na oturduktan hemen sonra YÖK ve
onun 27 rektörü ile işbirliği içine gir-
di. Bu kez umutla değil elbette hay-
retle izliyorduk. Kendisini yine ziya-
ret etmeİc fırsaüru bulduk. Birlikte ol-
duğum arkadaşlanm adına Demirel'e
şu soruyu yönelttım: "Saym Başbakan,
dahadön YÖK'ü yoketmekten sözeA-
yordumız. Şimdi onunla ve organlan
flevakm birişbirliği içine girdiğmiagö-
rûyoruz. Bu nasıl ohıyor?" Bize çok
veciz (!) bir yanıt verdi Demirei. "Ben
şimdi tez ve antftezteri topluyorum,
buradan yararhbirseotez çıkaracağız."
Sanınm hepimiz içimizden pes diye-
rek başbakanın yanından aynldık.
YÖK düzeni yıllar boyunca muhalif-
lerinı de sinsi bir şekilde yıpratarak ve
çaptan düşürerek süregelmiştır.
90'lı yıllann başlangıcında ve 10
yıldan beri egemenliğini sürduren bas-
\aa yükseköğretim düzeni ile savaşı-
mımızı yoğunlaştırdığımız bir sırada
Prof. Doğramacı ile bir televizyon
programında karşı karşıya düştük.
Onun yanında, Hacettepe'nin rektö-
rü, benim ortaokuldan sınıf arkadaşım
yer almakta idi. Biz Ankara Hukuk'tan
bir öğretim üyesi ile muhalif kanadı
oluşturuyorduk. Çok gergin bir or-
tamda kıyasıya tartıştık. Panel sona er-
diğinde elimde Anadolu üniversitele-
rinden ve YÖK rektörlerinin zorbalık-
lannı sergileyen mektup ve belgeler-
le ona doğru ilerledim. Panel sırasın-
da söyleyemediğim, açıklayamadığun
gerçeklerden haberdar olmasını isti-
yordum. Elimdeki toman alıp tersine
çevirdi ve "Coşkun Bey, siz ne istiyor-
sunuz bana onu söyleyin lütfen" diye-
rek sözümü kesti. Bu, çok ilginç ve bu
büyük hocanın niyetlerini ve insanlar-
la nasıl bir işbirliği içine girdiğini açı-
ğa çıkaran bir davranış idi sanınm.
Çok ama çok ilgi çeken bu paneli iz-
leyenlerden yüzü aşan mektup, telg-
raf, telefon mesajı aldım. Kimi övü-
cü, kimisi yerici nitelikte idi bunlann.
Doğramacı, gerçekten o dillere des-
tan muhteşem malikânesinde seçkin
konuktanna karşı çok kibar, çok za-
rif ve de çok cömert davranışlar ser-
giliyor ve onlan hayran bırakiyordu.
Çok ünlü sanatçılanmızın bilmedi-
ği, bizim karşı çıktığımız şeyin bu ki-
barlık, bu zenginlik ve bu ikramlar
değil, Türk yükseköğretimini ilgilen-
diren başka şeyler olduğudur. Çünkü
onlara çevrelerinde hiç kimse, Sayın
Doğramacı'nın burada oynadığı rolü
gerçek yüzüyle anlatmamıştır.
Kısacası Saym Doğramacı, tüm özel-
likleriyle bizce son derece ilginç bir
kişiliktir. Başanlannın sırn incelenme-
ye değer. Bunlan gerçekleştirirken
kullandığı araç ve yöntemler, elbette
parasal kaynaklar ve bu kaynaklara
nasıl ulaşıldığı, kazanılanlann yanın-
da kaybedilenlerin araştınlması ve dö-
kümleri, ortaya çok yararlanılacak so-
nuçlar çıkarabilir.
Pandora'nın Kutusu
Abdllllah TEKİN^A:^n/z Üniversitesi Öğretim Görevlisi
T
urizm Haftası'nı Mardin'de açan Turizm
Bakanı Sayın Erkan Mumcu, sadece haf-
tayı değil, "Pandora'nın Kırtusu"nu da aç-
mayı ihmal etmedi. Ve bu kutudan herkese pay
düşeceğini açıkladı.
Anımsanacağı gibi "Tanrüann armağanı"
adını taşıyan Pandora, içi acı ve kötülüklerle do-
lu bir kutuya sahiptir. Epimetheus, kardeşi Pro-
metheus'un uyansına karşm Zeus'tan gelen bu
armağanı kabul eder ve Pandora'yı eş olarak
alır. Ancak Pandora kutuyu açar ve tüm acı ve
kötülükler yeryüzüne dağılır.
Sayın Erkan Mumcu ya Pandora söylencesi-
ni yanlış anımsıyor, ya da yerinde bir yaklaşım-
la, Turizm Haftası'nda açtığı kutuyla henüz çö-
zümlenmemiş sorunlarla kimi olumsuzluklan
Mardin'den dağıtmayı planlıyor olmalı...
Pandora'nın Kutusu'nda neler olduğuna bir ba-
kalım: Trafik sorunlan, bu kutunun içinde yer
alan en önemli konuk. Alanya-Antalya yolunun
tablosu ortada. Yolun kıyı kesimine yerleştirilen
çirkin beton bloklar işin bir başka boyutu. Di-
namitlenen özgün kültürler, yok olan tarihi ve
arkeolojik değerler, yanan ormanlar, ortadan
yok edilen kuşlar, soyguncular, hanutçular, zor-
la mal satanlar, fazla para isteyenler.:. Bütürr
bunlar kutuda yer almakta ve Sayın Bakaa bun-
lan dağıtarak hayırlı bir iş yapmaktadır(!).
Otobüslerde bacaklanmızı açarak oturmaktan,
telefonla konuşmanın sade ve uygar yöntemle-
rini bir yana itmeye, kürdanla ağzımızı kurca-
lamadan, oramızı buramızı kanştırmaya uzatı-
lacak çizgide çağdaş ve uygar yaklaşımlann bü-
yük çoğunluğuna burun kıvırarak, sırtımızı dö-
nerek yeni bir binyıla girdik.
Elbette bütün bu olumsuz davramşlan bir ke-
nara bırakamayan bir toplumda kişi başına dü-
şen gelir 2.800 dolar civannda olacaktır. Henüz
dolmuşlarda insanlan dürterek para verme alış-
kanlığımız, bir iletişim aracı olan dilin nazik
yöneltmesı aşamasma ulaşamadı ne yazık ki...
Turizmde geçen yıl 6.5 milyon turist girdisi-
ne tanık olduk. Gerek nitelik gerekse nicelik yö-
nünden kaybımız büyük. Bire üç veren bereket-
li topraklan bu uğurda yitirdik. Üç tarafı deniz
olan, dört iklimi yaşayan, uygarlık ürünleriyle,
kültür çeşitlilikleriyle dola bir ülkeye g©len-tH- -
ristsayısı,hiçdenızıolmayanMacaristaB.'ıaüç-.
te biri kadar.
Pandora'nın Kutusu'ndan ışık yerine fenalık-
lar, olumsuzluklar çıkarsa alınan çok yönlü so-
nuçlara herkes katlanmak zorundadır.
6.5 milyon turist girdisi ile 2.800 dolarlık ge-
lirin de doğal karşılanması gerekir.
Fiyatlann aşağıya çekilmesi kimi yerlerde ni-
teliksizliği (kalitesizliği) hemen faaliyete geçir-
miş, "Bu ona çok bile" söylemi duyulmaya baş-
lanmıştır. İşin daha kötüsü yeni binyılın turizm
anlayışı doğrultusunda önem taşıyan "özgün
küMrler" ortadan kalkma aşamasında. Antal-
ya'nm "yörûk" dokulu köyleri çoktan beton
bloklann göze çarptığı kentlere dönüştü. Ne la-
vaş ekmek pişiriliyor artık, ne de ilaç için bir tek
deve çanı kalmış.
Küreselleşme çabalannın sandviçe dönüştür-
düğü özgün kültürlerin yok oluşu da Pando-
ra'nın Kutusu'na usulcacık sıkıştınlmış bellı
4d _. . . . . . . .
, SaymBakan^karşıtdınveınançlannuyum için-
de yansıdığı bir bölgeden başlattığı Turizm Haf-
tası'nda, ne zaman içi ışık dolu bir kutuyu geti-
rip açarsa o zaman "Biraz daha ışık" istemi, bir
umuda dönüşebilir belki. Ama içi olumsuzluk-
larla dolu bir kutuyu açmayı yeğlediği için umut
dağlann ötesinde kaldı demektir.
6.5 milyon turist kabul eden bir ülkenin 2.800
dolarlık yıllık gelirli bir yurttaşı olarak ışık öte-
sinde kanncalanmaya devam etmek durumun-
dayız. Bu da Pandora'nın Kutusu'ndan bize dü-
şen pay olsa gerek.
'Aldırma Gönül Aldırma'
Vedat GUNYOL
G
eçen gün BehçetNecatigil'in şiirlerinde
gezintiye çıkmıştım. Bir dizede zınk di-
ye kalakaldım. Dize şöyle: Buruşuk
Kurbağa eller. A. a! baktım ellerime, ne göre-
yim buruşuk kurbağanın takendisi. Şair, kendi
ellerini betimlerken, benimkileri de yatınnış
kündeye. E, biryaştan sonra, gel de buruşuk kur-
bağalaşmış ellere teslim olma.
Kafamda bu düşünce ile Cevizli'den trene bi-
nip Bostancı'ya uzanmak üzre yola çıktım. Ev-
le istasyon arası, kısacık yol boyunca, yürek
çarpıntılanyla yürüdüm, yalpalaya sendeleye, ye-
raltı geçidinden iniyorum, merdiven basamak-
lannda duraklıya duraklıya. Sağımda solumda
genç, genççe, orta yaşlı insanlar iniyorlar mer-
divenlerden seke seke.
Birden durakladım ve kendi kendımle söyle-
şiye başladım: "Ulan Vedat" dedim, "sen hapı
vutmuşsun, nerdeo merdivenlerden sekeseke in-
diğin günler, nerde o basüğm yeri titreten adım-
lar, nerde o yürek çarpıntısız yürüyüsler, koşuş-
lar?"
Yanıt alamadun, alamazdım da. Seksen do-
kuzluk bir adamın yanıt beklemesi de beklene-
mezdi aslında.
Sonra, durdum o an ve yine kendimle konuş-
maya başladım: "Ulan Vedat, yaslandığmın ay-
nmmda değihniş gfinsin. Utan be? KabuDen yaş-
landığmı, elden ayaktan kesik olduğunu, bunun
kahrolası bir doğa yasası olduğunu."
Kabullendim. Ama, hâlâ yüreğim ölçülü çar-
parken, kafam şöyle böyle işlerken, ne gam,
varsın yaşlılık çöksün üstüme, şu garip, şu za-
vallı bencüeyin bir yaratığa.
Ama, durun durun, yağma yok.. yaşlara, yıl-
lara pabuç bırakmak da ne oluyor. Değil mi ki
serde gençlik saplantısı var, değil mi ki "ihti-
yarolsakda gönlümüzü taze" tutmaya gönül ver-
mişiz, değil mi ki "AJdırma gönül, aJdırma" dı-
yebiliyoruz...
Ötesi laf-ı güzafhr. Soluk alıp verdikçe, ya-
şıyoruz demektir. Yaş maş beş para etmez, önem-
li olan soluk alıp vermede ve yaşama sevgiyle,
(benim gibi) tutkuyla bağlanmış olmakta.
Vakıfbank• _ •
Akbank'tan
para mı
çekilirmiş?
Akbank, Dışbank, Garanti, Halkbank,
Osmanlı Bankası, Vakıfbank.
Hepsinin kartıyla hepsinin ATMsinden para çekilir.
\rıı ı \ AK \ ( h K M I
ÖĞRENCÎSEÇMEVE
YERLEŞTtRME MERKEZİ
BAŞKANUĞI'NDAN
DUYURU
DÜCEY GEÇİŞ SD4AVI'NA
(DGS) BAŞVURAN ADAYLARIN
DİKKATtNE
1.2000 Dikey Geçiş Sınavı'na (DGS) başvurma sıra-
sında, a) Meslek Yüksekokullan'nın (MYO) ve Açıköğ-
retim Fakûltesi'nin Dış Ticaret, Uluslararası Ticaret ve
Uluslararası Ticaret Yönetimi programlanndan mezun
olanlar, tthalat-lhracat programlanndan mezun olanla-
nn tercih yapabildikleri lisans progıamlanndan da ter-
cih yapabileceklerdir. b) MYO'lann Pazarlama prog-
ramlanndan mezun olanlar, Işletmecılık programlann-
dan mezun olanlann tercih yapabildikleri lisans prog-
ramlanndan da tercih yapabileceklerdir. c) MYO'lann
Yağ Endüstrisi programlanndan mezun olanlar, Gıda
Teknolojisi programlanndan mezun olanlann tercih ya-
pabildikleri lisans programlanndan da tercih yapabile-
ceklerdir. d) MYO'lann Gemi Makineleri lşletme prog-
ramlanndan mezun olanlar, Gami Makineleri program-
lanndan mezun olanlann tercih yapabildiği lisans prog-
ramlanndan da tercih yapabileceklerdir. e) MYO'lann
Gemi Makineleri programlanndan mezun olanlar, Oto-
motiv Öğretmenliği programlannı da tercih edebilecek-
lerdir. f) MYO'lann Biyomedikal Cihaz Teknolojisi
programlanndan mezun olanlar, Elektronik Mûhendis-
liği ile Elektrik - Elektronik Mûhendisliği programlan-
nı da tercih edebileceklerdir. g) Orta Doğu Teknik Üni-
versitesi'nin (ODTÜ) Endüstriyel Otomasyon Progra-
mından mezun olanlar, sadece MYO'lann Makine prog-
ramlanndan mezun olanlann tercih yapabildikleri lisans
programlanndan tercîh yapabilecelderdir.
2. Yukandaki MYO programlanndan mezun olanlar
başvurma belgelerini teslim etmışlerse, ÖSYM numa-
ralannı, yeni tercih sıralannı ve kodlannı yazdıklan bir
dilekçeyi, en geç 15 Mayıs 2000 tarihinde ÖSYM'de
olacak şekilde ÖSYM-SHB Müdürlüp Bilkent/Anka-
ra adresıne gönderebileceklerdir. Bu konu ile ilgili dı-
lekçe gönderen daylann teslim etmiş olduklan başvur-
ma formlannın tercih alanları iptal edilecektir.
Basın: 24433
BEYPAZARISULH HUKUK
HÂKİMLİĞFNDEN
DosyaNo: 1995/233 Esas :.
Davacılar Hasan Kayhan Güven ve Zeki Gûrer tara-
findan davahlar Orhan Ecer ve mûşterekleri aleyhine
mahkememize açılan ve bitirilen izale-i şüyu davası so-
nunda:
Mahkememizden verilen 4.2.2000 tarih ve 1995/233
Esas, 2000/2 karar sayılı ilam ile Beypazan tapusunun
Yukanulucak köyünde bulunan 51 ve 477 parsel sayılı
taşınmazlardaki ortaklığın satış suretiyle giderihnesine
karar verilmiş ve dava konusu taşınmazlarda hissedar
olan ve daha önce adresleri tespit edilemeyen davacılar
Emine Tevflka Ayaşlı ve Belkıs Delice hakkında ilanen
tebligat yapıhmş ve ılana rağmen duruşmaya gelmedik-
leri, bu nedenle işbu davahlann işbu karan ılan tebliğin-
den itibaren 8 gün içerisinde temyiz edebilecekleri, ak-
si takdirde karann kesinleşecegi yerine kaün olmak
ûzere ilanen tebliğ olunur. 01.05.2000. Basın: 24492
ZEYltNBURNU 2. ASIİYE HUKÜK
MAHKEMESİ HÂKİMIİĞI'NDEN
EsasNo: 1998/664 Karar No: 1998/849
Davacı Fatma Bozyel tarafından, davalı Sertip Bozyel
aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması
sonunda:
Mahkememizce verilen 23.10.1998 gün, 1998/664
esas, 1998/849 karar sayılı kararla Kars, Kağızman, Yu-
kan Karagüney Mahallesi, cılt 024/01, sayfa 70, kütük
^7^'de aüfesa kayrth Nurettin ve Laûfe'den 15.2 1974-
doğumlu Sertip Bozyel ile Kercm ve Hediye'den-
22.10.1973 dogumlu Fatma Bozyel'in boşanmalanna,
müşterek çocuk Oğuz'un velayetinin babaya, YeuVin^
velayetinin anneye verilmesine karar verilmiştir.
Karann, adresi meçhul olan davalı Sertip Bozyel'e
tebliğ tarihinden itibaren yasal süresi içinde temyiz yo-
luna başvurmadığı takdirde hükmün kesinleşecegi karar
tebliğini ihtiva eden tebligat yerine geçerli olmak üzere
ilanen tebliğ olunur.
Basın: 24725
CUMHURİYETTEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
7G'ncı Yılı KüUapken...
Şeriatçılann, bölücülerin, ikinci cumhuriyetçile-
rin, Yeni Dünya Düzeni yandaşlannın ve çifte stan-
dartçılann canlan bir kez daha sıkılacak. Çünkü
gazeteniz Cumhuriyet 76 yaşına bastı ve 77'nci ya-
yım yılından gün almaya başladı.
Dile kolay geliyor, ama 76 yıl önce belirienen ya-
yın ilkelerinden ödün vermeden, bağımsızlığını ko-
rumak için çeşitli zor geçitleri aşarak bugünlere
ulaşmak hiç de kolay olmasa gerek.
Cumhuriyet'in medyamız içindekilere oranla
önemli özellikleri var. Bunlardan önde geleni de
yayın ilkelerinin her yönetim değişikliğinde değiş-
tirilmeden uygulanması.
Benim Cumhuriyet gazetesine girişimden bu ya-
na iki talihsiz olay yaşandı. Ama bir yandan sağ-
duyu, bir yandan da okurtarımızın tepkisi kısa sü-
rede dogrunun yeniden yakalanmasını sağladı.
"Atatürk Devrim ve ilkelerinin açtığı 'aydınlanma'
yolunda, aklın bağnazlıktan, bilimin dinden ba-
ğımsızlaşması, laiklik ilkesinin toplumca benim-
senmesi için çaba gösterilmesi" amacından sapıl-
madı.
Yayın yaşamımızda emekleri ve katkılan bulunan,
ancak pek çoğu bugün aramızda olmayan Cum
huriyetçilere ve okuıianmıza bir kez daha teşekkür-
lerimizi sunuyoruz.
Bugün, Istanbul'daki merkez binamızda, eski-ye-
ni çalışanlar ve okurianmızla bir arada olarak iteri-
ye daha da güven ve coşku ile bakmanın kıvancı-
nı yaşayacağız.
• • •
Yaşgünümüz, şehitlerimizden Uğur Mumcu'nun
katillerinin yakalandığına ilişkin resmi açıklamayla
daha da değeriendi.
24 Ocak 1993'te bombalı bir suikastta yitirdiği-
miz Uğur Mumcu'nun katillerinin bulunduğuna iliş-
kin açıklamanın, eskilere oranla daha ciddi oldu-
ğunu sanıyoruz. Bu sanımız da soruşturmanın içe-
riğiyle ilgili yayın yasağı konulmasından kaynakla-
nıyor. Demokrat Parti döneminin son yıllannda yo-
ğunlaşan ve sıkıyönetim dönemlerinde konulan
yayın yasaklannın nedeni halkın gerçekleri öğren-
mesinin engellenmesi içindi. Ilk kez değişik amaç-
la konulan bir yasakla karşı karşıyayız. Ama med-
yanın, soruşturmalann yozlaştınlması sonucunu
doğuran sabıkasını dikkate alınca karşı çıkma hak-
kını kendimizde bulamıyoruz.
Içişleri Bakanı'nın açıklamasının doğru çıkarak ka-
nıtlanması ve arkasındaki güçlerin de belirlenme-
si kadar, öteki şehıdımiz Ahmet Taner Kışlalı için
de aynı çabanın gösterilmesini diliyoruz.
* • •
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlandı, ama şe-
riatçılarla onlara yandaşlık edenlerin girişimleri bit-
medi. Bir yandan "Sayın Ahmet Necdet Sezer'e
oy verdik. Seçilmesinden çok memnunuz" diye-
rek ikiyüzlülüğü sürdürürken bir yandan da kara-
lamaya kalkanlar eksilmedi.
Yeni Cumhurbaşkanı'nın, kendisine verilecek bri-
finglerden etkilenerek demokratik hukuk devletin-
den yana olan tavnnın değişeceği çekincesini or-
taya atanlar da yok değil. Ancak yetkin bir hukuk-
çu olan yeni Cumhurbaşkanı'nın, bir yandan dev-
leti (Cumhuriyet Savcılan) bir yandan da yurttaşı (Avu-
katlar) dinleyerek karar aşamasma varmayı ilke ha-
line getirmiş olduğunu unutuyoriar. Belki de yala-
kalık yapma umutlan kınldığı için kendilerini anım-
satmak tstfyorlar.
•
önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir
hafta geçirmeniz dileği ve saygılarımızla.
oerinc@cumhuriyetcom.tr
Mustafa Balbay
•affedersin \a fontaine
Çınar Yayınlan, Rıfat llgaz Kûltür Merkezi,
Sıraselviler Cad. No: 90/3 80060 Taksim - Istanbuİ
Tel&Fax: (0212)293 28 96
e-mail:cinaryay©hotmail.com -.^
www.daaryayin.com
SARIYER SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1994/907 —
J
^
Mahkememizin 3.5.2000 tarih 1994/907 Esas 1994/940-1
karar sayılı ilamı ile tstanbul, Sanyer, Kireçbumu Mahallesi,
005/03 cılt, 55 sayfa, 217 hanede nüfiısa kayıtlı Mahmut ile
Zevtun'dan 1.10.1972'de doğma Ibrahim Keleş ile Mahmut
ile Zeytun'dan 10.11.1975"te dogma Murat K.eleş'e ablalan
1959 doğumlu Kiraz Keleş vasi tayin edilmiştir.
Üan olunur. 3.5.2000. Basın: 24644
-ŞİŞLt 5. ASLİYE HUKUK
- MAHKEMESfrNDEN—
1999/873
Davacı Mürşıde Genç vekili tarafından davalı Ali Genç
aleyhine açılan boşanma davasuıda, Sultan Murat Caddesı,
Biriık Apt. No: 67/4 Sefaköy-lstanbul adresinde muldm (fa-
valı Ali Genç'e tebligat yapılamadığı ve zabıta tahkikatı ile de
adresının tespiti mümkün olmadığından, ilanen tebligat yapıl-
masına karar verilmiştir. Bu itibarla duruşma günü olan
25.5.2000 günü saat 10.00'da mahkememiz duruşma salonun-
da hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirme-
si, aksi takdirde duruşmalann yokluklannda devam edeceği
dava dılekçesı ve duruşma gününü büdirir davetiye yerine ka-
im olmak üzere ilan olunur. 12.4.20O0. Basın: 24438